21 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

21 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Resimli Makale: Hergün Kitab, hayat ve devlet ? Yazan: Muhittin Birgen özim memlekette her ii 1 diseyi «Bu'dü Mücerred» deni ağ boşlukta mütalenya alışmış bir mü. İi Bevverler zümresi vardır. Bunlar, her i s a | eri kitab sayfaları içinde görürler ve Öyle düşünürler, Bu kitablar, bir zaman. İİ lr, Osmanl, medreselerinin kitabları idi; İİ Sunların yerine Fransanın, Alırsnyanın, NN İngilterenin, İtaiyanm ve - en son moda Hİ Olarak ta - Rusyanın kitabları geldi. Med. MİN | $öse kitabları her şeyi gökte görür, göks İle arar ve gökle izah ederken yeni &i - İablar - şüphesiz büyük bir terakki adırmı| İeşkil etmek üzere . gökteki ge yere| «yer» | iln önüne aldığı toprak Türk ildir: Fransız toprağı, Alman! ilh... Çünkü, Onun okuduğu kitablar, Türk toprağında İM ğranmış hakikatler, Türk toprağile izah 1 Bilmiş hâdiselerin kitabları değil, o € - ni fi den başlamış bir kaidedir. Ebediyete p gidecektir. Şerleri yazanların kendi memleketlerine | Sid meselelerin mütaleası üzerine kurul uş fikir binalarıdır. Demek oluyor ki Osmanlının her şeyi gökte arıyan ve | izah eden münevveri ile Türkiye i i garb kitabları arasında mütalea e yeni münevverler arasında, Türk inin mütaleası bakımından, çok büyük bir fark yoktur. Her ne kadar bilim, gökten yere inmişse de henüz Türk. İM leşmiş değildir. Bizim, üniversitemizin original hiç bir eser vermemiş olmasının İN da sebebi zaten budur. ME Halbuki iyi bir Türk münevveri, gir. kitablarını okuduktan sönra Türkiye. içine girecek, onu halk kütlesile, top- ile, tarihi gelişi ile, iktısadi ve içtimal leri ve zâflarile mütalea edecek, n sonra bu memleketi anlamış bir in olarak bu memleket için faydalı f.! #etemleri vücude getirecektir. «Mü. bir Türk», bu işi böyle yapmadığı letçe hiç bir zaman bir «Türk mü - i» olamaz. Osmarlı, nasıl bu mem.| ketin kütlesine yabancı bir tarih mah.| İku olarak yaşamışsa bahsettiğim tarzda | İf münevver Türk te, memleketi tanı.| irak onun yabancısı gibi fikir söyle.| fen kurtulamaz. Bundan yirmi sene evvel, ben de ba) ünevverlerdendim. Ben de, Türkiyeyi uduğum kitablara uydurmak merakını | ir, hiç bir zaman bu kitabları Türkiye. uydurmak lâzım geldiğini düşünmez . i Sonradan hayat öyle istedi ki ben,! Paten yıldın Sonya Heni, Londrada “kitabın hayaldi âleminden yuvarlanarak | bir müddet kaldıktan sonra, Kroydon toprağı Üzerine düşeyim. Düştüm |tayyare meydanından tayysre ile Pa - © zaman gördüm Xi hayat başka, Tür.|rise hareket etmiştir. Oradan da mem- Mev&iye başka, Türk milleti denilen koskoca| leketi Oslo'ya gidip dinlenecektir. kütlesi başka ve bizim frenkçe ki. —ğ—ğ— Şi 4 bambaşka şeylermiş! 75 sene otomobil kullan- l Hayatımın yirmi olgun senesini de böy. Z yaşadım. Bu toprak üzerine düşüne dü) Maktan menedilen bir kız iğ: üne didindim ve didine didine düşün . | m. Şimdi bugünkü «ben> le yirmi se.! me ie e | İpe evvelki «ben» arasında büyük bir) müddetle bil kull m ye ve anlayış farkı vardır. Beni, yu. dilmiştir. Son günlerde kemeye mü- i m ettiğim «münevver Türk» racaat ederek bu mempuiyetin kaldırıl - Sonya Heni Memleketine gidiyor! i ii r di tal ie mekiği le ekseriya ihlilâfa sevkeden 509 | masını istemiş, hâkim de şu cevabı ver. ? miştir: ; İ — «Benden yaşca büyük, mesiekde kı. | Meselâ, ben şöyle düşünürüm: Osman. | demi duha fazla bir hâkim & kardeşimin denilen tarh tipi, bu memleketin küt . | verdiği bir cezayı refetmeyi mesleğimin sırtında yaşıyan bir tarih para .şan ve şerefile münasib bulmadığım gi . idi. Türk kütlesi ile onun anlaşması | bi. düpedüz bir küstahlık addederim> dursun, bilâkis Osman'ı için sade| Cezayı veren hâkim 68. tasdik eden de bir mahlük, «aptal Türk», sodün|55 yaşındadır 'k» değil, belki de bir düşmandı. Os. hâkim, muzaffer ve üstün olduğu letçe Türk sarayda yalnız hizmetçi, arabacı, çöpçü gibi hizmetlerde kal. ve İstanbulda da leblebicilikten daha ksek bir san'at sahibi olamadı. Os. N mağlüb olmıya başladığı zaman - Tesadüfün garabeti İngilterede Süftolk'da, bir adamın ni . Şanhısı kol saatinin kurgusunu kaybet . miş. Aradan bir hafta geçmiş; ayni adam sikletinm löstiği patlamış, inip bakmış, ve bir saat kurgusunun diş Jâstiğe sap Jlandığını görünce, çekip çıkarmıştır. hadollu meb'usların hükümet muhiti İşin garibi, bu kurgunun, l İçinde nüfuz sahibi olduk ba silmeniz zer ramak ni gördük.| santinden düşen kurgu olduğu anlaşıl - İnsan her vakit için hâdiselerin içinden ziyade dişmı görmüştür, içinden ziyade dışmı düşünmüştür. Mes'ud olmaktan ziyade mes'ud görünmeye çalışmıştır. Bu, e7el- SON POSTA 5 İnsan zâfı s başında mısınız? Kendinizi sevdirtmek ve ınız işi yaptırtmak mı istiyorsunuz? İnsan- hususundaki zâflarımı unutmayınız. Bir idarenin üzerinize aldı »meks iri» her zaman için muhafaza ediniz, okşamasını biliniz. Cezaya istihkak kesbedenlerin izzetinelislerini de koruyunuz. kadar devam edip SOZ ARASINDA | e “l Çengelli iğne yutan Bir bebek i . Hergün bir fıkra | i ; Hiç olmazsa Eski devirde, kö, ağünnın oğlu bir ramazan gecesi camiye teraviye git- miş, imamın, babasının önünde na - $ maz kıldığım görünce hiddetlenmiş, namazdan sonra imamı, yakalamış: — İmam ejendi, demiş, benim ba - bam bu köyün ağasıdır. Bir daha na. mazda ondan önde durduğunu görmi. i yeyim! İmam olan biteni köy ağasına anlat. Mağz — Çocuk cahillik ediyor, kendisine söyleseniz! Demiş, köy ağası düşünmüş, cevab vermiş; et. ben one lâzım geleni söy. lerim, fakat sen de pek fazla ileride namaz kılıyorsun hoca. Hiç olmazsa yanımda dur da öyle ki! | Londradan 500 kilometre uzakta bu- lunan Gernesy'de 8 aylık bir bebek, bir çengelli iğne yutmuş, iğne, boğazına ta- kılmış ve Daily Express gazetesinin tayyaresile Londraya getirilerek ame - Yiyat edilmiş, çocuk muhakkak bir ö- Tümden » Resimde, ço - cuğun alman radyoğrefisini ve iğneyi görüyorsunuz. Bir sinema yıldızı katil Weidmann'a mezar yaptırıyor *lmanyada doğmuş olan film yıldızı Yaman bir Karikatürist lunduğu Weidmann için Versay'da bir mezar satın almış, ve kiyotinle boynu vurulan katil, buraya gömülmüştür. İngilterenin en büyük üniversitesi İngilterenin en büyük Üniversitesi, 5. reğine naları, kapıları, bacılar, pencere ta - vanları olmıyan, buna rağmen 61 bin ta. Mbesi bulunan iş&ler tahsil cemiyetinin kurduğu müessesedir; İngilterede bu mü. esseseye halk üniversitesi ismi verilmek tedir. 1903 de kurulmuştur. ocuğu için ayağının Reklâm acentalığı yaparken, olan aşırı derecede istidadı yüzünden, birçok tamnmiş simaların portrelerini yapan Yeni Zelandalı bir ressam, Lon- drada bir karikatür sergisi açmıştır. Burada yüze yakın resim teşhir etmek tedir; Çı Gayet engin bir kudret ve canhlıkla Saü, çizilmiş olan bu karikatürler insanda kem gini feda eden baba gayriihtiyari tebessümler uyandırmak-| | İngilterede mame slim ka - tadır. Karikatürünü sören meşhur ka- Jatası kırılan 8 yaşlarındaki, oğlunun dınlardan biri, fena halde sinirlenerek | 99$'na eklenmek üzere bacağından bir bir iskemleye tırmanmış, ve resm; a-| kemik parçasmı ameliyatla çıkartır - larak paramparça etmiştir. Ressam da nl bu parçaları, o kadından müthiş suret-| tır. Burada İngiliz edibi Bernard Şovun buki İttihad ve Terikki, henüz «İs -İmaştar » dan ibaretti! İ İ i i i i ridir ki Türk yavaş yavaş yuka. ya doğru çıkıyor, Bilfarz, ilk defa ola - İ İMURAk cümhuriyet devrindedir ki İzmirli ve İĞ ta İ MW... Atatürk, «Biz bize benzeriz, dediği! 2 i ş , bu bakımdari da Türkiyenin kita. | | eşik İSTER İNAN, İSTER İNANMA! İl va Türkiyenin toprağı üzerinde yazı | ii orada okumak lâzım geldi; Bir arkadaşımız anlatir çuk seneyi geçti. Çocuğun babası evvelki gün evime uğ- | hayati «— Akrabamdan biri çocuğunu silnnet ettiriyordu. Bu | ramıştı: in sıkı kontrolü altma almak lüzu. unu ifade bakımından da çok manalı . i Devlet Reismiz, iye cüm.! münasebetle hediye olarak yirmi altı İSTER | 5 2 » en yüksek makamını geçtiği! (Devamı 10 uncu sayfada) İ bir radyo alıp götürmüştüm. Çocuk sünnet olalı ikı bu- te nefret eden başka bir kadına satmış-İ karikatürünü görüyorsunuz. — Postaneden dönüyorum. Senin oğluma getirdiğin radyo için bugün de üçüncü on lirayı verdik, dedi.» ISTER İNANMA! bucuk liraya ufak NAN, idadam Kaller, çocukluk arkadaşı bu-|” Sözün kısası Delirir mi? Delirir! E. Talu izim Derdimend, dün ikindiyine alı al, moru mur geldi. Karş daki iskemlerin Üzerine kendini bırak; ve ösbinden mendilini çekip terini sile ken, bir yandan da lâkırdıya başladı: — Nereden geliyorum, dersin? — Ne bileyim? — Tımarhaneden! Yüzüne hayretle bâkıp, sordum: — Kendine yer tutmağa mı gitlin? Aks lindan zorun mu yar? Sıcaklar mı d0- kundu? Yoksa Avrupa afwwalinin verf endişe mi? — Ne o, ne bu Bizim Faki göt — Kim, Faik? — Tanımazsın. Akıllı, uslu, olgun çocuktu. Saprıttı, zavallı! — Vah, vah! Neden? Derdimend, cebinden, içi irili ufaklı ete kesiklerile dolu bir zarf çıkarıp me koydu. — İşte bunların yüzünden. — Anlamadım. Gâzeteler, aleyhinde neşriyat mi yapmışlar? Haysiyetine, iti barıma halel mi gelmiş? — Hiç biri değil, Bak; tetkik et, an- larsın. Meaktualera göz gezdirdim, bir şey bü- lamadım. Derdimend sivirlendi: — Bırak! dedi; ben şimdi sanasanlati. rum. Bizim Faik, yeni barem kanununun aradığı evsafta, şehâ nameli, yüksek üniversite tahsili görmi bir gençtir. Memlekette çıkan, aşağı yukarı bütün İ gazeteleri, mecmuaları takib ederdi. Gü- İnün birinde, halinde bir değişiklik hösü oldu. Düşünceli gibi idi, Şu gördüğün kır. pıntıları yanyana diziyor, mukayesler yapıyor, kendi kendine bir şeyler söyle niyor, arada bir, küfrederek. yumrukla rını masaya indiriyordu. Bir aralık me rak edip sordum; «Faik! Ne oluyosun?» Cevab olarak; «Bak! dedi. Allah rızası İ- çin bebi şu derdden kurtar!» — «Hangi derd, Faik?» — «İşte! Şu ilâna bak: Urfa belediye reisliğinden diye başlıyor. Son- Ta şunda, Malatya şarbaylığından. bunda ise Kırklareli urayından yazılı. Şimdi bir de Şü havadislere bakıver: Bursa Valisi filân yere gitmiş. Sıvas ilbayı değişmiş» Tucabaylıktan Kamuna gönderilen bir emirde.. kaymakamlığa nahiye müdürü. nün verdiği cevaba nazaran. vakıf direk- törlüğünden "bildirildiğine göre. evkaf müdürleri arasında tebeddülât., genel di- rektör, müdiri umumi. mekteb, okul. öğretmen, muâllim.. Oteleiler Kurumu arzuhdi vermiş. Mürettibler e Cemiyeti dilekçe sunmuş. istida vilâyete havale e- dilmiş.. hava orajlı geçecekmiş. fırtına ihtimali yokmuş. hurda demirler açık ars tırma ile satılacakmış. borçlunun eşyası mezgd edilecekmiş... Biçare Faik bunları ökürken coşuyor. du. Birdenbire haykırmağa başladı: «Söy- İe, Derdimendim! Bunların hangisi doğ- ru?, Hangisi doğru bunların?! Allah ri zası için söyle! Bu çorbanın içinden ben nasıl çıkayım? Deli olacağım!» Ve nihayet deli oldu, Biraz evvel, ben de kendisini Bakırköyüne götürüp bırak- tum. düm. bir NE Gbin ÜL | | SonPostanın TARİH MÜSABAKASI Bi KÜPONÜ | | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: