5 Ocak 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

5 Ocak 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yaş meyva Derdimiz Yazan: Muhittin Birgen on günlerde memleketimizin yaş meyva iktısadiyatı üzerinde e - saslı bir tetkik ile meşgul oluyorum. Dün- yada uzaktan nazari ve takribi olarak bildiğimiz bir takım fenalıklar vardır ki yaklaşıp da bunları hakiki manzaralarile gördüğümüz zaman tüylerimiz ürperir. İşte, Türkiyenin yaş meyva iktısadiyatı bunlardan birini teşkil ediyor. Yakınşarkın ticari ve iktısadi tarihi ile uğraşmış olanlarca malümdur ki Türkiye, dünyanın en eski ve en şöhretli meyva bahçelerinden biri olmakla maruftur. Hani, bazı büyük bahçeler vardır ki, bun- lar her hangi bir sebeble bakımsız kal - dıkları için harab olurlar; işte, eski 2a- manların en mamur bir meyva bahçesi olan Türkiye de, bakımsızlık yüzünden bügün harab olmuş bir bahçe halinde bu- Junuyor. Harab bir bahçe içinde tesadüf ettiğimiz bir takım ağaçlardan ve meyva çeşidlerinden o bahçenin vaktile büyük olan mamurluğunu anlıyabilirsek Türki- yenin bugünkü meyvalarından ve bilhas- sa çeşidlerinden de, bu memleketin bir zamanlar ne kadar zengin meyva ser - 'vetlerine sahib olduğunu görmek kabil - dir. Her şey gibi, bugün de meyvacılığı, bütün teferrüatile, yeniden Avrupahlar- dan ve Amerikalılardan öğrenmeğe mec- buruz. * Türkiyenin yaş meyva iktısadiyatı, bahçeden müstehlik sofrasına kadar, tör- Jü türlü hastalık'ar'a malüldür, Başlıca- arını, tasnif ederek. söyliyeyim: Evvelâ, istihsal ve mahsül sahası has- tadır. Ağaçlara, ne eski zaman usullerile iyi bakılmış, ne de yeni zaman usulle - rile bahçelere ihtimam edi'miştir. Mey - valar, türlü türlü haşeratın yiyeceği ol muştur. Pek az meyva vardır ki ona, bizden evvel her hangi bir mikrobun ve- yahud bir haşerenin dişi dükunmamış ol- sun. Bütün uzvi tabiatte olduğu gibi, hâ- yatın inkişafı, mikrob, haşere ve hastalık nevilerini, meyva sahasında da çoğaltmış olduğu için. Türk meyvaları, insanların sofralarına malül olarak geliyor. Buna karşı, fenni bir mücadele yapılmak lâ - zımdır. Fakat, bu mücadeleyi kim yapâa- cak? Bahçe sahibleri, ekseriya yoksul - Juk ve kısmen de cehalet yüzünden, bu Münasebette bulunduğunuz adam çok buk mu müteessir oluyor? Hükmünüzü cahil, yahud da zayıf karakterlidir. İşine bisikletle Giden Veliahd Danjmarka dünyanın en demokrat işle meşgul olmuyorlar. Pek yeni zaman- memleketidir. Orada herkes yaradılış- larda başlamış olan mücadele, kâfi kuv-| tan demokrattır. Danimarka Veliahdi vetle ilerlemiyor, Çünkü modern bir)Prens «Frederik» vazifedar bulundu - teşkilâta istinad eden bir mücadele nizamı ğu bahriye nezaretine hergün bisiklet. tesis edilmiş degildir. Türk myvacılığının ikinci derdi am - balâjdır. Hangi meyvayı ve hangi am - balâjı alırsanız alınız, görürsünüz ki ge - rek bizzat mazruf, gerek ambalâj bir a- marşi içinde bulunur. Fâraza bir küfe ü - züm ve kiraz, bir sandık elma... ve ilh.., ne alırsanız alınız, ne bu zarfın içindeki! mazrufun kalitesinde bir ittırad vardır, ne de zarfın evsafı bir nizama tâbidir! Her şey gelişi güzel bir nizama tâbi o -| Yur. Bu hal, meyvanın naklinde ve tica - retinde öyle bir anarşi vücude getirir ki bu çorbanın içinde müstehlikin kaşığına | isabet edebilecek ancak iki şey o'abilir:| Fena kalite, mağşuş mal ve pahahlik! | Bilferz. Türkiyede en mebzul ve en! mazbut elma nev'i olan Lâz elmasını ele alınız; 40-50 kilo gelen sandıklar içinde, kalite bakımından bir çorba halinde rasge'e doldurulmuş bir mal olarak pi - yasaya gelir. Her sandığı ayrı ayrı tart madıkça hakiki darayı tesbit imkâm yok. tur, 4, 8, hattâ on kiloluk sandıklar var » dır! Bunun için, bü elma, mahallinde “müstahsil elinden bir buçuk ve hattâ bir alınabildiği ba'de, İstanbulda, ik eline, zaman olur ki on kuru- ki otuz kuruşa gelir! Müs- ş ki bu fark, sırf «İhtilkâire â enin eseridir. Hayır, bu na- lerindeki anarşinin doğur - © map iç bir şeyin de- © duğu bir haldir. Başka hi gi! ük derd de Yaş meyvaların e ede sahasında başların b dah göçen delâketlerie hesab edilmek Jâ- hir arasındaki bütün mübadelelerde olduğu gibi, bu işte de Türkiyen, ilâtı siptidai» ütün teşkilâtı «ipti limesile ii! edilemez bir hâlde - dir. İptidainin de iptidailik içinde ken - disine mahsus makul bir nizamı vardır. Halbuki bu sahada bizde hüküm süren i imkânsız kılan ge ber türlü ge müstahsil - a arzeder. müstehlil le gidip gelmektedir. Ona «halkın oğlu» lâkabı verilmişti — — ——— — —— ler gibi yaş meyva müstahsilleri de her zaman paraya, krediye muhtaç insan - lardır. Parası dar, kredisi köye kadar makul bir nizam içinde uzanamıyan bir memlekette, kredinin yeğüne nizamı risk paylarını kabil olduğu kadar geniş tut - mak esasına istinad eder, Köyün müte - neffizi bu payı geniş tutar; iskele, pazar- ların ileri gelen toplayıcı tüccarları da ayni şeyi yapar ve nihayet büyük mer - kezlerin komisyoncu tüccarları da ayni hesablarla hareket ederler ve bu suretle kredi risklerinin geniş payları birbiri ü- zerine binerek bir tarafta müstahsil için gayet alçak, öte tarafta müstehlik için! gayet yüksek bir fiat vücude gelir. Fiat farklarının vazifesi kredi risklerini kar- şılamıya münhasır kalınca, ortada mah - sule fiat kalmaz ve mahsule fiat kal - madıkça da mal karışık, bozuk, ambalâj perişan olur! * Bu derdlerin tafsili çok uzundur. Bu| derdin mü'iyi ifade etmek için | şunu da ilâve edelim ki, Türkiye, son se-| nelerde, meselâ Almünyadari baska mem. leketlere, © da ancak lüzumundan farla müşkülpesend olmıyanlara, pek az yaş meyva ihraç edebildiği halde Amerika - nın Öte tarafındaki Kaliforniya, mevsim İSTER IN Gazetelerimizden birinde büyük kıt'ada bir harabe resmi çıktı, altına yazılan cümleden anlıyoruz ki bu, Erzincandan bir manzaradır, fakat Erzincandan daha dün gelen bir ar- kadaşımız diyor ki! — Yanlışlık olacak, bakınız resmin man bir dağın gölgesini görüyorsunuz, dümdüz bir ovanın ortasındadır, dağı değil, tepesi bile yok- İSTER İ alıngan mıdır, ça- verebilirsiniz: e masına ehemmiyet elde edilecek neticedir. SÖZ ARASINDA ae Hergün bir fıkra Çok satış yapmanın sırrı Amerikada elektirik öletleri satan bir müessesenin, seyyar satıcıların - dan biri arkadaşlarından beş on ket fazla satış yaparmış. Ve bunun sır - rını hiç kimseye söylemezmiş. Gü -; nün birinde hastalanmış, öleceğini sihsetmiş, arkadaşlarım çağırtmış: — Benim hepinizden fazlı satış yapmamın sebebini merak ederdiniz, ben de söy emezdim, Fakat artık öle- ceğimi hissediyorum. Onun için söy- liyebilirim. Ben hangi evin kapısını çalsam, karşıma çıkan kadına 50 ya- şında görünse de «ben elektrik alei- leri satan bir müessesenin mümessi- liyim, validenizi görmek isterim» der- ; dim, Ve o kadın muhakkak benden $ bir şey alırdı. ; e mm eveeensesa se sassvas0sm00sa, Borcanu ödemeden tekaüd |mergub bulunduğundan hindi ticareti olmıyan ihtiyar Bundan 4 sene evvel, bir arkadaşına 48 İngiliz lirası borcu olan bu 80 lik ihtiyar. bu borcu ödemeden tekaüde çıkmıyacağını kendi kendisine ahdet .. tiğinden 4 sene çalışarak, ahdini yeri- ne getirmiş, aradan birkaç gün geçtik- ten sonra ölmüştür. amam m a sonlarında Türkiyeye elma gönderebili - yor ve Avrupanın hangi köşesinde olsa bizim mâllarımıza karşı yüzde yüz mu- waffakiyetle rekabet ediyor. mıza kadar, gerek fenni şartlar bakımın dan, gerek ticaretin nizamı bakımından ve gerek mübadele iktısadiyatının can damarı olan kredi itibarile, tepeden tır- nağa kadar ıslahı lâzım gelen mevzu - ardar biridir. Türkiyeyi mamur yap - mak, Türk milletini müreffeh, mes'ud bir Avrupa milleti haline getirmek. için bu sahada sarfedilecek en müsbet bir mü - cadelenin bile ancak seneler ve seneler tedbirlerle çalışı'mak şartile! Muhittin ( Biüğen AN, İSTER arka plânmdu koca. | &e2er? halbuki Erzincan NAN, iSTER Bilgisi ve karakteri kuvvetli, azimkâr bir adam hedefi- ne varmak için yürüdüğ yolda küçük çalı çırpının bulun- $#jrında bulunan köylerde vâsi hindi çift- E Alıngan adam... z Ayni günlerde arzın muhtelif noktalarında zelzeleler hissedildi İlm adamları bu hâdisele- İrin birbirlerile münasebet- tar sebeblerden ileri gelip gelmediğini araştırıyorlar Berlin 4 (A:A.) — D.N. B. Kânunu - evvelin son günlerinde arzın muhtelif şmoktalarında hissedilen ve Türkiyede hâ r hissedilmekte olan zelzelelerin hepsi Potsdam zelzele enstitüsü tarafından kaydedilmiştir. | İlim mahfellerinde, bu hâdiselerin ,ayni sebebden ileri gelip gelmediği me - vermiyen adamdır, düşünülecek nokta, Nihayet 27 Birincikânunda Anadolu felâketi vukubulmuş, ayni gün Kâlifor- niyada Long Beach'da 1933 denberi en şiddetli zelzele kaydedilmiştir. Bütün bu hâdiselerin birbirile müna - sebettar sebeblerden ileri gelebileceği gi- bi, tamamen tesadüfi de olabilir. Söğüdün ze'zele felâketz:de'erine o yardımı Söğüd (Hususi) — Şarki Anadoluda ki zelzeleden felâketzede kardeşlerimi ze yardım için teşkil edilen komisyon ilk parti olarak kasabadan topladığı 250 ira ile Kızılay Kurumunda bulunan 84 lirayı yardım komitesi emrine gön derrniştir. Halk ve köylülerimiz elbise, çamaşır, bulgur, buğday; koyun ver - mekle birbirlerile müsabaka yapmak - tadırlar. Kaza memurları maaşlarının yüzde onunu vermeyi taahhüd etmi: lerdir. Çukurhisar (o köyü de şimdilik 137 lira vermiştir. Bayanlar da mahal“ le mahalle gezip çamaşır vesaire top « lamaktadırlar. Kırklare'i ilk partide 3816 İngilterede ““Hindiler Kraliçesi,, İngilterede büyük şehirlerin civa likleri vardır. Hindi eti Pazar günleri ve bayram günleri İngilizlerce pek iyi para getirmektedir. Bu resim Mis lira topladı Kirklareli (Hususi) — Zelzele felâ < ketzedeleri için teşekkül eden yardım Türkiyenin bütün iktısıri meseleleri)söre yildizlar pek hafif şeylerdir. Ona Bibi yayş meyva meselemiz de köyden V&İgöre en büyük yıldızın sıkleti ancak| Adana (Hususi) — Tarsusta «Kirk bahçeden başlıyarak en merkezi pazarı. 13 kifogramdır. sonra mahsul verebileceğine kanilm olmas Mann, radyoda neşrettiği bir hi - de çok elddi, çok kuvvetli ve çok radikal |tabede müttefiklerin tur, sonra resmin gösterdiği sokakta kısmen sağlam kalmış evlerle, dolaşan, bayağı giyinmiş halk geziyor. halbuki Er- zincanda sağlam kalmış bina ve muntazam giyinmiş halk ne Muhterem arkadaşımız zelzeleye uğrayan diğer bir şeh- rin resmini Erzincanınki INANMAN komitesi fagliyetine devam etmekte dir. Kadınlardan mürekkeb küçük hey* etler semt semt dolaşarak yurddasla rın yaptıkları teberrüleri toplamakta dırlar. İlk partide (o toplanan 3816 hi Ankara Kızılay merkezine gönderil miştir. Bu arada Kırklareli (omekteblerind küçük yavrular da para, eşya yardı yapmaktadırlar. Belediye memurla da maaşlarının yüzde beşini verme; kararlaştırmışlardır. Tarsusta bir müze kuruluyo sas itibarile zelze'eye maruz olan dört mıntakada birbirini takiben şiddetli ha“ termektedir. Her sene takriben 2000 hindi yetiştirmekte olduğundan «hindi reketler kaydedilmiştir. Hâdiseler 22 Kânunuevvelde Kosta - kraliçesi» lâkabını almıştır. Yıldızların sikletleri rikada baş göstermiş ve yalnız iki kişi ölmüş olmakla beraber çok mühim ha - hakkında yepyeni bir nazariye sarata sebeb olmuştur. Ayni gün Molük adalarında kuvvetli zelzele olmuştur. 3 Amerikan âlimlerinden doktor Pik - man, yıldızların sıkletleri hakkında ve 24 Künunuevvelde sıra Cava adala - rına gelmiş, çöküntülerle müterafik yer simdiye kadar ortaya çıkarılmış olan bütün hesabların tamamile yanlış ol - sarsıntıları vukubulmuştur. duğunu iddia eylemektedir. Bu âlime selesi tetkik edilmektedir. Filhükika €- Dorothy adında bir İngiliz kızını gös. kasık» adındaki büyük tarihi bina Fakat bununla müze haline getirilecektir. Bu bina Sg yıldızlar da vardır. mar? bakımından büyük kıymeti hai Gene bu profesöre göre öyle yıldızlarİdir. Ve söylendiğine göre burası Mi vardır ki bir santimetre mikâbı binler.!mar Sinanın bir eseridir. Mimar Ha ce ton gelir. İlim Azen bu iş için Tarsusa gitmiş, . . 2 EZ tüdlerde bulunmuştur. "Tarsus yakın Kendi mil'etinin mağ üb da, bu suretle bir müzeye kavuşacak olacağını söylenen romancı (burası nefis tarihi eserlerle doldurü Meshur Alman romancılarından Tho|19<8Kt” sanannansaesasasananaanansasaasa ananas anma TAKVİM beraber ağır çeken 1940 senesinde harbi kazanacaklarına ve Almanların mağlüb olacaklarına inandığını söyle- miştir. İNANMA!

Bu sayıdan diğer sayfalar: