12 Eylül 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

12 Eylül 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Me... ( Almanlar; Almanya, harba takaddüm eden gün. lerde, Aas Okyanusuna birçok denizaltı göndererek Amansız bir ticaret barbine başlamış. Gazetelerde okuduğumuz bu havadis, benüz 1917 nin heyecanı ve denizaltı harbinin sinirlerimiz üzerinde bıraktığı müthiş tesiri siliamediği için, belki bir çoklarımızı meşgul ediyor ve yeni bir he- yecana sürüklüyor. Geçen yazımda bu mevzuu ele alarak başlıyan şu harbde böyle bir mücadelenin ne gibi neticeler verebileceğini tebariiz ettirmiştim. Dünkü gazetelerde İngilizler ve Fran. sızların Atlas Okyanusunda geniş bir mayin harbine başladıklarını okuyoruz. Mayin harbini, evvelemirde, düşman de. Bizaltılarına karşı alınan tedbirlerle bir. leştirmek lâzımdır. Esasen müşterek dö. nanma, bugün, halledilmesi lâzım gelen #ki mesele karşısında bulunmaktadır: 1 — İngiltere adalarından Fransaya kara askerlerinin nakli, 2 — İmparatorluk yollarının Alman denizakılarına karşı himayesi... Bunlardan birinci mesele Büyük Harb de İngilizleri pek düşündürüyordu. Ba - sit bir atlama bakacak olursak görürüz ki İngitereden Fransaya geçen asker. er Alman sularına çok yakın bir ge. çitten, Manş denizinden nâkledik mektedirler. OBüyük Harbde Al. men donanmasının pek kuvvetli olması dolayıdile, bu boğazın Almanlar tarafın. dan geçebileceği korkusu vardı. Al. menlar o zaman bu nakliyata mâni ol- madıklarından dolayı bâlâ pişmanlık hissederler. Bu hata Alman deniz harb sevk ve İdaresinin en büyük günahların. dandır. Ne ise bununla meşgul olmiya, Yrm. Bugün ârsdeki kuvvet farkı çok oldu- ğu için Manş kanalına Alman su üstü kuvvetlerinin bir taarruzunu beklemek doğru olmaz. Hususile tayyare keşfinin, Büyük Harbe nazaran çok inkişaf ettiği şu devirde Alman donanmasının, Polon. yaya olan kara taarruzu misil Ağır ve durgun bir tavırla du; fakat sesi, acı, müstehzi ve titrekti. vakit vakit yeşil göz bebeklerinde ız « tıraba benziyen bir ışık yanıp sönüyor, bakışları sertleşiyordu. Benim kendisi. LZ “Son Posta, nın denizci muharriri yazıyor “| İ gitmeğe im Mayın harbi nedir? nsan san aaammmAAAN ANE rENE PANE PAEAENE SANADA BAREMEANAMANMAm4Aa04n4000mmme 00mm Fnm09NAN MANA 2uam4ANA nn amnamnamamnan nana snmasamnskpamanaas sanane smansmmeemaneasann ayni vaziyetle karşılaşmak için dört sene Nitekim hava ve karadaki Alman hü. cumlarmı denizde henüz görmedik! Böy. le bir zayıf taarruzun neticesini, biz, Bü. yük Hurbde şahid olduk: Tile isminde bir Alman kaptanı, Alman donanmasının en cesur personeli ile tamamladığı (4) muhribe torpil yüklemişti, O, İngiliz do, nanmasına görünmeden kanaldaki #sker nakliye yollarına torpil dökecekti. Fa kat bu gemiler daha harekât sahasına n bulamadan İngilizlerin pençesine düştüler ve heba olup gittiler, Almanlar neden mayın dökmüyorlar? Bu vak'a, bize, İngiliz nakliyatının bilcümle tanrruzlardan masun oldukla, rini ifade etmez. Zira tayyafelerden atı. ması pdk cesurane iş olur. | ne büyük bir hayret ve taacüble baktı. ğımı farkedince dudakları zoraki bir gülüşle açıldı. — Sözlerime pek şaşıyorsun değil mi Semiha? Hakkın var; sen henüz hayatı görmemiş, insanları tanımamış genç! bir kızsın. — Bu sözleriniz beni pek şaşırttı. — Hakkın var yavrum; fakat şunu da bil ki, dünyada yalnız böyle kadınlar değil, vazifesini bilen, ciddi, namuslu ve etrafmdakileri mes'ud eden kadın. lar da pek çoktur ve senin bu ikinci kısımdan olacağını, yani her zaman için ciddi, dürüst ve namuslu olduğu kadar vazifeşinas bir genç kız olacağını ümid ediyorum. Parmağımla mücevherleri işaret ede. rek cevab verdim: — Herhalde, bunların yüzünden va- zifemden ve doğru yoldan © ayrılacak değilim; buna emin olabilirsi: Yüzünden istihza ile karışık anlaşıl. maz bir mana geçti ve büyük bir dik- katle bana baktı. — Kimbilir? Sen henüz çocuk deni. lecek bir yaştasın, ahlâkın. his ve fi. kirlerin henüz tam manasile yerleşmiş ve teşekkül etmiş değildir. Bir iki sene sonra belki bugünkünden büsbütün başka türlü düşüneceksin. Başımı azimle salladım. — Haym, hayır... Göreceksiniz ki fikirlerim kat'iyen değişmiyecek ve her zaman bugünkü gibi düşünmekte| devam edeceğim. — Böyle olmasını can ve yürekten te! menni ederim yavrum. Çünkü memle. karışık ve fırtınalı manasını kaybet » miş, her zamanki tabii ve sakin tav - rını almıştı. Şimdi artık gözleri kış gü- neşi altında perli - yan derin ve yeşil suları andırıyordu » Bir iki saniye sus, tuktan sonra sor anneme benziyor muyum? Cahid bey bâşmı kaldırıp &eskin bir nazarla beni süz. dü. — Hayır, annen den yalnız saçlarını almışsın. Başka tarafların daha ziyade babana benziyor. Sende hiç resmi yok mu? — Kimin? — Babanın... — Hayır, ne annemin ne de baba - ram... Bir şey hatırlamak istiyormuş gibi kaşların çattı: — Bende babanım bir dur bakayım yanımda mı? Cebinden bir portföy çıkararak ara- mıya koyuldu. resmi vardı; ketimizin vazifesini cidden bilen kaj dınlara, iyi analara büyük ihtiyacı vardır. Bu sözleri söylerken bir taraftan da mahfazaları kapayıp yerleştiriyordu. e Gi, i — Viyanada fken birçok resim aldır. mıştık. Bir tanesi yanımda olacak; ha işte... Kilçük bir vesika fotografisini bana uzattı. Kaltimde gerib bir helecanla Meram, elek vay İMir: Büyük Harbde mayın gemileri denizaltı harekâtı gene bu yolu tehdid|nizini veyahud da Manş denizini katede, eder, Her halde İngilizler bu gibi bas -| ceklerdir. Bu sulara kın hareketlerine karşı da nakliyelerini himayeye mecburdurlar, * . Denizden uzak olanlara biraz garib ge- — Acaba Almanların, donanmaları zö- yıf olduğu halda, şimal denizine torpü dökmemelerindeki keramet nedir? Bu sual denizden uzak olanlar tara » #ndan hâakh olarak sorulur. Filvaki torpil donanmaya karşı en müessir bir sİ- Yâhtır. Fakat deniz kuvvetleri, kendi ça. lışacaklamı yerlere mayın dökerlerse, ken di donanmaları da paralize edilmiş olur. Malüm olduğu üzere Atlas Okyanusuna gidecek Alman deni rı ya şimal de. bu çehreyi tetkike koyuldum: Yüzün çizgileri ince, dudaklar biraz müstehi gözler fevkalâde güzel, akıllı ve tatl... Babamı ben biç bir zaman bu kadar se. vimli ve cazib bir şekilde nazarımda tecessüm ettirmemiştim. Resme uzun uzun baktıktan sonra kendi kendime mırıldandım: — İyi kalbli ve müşfik bir insan hali var. — Çok iyi bir adamdı... Onu tanı. saydın mutlaka severdin. Buna emi nim... — Niçin beni hiç bir zaman arama. dı? Neden beni görmek istemedi? Sesimdeki ac: ve hırçın ahenk onun yüzünden şelkate benziyen bur rüzgâr geçirdi. h dökülecek Alman mayını, Almanlardan ziyade İngilizlere faydalı olur. Esasen İngilizler de'buraya mayan dökmekte değiller mi? İngiliz maniaları Alman donanmasının şimal denizinde mayin dökemiyeceğini böylece tebarüz ettirdikten sonra İngiliz ve Fransız ma. nialarına gelelim. mesi lâzım geldiği düşünülürse, mesele, iktisadi bir ehemmiyet alır, İngilizler için en doğru hareket; şimal denizini baştan başa mayınla doldurmaktır. Fakat mali mkânsıziıklar karşısında bu mayınların * hesabla dökülmesi lâzımdır. — Hakkın var; fakat annen seni a. Wp buraya getirdiği zaman minimini bir bebektin. Baban ka. rısmı kaybetmek - ten doğan acıyı se. nin çocuk kalbinih vgisile tatmin ede medi. Esasen Na. miye hanım, yeğe - nini ilk kaybettiği günlerde onun ölü. münden babanı mes. ulgtutuyor ve seni de an âyırmak için elinden gelen mahevraları çeviri - yordu. Ancak, şunu itiraf etmeli ki eğer Baban cidden iste - seydi hiç bir kuvvet onu yavrusunu alıp kendi evine götürmekten menede. mezdi. Dediğim gibi baben annenin ö- lümünden dolayı çok mevustu ve bu ye'sini seyabatlerle, çalışmakla gider. mek hevesine düştü. Bir defa serseri bir ömür yâşamıya başladıktan sonra da onu bırakıp ciddi bir çocuk babası olmak ona güç geldi. Filhakika aradan birkaç sene geçip yaşadığı hayattan yorulduktan © sonra seni yanına slmak istedi ve hattâ bu maksadla Namiye hanıma yazdı da; fakat gelen cevabda senin çiftlikte çok mes'id bir ömür sürmekte olduğun ve babanın mevcudiyetinden haberdar ol. dağın yazılı olduğu için sen! bu saa. detten ayırmanın doğru olmıyacağını “1918 dde Alman denizaltı harbi iflâs etmişti,, derler. Bugün beklenecek mi ? esans Almanyanın yegâne, denizi olam şimal denizi kapılarının İngilizler elinde oldu. Şunu birkaç kere tebarüz ettirmiştim, işte mayınla kapanacak boğazlar da bun. lardır. Meselâ Manş kanalı şimaldeki kocaman geçide nazaran pek ufaktır; oranın kapanması çok kolay olacaktır. Esasen Büyük Hârbde, buranın kapan « masına mid kâfi dersler alınmıştı. Bu se, fer de mezkür derslerden tamamen ist. fade edilebilir. Şimal geçidlerine gelince çok geniş bir boğaza benzer, İlk bskışta buranın mayın ile kapanamıyacağı zannedilir. Lâkin İt gililerin Büyük Harbde, (100,000) den fazla mayın döktükleri gözönünde tu. tuharsa burada da muhkem bir mânia i tesisinin kabil olduğu hemen meydana çıkar. İşte İngilizlerin: «Nakliyatımızı emniyete akdık!; diye tebşir etmeleri nikı manası da budur. Belki bu maninlar henüz tesiş edilme, miştir. Boyu (200) kilometreyi geçen biz denizi az zamanda kapamak bir mesele. dir. Fakat az zaman sonra, bu geçid ta, mamen k&pandığı zaman, Alman deniz, | altıları, Büyük Harbde tesadüf ettikleri | müşklilâtın birkaç mislini göze almak Zaretile Atiasa açılabileceklerdir. Alman deniz harb tarihi der ki; «— 1917 deki Alman denizaltı harbi (1918 de hemen iflâs etmişti. Zira 1918 de denize çıkan denizaltıların 9 50 si geri gelmiyordu.» Bugün Büyük Harbi (25) sene geçmiş | bulunuyoruz. Bu kadar müddet zarfında denizaltına karşı bulunan vesait çok te, rakki etmiştir. Denizaltılarına karşı keş fedilen teli mayınlar bilhassa korkumg bir tesiri haizdir. Bu kadar vesait karşı, sında Alman denizaltılarının İngiliz it alâtını kesebileceğini ümid etmem, Her halde İngilizlerin (deniz yollarını em , niyete adyki) şeklindeki sözlerini har « bin gayesine ulaşabilmek için yapılmış İbir propagandadan ziyade harbin deva, mınca imparatorluk yollarını Bâranti e den bir haklkai olarak telâkki etmelidiz, Lu ve kendi istese bile bugün artık Nami, ye teyzeden seni ayırmanın pek müşkül olacağını düşünerek vaz geçti OE onun seni ne kadar başıboş yaşattığını. ve seninle hiç meşgul olmadığın: bil g miş olsu ne Yapıp yapr, seni burdan kurtarırdı. Ancak ölümünden birkag zaman evvel seni düşünmiye ve ba yüzden hakiki ve samimi bir zira duymıya başladı ve işte o zaman ben, den sana vasilik etmemi, seninle ya, kından meşgul olmamı rica etti < — Demek siz çiftliğe gı diğiniz za. man bu kadar ibtidal ve vahşi bir ak, raba kızile karşılaşacağınızı hiç tah « | min elmiyordunuz? — Baban da bunu bilmiyordu Semiha senin mes'ud bir ömür ürdüğünük, Bursada bir mektebe Bittiğint ve afle. nin vaziyetile mütenasib bir terbiye aldığını ümid ediyordu. Fakat her na. dense ben Bursaya gelirken Rânâ has İnamla konuşup onun hususi mektebi İhakkında bir fikir edinmeyi münasib igördüm. Netekim, seninle Dağbaşında. ki su kenarında ilk görüştüğümüz da. kika, senin bu mektebe girmiye, iyi bir mürebbiye elinde bulunmıya cidden muhtac olduğunu anlamış ve kararımı vermiştim. | Birdenbire gayet ciddi bir tavır takı. nsrak vasime baktım ve ağır bir sesle söyledim: — Bana hakikati Ööğrettiğiniz için size çok teşekkür ederim, Bundan evvel bü. bamdan adeta nefret ediyor gibiydim; — Bunu anlamıştı tırasının etrafına | | y ve annenin ha. rdüğün mukaddes Jefsaneyi biraz değiştirmek pahasına da olsa gene vaziyeti tavzih etmeği münüe sib gördüm. Biri gibi öteki de sesi 7 muhabbetine lâyıktır, birini oldüğü / kadar ötekini de düşünmelisin. t Babamın resmini ona uzattım t yavaşça elimi itti, | LArkam vat) j

Bu sayıdan diğer sayfalar: