15 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

15 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA i Sadrazam Hakkı Paşa Kendisini nasıl tanıdım? - Sefaretten sadarete - Asude hayatı, çalışması, konuşması, musiki iptilâsı - Hünkârda hasıl olan tesir - Neş'eden hayal inkisarına Romada sefir iken kendisine sadaret” ceklif edilince bunu tereddüd etmeden | kabul etmek Hakkı Paşa için o zamana kadar resmi hayati katedilmiş olan merhalelerinden sonra vusulü pek tabii bir yükseliş noktasına erişmek demekti, Nisbetle genç yaşının, yıpranmamış âzim ve rezim kuvvetlerinin, hususile O Za - mana kadar geçen öinründe görgü ve bilgi itibarile birikmiş zengin sermayesi- nin kuvvetlerile İstanbulda Sirkecide sevgili vatanına ilk ayak atar almaz ken- disine seçtiği iki umdeyi, onu karşıla - mağa ve alkışlamağa gelen azim kütleye, husüsile gençliğe karşı, şevk ile, coşkun bir iman ile haykırarak söyledi. Siyasetine bu iki umde müveccah ola- caktı: Adi ve ihsan!. İ Bu iki kelime herkesin yüreğinde ü -! midlerle in'ikâs ederek çınladı, sanki kum çöllerinde yana yana uzun müddet yürüyen bir kervana yakın bir vaha ha- berini. veren delilin müjde sesi bütün memlekette bir beşaret hükmüne geçti. Başmabeynci ile başkâtib de hünkâr na- mına orada istikbale gelmişlerdi. Kala - balık, bu iki kelime ile, sanki uykuda bir denizin içinden gelerek suları şişiren bir nefesle çalkalandı, dalgalandı. Bü- #ün yüreklerde, memleketi istilâ eden en dlşeleri nihayet silecek, ne zamandanberi beyhude yere tahakkuku beklenen ümid- ,. leri getirecek bir sesi işitmek ihtiyacı vardı. Adi ve ihsan!.. Ne güzel bir vâd... Fakat heyhat!,. İnsanlar hemen daima tutulabileceğine inandıkları, vâdleri ve- rirler, fakat onların infazı imkânı vu - kuatın istibdad kuvvetlerindedir. Yeni sadrazam bol ümidlerle, zengin şevklerie geliyordu; ancak onu nelerin karşılıyaca- Hını kestiremezdi. Hakkı Paşayı ben İzmirden henüz pek genç olarak gelince, Emrullahın tavsi » yesile tanımıştım, yalnız kısa iki üç mü- Mkat, ile... Onu, refiki ve dostu Sur Beyi... Her ikisini de etrafile tanımak ancak biri sadrazam, diğeri rüsumat e - mini ben de mabeyn başkâtibi iken mü- yesser oldu; fakat her ikisini de uzaktan, meziyetlerile, irfanlarile, hele Yıldız mü- tercimliğinde etrafın levsine sürünmi - erin temizliğ'le anın, Babıâ'ide hukuk mü- gaviri, Darülfünunda hukuku düvel mü- derrisi iken, refiklerinden, talebesinden iktidarını, faaliyetini, maldmatının © ve çalışma kuvvetini, atını o işitirdi Onu yakından tanıyanlar, hele talebe kendisine meftun idiler, Hattâ bir kere talcbesinden bir genç bana derslerinin zabıt defterlerini vermişti, ben de bunları büyük lezzet ve istifade ile okumuştum. | Ben henüz çocukken babamın pek dostü Hasan Fehmi Paşanın kendisi: Muhatabim çok hazırlıklı gelmişti. Buna da cevab buldu: — Onun da bu işde < fedakârlığı bu olsun". Nihayet o da gençtir. Her gen - cin böyle gönül maceraları olabilir. Bu da eğlendirdiği gönlünün kefareti o)- sun! — Peki. her şey gibi bunu da kabul Elini uzattı. Ebmi m. Bir müddet elinin açıkta| benim bir sâniyelik omasum mm oldu. Eşarpını başma çe - kerken: — Anlıyorsunuz ya. dedi.. benim bu raya gelişim sırf sizi istemek içindir; Tarık böyle bilecek. dım, ana gücenmediniz ya? Gülmeğe çalışıyordum: — Ne münasebet.. —- Amma bana hak veriyorsunuz de- ınuzu elinizden almıyorum. â i hukuku düvel kitabını görmüş-/devleti çevire çevine ağarmış bir ihtiyar tüm, O zaman için pek yeni ve pek gü - sadrazam daha hoşa giderdi; bu genç, zel olan bu kitabla Hakkı Paşanın Da -'dinç, pek edib fakat temelluk usulünden| rülfünun dersleri arasında sermaye iti -/uzak, yuvarlak ve dolgun vücudüne - barile azim bir fark vardı. men çevik, küçük küçük adımlarla ko - Onun bütün ömrü okumakla, çalış -Şarcesına yürüyen, düşünmeğe lüzum makla, durmadan, dinlenmeden kafasının görmeksizin, bir akar su gibi sorulan her| servetini artırmakla geçerdi; yaşayışın-|$€Ye cevab veren sadraz. k yeni, fa-| da sadelik, tabiilik başlıca esastı. Nişan-'Kat pek hoş birşeydi. Hünkürdan başlı - taşında, Ihlamura doğru akan sahada, ü hattâ konak denemiyecek kadar büyü çe, pek basit döşenmiş, fakat kitab odası yığın yığın dolu asüde bir meskeni var- dı; yalnız yaşayış itibarile asüde... An- cak zalim taliin bir kasırgası buradan geçerek onu evvelâ refikasından, sonra üzüm olmıyan ilti -| fatlar serpiştirmeğe kalkışmaksızın yal - niz açık simasından, tabii halinden her- kes bir iltifat hissesi almış olurdu. Hele biz başmabeynci ile başkâtib onun se- bir kızımdan ayırmış, tek kalan diğer kı-|lefi gibi haftada iki kere saraya gelişini zile bir daha tamir olunamıyacak bir ma- âdeta bir ziyafet hükmünde telâkki e - tem harabesi halinde bırakmıştı. | derdik. İki türlü ziyafet! Hem yemek, Sönmiyen bu ateşinin yanıda sönmek | hem sohbet ziyafeti... bilmiyen diğer bir ateş vardı; çalışmak! Yemek ziyafeti! Çürkü o hiç bir gün Onu sadareti esnasında kaç kere yazı o- bizleri sofrasına davet etmekten hali kal- dasında, birkaç kere de Meclisi Meb'usan madı; onu büyük bir iştiha ile yiyor gör- kürsüsünde çalışırken gördüm ve dinle - dükçe matbahı hümayunun nefis yemek-| dim, lerinden biz de onun kadar iştiha ile müs Kalabalık evrak arasında bir dolaşışı, tefid oluyorduk. Sohbet ziyafeti! Çünkü içinden sermaye alınacak olanları öyle K*üdisinin pek samimi dostları olduğun- bir ayırışı, kısa bir göz gezdirmekle der- dan emniyetle bu iki zata bütün birik - hal yazıların Kübbünü öyle bir emişi var. DİŞ şeyleri tam bir teslimiyet dairesinde dı ki bu ancak pek çabuk işliyen bir in . söyler dökerdi. Yavaş yavaş, gün geçüik- İM eb > çe görmeğe başlamıştık ki ondada bir ağ . |hayal inkisarı belirmek üzeredir. Siya - 5 setinin iki esas umdesini teşkil eden adi iküm süren ahval, tevali| eden avarız arasında nasıl tatbiki mu - hal hayaller olduğuna şahid neş'esine halel gelmektedir. Fırka ile, vükelâ heyetine dahil olan reliklerile, meb'uslardan pek çoğile, hü-| Iğsa hükümet denilen çarkın bütün ci - hazile, hele başlıca Talâtla, eski dostü ve refiki hariciye nazırı Rifat Paşa ile, gei İfırkanın ve hükümetin mühim ve halis bir unsuru clan Halil ile pek samimiyet! dairesinde teşriki mesai etmesine rağmen | onda bir fütur, bir kesel başlangıcına şa- hid o'uyorduk. İl İ Zihmini isylâ eden düşünceler için bi- zimle hasbihal ederken bir inşirah vesi - lesi buluyor gibiydi. Onun sade haya « Onda üç iptilâsı vardı: Konuşmak, oku- mak ve,.. Hepsinden ziyade musiki, Ken- disi bizzat musiki ile meşgul değildi, fa- kat ne zaman bir musiki fırsatı zuhur etşe derhal koşar ve gaşyolurdu. heyecansrz, evzasız, tekellüfsüz, ust bir mecliste ahbab ile Kar. bıhal edercesine, istihzardan geçmemiş, isticâl ile söylenivermiş sözlerdi ki ziy- etten mahrumiyetine bedel büyük bir ikna kuvvetine malikti. Hususi mülâkatlarda da onu dinle - mekten insam haz İle tebessüme sevke - den bir lezzet vardı. Buna şahsından in - isar eden cazibeyi de İlâve etmek lâzım- dır. Kisa denmiyecek kadar orta bir bo- yu vardı ki şişmanlık denmiyecek kadar dolgunluğile bir ahenk teşkil ederdi. Yü- rüyüşünde, duruyunda, söyleyişinde ne âzamet, ne gurur, ne nahvet, muhatab - da soğuk tesir yapabilecek, karşısında - kini küçültecek bir mana yoktu; belliydi ki karşmızdaki adam sadrazamlığın if - tiharile üfürülmüş, şişirilmiş bir şahsi - yet değil, sadece sizin gibi bir adamdır; bir adam ki müstesna zekâsile, zengin ma Tümü neden bahsolunsa onun hakkın- da geniş sölâhiyetile, herkes gibi söyl - yen, kendi makamile muhatabının ara -|8iz opera m her b nda bir mesafe görmiyen, hemen ken-| bulundu, beni de kendisi gibi oldukça kumpanyasının her temsilinde musiki disini takdir ettirmeğe ve takâir eder - müplelâsı bildiğinden refakatine elırdı;| fakat onun asıl bu iptilâsm, uzun sene-| ken sevmeğe sevketsin. Hünkârda da derhal ayni tesiri yapt den sorira Berlinde gördüm. Fakat ha- Belki sakanat sandalyesinin karşısında tıraları pek atlamıyarak bunu sonraya Bir aralık Beyoğluna gelen bir Fran-| tsbasbus eden, nabza göre şerbet ve- bırakmak münasibdir. N ren, kerli ferli; tâbiri mahsusile, âsiysbi. Halid Ziya Uşaklıgil di iv WE duğunuzu sanmıadığım içindir ki. gel-Jru ciddi bir alâka göstermek lüzumu - dim, endişelerimizi söyledim. , İmu hissetti, Her türlü müdahale müs - Endişe mi?. Zavallı kadıncık.. buna |bet netice vermedi. Mütebaki cezasını Kararlarımız desene. affettiler. Babamın ölüme mahküm ol- Endişe çoktan karar olmuş. amma, duğunu anlıyorum. Azab, babamın İ- Güner, talihsiz Güner de bu karara dalçini bir kurd gibi kemiriyor. Pek Xısa uyacak.. Allaha ısmarladık Tarık. bir zamânın onu özlediği sükünete ka- 1 Mart |vuşturup beni öksüz bırakacağını his- Bsoamı, hastalandığı — için, Büyük orum. Doktorun tavsiyesine uya - Millet Meclisi kararile tahliye ettiler.İrak, onu bir hastaneye yatırmak İste - Babacığım artık kurtuluşu bir muci . Şiddetle mümanaat etti: den beklenecek derecede - hasta. Sa — Kızım artık saklıyacak. gizliye - kolu tamamen meflüç.. günden güne)|cek tarafı kalmadı bu işin. dedi. gö - biraz duha süratli çöküyor. Bir deri|rüiyorsun her geçen gün bana mezara bir kemik halinde. Onun bu gittikçeldoğru bir tekme atıyor. Ne kadar ya - Yardım için masalar başına üşüşen halk AHKÂRLAR v—” on parayı da hastanelere, (doktorlara harcamıyalım. Senin de Tarıkla evle - ninceye kadar. evlendikten sonra' pa - raya İhtiyacın olacaktır. Bilinmez, in- sanlık hali bu. genede bir yerde beş on paran bulunsun. Zavallı babam! Hâlâ beni evlenecek biliyor. Ona © söylemedim çünkü.. biliyordum ki, bu haber onu çok üzecek ve sarsacak.. Tarıkla evle- neceğimi ümid ederk müsterih. ölü - me bu kadar yaklaştığı halde, istikba- Hm için endişeye düşmüyor. Tarık gibi emin bir insana beni tevdi edeceği için hiç bir üzüntüsü yok... Tarıkla — Sizin bu tiynette bir insan ol -"fenalaşışı karşısında hapishane dokto -İşarım şunun şurasındır. elimizdeki beşi (Zavallı babacığım, bir bilsen, bir bilsen Ki, kızın bu saadeti de kaybet * ti, bu ümid de kalmadı grtık.. Lâkin, Tarıkı kaybettiğime. baba * mın hastalığı kadar yanmıyorum, Alla hım, bu seri halinde hayatımı saade * timi yıkan İelâketlerden sonra, baba * mı da mı kaybedeceğim. Bu sefil bah * tımla, dünya ortasında tek başıma m! kalacağım. Gene bir ümidim var.. babamın ök düğü gün intihar edeceğim. İşte bu kurtuluş ümidi, beni deli ok maktan koruyor. Her dakika babamın dizi dibindeyim, Göğsüne başımı koyuyorum. O ba * şıma başmı dayıyor. tutan kolunun hal siz parmakları saçlarımın #rasında do” laşirken, kendimden geçiyor. dünya * dan başka âlemlere uçuyor, her türlü üzüntülerden sıyrılarak rahatlaşıyo * rum. Babamın dizinde kerdinden ge çen ben, her zamanki ben değilim., 18“ kat bu sükün ne kadar sürecek?.. Bİf gün şu mütevazı evimizde, şu boş oğf da babam kollarımın arasında gözle * rini kapayınca ne olacak? (Arkas var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: