4 Nisan 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

4 Nisan 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 6 Sayfa ha? SON POSTA Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil Beşinci Mehmedin Rumeli seyahatinden intibalar gama <a “ie seresarasessnaanaaı Bu seyahati bü olmıyacak. O tarihte seyahatin bütün safh..ari en küçük teferrüata kadar gü- mü gününe ve uzun uzun evrakı havadis- te intişar etmişti. Bunları tekrara kalkış” muyacağım, yü'nız hususi mahiyette bir kaç noktayı kaydedeceğim: Tekrar etmeğe hiç lüzum yok kı padi- şahın öyle bir zamandı.Rumel: ve Arna- © wud'uk seyahati oralarda alika sahibi o- lan memleketlerde büyük bir Büyük sevinçler, aynile büyük matemler gibi şauru tatil eden bir hâdiseye sebeb olur; o zaman da böyle olmuş olacak ki padişahan seyahati sükün, sulh vâdeden bir maksada müpteni ikeh Selânikte çıka- rılan bir marşın ne kadar maküs bir tesir yapacağına kimsenin aklı ermemişti. m tafsilâtile hikâye |her yerde hünkâr sanki İstanbu'da bay) efendim, bö; muntazam bir mevkib buldu. Bundan daha mühimmi matbahı âmi- ire müdiriyetinin dirayetine hindilerile, tatlı'arile, böreklerile, hattâ ce arzediniz!,» müşahedelerle öyle e: seyahat esnasında b in olmuştum ki bittabi yatacak, vesilesi şikâyet yoktu isi... Zaten ol dir, yoksa sadece konışuluk icabatından | misafir kabul edenler bu işin ne kadar| şeye ilişmemeğe âzmetmiş idi. Bu ihti- © bir cemile mi idi, seyahatin devamı €5-| tekellütata zemin olduğunu bilirler. Dü-|yar adamın idmansızlıktan, nasında Bulgaristandan ve Sırbislandan işünülürse görülür ki matbahlar idaresi hareketsiz- likten yapranmış vücudüne, mesanesin- Ayrı ayrı birer heyet geldi. Resmi DİFİnin hiçbir engele tesadüf etmeksizin bu/de kendisini her an muztarib eden iki mahiyeti haiz olan bu heyetlerr karşı vazifeyi tam bir muvaffakiyetla görmüş| büyük taşın mevcudiyetine rağmen ne hünkâr münasib olan teşekkür ve iltifatı diriğ etmedi, bundan başka gene hünkâr namına bunlara mükellef - evet, mükel- lef, sanki İstanbul saraylarından birinde jmişçesine - ziyafetler verildi. Bu kom- şuluk cemilesini yalnız onlar değil, ci- var vilâyetler de, birer heyet göndermek sureti'e irae ettiler, hattâ deniz aşırı kar- şıda bir komşu olan İzmirden bile Selâ- niğe bir heyet gelerek tebriki kudum va- zifesini ifa etti, Seyahat bir imüselles teşkil ediyordu: Selânik - Üsküb - Piriştina - Meşhed. © « Selânik - Manastır - Selânik - avdet. “Her gidilen yerde makalli hükümet hün- küra, erkânr, omaivete daireler tahsis etmiş bulunuyordu; bazan vilâyet konak- “larında, be'ediye dairelerinde, idadi mekteblerinde; bazan maiyeti teşkil e- © den yüzlerce insan için şurada burada... — Hünkârdan, vükelâdan başlıyarak dere- “ce derece, sofracılara, aşçılara, seyislere © kadar inen yüzlerce kişiden mürekkeb! “azim bir kafileyi iskin etmek lâzımdi, “Mahalli hükümeler, mülki ve askeri, bu « müşkül işi hiçbir tarafında bir arızaya © imkân bırakımıyacak sürelte temin et- “wişlerdi; fakat en müh'm Iş hazine has- © sa ile establı âmireys teveccüh ediyordu. - Selânikte alayı teşkil edecek arabelar, “ takımlar, atlar, seyisler ne İdiyse onun bir ayni Üskübde, Piriştinede padişahın vusulüne müuntazır olacaktı, Ayni kal Manastırda da tekerrür edecek. Manas- © orda bu vazife bitince o takım Selânik- “ten geçerek İstanbula gidecekti. Bu ka “tişik iş öyle bir surette yürümüş oldü ki Açıkça anlaşılıyordu. ki, odoğuş- “tan bir âşıktı bu! İhtimal bu anda ya, bir kadınla münasebetini kese- “ rek bir başkasını aramağa gelmişti, ya- « hud melânkolik bir vorgunluklaaşıkan: “ hürriyetinin zevkini çıkarmağa (çalışı yordu. Delikanlının balo saatinde çok güzel .dansettiği görülüyordu. Danstan sonra tam bir neş'e ile yerine dönüyor ve ba- onun masasına yaklaşarak sıra ile bir “çok kadınları dansa kaldırıyordu. © Önce Magna'dan ir dans itedi; sonra da'yı davete gelüi; ve sırasile dnha iki üç danstan sonra da sarışın Mitzi'yi Baron alâka ile onun bu hareketine olması pek takdire şayandır: bundan başka da yüzlerce maiyet müstahdemin!- ni, sanki bir düğün evinde imişlercesine, doyurmasını bildi. silâtına kadar tesbit edilmiş olan bu işin muvaffakiyetle yörüyeceğinde (odaima şüphe ve korkudan kendimi kurtarama- mıştım. O tertibat tam bir sadakat ve Imutabakatla mevkii icraya konulunca hınca memnuniyetini saklıyamadı. Bu seyahat esnasında en büyük hissesi mefruşat müdüri Hacı Akif Be- ye teveccüh eder. Bu zat hilkatın nadir yarattığı adamlardan birı idi. Tahsil gör“ memiş, Enderun efendiliğinden yetişmiş idi; hattâ okumasının, yazmasının pek !kıt olduğundan bahsederlerdi; o hakıkı- ten onun elinde hiebir zaman bir kalem görmemiştim, Hünkâr beni cağırır, me- selâ harem hamamında su kaçıran b'r musluktan, bir hazinedlar ustanın perde- ilerinin eskidiğinden. filân fön, sekiz on ufakteflek Işden bahsederdi; ben de asa ğıva inince mefruşat müdürünü eelbe- der, vapılacak şeyleri birer birer cna &n- Jatırdım; onun asabi bır haröketle, hele dikkat ederken, bası o sallanırdı. Öyle din'er dinler ve kalkar çıkardı Bir saat icecer getmet ona saravin divanhanesin. İde tesadüf ederdim: «Canım Akif Bev, ovalanacak zaman değil. Hünkâr sabır- zlamvor» demiş bulururdum. 0. der- il temenhasını bastırır. «Hensi elaver, «Son Pos'ssnım edeb! tefsikası: 15 baygın baygın döndüğünü gördü. Bu # dam, artık münakaşaya imkân yok, bir İkadar huzur ve & Evvelden alınmış ve bütün küçük taf-| İ kayretlerimi ketmedemiverek, hattâ hün-| kâra yapılan işi izah ettim. o da galiba) olunduysa, baş korkuyor olmalıydı ki benden izahat a-İyatek odaları; şaketiz) kadar bütün teferrüat düşünülmüş bulu- İmurdu. Onu çekemivenler İdir. fakat bol para sarfından çekinme: AŞKA ADAM hat esbabile muhat olursa olsun uzun süren ve oradan oraya yoleuluklarla devam eden bu seyahatte hiçbir yorgunluk. hiçbir gevşeklik gös- termeyişine, ve yetmişine girmiş Jâpa vöcudünde bitmez tükenmez bir azim sermayesi buluşuna hayran olmamak mümkün değildi. Mefruşat idaresinin tertib ve tanzim kabiliyetine bir misal olarak kavdedece- ğim: Nereye gidildiyse, nerede misafir abeynsi ile başkâtibin re, yataklarının yarında su ve limonata sürahilerile kolonya şiselerine varıncıya E diye bir ihtirazi kay:d serdederlerdi. On- Jar bu işin para esirgeyerek yapılabile- ceğine kani mi idiler, bilmem; bildiğira bir hakikat varsa elinden bu kadar bol para geçen bu temiz adamın fakir dene-! cek bir darlıkta ölmüş olmasıdır. Ruhu ş#dolsun!.. Hünkâr memnun idı de gidilen yerle halk memnun değil miydi? Ha'kın mem- nuniyetini, sevincini anlatmak için bulu» nabilecek yegâne tâbir olarak hekes çık gin idi demelidir. Bütün gidilen yerlerde halk arasında unsur, mezheb, emel, mefküre farkları silinmiş gibiydi. İslav, Rum. Türk. Arna vud bütün muhtelif ırklara mensub o'an- Jar, türlü türlü ihtilâflar. husumetler içinde yanyana yasarken biribirinin ka- (Devamı 109 uncu sayfoda) NANM TERCÜME derinden birisi oldu, her toplaniıda bu- Tandu. cevabını elmek pek fazla olacak, ve hiç müfid ram alayına çıkıyorcasına mühteşem ve! verirdi. İşte bu za: hakkinda mükerrer itiraza sebeb 0- bırakılmış'lacak noksan bulunmayacağından tama- bir işdi. Hünkâr her menzilde, her yemek! mile müsterih idim, Bütün erkân ve müs- vaktinde sarayında İmişçesine taam etti-İtahdemin her türlü levazımile, ği gibi vükelâ ve erkân için her yerde o-|derecelerine göre, tuz kırk kişilik mükellef sofralar bulur-| yer buldular. Hele hünkârın hiçbir şikâ- du, ve bunlarda tam saatınde, bal'klarile,! yeti işitilmedi barınacak saydı bile hünkâr bu seva- tecess'is | yemişlerile ve dondurmalarile yemekler | hatten öyle memnun, öyle mes'ud idi ki ihtiyacı uyandırmıştı. Onun tesirile mi-| hazır bulundu. Evlerindz beş on kişilik neş'esini ihlâl edebilecek en küçük bir HALİT FAHRİ OZANSOY Sa SPOR Kız mektehlerinin atletizm müsabakaları dün başladı Atışlarda İstanbul kız lisesi birinci oldu, erkek mektebler futbol maçları da dün oynandı Dünkü müsabakalara iştirak eden iki ta kım: Üstte İstanbul kız lisesi, alta Erenköy kız lisesi atletleri Kiz mektebleri arasında (yapılacak olan atletizm müsabakalarının seçmelerine dün öğleden sonra Şeref stadında başlanmıştır. Müsahakalara İ. Kız Lisesi, Hrenköy, Kan. dili, Çamlıca ve Boğaziçi Liseleri iştirak et. mişlerdir. İk müsabakada atışlar yapılmıştır. İs » tanbul, Camhca ve Boğaziçi kız Mseleri ara- sında ve takım halinde yapılan atışlarda İs, tanbul kış Msesi 201,5 puvanla birinci olarak finale, Kalmıştır. Çamlıca 185 puvanla !&in. €i, Boğaziçi 16555 puvania üçüncü olmuşlar. dır. Koşular Erenköşle, Kandilli ieeleri gulet, leri arasında yapılmıştır. Mün'ah ve mhniaaz keşularda “Erenköy| Mseri birinciliği kazanarak finale Kalruştır, Dün yepı'an mektebler arası futbol maçı “Tebir edilen mek$âebler arasi futbol maç. Yarından bir kısmının, hafta içinde, Çarşam. ba günleri Taksim stadında yapılmasını ka, rar verilmiştir. Bu sebeble dün öğleden son. ra Taks'm sahasında Vefa ile Ticaret lise . eri karşılaşmışlardır. Müsari kuvvetler arasında oynanan ma . şın birinei devresinde, bir fırsattan istifade een Vefa Hsesi bir gol yaparak devreyi 1) galib bitirmiştir, İkinel devrede biraz daha iyi oynıyan Tİ. caret takim yaptığı bir gölle beraberliği te. min etmiş ve maç 1.1 beraberlikle netice - lenmiştir. . ları sabahleyin kargılaşacak ve saat 14 de de Taksim stadı maçları B. takımları maç yapacaktır. Saat 18 da Şiş, Bu hafta bütün İstanbul takımlarmınlli - Pera birinci takımları son maç olarak yali küme için İzmir ve Ankaraya giimesi karşılaşacaklardır. AYAN EDEN:4; * Bir Erenköylü mânis atlarken yüzünden şehrimizde resmi maç yapılmıya, caktır. Bundan istifade eden “Taksim stad I$işli ve Pera klüpleri arasında hususi maç. Jat tertib etmiştir. İki klübün genç takım bunu hiç söylemedim. Ve ona bunu söy- lemekten de kendimi tutacağım. Söyle- sem alay ederdi benimle. — Haydi canım, imkâm yok bunun! Siz bir tek söz söyleyin, kâfi, o adam dizlerinize kapanıp sevinçten hıçkıra hıç- kıra ağlardı. Rozelin, bu fikre karşı adetâ tabii bir kahkaha attı: — Hah! hah! Mavi Sakal bir kadının dizlerinde aşktan hıçkıracak ha' Gürü- lüyor ki hiç onu tanımıyorsunuz. — Nasıl! Kimden bahsediyorsunuz? Yaren: Jj D laki !duğundan ibaret iwlunan kadına yak Jaşsındı! kıyor ve her kendisine doğu gelişin-! hastalık gibi bir aşka tutulmak tizere idi.) Çok iyi musikişinastı, bu da baronun Rozelin'i, danseden erkeğin munden dü-|çok hoşuna gidiyordu insanı hayran bi- rüstlüğü altında içinm titremesini büs- / rakacsk Surette şarkı söylüyer, bu da bütün gizliyemiyen ateşli ve sermest bir, madamları neş'elendiriyordu. Diğer ta- de en cesaret verici bir tebessümle ona Me gülümsüyordu. Bekliyordu ki Rezelin'in “sırası gelsin! Halbuki kız, kendi tarafın- , hep başkalarile dansa dalmış o'du- Bundan hiçbir şevin farkında değildi Rozelin'in sırası gelmedi. — Baron, şaşkın bir halde, idi. Fakat baron, bunun neden ileri geldiği- İni anlamağa başlamıştı... Meçhul genç Rozelin'i tekrar getirdiği ve gaye: kibar- İca herkesin önünde eğildiği zaman, ba- İN İron onu en dostane Dir tavırla davet etti: © Üstüstüne birçok akşamlar. o genci! a Görüyorum Miki yalnusı: e ank nlila kafilesini Liğo'yaj 27 >0*y6. bri gelin te bizimle bir ka götürdü, fakat delikanlı ancak dördüneğ| (eh yarapanya İçiniz. ıkşam gelebildi. Ee Ve bu defa Rozelin'in sırası geldi. Ve) Hakikaten, meçhul güzel dânsörün baron, halinden buna faz'a alâkadar ol-| ka'binde bir aşk uyanmağa (başlamıştı. u hiç belki etmiyerek, onun, dalga- | Rozelin'i tekrar görebilmek için her şeyi dan çakan bir kimse gözile çehresini gö-| göze aldı, kendisini davet ettirdi, Mon- mütereddıd Mavi Sakalı bunu görünce gülümsedi. ,dar en rTomanesk ve en sessiz surette kur Hiç şüphesiz küçük kız çok kuvvetli idı, | yapıyordu. râltan, Rozelin'e, mümkün olabildiği ka- Baroni onları, herhalde gizli bir mak- sadla. bunu tahmin edebi'irsiniz ekseri- ya yalmz bırakıyordu. Ilattâ bir gin & na, Clöment-Marot sokağına kadar refa- kat etti, Delikanlı, Rozelir'i yalnız başı-, na görmek arzusile yanıp tutuşarak tek- rar oraya geldi. Tanımadığı bu adamla- | rın şöyle doğru dürüst kim olduklarını | bile anlamağa çalışmıyordu, Elverir ki, her tehlikeye rağmen, şimdi bütün dü- şüncelerini işgal eden ve hakkında bü- tün bildiği, onun tapılmağa lâyık ve ken- ediği meçhul gencin kolları arasında|talgne avenüsünün &n devamlı misafir-İdisinin de ona böyle taparcasına âşık ok i Nihayet dudaklarından itirafının çık- tığı gün, ayni zamanda, en büyük talih- sizliği ile beraber en büyük saşkınlık gü- nü oldu. — Beni sevmiyorsunuz, Rozelin, dedi, pekâlâ öyle o'sun! Ben seni seviyorum. sen beni sevmiyursun,.. Bu, ebedi hikâ- yedir! Artık bundan bahsetmiyelim... Fakat o halde kimi seviyorsunuz? Rozelin, biraz mahzunca: — Bundan size ns? ded. Ben seni se- viyorum, sen beni sevmiyorrun...- İşte, dediğiniz gibi, zavallı Jak'ım, bu hikâye benim de bikâyem! Delikanlı, ac: bir tarzda: — Öyle ise, dedi, benim kederimi an- ıyorsunuz ve hiç değilse bu noktada si- zinle dostuz. Fakat sizin gibi dilber bir yavrunun aşkına mukabele etmiyecek kadar çılgın ve teş kalbli adam kimdir? — Buna verecek cevab yok. Ben ona Baron Petrof'tan mı? Sevdiğiniz sdam bu canavar, bu moruk, bu barbar mi? Rozelin neden Jak'ın bu meseleyi bu derece nefrete şayan bu'duğunu anliya- mıyordu, — Vallahi öyle.. evet. sahiden seviyo- rum. Zavallı oğlan Bundan son derece mü- teessirdi, — Demek Petrof'un metresisiniz hal Çok şiddetle itiraz etti: — Hayır, metresi değilim... Jak vakit varken muzaffer olmağa can attı. Yeniden ümlidlenmişti: — O! zaten biliyordum ki sizin gebi se- vimli bir kız... Rozelin sözünü tekid etti: — Ben metresi değilim onun; fakat-ne İ zaman isterse olacağım. (Arkası ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: