6 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

6 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA İkinciteşrim 6 Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 inci sayfada) gösterilen , hakikaten bir şekilde olursa olsun, ne mü cn gösteren yanlışlar! Alelâde bir müellifin neşrettiği bir eser- de böyle yanlışlar mevcud olması esas İtibarile büyük bir hâdise teşkil etme - mek lâzım gelir. Fakat, bahis mevzuu bu kitab olunca iş değişiyor: Çünkü, e - ser senelerdenberi mekteblerde okutu - ve bu yanlışlar da birinci ta- alı buki alt tarafa da var: Bu eserin müellifi, Üniversiteye, Köprülümün yerine. pro - fesör tayin edilmiş veya sdiliyormuş'.. Kitabın bu yanlışlıklarını omeydara koyan İsmall Habibe teşekkür mü etme- liyiz, yoksa, böyle bir faclanın üstünü ör- tecek yerde onu meydana attığından do- layı darılmalı mıyt2? Bu suale cevab ve bu memleketin ruhu da taklidden whteden, bir türlü iyiyi, halis ve te - bukhup takdir etmeme illetin- yolumu tutar, İsmail Habibin teşhir ettiği yanlışlar, bundan 25 - 30 sene evvel benim türkçe| veya edebiyat hocalığı ettiğim zaman - dendir. Yani, biz veya bize yakın yaşta - ki insanların, basit bir idadi tahsili sa - yesinde, düşmekten ictinab edebilecek - leri yanlışlar... Bu kadar basit şeyler ü « zerinde bu kadar ağır hatalarla dolu bir kitab, nasıl olur da mekteblerde tedris âlet! olarak kullanılabilir ve nasıl olur da bu kitabın müellifi bizim en yüksek illm müessesemiz olan Üniversitede, bu kitabın mevruumu teşkil o eden bilgiler #ubesi icin profesör veya profesör nam - zedi olur? Bu suallere makul birer ce - veb verecek olanlar bulunsaydı onlara karşı minnettar kalırdım. Fakat, maalesef, buna imkân yoktur. Bu kitab senelerce bizim gençlerin elle - rinde dolaşmış ve dolaşmak için de ev -| velâ, Maarif Vekâletinin omüsaadesini almış, Ondan sonra bir çok edebiyat ho - caları bu kitabı okutmuşlar, bir çok maa- rf mifettişleri derslere girip çıkmışlar, bir çok mümeyyizler, imtihanlarda bu - Yunmuşlar, sualler sormuşlar, ocevablar almışlar, mumaraler tayin etmişler ve ni- hayet şahadetnameler (o verilmiş de kaç senedenberi bir Insan çıkıp: «Efendiler, aman dikkat edin, bu kitab nlışlarla doludur!» dememiş! Bütün bunlar böy-- le olup bitmiş ve neticeden de o kadar memnun kalmış olacağız ki nihayet ese» rin müellifi, Köprü! ünhal kalan kürsü namzedi olarak tenin ka - diye hay-| ret etmeğe hacet yoktur. Bunlar böyle dalma olagelmiştir. İsmail Habib bize bi- rinci misali vermedi. sonuncu misal olmadığı da muhekkak - tır. Bundan on beş sene evvel ayni târz-| da acıklı hâdiseler üzerine bir kerede ben parmağımı koymüstum. O zaman - lar, <Meslek> mecmuasında birkaç ar - kadaşla birlikte ortaya koyduğumuz bu nevl barı hâdiseler üzerinde uzun uzun düşünüp bir takım derdlerin devasım a - ramak vazifesile mükellef olan Üniver - site mümessilleri, bunu (yapacak verde Maarif Vekiline müracaat ederek Da - rülfünunun «şahsiveti manevivesine, ha karet eden ben nâbekârin İstiklâl mah - kemesine verilmesini istemişlerdi! dolayı hayret yoktur ve biz her seyi, ha- yerli yerine koymağa mu- oluncaya kâadra Boğaziçinden Marmaraya doğru daha bir bayli su aka- caktır! * 'Hidise, genç Maarif Vekilimiz için ga- yet mühim bir anket mevzuudur: Bu ki- tab, mekteblere nasıl girmiş ve onu o - kutan edebiyat hocaları üzerinde nasıl yon vaki olmuşsa bunun neticeleri neye varmış? Hiç olmamışsa, tetkik ve talim! heyetlerimizin bu lâkaydisini ne ile izah ötmek lâzımdır? Bu sallerin her biri ayrı bir mesele! teşkil eder. Yeni Maarif Vekilimiz, maa- rif makinemizin bütün hastalıklarını en| yakından tanıyan genç bir enerjidir, Ba-| his mevzuu olan fenalıkların (o derinliği| hakkındaki takdiri de bize» yakinen ma- Yümdur. Bumm için, kendisinden bu hâ- diseyi esaslı bir tetkik mevzuu yanma - sım istemek hakkımız olur. Böyle bir an ket, bize maarif teşkilâtımızın bir çok moksanlarını meydana koycaak ve biz de bunların ne suretle ıslâh edilmesi müm - bıraktığı evrak tasnif edildiği zaman lâfa şaheser olarak intikal edebilecek AlyJjolson karısından Ayrılıyor?! Sunny Boy filminde söylediği şarkılag- şöhret bulmuş olan Al Jolson, kendis! gibi film artistliği oyepen karısı Ruby Keelerden wyrılmak üzeredir. Kadın mahkemeye verdiği istidadı «kocasını aşırı derecede zulümlerde bulunmak, ile itham etmektedir. kün olacağını göreceğiz. Alabileceğimiz tedbirlerin bu derdlere bir hamlede de - va teşkil edebileceğine inanacak derece- de safdil değiliz. Fakat, hiç olmazsa, bu bahse kuvvetli bir surette el koymuş ok mak dehi bizim için bir tesellidir. Bu vesile ile Maarif Vekilimizin dik - katini diğer bir nokta Üzerine de çeke - yim: Mekteblerimizde okunan o kitablar arasında kusur, sade bu bahsedilen ese - re münhasır değildir; mekteb kitabları - mızın kusursuz olanları hemen hemen enderdir. Son zamanlarda küçüklere mahsus kitabların bazılarını gözden ge - çirdim. Bunlarda gerek dil, gerek terbi - ye bakımlarından pek çok kusurlar var- İdır. Bunların da en kısa bir zamanda 1s- Tahı, kültür bakımından geri kalmış o - Jan bir memleketin en zaruri ihtiyaçla - rından birini teşkil ediyor. Eğer, bu vesileden bilistifade Âli Yü - cel Maarif makinemizin kusurlu işleyi - şinin hiç olmazsa sebeblerini keşfederek bunlara karşı kuvvetli bir reaksiyon yâ- İSEN çıkmadan evvel kilosunu 210 kuruş sula! dığınr işittik: — 1814 harbinde 40 liraya kadar çıkmıştı, fakat o zaman deniz yolları kapalıydı, yükseliş bir dereceye kadar mazur İNAN, İSTER Amerikada ismi, cismi tanımmayan bir mimar muhtelif müsabakalara gönderilmek için yapıldığı halde yollanmamış, yahad da sırf etüd olarak yapılmaşı birçok ser- gi, tiyatro, otel, köşk projeleri bulundu ve bu projelerin her biri-bir şedövr mahiyetinde görüldü. Amerika gazeteleri es muktedir olduğu halde bu san'atkârın sönük kalmış olmast- nın sebebini uraştırdılar. Bütün hayatını sönük yaşayarak, münasebetsiz ve muhitsiz geçirmiş olmasında buldular. İ söz ARASINDA | i o Doğru söylüyor İNAN, Gazeteler ihtikâr yapan iki ticaret evinin birer hafta müd- detle kapatıldığını yazıyorlar. Bu ticaret evlerinin her ikisi de kalay alım satamı ile meşgul oluyorlardı. Kalay matbaalarm döküm işlerinde de kullanılan bir me- tadır, onun İçin cismini yakından biliriz, tırtı patlak verince 24 saat içinde fiatının 350 kuruşa fırla- ölmüştü, dosyaların içinden bilmezseniz, küçük bedialar yapmaya katırlansanız dahi emar Hargin bir fıkra | Sesi güzel olmayın, fakat şarkı söğ- | lemek hevesinden de bir türlü vaz | geçmiyen anlatıyordu: — Geçen akşam bir salonda şarkı söyledim. Salon gayet büyüktü, benim sesim. bu büyük salonu doldurmuştu. Orada bulunanlardan biri: — Doğru söylüyor, dedi, sesi salo- nu o kadar doldurmuştu ki, salonda sese yer kalması için birçok kişi dı- şarı çıktılar. askerleri arasında sakal modası Cephede bulunan Fransız askerleri a- tir. Bu moda tercihan genç âskorler ta- rafından tatbik edilmektedir. Sakal ale lâde bir surette bırakılmaktadır. Yüzü İ çevreleyecek biçimde ince ve İ Çene kısmında pek hafif bir kısım salı- verilmekt Bu sakal tarzı F Ce zâyir Arablarının tarzını hatırlatmakta- dır. Bundan dolayı bu sakala «emir sa- kali» ismi verilmiştir. İw'çre hükümetinin tayyare hücumlarına aid kararı Tayyare hücumları hukkında İsviçre hükümeti dikkate değer bir karar ittihaz eylemiştir. Almanyada, İngilterede, Fransada ge- celeri tayyare hücumlarından korunmak için ışıkların söndürülmesi kararlaştırıl İdığı halde, İsviçrede bilâkis ışıkların ya- kılması emredilmiştir. Burun sebebi şudur: Muharib devlet - lere ald tayyareler geceleri yanlışlığa meydan vermesinler diye İsviçre nurla- ra gerkedilecektir. m pabilirse kendisine müteşekkir ve min - nettar oluruz. Muhittin an İSTER sonra 750 yi buldu, diler. Şimdi: şu harb gürültüleri rında alıyorduk. Pa- ta müddetle kapatı Bir insanın hayatı maddi ve manevi kudrew Garb cephesindeki Fransız! rasında bir sekal modası baş göstermiş-| zariftir.! & Bir mimar öldü cesinin, aynasıdır. Hakkınızda bir hüküm vermek, kıymetiniz için | bir ölçü koymak lizum geldiği zaman © hayata bakarlar. İs- terseniz mensub olduğunuz mesleğin kemal derecesine gci- | miş bir sar'atkârı olunuz, eğer görünmezseniz. görünmesini te olsa, çok mütevazı da olsa zevkiniz hakkında miyar olacak bir hayat yaşamazsanız gölgede kal- maya mahkümsunuz, lâzım olduğu zaman hatırlanmazsınız, itimad telkin etmezsiniz, hayatınız bey- hude pelip geçer. Görünmeyi ve zevkinizi gösterecek bir şe- kilde yaşamayı biliniz. Kelepçelenen | Meyhane kapısı İ Londrada gece yarısı bir gazinoda ışık sızdığını gören polisler, hava hü - cumlarından korunma nizamnamesini tatbik etmek gayretile içeri girip ışığı söndürmek isterler. Gazinonun kapısı. nı yoklarlar. Kapı kilidlidir. Açmak gerek. Ne yapsınlar, hemen bir demir parçası bulup kapıyı zorlıyarak açar- lar ışığı söndürür ve dışarıya çıkar - Jar. Fakat ortaya bir mühim mesele çık mıştır. Kapıyı nasl kapiyacaklardır. Kilid kırılmıştır. Binaenaleyh kilidi - yemezler. Nihayet polislerden birin'n aklına dahiyane bir fikir gelir. Cebin. deki kelepçeyi çıkarır ve resimde gör- düğünüz gibi kapının halkalarına a - sar. Nasıl pratik bir zekâ değil mi? Çiçekler bira ile beslenir mi? | İngilterede Croydonda ikamet eden bir nebatat meraklısı yetiştirmekte oldu-/|i Pu nerkis soğanlarını bira ile beslemeğe başlarnıştır. Her sabah yarım bardak bi-|| rayı iki saksı arasında taksim eden bu adam çiçekleri fki ay kadar evvel yetiş. tirmeğe muvaffak olmuştur. İNANMA! görülebilirdi. Halbuki şimdi Allaha şükür harbin dışmdayız, yollarımız açıktır. Her yerden getirtilebilir, telâş etmeye Yi. zum yok, diye düşündük. Düşündük amma fu bir hafta bize lâzım olduğu zaman da on lira iste- — İki kalay ticarethanesi #htikâr yaptıkları için birer haf- İmışlardır, deniliyor. Adam mevcud ser- mayesini ? avda 4 misline çıkardıktan, yani atı slan Üsküdarı geçtikten sonra bu ceğine: S.E üç satırlık haberin yüreklere ferah vere- iNANMA! Sözün kısası Nefer kaydolan general E. Ekrem Talu ön gelen Paris gazetelerinin bi- rinde okudum: Emekli General Kleman - Grankur. yaşı orduya rütbesile girmeğe kanunen mâni teşkil * eylediği için gönüllü nefer olarak kaydedilmiş. Meslek aşkı ve valan aşkının insanda ne mertebeye kadar varabileceğini, bu çok iyi gösteren bir misaldir. Bu örneği bize Atatürk te göstermiş değil mi idi? İstanbul hükümeti onu asi lilân edip te rütbesini refettiği zaman, J Ebedi Şefimiz, mübarek sırtında hiçbir alâmet taşımayan dümdüz üniformasile, Yalanın kurtuluşile neticelenen mücahe- deşine bir neler gibi devam etmişti. İ Ve bir gün, sırası düştüğü bir zamanda o, şöyle demişti; — Yaşım çok ilerler ve kumanda kabi- İiyetini kaybedersem, ordumda gönüllü nefer olarak hizmet etmeyi şeref bilirim! Büyük adamların sözleri de, jestleri de kendileri gibi büyük oluyor. Ve insanlığı; |birçok küçülüklerden müteselli eden de bu büyüklüklerdir. | Fransız generalinin hareketi, çetin bir düşmana karşı koymak vaziyetinde bülü- nan Frans aefkârı umumiyesini şüphesiz İki derin düşüncelere sevketmiş, o efkâri umumiyenin üzerinde bu feragat ve fazi- İlet ziyadesile mücfsir olmuştur. | General Kleman - Grankur elbette ne- İfer kalmıyacak. harb meydanlarında ge- ne kademe kademe yükselerek eski rüt- besine erişecektir. Fakat o ana kadar geçecek zaman zarlında neler Grankur silâh arkadaşlarının nazarında canlı bir kahramanlık timsali olarak kendilerini teşvik ve teşçi ederek vatanını ayrıca ve büyük ölçüde hizmet etmiş olacaktır. Fransız dost ve müttefiklerimizin, ta- rihlerinde pek çok kahramanlar yetiştiği- ri biliriz, Onların kepsi de akıllarda kay- ret, gönüllerde de heyecan ve hayranlık uyandıracak menkibelerle meşhurdur. Lâkin bu menkıbeler nihayet tabii şey- lerdir.. deruhte edilmiş bir vazifenin par- #k ve cesurane şekilde ifa olunmuş ok ımasından ibarettir. General Grankurun hareketinde ise ben başka bir büyüklük görmekteyim. Ve böyle ferdlere malik bir ulusun kolay ko- lay sırtı yere gelmiyeceğini de, yakın bir tarihin misailerile, şimdiden iddia edebi- nn EE Elem ii Aksaraydaki yangın Evvelki gece sabaha karşı Aksarayda çıkan bir yangın bir dükkânın kömilen yanmasile neticelenmiştir. Saat 2,30 sularında Aksarayda Millet caddesinde Bedrosa aid ve üst kısmında Ali isminde bir bakkal çırağının yattığı turşucu dükkânından alevler yükselmi - ye başlamıştır. Yangını (gören mahalle bekçileri derhal itfaiyeyi haberdar et - mişler ve yangın bina kâmilen yandıktan sonra, yetişen itfaiye tarafından söndü - rülwüştür. Ateşin binanın dükkân kısmından mu, yoksa Alinin yatmakta olduğu ev kıs - mundan mı çıktığı tahkik edilmektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: