12 Ocak 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

12 Ocak 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EEE *ni evleri... Sağımız bahçeler, Bu yol bizi Eski Adana On sekiz yıl evvelki Adana büyük, fakat köhne bir şark köyü halinde idi Adana, (Hususi) — Kültür, ziraat, ti- çaret, hatta ruh ve hüviyetimiz Cümhu- tiyet inkılâbiyle nasıl şaşırtıcı bir istihale geçirdiyse, kurtuluştan sonra; memle-! kette bayındırlık hamleleri de ayni bü- yük ölçüde, hayret verici bir mesafe aldı; Bunun şaheser nümunelerinden birisi A- danadır. Kurtuluştan sonra Kemalist rejimin bugünkü mertebeye ulaştırıldığı, bügün- kü şeklin azrmetini hakkile takdir ede- bilmek için düne kısaca bir göz atmak Mizumludür. On sekiz yıl evvelki Adananın tablo- Sunu çizelim: Adananın tarihi Taşköprüsünün cenub tarafındayız. Yüzümüz şimale dönüktür. Şimdi hep beraber yürüyelim: Önümüz- deki yol, iki yüklü arabanın ancak geçe- bileceği kadar dardır. Solumuzda köşe! başında bir bakka) dükkânı, onun bitişi-| Zinde bir kahve, burasını geçince yol çok dar bir kıvrımla Seyhanı takib eder, Sol kolda merhum Avni Paşanın taş evi ve Şamlı Arâbların elinde bulunan Asakiri| şahane hastanesi, İlerliyoruz: Sağ'kolda| Seyhan nehri üstündeki küçük bina, or-| man memurluğu, sağımızda Bahri Pişa- nın oğullarının oturduğu ev, Şimdiki âs- keri fırka binasına varmadan önce sağı- mızda demir merdivenle vehre inilecek bir kapı. Burası da sucuların su aldıkları yer. Dar ve bozuk yolda yürüyoruz: Sa- ğımızda tek sıra evler, Çit kulübeler, ba- sık ve harab dükkânlar ve kocaman bir han. Yel kordelâ gibi daralmıştır attık. Tek sira harab dükkânlerm, kahvelerin arkasında hekim Bedrosun fabrikası. Bu daracık sokağın sağımızda kalan tek sıra kulübelerinden sonra şimdiki demiryolu. na kadar tek bir ev yok. Bahçeler, tarla- lar uzayıp gidiyor. Dört yolun ağzına yaklaşıyoruz: Kerpiçten yapılmıs, yıkıl- mamak için birbirine omuz vermiş bir kaç testi imalâthanesi. Bunların adı «Ue- reciler» dir. Biraz ileride bir dink - bul- gur dövülen taş - ve harab bir dükkân ve nihayet simdiki asfalt caddenin oldu- Eu vere geldik. Yeni istasyona doğru bakalım: Karşı- hıklı iki hendeğin teşkil ettiği çukur, eğri büğrü çamurlu bir yol. iki tarafı batak- hk. Tosbağ mahallesi denilen çerden çöp- ten. kerpiç ve tenekeden yapılmış Erme- Adananın tarihi saat kulesi Kunduracılar, . terziler, tuhafiyeciler, köhne dükkânlarında bağdaş kurmuş, feslerinin püskülleriyle oynamakta esnemekte... 'Taksi meydanında eski bir Ermeni ki- Misesi oturuyordu. Şimdiki o Cümhuriyet otelinin yerinde de İspiroğlunun oteli, Şimdiki taş mağazadan itibaren de zin- dan gibi bir dehliz vardı. Burası güya ka- palı çarşı idi ve saat kulesinden itibaren de hükümete kadar sağlı sollu harab ku- Jübeler... Hükümet binasından sağa dö- nelim: Yüz yüz elli metre kadar sonra artık şehir hududu bitiyor. Tarlalar ve çiftçi çadırları... Şehrin kurtuluş devrine kadar olan hayatında tenviratı isli lâmba şişeleriy- le, tanzifatı üç beş çalı süpürgesile hü- lâsa edebiliriz. İşte kurtuluş devrine ka- dar Adana, bu dekor ve şartlar içinde yaşadı. Halbuki bugünkü Adana modern ve p'ânlı bir şehirdir. Gebze banliyö trenleri ve bir izah şimdiki yeni mahalleye götürüyor. Şim-| pp. y. ve L İşletme Umum Müdürlüğü Alki Atatürk parkından itibaren tâ bağ-|bildiriyor: lara kadar tarlalar uzayıp gidiyor. ıGüzetenizin 24,12939 tarihli nüshasında Gene asfalt caddenin başına dönelim: Geni eme ik EŞ Bu defa cenuba 5. |yö trenleri) başlığı altında çıkan yazı mü - syn Bar lde e Md a a “İzi ederiz Mavud kaldırımı adı verilen taşlarla dö- ii ö Sali X Haydarpaşa Pendik banliyö trenlerinin #eli bir yol.. Şimdiki Doğruluk fabrika» Gebzeye temdidi mümkün görülememekte . sından itibaren şarka doğru ilerleyince idir. Esasen Gebze, İstanbul ile hergün gidip Keçeciler çarşısına giriliyor. Burada sap İgelme 13 trenle muvasalası olan bir kasaba. saman, çakmak taşı, kazma sapı satan |'mizdir. Haydarpaşa (Gebze münasebeti sa, küçük palaz dükkânlar. Buradan çıkınca (at 925: 14.25; 1545; 1805; ve 2005 te Hay. Tarsus kapısı denilen çarşıya gelinirdi. darpaşadan kalkan 5 trenle; Gebze Haş . Kasab, manav, sebzeciler... Bugünkü A- çan ve ep ei m bidinpaşa caddesine sâpıyoruz: İrili W-|kalikan 7 katarla temin edilmiş bulunmak, İaklı birkaç attar, berber dükkânı, sağda |tadır. Bunlardan başka sabahları Pendik büyük ve harab bir arabacı hanı. Şimdi. ie e 3.0 da Gebzeye hareket eden bir ki Kemeraltı camli ilen tren dah vardır. gazinosu yerinde çürük, harab birkaç fes), Bu müsald vaziyet karşımnda ayncx ban. kalıpçısı.. tenekeciler,.. Biraz daha iler ii treninin de Gebzeye Lemdidinde bir fay Byelim: Dükkânlar artik yok. kerpiç af çanmln men apnaen Bilgi almanız saygıla, me ve çit ârme kulübeler sıralanmış. Şimdiki belediye önüne yürüyelim: Malkara hü" ümet konağı O zaman iyenin önü ve yağ camiine Hkü: kadar uzayan caddenin İki israfı ancak met konağı inşaatı bitmek üzeredir. iki metre genişliğinde tozlu bir Bu ay nihayetinde devairin yeni binaya nak- yoldu. İl yapılacaktır. | Samsunun zelzele mıntakalarına yaptığı yardımlar Samsun (Hususi) — Çarşamba gü- nü akşamına kadar Samsun milli yar- dıni komitesi tarafından Erbaaya 2600 ekmek, 152 teneke peynir, 53 teneke kavurma, 50 sandık şeker, bir sandık çay; 10 kilo tarçın, 20 çuval pirinç, 10 çuval sabun, 2 çuval tuz, 1005 kilo su- cuk ve pastırma, 325 teneke petrol, 15 soba; İİ mangal, 100 sütlük ve çaydan lik, 500 alaminyom maşrapa, 190 ge - mici feneri, # yatak, 10 minder; !l yas tık, 26 yorgan, 88 battaniye; 3 kilim; 132 yelek ve ceket; 96 pantalon; 600 Şöcuk elbisesi, 204 manto; 586 fanhâ ve kazak, 300 don, 156 gömlek, 360 muhtelif çamaşır, 143 şapka; 564 en » tari; 72 hırka; 210 ayakkabı; 125 ço - cuk ayakkabısı, 100 kazma, 100 kürek, 41 metre mikâbı 320 dres kereste gön- dermiş bulunmaktadır. Felâketzedelerin yersiz kalanlarının İbarındırılmaları için evler inşası da- İhi temin olunacaktır. Bu işe memu ren mühendis ve marangozlar Erbaa- jda faaliyete geçmektedirler. Erbaa yaralıları Samsuna gönderiliyor Erbaa (Hususi) — Erbaa felâketin- de yaralanan vatandaşlardan biri do « kuz, diğeri yedi kişi olmak üzere iki ya ralı kafilesi daha Samsuna sevkolun » muştur. Halkevi yardımcı ekini felâket zedelere hizmet hususunda büyük bir gayret göstermekte devam etmektedir- ler. Bu gençlerin oyardımile köylerde taramalar yrpılmasına da başlanılmış- tır. Halkevi ekipi, Erbaada bir kamp kurmustur. Yurdda sel ve kar Sındırgı (Hususi) — Yağmur şidde- tini kaybetmiştir. Fakat sene de soğ.) makta devam ediyor. Bigadiç ile Ba - ıkesir arasında Simav çayından bir - kaç yolcu manda arabasile güçhalle ge çebilmişler ve bir haftadır gelmiyen posta da buraya getirilmiştir. Münaka- lâtın inkstaa uğraması o ekmekçilerde un mevcudunu ve bakkallarda da tuz, kahve vesaireyi tületmiştir. Bilhassa tütün tüccarları transfer muamelesi bi ten tütünleri sevkedemediklerinden zürradan satın aldıkları tütünleri te - sellüm edemiyorlar. Valimiz Recai Güreli, Bigadiç neh - rinin yânına kadar gelmiş, tetkiklerde bulunun gitmistir. Cankımıda vağıslar tahribat yaptı Çankır: (Hususi) — Yurdun bir - vağıslar Çankırıda da #zçok tah « ribat yapmıştır. Cay ve derelere gelen seller, bilhas- sa Kastamonu yolu üzerinde Kirazdere mevkiinde şosenin bir kısmını bozmuş tur. Gene buü.yol Üzerinde Pisderedeki sedler, duvar kaymış, yolu hayli boz - muştur. Vilâyet nafıası derhal faaliyete geçe rek tamire başlamıştır. Çankırıda kar 25 santimi buldu Çankırı (Hususi) — İki gündenberi fasılasız yağmakta olan kar her tarafı kaplamıştır. Birikmekte olan kar 25 santim ka- lınlığı bulmuştur. Çiçek açmışa ben - ziyen ağaçlarile Çankıri, kar içinde bir gelin kadar güzel, sevimli ve lâtiftir. Pazar Ola Hasan Bey Diyorki: ... Asırlardanberi dün - yanın en soğuk mıntaka « larından biri olan Buz nizinde,.. ç — Kuzum Hasan Bey dünyanın sonu mu geliyor, nedir? ... Şimdi herkesi terle - “ten bir sıcak dalgası bü - de küm sürüyormuş... Hasan Bey — Tabit azi- zim, Fin - Rus harbi ora - ları cehenneme çevirdi! İgecer... Yıllar ve yıllardanberi tekrar e- Edebiyat: Necib (Baştarafı 6 ncı sayfada) rim bir ânı, bir vakfesi vardır. Roman ise, vak'alarının tahkiyesi cihetinden, de- vam halindedir, Sonra kaziyeyi aksine çevirmek, en mühim nokta şudur: Ro- man bize bir yahud müteaddid «muhay- yel vak'aları nakletmek için sözün ani ve manalı kudretinden fazlasile istifade eder, zamanı ve mekânı tayinden geri Fazıl ve eserleri vaffakiyetleri varsa, o da, her şeyden © vel iyi tiyatro muharriri olmalarını. Bugün Edmond Rostand'ın eserlefi ya'nız bu cepheden ayakta durabiliy* Amma daha me kadar zaman GEREN lar?.. Belki onu, şiirin başka bir ce telâkkisinde alabileceği istikametler 8 terir, Yalnız muhakkak olan bir 97 YE sa, o zaman da, her şeyden Mpg kalmaz, hâdiseleri bildirir, söbeblerini| mefhumuna dayanan hakiki şiir göstererek bunları birbirine zincirler. Halbuki şiir, uzviyetimizin bütün meka- nizmasını harekete (getirir, doğrudan doğruya bu organizm ile alâkıdardır. Kendisine hudud olarak ta terennümü seçmiştir. Bu terennüm, kulağımızın, se- simizin bir şeklidir. Romanda neticeyi sabırla bekliyebilir, bıraktığımız yerden her zaman başlıyabiliriz. Şiirde ise bir ritmin çalkantısı içinde derhal müteessir olmuşuzdur ve müteessir etmeğe davet olunmüuşuzdur. Bilhassa lirik şiirde bu! bususiyet bütün kudretile kendisini bel | M eder. İşte bunun icindir ki, musikinin! dışında bir şiir telâkkisi, araya menfaat| endişesi girmezse hiçbir devirde hiçbir suretle kabul edilememiştir. Buna bütün didaktik manzumelerin en sonunda yal- nız fikirleri itibarile tetkik sahasına gi- rebilmeleri, kalblerde ise hiçbir iz bırak- madan unutulup gitmeleri en hüzünlü bi- rer misaldir. Artık bu böyle iken, vak'ayı şiirin üstünde tutmağa imkân var mıdır? İhtimal bunun içindir ki, fena şairlerin elinde manzum tiyatro nihayet iflâs et- miş, unutulmuş gibidir. Fakat dünyada Ni arasıra bir akşam gazetesinin alar | Mizahı» sütununu okuyun. Bu i i İ sinde romana büyük bir kıymet miyeceğidir. Bütün ideolojiler - Pe demagojiler gibi - ergeç saf şir ii önünde yanyana eriyen cüsseli mari?” gibi eriyeceklerdir. Nasıl ki, ayni sare i İe, ne fütürizm, ne dadalzm, ne HİTÜ i lizm hokkabazlıkları da günün bi” © bugünkü kadar bile meydanda boy &“&E teremiyeceklerdir sanırım. Mizah edebiyatımız ne kıratia” Mizah edebiyatımızın bazan ne lık bir hale geldiğini görmek rin son cevherlerinden biri de, oğlu bir sabah gazetesine yazdığı hiç MAHİR olmıyan bir yazıdan tutturup benim gi ; sım hakkında kilfüir bile den $ dilikte bir sütun herze yumurtlamasıd” dü Vakıa ince ve zarif şakayı, ze | bir kafadan çıkacak mizahı her met ve az çok küllürlü bir insan ber VW” / zevkle karşılar. Fakat orta oyunu TDİ danindan kalem pehlivanlığına atla” rın bu hazin manzarası Insani güldü! “ şöyle dursun, kızdırmiyor bile, - YelSiİĞ) manzum piyes yazanların ve belki de yazmakta devam ecânlerin bir tek mu- iğreniyoruz, o kadar! ii Halid. Fahri Ozansoğ | Dünyada ve yurdunda harb olduğunu bilmeyen imparatoriçe ıkitabları arasında yaşayan Nagako (1 (Baştarafı 5 inci sayfada) tirtir, dinler. Amma binde bir kere... Daha fazlasına izin yoktur. Bu gibi ale- lâde zevklere (!) heves sarmak ancak in- sanlara yaraşır, O; insanların üstünde bir mahlöktur ve düşünceleri kendine yet- me'idir. i İsterse arasıra bahçesinde dolaşır. Ta-| bii yapaya'nız... Çünkü, imparatordan başka kimse ona arkadaşlık edemez. O- mun da gezmeye gelinciye kadar düşüne- cek binbir şeyi vardır. Bunun için «renk- li çiçek» bembeyaz bir heyalet gibi tarh- ların arasında yalnız başına dolaşır.. ge- ne bembeyaz... Çünkü, Japon impara- toriçesinin başka renkler giymesi yasak- tır. Müstesna günlerde asil kadınlar ziya» rete gelirler. Günlerle, baftalarla kala- balik görmiyen Nagako onlarla uzun | zun konuşup, sessizlik içinde geçen gün-| lerin acısım mı çıkarır sanırsınız? Ne dilmiş bayat birkaç söz... Hepsi o kadar, Japon imparatoriçesi çiçekten, musiki- den başka şey konuşmaz. Ya dünyada olup bitenler... Nagako acaba onlar hakkımda ne düşünüyor? Ne düşünecek: Hiç... Çünkü o; sarayının dı- şında ne oluyor bilmez. Radyodan da duymuyor mu diyeceksiniz? Sarayda de- gil radyo, telefon bile yoktur. Şiir ve Dim) Ekzemanın EKZAMIN Yara ve çıbanlarda kullanılır. Her Eczaned» kutusu 50 kuruştur te nedir görmez ve kimse ona düny! | bahsedemez. Ederse gevezeliğini ödeyeceğini bilir. Nedimeler, hi: sorulmadan söz söylemez ve hiç gülme” ler, Başları önde sessiz sessiz dolaşır Kızlarını tayyareci, mühendis yapan v memleket imparatoriçesini işte böyle bü. A tün dünyadan habersiz yaşatır. # Peki ya kendisi hiç mi şüphelenmiyo “| yü dünyada acaba neler oluyor d a Gi ruhu mukaddestir, pâk ve temizdi. Dünyaya aid düşünceler oraya ulaşımd! © ve bu ruh yalnız gözel kokular, yaln | serin gölgelikler, yalnız tatlı sesleri © beslenir. Hudud boyunda on milyon Japan çöf pışır. Silâh altındaki on milyon yakını, uzağı bin endişe içinde harbif sonunu bekler. İmparatoriçe memleketi” bir harb olduğunu bile hâlâ duymamışt!! ve duymayacaktır. Çünkü Japon; susma yı bilir ve çünkü imparatoru böyle ist9 mektedir. Nakleden: Neyyir Kemal sanan sana vaser sene 00800n onan yama 0en amme Son Posta Matbaası ———— Neşriyat Müdürü: Selim Ragıp Emeç $. Rağtp EMEÇ SAHİPLERİ: 4. Ekrem UŞAKLIĞIL ilâcıdır. Adalar Malmüdürlüğünden : Mevki Kamino İstavroli Köyönü Manastır Partik Jarden önü Karataş Manastır İskeleğnü Partik Balık vol mahalli | Cinsi | » Yukarıda evsafı yazılı voli mahalleri kiraya verilecektir. İsteklilerin ve tediye şeraltini anlamak isteyenlerin 19/1/940 Cuma günü saat 715 pey akçelerile birlikte Adalar Malmidüriüğünde topianan müracaat etmeleri, © (10788) “ud satış komisyonunâ İst. Lv. Amirliğinden: 2 No. lu Dikimevi terri ve çadır kısımlartı on beş günde bir gündüz ekibi ikle Tophanede İki 4 — İstida, 4 — Pöllece musaddak hüsmübal varakası, ! 3 — Tifo aşı kâğıdı. © «lO7de 119 na, gece ekibi için işci alınacaktır. Bu eki? ile tebdilen çalışacaktır, İsteklilerin aşağıda yazılı ves3- numaralı Dikimevi Müdürlüğüne müracaatları

Bu sayıdan diğer sayfalar: