4 Ocak 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

4 Ocak 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Erzircandan gelen - yaralılarla kon Felâkelzede kadın, babasız kalmış evlâdını “Allah devlete millete zeval Korkma kadınım! Böyle devlet ve mille'e zeval muka: verm e ığrına basarken; | esin!,, de dey ver değildir. Yazan: Ercümend Ekrem Tal: Ankara 2 Kânunusani 940 Bir haftadanberidir ısı ve müşfik ku- cağında beni de barındıran Ankara Nü- mune hastanesine dün akşam, bağrı ya- nık Erzincandan ilk yaralı ve hasta ka- filesi geldi. Çoktan unuttuğum kendi - tırabımı Obir kere daha yene - rek ve bir gazetecinin ( vazife önünde, bir askerden farksız olduğunu düşünerek bu bedbaht vatandaşlarla ko- nuşmak ve dinlediğim şeyleri Son Posta okuyucularına duyurmak istedim. Hastanede, yattığım gündenberi ses- siz, fakat hı hı bir hazırlık, bir faali- yet hissediliyordu. Doktorlar, hemşi stabakıcı ve İ rda temizlik yapıyor, oradan or a fısılda rekkeb ekipler u nıntakasında sağ ka larlârın canları armağa ve korü- mağa tehalük göstermi Sıhhi durumları müsüid olan yerli has- 47 şanesi peyderpey taburcu €- dilerek böylece boşalan yataklara şimdi tzede Erzincanlılar yatmış bulunu- İl du: bank; rın gelişleri pek hazin r otobüslerinin hat birer l l | Be- i gibi kabul e- ve kuru klarile gülüm- e çalışıyorlardı. arında bir erkek » Uğradığı musibetin hâlâ del muttasıl h — Baba! B yl kim bilir hangi taş yığınının altında kaskatı kalmış olan o babayı bir aşı dünya gözü ile görmemeğe mahküm vu bedbaht Türk yavrusunu müştik eller) cak bir yatağa lenlerin çoğu hariciye servis hemen hepsinin de bir v fında kırık, ezik va azasından Bay Has — y nde. Ve| ya birkaç tara ır. Erzincan Ağırceza rib, an Fehmi belinden | — O &ece geç vakte kadar ev ŞIP, gece yarışın, diyor; bird gözleri dört düm. yığın de çah- dan biraz sonra yattım. denbire, şiddetli bir sarsıntı ile mİ açtım. Tepemdeki tavan üç Metre aralandı, gök yüzünü gör- #onra Bene kapandı ve kendimi bir enkaz altında buldum. Bay Hası i da kürtler Ni Mer ai plara bir şey olma- Kızılay müfettişi Bay Saidin de yarası belinden. O da, muntakayı teftiş ile meg. gul imiş ve Erzincana o gece varmış. Ka- der bu! Diğer zavallık birer sokuluyor — Geçmiş olsun! sen gecenin dehpetini Tailikiez muztarib nazarlar bana doğru or. geçmis olsun!, Fakat acaba sa. hiden geçti mi?, Neresi burası”. Erzin- canda kalan, hayal olmuş bucağın, dağıl- Miş vovanm ve ölen sevgililer Nİ, matetmini taşıyan bu mazarlar yürek pa arın dâ yanlarına birer #rzincanın içinden misin 18 ne halde? ; yerle bir oldu. Pelâketten sağ ve sağlam olarak kurtulan sayılı bahtiyarlardan Erzincanlı bir aile halkı Haydarpaşa Gözler biran için dalıyor. solmuş du- daklar bir hayal içinde cümleyi ikmal e- diyor: — Biz dokuz can idik. bir ben kurtul- epsi başında bir çocuk yatıyor Ömermiş.. on yedi saat enkaz altında kal- mış. Derdi başından. O da: — Anam öldü. Babam kurtuldu diyor- lar amma, nerede olduğunu bilmiyorum... Genç bir zabit. O gece kışlada nöbetçi ş. Yer sarsılır sarsılmaz evine koşmuş. Karşısına çıkan taş ve moloz yığınını el- lerile deşe dese, altından çikarabildiği yaralı eşi ile bir tek yavrusunun muzta- rib çehrelerine bakarak: — Bu akşam buradan İstanbula gide- ceğiz, diyor. Kayınvalidem bizi bek'iyor. Kendisine yoldan telgraf çektik. Gözleri yaşarıyor.. — Üç evlâdımdan ona yalbız buncağızı götürüyorum! Fakat dinlediklerim yalnız facisdan !- bâret değildir. Kahramanlık, fedakârlik|o ve feragat menkıbeleri de anlatıyorla; Türkün eze'i ve ebedi fazileti orada da| kendini göstermiş. Vali Nuri Tekelinin eansipsrane gay- ri hepsinin ağzında. nin, enkaz elti diğer v kendi üzerine alıp ayni zamanda jandar- ma kumandanlığını, emniyet müdürlüğü- nü ve vali muavinliğini ne türlü #fa ey- lediği bir hayranlık mevzudur. ” ölen veya ysralanan yet erkânının - vazifelerini de Sonra, anlattıklarına göre, Erzi ds İnşaat işlerinde çalışan 40-50 mahpus Varmış. Bunlar cezaevinin dışın- da bir takım barakalarda yatıyor! Zelzele gecesi, bunlara hiçbir şey mış, Ve bu 40-50 mahpus bir anda mahal. lelere dağılarak 1000 kişiden fazla ku mi AdıjE istasyonunda Jtarmışlar ve kendi barakalarında iskân ba | İv irlerdi.. kaçmamışlar. Vazite| a 'Türk kaçmaz. İsterse cani ol ısu, insaniyet duy- u hiçbir vakit körlenmeriştir! ald ki, yel müddetli İ met bu mahp erini ba rmuş, Bunu bana, yaralı ar- n hatırını sormağa ad liye memurları teyid ettiler. gelen Erzincanlılara çorba dağılıyor. katli, hamarat, nezih hemşirelerin noza- İreti altında, hademelerin getirdikleri ve İ dağıttıkları mis kokulu sıcak çorbaler, İheyecandan kısılmış gırtlaklardan asa kaşık kaşık inerken, dışarda, necib Türk hekimleri, felekzede yurddaşlarına bu ilk geceyi de rahat geçirtmek kaygısile ha - İzarlıklarda bulunuyorlar. Hastanenin en kidemli, mütehassıs tıb üstadları operatör Şerif Korkud, Nuret- İtin, dahiliyeci Salâhi Vehbi, İhsan, Ba- yan Hatice Açıkalın ve daha bir çokları taktan ötekine koşarak, paralanırca- pa derman, teselli dağıtıyorlar. Bir kapının dibinde, gözleri erginde, hafif hafil inliyen Kodı- ordum sıla? Koşnundaki, babasız kalmış, nur topu| gibi evlidini bağrına bastı: İ — İviyim! dedi. Allah devlete, millete | zeval vermesin!. kadınım! Böyle, saadet gü-! ü gibi, felâket anında da, bir k vücud olacak kadar kenedleşmiş bir| devlet ve bir millete hiçbir zaman zev mukadder değildir. Onların müşterek azmi, yarın, İviren yurdunu da yeniden kuracı İsen güzel Erzincana tekrar O kavuşacak- i ümend Ekrem Talu Meclise bir kanun lâyi- çet-|” eler o Karşısında e am ve cam eşyada da ihtikâr y. iddia ediliyormuş... ığı 700 satıla » bin dört yüz kuruş, halâ laha fazla flatla satılıyormuş. Asıl işin kürüşâ İgarib tarafı bir kere cam d müracaat © İslura isterse © tüccarı, i gibi camı da vermi versin, ve sonra ihtikârla mücsdele ko - misyonunda hesab vermiye mecbur kal - sın... Bu hiç işine gelir mi? Amma camsızlık bizim işimize gelecek mi? Kış orta; nasıl yeniliy: ci — Camım yok, tüccar vermiyor kit di- a evimizin kırılan camını, «ğiz? Köşe başındaki cam- İyecek. Ve biz çarnaçar; camcıdan çıkıp kontrplâk tahtaların satıldığı dükkânlar- dan birine uğrıyacağız: — İnce, fakat sağlam bir tahta lâzım... a ikal edecek: — Cam yerine kullanacaksınız. Maatteessü? öyle! ğil, eski flatının dört mis- i, kabahat te bizde de - Bil, cam buhranmdan fabrikalar tahta yetiştiremez bir vaziyete geldiler. Verecek cevab çok, yahud da cam yok olduğu için kısa kesmeyi tersih edeceğiz. — Peki şu boyda, şu ende bir tahta ve- riniz. * Esasen hiç te güzel olmıyan evleri N N ea asıl yas tutarlar? Yas tutmak bir çok memleketler « de ayrı ayrı şekil - lerde görünür. Si- yah giymek, sakal bırakmak, muay- yen bazı gıdalar - dan kendini mah - rum cimek gibi, Körenlilerin yas ları ise daha baş- ka türlüdür. Karısı ölen her erkek muay- yet bir müddet için, kenarları gayet ge - niş bir şapka giymek mecbüriyetindedir. * Kuyruksuz kediler adası İrlanda denizindeki Man adasında suz bir kedi cinsi mevcuttur. Bu irkıraz bulmak üzere iken adanın den biri olduğu için, ye- ilmiştir. Bir genç kıza Bir talib çıktı 5 iy Tabii vermez; camı versin, faturayı da', i DE CAM apartımanlarımız; tahta camlarile bir kat daha nahoş bir hal alacak. Eğer bel ay- bu inini belediye bazı tahta ada, tahta ca nge boyanmaları icab el rin ttiği v ediye bu ar nir hususun bir an evvel te; k ler... Gerçi gene bir iyiliği var: pamayı da ihmal eden ve evlerinin içi darmadağın, kendileri evlerinde saç baş dağınık, kılık kıyafet acayib dolaşanlar ilmiyecek, amma fenalığı yanında bu iyilikleri devede kulak kalacak. Sokağa, sofra örtüsünden bulaşık su yuna kadar her şeyi dökenler cam ol « duğu zaman bazan akıllarına gelir, cam arkasından şokağa bakıp, kimsenin geçip geçmediğine dikkat ederler ve öyle dö- kerlerdi, tahta camlar evlerde esm ar - kasından sokağa bakamıyacakları için en var mı göremiyecekler, cami unu boca edecekler. ve Artık altından nl gözönüne getirin. camın geçen'erin hal Cam ihtikârı da yalnız muhtekirlere k; âfaka serçekmiş campalaslar müz zaman ihtikârın derecesini | daha yakından anlamış olacağız. Fakat bu campalaslar, camdan değil, en sağlam betondan olacaktır. İhtikâr, halkın bağrına taş gibi atan hiç bir zaman kendine sırça köşk yap - tırır mm? Damat gu slisl | Bunları biliyor mu idiniz? | Dört boynuzlu koyunlar Dört boynuzlu koyunlar evvelce Mavajo (yerlileri tarafından yetiş - tirilirdi. Bu ko - yunlar, diğer ko « yunlardan boy »- nuz sayısile ayrı - bğı olduğu gibi süt verme husu - sunda da çok ayrıdırlar, Çünkü diğer en iyi cins koyunların verdikleri sütten bir misli fazla süt verirlerdi. * Büyük paralar Fransada en büyük pwra bin frank. | liktir, Amerikada bin dolarlık İterede bin sterlinlik bunların en kıymetlisi tabif 1000 sterlinlik olan- dir. Fransadakinin diğerlerinden kıy- metçe aşağı olması pars esasının frank olmasındandır. teliblerini beğenmemiş olduğu için şimdi evlenememek tehlikesile kar- şılaştığını anlatıyordu. Galiba ben Mersinden bir mektub aldım. Ya- zanın kullandığı inisiyal M. F.D. harfleridir, fakat mektubun altına hakiki adı ile sarih adresi de eklen- miş, yalnız bu isim ve bu adres ben- de mahfuz, mahrem kalacak. Bay M. F. D. diyor ki: «28 ındayım. İlkkânunun 19 üncu günü çıkan gazetenizin Gönül İ işleri sütununda çıkar Sükeyl imzasile gönd tubu yazan genç kıza ta “ tubumu yazınız, bir cevab alırsanız adresimi gönderiniz, mul rişelim, mümkün olursa intac ede- Tim. Bu mektubda mevkit tasrih & mektui lü dan gelen siyonu açmıya rımdadır, bir köylü söylüyordu. Vaktile çıkmış olen de bu mektubu dercettikten sonra bir köylü kız tarafından yazılmamış olmasmda şüphelendiğimi kaydet- tim. Her ne ise Mersinden gelen mektub emrine âmadedir. * Bryan Makbuleye: — 38 yaşındayım, diyorsunuz, mü. ederseniz bir önüne de ben ekliye sene ihti, nda da olsanız rt ile ki #ören Esasen vorsa o yaşladır, DHHU ne bakılmaz, derler.

Bu sayıdan diğer sayfalar: