3 Eylül 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

3 Eylül 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dik Dm e A emen eli e Delil ve Türkler masasi YAZAN Emekli general H. Emir Erkilet «Sen Postâlanın askeri muharrir 5 e seamyemmmesememmeemenemmensmmeeei —ıi— D obrucanın bahtsız . toprak ve balkınn Romanya “ve Bulgaristan arasında yeni “bir taksir me uğradığı bu sada, Küslencede Emel Basırevinde «Dobruca ve Türkler» adlı bir kitab neşrohundu. Bizi çok sevindiren bu, 285 sayfalık taze, güzel ve çek kiymetli o halis Türk eserinin değerli müekifi Bay Müstecib H, Fazılın, Dubruen Türk- lerinin, bütün varlığını gene okla- ra hizmetine o vakfetmiş, > yüksek duygulu ve temiz ruhlu, muktedir ve çalışkan genç bir evlâdı olduğu eserinin her satırından anlaşılmak- tadır. O, ayni zamanda Dobruca Türklerinin, on yıldanberi, yürüye-| cekleri necat ve yükselme yolunu aydinlatan © «Ezel msemuaun ile Emel Basmevin nin müesai, baş-| muharrir, ve yürütücülerindendir. ünkü yazımıza mevzu zeçti- öimiz kitabi ehemmiyeli müelüfin «liksöz» öndeki şu | satırlarından aniaşılır: #Dobruca hakkınsla türk-, seden başka dillerde pek çok eser Yazılmıştır. Halbuki, Dobruca her wulletten ziyade Tusarlılern yani büyük Türk milletine mensub bir sok kabilelerin uğrağı, ğı ve yuzdu olmuştur.» Filhakika ebu es ki Türk yurdu hakkında türkçe top | Sığala Ağacı SON POSTA EZiRAATI IKADIN Örgü çocuk elbisesi Hâdisele: ye meşhtr bir doktor, ağlar manın birçok hastalıkların teda- |siyede bülunacaktır. Yurdumuzun yalnız Muğla taraflarında yetişen bu ağacın kabuğu altından sızdırılan usare ticarette “ Sığa'a yağı ,, adile satılmaktadır Yazan: Tarımman Be.slki.Bigek © mahsalleriüzin (zel Zoka, insana bir çınar ormanın müstesaa bir bereket arzettiğini ya -)da olmadığın derhal hatırlatır, (ÇI. zan gazeteler, sığala yağı reköltesi-! çekleri i meyvan u- nin de geçen senelerden iyi ldu; -| İebdir). Bunu bildiriyor ve en'aşağı bir be -| © Sığala ağaçları simdiye kadar hip sabla on iki bin ikleyu bulacağını| sini sürette Yetişirilmemişir. Hep tahmin ediyorlardı. İkendi kendilerine yetişirler. Bunun, Buğday, arpa, pamuk, pancüt ve-'la beraber yetiştirilmek istendiğinde saire gbi tanınmış mahsul adları 2- | asi:dide ağaçların dibinden fopkran rasına kanşan bu (sığla yağı) nı) sürgünler yeni birer fidan olmuya yardumuzun yalnız Muğla çevresi) elveriştidirler. (En müsid dikin istihaal ettiğinden, başka taraflarda | zamanı kânunlardır) bunlar dikil visinde en iyi ilâç olduğunu iddia ediyor, şu veya bu hastalıkları için! imüraeaat ederek hastalanma da: fağlaymız. ” Diyormuş. İsveçli meşhur dok- torun bu iddiasını bir cihetten doğ- ru bulurum. Bizde ayai zamanda söhret ve apartıman sahibi olmuş loktorlanın iyi ettikleri hastalar da, İsveçli doktorun metodile tedavi €- | dildikleri için iyi olmuşlardır. Dek- tor, vizita, eczacıya ilâç parası ye- tiştirmekten kendileri göre dursun, anaları da a Bu havadisi ini açıkgöz bir pek e kadar bilinmez. Fakat Türk! topraklarının bu mümtaz mahsulü we yer yüzünün başka yerlerinde seyrek rastlanması onun kayrmetini artırmakta olduğundan, okuyucula- nız sığala yağımı ve bunu veren İ ağaçları azıcık öğrenmek istiyecek - lerini umuyorum. İyi sığala yağı; sincabi sanmtırak renkle ve bal kıvamında bir mayi - dir. Terkibinde bulunan belsamlar- dan dolâyı gayet lâtif bir kokusu ardi. Kimya ve ıtriyat sanayiinde türlü işlere yaradığından ticütette hararetle aramı, Umumi Harbden önce 63 bin kiloyu bulan istihsalâtı- mız, tamamen ihraç edilir ve Muğ- la köylüsü bu yüzden iyi para ka - lu bir eser yazılmartış olmas» biz-|zanırdı. Sonradan muhtelif sebeb » leri weidden acı acı düşündür mesi |lerle bu ticaretimiz geriledi. 933 de ve yüzümüzü kızastnınn icab eden| hüzünlü ve hicabâve bir meseledir. Bu sebeble, Bay Müstecibi, evvelâ bütün Türklüğe dokanan böyük bi: Boksun tamamlamak işini ebaşer- mağa çalışmağı kendi ne «bir va- ailen edindiğinden ve sonra, pek zor olan bu işi pek mükemmel bir su- ette başardığından dolayı tebrik etmek icab eder, Gerçi adı «Dobruca ve Türkler» olmak itibazile insan, bu kitabı eli- ği veyahud bir sürü coğrafya Ve etiografya isim ve istatistikleri Minsnda Bunalacağım — zapmeder; fakat, okumağa başlayınca, bir ta- raftan kymetli müellif Müstecibin *5İ bir'se küdar açık, temiz, kolay ve ta'b üslübunün, diğer cihetten de tabiatle tarihi hayalde canlar- dıran ve bâdiselere vücud ve hare- ker veren telif, tertib ve ifade tarar mani esiri olarak bitirmeden kitabı enden bırakamaz elur. size «bDobrucanın tabii ya- Pıbas bahsinden bir örnekt #Dob- Tuca yüz binlerce yıl evvel denizle ömülü idi Karadeniz boğazı açık mamışu.... İh». Bundan sonra Dob- tucanm arazi ve iklimi, zenginlikle. r caki ve yeni tarihleri gözünü Yün önünde canh bir geçidi resmi Yaparlar, Milâddan binlerce yıl evvee Orta Asya olan sana yurdda yaşam MA şartlarının değişmesi ve ağıla masile Çini basan, Hinde inen bü- Yök Türk kollan olduğu gibi, Ural dağlarile Hazer denizinin arasından ve şimalinden.. tek şimal ve şimali garbiye, tâ Bir) en ve İskandinavyaya: çi - a Zİ EN VAZ EYİ RR TA EE A MEŞE Ye wa, İtalya ve Fransaya: Misir ve imal Alrikadân du İspan- Yaya ve Atlas Okyanusuna geçmiş Xa buraya bir kol salanştır. «Bu ağ Dohrücanin sa eski halkı rklerdir. Fi milâddan birknç; hin se- me evvel Dobrucaya gemilerile gel Mis olan Finikeliler ve Mısılılar tada» Türk olduklarına ş“phe ol Puyan «Trakları ve bunların bi * evvel, bun- nn üzerine, ep doğudaa ve Türk nkindan Simmetler geleiterr. Duha Miprs. Türk oldukları melim olan ei simalinde ve büzün- Mi ve ermubi Rusyada bü- yük bir imparatorluk Kurmuş olan | bird miliddan' 700 yıl evvel! Vbenye isti ettiler ve: “bure-| vi körük Skitya adi verilmesine s€- beb oldulara. Bunlardan donra, gere hep Türk! wkından olan Sarmatlır, Kekler, A-) po enini ere Avarlar, | ler, r (Gagauzlar). Kumalar, Tatarlar share, ve Ka simalinden Dir ıcaya gel misler, sehirler ve hükümetler kur Marla lir. (Devamı 7 mei sayfada) ş* ri Zi (ancak 33 bin hirahk mizala satabil - miştik. Fransanın işgali Oodolayısile bu seneki rekoltenin de satış imkân- ları pek ümidi görünmüyor. Sığala yağı, münla © ağaçlarının | kabuğu ile tahtası arasındı adı - nlân bir usarenin mahsulü Bu ağaçlar Muğla havalisinde geniş or -| manlaı teşkil eder. Tabiatin bir Mt- fü ve imtiyan mahsusu halinde © çevrenin bütün müsaid yerlerine yas! yılınışlardır. Bilhassa toj vi ve sulak yerlerde. alabildiğine bü « yümüş olanlarma rastlânır. Bu ba - kımdan onun tabiatini söğüde ben - zetebiliriz. Sığala ağaçları da tpkı söğüd gibi dere kenarlarını, göl ve bataklık çevrelerini sevetler, Yalnız uğnla ağaçları üstelik sızak bir ha- va da isterler. Bulundukları #mabal - lerde kışlar mutedil geçmeli, yazlar alabildiğine sıcak olmabdır. Fakat ber halde bütün sene bolbol yağ - yağmur düşmelidir. Muğl havali - sinin iklim tabiati, bu şartları faz- diklerinden 5-6 sene sonra mükem- mel bir cesamete erişirler, Muğla havalisinde sığala yağının çıkarılmasına Mart - Nisan ayların. da başlanır, Bunun için Bususi bi - i çaklarla ağaçlarm gövdelerine, ka- buk kısmı tamamen kalkacak su -| rette bir takım şerhalar (— taba - kalar) açılır. Ancak bu ameliyatı ya- panlar her yarık arasında 8-10 san- timlik bir kabuk bırakılmasına dik- kat etmelidirler, Bu sayede ağaç İkarmaktan korunmuş olur. Açılan itabakalardan bir hafta sonra ham s1 Zala sızmaya başlar. Bu yağlar ucu kıvrk ve keskin bıçaklarla iyice siy- larak deri tulumlara Her akşam toplanan sığala usareleri büyük kazanlara atılıp suyla kay- natılır. Sonra sıcak wenk torbalara doldurulup cendereler altında mkış- tnrlir. Üsarenin talaş ve tortu kısmı torbalarda kalarak ince kısmı duan sızar, Bu sızan kısım çukur veya be- ton havuzcuklarda toplanarak bir müddet bekletilince, suyundan ay- nlp dibe çöker. Oradan daçalınıp tenekelere doldurulur ve bu halile İ ticarete sevkolunur. Torbalarda ka- (lan tortu ise aynca (behor) namile savbr. Sığala yağının. istihsali onar gün fanlu ile Kasıma kadar devam eder, Hava ne kadar seak oluma yağ da © nisbette fazla olur. Sığala istihsalinde en mühim nok- ta ağaçlardaki yanıkların pek uzun ve geniş açılmamasdır. Aksi halde ağaç bu yanklari' kapatmıyı e - wrken zayıf düşer ve mah zahtıktan başka bazan kuruyup Vİ derde... Bu hususta tavsiye edilen tarı hareket şudur: Bir defa ağaçlar on doldurulur. | Bu mevsimin çocuk elbisesini ken-|. diniz örecekseniz şimdiden başlama. hasın. Yavaş yavaş tam zâmanina yani Eyiğle yetiştizebilirsiniz. Pahimlon düz gridir. Ve tamamile Jersey yani çorap örgüsü örülmüş . tür. Önü yuvarlak ceket griyle ke . mizi çizgilidir. Örün de örgüsü ay - mıdır. İçinden Metik örgü ve kapalı yakalı bir de Kazak örerseniz başları baza elinizle hazırladığınız şık bir ta kım ortaya çıkar. Sağlık güzelliğin nüzü kısaltmak o demektir. Bütün Karşısında | Hidir Küpe | ; Göz yaşile tedavi — İyi olmak istiyorsanız, bol bo| V9TİSİİZ. hastalıklardan kurtulmak ve uzan | bir ömür ancak ağlamakla kabildir. | vok eser kalmamıştır. Dinmiyen göz yaşları - adl eseri her okuydn eserin birinci sayfasız- dan son sayfasına gelinciye kadar hıçkıra hıçkıra âğlıyacaktr. Roma- tizmalılara, veremlilere, miyoplara, malasyalılara, apandisit sancım çe- kenlere tavsiye ederiz. * Muayenehanesinin kapısında: «Yeni usul tedavi tatbik edilir» Levhası bulunan doktor muaye- nahanesine gelen hastayı muayene sığıraklardan çıkınız... Hâalasına reçeteyi verirken & — Bu sokaktan çıkınca karşın gelecek modem eczanede o Çob Mehmedi bulursunuz. Ro o. — Asam öldü. — Çok ağladın ım? a — Ana bu ağlamaz mı? — Başın sağ olsun amma, ramanda da geçmiş olsun diyeyim. Bacağındaki (siyatik o ağlarında — Fena karıya düşmek böyl On senedir evliyiz, bir gün olsğ —Şükret, bir gün olsun da a talanmadın. j * n Muharib devletler, sokaklardii duvarlara şu levhalar astıracaktırıf” «Dşüman tayyareleri göz getizen bombalar atıkları Ne hastal .l ıs? ettikten sonra şu reçeteyi yazacak- | ğınız varsa geçecektir. temelidir «Şuna dört tekme ntımızn. İris lslüsi Gıda da sağlığın en mühim csasla. rından biridir. Bir Amerikalı doktor jen sihhi gıda alma tarımı bakınız inası anlatıyor: (1) Fena yememek bu doklera gö re günde (2000) kaleri yeter de artar bile. Günde bunun iki öç misli kalori İlanların mühim bir kızım enerjileri bu fazia gıdayı hazım İçin aarfolu. nur. Yani boşa gider (2) Birlikte o hazmolunamayıcak yemekleri O birbirine (© karıştırma mak: Lâhana fle et. Patatesle et, (3) Kuvvetli kısımları çıkarilmş yemekleri yememek Meselâ: Pirinç: Pirinç ve beyaz un. Çünkü pirine'n bütün Kuvveti kabuğundadır. Kubu- ğunu çıkarmakla onu bütün kuvve. ünden mahrum ediyoru. Buğday da böyledir. Bunun için beyaz unun “İbir kıymeti yoktur. Beyaz ekmeğin (4) Barsakda uzun müdet kalmıya- cak şeyler yemek. Çünkü yenilen şey barsakta uzun müddet durunca tok. (7 Bunları bitiyor mu idiniz ? 5 hesile verdiğinden sığala ağaçları ga | yaşına gelmedikçe yağ almıya baş-İsin cıkarır. Vücudu rehirler. Etle pa. orayı pek sevmiş, adetn anavatan e-| İanıamalıdır. Ekseriya bu yaştaki #-|tatesi birlikte yemek de bu neticeyi dinmiştir. önçların çevresi 30 santimi bulur ki, | verir. Sığnla ağaçlara kitablardı (An-İbu karar münasib zamanı gösterir. | (5) Rol bol sebre ve meyva yemek, ber mil) adile rastlamır. Bazı müek! Saniyen ağaçlara en çok çevrenin İatt4 Ameriknlı doktora göre basan Wifler onu şarkın (Aselberd) ağeç-| yed'de biri genişlikte şerha açmalı | birkac gün, bazan birkaç hafta, va, İarile bir saymışların da bizimkisi) ve bu şerhanın boyu çevrenin üçtelhmed birkac ay ilk insanlar gibi sebze onlardan tamamen ayrı ve başkadır: Sığalu ağaçları nebatların Amanta- eöe fasilesindendir. Az evvel dedi - ğim gibi bizim kitablarda (Anber sil) diye amlır. Lâöncesi (Ligi dambar Orientalis) dir. Ağacın yap rakları çınarı çok andırır. Yalmız se #nlanmkiler biraz daha derin yıztık” sonra yapraklarında göze çarpan bususiyet ve bilhassa ormandaki gü- ikisini geçmemelidir. (Geniş çev - relilere müteaddid yarıklar açılabi- Er) ber halde daima bu hesabca açıları şerhalar ağacı yormaz ve ça- buk kapanırlar. Ertesi sene açılacak |» olanlar, evvelkilerin hem arkasına rastlamalı, hem yirmi santim yuka- mundan başlamalıdır. Böyle böyle hdır, Hattâ be ağaçları ilk gören -(ilk öncekiler kapanarak ağaç » geçe-İlerin çınar vandıkları vakidir. Biraz |daba çok yaşamış ve hem daha çok|yarı beyeslatmak zaman mahsul vermek imkânm ka- zanmıs olur. Tarımman «Son Postan nın edebi teftikası: 26 kadar re YE YEŞİL TULUMBA “er. Türklerin Asyadan Avrupaya Yapklse yirmiden fazla akınların bemen hepsi Dobrucadan Yazan: Ercin end Ekrem Talu Delinin her tarafı titriyordu. — Bir daha yapmam, Yusef ağa- bey! Exlenmem bir daha! — Bir daha evlen, evlenme, © benim üstüme İzm değil Şimdiki karnı hemen boyıyacaksın! Bu emir, delinin üzerinde garib bir aksülümel yaptı; titremesi geçti, İde düzeldi. Dudaklarnm ke narları müstehzi bir tebessümle kı - rıştı, İki adem kadar gerileyip: — Zor! dedi. Sen de mi o kö - peklerle birlik o'dun. Yusuf ağabey? Bu sefer, şaşıran Yusuf oldu. Şu madmih. kendisine meydan okuma- ie kalkıyordu. Onun üzerine doğru gitti: —Zor mu?. Zor mu dedin? Söy- le bakayım bir daha! — Zor yat Ben imamın karısını zor boşarım! — Ulan! Baza karşı ma geliyor - un) — Geliyorum zahir! Hem sen! bana ne diye karışıyorsun? — Künşıtm helbet! Büyüğü nüm.: ağabeyinim senin, Kim olurlan ol, ben imamın kanısını Allahın emrile aldım... -İden perişan Deli divane olmak işden bile de- Şildi. İdrisi yola getirmek, kanyı 0- na mutlaka bıraktırmak artık Ye 'dibeli Yusuf için falancanın emri muktezası değil, bir izzeti nefis da- vası olmuştu. İki yumruğunu birden sıkarak, üzerine yürüdü. — Gebertirim seni! — Zort Bağırın, ben del Sen ra, zabtiyeler gelir, seni yakalarlar. İdris bu dediğini yapar mıydı, va pardı. Hile yoluna sapfnak icab edi- yordu. Yusuf vaziyetini değiştire — rek: — Ulan enai! dedi. O karıyı sana mahsus. nikâhladılar.. — Neden? — İmam senin biriktirdiğin cami paralarına göz koymuş... — Göz mü koymuş? İmam mı? — Evet, imam, seni desise ile evlendirdiler ki, sen uyurken kan İseni zehirlesin.. sen öl de, imam pa- rana konsun. Deli bir müddet düşündü. Ezel- mümkün olamıyasağıma dair, kısa ve N bir in çeri gk ve mevva le yasamak bir çok hasta). lıkları kendi kendine İyi etmektedir Hanri vemeklerin bir arada yeni . Tebileee#ini, o hangilerinin (birlikte yenilmemesi lâzım geldiğini gelecek hafta yazacağım. Her kadın bilmelid'r Kızgın #tünün sararttığı camasır - iin sararan yeri derhal telutmah ve ince tur ekip gü - nese sermetieir. gittikten sonra, buk haiz bir zorluk çekmezler. Za İten imam senin peşine adam koy - | muş, bütün yaptıklarımı snati saati vE haber alıyor. Deli birdenbire köpürdü. İmam ME en galiz, ağza alınmıya - cak küfürler savuruyordu, Derken, akhna, Yumfun kendisini aldatınak ihtimali geldi. — Ben, karıya sorarım. dedi. — Hiç söyler mi, be budala? — Bana söyler. Seviyor beni. — İşte © sevmesi de yapmacık. öyle görünüyor ki, seni daha kolay kandıran, inandırsın İdris hiç cevab vermedi; oradan uzaklasmıya kalktr peşini bırakmamıva azmetmisti: O-| nu gölge gibi takib ediyor, ayni za- manda onu ürkütecek sözler söylü İyordu. Yokuşun alt başına yaklasmıslar, İnerede ise caddeye çikacaklardı. Yer dibelânını kafasında ani bir simsek caktı. Yümruğile kendi alnına vur- İdu. Tedbirin en mükemmeli vardı İda o dakikaya kadar aklına gelme- mişti, İdrisi omuzundan yakaladı. — Bana bak, delikanlı! — Ne var? Ne istiyorsun? — Sen sakin evde bir şey söyle- me, emi? Yarı Lâkin Yedik) Erkekler yün Mü ! Son zamanlarda, A merikada Boston şeh- rinde bir «yün örme bu müsabakaya iştirak etmişlerdir. Müsaba - aya şa tarzda reklâmlar yapa - DE MEM yazılar okumak, ösmü- şi &irmiş ve işin garibi müsabakayı bu kazanmış ve mükâfatı almış” yorar! | © İşi o'an körler Amerikalı bir gör #” g3 ie doğuşta körle- gigi ri iyi etmiye muvaf - ©) fak olduğunu iddia et- mektedir. Gözleri a- / çılan âmalara ilk öğ ” etilen pey gözlerini yürüyüşlerini kullanabilmekmiş. Şimdiye o kadaği diğer hislerile yolunu tayin eden Bığl eski körler gözleri açılınca ilk za $$ manları hiç. yürüyemiyorlarmaş. Kad'n'a erkek arasındaki yaş farkı Adapazanndan D. R. rümuzile mektub gönderen okuyucuma: et tavsadı, ilk hevesiniz geçti, dan sonradır ki kadınla aranızdaki Sevdiğiniz kadınla aranızda 'nür| yaş farkını görmeğe başladınız. him bir yaş farkı olduğunu ilen sü- Bü fark onu ilk sevdiğihiz zami rerek bana mütaleamı soruyornu- İda mevcuddu; fakat o vakitler hi nuz. Bu mali bana O sormanızdan çi karttığım mana, bir vakitler gözle- rinizi bürüyen aşk dumanının artık yavaş yavaş silinmeğe başladığıdır. Evet, dün gözlerinizi duman bürü- müştü, Kadını böyle pembe bir a- deseden görüyordunuz. Fakat ara- dan zaman Yİ mm İÖ Ve rahunuzda ha: Senin daima iyiliğini o düşü: Böyle mi? — Öyledir. Yusuf ağnbey. Eksik olma? — Onun için, imamın hakkından gelmeyi sen gene bana bırak. — Ne yaparsam imama? — Ne yapacağımı ben bilirim, Deli gevrek bir kahkaha attı. — Canına okur musun, koca gö- beklinin? — İstediğinden âlâ, — Yaşa, Yusuf ağabey! Seni, be- İsim. camiye kayyum yaparım. Bir kurur versene bana, Yedibelâ, delinin avucuna çil bir bikilik koydu. — Sağ ol, Yusuf ağabeyi Ben. evde bir şeycikler söylemem. İma- Min yuvasım sen yaparsın gayri. — Merak etme, Ab ee sizarayı! İçine, kaşla göz aramda kâfi miktar esrar katıştırdığı sigarayı de- inin ağzına tutuşturdu, — Asah, istemem, Yusuf ağa - bey. — İç be! Efkârın dağılsın. — Sizara içmem ben. — Etkek olur da sipsi kullan - maz olur mu? Kabadayısın, haydit, Her ikisi de, tüttüre tüttüre cad - deye çıkblar; Hacıbabanın kahve- sinin önline geldiler. Burada, Yedi- ye Bir vel de sek İN leriniz aşk ummanında pupa yel gidiyordu. Bu hustsaki mütalcam mı?.. Eğer kadın sizi hakikaten seviyorsa, #izej karşı sadık ve vefalı ise, bir ev kü racak meziyet ve kabiliyette ise vel siz de evlenmek niyetinde bulunur! yorsanız, aradaki bu farkı görmü meniz İâzımdır. TEYZE — Neden? Ne oluyor? — Avali mandepsiye bastırıyo « rum.. tavında... — Aval de kim? — İz'anmı kiraya rm verdin, bas bacığım? Etrafına baksana! Hamdi Efendi anlar gibi oldu. — Ne yaptın? dedi. — Fazlasım sorma, baspi Sait bizimle beraber otur. Yusuf, deliye döndü. — Bir şekerli kahvemi içer misin, aslan? Cevabini beklemeden, Hacıba « baya seslendi: — Bize üç tane okknh kahve İyap, Hacıf Hamdi ağabeyin em * iziğini de buraya gönder! Oturdular. Yedibelâ, Dek İdrisi adeta göz hapsine almıştı. Simesihe da, esrarın tesirini takib ediyordu. Bu tesir kendini göstermekte gecik- medi. Önce rengi uçin, dudakları soldu, şakaklarından ter sızmağa başladı; gözlerinin küçülen adese'o- üzerinde göz kapakları M8 gey. ririn Zurlaştı. — Ne oldun, be İdris? Dili de peltekleşmişti. Yedibe » senljlârin sualine, bakışlarını sağn sola kaydırarak, güçlükle cevab verdi: — Bir şey.. olmuyorum. Ne. olacakmısım? Hiç! Konuşmuyorsun da, 08 — Evet. Bu konuştuklarımızdan | belâ içeriye bir göz attı, Ocak ba -| nün için sordum sanki, olur; ie. di aklında bu. iddianun | hiç bahsetme. Senin için daha iyi|şında nargile içen Hamd: Efendiyi gördü; bir işaretle dışarıya çağırdı. — — Yanımızdan ayrılmat niz üzünü bitmiyeş — Ko.. konusuyorum, İşte, Tell Hamdi Efendi merakta ii. Usukacık, Yadibelânm kelağını ser

Bu sayıdan diğer sayfalar: