Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
SON POSTA Bir günde 500 bi nliralık ihracat yapıldı Dün muhtelif memleketlere 500 bin liralık ihracat yapılmıştır. Bu arada Bel- çikaya 500 ton arpa gönderilmiş, İtalya- ya!bownhndyı.msçifttorik,loo bin Sayfa 9 «Son Posta» nn tarihi tefrikası 142 BİNBİRDİREK ATAKHANESİ — “Son Posta,, nn Hikâyosi wi İ At elbisesi j — Çeviren : Nimet Mustafa Eldiven almak İçi i elde edeceğini söylüyorum. Erib kıyafetli u:çm- ge S e İniye aa gel S0 Daaanedenboti hayalinde yaşatıp bir | UO Kepek ve fazla miktarda yumurta, Gbetti Erkek a1 sift nazarı diıhtıı:ı: bim son moda kadın olacağı- | Pohud, kuzu, koyun, keçi ve oğlak deri- razan: Reşad Ekrem M tmışlık = saç 3Ş MM’ ee y wkiden !ıırı.ıı'yııııııu;ü çekirdek sevkedilmiştir. Der en Ş kendine yakışmamakla bera-| arzu ettiği ve fakat yapamadığım her şe- v şiteea sez ae ama ır o Sİ a 2A Dik S 't İyt wmmıü_:q'&mmkuhnenmk %"hmnım—umom- beğendiği modelleri gazetelerden keser- Bum'. irimşredi - di. Hiç biri yapılmamıştı. Bu modelleri | , « Almanyaya da eski taah-| — Vallah Tayyarzadem.. benden sanal — Benim kimsemn yoktur.. — Bana l&tkldmm Ş » ŞAĞA aa İYe n eeğlnek Ble ter- u:hm mküo!uk ;;:kğ bin .lırı_lık ve|nasihat kendini gözet... Hüseyin Efen -! şimdi güzel ablam bakar... Men bakiye 'm:', "'""_.—,mç i:ıü'ü- zide hepsini diktirdim. Bunların içinde | » | a beagiğerily edilmiş, bir |diden akçe ve kese almak için seni de kal| — Sehbâ kalfa mı?. Yaşına hiç uymıyacak şekilde | — » odeller var. Terziler bile gördükleri Birl P YELERA eeti Snbilasakir » v »| dezirder derink Beçi — Sehbâ kalfa... :oıyf:ımn%w*m“'m Meselâ 1880 senesinde J.P_ vapurile ithalât Tayyarzade gülümsedi: — Seni ben alsam yanıma, gelir mi - m_n*dyümmm-mwumhşhkmmma. ni eşyası geldi kı;menîummgbiükümgdn!_ Onu büsbü limanımıza Japon bandıralı Ha- rmazlar korkma... Hüseyin Efendi| Çocuk gene cevab vermedi ülü Bana tün gülünç yapıyordu. | 1892 de gene kibar bir kadının yazlık ro- İbürle v gea e a pareB eçi b M T medi ve gülüm- dyord; mMmW&M&WWEMĞM R&dın ö Ş Kadın yanımıza zaman: Caklardı kmu'“MMh"'m_senlmdıb::llerkm.m&yöbı- - Bu kadının her halinden öm - B A a li Kirde bir kere bile ata binmemiş olduğu | © arkadaşlık. etei, 5 z :ur“şıhyo,.du_ Ktt İlne Yapaktak © peyini vereyim. —— di acaba? Kadınla kalmıştık.. arla meşgul olan terzi sordu: — Beni bu kıyafette gülünç buluyor - eıır dam VAmazon at roblarımı mı ter-|sunuz değfl mi? ederler, yoksa külot mu? — Estağfurullah Vabı erkek verdi: — Yok hakikat böyle.. Tuvaletim, gi- değîr Madam şimdiye kadar ata binmiş dir, yeni binecek, uzun bir amazon tiz, —3 iyi. Mor kumaşı da tercih ede- | .,:ğğ top kumaşlar arasından bir ta - ö kbCZendiler. Kadiın ölçü vermek ü- leri apısı aynalı odaya girdi. Eldiven- _thn“ Bgösteren yavaşça fısıldadı: ErkAn ladımız ya, yeni zengine, Üler; ek fısıltıyı duymamıştı. Fakat ken- a goz T bahsedildiğini hissetmişti. Ba- Yürüt ğdı.m attı. Onlar hakkında fikir ö €n bir bahane ile uzaklaşmıştı: qığuğ“u adam size sonradan görmeler ol- Zu söyledi değil mi? tm (VI hayır, ben gayet iyi hisset- Çünkü bu ilk defa vaki olmuyor ki! Vardı. Uştum, Onun söylemek ihtıyacı B o Pit âdamık, geliç Ve güzel bit Karili » Ve onun arzularını yerine getire- rıbdlî—'üoıııdamıç,—inııe büyük bir ıztı - : Tam yirmi sene yoksuzluğun her bi | pay, yinişim yaşıma göre gayri tabil. Bunu bi onun saadeti için katlanıyarum. Genç ol- duğum zaman kocam beni istediğim tarz 'da, istediği tarzda giydirebilseydi, ne bü- yük sevinç duyacaktı. İstediğim, istedi- ğ tarzda giydiremediği için ne kadar ız- tırab çekti. Gençtim, düşünemiyordum. Ru yüzden ikide bir kocamın fakirliğini yüzâne vururdum. Benim evvelden is - tediklerimi kocam şimdi yapıyor, ve bu yüzden mes'uddur. Geç kaldığımızı bu yaşta böyle şeyler yapılamıyacağını söy- lesem, onun saadetini mahvederim. Ne çıkar, © mes'ud olsun da ben biraz gü- tünç olayım. lâmladılar. Kol kola yürüyorlardı. Er - kek kadına bir şey söyledi. Yavaş söy - lüyordu amma arkaları sıra yürüdüğüm için duydum. beni senin baban zannetti. Karısının ölçüsü alınmıştı. Odadan liyirum. ">kat ne yapayım. Kocam için, Kocası kasadan dönmüştü. Beni se - — Mösyöyle epey konuştuk, diyordu, Dey>; 5iîv « gördüm. Tam yirmi sene bana %m"ü gelmiyen servete doğru koş - Bendi Fakat ben servete koştukça servet €N kaçtı. Fakat günün birinde nasıl Sengin oluverdim. Olu ıztırabları benim ıztırablarım dık Edu. Bir şapka beğenirdi, alamaz- ü Bir küçük elmas hoşuna giderdi, ala- 2dik. Pazar günleri Bolonya orma* zon pi aa yürürken, at üstündeki ama- 'Çimi kadınlara bakardık. Karım sa- Yah * «Ne vakit biz de gengin olacağız>, Md da ebiz de zengin olsaydık» derdi. Zengin olduk; amma çok geç-. İkimiz ihtiyarlamıştık. Geçen günler geçti. Am:: geri getirmek mümkün olmaz ki. Bor., © Farımı aldatmak istiyorum. Kay- Lise müdürleri bugün toplanıyorlar sesinde bütün lise müdürleri İstanbul Maarif Müdürü Tevfik Kutun başkanlı- ğında mühim bir toplantı yapacaklardır. tin bütün liseler hakkında gönderdiği bazı yeni talimat hakkında müdürlere i- zahat verecek, tedrisatta vahdetin temin edilmesi kususunda müdürlerin noktai nazarlarını tesbit edecektir. Kültür işleri: Bugün öğleden sonra İstanbul Kız Li- Bu toplantıda Maarif Müdürü Vekâle- » re Cerr pamuklu mensucat, porselen, — bisiklet aksamı ve karabiber gelmiştir. Fındık ihracatında müşkülât çıktı İhrac emtialarımızın ihraç kıymetle- rinin birlikle tarafından tesbit ve ihra- catın bu kıymetlerin dununda olmaması I&zım gelmektedir. Ayın ll inde Giresun- da bir fındık ihraç birliği kurulmuş ve şehrimizde de bir fındık komitesi faali- yete geçmiş olmasından dolayı dış piya- salara gönderilecek malların birlik tara- fından vize edilmesi zaruridir. Halbuki birlik teşkilâtını bu dereceye getireme- miş ve bunun neticesi olarak ayın 11 in- den evvel satılan fındıkların ihracı gıra: sında bazı müşküller çıkmıştır. Bugün limandan hareket edecek bir vapurla ihrac edilecek üç parti fındık gönderilememektedir. Alâkadarlar dün muhtelif makamlara müracaat ederek ihrac işlerine müeesir olan bu yaziyetin süratle bertaraf edilmesini istemişlerdir. Polis'e; İskeleden döşen bir sıvacının bacağı kırıldı Balatta Çiçek sineması inşaatında ça- hşan sıvacı Kadir dün — müvazenesini kaybederek iskeleden düşmüş, sol baca- ği kırılmıştır. Yaralı tedavi edilmek üze- hpaş: ine kaldırılmıştır. Bir kadın komşusunu sopa ile yaraladı Aksarayda Sofular mahallesinde 12 numaralı evde oturan Fatma. komşusu Mürüvvetle kavga etmişler, bu esnada Mürüvvet Fatmayı eline geçirdiği bir sopa ile başından yaralamıştır. Yaralı kadın tedavi altına alınmış, Mürüvvet hakkında takibata başlanmış- tır. ! Bir tramvay ile otomubil çarpıştı Kadıköyünden Üsküdara gitmekte o- lan vatman Remzinin idaresindeki 4 sa- yılı tramvay arabası İbrahimağa köprü- sü civarından geçerken, aksi istikamet- ten gelmekte olan şaför İhsanın kullan- dığı 8 sayılı otomobille çarpışmıştır. Bu müsademede otomobil ve tramvay . S ee Bu toplantının neticesi, yarın hazır- lanacak bir raporla Maarif Müdürlüğü tarafından Vekâlete bildirilecektir. ehemmiyetli surette hasara uğramışlar- dır, kaza etrafında tahkikata başlanmış- tır. O sırada kahvehanenin kapısında bir çocuk belirmişti. On beş, on altısında es- mer bir çocuktu: Başında kırmızı keçe - külâh, külâhında oyalı bir çember, sır - tında mor bir mintan, belinde kırmızı yün kuşak, ayağında beyaz çuhadan kı- sa bir diz şalvarı vardı, bacakları ve a - yakları çıplaktı. Bu çocuk Midilli idi. Sehbâ kalfanın bu küçük aşk ulağı ü - çüncü defadır ki Tayyarzadeye geliyor- du. İnce yapısı ile kahveye ok gibi daldı, Tayyarzadenin elini öptü, sonra, Osman Dede ile o civarda bulunan birkaç kişi - nin daha elini öptü. Kemani Osman De- de Tayyarzadeye: — Bu güzeğ oğlancık kimdir?.. diye sordu. ç Tayyarzade, Sehbâ adındaki bir ka - dından kendisine iki defa aşk mektubu getirmiş olan bu çocuğun kim olduğumıı bilmiyordu. Adının Midilli olduğunu öğ- renmişti amma, bu isim de kendisine pek emniyet vermemişti: Hakiki bir addan ziyade İstanbul kopukları ağzile takıl -| * |mış bir lâkaba benziyordu. Fakat hiç te- reddüd etmeden: — Teyzem oğludur... Demiş ve Midilliyi kolundan tutup ya- nına oturtmuştu. Osman Dede çocuğa, İstanbulun geniş bir kısmında şöhret sal- mış olan hardaliyesinden bir tas ikram et | ti. Beş on dakika daha oturduktan sonra Tayyarzade evine gitmek üzere knlktı: Kahvehaneden çıkıncıya kadar Midilli ile konuşmamışlardı. Çocuk, salkımı!ı bağlı atın Tayyarzadenin olduğunu faı'-| kedince, koşmuş, hayvanı çözmüş, çocu- | ğun bu sevimli sokulganlığı, Tayyarza -| denin üzerinde iyi bir tesir bırakmıştı. | Daha evvel, pek kısa, hemen ayakta gö-| rüp konuştuğu bu çocuk ile, bu sefer,' daha uzun konuşmağa niyet etti. Bey - gire bindikten sonra Midilliyi de kolun - dan tutup terkisine aldı. Tayyarzadenin Şehreminindeki evi, kemant Osman Dedenin kahvesinden pek uzak değildi — Yarın seni tekne altına kapıyayım da gör... — Kapa be Tayyarzade ağam.. — Senin anan ve baban var mıdır? — Gelmem Tayyarzade ağacığım... — Neden be Midilli?... — Ben Sehbâ ablamı çok severim... du— Midilli, Sehbâ kalfa çok güzel mi- ir? — Bu gece bizde kahır mısın Midilli Yarın sabah bayram namazına götüreyim seni.. sana bayramlık yemeni, mintan, çevre alayım... — Kalırım ağacığım.. ben bugün sana zaten yatıya geldim idi... .. — Güzel ablam name düzmedi bu sa« fer... Var git Tayyarzademe, bayram gü- nü bizim sarayın önünden geçsin.. onum gül yüzünü göreyim.. dedi. — Biz Sehbâ kalfanın yüzünü ne za « man göreceğiz?.. — Güzel ablam dedi ki, Tayyarzadem ferman etsin, hanesine varayım, cariye O. layım, dedi... — Estağfurullah... Sehbâ kalfa henim başım tacı olaun, ben ona kul köle ola « — Güzel ağacığım.. yarın bizim sara- yın önünden geçeceksin ya... Tayyarzade gülerek: — Geçerim be Midillicik!.. — Sen çok yaşa henim güzel ağacığım, — Ne o.. hoşuna mı gitti... — Ben dedim ki güzel ablama.. sen ağ- lama, ben yarın Tayyarzade ağamı alır, sarayın önünden geçirtirim.. dedim.. be«s * nim yüzümü ak ettin güzel ağacığım... Tayyarzade evde de çok oturmadı. A- tını ahıra bağladıktan ve anasının elini öptükten sonra, Midilliyi aldı, bayram temizliği için Şehremini hamamına gitti. Hamam çok kalabalıktı. Hamamdan an » cak ezana doğru çıkabi!diler. Sonra Mi- dilli ile beraber evlerine yakın bir meğs cide gitti. Çocuk namaz kılmasını bilmi - yordu. Tayyarzadeyi taklid ederek na- maz kılan bu dikenli çocuğun içinde bir- denbire öyle garib bir değişiklik olmuş« tu ki, namazdan sonra mihrabiye oku « nurken küçük baldırı çıplağın gözleri ilk defa yaşarmıştı. Bu, Tayyarzadenin gö - zünden kaçmamıştı: — Ne oldun Midilli? : — Hiç ağacığım... Beni kardeşlik al (Arkam var) ÖD güzelliği, güzellik enstitüsünde ye- %Ühlldebubehdhtmmd" ia Selelim şekerim. Seven kadın her de ; Müktedirdir derler. Bunu sana ben |a Sbat edeceğim. Bu garib ve, açık ko- SS M -— — “Son Posta,, nın tefrikası :15| Sihirli göz komuşuyor! lıü: a m:rk;ıpl. Eşref Şenerin Yaşlı kadın sevinçle haykırdı: | .ö:;î:îhile evâ:n ken 'î"ğ y Iğîu”;ıı?f&n mama!,. l hlllîlıt kapaklarının hıdel"h;_ bü-| Merak içinde kalan kadın, Maryurayı tün Eüzenewek morluklarla, yakalayınca sandalyeye oturttu: Şmışti...* — Nedir bu piyango Maryora?. - a z İ .e ga “ ğîeg;n ;ljylm?l! AU « — Hay Allah şeni kahretsin; ben de İ Tn z para zannettimdi, .. AR dö“e“k':”i:_m. radyo| — Piyango bir defa çıkar anne; bu pi- dön%ekt[ yangonun ikramiyesi hergün bana isa - Gülüştük bet edecek... - Evet;"' "0 sözlerine şöyle devam| —— Nasıl şey bu, anlat bakayım?.. #tti: aa şöy Maryora, bir sigara yaktıktan — sonra SA çT sevinçten anlattı: ğ '"Rrak, hayummık?:dâ. Anne -| —— Çarşıdaki gazine yok mu?. Hani gü- tinin bo EREE Ş ş.mıbkîuh-ııwor— Pir, şupür öm&mmwümq'wğ;“_ 'a odadaki D K mgırb.qııaı o“apmm- *| — Bir haftadanberi geceleri hep ora- Annesi dayanamıyarak bağırdı: daydım... — Ne var Maryora, ne oluyorsun?. — Müjde mama!... — Piyango mu çıktı?.. — Evet, evet; büyük piyangol. riye ipanya ısmariryor. Keman çalan Yahudi kızma bir bah - zabiti âşık olmuş; her akşam şam - | Yazan: Zeynel Besim Sun İ— — Saksafon çalan bir Kleanti var; Rum mu ne?. — Aman Maryora, yüreğim kalktı; gu Türk kim, onu söyle... — Sabarlı el naneciğim; bir Türk © Kleantiye tutulmuş; yahud tutuldum zannetmiş... — Hiç öyle şey olur mu Maryora?. — Oldu işte.. Kleanti, her nedense, — Bak sen!... — Ya.. amma ne de iyi yapmış?, — Neden?. — Türk benim oldu da ondan... — Otele mi gittiniz?.. — Ne münasebet?. — Benim oldu dedin ya?... — Dinle mama; çok soruyorsun... Kleantiye tutuldum zanneden Türk bir hafta evvel gazinoda beni görünce çılgı- na dönmüş. — Kim söyledi?. — Türke hizmet eden kız, benim ar- kadaşımdır; e söyledi.. — Anladık; bunlardan bana ne?. — Sonra?. — Sonra hizmet eden kızı çağırarak «kimdir bu» diye sormuş. O da «Galasın eşrafından Bay Nikoleskonun kızı Ba - yan Maryora» dedikten sonra ilâve et - miş: Gealasta bunun kadar güzel, bunun kadar namuslu, bunun kadar-ciddi kız 'yoktur... — Aşkolsun kıza!.. — Ben de kendisine bir takım elbise vâüdettim. Biraz sonra Türk, hizmet eden — Kız da cevab vermiş: «Mümkün mü?, Romanyanın en aristokrat sınıfına mensubdur>... Fakat kapıyı büsbütün kapatmamak için ilâve etmiş: «Maama - fih garib tabiatli bir kızdır; isterseniz bizzat kendinizi takdim ediniz. Bu oriji- nalite hoşuna giderse sizinle belki konu- şur; gitmezse reddedilirsiniz..., Arkasını ona döndüğü zaman kız bana gözile işaret etti; kalktım, el yıkanacak jyere gittim. Arkadaşım, keyfiyeti baştan aşağıya anlatarak «aman Maryoral., Ken- dini şuna adamakıllı sat. Bahşişimi sa- kın unutma» dedi. Döndüm, yerime otur- dum. Fakat bütün ciddiyetimi takınmış- tım. O akşam öyle geç'ı. Ertesi akşam gazinoya gidince Türkün ayni yerde oturduğunu gördüm; bittabi görmemezliğe geldim. Hizmet eden kız, bana şampanya şişesinin içinde boayalı gazoz getirdi. Bir kontes gibi kurularak yız?»; helecan içinde cevab verdim$ «Sancım var dostum, kusura bıkmıı; he- rif ayrılırken kendisine elimi uzaftım, öptü ve bunu bir iltifat zannetti. Halbuki benim maksadım, Türke ne yüksek bir kontes olduğumu göstermekti. — Hınzır kız!.. — Hınzır kız ya.. gözlüklerini tak da bir defa alıcı gözile bana bak!, Maryora endam aynasının karşısına geçti. Hakikaten şaheser bir kızdı. Büulgar « dan, Yunandan, Sırptan, Macardan, U « lahtan, Türkten binbir güzellik topluyanı bu çehre, bu vücud, bu endam, betonar« me yürekleri bile bir saniyede hamura döndürecek nefasette idi. — Görüyor musun mama?, Galasta bes nim gibi kaç tane güzel kız var?, (Arkası var)