13 Ekim 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

13 Ekim 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 nci asırda istanbula gelan Bohamyalı ron Wratislaw'ın hatırıları: 73 Yü rkçeye çeviren: Süreyya Dilmen Hünkârın elini öperek # «tülü müddets şan ve sl gi Tene clmasını diledikten sonra, Türklerin bize belirmiş ve yo, 7.) bilâhaze izah ettiklerine göre, şu mealde bir dap Get #aman- | nutuk irad etmişti: İn memiş bul Kudretlü ve sradetli sultanım! Ve Yahlara da duyu, — | ların vap ya ihtiş J9€ çarpan kalbim, şu anda, n Paşanın, | Pünkü sen sandetlü hünkâr efendime, bu - al yapılan bühlan cidde a İle velinimetimin bu a kişi olan hüsnü nazarını gider - mişlerdir. Pühakika bu yü talih, bana gü «tahiı Ali Oyman» şerefle hürüm: Uzun ün için alıy: : i Sina " Yüksek yeten Paşalar VenÇ duymuşları Nüzarından in düşür bilerek hareke; v den | kani n önüne geçileme - Ni rı | Ehistir. Sandetlü etendimee de takdir olunsa sürekli telkin ve şeş. | Rerektir ki talihin dalma bir tarafa tebes - A Bilerek e OMRU (1) ve öl | üm etmesine imkân yoktur.. Bu Mtiyar kul ka Ç “ Tamamaşı larin sen saadeti efendimin gençliği mümtaz ye DİT devleti #daredeki tecrübesiziiğine neırim. y Çünk man doğru özlü kim - i sesiyede bir kimsenin *irdiği bir haberin gerçek - p ım görmeden İn; , Htlbukl bir Bükümdara Jâyık olan budur ki n flen haberin ne dereceye kadar hakikat olduğunu araştırır! yi Ben ki, kudretli ve sandetlii sultanım © - 1» Mite bu sureti, |fendimin ecdadı ızamuna, rahmetli pede - ni re Türkler a . |Tİneshizmet etmiş ve şı saçlarımı bu hirmet £ muhte, Cellâdın ç- | Yolunda ağatmış emektar bir vezirim. Mema. ii etmi görünüyer. | iki mahruselerine birçok krallıklar, bey - e o ie biz, bütün 'lirler ilâve etmislmeir. Efendilerimin hü - ekte Fİ DU hale ko. | kürmran oldukları sınırlarını bir havli ge - TAten beddualar ey. İNiklettim ve bu minrde dökülmüş kanım var. dir. Tunusu, (7 Galetayı, Famagostayı ve am ez ihtiyar hirlcen sene de bütün diyarı küfrün anahtarı ve Hâkâretten do- olan Wanek veya Rab kalesi öm bir arize; Bü suretle viyana solunu efi mesine müzangı kerime Simet edersm buraya varmak ve n Nemeo krallıiğım elfneyip geçmek 68- Için kolay bir iş olmuştur ki böyle bi De ecdadın, ne de pederine nasib ve ser olmuştar... ndi, bütün bu fütuhatıma, meuvaffaki - | Yatıma mukabil, saadetlâ sultanım efendimin , anayı | sake ve Utifatlarına mazhar olmak umar - AKI gi | *9n. bütün paşa kaltarından üstün işler ba- ie Çartnşy, | #ardığımdan dolayı sen yüce padişahımın Li gem Bunun g . İfÜkranlarına nail olmuğı beklerken, bilâkis, İŞ Seyid çeşi “e Kiymet . İnikbete uğradım. O kadar ki saadeti 8 ballar Yesari ” SİYA, güyet tanın efendimin mübarek yüzlerine nazar yeli 1000 ve| kılmak ve sarayı hümayunlarında hizmete hayekii Val AlIB | deram etmek şeretinden mahrum edil indi m en | Devleti aliyelerini dahilen ve haricen ted virâe bu kadar tecrübeler edinmiş, & Sağlarında, estâfı izamına bunca hizmetler ifa ederek doksan yaşını aşmış umurudide bir vezir olmaklığım &dolayıslle senin ahdı saltanalında da ayni dirayet ve kiyasetle Miarel umur edebilecek ve sandetit snlta — nım efendime daha faydah olacak bir kudreti .|baiz ve bütün bugünzü tecrübesiz genç ve - zirlerinden Üstün İşler görebilecek sadık bir kulun olduğumu arzeylemek dilerim.» (3) (Arkas var) harbdeki | yuva bu kukanç aklyetei; « Bundan do. a N Zözüne " ni imiz Bin, te Uğray A öylemi AIŞta, di cap İ0Ndiğine çk tecrübeli olan (başpa bu kağ) din ve bu *den Mürekkep, altına p, mla Dadişah, rino gönder; n bilhassa k ADİAK Olduğunu b ak nda, DİŞ armmağ. söy EE gönderdiği hediyele- amanda “YU hürmetine, en da, hükümdar tarafın — O huzura kabyj N Miran, 1 1 Bahar agg ümün, mü den bir ay tarihinde ana olan sı, iyille in aya Paraya değil, onun Tilt. Sinan Pa. Malkaradı, tekaüd (2) Hakulrad. (8) Osmamı tarihlerinde ve Hammerde böylel bir mülâkata dair malâmat yoktur. — Mü UN anı lütercim. — Mea'yd Madi BURMA biri ki Edenlerin muztarib oi temia a “ e ileri Semiha a hata edlyorsu, ni bosamaş olan bız) iha? Hata «Son Posta» nın tefrikas: | 66 AYA Vasimin yüzünde bir tiireyiş (hissetim, Pukat bunun manasını anlayamadım. Sü künetle yerinden kalktı: — Emredersiniz hanımefendi. . Siz gelmez misiniz çocuklar... İçimde ooşan, taşan bir isyan vardı. Soğuk bir sesle; Ben yorgunum, yatacağım, dedim. Nevzad bey de: — Ben gazete okuyacağım, aiz gidiniz... cevabını verdi. Fakat onlar uzaklaşınca pencereye yak - Yaşta: — Nihayet mağrur ve vazifeşinas Cahidin İbu güzel kadının eszibesine dayanamıyacağı- tim, Mükmelayı 2 Mİ eteng in Sümleyi MÜŞtim takat Cahta i Yarın ba- İyacağı ne ma. beye hitaben öyle - ha, doğruya bana ce- ADIMA döndü; âyık, yük şOAMlA evleneceği. Enhi ederim, anlayama, haya; orsun?, |” SON POSTA li bir gözle bakan bir tip Usküdardan Şe. refettin. karakte rini soruyor; Kendi görüş ve buluşlarına ina- nır. Fil ve hare. ketlerinde az ku. olduğunu eder. Tec erine güvenir ve başkalarına da bu yolda nasihatlerde bulunabilir. Ken. dine ehemmiyet verilmesini ister. | mak ve sayılmaktan hâzzeder. Münaka İşa eder ve şiddet gösterirse de sonunda İtatlıya bağlamak hususunda idareli day- surlu ranır, * Uysal bir tip Afyondan İhsan fotoğrafı « İnan tahlilini isti - yor : İ Muâyyen fikir - Jer üzerinde dura- İrak hede? tayin jetmez. Daha ziys- İde uysallığı tercih eder, Bir işde baş İ olmakta daha az | ffek olabili da kolaylıkla yumuşayabilir. Ersoy l YU * Sokulmasını bilen bir genç İzmirden, AH İhsan o Altınbaş karakterini soru yor: | Serbest hareket İleri vardır, Tuttu- ğu iş üzerinde se İbat edebilir. Men - * “faatlerini temir hu susunda (sokulur, araştırır, kolay - lıkla vaz geçmez. * İnadı seven bir çocuk Akhisardan bir okuyucumuz, ka - rakterini soruyor Fikirlerinin ka - bulünde israr e - der. Arzu yerine ( getirmek için inadcı hare - ketlerde bulunur, Men faatlerin den kolaylıkla feragat edemez DİKKAT İİ Fotograf tahil için bu kuponlardan £ adedinin gönderilmesi şarttır. —Onlar saadet içinde yüzüyorlar; balbu- xi ben... Hayretle Nevzad Beye baktım; görleri gi rib bir âciyia yanıyordu. Onun bir gin bana izdivaç teklif ettiğini tamamile unu'muş ol- duğuma hatırlıyarak gülümsedim. — Gülmeyiniz Semiha Hanım; 4 gün sonra buradan ayrılacağım zaman mutlaka sizin cevabınızı öğrenmiş olmam lâzım; be- nimle evlenmeğe razi oluyor musunuz? Cevab vermediğimi görünce tekrarladı: — Geçen gün size karşı biraz kabaca ha reket etmiştim; alffınızı rica ederim. Fa - kat gitmeden evvel kat'i cevabınız verme- nizi istirham ediyorum, Say, — Balıkçı güzeli gibi bir evlâdın arkasın - dan hangi baba ölmez ki be. — Bu işin içinde bir dolab var amma... Ne?... | — Bu öyle adi haydudluk işi değil... — Bu dolabı çeviren er geç yakayı ele ve. rirse, görürsünüz Hacı Osman pğünin bula- gıklarındandır. Yok canım?... — Bence kız meselesi... — Miras meselesi de de, korkma... — Yahu geçen ukşam buraya Kumkapılı. İlandan bir balıkçı gelmiş. O akşam Ahme - din yanında imiş. Ben yoktum. neler söy - ledi delikanlı be? — Beraber gitmişler Hacı Osmanın evine... Dur bakayım neydi gencin adı? — Ahmedi — Yok canim. Arkadaşıma... Adalı. — Hay Allah zasi olsun Dede... Mum ee de kalmış, Ahmed de birkaç arkadaşını daha alıp tekrar gelmek için hemen Kumkapıya gitmiş... Adalı bir saat be , iki sam beklemiş. Ahmed yok... Bunda bir İş var de. miş... Tabanı kaldırmış. Soluk soluğa Kum» kapıya gelmiş ki herkes uykuda... Evvelâ, * Ahmedin bazı geceler yattığı kahveye var mış. Birini uyandırıp Ahmedi sormuş. «Se- ninle beraber gitti ya. cevabını almış. «Tek- rar dönüp gelmedi mi?» demiş. Beriki de «gelmedin demiş. Derhal Adalı işi çakmış: «Bre kalkın Ahmedi kaçırdılar!.i diye nârâyı! basmış. Kumkapı ayaklanmış. Gece yarısı İstanbul kazan, balıkçolâr kepçe... Ahmed yok, yok. — Evvelâ Hacı Osmanlara bir gey söyle - memişler... Onlara vi ertesi günün akşamı haber vermişler... Kız da, anasıda çırak ayılmışlar. — Hüsam reis 4 flar. — Benim bildiğim Hüsam rels İse gitmez... N Neden olucak.. Bir işaret! ile Samatyaya, Yedikuleye kadar binlerce balıkçıyı ayağa İkaldıran adam Ağakapıından ope umacak ki, kapısına gitmiş diyor - ı — Hele Hasan Halifeden.. — Ayol o Yeniçeri ağusı değil, Sultan Mus yadın şerbetçi başımı... İ gerbelçi başısı mi ya? nlere kaldık. Tüysüz bir delikanlı içeri ağalığı yupıyor!.. - Koca devlet bir çalgıcı parçasının elin - — Benden işitmiş olmayın arma, Nemço- Uye beş on kale satmışlar gene... — Böyle içki ile, çengi ve köçekle devlet yü. Bu devlete bir sahib gerek artık. kulağı vardır... Vazgeçin aklımı- zın ermiy şeyleeden... — Nemize lâzım bizim Hasan Halifesi, Musa Çelebisi... Haydi bakalım Emir Çelebi, dün akşam bıraktığın yerden başla şn Hikâyel Heftpey- kere, Bursalı Emir Çelebi, zamanın en meşhur hikâye anlatanlarından idi. Kırk elli hikâ - yeyi birer münasebetle birbirine bağlar, ve kahvehanelerde anlattığı hikâyeler, bu su - retle aylarca sürerdi, Emir Çelebi bu yüz - jden geçinirdi. Düğünlere ve sünnet düğün - lerine çağırılır, cemiyete bulunanlara hi - kâye anlatarak eğlendirir, kendisine, harçlık ve hediye verilirdi. Diğer zamanlarda he - men dalma, bir hikâyeyi anlatnağa sekiz cn kahveye günün muay; saat kadar anlatır, hikâyesini, heyecanlı bil yerinde keserdi, Merak geler, Söylemez: man Dede, kahvesinin ö; kım altına serdiği hasır üstür kahve içiyordu. Yölde sipahi de ellerini #alkıma bağlıyarak «Hü. Dede efendi.» diye gelip ktrşisma çökmüğ « ler, Osman Dede re çıraklarına seslenerek bi per kocaman tiryaki ların önüne koydun larından Sahrayikebire ve Habeş dağlarda | Atlas Okyanusundan Hind Okyanusuna ka - | dar yayılmış ve uzanmıs koca bir İmparator, Yağun sahibi, dördüncü Sultan Murad *di. Ya İnındaki esmer delikanlı da, saray böstancı « ların Jendlü, rad için kendisini man Dede kıyafetlerini değiştirmiş kimseler Yazan: Reşad Ekrem Tebdil gezen hükümdar saatinde uğrar bil 8 kadı Hele yarına çıkalım, devam ederiz... Eş arın onu kahve kahve takib gh mesi de faydasızdı. Her gün kahvelerde merak ve heyecan 1 beklenen Bursalı Emir Çelebiyi, son günleriğ heyecanlı ve ös: gede bırakınış idi. Çe etrafa selâm vererek yerine oturunca, kahvf halkı derhal onun cirafında toplamırdı. Hak buki son günlerde den kendilerini kurtaramıyan ka dillerini tehlikeli yi ki, fazla ihtiyatlı olanlar tarafından hikâye | ci Emir Çelebi dedikoduyu silen bir süngej gibi halırlanıyordu. i kahveye geli dedikoduların cazibesin « | ananı re uzattığı Bugünler içinde, bir sabah, kemani Oş « | deki mavi sal, © oturmuj oçen tanımadığı td ncanı kahveyi de gru risi esmer, öbürü kumral anında bir de alım çalım vardı. Üstüne biber oyali bir çember sarılmış kavuğunu kaşının östünd eğmişti ov | Bu kumral sipahi, Lehistan ve Rus dan pehlivan Deli Hüseyin 441. Pulad wi, kuvvetli bir yiğit. Sultan Mus ateşe atardı. Kemani Os 0 zamana kadar padişahı gör ar, bu sipahtleriy olduğun! değilâi, Tecrübeli ihti — Merhaba delikanlılar... — Merhaba ağa... — Merhaba ağa... Hu Dede efendi. Merhaba buyarua efendim... Nasılsın dündenberi, — Elhamdülman... Dede bir haber var mı? Kız çok hasta imiş diyorlar işte... Hastalanır elbet... Babaya mı yansın | pırlanta gibi nikâhlısına mı? — Kıyır çocuk mudur balıkcı güzeli?! — Sorma Dede .. Vallah bülüh öz kardeşim İtmiş gibi yandım 5 delikanlıya ben — Koca derlei be... Merhaba ağalar... — Merhaba delikanh.. Merhaba rielikanlı... Merhaba Çobur ağa .. Merhaba Tayyarzade!, Merhaba mam efendi. Merhaba oğlum... Merhaba Dede amca... j — Merhaba oğlum... Safa geldin.. otur şöy- (Arkası var) le bakalım... — Mehtab o kadar gözel ki onu doya days | seyretmek istedim. | — Hayır... — Bu sözünüzü kati bir rod cevabı olarak mu kabul etmeliyim? Sinirlenmeğe başlamıştım. — Nusıl isterseniz öyle kabul edin... diye- rek odama çıktım. Artık rahatım kaçmıştı. İçimde garib bir sabırsızlık, bir heyecan ve telâş vardı. Bah - geye bakan pancurlarımı sıkı sıkı kapadım; denizin karşısındaki penceremi açtım ve göz. lerim mehtabın sular Üzerinde oynaşan kır- rak, dalgalı ve yaldızlı aklalerine dalarak aa- atlerce öyle kaldım. Ne düşünüyordum? Bu- nu ker.dim de bilmiyorum. Yatmadan evvel, aşğıia, yemek odasında bir erkeğin karisina karşı dakikaya kadar yapması Jüz setmiş ve karisindean ayrılan bir erkekle ew lenmeğe ran sözle, jmn lüzumsuz snallerine nihayı mi bunu söylemiştin? Bu sözlerim onun biraz mahzun. biraz dük gın yüzüne hafif bir tebessüm serpti ve ben fazla durmadan geçip yemek odasına girdim Dönüşte o gene ayni yerde durmuş, beni bek, Myordu. Biraz tavırla beni durdurdu. kılgan. biraz mütereddld bii — Bana bir şey sormak istiyorum Semihaj bu saatte pek münasebeti yok amma senii cevabını ahrsam geceyi daha sakin geçire - ceğimi zannediyorum. Büyük bir tecezs'ide yüzüne baktım. — Borunuz... — Sen bugün Refika Horumla konuşurken. a vazifesini sos mundan bah « olmyacağını söylemiştin. Ba #amimi mi idi, yoksa Refika Mahnı « vermek için — Hakiki ve #amimi düşüncem budur, — Tesekkür edi Semiha... Allah rahağ- hk versin. Allah rahatlık versin efendim. Vasim bana bu sali niçin sormus ve ce. na eminim. Bakınız ağaçlar altında dolaşır -| O kadar heyecanlı ve meyuz bir hali vardı | unuttuğum kitabımı almak için ayaklarımın vabıma neden bu kadar ehemmiyet vermişti? K a bir mukabelede bulurma-!ucuna basarık merdivenleri inerken taşlıkta ken ne mes'nd halleri var. Refika Hanım o.) Ki Ona yene sere Bunu uzun trun düşündüm ve vardığım nes bemen P var. nun koluna yaslanıyor, onun da eğilip bir şeyler söylediğini görüyorum. bir manzara| Asabi bir hareketle doğruldum ve içimin bir Behir gibi /helecanını belli etmemeğe #nyret ederek pencereye doğru yürüdüm. Hakikaten Ikisi- ir hid beye n aklaştır Parça dolaşajım mi ye çok mes'ud bir halleri vardı. nin de ayın gölgelediği yollarda yürürken! ğa cesaret edemedim. Zaten kendi üzüntüm &e buna mâni olu - yordu. Bu sebebden sadece: — Ban henüz tahsilini Ikmal etmemiş bir kızım; evlenmeği aklıma bile getirmiyorum. — Karşımıza sizi çok seven bir kimse çık - İsa da bunu gene Güşünmez misiniz? Cahid Beyle karşılaştım. — Ne arıyorsun Semiha? — Kitabımı almağsı geldim, Fakat ben her. kesi yatmış sannediyordum. — Benden başka herkes yatmış olacak; ben kendi kendime bahçede dolaşıyordum. Fakat sen bu saate kadar niçin uyumadın? meği zihnine ye: ta ne düşüne muyacağını anlamak istiyor. tice sw oldu: Karısını boşayıp Rof'ka Hanımla evlen « z 5 âlemin bu husus. 3inl, onu & yıp ayıpla - (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: