1 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

1 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Son Pasta, nın Hikâyesi “wummumaınz: Kabaha — aMNEEMNİb. Yazan: Nim ben çocuktur. o zamanlar yâ- Şımı şimdi kendim hatırlamıyorum am ma. o zaman geçen vak'a tamamile hi tırimda. Hani bizim ufak bir kara ke- dimiz vardı. Ufak diyorum baba çün- kü vak'anım olduğu gün ufak bir kedi idi. Sonra büyümüştür herhalde. am- ma büyüklük hali aklıma gelmi Çünkü kedi" tırlamam, vak'ayı ha- tırlamış olmamdanır. Hani ben o ka» ra kedinin kuyruğunu ç Ke- di de elimi tırmalamıştı. Sen eve gel- diğin zaman elimi göstermiştim; — Acıyor. Deziştim, sen benim elime bakmış: iştim. tırmalanmış Kedi tırmaladı ha. di di ben 6 kediyi yakalar, döverim Sen bunu söyleyince boynum müştüm. — Baba. diye yalvarmıştım, o be - i trmaladı amma kabahai © nun değil, benim de kabahatim van kuş nu çektim. ben kuyruğunu çekmeseydim. beni tırmalamıyacaktı. ” Baba sen bütün bu konuştuklarımı- m katırlıyor musun. bilmem. yalnız bundan sonrasını hatırlarsın. Çünkü insanlar gözleri yaşarmış bir halde yaptıkları her bhâreketi hatırlarlar. Sen beni kucağına alrış. yanaklarım» dan öpmüştüm. öperken yanaklarıma gözlerinden yaşlar damladığını setmiştim. Sen gülüyordun amma ben pene senin ağladık farkotmietim O zaman söylemedimdi. şimdi söylüyo - rum: Baba, gene ben çocuktum. Mekte - be gidiyordum. Bilmem neden sen ke- ni çok küçükken mektebe vermişti Bir gün ben mektebde yüzüme bir to- kat yemiştim. Hem tokadı atan kimdi biliyor musun. bizim sarı saçl:, sevim. Mi yüzlü bir genç kız muallimimiz var- d. Hatırlamadın mı baba... Hatırkıya- caksın. Konuşurken hep gözlerinin içi gülerdi. Hani sen beni almak için arada sıra“ da mektebe geldiğin zaman sana ben - der bahsederdi. Ne iyi kızdı 6. ben 6- Bu ne severdim. O da beni severdi ba- ba.. Bir gün o beni musilimler odasına götürmüştü. Her z4man götürürdü ya, masasına oturtmuştu. Masasının üze - rinde bir resim duruyordu. Bu bir genç erkek re: idi. Nasıl oldu. ne - den aklıma geldi bilmem, resmi kap - tım ve yıritem. Oda bana ser sert bakmıştı, Ben şülmüştüm. Ben gülün- ep de yüzüme bir tokat atmıştı. Ağla maya başlamıştım. O da ağlıyordu. Ben tokat yediğim için deği resmi yırttığıma pişman olduğum için ağlı - yordum. O da kimabilir belki bana to- kat at için ağlıyordu. O aksam evde muallimin bana to şim- Hulki Soyer oda kapısından görünür görünmez annesinin, karısının ve kay- nanasının müşterek feryadlarile karşı Taştı: ” — Ben çekemiyeceğim?. — Ben bu evde duramam! — Ben kızımı sokakta bulmadım!.. Alıklaşırak bir müddet eşikte durduk- tam sonra, Hulki Soyer, iki kolunuda havaya kaldırarak «durun» işaretini ver di. Gene işaretle hepsine de oturmaları Yizumunu bildirdi ve evveli annesine dönerek sordu: ; — Ne var anre, Dn? o'du?. Karsile kaynanası bu tercihe isyan e- derek bağırdılar: yi — Evvelâ bizi dinlemelisin!. ) m. Zavaltı Bayan Vasfiye derdini dök- meğe bazırlanırken oğlunun: — Sen suş anne; evüeli onlar söyle- #inler, sonra sana sorarım. i 2 Yütabile karşılaştı. Maryora isyankâr bir tavırla kocasına bağırdı: Ben artık seninle yaşıyamam Tvl- ki anladın mı?. — Benimle yaşıyamaz mısın?. Ben sa- na ve yaptım Maryora”. — Sen bir şey yapmadın, fakat annen yaptı — Ne vaptı?. 5 — Daha ne yapacak Hulki, yapacak? Bu adi, bu alçak, bu beyinsiz, bu sürtük kadın... -—- Rica ederim Maryora; daha ne annemdiri. his - Te sy t bende t Mustafa AMME | kat attığını söylediğim zaman sen bir- denhire: — Tokat m att. İye bağırmıştın ben, bükmüştüm. Ve bütün olan anlatmıştım — Kabahat bende baba, demiştim. Hatırlarsın baba, gene beni <ucak- lemş öpmüştün. senin de böyle 23 - marlarda hen gözlerin yaşarır. Gene gözlerin yaşanmıştır Baba mektubunu okurken hep bur indüm. senden başka (bir #adınla arsa, kocanı bırakır yanıma ge- lirsin.» Diyorsun. peki amma baha kedi e Vimi tırmaladığı zaman kabahat benim #il miydi? Muallim bana tokat at - » zaman gene kabahat bende değil » bu sefer de gene (kabahat! İbende ise. baha, kocamı sen benden İdaha iyi tanırsın, gerçi okumuş, gerçi çok mazik. gerçi çok iyi bir in - andı. Fakat bir kusuru vardı. Kusur mu? Kim bitir. onun bu tarafı kusur da addedilebitir, meziyet de. | Öyle ya, bu asır. rısmdan baş -! kadınla, şurada burada (deği! evinde, misafir olduğu bir evde! maktan çekinmek. bütün evli er- kadırlarla şakalaşırlarken, on- ra karışmayı ayib saymak bir hakı- wa kusurdur. Fakat bir bakımdan du! yet. ben. kabsbat bende baba, n bu huyunu bir küsur adet -| miş Ve onu misafirler gittikten son:a ikimiz yalnız Kaldığımız zaman evimizde ayıblamıştım, Misafir oldu - #umuz evlerden çıktığımız zamsn 50 - sta alaya başlamıştım. Kaç kere a- fadım. kaç kere eğlendim bilmiyo - rum. Artık bize gelen bütün misafir kadınlara iltifatlarda bulunuyor, on - larla şakalaşıyordu. Dostlarımızın ev- lerinde tanıdığımız kadınlarla çok ça huk dost oluyordu. İşte bu arada Me lâhat hamm karşımıza çıktı. Bir dost evinde tesadüf etmiştik. Bize geldi. biz İona gi'tik. Daha sonra sana yazdığım mesele, Melâhat hanımı kocamla bir otomebilde gördüm. Hayır baba, senin yanma gelmiye - ceğim. kabahat benimdi. Kocamı tah- k edev ben olmuştum. Şimdi hatamı anladım, Kocama ağır bir şey söyle - medim. Sövliyemezdim ki. sadete 6 ikaz ettim. Hem izzeti nefs almadan, kocaları yanında zâ nı belli eden kadınlar gibi ağlayıp. 8 İlamadan.. eminim ki bundan böyle kocam bir duha onunla buluşmuyacak- tır. Babacığım. şu anda yanımda olsay- dın biliyorum; gene benim boynuma sarılacaktın. beni öpecektin. ve gözle bitenler ları dü | de ydi? ka bi kon nu zi “İrinden damlayan yaslar bir kere dah» | Muhakkak geliriz. gelece âhir SON POSTA Bir doktorun günlük notlarından Müzmin kolitler ınız walimet istiyorlar. Müş - in koliler, yani müzmin Kalın oarsak ıltibabı nezlevileri hakikaten o hastaları çok im'aç eden bir hastalıktır. Ve teda, visi de çok müşküldür. Hastalık cilmnisi asbiye ile çok alâkalıdır. Bazı müelüf, ter bu hastalığı barsak siniri de dı ik devam ettikçe asabiyet artar, bunun aksine olarak asabiyet arttıkça barsak hastalığı #ram daha zi. yade şiddet kesbeder. Tedavide en ziyade mazam dikkate alınacak şey hastanın tuhi süküreti asabi ballerinin gidere » rek manevi istirahate sevkidir. Ondan sonra mevzii tedaviye geçilir. Mevzi davi yani doğrudan doğruya bassakla, rn tedavisidir. En ziyade istltade ola. nam Hiç (beladan) müstahaara dı. Hakikrren belladon tebtğrü veyahağ bu " Han yapılan diğer tıbbi müslahaz- rat bamekları hasta olanlara çok fuyda vermektedir. Bundan maada İshal ver, alarında bizmut pek İyi gelir. Fakat te, siri muvakkattır. Vücudün umumi mü. vazene ve salahini temin ve Xio artır. mak Için de kalşyorm ve diğer mukavvi #nneslar çök şayanı tarsiyedir. Yemek perbizleri umumiyetle aşlama etler, aş, ama tereyağlı sebmeler: kompestolar ve bamur işlerinden ibarettir. Çiy sebzş kuru meyvalar; badem; fındık; oetlalçi gfoi şeyler calz değildir. Baharain ye meklerr turşular; salçalı yemekler; tuz. Ma bahk: sucuk; pastırma gibi durmuş etler yemek asla çaiz değildir. Uk ban. yolar; kaplheslar: kaleyi maden swan ön şayanı tavsiyedir. Cevab Hatiyer okuyucularının o pomla pulu yollamaların, riem ederimm. Akal VE dirde utekleri mukı,belesiz kalabilir. Nurullah Alacın Konyada verdiği konferans Konya (Hususi) — Muhtelif Halkevle- rine giderek konferanslar veren değerli profesör, muharrir ve muallimlerimizden biri olan Nurullah Ataç da buraya gel - miş, Halkevi salonunda «Tenkid> adlı bir konferans vermiştir. Hatib sık sık alkış - lanmıştır. Satılık Gazete Koleksiyonu 1908 den 1918 senesine kadar <TA- NİN; yevmi gazetesi koleksiyonu satı- hıktır. Galata, Tünel yanında Billür Sok, Gül Han No. 8 «Kültür; kitaphanesine mü- racaat. ————————— Hastabakıcı Alınıyor (Haydarpaşa askeri hastanesi için hastabakıcı, heraşire ahnacaktır. İstekli- lerin Selimiye kışlasındaki hastane bağ tabibiiğine müracaatları) #im, arma büsbütün kalmak için de - 3il, bir kere kucaklaşmak için. İki gün sonra beni ve kocam: birlikte akşam vemeğine davet ediyorsun değil mi? Eellerini öperim baba. “Son Pasta,,nın tefrikesı : 29 Sihirli göz konuşuyor! — Sen de ondan tarafa çıkıyorsun öy- le mi? Artık her şey bilmiştir; aşnen 0- lacak kadınla güle, güle oturursun... | | Madam, Nikolesko Maryoradan ru- mence İştizahta bulundu: — Ne diyor?. — Annesinden tarafa çıkıyor!.. Kızından bu cevabı alan kadın Rumen lisanında mevcud bütün küfürleri zin cirleme swalıyarak Hulkinin suratına tü- kürdü. Buna Maryora da iştirak edince Bayan Vasliye dayanamıyarak ayni su-| retle mukabeleye geçti. Kadınlar biri- birlerinin üstlerine atıldılar. Saç saça, başbaşa başlıyan muharebe (karşısında Hulki Soyer gâh kaynanasını çekiyor, gâh karısına asılıyor, gih annesini İti- İyordu. Dövüş arasında evvelâ Bayan | Vastiye: — Yazıklar olsun sana; anneni Iki pa- Sualile karışık tükrüğü bastı, Kınm gören kaynana da, sebebini bilmeden, ayni hareketi taklid etti. İş bununla da kalmadı, İki kadın bir- den Hulkiye hücum ettiler; annesi oğlu- müdafi, bir bitaraftan mürekkeb alay, domuz topu halinde, endam aynasına yüklenince insan seslerine bir de şam- gırtı eklendi. Cam parçalarından kaçar larken orta masasını devirerek üstünde ne varsa yere döktüler. Şangırtılara, tangırtılara, insam sesle” rine koşuşan hizmetçiler müdahale Yizu- munu hissetmiş olacaklar ki elbirliğile ortaya atıldılar. Rezalet ayuka çıkmıştı. Maryora yalandan bayılarak kendisi- ni yere attı. ş Kaynana işpazmoslar içinde kanapeve ralık kaltaklara dövdürüyorsun. Fitabile oğlunun yüzüne tükürdü. Müteakiben Maryora: — Beni buralara dayak yemem için mi getirdin?. uzandı. e Bayan Vasfiye, kalkan «kızan eşimiz ejlerile bastırarak öğürmeğe başladı. Hizmetçiler Maryoranın başına üşü- Saya 9 «Son Posian nın tarihi tefrikas: 156 , Gümrükçünün konağında Arnavud, Hüseyin efendinin kalbine iyice yerleşm.ş idi, Bal Mehmeci ağa da sanki bir hançer saplamıştı. Gözleri ka- küçük Aliyi çubuktar - eviâdlik olara İFarar gibi oldu. Kuşağından bir kese çı- akp getirmişti Müseyen efendinin ev'di kardı, bir altın Arnavudun, bir altın da hasreti karılam, Hocapaşa imamının delikanlının avucuna sıkıştırdı: "dünya güzeli oğlunu, wuhabhe: ve çof- — Bre ağa... Bre evlâd... tiz bana da Rat ie bağırlarına basmışlar, ona göste- bir haber Tayyarzadeden. jrecekleri iyi muamele ie efendinin gön- Dedi. Sesi titriyordu. Sinan ile Yam-|lünü kazanmağa bakmışlar. o Âlicik, dım AH bir saniye göz göze geldiler. An- haremde, baştacı olmuşta. Baldırıçıplaji (laşmaları için bu bir saniye kâfi geldi. Yandım Alinin selimlkin mükellef dö- Yandım Ali altını koynuma atarak Sırtlı: şenmiş bir odaya yerleşmesi ise, bütün — Ağacığım bahşişe eyvallah... G8 | kamal balkı tarafından hoşmudsuzluk ile merdiikte hakka ki Hâtemi Tayı gö'ge-İve soğuk karşılanmıştı. Hatti Bal Meh- de bıraktın... Bre ağa söyle nasıl haber med ağa gibi efendi yanında isitarı biraz istersin... Bu ağa ve ben senin hizme- fazla olanlar bu kopuk genci istiskal bilg m müdafasya girişti. İki muhacim, bir| tindeyiz... Gümrükçü nerede ise Yandım Alinin” boynuna sarılacaktı: — Oğlum.. dile benden ve diler isen... Tayyarzade denilen çelebi, benim efem- dim Gümrükçü Hüseyin efendinin çe Ibuktarı idi. Bu boyramda hatırı rencide! jolup varıp gelmiş bu Fazlıpaşa saray da Gevkerli hanım sultana çubuktar oh! muş.. meded oğlum... Meded ağam Hüseyin efendi Tayyarzadernin hasre' deli divane olui Tavyarzadeyi isi Bre sizi o efendi ihya eder... Ben onun mutemcd adamıyıra... Yandım Ali, Gümrükçünün sırrını öğ renmişli. Arnavud Sinan, bu adamın Gümrükçünün kendisi olduğunun far- kında değildi. Kopuk, re olur olmaz, bu sıyrı kendinde sağ'amağa karar overdiz! Gümrükçünün eteğini öperek: | — Vallah ağacığım... Tayyarzade de- nilen o nevcivan şimdi bu Gevherli ha-| nım sultanın dizi dibinden ayrılmaz... Hanım sultan ona bir mücevher hançer ve bir mücevher kemer ve bir mücevher! saat ve bir mücevher bazübend yüz gö- rümü vermiştir. vallah o dilber yiğiti Gevherli banım pençesinden kurtarınak zordur... Hazine ister ve bu kabhvehane- de konuşulmaz... Dedi; Gümrükçük: — Yandım AM oğlum. tiz kalkalım. bir tenha halvet yere gidelim... Dedi. — Kalkalım benim ağam efendim. tiz kalkalım... — Gümrükçünün evine varalım... Yandım Alinin gözleri o parlayıverdi.| Gümrükçü Hüseyin efendinin konağına, | efendinin şahsi bir destu gibi girmek, fırsatını kaçırmadı: - Vallah gideriz biz oraya... O dev- letlânün ayağını öpmek bize nasib olsun İdedi. İ ÜÇ MESELE Yandım Ali Gümrükçünün konağına I ie sim kolonya ile oğmağa giriş- er. Hulki Soyer, ne yapacağım şaşırmış bir halde, sersem sersem bakınıyordu. Baygın yalan Maryara, arasıra, gözle- rini hafifçe aralıklaştırarak Mülkiye ba-| kıyor; sonra yeniden kapatarak dişleri” İni gıcırdatmak gibi, kollarını germek İgibi, parmaklarını sımsıkı yummak gibi,f aklına gelen, ruaskarslıklara devamda zerre kadar kusur etmiyordu. Bu hal, yarım saste yakın böylece de- etmişler, fakut Yandım Ali soğuk ve ters mwuameletere ehemmiyet vermemiş, lâkis, Hüseyin efendinin yanında İrsat düştükçe. intikamımı çok acı olarak ak mağa başlamıştı. Öyle ki, Yandım Alinin konakta yerleşmesinin haflasında, Bal Mehmed ağa Gümzükçünün yanından ayrılmağa mecbur olmuştu. Hüseyin © iendi, serseriyi, mücevher saat ve ür cevher hançerine vatımcıya kadar, tepe den tırnağa donatmış idi, Konakta, hiz- metine bir de uşak tahsiş etmişti, Arna- vud Sinana gelince, e ds Kemen hergün, aşçı dükkânına gider gibi öğle yemekle» Yine Güzarükçünün konağına geliyordu. Efendinin ini öpüp giderken de, kb ük bir kese içinde verilen «tütün, kahve ve hamam perası» nı «hak bere kâtı deyip koynuna atiyordu. Bir gün Gümrükçü Hüseyin efendi bir kusurunu gördüğü uşaklarından bi rini dövüp azarladıktan sonra Yandım AI, efendinin karpsına geçip | fisilda- mıştı: — Devletlâ etenriim.. bu ehremenlem İle can; âzizin üzmek gerekmez. emref, sana bir eli yüzü pek, ayağı çelik tuva- na uşak getireyim ki bie dediğin iki ok maz... Bir başka gün Hüseyin elendi kahwe- ci başısına kızmıştı; Yandım Ali efendi. nin karşına, geçip genc fısıldamıştı: — Derletlü efendim... Bu nâbekân larla uğraşmak gerekmez.. emret, sana İbir kabveci getireyim ki o kadar ola... Yandım Ali ayağını atıktan az sonra, Fazlıpaşa sarayı haytalarından dört beş amk serseri de uşak, seviş ve kahveci & larak getirilip konağı yerleştirilmiş. Gümrükçü Hüseyin efendi Yandım Aliyi alıp ta evine götürdüğü gün, kem disinin bizzat Hüseyin efendi olduğunu söyliyerek genç serserinin Ayaklarına kapanıp ağlamıştı. (Arkosi ver) Çöresiz, Bayan Vasfi , — Hâdisenin sebebi bencö hâlâ meş- huldür anne!.. Ne oldunuz?. Anlat ta çe- rTesine bakılsın... — Sende bu havsala varken hiçbir gö yin çaresine bakılmaz oğlum, Seni değür racağıma keşki taş dağursaydım?. j — Benmi çıldırıma annel, Ona jerir rım, söylemez; berikine sorarım, cuvafi vermez; sana sorarım, amlatmazsın; NE olacak bu resa'et?. — Bu resaleti soracağ'ma selleri"i. bağı suz gibi yaparık» bu rezalştin ne olana ğun sor... Bayan Vaşfiyenin boyuma İşareti yap» tını gören Maryora ile madam Nike lesko derhal doğruldular. Bir taraftan fransızcah, Tümenceli; — Boynuzlu senin anandır. Diye kağırırorler, diğer tazafltan da Bayan Vasfiyeye karşı boynuz işareti am ettikten sonra hizmetciler savuldu; üç hasta kadın ayrı, ayrı uzandılsr; Hul- hi de hueka, korka istizaha girişti — Nasılsın Maryora? Dektor çağırla- yam mu? — İstemem!. Hiçbir şey isteme — Ne oldu Allah aşkına”. Ben Benüz! bir şey bilmiyorum! — Annen olacak cadıdan sort. Karısından ümidini kesen Hulki Soyer bu defa da kaynanasına sordu; — Nedir bu mesele madam? — Annen bili | t yaparak sağ ellerinin şehadet parmakla» rile kendisini gösteriyorlardı. Komedi - dramım ikinci, daba doğru su üçüncü perdesi açılmak üzere idi. Bb rinei perde Hulkinin gıyabında oynan» ıraş, ikinci perdede Hulki de rol almıştı. Tehkikeyi sezen Hulki, diğerlerine ç» kışsmadığı için, annesine bağırdı — Yaptığın rezalettir annef. bayağılık?, Bu. ns (Arkas ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: