11 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

11 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sn Fes S POR Mektebler arası futbol ve voleybol maçları Galatasaray salonlarında sarı kırmızılıların müsameres : çok güzel ve zevkli oldu Darüşşafaka - Kabataş Lise leri takımları bir arada Dün Taksim ve Şeref stadlarında li- Beyoğlu Halkevi salonunda devam e - söler srasındaki futbol maçlarına de -İdilmiştir. Galatasaray Musllim mekte- vam edilmiştir. Taksim Hisesi 1 — Haydarpaşa 1 Günün ilk müsabakası hakem Tarı- Dön idaresinde oynandı. I-! berabe- Te bilen ilk devre çok süratli ve zevkli in İkinci devre maçı kazanmak için an Haydarpaşa ile beraberliği kay) a İstemiyen Taksim lisesinin e "İk bir mücadelesi halinde geçti. Yin Işik 2 — Hayriye 1 KE izin en kuvveti takımlarından Yriye ile genç, fakat enerjik bir ta- 1 olan Işik” on birinin müsabakası beribere biten ilk devrenin orta- e ve zaman zaman sert oldu. a hâkem Hayriye lisesinden bir- Oyuncuya ihtar vermek mecburi- Yetinde kaldı. mi devrenin ilk 15 dakikası Hay n n hâkimiyeti altında geçti, Fa - ai yavaş açılan Işık. İhsan va- m e ikinci bir sayı kayda muvaf- oldu, Oyun 2-1 Işığın galibiyetile bite Darüşşafaka O — Kabataş O pek stadındaki bu günün ilk maçı ey ve heyecanlı olmuştur. Her R akım güzel bir oyun oynamışlar, fa- Sayı kaydedememişlerdir. > Boğariçi 2 — Yüce Ülkü 1 > #tanın en mühim maçı beklenil- iğ a ei olmuş ve her iki ta- &üzel bir oyun oynamışlardır. Ne- tcede Boğaziçi, maçı 2.1 Kanlar Mektebler voleybol maçları Mekti arası voleybol maçlarına İbini 15.1, 15-1; San'at mektebi Tica- l ret lisesini 15-9, 15-5; Şişli Terakki de Yüce Ülkü takımını 15-7, 15-9 mağlüb elimişlerdir. Galatasarayın mlsameresi Galatasaray klübü tarafından tertib edilen jimnastik müsameresi dün klüb de yapılmıstır. Elli beş kişinin iştirak ettiği bu mü- #amerede on sporcu finale kalmış ve bunlar ârasında yapılan ikinci bir mü sabakada Gulatassraydan Nejad 5 - rinci, Ziya Ikinci, Sadi Üçüncü olmus- tur. Jimnastikten sonra Galatasar Kolej muwllimleri (o arasında yapılan basketbol maçı da 32 ye karşı 34 savı ile Kolej muallimleri kazanmıştır. Müsabakalardan sonra defvetlilere çay ikram edilmiş ve sporculara madal yalar verilmiştir. Haydarpaşa lisesi tarafından bir koşu tertib edildi Haydarpaşa Ilsesi tarafından bu Parar gü nü Fenerbahçe stadının dönümünde başla - mak üzere 3500 metrelik bir koşu tertib edil. miştir. Koşuya bütün lise, öğretmen ve sanat okullarile Ticaret Lisesi davetlidir. )oe Lowis'in yeni bir muvaffakiyeti Nevyork 10 (AA) — Dünya ağır sıklet boks şampiyonu Joe Louis ŞO'H Arturo Go. do'yu 14 ravundluk bir maçlan sonra sayi hesabile mağlüb etmiştir. Bu karara Miraz edilmiştir, di SON POSTA Radyoda bir çeyrek konuşmak için 26.000 lira alan adam Amerikan radyosunun en mühim çah- siyetlerinden biri muhakkak ki M. Kal tenborndur. Maamafih Avrupada onu ta- ryan olmadığı gibi ismini dahi bilen yoktur, Fakat onü her akşam 52.000.000 Amerikalı dinlemektedir. Columbia Braadcasting System büyük Tâdyo kumpanyasına mensubdur. Bu kumpanyanın başmüsahabecisidir. Hergün beynelmilel vaziyet hakkında müsahabelerde bulunur, bir dakika bile boş durmaz. Durup dinlenmeden Paris, Londra, Berlin, Romaya telefon eder. Havadis arar. Bu memleketlerin gahsi yetleri ile uzak mesafeden mülâkatlar yapar. Radyodan istediği gibi havadis alama- dığı takdirde tayyare ile derhal Avrupa- ya gelmekten çekinmez. Son aylar içinde dört defa Avrupaya gelip gitmiştir. M. Kaltenborn uzun boylu, kavi bün- yelidir. Bir üniversite profesörüne ben- pa : Çok dinç olmasına rağmen tam altmış yaşındadır. Sesi radyoya pek güzel uymaktadır, tahsil derecesi çok yüksektir. Mükemmel surette almanca ve fran- sızca tekellüm etmektedir. Yirmi yaşında iken Fransaya gelmiştir. O vakit Ameri- kada Wisconsinde intişar etmekte olan küçük bir gazetede çalığıyordu. Dünyayı İ yakından görmek, tanımak arzusunda idi. Fakat parası yoktu... İ Bir gün Nevyork limanında bulunan bir ticaret gemisinin kaptanına müracaat ederek Avrupayı görmek arzusunda bu- Yunduğunu bildirmiş ve muavenette bu- Junmasını rica etmiştir, Kaptan müracaa- tini bir şart İle kabul etmiştir. O da va- purun nakleylemekte olduğu 50) sığır ve danaya nezaret eylemesi... O seyahati Avrupaya yapmış olduğu seyahatlerin ilki idil. Bir müddet sonra, Amerikada intişar etmekte olan «Brooklyn Eagle, gazetesi- nin Paris muhabirliğini deruhte etmişti, Çok faal bir adam olan M. Kaltenborn İbugün mevkii iktidarda bulunan bütün devlet reisleri ile mülâkatta bulunmağa muvaffak olmuştur. Kaltenborn ismi bugün Avrupalılar için tamamile yabancı bir isimdir, Fakat «Son Posta» nın zabıta romanı: 77 TE ee Son perde Rıdvan Sadullah: — Pekâlâ, Neclâ hanım, dedi. Siz şim- di lütfen nişanlınızın yanına gidiniz ve yeni bir iş'arımıza kadar onun yanından ayrılmayınız. Genç kiz: — Emredersiniz, dedi, Yalnız yengem İgeldiği zaman haberdar olmak isterim. i Zavallı çok hasta... Necdeti öyle birderi- bire yatakta görürse bayılacağından kor- karım. Mümkünse kendisini nişanlımın yanına ben götüreyim. Ridvan Sadullah manasını anlamadığı muz bir tarzda gülümseyerek mukabele etti; — Olur, tabii olur... Gelir gelmez ha- ber veririz. Genç kız çıktı. Hepimiz Rıdvan Sadul-| lahın yüzüne bakıyorduz. Verdiği son i-| !zahat bize birçok hakikatleri öğretmek- le beraber gene davanın esası müphem kalmış oluyordu. Bu hususla pek fazla "bir ğrenmiş değildik. Buna rağmen ir hissi kablelvuku ile anlıyorduk ki şa- hid olduğunuz faclalarn #on perdesi kat'i surette kapanmak üzeredir. Rıdvan Sadullah eaatina bakarak aya- ğa kalktı. Biz de kendisini gayri ihtiyari İZEMİRLİ GÖLGEN Yazan: CEVAD FEHMİ kapanırken İsticvab başladı (Yarınki tef rikamıza aid resimlerden) !dasına taşıdık ve bir kanapenin w»erine i yatırdık. İ O kadar derin bir şa lik içinde bu İlunuyorduk ki şuur Muhakeme baki mından bizim için de şü gözlerimiz önün- de kendinden geçmiş olarak yatan kö- dından farklıdırlar, denemezdi. Rıdvan Sadullah nasl bir oyun oynuyordu? Ley- Tâ hanıma neden yalan söylemişti? Hayır neden yalan söylediğini anlıyor, hisseği- yor, İakat buna kendimiz de inanmıyor İduk. İnanmak elimizden gelmiyordu. Genç kadının önünde k« av UŞ- İturmuş olarak ayakta duran Ridvan Sa- dullah dişlerinin arasından acayib bir sesle emretti: Biraz lokman ruhu getirin! Derhal koşarak eczu dolubından İste. nileni geti n Sadullah şişeyi genç kadının götürdü. Dostu- muz intizarımiz hilâ/ ukkanlılığını kaybetm İnirli görünüyor, kendisini toplamak için iyük bir cehid ve gayret sar İhüyordu. Nihayet mutad tebessümü dudaklarım» da göründü. Genç kadına doğru eğilereki — Haydi bakalım, ayılmanın tam za- | Amerikada onu bilmiyen yoktur. Her ge-| taklid ettik. Niçin böyle yapmıştık? Biri- |manıdır, dedi. Sant dokuzu geçiyor. Tre- “İsalonumda büyük bir kalabalık önün -|ce, hergün milyonlarca Amerikalı can ve Sİ gönülden onu dinlemektedir... Kaltenborn En çok para kazanan adamlardan biri- dir. Kendisi hayatını şöyle anlatmıştır: — Ben Amerikan radyonlarından en mühimmi olan Columbia Broadcastingin başmüsahabecisiyim. Hergün muhterem dinleyicilerime on beş dakika müddetle konferans veririm. Bu on beş dakika için kumpanyadan tam 20.000 dolar alırım. (Takriben 28.000 Türk lirası). Bu parayı alnımın teri ile kazandığıma eminim. Amerikan halkı beni çok sever. Ben de halkı velinimetim sayarım. Ame rikan köylüleri, bulundukları en ücra köşelerden beni dinlerler. Ben bilbassa onlara hitab ederim. Onlar Avrupa ha- vadislerine âşıklırlar, Fakat işin doğru- sunu isterler. Onun için hissiyat ve pr9- pagandalara kapılmadan doğru haberler vermeğe çalışırım. 56.000.000 Amerikalıya kendini dinlet- mek hiç te kolay bir Iş değildir. Geçenlerde Berlinde idim. Amerikalı- lara oradan müsahabede bulunacak idim, Serbestçe o konuşamıyacağımı (anladım. Bunu açıkça vatandaşlarıma söyliyemez- dim, Düşündüm, taşmdım. Vaziyeti an- latmak için onlara yalız şunları söyle- «Size Berlinden hitab ediyorum. Ka- pıda dört &. S. nöbet bekliy » Bu söz- lerim işi Amerikalılara anlatmağa kâfi geldi!... Konferansımı ona göre dinle. diler... İyi ve dolgun bir müsahabede bulun- mi geliyordu? Birden kapının li aw acı çalındı. Rıdvan Sadullah hiç mutadı olmadığı halde koridora koşarak kapıyı açtı, tabi biz de arkasından yürüdük. Kapının kanadı aralandığı halde zil hâlâ çalmakta devam ediyordu. Sanki kapıyı çalanın parmağı zile yapışmış, bü- tün gayretine rağmen oradan ayrılmıyor- du. Kapı kanadı adamakıllı açılınca bir kadm sesi acı bir feryad, bir çığlık şek- linde yükseldi: i — Doğru mu, gazetedeki haber doğru mu? Allah aşkına söyleyiniz! Necdeti de öldürdüler mi? Aman yarabbi... Aman yarabbi... Gelen Leylâ hanımdı. Genç kadın sen- deliyerek içeri girdi. Bol ışık altında si- masını görünce Neclâya hak verdik. Za-| vallı çok bozulmuştu. Çok zayıflamış, ay- hi zamanda belki on yaş birden ihtiyarla- Raaştı. Rıdvan Sadullah içimizden ona en ya- kın mesufede duran erkekti, Bekliyorduk ki her zamanki yarı müstehzi tebessümü De bunun aslı olmadığını söylesin, ayni zamanda yarına koşarak bayılmak Öze- re ölan genç kadının koluna girsin, onu en yakın kanape veya iskemleye doğru götürsün! Fakat hayır, beklediklerimiz- den hiç biri olmadı. Rıdvan Sadullah hepimizin hayretten alabildiğine açılan gözlerimiz önünde ba- şını eğdi ve gamlı, meyus bir eda le: — Maalesef doğru hanimefendi! dedi. Yeni bir kurban verdik, elimizden gelen her şeyi yapmaklığımıza rağmen cani bizden daha zeki, daha kuvvetli çıktı. Genç kadın sonuna gelen bir mum gi bi dakikadan dakikaya soluyor, gittikçe daha fazla kendinden geçiyordu. Nihayet bayıldı ve Rıdvan Sadullah ancak son sa- hiyede kollarını açarak onun parkeler ü- zerine düşmesine mâni oldu. Kendisine yardım ederek Leylâ hanımı misafir »- —— m mak için bilâtefrik bütün matbuatı oku- mam elzemdir. Bunun için de hergün üç | #aal kadar vakit geçiriyorum... İşte gö- Tüyorsunuz ya... Radyoda başmüsahabe- | ci olmak biç te kolay bir iş değildir...» | nin hareketine pek az kaldı. Sonra seya- (hat projesi suya düşecek, Genç kadın gözlerini yavaş yavaş ara- Jadı, bir lâhza donuk ve sabit bir bakışla Rıdvan Sadullaha baktıktan sonra tekrar daldı, Rıdvan Sadullakın tavrı, söz söyleyişi öyle garibdi ki bir kadınla bu şekilde &0- nuştuğunu ilk defa duyuyordum. Kadının tekrar daldığını görünce bir- den yeniden hiddetlendi, kısık bir sesle — Giresunlu Süreyya kız! Hacı Haran elendilerin torunu! Haydi bakalım, artık oyun kâfi... Şehir tiyatrosu sahnesinde bunu takdirle seyrederiz, faka; burada temaşaya tahammülümüz yok! Hah şöy- le, kımıldan! Giresunlu Süreyya kiz... Hacı Hasan İetendilerin torunu... Rıdvan Sadullahın bu sözlerile zaten derin bir şaşkınlık için- de bulunan bizlerin ne hale geldiğimizi kolaylıkla tahmin edebilirsiniz. Hepimi- zi bunaltan bu halden sıyrılmaya benüz vakit bulmamıştık ki Rıdvan Sadullahın gittikçe hırçınlaşan sesi tekrar yükseldi: — Elini oradan çek diyorum, çek elinil Ayni zamanda yıldırım süratile kadi- nın üzerine atıldı ve Leylâ hanımın bize göstermeden yanındaki siyah deri çanta- nın içine kayan elini bileğinden yakala- . İyi amma yavrum ben şebbüsü hat.. r o Rüstem Paşa ahfadından değilim kı Mur şey değil, biraz gafil davran şimdi öbür dünyayı boz olacaktım. Hedef alnımın ortası... Ateş... Yağma yok kızım, yağma yok... Ben kölây ko- lay ölmem. Haydi bakayım, şimdi çıkar çantadan elini... Meruk etme bileğinden sırasıkı tutuyorum. Çıkar da avucunun içinde bulunan şeyi beyler de görsünler. Rıdvan Sadullahın demir gibi par- maklarının tazyiki altında moraren ka- dın eli yavaş yavaş çantadan çıktı, bu nas rin elin içinde bir tabanca bulunduğunu dehşetle gördük. Serkomiser boğuk bir sesie söyl — Hay Allah belisini versin! (ârkası var) di;

Bu sayıdan diğer sayfalar: