20 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

20 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İŞ i e Bir saattir yuradaşaz, damdaki alam MUA sokağa düşmedi. Nasıl değişti ? Birbirlerini epey mai görmiyen iki gerç kız kar - glaştılar, Biri sor- du: — Nasıl, hişan - ın gene eskisi gibi sert, haşin mi? — Bilâkis çok det sonra genç kız ayağa kalktı. Genç erkeğe © hiddetli ” iddeti haktı: — Beni yeni bo. — Farkına varmaz olur muyum?.. Mü. Basabetsizin biri gelip yanımıza oturma - "a diye bu sırayı intöbab ettim. Söz dinleyen karısı bir tanıdiğile konuşu - yordu: — Kocana bir ha içki içersen eve gelme, dedim, sö. dimli dinledi. — İçkiyi bıraktı > Hayır. fakat tam bir haftadanberi *ve geldiği yok. Hafiflerile tarttım Mübalâğacı balık tutuyordu. Yeniba - şında balık tutan. la konuşmıya baş. tadı: — Ben bir gün bir uskumru tut - maştum. dedi, tam yirmi kilo gelmiş. — Yirmi kilo mu, imkânı yok. Mübalğacı fazla ileri gittiğini anla - aştı, tevil etti: — Tabil ağır kilolarla tartmadım, ha - tarttım. KAR K LA A Acr Kopek — Darısı senin başını, benim bayan zayıflamak nw»akından vaz, bilemek Vi di başaracığa benzer... İnsanlar. aşktan bak SON POSTA AMA AAA AAA Vecizeler Söz gümüşe, köt altındır. nutmamalıdız. * Ağzın kalb tasdik eder. * Söylenen söz alınsa bile izi silin MEZ. * line gelip kaybolur. Kalbin delteri J (Dünya kurulduğu zaman): Beni insanın göğsü içine koydular. Bi. dün vazifem açılıp kapanmak, ve damar. lardaki kanı ciğerlere, ciğerlerden da da- marlara nakletmektir. * «Bana başka bir vazife de verileceğini hissediyordum. Acaba bu vazife ne olâ- cak?ı * İnsanların aşx diye bir his bulunacak- muş, bu hissi de ben idare edecekmişim. Bİ falına bakan — Sizi kesecekler. derinizi yüzecekler, El falına baktıran — Durun, durun; deri eldivenimi çıkarmayı unumu » şum. * Yeni işime başladım. Eğlenceli bir işam ma fazla yorucu, bakalım ne olacak? * Yeni işimde muvaffak olur muyum bil mem, kadınlar erkeklere âşık oluyorlar. Erkekler kadınlara âşik oluyorlar. Ba. zan erkek kadına âşık oluyor, faka” kadın sevmiyor, bazan da kadın seviyir, erkek sevmiyor. Bütün bunlar yüzünden ıztı - rab çekenler çoğalıyor. Başlarına felâket gelenler sayısız. Bu iş çok fena! Başım. dan savabilsem. Sınıf geçen — Kızınız sınıf geçti mi? — Geçti. hem de birincilikle.. — Ne iyi, halbu. ki sene içinde kar. * mesindeki Oo bütün Aşik işinde bazı hatalı hareketler yap.| notlar zayıftı. tığımı sanıyorum; Habil Kabli öldürdü.| — Ol Se - Mecnunla Leylâ işi acıklı bir destan oldu. Fauşt'ün aşkı bir faciaya benzedi. Romeo ile Jülyeli yüzüme gözüme bulaştırdım. Dalgınlikla padişahın oğluna çoban kı zıni verdirdim. En fakir köylüyü en zen. gin insanın kızıma âşık yapıp dünyayı ona zindan etdim. Olmıyacak, ben bu işi beceremiyece - ğim. pe içinde vazifelerini yordu. Sene sonunda babasına yaptırı du Noksanlar nasile konuşuyor. du: — Emin olunuz, dedi, kızınız çok rahat edecektir. Müstakbel ka» yınvabde sordu: * Bu işten vazgeçmek istiyorum, diye müracaat ettim, bakalım müracaatim ka. bul edilecek mi? «Yerine başkasım koyacağız. sen ge. ne eskisi gibi yalnız kan tulumba edecek. sin vâdini aldım. bekliyorum ev temizlemeyi, bilir misiniz? — Hayir! (Yirminci asırda) Nihayet istediğim oldu. Beni aşk hisle. rini idare vszifesinden affettiler.. Bu vazi- feyi başka bitme verdiler. Halefmle dün tanıştım. Adı menfaatmiş. Pek ca - zib görünmüyor amma, üzerine aldığı işi rahat ettirebilirsiniz!.. Neye beğenmedin ? girdiğimiz zamar başında şapka yok tu. Çıkarken yep- yeni bir şapka gi. yip çıktın. — Neye yarar, pantalonum (çok sederlerken bu hissi elân benim idare et. İ tüğimi zannediyor. adımı anıyorlar. Im. kânını bulsam, bir tamim yazıp aşk hisle. rini idare vzifesinden affedildiğimi in 4* sanlara bildireceğim. görmedim. Vazgeçtim de gizli cep bulu - nacak! Dedi kazdı: müşteri Kadın — Adam, karısını beş dakika. 'danberi kucaklayıp öpüyor. Sen daha duruyorsun. Kocası — Ne yopayım karıcığım; kocasına sen çekil, biraz da karımı ben öpeyim... diyemex» yal derim, sü. Amma sözün de altından o - ilanı bulunacağını u. söylediğini ! geri Aşk aya benzer, doğduğu zaman hilği halindedir, Gün geç tikçe büyür ve son- radan gene hilâl ha- imtihana da babası. | tini kendi kendine işletiyordur. ni götüremiyecek ya, kendisi imtihan ol.| Diğer hareketlerin de çoğu böyledir. Müstakbel damad, müstakbel kayna - — Bulaşık yıkamayı, yemek pişirmeyi. — Bu noksanlarınızla, siz kızımı, nasıl Gittiğimiz lokantayı neye beğenmedin, esiri; vestiyerde asılı bir tek pantalon bile Terzile, milşteri, yapılacak kostüm hak. — Karımın yanmda bunu söylemeniz hiç muvafık deği. bir minasebetsizlir daha yapıp gizli e#bin ceketin neresinde olacağını da söylerseniz size elbise yap - anmaktan vazgeçer, başka bir terziye gi. CUK (“ÇOCUK T .. Çocuk; hakikatin hem çok uzağında, hem çok yakininde yaşar. Onu gözünden hemen hiç kaçınmaz, - zekâsına uydura - cak, bildiklerinin çerçevesi içine sokacak şekilde . kavramayı bilir. Fakat, kavra - dığı hakikati rmfhayyilesinin şen veya es- rarli âlemine rastgele bir top gibi fırlatır, atar. Bu muhayyileyi sonsuz bir sevgi ve maâharetle idare etmek ebeveynin vazife.! sidir. * Şimü çocuğu hayatın muhtelit'safha - larinda takib edelim: Spor ve çocuk — Sevki tabüsi çocuğu adalelerini irkişaf ettirmeye. vücudünün çevikliğinde oyunlar icadına çeker. Hiç bir beden terbiyesi profesörü yoktur ki, ona, «oyun» deyip geçtiğimiz o kımılda. Nişların telkin etiği dikkat ve gayreti ve. rebilsin, Burada akla şu düşünce gelebilir: «Her hareket çocuk için iyi değildir. Jimnasti « Zin en makulü en az yorandır».Oyunlarm | bu bakımdan &orkulacak hiç bir tarefları yoktur. Çünkü. çocuk; güç hareketleri yumuşaklıkla yapmayı bilir ve arasıra durup muhakkak dinlenir. 'Tabiatin ona ilham ettiği hareketler ya. gına ve muhitine göredir. Meselâ: yek miniminiler kumlukta veya kırda hopla. yıp zıplarlar, topların: ellerinden geldiği kadar uzağa ve yükseğe alıp tutmaktan, tutmıya çalışmaktan zevk alırlar. Geçen. lerde üç yaşında bir yaramaz gördüm. Bebası gibi top atmıya çabalıyordu. Ta - bil uzağa atamıyordu, amma jestleri at. Tetikti. Çocuk böyledir. Ne kadar küçük o Tursa olsun, gördüğünü kapar ve bugün değilse, yarın taklide özenir, Ona meselâ: Koşmay, öğretmiye kal - kışmak beyhudedir. Kovalamaca, sak » ,İlambaç oynarken bütün koşma kabiliye. Çocuk «askerlik» oynar, güya düşmana sezdirmesin diye siperden sipere usul w sul sokulur. Farkına varmadan karın a. dalelerini kuvvetlendirecek en güç ve en Yüzumlu bir ekzersizi yapıyordur. Su üstünde taş sektirir, gücü yettiği kadar uzağı taşlamıya çalışır. Vücudüne İsydası dokunacak hareketlerin en mü - himmini tekrarlıyordur. Tabii gene far - kırda olmadan. Bunun için çocuğu kendi kendine oy « namağa bırakmalıdır. İşten anlıyan, sporcu ve ihtiyatlı bir anne veya baba muayyen hareketlerin düzgün ve kolay yolunu öğretebilir. Fakat bu müdahale; Şocuğun . faaliyetini teşvik değil tahdii mahiyetinde olmalıdır. Zira kendi kendi. ne oynarken nadiren yoruan çocuk; bü. yükleri taklid edeyim, iyi yapayım diye uğraşırken çabucak kuvvetten düşer. Çocuk ve tabiat: Tabiat; birçok vaziyetlerde hududsuz imkânlarla dolu mükemmel bir oyun saha sxlir, Onun koynuna atılan çocuk; ken . dini, fethettiği ülkede dolaşan bir fatih gi. bi görür. Ağaçlar onundur. Masaldaki «çizmeli kediz gibi dallarına tırmanır, te. pelerinde dev karısının yuvasını keşfe çı. kar, Bazan bir sığınak gibi atlarına s6 . kulur. Bazan bir nişan tahtası gibi onları topa tutar, Otların arasında «esrarlı inler» açar. Yüzü koyun yattığı yerden karıncaların kaynaştığı billür sarayları, kuytu köşe lerine ayak basılamıyan vahşi ormanları hayal eder. Çocukluk öyle bir âlemdir ki oraya ne girse bir hayal şekline bürünür. Çocuk bir çalılığa dalsın da içinde koska. ca bir kâşame kurmayı düşünmesin, bir kamış parçası bulsun da ok gibi kullan - mayı istemesin, bir akar suya hattâ ufacık bir su birikintisine rastlasın da öhu min. deniz farzetmesin bu mümkün değildir. Çocuk v nacık gemilerini yüzdüreceği engin bir) ÜDA ERBİYESİ e Oyun Çocuk muhayyhesi, tabinite yalnığ pratik maksadlarla ve 2x çok müsbet ŞEY lerin tahakkuku için, yalnız oyun icadı peşinde dolaşmakla da kalmaz. Onda bir hayal kaynağı bulur. Ve bu hayalleri çok defa kendi hayatile birleştirir. Dikkat e « diniz, başını almış, bilinmez nereye dığ« ru giden bir karıncaya nasıl dalar, dalar, Sonra o zavallı karıncacık kendinden bü. yük yükile aşamez diy? nasıl çakilları top Jar, yol açar. Uçan kırlangıçlara, caı dip. lerinde vızıldıyan arılara nasıl üzün uzun bakar da doyamaz. Dünya çocuk için harikvlâde bir ölem « Gir. Kendini orun çeşkl çeşid ahengine bırakır. Anlıyamadığını hayaliie bulur. Böyle hayalle karışık hekikate daldığı zamanlar öna hiç dokunmayınız. hülya. sını bozmayınız. Biliniz ki o karıncanın meçhul yuvasına kadar gittğini, yikünü bırakıp tıpkı kendisi gibi güle oynıya ar. kadaşlarile yemez yemeğe oturduğunu düşünüyordu. Ağzında çalı çırpı, uzakla. ra uçan kuşun bir, bit taşıdığı çöplerle kurduğu görünmez yuvay», gidip şimdi bu yuvanın üstünü nası örteceğini hayal &- diyordur, Ayni kuşun kış başında çoluğu. nu, çocuğunu yonına kat:p nasi sürüler, le kuşla birlikte uzak illere gideceğini gö. zünün önüne getiriyordur. Ve uzak mem, leketleri, oranın pembe, beyaz sarayları, ni, bulutsuz gözünü, kum denizini, hür ma ormanlarırı tahayyul edivordur. Onü hayalinde serbest bırakınız. hayali kıracık veva ör! leri söylemek'en sakı: rine dsim cevat veriniz çocuk yalmz “İ-enmek v muhayyilesini beslemek iktiyacile de dur. madan bir şeyser sorar. Garibdir, anna babi; yavrularının bu mütemadi sorgularıma âlışıktırlar, müte, madiyen soracağını da bilirler Buna rağ« men onun alâkasını çeken mevzuları a. raştırmayı ihmal ederier, Kaç annenig tabiate aid bir kitab okuduğunu görü & yoruz? Kaç anne, yavrusunu tatmin cw decek cevablâr verebilmek için kitab ka. rıştırıyor? , Çocuklara verilecek kitablar iyi ve tatlı masal kitablarından ibaret kalmamalı « dir. Neye yengeçin o kadar iri kıskaçları olduğunu, örümceğin tavanda nasu düş. meden yürüdüğünü öğrenmek için me « raklan yanan çocuğa bu kiteblar yetmez, Çocuğu hayalile başbaşa bırakmak ne ka, dar elzemse o hayali zensinleştirmiye ça, Bu | Tışmak ta o derece zaruridir. Zeki. me « raklı çocuklara meselâ arıların, kayınca, ların huyları, garib yaşayışları son de 4 rece alâka verır. Kuşlara, vahşi hayvan» lara, fevkalâde nebatlara, tarla, kır çi . çeklerine aid eserler de bu seridendir, Ya san'at eserleri... Çocuk neden On. lara yabancı kalsın? Ona Yunan, Rumen, Gotik mimarisinden, heykeltraşlıktan, ressamlıktan bir şeyler belletmemeliğ Çocuk, kendisine resimlerle (anlatılan mevzularla daha ziyade meşgul olur. Şu halde onu. neden pul toplamaktansa gü. zel san'at eserlerinin kopyelerinden kol « leksiyonlar yapmıya teşvik etmemeli? İş oyun yerine geçer mi? Oyun heves ve melekesinin yalnız O yuncak mağazasında tatmin edebileceğini sanmak bir hatadır. Ne mükemme! oyunu caklar vardır ki ilk görüşte hoşa gitmiş olsalar da, çocuğun alâkasını çek*memeki, zihnini oyalıyamamek yüzünden iki gün geçmeden dolub dibinde unutulur kalır « lar. Buna mukabil ne uydurma bez bö. bekler vardır ki çocuk kıymetli bir şey, miş gibi üstüne titrer ve bizi onun gözle, rinin mavikğine, her söyleneni anladı . inandırmak için yürek tüketir, (Devamı 10 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: