13 Nisan 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

13 Nisan 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Yazan: Halid Ziy Uşaklıgil Adam öldürmekten suçlu balıkçının muhakemesi bitti İtalyan sefarethanesinde hususi bir yemek daveti Hakkı Paşanın teklif ettiği Maarif Nazırlığını niçin kabul edemedim ? - Abdürrahman Şaretf Beye nim s : ; , ş İlan uzun muhakeme sırasında şabidler | maddesine göre 4 ay 20 gün müddetle ş Yy be va ıtamla yapılan teklif ve bir emri vaki i dinlenmiş, deliller toplanmış ve vak'anın | hapse, 77 lira ağır para cezasına mahküm Mutad olan günlerden başka bir gün/şı onun hizmetini terkederek başka bir larla gelmişti. İki memleket arasındaki sureti cereyanı şöyle tesbit edilmiştir (o (etmiştir. sadrazam Hukkı Paşa erken bir sautte| vazifeyi tercih etmeğe münasib, ve en ba- dostane münasebetlerin sağlamlığından Ötedenberi esmafı haraca kesmeği â-| Ancak, eski mahkümiyeti bulunmadı. | suraya geierex doğruca odama girdi. Biraz|sit zarafet kaidelerine muvafık nazarile, ve sürekliliğinden o derece emin idi ki 6 dek gdinmlğ dineirsmektal Minhaleii, YMM, sese tecil edUmmiğlir, canı sıkkın görünüyordu. İiemen kar -| bakamıyorum. taraftan ufukta biç bir leke görmüyordu,| vX8 günü Balıkıpazarmda balk selen! > Sali bang yapan teşkilâtın Balıkçı kendini müdafaa sırasında cinayet işlediği anlaşılarak 6 sene haps: mahküm edildi Balıkpazarında kendisinden haraç a)-| mekte olan bu dava dün neticelenmiştir. mak istiyen sabıkalı Muharremi öldüren | Mahkeme, suçu sabit olan İhsan Or balıkçı Şükrü Aytayın muhakemesi 2 p-|hönu matbuat kanununun 21 inci madde- | ci Ağırcezada dün neticelenmiştir. Yapı- isi delâletile ceza kanununun 482 inci şunda kanap.ye oturur oturmaz ziyareti- in sebebin: söyledi. — Size bir teklif yapmağa ge.uuu. Her şeyden evvel fik- rinizi almu« isuyorum, maarif nezareti münhaldir vuraya öyle bir zat seçmek is- tiyorum ki maarif işlerine agâh olmakla berâber pek iaai olsun. Bunun için sizi düşündüm, maarif nezaretini kabul eder misiniz?.. Kemali sükün ile ve söylenen şeyleri onunla beraber herkeste'de ayni kanaat munsifane düşünen bir adam halile din- | vardı, Burada da sefaretler arasında he- ledi. Biraz susarak: — Öyle ise, bana bir le hükümetle İtalya sefareti arasında pek Jikir veriniz. Ben nezarete getirilecek ziyade dostluk bağları teessüş etmişti. zatı bulmakta zorluk çekiyorum. Müta -| Hususile İstanbul sefaretina son zaman- leslarınızı doğru buluyorum, amma bun-İlarda getirilmiş olan Major des Planches Jar müşkülâtı ortadan kaldırmış olmu -|o derece itimad ihsas eden hülis tavırlı ve iyor. mesleğinin müsaadesi nisbetinde lâübali, | Bu muhavere başlar başlamaz ben sad- | şahsan da tıknaz vücudile öy'e insanı Şükrünün yanına giderek, kendisine bir şişe rakı almasını söylemiştir. Şükrü bu talebi kabul etmeyince aralarında şid- detli bir kavga zuhür etmiştir. Muhar- rem, üstüne Kücum ederek balıkcının kâ- İasına vurmuş, Şükrü de eline geçirdiği balıkçı bıçağın Muharreme saplıyarak, öldürmüştür. Ağırceza mahkemesi suçu sabit olan Ben cevab vermeden evvel, alınacak razamın arzusuna tevafuk edecek adamı 'derbal cezbeden sevimli bir zal idi ki o- | ŞÜKTÜYÜ hâdisedeki şiddetli tahrik se- cevabın menfi o'acağını tahmin ederek zihnimde arıyordum, ve bunu bulduğuma İnunla temas ilerledikçe resmi münaye |peblerini de nazara alarak, ceza kanunu. teklifinin aşaşısını ekledi: — Sızin sa - raydan ayrılanızı tecviz etmem. Bunu hünkâr da istemez, hükümet de istemez. Lâkin burada görülecek işlerin en büyük kısmı o yoluna girmiştir. Bundan sonra çizilen yolda yürümek kâfidir, Öyle zan- nediyorum ki hem nezaketi, hem kitabeti idere etmek mümkündür, Buradan &y - rılmaksızın maarif nezaretini kabul et - mek yalnız bir saat meselesinden ibaret kalır, O söylerken ben bu iki vazifenin içti- ma mümkün olup olamıyacağına dar zihnimde muhakeme yürütüyordum, gör- düm ki buna imkân yoktur, İmkân ol - mâdiktan başka maarif nezaretini doruh- de etmek için de kendimde lâzım gelen kuvvet ve cesareti bulamıyordum. Sadra- K zama kırmadan bu tekliften vazgeçmesine çalışılmalıydı. Az çok şu mealde cevab! — verdim; — Maarif işi memleketin en 0; mese- lelerinden biridir. Tahsil çağına girmiş çocukları ilk yıllarından alarak merha- Je merhale son tahsil devresine kadar gö- türmek ve bu uzun yolun muhtelif mer- halelerini aşarken nerelerde tamire muh» #aç sakat noktalar varsa onları tesbit et-| tikten sonra wlahı çaresini bulmak lâ - zumdır. Bu esasın etrafında devran eden türlü düşünülecek cihetler de var. Bun- ları kavramak, ıslahata kalkmak, yahud her şeyi bulunduğu yerde birakmak var, Bu ikinci şekilde karar verilecek olursa onu herkes yapabilir. Birinci surette ise nazır olacak adamın bütün faaliyet ve di- rayet kabiliyetlerini ancak bu işe hasret- mesi lâzımdır. Bu takdirde sarâyla ne - zareti telif bana mümkün görünmüyor. Sarayı feda etmeğe gelince: Bunu kenâi nefsime aid olan rüyet tarafından câiz görmek mümkün olsa bile hönkâra kar- —————ee İlâhi bir rahmet, alnına bir Tanri eli dokunmuş gibi, hayalını essulllıyardü;! ve bu dakiküda onu, böyle, çebresi ra -| hatlaşmiş ve bakişı sekinleşmiş halde Kim ! görse, bu korkunç ruhun halâsına kavuş» muş olduğunu anlardı. ! Beşeri ıztırab, onda, muhteşem surette! hikmete tebeddül ediyordu. Ulvi çöcuk için, dünyevi svadetten çekilip a'man kü- çük samimi kız için ağlamak mı? İşte doğrusu, onun hem kendisini, hem şere- fini tezlil edecek bir hareket olur bu! Milletler, cümhurun menfaati uğuru- na kendilerini feda eden vatan azizeleri, kurban âyinleri esnasında dua eden İman mazlâmları, müstebidlerin darağaç- larına mezredi'en manevi davalar kahra-. manları için ağlıyorlar huydı? Vahşi Holândalı, Senta için ağlıyor lar mıydı ve en tesirli akideler kudretle- rini dalma ölümün kudsiliğinden çıkar - mamışlar mı idi? Petrof tekrar ayağa kalktığı ozaman, denebilirdi ki yerde, kuru bir post gibi, Mavi Saka'ın zarfını bırakmıştı. Bir a - zi? yüzüne malikti, Rozelin ölmüştü: Denebilirdi ki, İsa - nın dirilttiği Lazar gibi, gündüzün haki- katine yeniden doğmuştu. Ölü maymunu küçük odaya çekti ve salonunun kapısına doğru yürüdü. Davetliler hâlâ sofrada idiler ve müt- “hiş gürültü ediyorlardı. Tabakların ös - de ayyaşça tempolar tutarak şarkı na- il E . | pe i kanaatle derhal cevab verdim: — Sizin | betlerin sikıcı kayıdlarından hiç biri his. | Un 448 inci ve SI inci maddelerine göre, istediğiniz adam hazırdır, ve elbette ya-| sedilmezdi, Hakkı Paşa sadarete Roma (6 sene müddetle hapse mahküm etmiştir. pılacak işleri benden çok daha muvafık |sefaretinden geldiği için İtalya sefirile| Üniversiteden 36 palto ça'an | bir tarzda ve en büyük mikyasla muvaf. onun arasında teke'lüften, resmiyetten| : idi İfakiyotle idare eder. ari bir münasebet his oldu. Bir gün ba. | S2Mte talebe tevkif odi'di —Ki diye sorunca derhal söyle- na sefir telefon etti: — Bu ukşam yeme-İ “Talebe hüviyeti takınarak Üniversite- dim: Abdürrahman Şeref Bey, ğine bana geliyor, yemekten sonra da | ye giren ve muhtelif zamanlarda talebs- Birden bu isim onu tatmin elmiş gö - briç yapacağız. Siz de gelirseniz üç kişi|lere gid 36 palto çalan Antakyalı Hüsnü ründü: — Kabul eder mi? diye sordu — olacağız. Başka kimse yok. İdün adliyeye verilmiştir. O ciheti bana bırakınız! dedim; ve bu| — Yemeğe memnuniyetle İştirak iel Müddeivinumilik, suçluyu (o Sultanah- suret'e her iki taraf memnun, birbiri -|yim, fakat ben briç oynıyamam. med ? nci sulh ceza hâkiminin huzuruna mizden ayrıldık. Cevab verdi: — Yemekte bulununuz, | çıkartmıştır. Hüsnü, mahkemedeki istic- Bu tekliften kimseye bahsetmedim, | kâfidir. Yemekten sonra gelecek olanlar | vabı sırasında şunları söylemiştir: bususile hünkârın haber almasına mev -| var, onların arasında e'bette briç oynı -| — Antakyadan tahsil yapmak üzere dan bırakmadım. Hemen Abdürralıman | yanlar bulunacaktır; dedi. İstanbula" gelmiştim, -18 yaşındayım. Fil , Şeref Beyi davet ederek sadrazam namı» ben | hâkika Üniversiteye girip; çıktım ve üç na kendisine maarif nezaretini tekli? *t-| yalniz üç kişi sefarette akşam yemeğinde | talebenin paltelarım aldım. Fakat, 36 ta- tim. Bu zat pek ihtiyatkâr idi. Hayatını bulunduk, Sonradan tek tük, gere sefa - ne pa'to çaldığım asılsızdır. Yarstan, tulü emelden azade decirmede yer erkünindan gelenler olunen. ben ya- | Hâkim, sorguyu müteskıb suçluyu tev- o derece alışkın idi ki, âvfn uzalsö'na in-| kif etmiştir. emdi yaşa slindim. amam etmek suretile bir nezaret sandal- . , Bir neşriyat davası yesini işgal etmek herhangi bir adam için! nu o zaman hiç düşünmemiştim. Ancak mahkümivetle neticelendi pek cazibeli bir iş olmak'a beraber, tek-| £i in| MAİ esi etik, kn Şek GRAM im sonradan vukuat tevali edince zuhür €-| Genç'ik gâzetesinde Afrodit davası den biç beklenmemiş hâdise ile bu davet | münasebötile neşredilen bir karikatür, Ve bu suretle sefir, sadrazamla Bu hususi mahiyette ve her türlü me - rasimden azade davete sebeb ne idi? Bu- dereden su getirerek kendisini iknaa ça-) ıştım ve oldukça uzun süren bir müba- hasadan sonra nihayet muvafakstini te- min ettim; fakat ne olur ne olmaz, belki aksine bir cereyan takib edecek bir mu- hakeme üzerine rücu eder mülâhazasile onu bir emrivaki karşıında bulundur- mak istedim. Hemen telefonla Hakkı Pa- şayı bu'dum ve; — Abdürrahman Şeref itimada teşekkür ediyor, ve teklif sizin arasında bir münasebet bulunmuş olaca- | müddelumumi Hikmet OOnatın şahsını ğına hüküm verdim. | İ Yemek esnasında hiç bir siyasi mese-| leden bahsedilmedi. Sefir ne sidrazam -| dan, ne mabeyn başkâtibinden ahveli listiknah mahiyetinde sayılabilecek o bir| şeyler de sormadı. Sadrazamı davet eder- iBev yanımdadır. Hakkında gösterdiğiniz ken onun hükümet refiklerinden bir iki-. sini beraber bulundurmaktansı mabeyn tahkir edici mahiyette görülmüş ve mez- kâr gazetenin yazı işleri müdürü İhsan Orhon hakkında dava açılmıştır. Asliye 4 üncü ceza mahkemesinde rüyet edil- m e > "du. Böyle olmayınca bunun başka ne manası olabilirdi? İtiraf ederim ki o zaman bu noktada tevakkuf etmedim ve muhtelif faraziyyat itarafınızdan vukua geldiği için kabul «. | başkâtibini davet etmiş o'masına bir ma- i yürütmedim, Sonradan karar verdim ki İlliyar; delim, be mretla bek kurtulmuş | 8 verilebilirdi, eğer müsahabe ahvali oldum. fakat bu teklifin bir sene kadar | yoklamak maksadına müpteni olsaydı,| yaklaşan bir hâdiseden evvel şefir hü - sonra bir zeyli oldu ki onu ileride hikâye bunun hakkında da herhangi bir suretle kümete ve saraya hususi mahiyette bir edeceğim. İsefir tarafından bir denems yapılsaydı, İcemilenin peşin teminatını vermek iste- i * bir taraftan hükümeti, diğer tarıftan da miş olacak. Hakkı Paşa İtalyadan pek iyi Intiba » sarayı anlamak istiyor diye farzolunur-' «Son Posfasnın edebi tefrika: 21 AŞKA İNANMAYAN ADAM TERCÜME EDEN . « b — HALİT FAHRI OZANSOY Yazan: Jorj Delaki karatları çağırmakta idiler, Hepsi aşağı| halde bulunduğu koltuğu gösteriyordu. şrof'a acayib bir dehşetle baktılar, Onun yukarı sarhoş, birbirlerinin kollarına yrr| Akla gelmedik şeyler icad eden ziya-| ölüye yaklaştığını, kendi elile bu çiçek Halid Ziya Uşaklıgil gılmış'ar, kafalarına pırıl pırı! pullu kâ- fet sahibinin gene eğlenceli kocaman bir bu ğıddan boneler geçirerek gülünç bir şe-| mizanseni var zannederek, yavaş yavaş kil almışlardı. Üstelik, ibtiyarlamış ço- cuklar gibi keyiflenmiş, yüzlerine okan çıkmış, çirkinin çirkini olmuştular. Sigara salonunun kapısı açıldığını gö- rünce Üstadlarını muzafferane bir ka - bulle karşılamak istediler. Fakat daha o- nun manzarasını, salonun eşiğinde mey- dana çıkışındaki .tarzı, kapının iki ka - nadıni merasimle açışındaki o muhteşem yaklaşıp, ayaküstü baktılar. — Bu ne demek?.. Uyuyor mu?.. Ne olmuş kıza?.. Baron, sadece: — Ölmüş. Dedi, Ölmüş mü? Rözelin ölmüş mü? Peki niçin, ve ne suretle? Buna nasil inanı - hr? onun böyle ansızın ölmesine?. tam gözleri, bu sevimli ağzı kapadığını. iki zayıf eli göğsünde çaprazladığını gör“ düler, Bu işi görünüşte hiç ıztırab, hiç tees - sür duymadan, hiç inleyip (sızlamadan yaptığını gördüler. — İkimiz konuşuyorduk; bu kadehi içti... ve işte artık yaşamıyor. Bu sözleri müşfik bir tatlılıkla, sanki iştirak etmeden sadece müşahede eden lâkayd bir papas gibi söylüyordu. Beri- ve tatlı hali, gürültülerini bastırmak için bu neş'eli, mes'ud, kutlulandığı saatte?..| kilerse, bu manzara karşısında sarhoş -! elile onlara yaptığı işareti, büyümüş 6-| Oskar, doktor, acele yaklaştı, onun göz Tuklarından ayılmışlar, dikkatli ve me - lan bütün şahsında parlıyan hâkim İyi-| kapağını kaldırdı, bileğini yokladı, kal -| yus, sükütu muhafaza ediyorlardı. O za- liği görür görmez kısa kestiler. Kendi - bini dinledi, hAlA »lıktı ve hakikaten can-|man baron onlara şunu dedi: lerine — Dostlarım, bu akşam büyük bir hâ- dişe oldu... Bakimte! sızdı. Derin bir şaşkırilık hepsini kavradı. Bu İziyafet evinde, şahldeiz, sebebsiz, gürül Dediği zaman hiç biri sesini tanıya -| #ilsüz, bu kadar garib surette anl bir ğ- madı. Onlara, üstünde Rozelin'in uyur bir Hiç aztırab çekmiyor, görünen Pet - — Kendisini şeref odasına taşıyacağız. Sdhra iki elini uzatıp onu bizzat kal - dırdı. Ne hafif bir yüktü! Kral Lir'in za yıf avuçları içinde Kordella'nin cese - dinden bile ağır değildi. Önünde kapıları açtılar ve artık aca- şefi dün adliyece tevkif edildi Sahte mübâdil bonoları yapan teşkilâ- tın şefi Nibadın, Ankarada yakalanarak İstanbula getirildiğini yazmıştık. Suçlu dün müddelumumiliğe teslim e- dilerek, 4 üncü sorgu hâkimi tarafından islicvab edildikten sonra tevkif edilmiş tir, Dün 70 kişi demir beyannamesi verdi Ellerinde demir stokları bulunanların beyanname vermeleri hakkındaki karar- namenin neşri üzerine dün Mıntaka Ti caret Müdürlüğüne birçok müracaatlar vaki olmuştur, Müracaat edenlerin bazıları evlerinde- ki parmaklık veya eskiden kalmış demir hurdaları hakkında da beyanname ver- imek lâzım gelip gelmediğini sormuşlar ve bu gibilere kararname hükümleri hakkında izahat verilmiştir. Dün beyanname veren ve ellerinde | stok bulunanların sayısı ancak 70 i bul İmuştur, Bugün bu müracaatların daha fazla olacağı tahmin edilmektedir, Mıntaka Ticaret Müdürlüğü beyanna- meleri hâzırlamış ve Istiyenlere vererek taleb ettikleri malâmatı da anlatmak Ö- zere bu işe bir memur tavzif etmiştir. Karırnamenin bir fıkrası şu şekide olacak i Dün neşredilen demir stoklarının bil- dirilmesini âmir kararnamenin 14 üncü | maddesinin (A) fırkası Ankaradan İs itanbula bildirilirken noksan verilmiştir. | I Bu fıkra şu şekilde olacaktır: ? «8,8, 10, 15 ve 20 milimetre kutrunü | haiz...» “gi | Alâkadarların buna göre hâreketleri | icav etmektedir. | | Vilâyette: Velinin teftişleri İstanbul Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kırdar dün Şişlideki çocuk haste- nesini gezmiş, sertabibden hastanenin faaliyeti etrafında #ahat almış, icab © | den direktifleri vermiştir. i ib kafile, mükellef salonlar, şahane gö” | leriler, sükün helindeki manzaralar ara” sından geçmeğe başladı. f Onu böylece götürüp muhteşem ya * tağa yatırdı, Zayıf göğsün üstüne bir 9“ Hb konuldu, yassı küçük bir şey halin€” gelen bu vücudün etrafında matem mum ları yakıldı. Ölüm yatağına, onun nazikst liğini temsil eden ve ayni suretle muhti lif zamanlarda ona hem hayatını, hem ö” Tümünü kazandırmış olan sira sira me nekşeler bırakıldı. Her şey hazırlandığı ve diz kadınlar haç işareti yaptıkları Petrof: — Haydi gidir, dostlarım, dedi, B yalnızca beklerim. Onlar gidince, artık ne diyeceğini ne düşüneceğini bilemiyen baron, ow” | daha iyi seyretmek için yüzünlü elleri & rasına alarak, dirseklerini küçük ö'ü K£ zın yatağına dayadı. 3 Ve tekrar yolunu bulmuş olan adam” evine huzur İndi. * Pariste küçük madam baronun öldü” duyulunca, kibar sosynte barona Beif | Lâboratuarda tahlil olunan şampanfs 5 şesi ve komiser tarafından yapılan işer. tak meselesi etrafırıda şuyu bulan tai 4a alâka gösterildi. (arkan var).

Bu sayıdan diğer sayfalar: