TT sere" eç A aa BSON POSTA Şubat 16 , Hergün Harb ihtimallerile sulh Ümidleri arasında Gazete: — Amerikanın zemini yoklaması bey- hudedir, diyor, hiç ümid yok! Düşünü yorsunuz: - — Almanya sulh şartları hakkında yet- mi mahiyeti haiz olarak henüz hiç bir şey söylememiştir. Hitlerin ağzından çıkan en son cümle: «Oturalım, masa başmda konuşuruz» şeklindedir. Evet, Almanya tTesmi ma - hiyette o'arak henüz hiç bir şey söyle - memiştir, fakat gazete — makalesinden, bitaraf matbuat mümessillerine verdiği konferansa kadar birçok vesilelerle söy- lenmiş veya yazılmış olan gayri resmi sözleri hatırlıyorsunuz. Biliyorsunuz ki, Almanya şarkı kendi nüfuz addetmektedir, Lehistanı, Çeko-Slovak- yayı dilediği şekilde idare etmek heve - sindedir. Bir de, tam, kat'i, resmi izahı elân yanılmamış olan <hayat sahası»s n- dan bahsetmektedir. Sömürgelerinin ia - de edilmesini istemektedir. Dünyanın yeni bir tarzda taksimi lüzumu başlıca nakaratıdır. Düşünüyorsunuz: ğ — Müttefikler en sön sulh şartlarını Felemenk ve Belçika hükümdarlarının tavassut tekliflerine verdikleri cevabda anlattılar. İngiltere Lehistanla Çeko-Slo- vakyanın ihya edilmelerini istedi. Bir daha sulhün #hlâl edilmiyeceği hakkında fiili teminat İstedi, Fransa ise bu şartlara bir de Avusturya ismini kattı. Bu, resmen söylenendir, fakat bir de | : bilhassa Fransız matbuatında çıkan di - lekleri hatırlıyorsunuz, istikbalin emni - yet altına alınması için Fransız hudu - dunun Ren nehri boyuna kadar ilerletil- mesini ve Almanyanın birçok küçük hü- kümetlere ayrılmasını müdafaa eden ya- zıları gözönüne getiriyorsunuz, efiili ga- ranti» tâbiri üzerinde çok ehemmiyetle durulduğunu görüyorsunuz. Füllt garan- tinin Alman ordusunu silâhlarından tec- Tid etmek manasına gelebileceğine de| ihtimal veriyorsunuz. Bütün bu söylenen ve yazılanların ya- nında söylenmiyen ve yazılmıyan istek- ler'de var. Çarpışan iki dünyadır. Mem - nun olan, memnun kaâlmak istiyen dün - ya, memnun olmıyan, memnüniyete eriş- mek istiyen dünya! Arada doldurulması imkânsız bir u - çurum görüyorsunuz ve: — Amerikanın teşebbüsü beyhudedir, diyen gazeteye hak veriyorsunuz. Fakat © dakikada sizi düşündünecek — birkaç noktanın bulunduğunu da görüyorsunuz. 1 — Amerika bütün bu muhakemeyi yapmıyan, karşılıklı — talebleri bi'miyen, aradaki uçurumu görmiyen bir kıt'a de- gildir. Buna rağmen Avrupaya bir mü - şahid gönderiyorsa, bu teşebbüsünün at- mintakası | — Her hiddetin bir mazisi vardır £ —— F " daha bir hafta evvel Göbbelsin Berlinde | — Sebebsiz hiddet delide veya sarhoşta bir adamın ehemmiyetsiz bir hâdisede sana karş: kızgınlık gösterdiğini görürsen vak'a üzerinde ısrarla, ehemmiyetle düşün. görülür, mütevazin Bazan küçük bir hâdise cammızı sıkar, fakat o kadar küçüktür ki üzerinde durmayız, yalnız küçük hâdiseler teakub ederse ehemmiyetleri büyür, ve bir gün birdenbi- re : patlak verir, her hiddetin bir mazisi vardır. ç VAA ŞALT LAŞA PI PI ATIAA v—vavAvAvAvA—A—AvAvAvAv . so NC ; Dosilerdadün ©— U KTt r z TT OO K G Hastaneye kaçan Hergün bir fıkra — | İngitiz Hüri hece Gözüıı_ifz— bir tanede liluınlsı Sinema artisti Con Barimur ile dör- düncü ve son karısı Elen Bari, dost - larının ve perestişkÂrlarının tacizlerin den bıikıp usanarak Nevyorkta Sinada- ğı hastanesine iltica etmişlerdir. Ora- da nekahat devresini geçiren iki has- ta gibi yatıp kalkmakta, bu suretle baş larını dinlendirmektedirler. Kahveden tabak, kaşık yapılacak! Brezilyada müthiş bir kahve buhranı başlamıştır. Bu buhran pek ciddi bir ma- hiyet arzeylemektedir. Kahve bolluğu içinde yüzen Brezilya gibi bir memlekette de kahve buhramı olur mu diye hiç sormayınız. Brezilyadaki kahve buhranı kahve bol- kasında şimdiye kadar hiç söylenmemiş, hattâ hiç hatırlanmamış gizli bir mak - sadın mevecud olması mümkündür. 2 — Bugün hemen bütün dünya Al - manyanın haksız olduğunu, haklı taleb- lerinde dahi haksız mevkiine düştüğünü | biliyor, aleyhinde bu'unuyor, fakat hiç bir devlet Almanya aleyhinde kıyam et- memiştir ve öyle görünüyor ki, hücuma uğramadıkça kıyam etmiyecektir. 3 — Bütün dünya müttefiklerin müza- hiridir, fakat manen müzahiridir, ve kan- ları çok kiymetli, kaynakları da çok mah-| dud olduğu için hep bu halde kalacak - lardir. 4 — Sovyet Rusyanın Almanyaya muh temel müzaheretini bir kalemde geçtiği- miz gibi küçük devletlerin müttefiklere üi yardımlarını da bir tarafa bıraka - Iııı'., her iki taraf da harbi daha ziyade kendi kanlarile, kendi kaynaklarile ya - pacaklardır. . | 5 — Ve harb, milyonları yere serecek Yuğundan İleri gelmektedir. Buhrana mâni olmak için kahveden şimdiye kadar birçok şeyler yapıldı: Yağ yapıldı. Hattâ sabunla bile yapıldı... Şimdi ortaya çıkan Herbert Spencer Polin adında bir fizik profesörü Ameri- kada muazzam bir fabrika yapmaktadır. Bu fabrikada kahve işlenecektir. Kah- veden «cafelite,» adında bir madde is - tihsal edilecektir. Profesörün söylediğine göre fabrika cafeliteden tabaklar, heykelcikler, ka - şıklar, vitrinler yapacaktır. Cafelitein sanayide yeni bir devre a- çacağı muhakkak addedilmektedir. Musolininin nutukları İtalyan başvekili Sinyor Mussolininin mıtukveyuılm”emıyımıal. mektedir. Bu külliyatın üç yüz elli veya Saf bir adam bir gün bir kahveye gitmişti. Yanındaki masada oturmuş biri gazete okuyordu. Saf adam, ga- zete okuyana baktı. Tek gözü gördü. Saf adam bir müddet düşündü, ve sonra kendini tutamadı, sordu. — Affedersiniz, bir şeyi merak et- tim., Siz bir okuduğunuzu bir kere daha okursunuz değil mi? Z Neye? , — Şey affedersiniz, gözünüz bir tane de... U N Yeni Zelanda Yerlilerinin garib Selâmlaşınası Her yerin ken - disine göre bir ta kım âdetleri var - dır. Bazı memle- ketlerde el ile se- lâm verirler. Bir takım ülkelerde i- se dil çıkarmak i- tiyadı vardır. Ye ni Zelandanın Maori kabilesi arasında ise burun sürtüştürmek, — misafine en büyük ihtiramdır. Sabahları erken kalkmak büyük bir meziyettir İngilterede Siourey şehrinde ikamet eylemekte olan mühendis Benjamin Sef- ten her sabah saat 5,30 da yataktan kal- kardı. Hemen işe koyulurdu. Sıhhatini ve servetini erken kalkmağa medyun ol- duğunu söylerdi. Geçenlerde vefat eden mühendis va - siyetnamesinde erken kalkmaktan da bahseylemektedir. 18 yaşında bir oğlu yegâne varisidir. Bir hayli para bırakan mühendis, bir şart koşmuştur. Oğlu dahi kendisi gibi çok erken kalkacak, aksi takdirde noter onu mirastan mahrum bırakacak, mü - hendisin vasiyetnamesi şu cüâmle İle bit- mektedir: «Erken kalkmıyan adam servetini ida- 18 Kânunusanide Essex'de bir ba - rut fabrikasında bir infilâk vukua gel- nüz bu üç İngiliz delikanlısı eritmekte oldukları ve bir kaşığının kendilerini paramparçd etmesi yüzdeyüz muhak- kak bulunan mahlülleri kaynatmaya devamla işlerini bırakmamışlar, bu su- retle de daha feci bir kazayı önlemiş- lerdir. Bu sebeble de kendilerine «en yüksek cesaret ve Hyakat madalyası» Patates kabuklarından kâğıd Bundan birkaç ay evvel Almanyada bir mühendis patates kabuklarından kâ- Şd yapmak usulünü keşfetmişti. Mühen- disin bu keşfi çok kıymetli addedilmiş, patates kabuklarından kâğıd imali için Almanyada bir şirket bile kurulmuştur. Patates ve kabuklarından elde edilen sellülozdan çok parlak ve çok sağlam kâğıdlar yapılmaktadır. Patateg sellülo- zunun ağaç sellülozundan iyi olduğu kat'iyetle tesbit edilmiştir. Bu şirket Mart ayı içinde 10,000 ton kâğıd vermeği taahhüd eylemiştir.. 55 senelik arabacı Londrada elli beş senedir, tek 'bir ka- za yapmaksızın ve polisin hiç bir ihtarı- — Daima nazik, terbiyeli, dikkatli o - lunuz. Olur olmaz tehlikeli işlere giriş - meyiniz. Arabayı hızlı sürmek gize felâ- ket getirir. Kanaatimce, erkek müşteriler, kadın müşterilerden daha sabırlı ve daha iyi ve olan harb henüz başlamamıştır. Ve millt hedef, millf hırs, muvaffakiyet takdirin- de kazanılacak şahsi şeref ne kadar kuv- vetli olursa olsun ferdin hayatına veri - len kıymet henüz 1914 deki seviyeye Ç miyebilir, fakat gelip geçen hâdiselerde insanı düşünceye sevkedebilecek nok - Ekrem Uşaklığil dar tutacağı söylenmektedir. reden muhakkak ki âcizdir...» cömerddirler. | İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Bir arkacaşımız anlattı: ben de baktım. Yanımda durmuş olan bir mahâlle çocuğu, «Dün sabah saat yedi idi. Evimin önünden elbiseler! eski yüz kadar inzanı polisler götürüyorlardı. Yarım saat sonra sokağa çıkmıştım. İkinci bir kafile daha göründü. Gelen ge- çen dürmüş bakıyorlar, onları birbirlerine gösteriyorlardı, İSTER ıN"Aı»_ı.. ls_'rER İNANMAL ben sormadan izahat verdi: — Bunlar pisler, Pislilerin, bitlilerin temizlenilmesinin hüzümuna inanıyo- ruz. Fakat onların halka teşhirinin doğru bir hareket oldu- ğuna inanmıyoruz. Ey kari sen: bitller, hamama götürülüyor.» Sözün kısası — sese— Elli Türk büyüğü İ £. Ektam Talı h 1 illi kütübhanemizi, bedii ve küt türel bakımlardan birçok, güzel |neşriya tile zenginleştirmeyi gaye edil” miş olan muhterem meslekdaşım Sedad Simavinin (Elli Türk büyüğü) adındaki son bediasını sonsuz bir zevk ile ele alıP tetkik ettim. «Meşhur adamlar ansiklopedisi» ni bilgin ve gayur mürettibı, arkadaşımı? İbrahim Alâettin Gövsanın emeği ile S& | dadın eşsiz zevki selimi ve ressam Mü * nif Fehimin yüksek san'atının bir arayâ gelmesile vücud bulan bu mükemmel €© ser muhakkak ki son senelerdeki neşri * yat külliyatımız arasında paha biçîlmeÜ kıymette bir incidir. Kitabın tertib, tabı ve prezantasyonü Türk matbaacılığındaki tekâmülün canli bir ifadesidir. Sedad Simavinin bıkmağı usanmaz bir azim ile Babıâli âlemindi kurup yaşatmağa muvaffak olduğu (Ye digün) müessesesi şimdiye kadar biZ€ birçok eserler hediye etmişti. (Elli Türl büyüğü) o eserlerin'şaheseridir. Bu nefis albümün içinde kendilerinö yer bulan elli büyüğümüz de bundan iylı bundan daha bitarafane seçilemezdi. Baf husus ki ebedi tarihi baştan başa bü * yükler ve büyüklüklerle dolu necib bif Mmilletin gelmiş, geçmiş mefahiri arasın * dan böyle bir intihab yapmağa kaîkışma! ve o intihabda da muvaffak olmak el * bette pek ağır, pek çetin bir işti. İbra* him Alâettin Gövsa, Sedad Simavi il€ elele vererek bu işi hakkile başarmıştır. Hele kitabın sonunda Mehmedciğif kahraman varlığına bir yer verilmekle ulu milletimizin kül halindeki kıymet V€ azameti de tebcil edilmiş oluyor. Filha * kika o nihaf sayfa, meçhul Türk askeri * nin kültürel sahada dikilmiş ikinci V8 manevi bir abidesi gibidir. : Çocuklarımızın, gençlerimizin ellerine verecek kitab bulamıyoruz deyip de gar“ bın yurdumuza durmadan yağdırdığı me0 | mua ve eserleri kapışan yurddaşlarımızfı. | (Elli Türk büyüğü) o derdden kurtaracak tır. Ayni zamanda Türk tarihinin bir ne“ vi yardımcı kitabı olan bu nefis albümü umumi ve husust kütübhanelerimizd? mutlaka bulundurmalıyız. Çünkü bilgisi şu veya bu sebebden ötürü zayıf kalmif olan kültür ve malümat teşnelerimiz€ büyüklerimizden hiç olmazsa elli tanesi” ni bu suretle, hem yazı ve hem de re * simle tamıtmış, tarihlerin tacı olan milli tarihimizin gerekli bir pı'opagandası#ı yapmış oluruz. : Kitab şimdi önümde duruyor.. seyrin * den kendimi alamıyorum.. yazı ve ne$ş* riyat âleminde haşrolmuş bir insan içill böyle bediaların temaşası ayrı bir zevk oluyor. Bu zevki ben, bugün için içilir doya doya tatmaktayım. | İbrahim Alâettini, Sedadı ve Münifl candan tebrik ederim, Sade tebrik ile kaî'f_ mıyacağım: Kendilerine irfan namına e!’*l samimi teşekkürlerimi de arzediyorum. 6. ELeeı» (îa.lıjl 'î 'Yeni zelzeleler Amasya 15 (A.A.) — Dün Amasyvjç nın Vayar ve Ilısu nahiyelerinde sadğ 15 te oldukça şiddetli bir zelzele ol F müştut. Hasar yoktur. i Zile 15 (A.A.) — Şehrimizde Sal akşamı iki hafif, Çarşamba günü k saat 15 te 3 saniye süren oldukça gidr detli bir zelzele olmuştur. Hasar yok * | tur. B TAKVİM ŞUBAT Ş Rumi sene Arabi $ 1356 16 ımm A Ş;;* Resmi sans Közcü Ç| 1940 101 CUMA GÜNEŞ İMSAK s 101 Muharrem (— 5 6 | 55 5 |16 ı |8 7 ı | s8 Oglu İkindi m Yatsı ”| $. |D.İs. |D.İs. İb. İs. (D. B g. Jız |28 |1 (azlar Das | 10 | 14 v. | 6 45 ) 9 (s9li2 —| 1 ( s2