20 Ekim 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

20 Ekim 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tirede Aynı gün içinde iki içki âlemin- de iki köylü öldürüldü, bir kişi de yaralandı İzmir (Hususi) — Tirede bir gün içinde birbiri ardısıra iki ci- nayet işlenmiştir. Evvelki gece saat 22 de Tire- ye bağlı Boğaziçi nahiyesinin Mahmudlar köyünde bir içki leminde Mehmed Öncü, Küçük Kule köyünden Hasan Yılmazı bıçakla sol memesi altından ağır surette yaralamış, Hasan Yılmaz biraz sonra ölmüştür. Gene evvelki gün saat 15 te Mahmudlar köyünde Ali oğlu Mehmed Şen, Halil oğlu Süley- manı içki âleminde öldürmüş, ayni köyden Bekir oğlu Şaban Tozluyu da ağır surette yarala- mıştır. Her iki hâdise failleri tutul muşlar, adliyece tevkif edilmiş- lerdir. ———— Trakya arı Çorlu Halkevinde Çorlu (Hususi) — Meb'usla- rumızdan Cemil ile Faik Öztrak luğundan, ihtikârın f dan şikâyet etmi; miz not alarak icab eden yar - dım ve teşebbüste bulunacakla - rını vâdetmişlerdi lıklara Süleyman Yıldırım, Kadri Öztürk, Avni Erdem, Mehmed Yü- cesan, Hamid Çankaya, Hidayet Özmen, Lütfi Arısan, Reşad Gür - soy, Tevfik Serin, Süleyman San - dılıçı, Sadik Orakçal, Durdali Arı. kan seçilmişlerdir. Mazbata kay - makamlığa verilmiştir. Reislik üze- rinde bilhassa Kadri Öztürk, Sü - leyman Yildirim ve Yücesan'ın İsmi .İ miştir, Halkevinde halkımızın! "İKasım Tafariyi yenerek baş peh | o Trakyada Kaçakçılıkla şiddetli o mücadele ediliyor, son zamanlarda 94 kaçak vak'ası tesbit edildi Edime (Hususi) — Son bir- kaç ay içinde Trakyanın hemen her tarafında kaçakçılıkla çok şiddetli mücadeleye (girişilmiş bulunuyor. Edirne inhisarlar baş müdür- lüğü takibat, âmiri Hüseyinin başkanlığındaki ekip Şarköy,| Mürefte, Makara ve havalisin de alınan tedbirler neticesi ola- rak 94 kaçak vak'ası tesbit et miştir. Bu kaçakçılardan 46 kilo - gram yaprak, 18 İrilogram kıyıl- mış tütün ile 982 yaprak kaçak sigara kâğıdı, bir adet tütün kıy- maya mahsus havan ve iki tane de havan bıçağı müsadere edil Takibat ekibi Trakyanın bir çok kövlerinde bayi de temin et mektedir. — e —— Muratlıda büyük pehlivan güreşleri Muradlı (Hususi) — Muratlı. İda yapılan büyük pehlivan gü - İreşlerinde Tekirdağlı Hüseyin, liyanlığı kazandı. Başaltında Lü- leburgazlı Alâmetle Ramizli Ni- yazi berabere kaldılar. — — Antalya valisinin kaştaki tetkikleri Kaş (Hususi) — Valimiz Haşim İşcan kazamıza gelmiş, kaza ihti. iyacları üzerinde alâka İle durmuş- | tar, | ———— Edirnedeköylüye basma tevzi Edirne ( Hususi ) — Şehrimiz yerli mallar pazarı merkez ve mül- hakat köyleri halkına basma tevzli- ne devam etmektedir. Önümüzdeki aydan itibaren kış.) uk pazen de verileceği haberi şim dilden hepimizi sevindirmiştir. SUN FOSTA Hikâye: Körlerin türküsü Dünkü fırtınadan batan motörler (Baş tarafı 1 inci sayfada) vapurlarmın sabah seferleri İntiza- Mimi kaybetmiştir. Seferler o ancak firtinanin öğleye doğru hafiflemesi. le tabii hale girmeğe başlamıştır. Armudtudan üzüm ve Muşmula yüklü olduğu halde hareket eden Şi- Ie limanına bağlı «Doğu» metörü Heybeliada açıklarında fırtmanın şiddetine dayanamiyarak batmiiştir. Bu sirada oradan geçmekte i min «Ülev» vapuru hâ- diseyl görerek süratle vak'a mahal. İine yetişmişse de motörün 4 kiş İlik mürettebatından O ancak üçünü kurtarabilmiştir. Diğer (ayfa bütün ga tağmen bulunamamış pi Diğer taraftan İstanbul Ilmanına| bağlı Çınarcık motörü de Kumka . p! önlerinden oYenikapıya seyrederken ( dalgaların (o şiddetile sahile düşmüş ve parçalanmıştır. Mürettebatinin hepsi kurtulmuştur. emmek Güreş müsahabeleri (Baş tarafı 3/1 de) hasmını ikinci, öçüncü, dördün. cü defa altma aldı. Bu son alta alışta kemaneye girip bekledi. Adalı Halil, hasmının altından kalkamıyordu. On binlerce kişi nin gözü Çolak Mollada idi. Ne yapacak diye bekleşiyorlardı. Çolak Molla, birdenbire has - mını kaldırıp kucağına aldı. Kos- koca Adalı, bir çocuk gibi Mol lanın kucağına oturmuştu. Molla, Adalıyı kucağında alp yürüdü. Ve, on binlerce kişiye seslendi: ; — Oldu mu ağalar?.. Oldu mu beyler?7.. Adali, mağlüb olmuştu. M. Sami Karayel ZAYİ — Kasımpaşa nüfus memurlu. Bundan almış oluğum 315 doğnnlu mülus kâğıdımı kaybettim, Yenisini çi. kumacafımdan eskisi hükümsüzdür. Mechliyeköy birinci taş ocak 27 vo. marada, emniyet memurturndan Muslata oğlu AN Rıza Dündar (Baştarafı 4/1 de) saçlı jiğin elini kadını uza- tarak önüne beş kapik koyduğu- nu gördüm. Parayı koydu ve is- twroz çıkardı. Kadın gözlerini o açmakuzın, el yordamile parayı buldu, par - makla, ma aldı, yavaşça O- nunla a vurdu ve yeniden parayı i yerine bıraktı, Kızıl saçlı mujik içini çekti, kımılda- olan| di, tekrar başını eğdi. Meybanedeki karnlık gittikçe artıyor, körler hakkındaki tür - künün kuvveti de artıyordu. Bu türkü bende acayib, büyük ve korkunç er o uyandırıyordu. Herkese acıyordum: Körlere de, gözleri görenlere de, kendime de... Haytta gördüğüm her şeye acıyordum. Benim de canım bir sarkı söylemek istiyordu. Batan güneşin gökteki kızıl akislerine bakrak korku ile: Acaba becs rebilir miyim? diye düşündüm!, Gene garib, daha başka fikirler de kafamda doğuyordu. Bana öyle geliyordu ki, de edilemiyecek kadar hazin olan bu şarkı vücudumda titriyor ve ben bu şarkıdan maada hiç bir şey işitmiyorum. Bu şarkı etra - fındaki her seyi istilâ etmiş ve meyhanedeki bütün insanların feryadı şeklinde bir sada çıkarı; yor. İşte, kadının sesine bir başka ses, onun sesinden daha boğuk bir ses katışımağ başladı. Bu ses yavaş, kelimesiz, sadece nağme. lerle söylüyor ve uzak bir gökgü rültüsünü andırıyordu. oktav ü- zerinden söylenen bu alcak ses havada kadife bir şerid gibi uza- niyor ve bundan pencerelerin camları titriyordu. Kadının söy- lediği sözler bu sese dayanıyor, bunun üzerinde büyüyor, ve bu ses, kadının söylediği sözler için adetâ bir zemin vazife: yordu. Şimdi artık havada adetâ iki boru uğulduyordu; bunlar - dan biri büyüktü: melodi için bir fon vazifesini görüyordu. Diğeri ise daha küçük olup melodiyi ha zin bir feryadla, acıklı kelimeler le ifade ediyordu. — Gözlerimiz kör, ruhumuz da kör, Oyyy, ağlamak için göz yaşı-| açarım, yetmezse diğerini mız da yek. yankılar uğulduyordu. Şimdi, şu bir gözü şiş, uzun saçlı adam şarkı söylüyordu. Ma sanın üzerinde eğilmiş boynunu da kadına uzatmıştı, Saçları ya- naklarıma düşüyor ve bütün yü- Birincileşiin 20 Tarihten sayfalar , (Baş tarafı spa <<) neleri tamamile duruyor. Biri. ça mahvolsa bile ye rim. İniden yapmağa iktidarım vardır Fransa hükümetini en çok kos kutan nokta Türkiyenin bu me seleyi bahane ederek Prusya ile itifak etmesiydi; bu takdirde Rusya ve Avusturya o cenubdar zünü örtüyordu. Kravatının ucu|t©<vüze uğrar, Fransanın yüki havada sallanıyordu. Bu adamın boynuna adetâ bir ilmik geçiril. miş gibi idi. Meyhanenin içinde! — İyi insanlar merhamet edi- niz! Sözleri aci acı akisler yapı- yordu. Esmer adam yumruğile masa- ya vurarak: — Artık kâfi!, diye haykırdı. Gözü şiş adam: —Sus!, Sözlerile ona etti. itiraz ağırlaşırdı. Fransızlar Maltahlarla anlaşa şarak gemiyi icab aderse almaktan başka çare göremiyor lardı. Vaziyeti izah etmekle be raber muvaffak © olamazlarsa Maltalılarla birleşerek OAkdeni zin şark sularında akıncılık ya pacaklardı; Sadrâzam Koca Ra. gb Paşa bu ihtimali iyi karşıla mıyor, padişahı itidale getirmeli için çalışıyordu. Bir gün doktor Nikola saraya çağırıldı. Üçüncü Mustafa kızı « nın hastalığından bahsetti, Son Kadın bu iki bağrışı herhalde) a birdenbire sordu: duymamış olacaktı. Gözlerini aç —Benim gemimi hâlâ vermi maksızın mütemadiyen göğsiim -| yecekler mi? deki parmaklarını oynatıyor ve başını sallıyordu: — Allaha inananlar yardım ediniz!, Aksi sada tekrarlıyordu: — Ovv01!, Yerimden kalktım, biranın pa tasını verdim, ve artık tamamen kararan ve bana sıkıntı veren aneden süratli adımlarla 30 çıktım. Batan güneşin kır- muzılıklarının henüz kaybolma- dığı sokağın yanıbaşındaki kırlar sessi yutarak yürüdüm. Derin derin nefes alarak gökyüzüne bakıyo”, ilk çıkacak yıldızı bekliyordum. İşte önümde, güneşin battığı istikamette geniş, dümdüz bir yol uzanıyordu.. Yolun iki tara- fınıda, adetâ bir şeyler dinliyor- muş gibi bir eda ile ihtiyar kayin ağaçları sıralanmışılardı. Üzerle rinde bir tek yaprak kımıldamı- yordu. Bir gece kuşu havada ses sizce uçup gitti. Bu kapkara kuş, insanın ruhunda canlanan hatıra- lar gibi, birdenbire görünüver - miş ve uzak karanlıklarda kay- bolm en hep yürüyordum. Önüm - b) Bu in havayı büyük bir hırslaldektor N Ortalığı bir telâş aldı, vezir ler ve devletin ileri gelenleri pa disaha yalvardılar: — Artık bu mesele yüzünden üzülmemelisiz, elbet icabı yapı kr! Mühim değildir! Dediler. He Mustafa daha çok kız az — Pekâlâ, vermek istemezler se bende İstanbuldaki elçilerin hepsini defederim. Ricalar devam etti; opadişah âdiseler Fransız sefirini ikola tarafından söyle nince inanmamış göründü amı Parise yazdı. On beşinci Lüi vw hükümet erkânı t ettiler; ni hayet gemiyi Maltalılardan satır aldılar. 1762 senesi (obaslarındı İstanbula göndererek teslim ett ler. Kadircan Kaflı de güneşin son ışıkları yavaş y& vaş sönüyor ve göğsümde: — Gözlerimiz kör, ruhumu da hör. Allaha inananlar bize yardım ediniz! Peek boğuk akisler yapıyor

Bu sayıdan diğer sayfalar: