11 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

11 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 Şubm “Son Posta, nın Hikâyesi Mes'ud değil mis Yazan : Muazz3z Tahsin Berkand #hilEEEBİT: Zorla değil misin ağabey? Beni affet, olduğumu ve Neyyireyi sevmediğimi an- hi subuna cevab vermek için kalemi e- Jatmak hevesine düştüm ve sıri bu mak- € aldığım zaman bilâihtiyar bu suali sadla bazı geceler eve gelmemeğe, ale- sana sordum; çünkü dün akşamdanberi,'nin nazarında çapkın bir erkek gibi gö- Yani pastacı elime senin yazını getiren rünmek fedakârlığını kabul etmeğe baş de ver dakikadanberi bu sorgu ladım. Bu hilemi yalnız Neyyire biliyor, Ynimin içini bir burgu gibi oyuyordu.| fakat kimseye söylemiyordu. Şimdi seni görüyorum. Bu suali sana| Nihayet, annem eski projesinin tahak- sorduğum için kaş.arını çatıyor, «ns mâ-'kuk edemiyeceğini anladı. Hattâ bir gün Basebeti Bu da nereden çıktı!» gibisin-| başın: teessüfle sallıyarak bana şu söz-| mi SON POSTA Kavuklu Ali . ağır hasta Orta oyununun emektar ve son kavuk- lusu Kavuklu Alinin ağır surette hasta olduğunu teessürle haber aldık. Orta o- yununa otuz seneden fazla bir zaman hiz- met etmiş ve halka kendisini pek fazla sevdirmiş olan san'atkârın, bu kadar €- meğc rağmen muhtaç bir vaziyette olma- si cidden acınacak bir hâdisedir. Kâvukla Ali tedavi edilmekte olduğu Cerrahpaşa hastanesinden evine nak'edilmiştir. Kendisine bir yardım olmak üzere bir müsamere tertib edileceğini haber aldik. Tulüat san'atkârlarının bu kadirşinas. Kasımpaşa mezarlıklarında, hiç Sayfa 9. «Son Posta» nın tarihi tefrikas: 137 Yazan: Reşad Ekrem Kebabcı dükkânında — Dayı, benimki gelip bir şey söyle- di mi i Yandım Alinin parası vardı. Hem çok parası vardı. Topkapı, Yedikule, Eyüb ve bir vakit le o kopuğa, bugün gene yolunu den etrafına bakıyorsun. Fakat sakın ba-| na kızma, bunu ben, belki d? sen farket-| Meden evvel an'adım ve dün akşamdan-' beri cevabı kendi kendime verdim. Hayır, mes'ud değilsin ağabey! Bunu Mereden mi anladım? Bana yazışından, beni ârayışından... Üç senedenberi ilk defa besim varlığımı hatırladığının, sana üç sene evvel yazdığım mektuba bugün <evab gönderdiğinin farkında mısın? Bana niçin yazmadın? Bunu da biliyo- Tum. İstersen sana da söyliyeyim amma bu uzun hikâyeyi dinlemekten için sıkil-! Masin sakın! İ Banu yazmadın, çünkü beni, kendin- den beş altı yaş küçük kârdeşini karın-! dan kıskanıyordun... Sen yirmi yaşında idin, ben on beş, © de on iki... Evimize sığınan bu! Öksüz akraba kızile ben derhal arkadeş| Olmuş, iki sahici kardeş gibi sevişmeğe,| başlamıştık. Sen kendi âle minde, bizden uzak bir gençtin. bilmiyorum niçin Neyyireyi benimle evlendirmeğe niyet etmiş ve bu-' Bu, bizim anlıyamıyacağımızı zannettiği! imak sözler ve işaretlerle ahbablarımıza, | akrabalarımıza ilân etmişti. Bize gelince, leri söyledi: | — Ben de inci gıbi kızı sana vermeği düşünmüştüm! Ne boş hülyalara kapı muşım! Allahtan ki kızın başım ateşe yak- madan senin çapkınlığın meydana çıktı! Bu sözlere için için gülmüştüm; çünkü eve gelmediğim geceler ben Adada otu-| ran bir arkadaşımdan başka bir yere git-! miyordum. Üniversiteyi bitirdikten sonra İstan bulda iyi bir Iş bulmuş ve çalışmağa baş- lamıştım. Senin dişçi muayenehanen sa- bahtan akşama kadar girin. çıkan hâsla- larla dolu idi, Annemiz bir düzüye sana: — Oğlum, evlensene artık, ahır öm- rümde mürüvvetini göreyim! deyip du- ruyor, Neyyire gözlerinin içinde yaşıyor, bense, hakiki hüviyetimi göstermek için sizin düğününüzü bekliyordum, Bir gün ben! muayenehanene çağırdın ve hafifçe kızararak bana şu sözleri söy- ledin; — Seyfi, senin müdürün benim pek iyi ahbabımdır, kendisine rica ettim, seni Anadoludaki şubelerinden birine şeflikle gönderecek, Hayretle yüzüne baktım: — Niçin ağabey? Ben İstanbulda kel i miyetinin senelik umumi heyeti toplantısı ğina Şehir tiyatrosunun da iştirakinı ü.|hiç kimse tarafından kazılıp eşilemiye- mid etmek isteriz, cek yerde gömdüğü küçücük dört çömle- Mİ MN ği de dolmak üzere idi. Atmeydanında Gömük Memurları Yardım Güllü Fatma yüzünden bir sipahiyi vur- Cemiyeti umumi heyeti toplendı |duğu âkşam eline düştüğü Arnavud Si İstanbul gümrüz memurları yardım ce - Ban vusıtasile, İstanbulu kasıp kavuran bir batakhaneye girmiş, kısa bir zaman j/dün 13,30 da gümrükler Başmüdürlüğü bins-! yarfında bu batakhanenin bir göz bebeği, sında yapılmıştır, 3 ğ lemek Gele başmödürü Methi | “5 çetin meselelerin halli havale edilen Ağnkan riyssel etmiş, müdür muavinleri şet) Yaman bir kopuğu olmuştu. er ve bütün gümrük memurları toplantıda| O Yandım Ali zehirli manterler gibiydi: hazır bulunmuşlardır. Yüzünün güzelliği, gittikçe serpilip le- ie meme e eger GE vendleşen vücudünün zarafeti ile, hiç te- Bölüekel my “kabil” GüknidNiNr. yek reddüd etmeden, göz kırpmadan kan dö- İdare heyetinin raporuna göre; geşen yıl kebilmek kabiliyeti, bu delikanlıyı, keli- içerisinde, 553 azası olanı cemiyet 2003 lira |menin en yerinde manasile bir fet haline varidat temin etmiş, mensublardan 9 kişi -İ sokmuştu. Kendisinden hiçbir vakit çe- nin cenaze masrafları dahil olmak üzere Aİ-| kinmiyenleri, hattâ kendisini sevenleri, delerinr 1693 ira yardım yapılmıştır. Bu > A yardımların azami haddi olarak ber ölüm) *” gafil zamanda arkalarından vurabi için 173 Mira sarfedildiği tesbit edilmiştir. Raporun okunmasını müteakib idare he.| Yandım Ali o gün Kasımpaşaya mutad yeti in'ihabı yapılmış, idare heyetinin - İYİ| pırpırı kıyafetile gelmişti: Kısacık diz ve Gürün çalışmam takale karşlanımı| akcın üstüne bir yön kuşak sarmıştı ayne, Ipkısına ittifakla karar verilmiştir. ei kleri ve ayakları çıplaktı. tasavvur ediyordun? Ben, böyle bir şe-| Etinin üstüne kısa kollu çuha bir yelek naati yapacak kadar nazarında alçak bir | geçirmişti Başında keçe külâh, kalağının insan mı idim? ardımda da hançerli Esma hanım sula. İsyan ve ikrahla İstanbuldan ayrıldım |nın bahçıvanbaşısı Hıristonun yetiştirdi- aramızda böyle bir projeden bahsetmek! mayı, Anadoluya gitmeğ» tercih ediyo. Möyle dursun, bunu öğrendikten sonra, 'rum; çünkü bu sene liselerden birine ho-! bilâkis birbirimize daha samimi iki kar-ça olacağım, iki işi birleştirince ay so-! deş gibi bağlanmış ve annemin bu pro-'nundu elime iyi bir para geçecek de-| İesini pek beğenmediğimizi anlatmak 13-İyektir. Boş yere ve müphem bir vâde k| temiştik. Esasen on Iki yaşında bir kızla nanarak neden rahatımdan olayım? der olmıyan ve kendi arzumla taşraya gittiğimi zanneden Neyyireden, nihayet, benim sayemde saadete kavuştuğunu, s€- ninle evlendiğini bildiren bir mektub al. dım. Derhal ikinize bir tebrik telgrafı ve ve bir ay sonra, bütün bunlardan haber-İği güzel bir karanfil vardı. Kasımpaşanın has beyaz kurabiye gev- Teği, beyaz simidi, yağlı çöreği, kaymaklı I yoğurdu, bir de kebabcıları vardi, Ke babcılarında gayet nefis hurma şarabı bulunuyordu. Mısır gemicileri getirirler- on beş yaşında bir erkek böyle bir rabi- tadan he anlar! Fakat aradan birkaç sese geçip Neyyi- e güzel bir genç kız olunca, onun beni değil, «nl seni müstakbel nişanlısı gibi sevmekte olduğunu herkesten evvel ben keşfettim ve bunu Neyyireye söyledim. Çocukluk arkadaşının bu sırrı keşfetmiş ası onu hiç müteessir etmedi, bilikis disine bir dost bulduğuna sevindi ve | © günden sonra herkesten uzak küşelere' Şekilerek fnl fısı! ikinizden, müstakbel Yüvanızdan bahsettik. Bizim bu pi Yetimizin senin hoşuna gitmediğini anla- m. gün, Neyyirenin ümidlerinin boş Bu sözlerime öfkelendin. — Ailemizde serkeş olarak yalnız sen çıktın. Ben vaktile büyük'erimin şözleri- ni,dinler ve onların hakkımda iyi düşün- düklerine inanırdım. Senin menlfastinin derede olduğunu ben #enden iyi tekdir ederim ve senin namına arkadaşıma imu- vafakat cevab: verdim. Bir hafta sonra tayin emrini alıp hareket edeceksin. Hiddetle ayaklarımı vurarak yanından, ayrıldım. Lâkin henüz merdivenleri in- memiştim ki birdenbire zihnimde bir şimşek çaktı. — Neyyireyi benden kıskanıyor, onun- la evlenmek için beni uzuklaştırıyor. fonu müteakıb bir kısa mektub yolladım. l veli bi n ii di. Yandım Ali evvelâ bir kebabetya gir- e senden o mektuba cevab/ a Küçücük dükkânda, bir tersaneliden size başka kimse yoktu; o da, köşede sızmış Beni hatırladın... Sebebi? Gözlerin ar yalmış bir vaziyette idi, tok bir kedi, ke- çılıp etrafını gördün de ondan mı, yoksa! bab tabağının karşısında, lâköymi yala. ne ri PM ekli ye nıyor ve arada bir, soğumuş ve katılaş- a > za ER mış et parçalarına, gözucu İle bakmak ile m iktifa ediyordu. Pırpırı delikanlıyı, ke- Çok mes'ud olan bir İnsan, durup MA“ ae ie bie zi çırağı, şüpheli bakışarak karşı- zisine bakmaz, buna vakit bulmaz. Senİ ağir. Yandım Ali pişkin, alışık, kuşa- bilerek ve istiyorek beni hayatından We) andan eski bir kese çıkardı ve içinden zakluştırdığın ha'de bugün niçin gene be | Keke ayırarak: ni arıyor, beni hatırlıyorsun? Eğer sade- m. eta Ver gere vak ce kardeşini seven bir ağabey ye lil Barme Tailirik öy bunu. beni menfaya göndermeğe eri) e ey keye de o çöktü. Daha ikindi gözlemiş Gümüşün, vallah billâh şişle- rim... i . — Dayı, haber sal bu akşam karşıya, © köçek Kiraz Mehmedi Aliço ile beraber gece bağa götürmek isteriz... Bunlara, kebabct yerine göre kısa ve uzun cevablar veriyordu: — Buyurun reis. dükkân senin... — Geldi amma bir şey söylemedi. — Gümüş nankör değildir, sen adam ettin onu, öyle kopukların peşine takilıp gitmez Gümüş... «— Kirazı bu akşam bir devletlü cüm- büşüne 'götürecekler.. yalnış Aliçoyu is“ verseniz haber salayım. Eski zamanları olsaydı, Yandım AH için böyle konuşmalar, fırsat olurdu: Akşama bu kebabcıda bir toplantı m var? Yandım Ali ne yapar yapar, bu top- lantıdan kendisine yağlı bir but çıkarır. dı, Amma koyun butu olmazmış ta tavuk butu olurmuş... Ç Gözden düşmüş bir yavuklu mu vari Yandım Ali ne yapar yapar (Çöp çatar, mağrur âşıkı gururu kırılmış ve burnu. kâfi derecede toprağa sürtmüş sevgili ile barıştırırdı. j i Gümüş adında bir dilber ve onun vos lunu bekliyen bir kurd ve birde Gü. yapar, kurddan bir post çıkarır, Gümü « şün sahibinden bu post İçin bir kürk yü. İzü koparır. bu kürkü de Gümüşe giydirip omuzuna vurur, kısa günin kârı bu ka dar olür diyerek tabanlarım (o yağlardu İ Fakat bugün Yandım Ali, Kasımpaşt» ya, bütün bun'ardan çok daha parlak bir İş için gelmişti. Bilhassa son fitne, Nisan ihtilâl, bu serseri (o ve zeki delikanlınmi sinirlerini çok germiş idi. Güllü Fatma - nın ölümü, Yandım Aliyi perişan ti. Al, bu çingene kızını çok sevmişti, Bu sevgisi de, en canlı hususiyetleri ie, tam bir İstanbul kopuğu aşkı olmuştur Yandım A'i Güllü için adam vuruş; ve ertesi gün Güllüyü belki tamamen tyute muş idi. $ Kebabcının çırağı onuncu bardâk $a rabı önüne koyduğu zaman, Yandım A « Olmadığını ve senin de onu sevdiğini öğ-| Bu hiz, ilk anda beni çok sevindirdi Tenerek ikiniz namına çok sevindim.! amıma sonradan senin, seni o kadar çok Yada en çok sevdiğim iki vücudün bir | seven küçük kardeşini kendi kıskançlığı- | sinden daha mes'nd bir hâdise olur na kurban ettiğine pek üzüldüm. Öyle Muydu! İya, Neyyire fe aramızda hiçbir yakınlık, Ben yirmi yaşına geldiğim zaman 50-| kardeşlikten başka bir bis olmadığını bü- Din beni kıskandığını anladım. Sen, Ney-| tün harekâtımla isbat ettiğim halde bunu vermeden ve geçen üç vene zarfında da pekilâ düşünebilir, hiç olmazsa benim mektubuma cevab yazardın. Halbuki bu- gün gelen satırlarda sadece acı bır hava İ yorsun... Niçin? Tekrar sana soruyorum ağabey, mes'ud değil misin? Fakat bu vâr, benden uzak olduğuna teessüf edi-| inin gözleri parıl pal yanmağa başla » mış, dudaklarında müstehzi bir tebeş -. süm çizilmişti. Örtalık. güzel bir Mayıs ukşamı okunmamıştı. Halbuki Yandım Ali, Tes bihciyi akşamdan evvel göremezdi. Deli- kanlı, kebab pişinciye kadar, iki koca- m rn İZ İrenkli Kızılığını almıştı. Dükkânde m Bu ile selâmlaşıp söz atıştığına bakılırsa, (255 olan tersaneliyi, usta ile çırak, kol - bu dükkânın müşterisi çok olacaktı. Yan- İtuklayarak dükkânm önüne çıkarmı: Yireyi benim nişanlım addediyor, ondan | kaçıyor, bana surat ediyordun. Hal ben gizi De iki İlevki senin tasavvur ettiğin gibi o'sa da, di . biriniz! bulmanızı İstiyor. benim, hürmet ettiğim ağsbeyimin karı- > n sana tamamile serbesl' sına başka bir gözle bakabileceğimi masıl' korası Atroditi ağlıyarak kalkıyor; mecalsiz ba- caklar.na bağlı ayaklarını asialtta sürte, sürte Bisiyor. Nereye gidiyor?.. Meçtiui... yor, yürüyor, yüzüyor... Kenar mahallelerden geçerken balıkçı se lâf atıyorlar, hattâ yanına yoktu — Haydi beraber birer reçina içe'im! Diyorlar. Afrodit; işitmiyor 22 a ri Mü Sa ez o o dükkânının ; #yerck, di bula merhale bir adamdır; Afroditiye nasıl anlamamıştın? Bundan maada, ve- suzli sorarken kalbimde duyduğum çar- dan Alinin kulağına, ikide bir şöyle pi Yavrusunu göğsüne basarak muttasıl ağlıyan kadın bir kilisenin kapısına geli- yor. Orada henüz isimsiz masumun gül “çehresine son veda büse'erini konduru- pırtı senden ziyade, Neyyire içindir. Acaba Neyyireyi, kıskanç ve bhuysuz|'er çarpıyordu: — Dayı akşama buradayız gene... z konuşuyor! — Yavrun hal, Sokağa attığın yav. köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek Tun; duygusuz mahlük!., « gitmez.» doğrudur; fakat rıca ederim in- İnsanlarin adaleti yerini buluyor... |sanlar da köpek midirler? Köpekler için Zabıt varakası, şahid, mahkemel.. hakikat olan fiziyolojık bir büdiseyi in - dükkân ön'indeki bir peykenin üzeri uzatip bırakmışlardı. (Arkası vü.) mes'üd edemedi mi? d — Tabii ağlıyorum; bu zavallı Afrodi- “Son Posta,, nın iafrikısı 10 <——————— — - e” e > m Lİ Sinivligö tinin hikâyesine dayamlıyor mu? Beş senedenberi Nadidenin ağladığını hiç görmemiştim. Yarabbil. Ağlamanım çirkinliği bile bu kadına bazka güzeli veriyor. Aman ne şeker ağ'ıyor, aman cici ağlıyor, aman ne minnacık ağlıya Eşref Şener, kendi yanında, Nadi bu kadar lâübali hitab edişimi hoş gör » medi; bakışlarından bunu anlıyorum. E vet; maceramırı, başta kocası olmek ü » zere, herkes gibi Pişref de biliyor ie nedense bilmemek tarafım iltizam edi «. < ti biraz artık ekmekle tabaktan şaltılarak doldurulmuş bir töbak muh. kaçarken sert bir el omuzunu sıkıyor; telit yemek» uzatıyor. Afrodit bu artık.) — Dert, i arı aç bir köpek gibi yutuyor ve o za.) Duruyor. man nerede olduğunu, ne yaplığnı, na-| — Yürük Mİ yediğini idrak ederek aşçıya teşekkü.| o Yürüyor, rü bile düşünemeden koşarcasina uzak'a.! Karakolda komiser soruyor: — Bu çocuğu kilisenin kapısına bırak- Ertesi gün Puzardır. Halk kiliselere amin... N iz gidecektir. Ah bu çocuğu kurtarmak; be.| — Evet. hemehal, mutlaka, ne olursa olsun kur.| — Kimindir Şu çocuk?. — Babası yoktur... — Bre alçak kadın!, İnsan kendi yav- Tusunu sokağa atar mı?. Sen kedi misin, köpek misin, canavar mısın, kurd musun, nesin — Söylet, Bir ana kendi ciğerparesini yor?. Ağız, burun, çehre, hattâ bakış; bep o... ek Faliron'a kadar yürüyerek de- «enarındaki bir kum tepeciğinin ar- kasına saklanmak (suretile geçirdikten sonra alacak karanlıkta Atinaya dönüyor, Yorgun, bitkin, harab ve hastadır. Ba-|den mi çaldın?. p hummalar içinde tutuşuyor — Yavrum!, nasıl terkeder?. Yoksa bu çocuğu bir yer-| etmek! a bo. YOK Ve çocuğu kilise kapısına bırukarak| Hey adalet!, Sen bu musun?. Dördüncü günü çocuk selaletten ölü- yor; bir buçuk ay sonra da insan cemiye- ti ya bir deli veya bir sürtük daha kaza- niyof, Doktar Petridis gene insanmış kı, bun- lara meydan vermeden otuz paralık bir kurşunla topyekün hesab gördü aziz 88- hibem; bu anlattığım hikâyenin isimle - rini değiştir: Petridis yerine Ahmed, A- gob, Bohor, Mişel, Fransuva, Çoni, Vil - terman, Serkoviç, Çakalof, o Afroditinin yerine de Ayşe, Sürpik, Meri, Jülyen, Ja- pet, Lizbet, Katuşka, hülâsa ne dersen de; cereyanın şekli ve neticesi birdir, hiç değişmez... Ve sunu gayet iyi bil ki yer yüzünde her gün böyle yüzlerle hâdise cereyan tedir, Ah erkekler, ah erkekler!.. — Hep erkekler mi sayın radyom? — Evet; hep erkekler". «Efendim dişi sanlar nasıl oluyor da kendilerine malet-| sor, mek tenezzü'ünde bulunuyorlar? Düşün Manmafih sldırdığımız yok; Nadide azizim; ortada mademki bir «kam» VAP -|., senli, benli konuşmakta berdevamızt dır; ya bu kanın diyeti ilânibaye hayat) | yfain erkekleri, teşriki suretile ödenecek; yahnd bire EE Hileiri,. safak a Lal sm Yk yaklur. — Affedersiniz bay Eşref Şener; sö e yemliği dakikadanberi erke -JZün SİZİ alâkadar etme7.. UN Bin tahakkümüne, tasallutuna, hiyane —- Ehemmiyeti yok bayan Koçer; mü #ine, rezaletine kurban olmağa başla - ta'ca ve hüküm umumidir. ug mıştır. Yaratılışına dikkat etsene; da' — Bir kahve daka emreder misiniz? ma erkek kadına saldırır; erkek poli -| — Kstağfürullah!, Ben kahveyi seve gamdır (birkaç kar'ı); kadm Mene -'rim. Affedersiniz bayan Koçer; bara bi gam (bir erkekli). Yaratılıştakı bu dakika müsaade buyurur musunuz” müthiş fark, vaziyeti izaha kâf; gelmez |na assbileştim, yüzüme biraz su serp mi? isterdim.. Bu macerayı, bir ibret levhası halin -| Nadidenin zili çalması üzerine içeriye de, senin önüne serdikten sonra tekrer “giren hizmetçiye hem kahve (söyledilş matmazel Maryoraya dönüyorum. hem de bay Şenere delâlet ezerini ver « a * — Ne o Nadide? Ağlıyor musun? (Arkası wer) © şün sahibi mi var? Yandım Al! ne yapa?

Bu sayıdan diğer sayfalar: