8 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

8 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Erkekler diyorlar ki “Bütün inkârlarına rağmen kadınların aile geçimsizliklerinde başlıca amil oldukları muhakkaktır. Onlar huylarını değiştirme- dikçe evlenmemize imkân yok! , © M. M. C. (Lüleburgaz): «Evlenmeğe bir iki defa #eşebbüs ettim. Aldığım netice menfi oldu. Talib olduğum kızların öileleri çok müşkül, maddeten ba- şarmiya imkân olmıyan şerait dermeyan et- tiler, Ben, kafama uygun, vâziyelimle mütena- sip, tahsil derecesi bana yakın birazda ana- sınr, babasına tâbi olmıyan bir kızla ev - lenmek istiyorum. Bulabilirsem evlenece - ğim. Bulamadığım takdirde hayatımın 59 - muna kadar bekâr kalmıya ram olacağım. Ailelerin kızlarını .böyle yüksek taleblerle satmıya çalışmaları âdeti ne zaman kal- kacak? Ve ne zaman kız iyiye değil de, ke - sesi doluya verilmek modasi geçecek? Her iki taraf da fedakürlk yapmalıdır. Bu suretle izdivaçlar daha bol, daha sağlam Macaktır, kanaatindeyim.» > © Receb Kökleş (İzmir - “ee yaka): «39 yaşında bir bekâr, evlenmeği emel e- dinen bir gencim, Şimdiye kadar tahsil ve meslek edinmek için çalıştım. Bundan böyle de erlenmek için zamanın ve imkânın uy- gün şartlarını bekliyorum. oKızlarmıza iti- madım ve evlenmiye de kararın katildir. Yalnız şurasını Güve edeyim ki: Bugünkü genç kızlarımız, yarınki muhterem eşlermiz ve daha sonra evlâdlarımızın necib anaları İçin, bazı bekâr arkadaşların Mhamlarını doğru bulmuyorum. Türkün inkılâp gören genç kiz, yarının en iyi, en meden! ve münevver anasıdır.» di © A. O. Mehmed (Aydın Cuma mahallesi): « Uzun zamandanberi anketi takib etmek» teyim. Kadınların bize karşı haksız hücüm- ları karşısında dayanamadım, ben de kanâ- Atlerimi sıralamak mecburiyetinde kaldim. Kendi kusurlarını örtmek için bize hücum ediyorlar amma, sakat tarafları, kusurları bizce malümdur. Onların bugünkü vaziyet- leri hiç bir erkeğin gözünden kaçmıyor. Pek zi tam bir ev ve yuva kadınıdır. Müfeaddid kimselerin tanışmağı bugünün icaplarından sanıyorlar, Bir bayan, bir şapkuyı on beş İi- raya aldığından bahsediyor. Orta halli bir aile için bu pek fazla deği midir? Fazla tu- valetlen, müsrifliklen, serbesi hayattan ka- dınlarımız kendilerini süratle menetmelidir- ler. Yoksa benim gibi birçok bekârler ev - enmekten korkarlar, korkuyorlar...» —E>> © Mazhar Sensus (Aksaray): «Evlenmek, şüphesiz ki bekâr yaşamaktan çok daha iyidir. Bilhassa severek, her Bu — Gususta anlağırık elenmek. bunu tasdik neticeler vermediğini görüyoruz. Pek çok- ları sevgi ile yuvalarını idame ettirmiye mu- vaffak olamıyorlar. Ya evlenmeği müteakib kadın huyunu değiştiriyor, bu halile erke- ğin evine karşı olan alâkasını balteliyor, yahud çoluk çocuk sahibi olmasına rağmen gözü dişarda, beşka erkeklerde bulunuyor, bazan de kaçıyor. Geçen gün evime, beş sltı yaşlarında bir erkek çocuğu geldi. Masum gözlerinde teces- süm eden bir teessürle, boynunu bükerek: «— Annem nerede oturuyor, biliyor musu- nuz?» diye sordu. Bu suale bir mana vermiye çalışırken, ev sahibi müdahale etti: — Bu çocuğun annesi, iki evlâdını bıra - karak sevdiği adama kaçtı. O zaman bizim kiracımızdılar, Meseleyi anlamıştım. Çocuk, öllerile ıslak gözlerini silerken: — Annem niçin bizi aramıyor, göreceği de gelmedi mi?, Diyordu. Dört beş çocuk Anası olan kadınların be böyle vicdansız hareketlerine tesadüf edi- mektedir. Bülün Inkârlarına rağmen kadı- nın aile geçimsizliğinde başlıca âmil olduğu muhakkaktır. Kadının umum! hayatta yer alması, evlen menin aleyhine oldu. Çalışan kadın, kocaya muhtac olmadığı için evlenmek İstemiyor, bu hem nüfusumuzun artmamasına hem de ahlâk cephemizin zayıflamasına sebeb olu- yor. İş sahibi olan bir kadın da, kendisini kocasile müsavi addediyor, mahkemeye mü- racaatte, kadın boşanmak istemezse, erkek çocuklara nafaka verdiği gibi, kadın erkeğin nikâhı altında olmasına rağmen başkalarile yaşamakta mahsur görmüyor. Boşanmanın kolaylaştırılması izdivaç lehine yapılacak bir temennidir. Sonra bizim bir kabahatimizde fazla kis- kancız. Bu da yekdiğerimize olan İtimadsız- ığımızdan doğuyor. İşte bir takım sebebler ki evlenmemize mâni olan endişeleri teşkil etmektedir.» —E>> ©Z.Ç.(İzmir): «Bekirım, hiç evlenmedim. 25 yaşındayım. Oldukça yakışıklıyım. Temiz giyinmesini se- verim, İçki, sigara kullanmam. Sefahati biç sevmem. Anneme, babama çok düşkünüm. En büyük emelim evlenip bir yuva kurmâk- tar. Pazat ayda elime 40 Jira geçiyor. 40-lira ba arzumun tahakkuku için kâfi midir? Son- ra alacağım kız annemle, babamla geçine- bilecek midir? Temizliğe çok düşkünüm, Ev işlerini muntazam isterim. Ya yapmazsa?” Çok kıskaneim, Karımın fazla süslenip, bo - yanmasına razi olamsm. İşte bu düşünceler evlenmeme mâni oluyor. Bunların yersizil- ğini ispat edecek bir kız bulursam, dünyanın en mes'ud âdam olacağım.» (Devam 10 uncu sayfada) KOYDEKİ DOST Nihayet Vildan da göründü: Osman bey şehir kıyafeti ile adamla. tün mesele sadece parayı Büzhkan Cahid vad beyden. Mademki benim için bü. vermektir, ra emirler verip kendisi için fevkalâde |parayı verdikten sonra İstanbula git- olan bugünün heyecanını hissetmemek |miye ne lüzum var. ve ettirmemek istiyor. Bunu anladığım için Jâtife ettim: — Nihayet sizi şehre götürmiye mu- raffak olduk. Ne bahane olursa olsun. Başının sert hareketi ile reddeder gi- bi: — Böyle kabul etmeyin. Hattâ aklı. ma bir şey geldi. Siz nasıl olsa bizimle bulunacağınızı vadettiniz. Alınacak 0 lomdbil igin fikrinizi söyliyeceksiniz. zahmeti biraz daha genişletip beni bula gitmekten kurtarsanız... Vildan pek kavrıyamamış gibi baba- yının yüzüne baktı: — Nasıl bugün otomobil alınmıya - pk mı? — Hayır efendim. Cevad bey bizim- le gelmeyi vâdetmedi mi? Bu işte nasil olsa fikir verecek değil mi? Şu halde işi taksim edelim. Parası benden, zevk Güldüm: — Bu iş de sizi şehre götürmedi de - mek. Yalnız bir nokta var. Otomobil almak güç değil. Muamelesini yaptır - mak lâzımdır. Bunları bir güne sığdır” Kadınlar diyorlar ki “ Evlenemezsiniz, çünkü ömrünüzün sonuna kadar tek kadınla yaşamak felâ- ketine katlanamazsınız|!,, © N. (Kadıköy): Asrın bekâr erkeklerine, niçin evlenmedi- Binizi biz kızlar sizlerden çok daha iyi bili- rs. Evet evlenemezsiniz; çünkü ömrünüzün sonuna kadar bir tek kadınla yaşamak «Si- zin kanaatinizcer felâketine katlanamazsı- DİZ. Çünkü bekârtığınızdn bin bir çapkını yapar, kumar ve İçki masasından başınızı kaldıramaz, pejmürde, süfü, gelişi güzel ya- şarsınız. Ev hayatından İirdenbire evlilik hayatma girmiye, evlilik hayatının disip- nine girmiye tahammül edemezsiniş, -Hiç şüphesiz içinizde müstesnalari vardır- Tabildir ki evlilikten sonra erkek gene es- kisi gibi yaşarsa, kocasından ihmal gören kadın, buna tahamül edemez, kendisi de onu #hmale başlar. Ve kavgalar, geçimsizlik- ler, ayrılıklar bundan çıkar. Bekâr erkekler, bir lâhza düşününüz, şöyle bir muhakeme yapınız. Bir hayal ve ümidie bütün hayatını ve varlığını size veren, bütün istikbalini siz. den bekliyen bir genç kız, evlendiğinin ikin- €i ve Üçüncü senesi kocamından itumal ve #ha- net görürse ne türlü bir sokutu hayale uğ- tar, ne kadar bedbaht olur, artık onda ne evini idare etmek zevki, ne de yaşamak İs- teği kalır, Bedbaht, uyuşuk, şaşkın bir mah- Yük haline girer. Dikkat ediyorum; bekâr erkeklerin hemen hepsi boşanmak kanımunun kolaylaştır) - masından bahsediyorlar, Ve böylelikle, ken- dileri de farkına varmadan fikirlerini açık» ça söylemiş oluyorlar. Geçimsiz olduklarım, evlendikten sonra ayrılmalarının yüzde yüz muhakkak bulunduğunu biliyorlar ve mü- temadiyen bu kanunun kolaylaştırılmasını istiyorlar. Sizlere yaranmıya imkân yoktur. Ne kadar genç ve güzel, tam mânasile ev kadını bir eşiniz olsa onunla ancak iki sene iyi geçinebilirsiniz. Ondan sonra (o bikmak devresi başlar, Muhakkak başka, daha güzel bir kadının peşine düşersiniz. Bu erkeklerin ruhlarında datma büyüyen müzmin bir has- talıktır. Bu yazıyı okuyanlar belki itiraz etmiyr kalkarlar, Fakat şunu itiraf ediniz, hangi- niz eşinizden güsel bulduğunuz bir kadınla alâkadar olmazsınız? İşte bu sarın gerç kızları bunu çok İyi anladıkları için, hayatlarını kendileri kasa- nıyorlar. Hiç birisi evlenmiye taraftar de- Zillerdir. Hepini? kadınların şıklığından şikâyet e- diyorsunz. Bunun müsebbibi gene sizlersiniz, sokakta, baloda, ziyafette veym herhangi bir yerde gördüğünüz şık kadınlarla diğerie- rinden daha fazla alâkadar olur, hop on- larla meşgul olmak, onların teveceüğünü Kazanmak hevesine kapılraınız. İşte sisin bu zâflarnızda kadınların her şeyden siyade süse ve şıklığa ehemmiyet vermelerine 80 - Ağustos 8 Atallirkin babası Tarih Kurumu Asbaşkanı tarafından yapılan kıymetli bir tetkik Dünkü kısmın hülâsası 'Türk Tarih Kurumu Asbaşkanı İhsan Bungunun, Kurumun çıkardığı Belletenin son sayısında neşrettiği «Atatürkün babasi, Ali Btendi ve mensub olduğu Selânik asakiri miliye taburu» başlıklı dikkate şayan, kıy- melli yazının birinei kısmını dün meşret - miştik. Bu kısımda Ali Efendinin 1876 da Belânikte teşekkül eden Selânik Asakiri Milliye taburu sübayı olduğu söylenmekte- dir. Bilâhare Ankarada Cebecide ikame €- den Şahnaz isminde bir kadında Ali Bfen- dinin bu kadının kayınpederi Hasib Beyle de beraber 1876 da çıkarttıkları bir resme tesadüf edilmiştir. Atatürk bu resimden ha- berdar edilmiş, kendisi de tetkikat yapılma- sını emir buyurmuşlardır. Resim, Ali Efen- diyi tanıması lâzım gelen birçok zevata gösterilmiş ve müsbet cevab alınmıştır. İhsan Sungu, Ebedi Şefin, babasının men #ub olduğu Asakiri Milliye taburile alâka- dar olduğunu görmüş, bu hususta çalışarak bir muhtıra hazırlamış, kendilerine takdim etmiştir. Selânik Asakiri Milliye taburu birkaç va- tanperver tarafından kurulmuştu. Kanunu esasinin im üzerine İstanbula gelmiş, halk tarafından tesahüratla karşılanmıştır. Fa- kat Abdülhamid #uburu çok çabuk Selâni - ğe göndermiştir. Ali Efendi Evkaf kâtibi i - ken bu tabura birinci mülâzim olarak gir - miştir. İhsan Sungu Evkaf Bölnamelerini araştırmış, All Efendinin buraya 1291 de in- tsab ettiğini tesbit etmiştir. (Tetkik yazısı devam ediyor) Büyük kurtarıcının babasının Selâ. nik evkaf dairesinde hizmeti geçmiş olmasına göre tercümeihaline ald bazı malümatın Selânik evkaf dairesine aid kayıdlardan elde edilebileceğini dik « kate alârak bugün İstanbulda Nuruos- maniye mahzeninde bulunan Selânik vakıflar idaresine aid defterleri Vakıf. lar umum müdürü Bay Fahreddin Ki- per'in delâletlerile tetkik ettirdim. İs- tanbul Vakaflar - başdireklörlüğünün himmetile yapılan araştırmalar netice- sinde evrak arasında Selânik evkaf kâtiblerinden Ali efendiye aid yalnız iki vesikaya tesadüf edilmiştir. Birinci vesikada, Kesendire kaâymakamlığında. ki vakıfların yoklamasını yapmıya me. mur edilmiş olan Selânik evkaf kâtip. lerinden Ali Efendinin bu muvakkat memuriyeti esnasında Pazargâh nahi- yesi evkaf vekili Hüseyin Efendinin hesaplarım da görmiye memur edilmiş olduğu sanlıdır. Bu vesikanın tarihi 10 Nisan 1289 (30 Nisan 1873) oldu - ğuna göre merhum Ali Efendinin bu tarihte evkaf dairesinde kâtib olduğu anlaşılıyor. İkinci vesika, Drama sancağı evkaf muhasebecisi Behçet Beyin memuriye. beb olmuştur. Bence erkek ve kudın evlenmiye karar verdikleri günden iöbaren şöyle düşünme - Midirler. Erkek: (Devamı 10 uncu savfada? Osman bey cehinden bir defter çı kardı, bir şeyler yazdı. Kızıma uzattı: — Dört bin liralık çek. Herhalde yeter zannederim. Kâfi gelmezse avu- katım Şefik beyi biliyorsun Galatada, Minerva hanında. Ona bir telefon... Sözünü bitirmiye firsat vermeden aralarına girdim: — Kâfidir. Beyefendi. Hanımefen - diye şimdilik kuvvetli bir motör almak doğru değildir. Şık, küçük bir araba kendisini memnun eder. Herhalde ver- diğinizden bir şeyler o arttıracağımıza Vildan elindeki çeki bana uzattı: — Öyle ise, sizde dursun. Cevad bey. mak müşküldür. Ben bütün bir günü. | Benim çantam zaten karma karışık. mü size ayırmağı vâdederim. Fakat resmi işler bilmem ki biter mi? Saat dokuzda İstanbulda bulunursak ümid ederim. Osman bey bu işi de atlatıp sevgili çiftliğinde kaldığına memnun, — Tabii tabif. Haydi Vildan. Senin Osman bey de tasdik etti: — Öyle ya, doğrusu da 0... Güldüm; — İnsanı şaşırtıyorsunuz canım. Ka“ rarlarınız ve hareketleriniz gibi. ti zamanına sid zimmet hesaplarını tetkik için Selânik evkaf kâtiblerinden Ali Efendiye verildiğini tesbit etmek. tedir. Bu vesikanın tarihi (3 Birinci- teşrin 1292 (25 Birinciteşrin 1876)dır Çabuk gitmek için direksyona ben geçtim. Bir buçuk saat ciddi bir şey konuş. madan İstanbula girdiğimiz vakit so « kaklar işlerine giden insanlarla dol - muştu. Vildan: — O kadar şaşırdım ki, dedi. İki üç haftadir çiftlikte tramvay çanı, satici sesi duymadığım için. — Şehri özlemiştiniz değil mi? — Hayır. Yadırgadım. Bütün hareketleri sakin, sesi bile yu. muşak. O iddiac;, ve hırçın genç kadın yanımda yumuşak tüylü, cana yakın bir kedi yavrusu gibi. Fakat bu mah lüklara güven olur mu hiç. Tanıdığım birkaç acentaya uğradık. Nihayet makaslı bir otomobilde karar kıldık. Benimki gibi açılır, kapanır, kabriyole bir spor. Rengini de beğendi. yıldırım İ Vişne çürüğü. Biraz toz tular amma Vildan bu rengi zannederim — Tabii. Siz bakalım Filiboz için nelaltın saçlarına ve kurşuni gözlerine hazırlanman zordur. “ilini çabuk tut |kadar düşüneceksiniz? Fakat vakit ge|uysun diye tercih etti: bakayım. Haydi Mistenget ayranımı |çirmeyin. İştihalıs; çoktur. Kaçırrmı « Z. getir. ho Acenta muamelesi çabuk bitti. Os * man beye bin liradan fazla kaldı. Fa - Artık bir sağa bir sola keyifli keyifi| Otomobile girerken şu çevabı ver “| kat resmt muamelenin ne zaman bite. ftifat ediyordu. Ben birkaç (o armud|dim: yerken Vildan şık bir şehir kostümü ceği maliim değil. Öğle olmuştu. Genç — Hele Vildan hanımın arzularını|kadına fikrini sordum: ile göründü. Parisli bir kız gibi, za .İyerine getirelim de bizim çiftlik işini meselesi senden, teknik tarafı da Ce -İrif, minyon. — İstanbula gelmişken apartımanı - mıza uğrarmnız değfi mi? Her iki vesikanın suretlerini ilâveler ir neşrediyorum. (İlâve, No. 2, N Mülga Evkaf Nezareti dosyaları aras sında 1296 tarihinden 1311 tarihine kadar vilâyetlerle Hvaların evkaf dals relerinde istihdam edilmiş olan me » murların küviyetlerini hâvi olarak nezarete getirtilmiş cetveller vardır. Bu cetveller arasında Selânik evkaf muhasebeciliğine aid olan cetvelde sandıkemini Ali Rıza efendinin adın& tesadüf edilmekte ise de bu zatın tayin tarihi, cetvelde Mayıs 1311 olarak | kaydedilmiş olmasına ve bu tarihte Ebedi Şefin babasının vefat etmiş ol duğu muhakkak bulunmasına göre cet- velde adı geçen zatın, Selânik evkaf kâtipliğinde bulunmuş olan Ali Efen. dinin başka bir zat olduğu anlaşılıyor Ancak Selânik evkaf muhasebeciliğine aid olan cetvelde 1296 dan 1311 tari. hine kadar Selânik evkaf İdaresinde hizmet etmiş olan memurlar arasında Ali adlı bir zatın adına tesadüf edilme" mektedir. Bundan merhum Ali Efen. dinin 1296 dan önce, belki de Rus muharebesini müteakip evka? idare » sinden çekildiği anlaşılmaktadır. Mem leketimizde memurların sicillerinin tutulmasına ancak Hicri 1297 de bap” landığı için Ali Efendinin evkaf daire- " sinde sicili yoktur. Atülürk, yukarıya naklettiğimiz he tıralarında pederlerinin rüsumatta me mur olduğunu tesbit buyurmuşlardır. Sabık Kütahya saylavı bay Mehmed Somer'den öğrendiğime göre merhum Ali Efendi Keterin'de Papas köprüsü © rüsümat muhafaza memurluğunda bus lünmuştur. Ebedi Şefin valideleri Ba“ yan Zübeyde'nin merhum Ali Efendi. nin intikal eden ve iki mecidiye tutan" maâaşm: Atatürkün İstanbulda tahsilde bulunması dolayısile kendisinin alıp Bayan Zübeyde'ye verdiğini Bay Meh» med Somer ifade etmektedir. i Merhum Ali Efendinin evkaf daire sinden çekildikten sonra rüsumata gir” diği muhtemeldir. Ali Efendiyi tanı * yanların yukarıya naklettiğimiz ifa * delerine bakılırsa kendisinin okerest8” ticaretinde bulunduğu anlaşılıyor. Ar» cak merhumun kereste ticareti ile işti”. galinin rüsumat memurluğundan evv& mi, sonra mı meselesini tahkika imkân bulamadım. “ SELÂNİK ASÂKİRİ MİLLİYESİ TABURUNUN TEŞEKKÜLÜ - 1876 da beşinci Murad devrinde Sır bistanla muharebe başlayınca devletç#' (Devamı 10 uncu sayfada) : Başının sert bir hareketi ile cevâğ verd; & — Hayır. # — Sizi yemeğe davet etsem kabul eder misiniz? ğ — Teşekkür ederim. * gi Düşündüm. İlk hatırıma gelen deni$ | kenarında bir yer oldu. Bu lokani taze balığı ve istakozu meşhurdu. O tomobil işinin seyrüseferdeki muam lesini takib etmek için tanıdığım bi acentanın memuruna salâhiyet ver dim. Genç kadına da dedim ki: —Sizin otomobil davasını haljett! şimdi bizim çiftlik davamız kaldı. yı yemek yer hem konuşuruz olmaz mi Boğazm ciğerleri yıkar, temizler & bi esen iyodlü rüzgürma göğsümü”. verdik. Şimdi önümüzde Beykoza K” dar uzanan yukarı Boğaz ve biz ” hafta arası günü müşterisiz kalan — kantada karşı karşıyayız. Yemek İistesini soğuk hava dola. n: konutrol ederek verdik.. İstakoz ** latası, barbunya ıskarası ve meyv#, Vildan pek neşeli, hakkı var. gel hafta içinde hem otomobil kullar. sını öğrendi, hem de otomobil vir 4 oldu. Dilimin ucuna kadar gelen | suali ona bir türlü soramadım: — «Kaç yıldır evlilik hayatında nu yapmak kebil değil miydi?» (arkası ve)

Bu sayıdan diğer sayfalar: