11 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

11 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa Şark milletleri Arasında Yazan: Muhittin Birgen arkı âz veya çok tanıyan bir nes- Jin son mümcssillerinden biri- Jim. Bir taraftan hayatın keskin 'kılıcı, öle taraftan tarihin gurbdan şarka doğru giden ruhi ve fikri istilâsı, bu nesli son senelerde kütle halinde yere seriyor ve bizler, mütemadiyen eksile eksile, yerle- rimizi şarkın ne dilinden, ne de ruhündan anlamıyan genç nesillere bırakıp, oria- dan çekiliyoruz. Bir zaman'ar, garbı şark istilâ etmişti. Şimdi de, garb şarkı teshir ediyor: Sermayesile, siyaseti ile, ordusu ile ve hattâ zevki ve felsefesile, Bu, öyle bir istilâdır ki önünde duramadığımız takdirde, bizi bütün bu sahuları tarihi benliğimizden soyacak, çırçıplak ve cas- çavlak iamahkâr olduğu kadar yaddarlığı da bilen maddeperest bir medeniyetin €- linde oyuncak ha'ine şetirecektir. Ben bu telrdikeyi en derin bir &cı ile sezenlerde- nim ve ondan dolayıdır ki bir zamandani- beri vesile buldukça, da'ma gözümüzü gârba tevcih etmekle beraber şarktan da ayırmamak fikrini neşre çalışıyorum. Ne kadar garblılaşırsak garblılaşalım, hiçbir zaman unutmamaya mecburuz ki biz bir şark milletiyiz. Bizim bütün tarihimiz şarkın göğsünde yaşamış, onun göleğin- den kopmuştur. Bizim bütün milli bünye. mizde şarkın ruhu yaşar. Biz bunu bik mekle ve unutmamakla mükellefiz. Evet, şarkın ruhu, son asırlar İçinde çok bozulmuş, şarka ald bütün müessese. ler çok çürümüştür. Biz, bütün bu çü- rük ve bozuk şeylerden kurtulmak me- buriyetindeyiz. Bizi, bunlardan kurtara- cak en sağlam vasıta ve salim yol, elbet hakiki ve fazıl manasile garb'ılaşmakta- dır. Fakat, bütün bunlar doğru olmakla beraber, dünkü gelişimiz itibarile de, bu- günkü dünya şartları bakımından da biz! gene bir şark milletiyiz ve şark milletle.| *ir Hind milyone- Ti arasında yaşıyoruz. Bu bir hakikettir, rinia karım olan bu bu hakikati görmiyenler veya onu inkâr edenler garblı değil, garb taklideileridir. * Bu düşüncelerden dolayıdır ki, şark! milletlerinin birbirlerini tanımaları ve bunların arasında kendiliğinden mevcud olan bağları hergün daha ziyade kuvvet- lendirmeleri hakkında, geçenlerde yaz- mış olduğum bir makalenin Tahran mat- buatında ciddi bir alâka uyandırmış ol- duğunu görmekle cidden memnun oldum. İstanbulda çıkan bir sesin, kısa bir 20- manda Tahrana vâsıl olarak orada böyle kuvvetli bir akis yapmış olması da göste. Tir ki bir zamandanberi üzerinde israr etmekte olduğum bu mevzu, şark millet- Jerinin büyük bir /htiyaçlarını ifsde edi- yor. Bu ihtiyaç mutlaka tatmin edilmeli. dir ve elbet edilecektir. Bu müşahedenin beni memnun eden hususl bir tarafı da şudur: Otuz seneden fazla bir zamandanberi, muhtelif zaman- Jarda ben İran matbuatını arada sirada görnrüş olduğum halde, o matbuetta Türk gazeteleri neşriyatının bu tarzda akisle- rine hiç tesadüf etmemiştim. İlk defa o- laraktır ki, İstanbulda yazılmış bir yazıs mın Tahranda bir akis veapmış olması hâ- disosine tesadüf ediyorum. Demek, İstan- bul ile Tahran, ayni mesele hakkında ay-! ni tarzda düşince yoluna girmişler ve birbirlerinin seslerini duymaya Ve bir. birlerine cevab vermeye başlamışlardır! Bu, çok mühim bir fikrin ileriye doğ- ru attığı çok büyük bir adımdır. Bu adı- mu biz, şarkın bir taraftan uyandığına st- fetmeliyiz Fakat, ayni zamanda, atılan bu adım, şarkın biraz da yeni milnakale tekniğinden ne derece istifada ettiğini gösterir, Eskiden İstanbul için Tahran, masallarda Kaf dağının ötesinde tasvir edilen memleketler kadar uzak bir yerdi. Bugün, aradaki o uzakirk süratle kaybo- Fayor. Demiryolu, otomobil, tayyare gibi vasıtalar, bu iki kültür merkezi orasın- “daki çam kısaltmış, bunları birbir. lerine surette bağlamıştır. İstanbul e Tahran birbirlerine manen de, mad- deten de yaklaşıyorlar. Bunun güzel bir | tarih hâdisesi olduğunu biz yaştaki 'n. Eski Yunanıstanda mühim bir mevxi inhilâl etmişti, muh- telif namzedler arasında en liyakatlisini aradılar. Bu, bir ihtiyardı. İhtiyar olduğu için reddedildi. Söylenen muc'b sebeb şuydu: — Omirüs bu vazifeyi muhakkak ki, en iyi ifa edecek olan adamdır. Fakat çalışabileceği zaman mahduddur, Biz, yalnız bugünü değil istikbali de düşünmek vazifesile mü - kellefiz, bugün daha az iyi yapanı, fakat pacak olar, uzun müddet hizmet edecek olanı tercih et - mek zaruretindeyiz. , SON POSTA Ailede, cemiyette, şirkette veya devlette irsan ekseriya günün ihtiyacını düşünür, o ihtiyaca cevab verebildiği da- kikaria gaileden kurtulmuştur. Gaileden kurtulduğu için de #ves'uddur, Fakat vazifesini tamam olarak ifa etmiş sayıl - yarın çok İyi ya - iniz. maz. Z'ra bugünün işini yapmış, yarınınkini tehlikede t- rakmıştır, yalnız kendisini düşünmüştür, mahitini ihmal el miştir. Vazifenizi tam olarak yapmak istiyorsanız, yükün bir kısmını üzerinize almak pahasına da olsa çocuğunuzu yetiştiriniz, dostunuzu yetiştiriniz, işin istikbalini temin SOZ ARASINDA 77 yaşındaki Hindlinin güzel karısı Ti yaşlarındaki genç ve güzel İn- giliz bayanı, Sen Moriste kayak ka- yarken kazaya uğ- ramış, karla örtülü bir uçuruma uç muş, neden sonra da dağ rehberleri tarafından yanı donmuş bir halde Ül; bulunup, kızakla JU #419 hastaneye nakle. Fl dilmiştir. Zarif bayanın sağ bacajı iki ye- rinden kırılmıştır. dedirler, Arablar, bugün, bütün hudud- ları içinde kendilerine tamumile sahib değildirler. Bunun için, bu fikir orada bütüm garblı anlayışı ile kuvvetli akis- ler yapamaz. Fakat, İran öyle değildir. Yüksek bir şahsi kudreti haiz, modern kafalı bir hükümdarın idaresi altında bu- Tunan İran, bu fikri çok güzel anlıyor ve omü işlemek için bizimle elele vermiş bu- Yunuyor. Ayni zamanda, bugün İranda iklisaden öyle kuvvetli bir burjuva sını- fı yetişiyor ki onun bir eşinin de Türki- yede yetiştiğini görmek isteriz. Bu yeti- şen burjuva sınıfı, bizim hiçbir bakımdan yabancımız değil, belki de tam manasile kardeşimizdir, İran İranlırın ve Türkiye de Türkün olarak-fki memleketi birbiri- ne manen ve maddeten daima yaklaştıra- cak ve bunları şark Aleminin ka'kınması davasında elele vermiş iki davacı haline getirecek olan hareket, şarkın şark cla- rak garblılaşmam işinin temel şartların- dan biridir. Bu bir hakikat ve bu hakikatin anla- şılması da bir zarurettir. Bunu biz dev- letlerden ve siyasilerden ziyade, iki mil- lete ve bilhassa bunların hakik! münev- verlerine sid bir dava olarak telâkki et. meliyiz. Çünkü, bu gibi ahvalde, muvaf. fükiyetin en büyük şartı da budur! Msehittin t Birgan İSTER sanlar çok daha güzel anlarlar. Çünkü, biz Tahran ile İstanbulun birbirlerinden bihaber ve hattâ biraz da birbirlerine ra- kfb olarak yaşadıkları devirleri kendi he. yatımızla da biliriz. * Evet, şark milletleri birbirlerini tan- mak, birbirlerine sarılmak mecburiyetin. edilmiyecekmiş, Demek ki, Gazi köprüsünden geçme! İSTER ! ye mezun olan nakil vasıtaları günde &ç beş tane lâstik tekerlekli at arabasına Hergün bir fıkra Tayyareye binen | Marsilyalılar dl İki mübalâğacı Marsilyalı konuşu- yorlardı. Bir tanesi tayyare ile uçtı gunden bahsetti: di — Ben, dedi, tayyareyle o kadir yükseğe çıkmıştım ki, ay kocaman gö- züküyordu. Dünya minimini' kalmıştı. — Olabilir, dedi. Fakat ben de tay- yareyle çıkmıştım. Dünyayı küçücük görüyordum emma, ayı göremiyor- dum. — Neye? — Aya inmiştim. Üzerinde iken 0- nü nasıl görebilirdim ki! sasusassazasne sana sasanasas0s0 sa vneuaaar rae 1001 20090n000000000040409000 zl, Gaz maskesi yeni bir icad değildir Bugün yeni bir icad sandığımız gaz maskesi 1825 senesinde bir İngiliz maden amelesi tarafından icad edilmiş. tir. Bunu ortaya çıkaran Londrada Royal Society ol Artsia umumi kâtibi K. W. Luckkursttur. Bu #limin anlat- tığına göre o vakit gaz maskesi deri « den yapılmış bir nevi kapüşon idi, Göz iyerlerinde mika ve camdan İkt delik vardı. Nefes alınacak yerde İyice re tilmış sünger bulunuyordu. dei dan korunmak için de ayrı bir tertibat yapılmıştı. Bu tertibat bir nev! hortum- İdan ibaretti. Bu hortum uzun alup ye- İre #adar uzanmakta idi. Malüm oldu- İğu #zere duman aşağıya inmediğinden ve temiz hava aşağıda olduğundan hor tum yerde sallandırılarak gezilmekle idi, Maskeyi icad eden maden amelesinin ismi John Robertstir. İcadını o vakit akademiye arzeden bu maden amelesi azalar huzurunda tecrübede bulunmak üzere saman ve kükürd dumanları bili bir odanın içinde kırk dakika müddetle kapalı kalmıştır. £ aaa a INAN, «Gazi köprüsünün tamiri işi beş güne karar bitecek ve köprü bir hafta içinde nakil vasıtalarına açılacakmış; yalnız köprüden demir tekerlekli arabaların geçmesine müsaade İŞTER münhasır kalacak. NAN, İSTER | O halde yenı köprüyü her çeşid nakil vastamna dayana- cak bir hele getirmedikçe, yahud da şehirde işliyen bütün arabaları lâstik tekerlek kullanmaya mecbur etmedikçe Gazi köprüsünün Emirönlinden izdihamı eksiltmeye ceğine biz inanmıyoruz, ey okuyucu sön; Dünyanın en iyi ve en Zarif giyinen kadını Paris moda mü- tehassısları son teoplantıla rında Vindsor dü- şesinin, dünyanın «en iyi ve en zarif giyinen kadınız ol. duğunu tam bir ittifakla kabul et- fih o harbdenberi düşes hep ünifor- ma İle gezmekte ve ekser zamanlarını ta- yin edildiği yerlerde dikiş işlerine neza- ret etmekle geçirmktedir. Dünyanın en becerikli tavuğu Dünyanın en becerikli tavuğu nere- dedir? diye sorarlarsa. derhal şu cevabı verini — Londradadır.. Ve hemen şunları İlâve ediniz: — Landralı bay Çekin böyle bir ta- vuğu vardır. Her sabah efendisine bir yumurta yumurtlar. Fekat bildiğimiz Adi tavuklar gibi de bu yumurtayı, kü- mesteki folluğunda değil her sabah muayyen zamanda efendisinin kulübe- sini gapasile tıkırdatıp içeriye girerek ve yemek masasının üstüne çıkarak vezzam bir gıdaklamadan sonra, bu masanın üzerinde yumurtlar... e am İY ee Fransada 5 bin profesör silâh altında Fransa maarif nazın Delbos, bir beya- Datında, bu harb dolayelle, beş bin pro- fesör ile, 30 bin mekteb hocasının silâh altına alındığım, ve hepsinin de cepheye sevkedildiğini söylemiştir. Maarif adam- larının ekserisi sübay o rütbesindedirler. Ekserisi daha şimdiden büyük yararlık- lar göstermiş ve nişanla taltif edilmiş nl ez Üniversitelerinde, fen a- amları, İngiliz meslektaşlarile birlikte müttefiklerin müdafaa ve taarruz silâh- larına yarayacsk maddeler! hazırlamakla |f meagru!dürller. İNANMA! yarayabile- NANMA! | Nur! Biraz Nur! N E, Ekrem Talu akın. cehlin, şüphenin, teredü dün karanlıkları içinde kald da istimdad ediyorum sanmayın! B bu yazıyı yazmıya sevkeden, mektüi döne dolaşa akıbet beni bulan bir İstal bullu okuvucumun şikâyeti bir, bir G tam bu aralık tesadüfen elime g bir İngiliz gazetesinde okuduğum fil tad'r. Sayın okuyucum İstanbul mahal! lerinden birinde oturuyormuş. Gecelel geç vakit evine dönmiye mecbur ir Halbuki, sokağının iki başındaki bire fener orasını aydınlatmıya kâfi gelm” yormuş. Senelerdenberi mahalleli ali kadar makamlara başvurarak ayni 98 kağın ortasına da fener konmasını dik mişler, kulak sgan olmamış. Okuyucu! — Biraz nur! diyor. Tâ ki çamurla bulanmaktan. çukurlara (o batmakidi xurtulajım! İşte bu mektubu aldığım sıralard idi ki bir ingilizce mecmua elime veği ti: ve orada şu haberi gördüm. İngilterenin büvük şehirlerinde, va faarruzları korkusundan, gecelefi sokak fenerleri yakılmıyor. şehifi bililtizam. karanlıkta (o birakılıyorm. Bununla beraber halkın geceleyin s0 kağa çıikmas; yasak olmadığından, * kil vasıtları da gene her zamanki gibi işlediğinden kazaların önüne g icin çare arıyan teşebblis erbabı, nihgf ir takım icadlar çıkarmış, bunlağili neşreden. fosforlu baston, eldivesii ie ve kravgt i#mesi gibi şeylermi Bunların sayesinde. bunları taşıva kimseler hem bastıkları yeri görmedöii hem de otomebillere. tramvaylara kel di mevcudiyet ve hareketlerini belli etmekte imisler. Hattâ son zamanlardı Lardrarın büyük mağazalarından bi mukavvadan, #osforlu takma burunla satmıva başlamış. Haniya bizde, destursuz sokakta esmere" — Önünü görmüyormus, burnund bir fener as ta öyle yürü! diye çıkışı lar.. Londralı kurnaz mağazacı bu ihtarıfl doğru ol#bileceğini isbat etmiş meet Simdi ben, semtinin karanlığındaf sikâyet eden okuvucuma tavsiye ed8 ceğim: Londrada tanıdığı varsa, yahud! ki o taraflara bir gideni bulursa bu dığ'm eşyalardan hangisi isine gelirsö bir tane ısmarlasın. Hattâ birazcanlfi sermavesi varsa o eşyayı satan fi nm Türktwde mümessilliğini alsi Tümen tümen mara kazanır, ihya olu bana da bol bol dua eder! G Gla al İzmirde eskil sıhhat memuru Bay Kodri Gizginkoş — Mektubunuzu aldım, Sarih Tes vermiş olsaydınız cevab yazardım. Zi * ra birini meselede sizinle ayni fikirde & #iim, İtrine! meselenin de çok #u götürür Yi vardır. Hakkımdaki teyeceühünüze taşel kür eder, hürmetlerimi arzeylerim. İzmirde yeni açılan beş bulvara verilen isimler İzmir, 10 (A.A) — Şehir Meclisi dü kü toplantısında yen! açılan beş bulw sirâsile şu isimlerin verilmesini oks altına âlmıştır: Borkurd bulvarı, Akıncılar bdlvel Akdeniz bulvarı, Mimar Sinan bulvari Doktor Behçet Uz bulvarı. Bu son İsi Belediye Reisliğinde şehre yaptığı büyi hizmetleri dolaysile Belediye Reisin şehrin bir muhabbet ve takdir semboli olarak verilmiştir. “TAKVİM gis EE. ESSE © un BEER. EEE z İdi

Bu sayıdan diğer sayfalar: