16 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

16 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BON POSTA DEDEBİYATI | Karagöz asrileştirilebilir mi, bunu yapmak doğru mudur? Yazan: Halid Fahri Ozansoy Çocukluğumda hayali Kâtib Salih E-/ çalışıyor. Kısaca arsusu ve iddiası çu -|bir kıymete malik oluşu da bundandır. fendinin oyunlarını zevkle seyrederdim. |dur: Bilhassa gazetesiz devirlerde efköri umt- Kâtib Salihin san'atındaki bir hususi -| Karagöz, tamamile Türk ruhunun sem İmiye denen elle tutulhaz, fakat gene yeli, karagözlerinin değnekleri ucunda böollerini taşıyan milli bir oyunumuzdur.İgizli gili hissedilir olan müessesenin ye- bir ufak el hareketile öne, arkaya derhal FONDA nükteleri ve ince henikilerile İrini pekâM tutabilmiştir. Halbuki şim - dönebilmeleri idi. Ondan evvelki kara -'halk tabakalarını eğlendirmiş, en açıkldi... Gazete, kitab, sinema ve radyo a25- gözcülerde Ise, değneğe takılı olan deve bir çekilde «efkâri umumiye» nin yerini İ rında karagöze bu vazifeyi vermekle bal- derileri yalnız perdenin bir tarafına ba- tutmuştur. Fakat karagöz oyunu, bugün, İkın eski asırlardaki alâkasını aynile u - karlar, oyun icabı arkalarından gelen di- asrın düşüncelerine ve inkılâbın umde -İyandırmağa tamamile imkân var mıdır? ğer tasvirlerle başlarını acayib bir şe -'lcrine göre yenileşmeli, asrileşmelidir.| Hele karagöz oyunlarını modern mevzu- kilde geriye doğru oynatarak konuşur -| Yeni tipler, yeni modeller, yaratılmalı|lara çevirmek, karagöz tiplerini klâsik lardı. Kâtib Salihin icadı ise, hiç şüp- va bugünün hakikatleri perdeye aksetti-| şekillerinden çıkararak bugünkü insan i hesiz daha tabii bir şekle meydan ver - rilmelidir. Ancak işin güçlüğü, karagöz | nümunelerine benzetmek bir haylice ima- mişti. Maamafih Kâtiş Salih yeniliği bu! şekillerinin ve malüm olan oyunlarının | nasız düşmez mi? Eğer bu iş o kadar ta- kadarla da bırakmamıştı. Âdeta, Manok- bu modern tarza dökülüşünde hayal per- bii ve kolay olsaydı, meselâ Fransızlar - — yan'ın «Osmanlı dram kumpanyasıs n -İdesinin mahu olan esrarlı ışık ve gölge da klâsik kukla oyunlarında böyle asri.) Doktor olalı otuz sene geçmiş, yaşı el daki dekorlar gibi salon, bahçe vesaire âlemini bütün şiirile muhafaza edebil - likler yapmağa pekâlâ teşebbüs edebilir-(li beşi bulmuştu. Ondan daha çok genç! gösterecek surette tersim olunmuş per - mektir. Bu şiire ihtiyaç vardır, çünkü 8“ lergil Halbuki Gignvle âsirlarca evvel |doktorlar meşhur olmuşlar çok para ka- deler asar, bu perdeleri hiç durmadan de- rema ektüaliteden doğan ve meticesi İF-ne ise gene odur, mevzuları ne kadar zanıyorlardı. Fakat o kenarda kalmıştı. ğiştirir, hattâ «Karagözün eczacılığı» gi- ticalen nükteye dayanan bu milli san'a-| klâsik ise tipleri de hep o gekilleri mu-; Hastası azdı, şöhreti hiç yoktu. Fakat © bi yeni bir takım oyunlarlâ medern roü- tın yerini hiç bir zaman tutamaz ve tutâ- hafaza etmektedir. Ekseriyetle perdeic-|hastam çok olsun, meşhur doktorlar a - MİN A amk | Gen Yazan: İsmet Hulisi EEE) Şubat 16, ii dokloru zeki, benim gibi dâhi değilsin ki any bilesin. i * Doktor kapısının üzerindeki levhayf söktürmüş, yerine yeni bir levha astır * mıştı: ellifliği modern karagöz rejisörlüğüne ilâveden çekinmezdi. Bunun içindir ki, ona, eski karagöz meraklılarının bu ye- #nıyacaktır, Fakat karagöz perdesine e -İrinin eb'adı bile değişmemiştir. Büyük lektrik ışığını aksettirmeğe kalkmak da tiyatro sahnelerinde oynatılan kocaman hatah bir iş olur. Çünkü o zaman da, Üt- kuklalar bile aşağı yukarı hep ayhi tip- niliklerinde hak vermediklerini de sık rek mum ışığının bütün esrarlı masal Ve Jerin birer ağrandismanından başka bir mik işitirdim. İçlerinde bütün bu yeni - rüya #lemi ortadan kalkar. Ancak, bunla” şey değillerdir. Maamafih bunlarda oy- Biklere karşı «bid'at» kelimesini kullanan rı muhafaza etmekle beraber, karagöz ©- natılan bir kısım daha yeni oyunlara da lar da vardı. Bu kelimenin manasını ise yunlarına ve karagöz tiplerine -asri bir bakın! Bunların bile ekserisi klâsik İtal- ancak bir haylice büyüdükten sonra biraz şekil vermek zamanı da çoktan gelmiştir. yan veya Fransiz operetlerinin kuklalaş- anlar gibi olmuştum. |Bu yapılırsa, karagöz yeni baştan sevi -İmiş şekilleridir, ötesi gene cennet, ce Sİ Şimdi Kâtib Salihin karagöz oyunları, len, aranan ve aranması lâzım gölen bir hennem vesalre dekorlu Denle hayalâ - bende, çocukluğumun tatlı hatıraları ara- san'at olarak görünür. Bu san'atın mili çıdır, Buna mukabil, klâsik kuklanın ko- mında kalmış, yarı müphem, yarı canlı bir kıymet oluşu da, ona bu cepheden ay- cakarısı, jandarması, Polişinel'i (yani bi- ve ışıklı bir takım şekiller, sesler ve rıca bir derinlik ve incelik verir. İzim tulüat kuklalarındaki tabir ile İbişi) mağmelerdir, Nağmelerdir, diyorum, çün-| İşte aklımda kalabildiği kadar İsmall vessiresi hiç değişmemiştir. Esprileri, kü o zamanın en meşhur saz takımları Üstad karagözcünün oyunundan evvel ve oyunundan sonra perde aralarında en gü- zel peşrevleri, saz semaileri ove en &ğr şarkılar: çalarlardı. Perdede kanto ve balet hayalleri oynatıldığı zaman da, pi- başlıca fikirler... Şimdi bu fikirlerden sesleri hep ayni klâsik tarzın devamıdır. yalnız biri üzerinde bilhassa durmak is - Demek oluyor ki, karagözde de onun| #iyorum. mazi karakterini atmakla iyi bir şey yaz) Bütün karagöz oyunları, karagöz tip-| pılamıyacağını iddia etmekle hügün pek leri gibi, klâsik birer hayat sembolü de-! yeni bir fikir de ortaya sürmüş olmuyo-| yasanın belli başlı ve dudaklarda dola - öi) midir? Geçmiş asırların halk ruhunda 'rum. Yalnız bilinmez, Belki ben'aldamı - şan kanto havaları da gene bu seçkin 602 yaşıyan bütün sevgileri, kinleri, ıztırab yorumdur. Yalnız merak ettiğim, başın- heyeti tarafından çalınırdı. Ne İse, bü ye neş'eleri, muhtelif mükteler ve zara - dan ışkırlağı atılan karagözün meselâ si-| hatıralarımı geçeyim de bugüne gele - detlerile bu oyunun mükâlemelerinde Jindir şapkalı bir tasvirinin halk üzerin-| yim. İcanlanmamış mıdır? Ve nihayet şurası de nası! bir tesir fera edeceğidir? Ben! Bugün de karagözie bir yenileşme, bir hakikat değil midir ki, karagöz oyu- kendi hesabıma buna ihtimal kahkaha - hattâ daha derin ve esaslı bir tabir İle nu, serbest münakaşanın imkânsız bu -/larla güleceğim, çünkü fırak giyip asri -| bir asrileşme iddiası var. Tez vâk:â pek Junduğu mutlakiyet devirlerinde her -|leşerek Taksimde matbust balosuna gi -! yeni değildir, fakat bu defa daha ciddi günkü hâdiselere karşı istihza ile ken -'den bir karagözün hayali karşısında baş-! bir surette ele alınmış gibi görünüyor. disini belli eden birer tenkid ve hezel|ka ne yapabilirim? Fakat bu gülüş, biraz! Bu cereyanın başında da sosyoloğ Bal - vesikasıdır. Halk ince veya kaba bir nük- acı bir gülüş olması da muhtemeldir. tacıoğlu İsmall Hakkıyı buluyoruz. İte içinde, kıvrak ve cinaslı bir telmihin | Hâsılı benim kanaatim şudur, karagöz ta- Baltacıoğlu İsmail Hakkı, tam bir mü- kenarında gizli olan başka bir fikre gül -|mamile millt bir oyun olarak eski halile mevverdir, âlimdir, müdekkiktir, ayni mektedir. Bu fikir, bazan bir hisle de| kalmalıdır, içinde terakki ve tekâmüle İrasında en meşhur olarak tanmsın İsti - İyordu. Mektebden çıktığı andanberi emelleri hep bunlardı, fakat bir türlü nail ola - İmamıştı. Bir gün Bab:ili yokuşundan geçiyor- (du. Bir külübhane camekânında genç nesil ediblerinin çıkardıkları Gir, Anafor, Bu dava yeni başlıyor, isimli mecmua - ları gördü; merak etti: — Acaba bunlar da nedir? Kütübhaneye girdi: — Tanesi on beş. Dediler, kırk beş kuruşa kıydı. ner ü- Hakkı Baltacoğlunun o konferansındaki | mevzu hattâ mükâleme tarzları ve|çünden birer tane aldı. Evine gittiği za- ları, | iman okudu: — Fevkalâde! Dedi, © okürken kırk beşlik karısı da okumuştu: — Beğendin ha? — Evet beğendim, zekâmı beğendim, dehamı beğendim. Karısı sordu: — Sen de mi böyle şeyler yazacaksın? — Hayır fenni tababette bunlar gibi hâreket edecek, meşhur olacağım. — Bir hasta geldiği zaman ona bunları mı okuyacaksın? — Hayır canım bu usulde hareket e - deceğim. — Anlamadım. — Tabii anlamazsın, sen benim gibi emma ğunu görürler, Sadece bu bilgi, karagözü zamanda san'atkâr ruhludur. Onun için, karışır. Âdeta milli bir kaynaktan halk bu şahsiyetten çıkacak olan herhangi bir tabakalarını şarsa sarsa akıp giden bir fikrin de oldukça değeri vardır. Hattâ o sel halini alır. Bu sel, umumi bir kahkaha fikir bize şu kelimeyi bile sarfettirse: | içinde boğulan muztarib bir kütlenin duy sed çeken fikirler varsa onlar pekâlâ de-| sinemanın karşısında bütün yeni nükte-| Biştirilebilir. Fakat anl karagöz, halk a-'ler ilâvesile ve aslından uzaklaştırarak damıdır, halkın ruhundan doğmuştur, o-| yenileştirmekten bin kere daha hayırlı - «Genç nesil doktoru». Bir hasta geldi. Doktor hastayı gör. görmez memnun oldu, — Sizi muayene edeyim, hastalığını derhal teşhis eder, ve tedavi ederim, Dedi. Hastayı oturttu. Kendi de karş sına oturdu, — Lütfen ayakkabınızı çıkarın. Hasta şaşırmıştı: — Fakat doktor benim hastalığım ay Bımda değil. — Olabilir. Ben nabzınızı dinliyeceğiM Hasta bileğini uzatacak oldu, Doktor | — Olmaz, olmaz, dedi. Böyle nabız Ji lenmez, siz de o cahillere mi inanıyor “| sunuz? — Ya nasıl dinlenilir? — Ben size ne söyledimse, onu yapıfk çıkarın ayakkablarınızı, Hasta ayakkablarını çıkardı. Doktof | da ayni şeyi yaptı. İl — Ayaklarınızı uzatın. Hasta ayaklarını uzattı. Doktor da zattı. Hastayla doktorun ayak parmak * ları birbirine değdi. Doktor il saatini çıkardı, burnuna yaklaştırdı, y&* | rum dakika saati kokladı; — Nabzınız fazla atıyor, dedi, Ayak * kabılarınızı giyebilirsiniz, bir kere dö kalbinizi dinliyeyim. — Peki doktor. Hasta, doktorun göğsünü dinliyeceğisİ İzannediyordu: İ Doktor hastasına eğlenir gibi baktı: — Zahmet etmeyin kalb göğüsten dim lenilmez. Siz bana burnunuzu uzatın. — Anlamadım doktor? v | bayret! Üstadın geçenlerde radyoda karadöz gusudur. İşte bunun içindir ki, çok defa, geçmiş devirlerde karagöz oyunu, tıpkı, nun eski devirlerle istihzasını olduğu gibi bırakmak bilhassa şu cepheden fay- dalı olur; bugünkü ve yarınki nesiller, hakkında bir konferansını dinlemiştim. eski Yunanistanın büyük komedi dâhisi| saltanat ve Enderun efendisi olan haci- Öyle sanıyorum ki, şimdi, e konferan -|Aristofan'ın komedilerindeki içtima! ve |vadın karşısında bir halk adamı olan ka- sındaki tezini hakikate ulaştırmak Babamın gözleri kapanırken. benim gözlerim açılacak., kapkaranlık, yarını daha zifiri bir ömrü sürüklemeğe mec- bur olacağım, Bu, değer mi?.. Tarık olsaydı. belki. ömrümü ona vaktedecek, onun için ( yaşayacaktım. Şimdi.. 'Tarıkm ânnesi, işin kolayca hsdle - dilmesinden, benim en küçük bir iti - razda bile bulunmamdan fevkalâde memnun çıkıp gittikten sonra, kapının dizine çöküvermişim. Kendimi hiç bil- miyorum.Emektar hizmetçimiz Hafize kadın merak etmese imiş, kimbilir da- ha ne kadar orada baygın kalacakm: - şrm. Bu darbe hepsinden çetin oldu. Yahud birçok darbeler yediğim için, buna tahammülüm kalmamış. Çok çok ağladım. Gözlerim kıpkızıl oluncaya, altları morarıncaya kadar.. Beni istemiyorlar, beni oğullar; lâyık bulmuyorlar. aile e ime bu izdivac mâni olmağı düşünüyor - lardı, Öyle ya. ben babası katil, an - nesi fahişe bir kızım. Beni temiz, lekesiz ailelerinin içi- ne alabilirler mi hiç?. Onları büsbütün haksız bulmadım. Tarık, iyi tasavvurlarile müvazi ola- Tak hazırlamamış demek ki.. eğer onlar TTarıkın ciddi arzusunu daha evvelden bilmiş olsalardı bir an evvel harekete)tediğimi söyledim. İkna etmek güç ol- «Son Posta» nın tefrikası: 33 Ce SEE CENNETLİK geçerlerdi. Tarıka kızmak mümkün mü?. Gene ve derhal affettim. TTarıka kisa bir mektub yazdım. Bazı sebeblerin beni evlenmekten menetti- ini, bunları öğrenmiye kalkışmaması lâzım geldiğini, artık onu beyhude oya- lamamalk için bu mektubu yazmak mecburiyetinde kaldığımı — anlattım. Beni #ramamasını, beyhude yere an- laşmak. hiç olmazsa merakmı tatmin etmek arzusile konuşmıya çalışmama- sm rico ettim. Babam, bu sıralarda henüz hapisa- yede bulunuyordu. Ziyaret günleri köyden inmenin müşkülütini. köyün youhitimiz olması münasebetile çekti» ğim sıkımtıyı, 6 evde eski güzel günleri hatırlıyarak müteezzi olduğumu söyl yerek babama İştanbula taşınmak is. için İsiyasi mahiyete bürünebilmiştir. Mâşeri| ragözün ne ince istihza okları savurdu - ev buldum. Tarık izinli çıktığı gün bizi köyden taşınmış buldu. Kimseye adre- simi vermedim. Bir dahada Tarıkı gör- medim. Tarıkı kandırmak, ailesinin müma- neatı hilâfına onunla evlenmek. İstan- buldan uzaklaşmak işten bile değildi. Tarıkın bana hakikaten içten bağlı ol. duğunu. beni, benim onu sevdiğimden daha çok sevdiğini biliyordum. Fakat buna tenezzül etmedim. Bir ananın, bir babanın endişesine, iztırabıma işti- râk ettim. Haklı buldum onları ,.. Babamla öyalanıyorum. Tedavisine evde devam ediyoruz. Bu çok mâsraflı|; oluyor.. ne ziyanı var?. Babamın bir Rün yaşaması benim için büyük bir saadettir. Onu bir gün fazla yaşatmak için elimizde, avucumuzda ne varsa hepsini harcamakta bir an tereddüd dır. Maamafih daha son sözü söylemiye « lim de neticeyi bekliyelim bakalım. Kim bilir, belki Baltacıoğlu iddiasını isbat e- der. O zamen da, dâhi diye onun ilk e- ini öpenlerden biri ben olurum. Halid Fahri Ozansoy kızdım. Fakat ona | madı. Çemberlitaşta üç odalı küçük birİetmiyeceğim. Nasıl olsa onun arkasın. dan kalacak değilim! İKİNCİ SAFHA 4 Haziran Aylar var ki elime defteri almadım. Nasıl alabilirdim ki, babamın başın- dan bir dakika ayrılamaz hale gelmiş- tim. İkinci bir felç darbesi bu sefer ba- bacığımı konuşamaz hale getirdi. Artık kendine kat'iyen malik değil. dekter üstüne doktor getiriyorum. Hergün doktor ilâç Parası, en az'on lira tutu. yor. Köydeki köşkü sattık. Bu para da bitmek üzere. zaten fazla bir şey ge- İirmedi. tecrübesiz, saf bir genç kız mi böyle işi hiç. kapatıver- yacırmz olduğunu biliyorlar- dı. Köşk satıldığı için yüreğim sızladı. O. son hatıraydı. Genç kızlığımın en mes'ud çağları onun içinde geçmişti. Geri kalan eşyaları da İstanbula indir- — Yani burnunuzu yaklaştırınız. — Efendim. — İşte şimdi durduğunuz gibi duru Doktor eline çigara ağızlığına ben: bir âlet aldı. Aletin bir ucunu hastanısi| (Devamı 11 inci sayfada) diğim gün, köye gizlice veda ettim, AK şam olmuştu. Köy karanlığa gömülüyof du. Hor zaman Tarıkla beraber sanda! açıldığımız denize uzun uzun baktır Beraber dolaştığımız okoruluğu. akşamları uğradığımız küçük kahve! denize girdiğimiz kumsalı hepsini ker teker dolaştım. Hepsinde de gö lerimden birer damla yaş süzüldü. Tar rikı yanıbaşımda, beraberiz sanıyor”. dum. Sesini duyuyordum onun: z — Yalvarırım Güner, dudaklarım bana veri... — Olmaz! Diyorum! Yalvarıyor: — Bu kadar zalim olma Güner-, Tarık, Tarık, o kadar istediğim de seni unutmıya muvaffak olamı rum, Senden esirgediğim dudal gene senin için saklamıştım. Gene sak” ıyorum, onlara hiç bir erkek değe yecek... 11 Haziran Babam bugünlerde biraz iyice.. il“ nalı bir tedavi onu hissedilir iyileştirdi. kendine getirdi. Fakat böy" le devam ederse, birkaç ay sonra mizde on para kalmıyacak... Babar hastaneye vermiye razi olamam. Çalı#” mak kararını verdim, Mükemmel 1is8$ biliyorum, Kollej mezunuyum. i 5 (Arkas var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: