16 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

16 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© mekteb hatıralarını tekrarlarlar ve akşam © metre ilerideki bir çamın dibine oturdu - İsviçre ordusu SON POSTA Küçük ve bitaraf İsviçre harb tehlikesine Holivudda boşanma karşı nasıl hazırlanıyor? pomem YAZAN ; pa General H. Emir Erkilet! “Son Posta, nın askeri muharriri i linde silâh bekliyen ve bitaraf- lık, istiklâl ve hürriyetini ancak ordusile müdafaa etmek ibtiyacını du - yan bitara! küçük devletlerden birisi de| İsviçredir. Gerçi fevkalâde kuvvetli tabii mâni -! Jer onu korumakta ve memleketin mü- dafaa kabiliyetlerini arttırmaktadır; fa. kat coğrafi durumu cihetle, İsviçre, bü- tün Avrupa tarihinde daima bir cidal sa- hası olmuştur. Bu sebeble onun istiklâl ve bilaraflığı ancak silâhlı bir kuvvetle korunabilir. Memleketin istiklâl ve müdafaasını hedef edinen bir milli ve milis ordu teş - kilâtı İsviçre halkının muharib ruhuna | ve sert dağlı karakterine daima pek uy- gün düşmüştür. İsviçreliler askeri kabi-| liyetlerin! yalıffz kendi memleketlerinde değil, ayni zamanda ve asırlarca yabancı ordu hizmetlerinde de göstermişlerdir. İs. viçre birliği hükümetinin, o memleketin müdafassını, fevkalâde kısa hizmet-müd- | detli bir milis ordu ile temin edebilmesi işine ancak İsviçrelilerin bu #tri askeri kabiliyetleri sayesinde mümkün olmak - tadır. Büyük Harbden sonra, daima büyük| fedakârlıklar istiyen, memleketin müdâ-| İaası işini bir müddet ihmal eden İsviçre son senelerde Avrupada askeri hazırlık ve faaliyetlerin artmağa başlaması üze - rine, ordusile ve bunun teslihile yeniden meşgul olmağa başlamıştı. O suretle ki, onun orduyu tertib, teşkil, teslih ve ta - İim ve terbiye sahasında sarfettiği bü. yük fedakârlık ve himmetler sayesinde, şimdiki Avrupa harbi daha başlamadan, memleketin müdafaasına elverişli iyi bir ordu vücude gelebilmişti. Bütün âlem gibi İsviçre de, hiç um - madığı bir zamanda harble karşılaşmış- tır. Alman - Fransız kara hududları, cenubda İsviçreye, Bale şehrinin hemen önüne dayandığı için muhariblerle doğ- Tudan doğruya temasta olan İsviçreliler için barbin sonuna kadar heyecansız ve| İ endişesiz bir hayat artık mümkün sayilir! orı Dünkü kısmın hülâsası Muharrir yaz mevsimini Beybelisdada gt. çirmektedir. Bir akşam kapının gili sei aci öter. Gelen, yıllardanberi görüşmediği eski mekteb arkadaşı (oEkremdir. İki arkadaş yercğinden sonra çamlıklara çıkarlar. Ekrem bir çamın dibinde görülmiyecek 46- Kilde oturarak sevda (o yalanları dinlemeği teklif eder ve av beklemeğe koyulurlar. İnti- zarlari uzön sürmez nihayet bir çi& düşer İki orkadaş imkfnın azami haddini kulla - Barak bürüldükçe büzülürler. (Roman devam ediyor) e İki genç geldiler, bizden yedi, sekiz Jar, Arkaları bize dönüktü, bizi görme“ derine imkân yoktu; fakat ay ışığının yardımile biz onları gayet iyi görüyor * duk. Biraz daha ileriye, yahud azıcık da. ha geriye otursalardı onlar da bizim gibi İsviçrenin yüksek dağlardan o mürekkeb hududlarında askeri kuvvetler maz. Nitekim İsviçre hükümeti 1939 har. binin başlamasile beraber milis ordusu nu hemen hemen umumi surette gefer et- İmiş bulunmaktadır. Birinciteşrin iptidalarında İsviçre bir- liği meclisi reisinin bir beyanatından 48 yaşına kadar olanların silâh altına çağı rıldıkları anlaşılıyor. İsviçrede askeri mükellefiyet esasen 19 uncu yaşta başla. yarak, erlerle erbaşları için, 48 inelde bit. tiğine göre bütün mükellet etrad çağırıl- mış demektir. Ancak İsviçrede - Büyük Harbden sonra muvazzaf hizmet şartları arttırıldığı için her sene askeri yaşa gi- renlerin tekriben ancak yarısı çağırıyor ve diğer yarısı askeri hizmetten İstisna ediliyordu. Bu suretle İsviçrede talim ve terbiye görmemiş büyük bir insan ihtiya- & dirikmiş bulunmaktadır. Şimdi sefer- ber ordu mevcudlarının arttırılması için bu ihtiyattan da istifade olunmakta, ya- ni vaktile istisna edilmiş olan bütün ef. rad yeniden muayeneye çağırılmaktadır. Bu suretle bunlardan sıhhatçe gerek sefe- ia ve gerek bu ordunun hava tıncı ayına girmeden asri mezbahada boynuz müsabakasına girişmişlerdir! Leylâ ile Mecnun, Şirin ile Ferhad, Ar- salgınının sebebleri veee ir... i Sinema yıldızlarının en güzellerinden biri olan Glenda Farrell diyor i hi: «Kadın san'atkâr bir ellerile kocalarını tutmağa çalışırken, di- ğer ellerile de muvaffaki; ü dafaası gibi nisbeten sabit olan silâhlı teşkilâtında hizmete elverişli olanlar ay- rılmakta ve diğerleri geri hizmetlere bı- rakılmaktadırlar. Elhesıl İsviçrede, hemen harbe giri - şilecek imiş gibi, çok hummalı bir harb hazırlığı devam etmektedir. Ordunun yal. niz mevcuğları değil, ayni zamanda tesli- hatı da çoklaştırıldığı gibi tecdid ve ıslah ta edilmektedir. Bütün Bunların, İsviçre halkının iktisadi hayatına tesir ettiği bir )hekikattir. Bununla beraber seferber or.) ( Hollywoodda ainema san'atkârları ara-| du başkumandanlığı, ahvale ve kıt'aların | Sırdaki geçimsizliklerin fazlalığı bence bulundukları harb hazırlığı durumunun | Şu sebebden ileri gelmektedir: Kadın si- icablarma göre erlere izin vermekte ve Dema san'atkârları bir elleri ile kocala- bu süretle seferberliğin milliyet ve milli Tı zapta uğraşırken diğer elleri ile bütçe üzerindeki ağır tesirlerini bir de-| San'atlarındaki muvalfakiyetlerini kav- receye kadar azaltmaktadır. ramağa Ve onu her ne pahasına Olursa Bir taraftarı seferberlik, diğer cihet - | Olsun birakmamağa uğraşıyorlar... | ten efrada İzin vermek usulü değil, bi :| Yarayı cesaretle deşmeli: Tam manâ- taraf İsviçrede, şimdi hattâ muherib Al | 8ile bir siyi zevces olmak; ayni zamanda; man ve Fransız ordularında dahi tatbik | meşbur «sinema yıldızı olmak birbirle- olunmaktadır. Maamafik İsviçre milis or. | Fine za iki şeydir. dusu efradı harbderberi, & hafta kadar) (Ben şu kararı verğim; «Sinema san'at- talim görmek, yeni silâhları ve türki| Kârlığı mesleğime nihayet vermedikçe harb edevatnı kullanmak fırsatını bul « | evlenmiyeceğim.» muşlardır ki İsviçre ordusunun buna ihti-| (Kocası tarafından beğenilmek için uğ- İ yacı vardır. Çünkü İsviçrede barış zama- | raşan, resmi kabuller tertib eden, evinde nı milis efrada muvazzaf hizmet esnasın- | pervane gibi dolaşan ve dolaşmağa meo-| da verilen talim ve terbiye müddeti ce.| bur olan bir kadın, bu suretle özendiği, man 88-102 günden ibarettir. Bundan | saadete kavuşabilmesi için muhakkak ki | başka ihtiyat müddeti esnasında bir de|sinema san'atkârlığından uzak kalmalı- (11-14 günlük 'bir tazeleme müddeti var «| dir. dır ki tabiatile pek azdır. Aşk tuhaf bir şeydir. Nihayet iyi dü- İsviçre ordusu 9 tümenli üç kolordu «| şünülecek olursa aşk, sigara içmek, Pa- dan mürekkeb seferber ordu ile ikinci sı: | zar günleri maça gitmek gibi bir eddete- mıf lândver ve lândşturm, yani yaşlı ef -|tir. raddan müteşekkil mahalli kıt'alardan ve; Bir kadın sevmeğe başladığı erkeği, hudud muhafaza livalarından (ibarettir.; yani nişanlısmı içten, kalbden sever. Pe” Bu ordu bir seferde yanım milyora yakın | kat evlendikten sonra bu sevgi bir mec-, İbir kuvvet yapar ve bugünkü seferber İs- | buriyet, hakiki bir mecburiyet halini ahır. İviçre ordüsunun kuvveti 150 bin radde -| Evlenmeden evvel kadın nişarlısmı, sinde tahmin olunabilir ki İsviçrenin yük-| yahud âşıkını uzaktan görür görmez ka- sek dağları bu ordunun müdafas ve mu- | pısmı açmağa koşardı. Onun kapıyı çal- kavemet kabiliyetini her halde bir misli |ması bile beklenmezdi. Erkek te kadına arttırır. İşte bugün muhariblere İsviç *|doğru uçar gibi koşardı. Halbuki evlen- reyi ve ordusunu saydırtan şey de budur.|dikten sonra bu haller bir mecburiyet H. E. Erkilet | İhaline girmiş bulunmaktadır. Ne uzak BEN i ÖLDÜRMEDİM Mai Hollywoodun en güzel, en cana im ! kın, en parlak sinema yıldızlarından Glenda Farrell Holywoodda bir «sak gine halini alan boşanmalar hakkında| bir sinema mscmuasna dikkate şayan bir yazı yazmıştır. Güzel yıldızm bu yazısını eynen aliyoruz: Yazan: Zeynel Besim Sun — Aman anlat Ekrem... — Mevzu buldum diye acele etme ya. hu!, Ah siz muharrirler, siz muharrirler; hemen kaleminize dolanacak hâdise arar- Ekrem Çelik memnundu. Ayağa kalka- rak pantalonunu silkerken. — Gördün mü; dedi, sana bu gece bir zu ile Kamber nerede?. Zaman, her şey) yenilik yarattım. Ne dersin bu işe? gibi, aşk telâkkisini de değiştirdi. Artı) Mahzun, mahzun cevab verdim; plâtonik aşk bugümün sadece gülünç biri o —Keşki biz de genç olsaydık! elsanesidir, Aşkın eöediyetine, eğer Kaldıy! o Ben ünde, Ekrem Çelik arkada gazino- sa, birkaç derviş döküntüsünden başka ya indik. Asfalt caddeye yakin bir ma - inanan yoktur. Sinema yıldızları Cumar-|sanın başına oturduk. Denizde yıkanan sınız. Maamafih, azizim, bu zavallı ç0. cuğun macerası hakikâten tesbite değer.! Sabırsızlanmıştım. Ekreme biraz da| çakışır gibi tekrarladım: — Haydi, anlatsana... 'akiyetlerini zaptetmeğe itenirler, işte imkânsızlıktır ki, Koko me İzin artmasına maktadır.» a Gilenda Farrell tan görür görmez kapı açılır, ne de kap! açılmasında tehalük gösterilir. (Devamı 11 inci sayfada) Oldu ve Ekrem Çelik anlatmağa baş” lamı,.. * İki sene evvel ...... vilâyetinde cim” huriyet zrüddelumumisi idim. Bir gön mssamın üstünde bir «davetiye» buldum. Bizim vilâyet bakkallar cemiyeti refsi Zülkefil efendile merhum alay kâtibin- den dul kalma Rukiye hanım evlenecek” ermiş; Cumartesi günü öğlenden sonra saat on beşte belediyede nikâhları, ak$* mına da Halkevi sulonunda düğünleri varmış, Bilirsin; böyle kalabalıklı yerleri sev- mem. Fakat düğüne gitmiyeyim de ne yapayım yani?, Böyle yerlerde bekârlik bir felâkettir azizim. Düşün şimdi; ak şamları tapu müdürü, evkâf müdürü, nü- tus başkâtibi filân hep beraber oturur, sohbet ederiz. Ah bir işttsen; neler de ne“ zülmete gömüleceklerdi. Yalnızlıklarından emindiler. Bu se - beble «Âdem oğlunun Havva kızına; ve mütekabilen «Havva kızının Âdem oğlu- ha» o ezeldenberi tekrarladıkları ve ebe- diyen tekrarlıyacakları yalanlara ser - bestçe cereyan verdiler. Başuçlarındaki çama baktım; iki ön dalım iki elin şeha- det parmağı gibi kullanıp âşıkların tepe. lerine doğru aşağıya dikerek bana çifti gösteriyor; arka dallarını da hayretle a- çılmış kollar halinde semaya kaldırarak: — Gene mi ayni sözler. Der gibi sallıyordu. Çamın bu fera - setli vaziyetine hayran oldum, — Sen benim hayatımsın, canımsın, © seni ebediyen seveceğim, senden başkası- © pu bakan gözler kö olsun, ah içimi bir Evet, ah âşıklar birbirlerinin içini bir bilseler! Ve ah hayat yollarında bu martavalla- © rın hiç bir kıymeti olmadığını bir anla- salar! Ne karı kocalar «ebedi sadakat, ye - minile birleşmişler ve izdivişlarının al- tesi günü evlenip Pazartesiye hiyanet et- tikten sonra Çarşamba öğleyinden evvel boşanma modasını çıkaralıdanberi. — Seni seviyorum, Sözüne, — Kaç liran var? Cevabile mukabele başladı. Aşk ta maddileşti ve her maddi şey gibi, arzu. ya göre, bükülür oldu. Artık sevenler «canları istediği vakit, canları istediği ka- dar» seviyorlar, Birisi kalksa da: -- Yandım Allah; elimde aeğil, vsz - geçemiyorum. Dese zavallıdaki his vahşetine hep be- raber şaşarak âciyoruz: Ne kadar geri mahlük diye... Temeli, tıpkı ev gibi, maddeye daya- nan manevi yuvadan gel de hayır bekle.. sevgi kerpiçleşti, saygı taşlaştı; şirhdi lâ- gavi manasile evlenmek var. Buna aşağı ve yukarı derecelerine göre ekulübelen - mek, apartımanlanmak» ta diyebiliriz. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum; ö- nümüzdeki çift, yekdiğerlerine söyledik - leri yalanların ay ışığından mazbatasma mufassal bir de dudak mühürü bastıktan sonra kalkıp uzaklaştı. ay ışığını seyre daldık. Kendimden geçmiş gibiydim. Önüm . İden akıp giden insan selini görmüyor - dum bile.. z İstiğrak içinde mehtabı seyrederken as fat caddenin bizden taraftaki kısmından cılız bir ses yükseldi: — Yalan!, Ben öldürmedim!.. İkimiz birden silkinmiştik. Kafamı dolduran hayaller bir anda dağıldılar. Dikkatimi bu sesin sahibinde teksif et- tim: lektrik ışığının altında 27-28 yaşla. rında görünen bir genç. Kıyafet munta-' zam; fakat saçlar perişan. Şehadet par- mağı uzatılmış seğ elini çehresinin hiza- sında tağa sola sallıyarak muttasıl; — Yalan, yalan!, Ben öldürmedim. Diyor. Ekrem Çeliğin yüzüne baktım; | ciddiyetle: — Tanıyorum, bu bir aşk kurbanıdır. Dedi. Sordum: — Deli mi?, — Evet... — Neden delirmiş”. — Bu uzun bir zmaceradır. İstersen anlatırım, ler konuşmayız!, Bizim nüfus başkâtibi eski bir softa bozmesıdır; cümhuriyetin — Neden burada değil?. Ilânında sarığı atmış, şapka inkılâbında — Not etmen lâzım da ondem... da sakalı kazıtmıştır. Şimdi müteceddii- Gazinoda gece yarısına kadar nasıl 0- liği yeni fikirliliği kimseye bırakma? turduğumu anlatamam. Merak içinde) yeyiyetçilik dini, lâyiklik imanıdır. İşin bunalıyardum. Bu genç ve güzel (deli) giy ate şayan olan tarafı cami hatibliğin- karlı herhalde bir cinayetle alâkadar dan nüliğ tibliğine bir hamlede #i- dilmiş olacaktı ki: “ öyle pl Şe Ar ar ri te ri Teranesile ömür sürüyrodu. Onu Gil) O pevefendi hazretleri dırtacak kadar mühim olan bu macera Deyişi vardır ki bir milyar kilo riy&* acaba neydi?, Ekrem saşk kurbanı, de. nm insan şeklinde komprime edülişinö mişti; şu halde cinayetin içinde bir del sar da kalırsın. Müvazene temini İçİn Sik macerası olacaktı. Muhakememi Z0P-İ mosalih erbabma ve kendinden küçükle” luynr, kendi kendime bir neties çıkar. ER k istiyordi alm şişli — Hâlâ cümhuriyeti anlamadınız, hâlâ Eve döndüğümüz zaman Ekreme bun- z m 4 dan bahsedemedim: Uyku zamağinda hi- ii kafa taşıyorsunuz; inkılâb kim, si kâye teklif etmek çok ayıb olacaktı, Onu il yatırdım. Ben de meraktan ve bisud mu-| (Şeklinde bir çıkışışı vardır ki sahte hakemeden ancak sabaha karşı biraz gı, | vakarlığın teşahbusuna parmak ısırırsır. zabilmişim... Güya, Allah gani rahmet etsin, Atatürkü Kahvaltı masasının başında buluşur, | erŞiSNA oturtmuş: i buluşmaz, selâmdan sonra ilk sözüm: — Bava bak oğlum; şu işi şöyle, bu İsi — Haydi Ekrem; şu akşamki çocuğun | böyle yap. Göreyimi seni ha. macerasını anlat, (Arkası var) — Evde...

Bu sayıdan diğer sayfalar: