12 Mayıs 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

12 Mayıs 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

END” “Son Posta,, nın Hikâyesi AMIN Yedinci nişanlı Matmazel Flori çok garib bir kızdı. Ga- rabet onun halinden, tavr ş © tarzından başlar, kılık kıyafetinde niha- Yet bulurdu. Matmazel Flori köşkünde tek başına yaşardı. Yaşı otuz beşti. Belki de daha fazla. Onu sevmiyenlerin ;ddialarına baki- arsa kırkı aşkın olduğuna inanmak icab ederdi ve çokları buna inanmışlardı. Çün- kü matmazel Floriy! elvarda sevmiyen. ler, sevenlere nisbetle yüzde doksan do- 'kuzdan fazla tutardı. Matmazel Flori uzun boylu idi, çok zayıftı. Güzel mi, çirkin mi, bunun için hüküm vermek pek kolay değildi. Çünkü bazan güzel, bazan da çok çirkin görü- mürdü, Senâhin altı ayında, yani sicak ve gica- Ba yakm ılık aylarda hep beyaz, senenin diğer altı ayında yani soğuk ve soğuğa © yakın ılık aylarda hep gri giyerdi. O kimseyle konuşmazdı. kimse onunla konuşmazdı, Yaramaz çocuklar bile onun bahçesinden kaçamak bir çiçek kopar. mazlardı. Ben de bu Yaramaz çocuklar. dan biriydim, ben de arkadaşlarım gibi onun bahçesinden bir tek çiçek kopar. Mmamıştım. , * Bir gün amcam, duğa çıkmak merakı. Da lutufMuştu. Dağdaki pınar başında bulunan taşlar amcamın çok beğendiği şeylerdi. Neden bilmem yâ hani bazıları- Bin pul merakı, bazılarının imza merakı, bazılarının kartpostal meraki vardır y: benim amcamın da taş merakı vardı. Ü. zeri menevişli, toparlak taşlara bayılırdı Amcama beni de beraber götürmesini Böylemiştim. Amcam uysal insandı, Ha- Yır dediği pek az vakidi. Henien hemen her şeye; olur; tarzında cevablar verirdi, Bana da, olur, dem ve bera- ber yola çıkmıştık. şi Evden ayrıldığımızdan dört beş daki. ka ya geçmiş, ya geçmemişti, birdenbire bir yağmura tutulduk. Ben böyle yağmur ne o zamana kadar görmüştüm; ne de on- dan sonra gö amcam da, ben « m kesilmiştik Kaçacak yer yoktu. Tam ımazel Flori- K Matmazelin kapı. dik. Geriye kaçsak ne. © «Sohn Posta» nın edebi romanı: 13 evet, ulu Çeviren ye yarardı. Böyle yağmurda bizim eve gitmemiz bir kat daha ıslanmamız de mekti, Matmazelin kapısının önünde ba- rınmaktan başka çare yoktu. Gerçi ora- ya da yağmur geliyordu amına ne olsa bir saçak altı idi, Sicim gibi yağmura nis- betle birkaç damlanın ne ehemmiyeti olurdu. Matmazelin kapısına üçümüz bir- likte sığındık, Üçümüz, dedim, çünkü ne- reden geldiğini görmediğim bir siyah kö- pek te peydahlanmış. o da bizimle berâ- ber oraya sığınmıştı, Biz orada amcamla, «ne yapacağız» demek ister gibi bakışır- ken birden kapı dı,. ve matmazel göründü. Her üçümüz bir an şaşırdık. Kaçmalı mıydık, yoksa orada kalmalı mi? Matmazel mütabessimdi: — Bugün hiç beklemediğim bir şey karşısında kaldım; dedi, üç misafirim o- İacek. Köpekle bizi de ayni tarzda karşılıyor. du amma ne diyebilirdik! — Buyurun orada ıslandırız. Matmazel, bizi evine çağırıyordu. Bu hiç ummadığımız, beklemediğimiz bir da- vetti, Amcam benden cesaretli davrandı. Hiçbir şey eden içeri girdi. Siyah köpek amcamdan da cesaretli odavran- 1 ki o daha evvel içeri girmişti. Ben ları takib ettim ve matmazelin peşisira evine, salona girdi Matmazelin salonunu ilk defa görüyor. dum. Hiç te fena döşenmemişt! ve bilhas. | su benim hoşuma giden tarafı salondaki iki kedi, bir maymun, bir köpek. bir pa-| pağan ve bir kavanoz içindeki balıktı.| Amcam da bunları görmü kompli» man olsun diye mi, yoksa 1âf söylemiş olmak için mi bi — Yanılmıyorsam, matmazel huyvan, ları çok seviyor! Dedi, Matmazel bir kahkaha salıverdi. Yuvakı Yazan: GÜZİN DALMEN Dişsrıda kırlar, ağaçlar, dağlar, sular|ne kadar nefret etmişti! HMâ o derin ve evler, başdöndürücü bir sürstle göz- © lerinin önünden kaçarken, genç kız bumunu cama dayamış, dalgın bir halde kendi hayatını, ilk defa annesile © İzmire gittikleri gündenberi geçen ömrünü düşünüyor ve bugünle» ” ri, başka birisine anlatıyormuş gibi kendi kendisine tekrarlayordu. İzmirde geçirdiği günlerin en işken- celi olan kısmı, zavallı'bir fakir çocu- Bu müdafaa etmek istediği günden son- Ta başlamış ve bu yüzden bin bir aci Söze ve mahrumiyetlere maruz kalmış- ti; fakâ&t hatırasmı son nefesine kadar Saklıyacağı en ağır ceza, zayif dizlerini bükerek Feridun beyden, o mağrur ve hain adamdan af dilemesi olmuştu. O günden sonra karanlık bir gece içerisine gömülmüş- “tü. Kendi hastalığı ve ıztırsbile her © saniye biraz daha eriyen annesi, kızı- * na karşı reva görülmekte olan zalim muameleden dolayı büsbütün harab o- # luyordt. Nihayet, zavallı kadıncağız, £ kendisinden çok kuvvetli olan bu acı- Klara dayanamıyarak genç yaşında bir eomum gibi eriyip sönmüştü. ” Nerime şimdi ann hatırlarken, ogünden sohra dört sene £ “geçmemiş ve annesi o dakika can veri- # yormuş gibi kalbi © bir demirin temasından gelen yakıcı yztirabı duyuyordu. Zavallı kadıncağız son nefesine ka- dar kızını yanında #lakoymuş ve eli o- * nun küçük ellerinde iken can vermiş» ti. Onun vaktinden evvel ölmesine se- “beb olan o hain adamlardan Nerime nefret içini kemiriyordu; fakat şimdi, seneler geçtikçe, annesinin son nefe - sinde kendisine söylediği sözlerin ma- hasmı daha iyi anladığı için, bu nef. retin Feridun beye aid olan parçasına belirsiz bir zayiflik geliyor, hiç olmaz- sa son nefesinde annesini memnun et- tiği için ona karşı bir minnettarlık du- yuyordu. Evet, ölmeden bir gün evvel Feri - dun bey annesini ziyaret etmiş ve o « nun iki dakika bile sürmiyen bu ziya- retinden sonra Hatice hanım kesik se- sile kızma şu sözleri söylemişti: — Şimdi artık rabat ölebilirim. Seni onun himayesine bırakıyorum; sana vâsi olacağını ve seni, ona gönderdi - ğim mektubda yazık olduğu gibi büyü- teceğin: bana temin etti. Bu yüzden on- ları affediyorum; bama çektirdikleri helâl olsun; madamki bundan böyle sen rahat edeceksin... Sen de onları affetmiye çalış ve sana vâsilik edecek Nimet “Mustafa - SON POSTA sl — Sevmek mi? Kim bilir, ben insanları sevmiyor değilim ki. Amcam bu söze de bir cevab verdi: — Nasıl söyliyeyim malmazel, Sizin insanları sevmediğiniz herkesin dilinde de... — Herkesin dilinden bana ne! Matmazel kedilerinden birini işaret et- ti İ — Adı Rauldür. | Amcam şaşırmıştı; — Raul mü? — Evet Raul, niçin şaşırdığınızı bili. yorum. Siz de ilk nişanlımın adının Raul olduğunu biliyorsunuzdur. Bu ds tıpkı ona benzemez mi? Sarılığına sari, huy- yaz. | Matmazel bunu söylerken Raul smca-| nın okşamak üzere uzattığı elini tırma lamıştı, — Hakkınız var matmazel! Matmazel maymunu gösterdi — Bunun da adı Adolf, mi? Amcam gene şaşırmıştı: ilk defa tanırsınız dı — Bu maymun — Hayır nişanlım nun gibi çirkin bir şeydi. Fa kiydi. Zekâsile beni kendine b Tesadüfen olduğunu öğrendiği zaman bir dah memek üzere buradan gim rladım matmazel z köpek matmazelin ellerini yala öşklerimden birinin — Bu da, dedi, Frid, gene tanıyacaksı- üncü nişanlım ismi, mi öper benden para isterdi Onun p i parayı versey- kta kala dim, şimdi aç çıplak muhakk (Devamı 1? üncü sayfada) — Anne, Nerimenin bundan sonra! vâsisi benim... Kendisini buldaki liselerden birine leyli olarak gönder- miye karar verdim. anbula mı? Niçin? İzmir hisesi- ne gitse olmaz mı? — Hayır, onu İzmirden uzaklaştır - mak istiyorum. — Maksadını anlıyorum oğlum, hak- kin da var. Böyle bir kızın vâsisi oldu- ğunu İzmirde seni tamıyanlardan sak- Bu sözleri söylerken Süheylâ hanı - mın gözlerindeki gurur ve dudaklarin- daki ademi tenezzül, o zaman bile Ne- rimeyi isyanla kudurtmıya kâfi gel - mişti; fakat İstanbula gideceğinden do- layı o kadar sevinç duyuyordu ki bu gibi teferrüata ehemmiyet bile vermek istememişti. Nitekim, annesinin bu sözleri üzerine Feridun beyin omuzlas rını silkerek: — Âlemin ne diyeceği umurumda değil; bu küçüğü İstanbulda okutacağı- ma söz verdim. Mayıs Gümrük Muhafaza Genel Komu- tanlığından: Mardin Gümrük Muhafaza taburu eski hesap memuru Kâzım Özvural hazine“ ye 379 lira 29 kuruş burçludur. İki senedenberi alâkadar makamlerca yapılan araştırmalar neticesinde ner& de bulunduğu anlışılamadığından bu borç kendisine tebliğ edilememiştir. Mayıs 939 nihayetine kadar Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığına müre* caat etmediği takdirde hakkında gıyabi müamele yapılacağı ilân olunur, «1668» «317 İstanbul P. T. T. Müdürlüğünden İdare posta çantaları imalinde kullanılmak üzere 4100 metre bez alımı kapali zari usulile eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 20/5/939 Cuma saat 15 de İstanbulda B. Postahane binası alt katta müfettişlik odasında toplanacak alım satım komisyonunda yapılacaktır, Muhammen bedel 5125 lira muvakkat teminat 384 lira 38 kuruştur. Taliblerin olbabdaki şartnamesini görmek ve muvakkat teminatlarını yatır” mak üzere çalışma günlerinde mezkür müdürlük idari kalem levazım kısmına eksiltme saati olan 15 den bir saat evveline kadar kanunun tarifatı dahilinde hazırlanmış teklif mektublarını yeni sene için muteber Ticaret Odası vesikası, muvakkat teminat makbuzunu hav; olarak yukarıda sözü geçen komisyon baş” kanlığına No. lu makbuz mukabilinde tevdi eylemeleri. (3315) Yemekierinizin lezzet ve nefe set.ni, ancak ÇAPA MARKA BAHZRATINI Kullanmakla temin edebilirsiniz. lö gramlık Salep ve baharat Paketleri her yerde kuruştur. Zonguldak ———4 Belediyesinden : Belediyemizce muhtelif eb'adda buz kalıbı alınacaktır. İsteklilerin son fiatlar le beraber Zonguldak Belediyesine müra: rica etmiş olduğu için Nerime hafta sonlarını da mektebte geçiriyor, hattâ bir arkadaşının evine gitmek için bile mektebten izin alamıyordu. Bütün ömrü mahrumiyet ve meşak- kat içinde geçmiş olan bir kız için, mek- tebin haricine çıkmamak büyük bir eksiklik sayılamazdı. Bu sebebten do- layı Nerime İstanbulun en güzel bir köşesinde olan mektebinde sıkılmak şöyle dursun, bilâkis, günler geçtikçe orasını sevmiş. hocalarına da kendisini sevdirmek suretile lisede bir aile oca- ğı bulmuştu. Mekteb müdürü, Nerimeyi isticvab- ları neticesinde elde ettiği mallümat - tan kızcağız hayatına aid bütün feci sahneleri anlamış olduğu için bu kim- sesiz yavruyu tamamile benimsemiş, onun tahsil ve terbiyesile yakından a- lâkadar olmıya başlamıştı. Ancak, tec- rübeli bir adam sıfatile, bu küçük kızı daha ziyade çalışma hayatına hazırla- mak lâzım geldiğini takdir etmiş oldu- ğundan, ondaki edebiyat ve güzel san- Dediğini de sonradan hatırlamış ve bu söz verdiği kimsenin Hatice hanım- den başkası olmadığını anlamıştı. Dişarıda dağlar, bayırlar, dereler bir şimşek süratile geçip gidiyordu. Neri- me, etrafındaki yolculara ehemmiyet vermeden pencerenin dişarısında ya- olan Feridun beyi kendine bir düşman addetme! Filhakika, annesinin ölümünden son- Ta Feridunun ona karşı olan muamele- si değişmemiş olsa bile gene Hatice ha nıma vermiş olduğu sözü tutması yü - zünden Nerimenin bayatı tamamile değişmiş ve genç kız esaretten kurtul - muştu. Hatice hanımın ölümünden birkaç gün sonra, bir akşam sofrada, Feridun beyle annesi arasında cereyan eden muhavereyi hatırlamak, bunca sene sonra bile genç kızı heyecanlandırmıya kâfi geliyordu. , şıyor ve İzmirden İstanbula gittiği za- man, bir kâbustan sıyrılarak rahat ne- fes alan bir adam gibi mes'ud olduğunu düşünüyordu. Kandilli lisesinde geçen dört senelik leyli hayatı, mekteb bakımından çok rahat #akat alle bakımından pek kim- sesiz ve metrük bir halde geçmişti, Dat ha mektebe kaydedildiği gün Feridun bey müdireya bir mektub yazarak, Ne- atlara olan istidadı öldürmeden onu daha ziyade ecnebi Jisanlarile riyazi - yeye çalışmıya teşvik etmişti. Kendi dilini" pek iyi öğrenmiş olan Nerime- nin, bilâhare hayata atılıp kazanç te- min edebilmesi için musikiden ve ede- biyattan ziyade ecnebi lisanlara ve mu- hasebeye vakıf olması lâzım geldiğini ahlıyordu. Diğer taraftan, Ilseyi bitir- dikten sonra onu yüksek bir mektebe göndermiyeceklerine de emin oldu - İ gundan, öz kızı gibi sevdiği bu öksüze azami istifade temin ettirmek istemiş- ti. İşte bu sebebten Nerime yalnız mek- teb derslerile kalmıyor, hocalarından hususi surette lisan ve muhasebe usulü öğreniyor, hattâ, onda musikiye büyük rimenin her ne suretle olursa olsun meklebten dişarı çıkarılmamasını ve ancak hocaları refakatinde gezmiye gönderilmesini ve kendisinin sik: bir disiplin altında muhafazı edilmesini bir istidad keşfetmiş olan müzik hoca- sından şarkı ve piyano dersleri bile a- ıyordu. Fakat, lise proğramı haricinde öğren- diği şeyler, Süheylâ hanımla oğlundan arı ilân «3177» temamile gizli tutulmuştu. Esasen on lar da bir defa olsun mekteb müdürü” ne müracaat edip Nerime malümat almak arzusunu izhar etme" mişlerdi. İşte şimdi genç kızı, dört sene ken” disini bir ana, bir kardeş gibi sevmil ve öksüzlüğünü unutturmıya çalışmış olan bu insanların arasından, çantası” da bir diploma ile, ebediyen ayrtlıp &€ ne İzmire, gene esaret hayatına döner” © ken arkada bıraktığı yabancı fakat 1€ miz ve müşfik kimseleri hasretle ha © tırlıyor, bundan sonra geçireceği gö” leri korku ile karışık bir helecanla dü“ şünüyordu. Ah, on sekiz yaşını bitirip tamamil€ serbest kalebilse ve kendisini vasisinif pençelerinden kurtarıp çalışmıya, ha“ yatını kazanmıya başlasa, ne rahat 9€ fes alacak, ne mes'ud olacaktı! Halbuk İspartaiıların, sırf kendi şereflerini kaye etmek maksadile ona şimdi çal” mak için müsaade vermiyeceklerini *€ daha bir sene onların yanında kel mecbur olacağını ve Süheylâ kendisini artık kolay kolay rahat b rakmıyacağını anlıyordu. Daha 4 sene, tatil aylarında İzmire gittiği # man ona bin bir ev ve el işleri yükle bitir de bura , isa, senin ves s1 daha fazla okutmaz V€ ge ni her saniye hatırlatmak istel Süheyiâ hanımın «işe yaramaft ne mana kastettiğini Nerime pek İyi Jiyordu. İzmirde geçirdiği tatil 1 a zarfında, bir gün rahat nefes alm kâh Süheylâ hanım, kâh Nesrin için el işleri yapmış, bazan da e“ rinde hizmetçilere yardım ) (Arkası v8 xi e e Lim is ema»

Bu sayıdan diğer sayfalar: