5 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

5 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Rİ anin. il izi) Niçin(sarf)yerine(grammaire), (ıstılah), yerine (terim) ? İmlâ meselesinde yıllar süren bir zaman zıyaından sonra en büyük müşkülün halline teşebbüs edilirken neler düşünüyorum Kili beş yıl yazıcılık âleminde yıpran- dıktan sonra artık kalemi bir tarafa at- mak azminde iken hayatın tecelliyatı bes! Bİ gene sürükleyerek o âleme doğru gö-! Mirüyor, Bugün de vatanımın irfanma pek yakından taallâk eden bir meseleye karşı Mikayd kalarak susmağa kadir ola- madım: İmlâdan ve sarftan bahsedece- dim. İmlâ Kelimesi Msandan (tardedilirse bunun yerine ne denecek bilmiyorum, sarf kelimesinin yerine grammaire keli-| esinin kullanıldığına tesadüf »diyorum.' Barf arabcadır diye atılıyorsa yerine bir| türkçesi kaim olamayınca ne için İran) sızcası alınıyor, bunu idrakime sığdırmak | #mkânanı bulmaktan öcizim. Arabca ol! sun, çince olsun bu kelimenin delâlet et- tiği ilme mevcud ve mer'i olduğu tarihler karşı isyan mi eder? j yi 2, ş yi s okuyan kavimler gibi bizde de bir telâftuz saka- tu ma vardır?... Bütün bu mukaddemeden maksad şu- nu söylemek için ki ben bu &yazilarda grammaire ve syntaxe kelimelerine be- del gene eskisi gibi sarf ve nahiv diye- ceğim, terim demiyeceğim, ıstılah diye- veğim. Bundan, mevcud ıstılahların oldukları gibi muhafazasına şiddetle, taassubla ta-! raftar olduğuma zahib olmamalıdır; daha muvafık, daha mülâyim, hususile yaban- cı değil, türkçe mukabili bulunursa on- ları tercih etmek tabildir. Fenne, felse- feye aid ıstılahlara gelince, bunlara ka- rışmam, fakat hiç salâhiyet sahibi olma-' makla beraber söylemekten de geri kal mıyâcağım ki bunlar için bütün cihan bersber yürümek elbette pek ziyade mü- denberi hep o isimle alışık olan bir ali | lete başka yabancı bir dilden başka bir| kelime getirip tanıtmakta ne fa'ide ta-| savvur ediliyor, anlıyamadım. Kelimk tam şeklinde fransızca da değil yazı de- mek olan gramma Yunan kelimesinden Pransız kalıbına konmuş bir kelime, Bu, biz Türklere sarf kelimesinden daha mı| yakın?. Nitekim nahiv yerine syntaxe denecek galiba. Nahvin ne demek al ğuna ecdaddan başlıyarak hep ovâkıfız,! İşte şu sarf ve itılah noktalarını böy- lece terbit ettikten sonra asıl maksüda girişmeden evvel bir noktanın daha tes bitine Mizum göreceğim: * Lişanlar yazılış şekli itibarile başlıca dört nev'e ayrılır. 19 — Yazılışı yani imlâsı tamamile telâffuza tâbi olanlar; Bunlara misal o- CİKTISADİ etrafında mizi takib eden mali anlaşmamız, bugü- ne kadar muhtelif O kükümetlerimizin yaptığı anlaşmaların en mükemmelidir. Kısa bir şekilde şöyle hülâsa edilebilir: Fransa ve İngiltere Türkiyeye mec- muu 48,5 milyon İngiliz lirası tutan üç İistikrazda bulunmuşlardır. 1 — 25 milyon sterlin kıymetinde tes- Mhat istikrazı. Türk hükümeti İngiltere ve Fransadan bu para mukabilinde harb malzemesi alacaktır. ©© 4 faizlidir. Yir-| mi senede ödenecektir. 2 — 15 milyon sterlin kıymetinde ak| tın istikrazı. Bu meblâğ mukabilinde Türkiyeye 55 ton altın verilmiştir. 3 — Ticari istikraz. 34 milyon İngiliz lirası kıymetinde. İngiltere ve Fransa lehine bakiyeler arzeden kliring hesab- Jiarının tasfiyesinde kullanılacak, kalan kısmile ticari mübsyaat yapılacaktır. © ? jbul telâffuzu?» deniliyor. «Hangi İstan- bul? İstanbulun hangi semti, hangi sını- #17, diye bir ikinci sual daha irad edil ,mek tabiidir. «İstanbulun münevver sı- İmfı'» diye verilecek cevab kâfi değil Münevver bir sınıfın telâffuzu pürüzler- İden, yanlışlardan &ri olmak lâzım gelir, böyle olmak için neye istinad etmiştir? İLisenın kaidelerine, yani serfa deği! mi?... İstanbulun bir sınıf halkı fa'ide yeri- ns fayda, sahife yerine sayfa, müdir ye- rine müdür, ve buna mümasil birçok ke-| limeleri aslını tahrif ederek telâffuz e-| | der. Garibdir ki taşra halkı daha ziyade | doğrusunu. telktluz. eder. Her nedene; | Simdiye kadar yapılan bütün maf en yazı âlemine de bu kelimeler diğer em-| jaşmalarda memleketimize altn girer, salile beraber, tahrif edilmiş şekillerinde! fakat gene altın olarak, büyük miktara intikal etmiştir. İstanbulun bazı semtle-| baliğ olan faizle beraber, çıkardı. Or jJrinde geleceğim yerine gelecem, kalaca- İmanlı hükümetlerinin yaptıkları haridi |ğum yerine kalacam telâffuz olunur. He-| itikrazlar, sarfedildikleri yerlerin ten- le istifham şekillerinde gelecek misiniz!kidi bertaraf edilerek mütalesya âr20- iyerine geleceniz mi, kalacak mısınız ye-'lunsa bile, memlekete giren altından çok itine kalacanız mı denilir. Bunlar yazı|fazla altın çıkmasına sebebiyet verme- #lemine de bu şekillerde mi intikal et-İleri bakımından mali bir fakirleşme hu- melidir? #ule getirirlerdi. İstanbul şivesi denilirken İstanbulda| < 1930 istikrazlarını ise 'Türk malı ile İtertemiz, dosdoğru, ve her tarafında her! ödiyeceğiz. Burada bir sual varid olabi- sınıfında muttarid bir şive farzolunsa lir: Mal bir servet değil midir? 14 kilo ve imlâ için bu telâffuz şekli kabul edil-|tütün 14 lira, 10 gram altın da 14 liradır. lehine bü- yük bir muvaffakiyet olan bu anlaşma- ların en mühim vasfı bedellerinin «Türk lirası, Türk malı. olarak ödenmesidir. ! bu bize pek munis gelen bir kelimedir. |lârak almancayı, ftalyancayı zikredelim.'se bunu taşra halkına, taşra mektebleri|14 kilo tütün vererek elde edebileceğimiz Sun - ile, ve taxis - intizam manaları | na gelen Iki yunanca kelimeden terekküb | eden Bu syntaxe kelimesi nahiv kelime- sinden bize daha yakın ise buna diyecek yok. Her mevcudu kaldırıp atarak yeri- me başka şeyler getirmek belki bir terak- ki, bir teceddüd, bir inkılâb eseri sayı- Yebilirdi, eğer eskilerin yerine gelenler-! de rüchana sebeb olacak bir meziyet ol- saydı. Terim diye acayib bir kelime icad ettik, fransızcaya lâtince terminus keli- mesinden alınan ve muhtelif manalara gelen terme kelimesinin tahrife Ouğra- mış bir şekli... Istılah demektense terim “ denecek. Ne için doğrudan doğruya ter- me değil? Türk çocuğunun dili bumu te- Mffuza müsaid değil midir?.. Her yaban- & kelimeyi tahri? etmeden onun diline sokmağa elsmani bir mania varmış zan- mını verdirecek şekiller icad ediyoruz. Meselâ bütün Türk gençliği beden ter- biyesile meşgul! Dünyanın her tarafın- 2* — İmlâsı ne telâffuza, ne de kaide- ye tâbi olmıyanlar: İngilizce, belki ona mümasi| başkaları da vardır. 3* — Telâffuzla hemen hiçbir alâkası olmuıyarak imlâsı sarf kaidelerine tâbi olan lisanlar ki bunların misalini garbde İransızcada, şarkta arabcada buluruz. Yalnız fransızcadan bahsetmiş olmak için kaydetmelidir ki sarf kaideleri bilin- meksizin fransızcayı doğru bir imlâ ile | çocuklarına nasıl öğretmek icab eder? buğdayı 10 gram altınla alabiliriz. Bu, Mardinde, Trabzonda, Erzurumda, hernazariyat sahasında doğrudur. Pratikte İtarafı türkçeyi başka şekilde telâffuz e-|ise, iştira kebiliyeti bakımından altının İden memleketin şurasında, burasında |daimi kıymeti ve ahcısı vardır. Harb ve mekteb muallimliğinde bulunanları din-'harb arifesi gibi gayri tabii zamanlarda lemek isterdim. Acaba Ilsanı bozuk ve âhcek altın tediye vasıtası olabilir. Altın çarpık bir şive ile konuşan çocuklara İs. | ihtiyattır... Harb ihtiyati. tanbul şivesine göre yazı yazdırmak ça-| (Memleketimize giren ve Merkez Ban- İrelerini nasıl bulabiliyorlar? Uzaklara | kasının son hesablarında kasadaki kıy- gitmeğe hacet yok, en müterakki, on mü-|metler arasında gözüken 85 ton altın na- İngiltere ve Fransa ile askeri ittifakı-, )ra arasında mevcud nisbet 1933 Mart 8 BAHİSLER J İngiltere ve Fransa ile yaptığımız mali anlaşmalar hir tetkik milletin mali kudretini gösterir, Mali di- yoruz, iktısadi ve ticari demiyoruz. Çün- kü Almanya gibi #s altını olan bâzı dev- letlerin ticari ve iktisadi kudreti Obü- yüktür. Muhtelif memleketlerin emisyon ban» kalarındaki altın ve altına kabili tahvil döviz mevcudu ile.tedavüldeki kâğıd pa- senesi sonunda aşağıda yazılı miktarları arze- diyordu: Yüzde nisbeti Arjantin Belçika Fransa İtalya Japonya İngiltere Rusya Bulgaristan Yunanistan Macaristan Romanya Yugoslavya Norveç İsveç Holânda İsviçre Türkiye (1939) > 38 (1940) En yüksek nisbet İsviçrededir. Holân- dadaki hakiki nisbet İsviçreye yakin ol- duğu halde son aylara kadar altını çok eski ve düşük bir kur üzerinden kıy. metlendirmeleri yüzünden nisbet (aşağı gözüküyor. İngilizler kâğıd para mevcu- dunu arttırmazlar, büyük miktarlarda poliçe ve çek gibi ticari senedlerle para tedavülünü temin ederler. Yukarıdaki rakamlar 1938 senesi sonu nisbetleridir. Bütün dünya bankalarında altın mew Cudu azalırken ve umumileşeceği zanno- Tunan bir harbin başında memleketimize 55 ton altın girmesi Türk lirasının kıy- meti ve maliyemizin sağlamlığı bakımm- dan fevkalâde mühim bir hâdisedir. Tediye vasıta ve imkânlarımız: Hükümetimiz takaitleri (o Cümhuriyet Merkez Bankasında İngiliz hükümeti na- mina açılacak hususi bir hesaba bir gün evvelki resmi kur üzerinden Türk liram | yazmak Amkânı yoktur, ve onun içindir | ki dünyada en ziyade imlâ yanlışları ya- | P€vver şehirlerimizin başında gelen İz İpılan san irundmeldır. p © Jimir ve havalisinde bile telâffuz İstanbul 49 — Bu son nev'e misal olarak türk. | sivesinden başkadır. Çocukluk arkadaş çeyi zikredeceğim. Türkçe, hem tolâffu. Jarımın sesleri hâlâ kulaklarımda çınlı- za, hem sarfa tâbi cinsi müşterek - buna | Yor: geliyom, gidiyom, anlayon mu, oku- İsski tâbirlerden birini kullanmak caizse! yon mu diye haykırışıyorlar.. zülcinseyn demelidir - bir lisandır. İlk! Netice şu oluyor ki eğer İstanbul şi- bakışta: Nasıl telâffuz ediliyorsa öyle ya-| vesi diye müstekar bir şive varsa her zır denebilecek olan bu lisan, haddi za-|şeyden evvel bunu tesbit etmek ve on- | tında yalnız söylenişinin yazı ile zapte-| dan sonra memleketin her köşesine, eli-| İdilmesile iktifa olunabilecek bir dil de-ine kalem alacak her ferde, ve mekteb-| lerde her çocuğa bunu, hilâfına hareket! sil bir kıymet ifade eder? Altının yerli ve gizli ticaretteki tahavvül eden flatına rağmen enternasyonal piyasalardaki kıv- meti pek az değişir. İ gram altın vasatt 140 kuruştur. Bir ton altın da 1400000 Türk köğd liram eder. Merkez Bankasının Londra anlasma- sından evvel 26 ton altını vardı. Bugün- kü miktar 81 tondur. Bir Devlet veya Merkez Bankasımdaki altın mevcudu © e — dünyada bütün lisanlar için yapılan şey- dir: Sart!... ölarak yatıracaktır. İngiltere bu para İile kendi istihlâk edeceği tütün ve mule bik kalınacak diğer mahsullerimizi mü bayaa edecektir. Meemuu 43,5 milyon İngiliz hrası olan istikraz bugünkü resmi kurla 228 milyon Türk lirası eder, Fakat hariçte iştira ka» biliyeti daha çok yüksektir. İngliz Dre- sının prim yaptığı nazar: itibara alınır. sa pratik sahada 435 milyon İngiliz 4- /rasının 350 milyon Türk lirasına kadar İsatın alma kabiliyeti olduğu anlaşılır. da buna ingilizce sporttan alınarak spor | gildir; mutlaka bunun yanı başında isa- derler, biz bunu bu şekilde telâffuza nın esas kaidelerine, yani sarfına tebei- muktedir değilmişizcesine uzun ozaman | yet mecburiyetinde olduğuna da hük- İetmek caiz olmıyan bir düstur, bir ka-! o İşte nihayet yıllar süren bir zaman İBun hükmünde öğretmek; mademki yazı İziyaımdan sonra bu çereye ymüracaat Mi- ispor dedik, öyle yazdık. Sebeb? Garb Yisanlarında iki, hattâ üç samitin bir he- cede içtimaına Türk çocuğunun dili mü- tehammil değil midir? sta..., bilinden semitlerle başlı m " Derhal yatağa uzandım. Muatlâ, ba- bama merak edilecek bir şey olmadığı- nı. zayıflıktan mütevelliâ baş dönmesi olduğunu anlatmıya çalışıyordu. Iztırabıma rağmen Muâllâ iki gece ” evimizde nes'e havası estirmiye muvaf- fak oldu. Üçüncü sabah : — Gitmetivim! Dedi. sarıldı beni uzun uzun öptü. Ben de muhabbetle mukabele ettim Giderken masanın üzerine ön Jira b'- raktrıştı DÖRDÜNCÜ SAFHA 1 Haziran Babam hastanede; ben de meşkür hir)” tüocurın evindeyim. Tüccarı 8 yaşın-| daki kızına mürebbiyelik O yapıyorum İngilizce öğretiyorum. Babam artık #mid kesilecek bir hale geldi. Getire- bildiğim dekter, halimize acıdı. — Hastaneye kaldırmaktan başka gere yok Orada biraz bakılır! Dedi. Mahaleden fakruhal kâğıdı çıkart. tık. Benim için tutacak başka bir yol yoktu. Babamı kendi elimle hastaneye İtelâffuzun bir takım işaretlerle resmi demektir «sizin yazacağınız bü telâffu- demek metmek icab eder. Sebebi aşikârdır: Yalnız telâffuza tâbi bir imlân vardır/zun sadık bir şekli olacaktır!» denilse derhal: «Hangi telâffuza?. sual icab ediyor. varid olur. Buna cevab veriliyor. .İstan-İ Bunun çeresi nedir? Bu çare bütün «Son Posta» nın tefrikası: Sİ a iş GÜNAHKÂRLAR —” MÜJSRET SAFA Cc götürdüm. Bu rutubetli odada, sefalet /kadın. çocukları sevimli bir şey. onun- ine, hastanede rahöt ha-'la meşguliyet beni oyalıyor. Beni müş- kapıyacaktı. Doktor. hiç|külâfsız kabul ettiler. Bir de büyük! i etmiyordu. Bakılırsa| kızları var. Yirmisinde zarif fakat ken- fekat bu şari-İdini çok beğenmiş bir kız. Dehşetli asri içinde. bunun im ızlığını önel Aynanın önünden kalkmıyor. Ana kız, ürmüştü. Birkaç gün fazla ve rahatine bir çay kaçırıyorlar. nede balo. Yüşıyabilmesi için hastaneye vermiyeİEvdeki iki hizmetçi ile ben dalma razı oldum. Onu hastaneye yatrdığı-| yalnızım. Arasıra poker toplantıları mın ertesi günü, gezetede İngilizce bi-| yapılıyor. Ben biç gözükmüyorum. len bir mürebbiye arandığını okudum. | Yüksel, bir hayli yaramaz. Lâkin zeki. Müracaat ettim. Sonradan görme, çok |kısa zamanda lisana kazşı büyük bir zengin bir sile. tüccar, yaşlı ve bön birlistidad gösterdi. Ayda 30 lira veriyor- sdam. Kirısı oldukça © genç ve güzel. İlar bana. fena değil. yeyip içiyorum. bilhassa zeki. şeytana benziyen * birİOdam eyrı.. haftada iki defa hastaneye zumu düşünülmüş olduğundandır ki ben de bu lisanın bir ehli sıfatile mütalenle- İrem söylemek emeline kapıldım ve bu yazıları yazmağa başladım. Halid Ziya ENNETLİK 4 babama. gidiyorum, Şikâyetçi değilim. Allahtan yeni bir hâdisenin rahatımı &açırmamasını yalvarıyorum. 5 Haziran Gene az daha zalim bir tesadüf beni Tarıkla karşı karşıya getiriyordu. Dün Akşam gelen misafirler arasında Ta- rik ta bulunuyordu. Eğer Yüksel salo- na kaçtığı zaman, önü yatırmak salona girerken dikkat etmeseydim, | Tarık beni görecekti. Atik devrendım.| için Taksitler resm! kurla ödeneceğine gö- re bütçemize tesiri daha hafif olacak» tır. Harici borcumuzu ödemeğe yarsy& cak ihrac maddelerimizin 1938 de ihre- cat umum kıymetleri; milyon lira he- (Devami 11 imei sayfada) Vehbi Belda bahsetmemişti. Bundan sonra dikkat etmek lâzım. Tarıkla karşılaşmağı iste- miyorum. Hele mürebbiyelik ettiğimi öğrenmesi ihtimalile titriyorum. 6 Haziran Hizmetçilerden mide bulandıran de dikodular işitiyorum, Hanımefendi. be- yin şoförile sevişiyormuş.. daha da biz çok münasebette bulunduğu adamlar varıniş,. Hizmetçiler beni tam mânesile bir kapı yoldaşı addettikleri için her firsetta banâ evin sırlarını, merak gös termememe rağmen fıslayıveriyorlar, Han'm efendiden ben de şüphe etr.emig değildim. Şoförün evden çıktığı yol. Hanımla derhal nazarı dikketi celbe- decek derecede lâfbali... Ne iğreng şey, Kocasının üzerine şoförü sevmedi kocusina bir şoförle ihanet etmek. Me midesizlik!, İşin geribi, şoför hizmet Geri çekilerek, çocuğu hizmetçi ile ai- dırttım. TTarıkın burada ne işi ovar?. Bana hiç böyle tanıdığı olduğundan çilerden birile alâkalı. Hizmetçi hanıma, bünsti bizmelgiyi koskensyorlar. (Aram var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: