26 Aralık 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

26 Aralık 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EH iKAYEKN MÜZİK Yazan: Maksim Gorkiy Çevir en: Hasan Âli Ediz Jandaşma (o miralayinm © küçük, yormuş, veya bunlar hoşuna gilmi.! ğaçlarin bir oyayi andiran gölgeleri, dar, loş rum; geniş odasında oturuyo.. yormuş, veyahıd gradığını. bunla Meryem ana kandilin, döşemelere İr yazi masası, siyah rin arasında bulamiyormu; gibi, ct. vuruyordu. Karşıma küçük bir ka. deri ile kaplı öç koltuk, ayni renk.'rafını acaip ve sabit bakışlarla sü. pi vardı; bunun ardından mahmuz te bir kanape, büyük bir dolap, bu odayı hemen hemen, kâmilen dol durmaktadır. Darlığın verdiği elem|liyordu ki, sakalı göğsüne değerek lar müziği işltmeme min li intebai, bilkassa davarlarda çok . bir yelpaze gibi açılıyordu. O, yi- Piyanoyu soldaki odada ça asilmiş olan fotoğıkllar büsbü-| kalmış bir yuvania z iriyoe'du, tün artt, inlerinden tutmakta olduğu mi beyaz bir at, stepteki taştan beykek- leri andıran bir papazın boy Fes ei, Miralay, uzun boylu, hâli ceket. li, hafilçe kanbur bir adam, Yüzü şeffaf ve zayıf. Kül rengi mavim., irak gözleri irl ve güzel, fakat ba. kışları biraz mahzun. Yaşı, herhal, de ancak kıfktan a2 yukarida, fa- ve uzum bacaklerile ağir adimlar a- tarak sandalyelerin arasında dola. şiyor ve hastalıklı bir sesle | soru” yor: — Peki, siz bunu nasıl isah eder siniz, ha?. Herhaide bunu izah et. mek kâzem, Odada iki pencere var, Fakat bunlarin her ikisi de koyu kırmızı perdelerle siki sıkiya kapalı, Be. nimle miralayin arasında deri, ilâç, ve keskin bir tütünden çıkan du- man kokularlls dolu, kirmizumizak, | hoğucu bir sis var, Jandarmalar beni, şehrin neş'eli esddelerinden geçirerek, ifade ver. mek için hapishaneden janarma da- iresine getirirlerken, kendimi bir kahraman hissediyordum. Hayatta. ki baksızlıldarın hatırası, yüreğim. de gençliğin asil kinini tutuşturuyor ve ben İstintaka, tipki (Otek başina bir dövüşe gider gibi, gidiyordum. Önesleri miralayın sorduğu sual. ilere küstahça, kaba cevablar veri. yor ve onun tehdidlerini, bağirma- | İsüyordu. Bazan, hiçbir şey söyle- İmeden, başmi © kadar kirvvetle sal üzerinde daire, ler çizen step kuşlarımı o andiriyor. yer hayatımda ilk Ve bana öyle yer yüzünde bir ta-| nedir, Duraklayarak ve cebinden saat çikararsk: — Bana bakin, diyor, biz böyle ne yapacağız?. Kumru gibi oturma niz artik elbvermez mi?. Saatinin kapağını şakırdattı o ve İoşlukta, I. Aleksandr büstünün pi- irıldadığı köşeye bakarak sözüne de, istedi. imi, sizi hapishanelerde süründür. ak keiğimi sal zammediyorsu.! muz? Yanlış. Hem niçin?.Hem siz ne diye hapishanelerde çürüyesiniz? — Şu halde beni birakiniz!. Şetfaf asabi bir ibtilâç dolaştı, bir gözü kapandı. Sakalını kuvvetle sivazlayarak kuru bir ök- sürükten sonra: — İşte bu elimden gelmez, dedi. Sağ elinin şehadet parmağında kalin ve herhalde ağir bir nikâh yö- züğü verdi. — Seyahatinizin makul bir izah tarzi olmak lâzım. Ben on beş da. kika için gidiyorum.. Siz düşünün ve yazın, Kapıya doğru gitti ve orada du- rakladi; kapmın tokmağını tutarak yavaşça: 5 — Petersburğda, sizinle ta. ebe bir oğlum var, dedi şu İsnda herhangi bir jandarma sübayı İonu da istlevab etmekle meşguldur. İ Anlıyor musunuz? İşte böyle... Kınmızımtrak sizlerin içimde tek İbaşıma o kaldım. Miralayin, oğlu hakkında söylediği sözler içimde bir İşeyler uyandırdı — «işte böyler Sözleri, bir aksi sada halinde ha. fizamda çinliyordu. Yavaşça söyle- en bu sözler, bende bir seal şeklini 'larini davet ederek, zalım ve düş. alıyordu man bir ruhla bir münakasa kapisi açmağa çalışiyordum. Fakat onun blm #mdirmn yüzüne, ve'bir eda ile yanaklarını şişirerek ba.'niyar ederek, toprağın üzerinden | — İşte böyle?. Duvardaki papas resmi, dargın şikırtıları, erkek sederi, açılan bir kâğıdın hışırtısı duyuluyordu. Bun, i oluyordu, aliyorlar. dı. Bu odanın kapisi, söze 5 gö. rünseck surette havı dökülmüş, ala. cal: bir kalı Je örtülmüştü. Hali ha- fifce sallanıyordu. Müzik insanı vos İltenin dişina götürüyordu. Nerede olduğumu unuttum: Halıyi bir u - cundan kaldirdim ve kendimi kik çök bir misafir salonunda buldum. Kapmın yanında, çiçeklerle kaplı İyösek bir kafes duruyordu. Ben bu jinfesle kapının perdesi arasında du- İrakladım. Piyano buradan çok İyi jişitiliyor ve ben, çiçeklerin yaprak. İları arasindan piyanoyu çalan ka. dımı görüyordum, O, arkası bana dönük bır halde oturuyordu. Boynu İncecik ve çıplaktı, sırtında ipekli ve alacalı, şarlklırı bir sabaklık var. dı, Küçük başı siyah ve kivircik saç larla örtülü (di. Kadın notasız, ade. ita unutulanlar hatırlar gibi, yavaş ve ağir ağir çalıyordu. İnce parmak ları, kalin sesler çıkaran tuşlara mü tereddid bir eda ile temas ediyor - du. Ve ben, onun muhtelif el hare. kotlerinde bir şaşkınılik, bir ürkek) Me, ve bir hüzün zezerek uzun müd- det bunlari takib ettim. Tuşlar sanki gülüyorlardı. Çalı . nan parçanın melodisi, önceleri ade| tâ anlaşılmaz bir halde idi, Alto ile tenor rabitasiz sesier çıkariyor, bas- sonun ağir İç çekişleri, sert ve mad. şi bir şey fisildayor ve bütün bun. lar bir arada alindiği bahari hatırlalıyordu: Biçili yırların, sararmış ot islak, soğuk bir rürgür akiyor, bü.) Gun tesirile ağaçlar, son altin yap- rakla imi yerlere düşürerek | titreşi. yor'ardı. Uzaklarda bir yerde, gö. rünmiyen bir kilisenin çanı hazin hazin çalıyordu. Sonra, ovanin ortasında, açik Jbaşlı bir adasi peyda oldu, Ellerini çök yukarilara kaldıran bu adam, adetâ bir deve dikeni gibi, rüzgâr tarafindan kovalanarak koşuyor, Iko şuyor ve mütemadiyen arkasina ba. ktyordu, Boğuk, karanlik bir uğultu onu takib ediyor, uzak ovalar gitgi- İde,hep daha geniş, hep daha derin bir hal aliyor've o, bunları, mahzun gözlerine baktığım, kırık ma bakiyor, beyaz at, yanyan beni kayboluyordu. sesine, ihtirasiz o suallerine kulak dikiz ediyor, şişman madam, gü - verdiğim sarsan, kalbimdeki büt”n lümseyerek kendi çıplak sol omu. kdnler söndü, öfkeler kayboldu, Bu. zunu seyrediyordu. Pencerelerin per pun yerine, keder, can sıkıntısı ka- delerini güveler delmişti, onlara dik! Ben, hiç bir şey düşünmeksizin, im oldu. katle bakıldığı ozaman, bu küçük Kadın artık piyanoyu kesti, Elle. rini birakarak hareketsiz oturuyor. O bu vaziyette uzun müddet kaldı. çiçeklerin arasindan ona bakiyorum, Karşımda herhangi bir düşmen deliklerin arasından firuze gökyüzü! Göğsümde hâlâ güzel bir aksi sada yoktu. Bu yorgun insanda herhengi, görünüyerdi bir fena''k da yoktu.. O şimdi, bu parlak ilkbahar gününde, kırlara, ormana giderek taze otların üstün. de sirtüstü yatmasını seve s>ve İs- terdi, Halbuki o, benimle boşu bo. şuna uğraşarak, bileviye ayni sual ler sorarak bu odanım İçinde ömür tüketiyordu: — Yoroslavl'e gidişimizin sebebi ne idi? — Bunu söylemiştim yaf, Miralay, sigarasınm küllerine dik katle bakarak: — Buna inanmak © kabil değil, diyor ve yeniden odanin içinde mahmur'arini şakıratıyordu. Odadaki esyalari defa görü Tarihi tefrikamez: 47 AKİLE HANIM 2) ve kapudan Halil Paşaya Recebin yedisinde lenger (1) alup deni- ze açılmasmı ilâm eylen. (Kapı yanından geriye dönerek durala- dı, eski veziriâzam H in Pas şaya baktı) cenabınız, Âsitane. de kaymakam kalacaksız, Receb TU Demir alıp, | a, Miralay, oniçin» o kelimesini sk sik telâffuz (o ediyordu. Onun oğlu da, tipki benim gibi, zabtiye deire. sinde oturuyorsa, herhakle kendini pek te iyi hissetmiyor, demektir. Miralay çıkarken, kapıyı iyice çmliyor. Ancak bir tek şey: Kımıl damamak lizrm olduğunu hatirli orum. Sonra, kadının sağ eli yavaşca, edetâ lstemiyerek, yeniden tuşların üzerine yattı, Ve, beni yeniden muh teşom akondlar sarmiya başladı. kapamamıstı, Simdi bu odaya, ürs| Gözlerimi kapıyarak bunları dinli. kek bir sel halinde bir müzik sesil yorum. Bana öyle geliyor ki, büyük akıyordu. Evin içinde bir yerde,İbir insan kalabalığı, bir sira ve bir piyano çalıyorlardı. tek insan halinde birisinden bir şey- Tahammül O edilemiyecek kadariler yalvariyor. göz yaşlarile, kinle, na, kendine doğru çağiriyordu.|lendretli bir müzik parçası İdi. Kalitim, kapıya yaklaştım, aydın.) Bu küçük kadının bu derece kud. lik, göneş dolu bir odaya baktım. İretle piyano çalışı, cidden çok ga. Açık pencerenin ardında bahar |ribdi. canım sikilryor, müzik beni yakinı-İğfke ile yalvarıyor.. Bu, çok ağir) bir bayram şenliğile uğuldayor, a. Paşayı Edirmeye izeal eylersiz! Padişahın ardından hocası da kalkınıştı. Az sonra hadımağası Mercanın seğirderek O geldiğini gördüler. Vezirlerin oçenelerini bıçak açmıyordu. Mercan Davud Paşanın önüne gelerek eğildi: — Buyurun sultanım, Paşa ayakta duran vezirlere bakıp gururlu gururlu öksürdü: — Bizi mi istediler? — Beli sultanım. — Ya, haremi hümayunda mı bulunurlar ? — Anda teşrif eyliyeceksiz! —1ı. Davud Paşa tabii padişahın halasınm kocası olduğu için ha- reme serbestçe girip çıkabiliyor. du, Genç padişah haremde akra- balarını kabul ettiği valide taşlı- ğına bakan hususi odasında sa « kin sakin oturuyordu. Odada loş- Davud Paşa: «Barekâllah pa- disabım, celâdetse ancak olurl? (Devamı 7 inci sayfada) SPOR Yarın yapılacak lig maçları , İkinci devre lig maçlarınm İ- kinci hafta oyunları yarın Fe- nerbahçe ve Şeref | stadlarında oyunu o Galatasaray - Beşiktaş maçı idi. Galatasaray meşhur ih- tilâftan dolayı Fenerbahçe ve Be- şiktaşla maç yapmamağı karar verdiği için bu oyun oynanmaya- cak ve bu yüzden de bu hafta bermutad durgun ve sönük geçe. cektir. Fenerbahce stadı: Beykoz - Davudpaşa Hafta arası yapılan lig maçın. da Galatasarayla 1-1 berabere kalan Davudpaşa pek tabii ola- rak bütün nazarları üzerine çek. miş bulunmaktadır. Beykoz ta' mı da son maçlarında iyi bir v. lık haline geldiğinden her iki ta“ kım arasmdaki karşılaşma ister istemez manalı bir şekil | almış bulunmaktadır. Maçın Beykoza güler bir şekilde b'tmesi ihtimali sek fazladır. Maça saat 10,30 da başlanacaktır. Fenerbahçe - Taksim Fenerbahçe - Taksim arasım- daki maçm taşıyabileceği en kü- güçtür. Maçın tabii galibi Fener- bahçen'n yüklü bir sayı ile saha- yı terketmesi lâzımdır. İ. Spor - Kasımpaşa İstanbul kupası © maçlarında sıkı bir çekişme ile birbirlerini zorlayan her iki takım arasmda. ii maç bu defa da çok heyecanlı olmak istidadındadır. İngiliz an- trenörünün ayrıldığı gindenberi sarsıntı geçiren O İstanbulsporun birinci devredeki vaziyetİhin sar- sıldığı açıkça görüldüğü için bu ,| maçın üzerinde dikkatle durmak Tâzımdır. Seref stadı: Vela - Sülaymaniye İstanbulsporu çalıştıran İngiliz anirenörünün eline Ve fanın, ymaniye karşında büyük bir üzüntü çekmesi ihti. mali yoktur. iler ne kadar, Fe- nerbahçe ile yaptığı maçta Sü- leymaniye büyük bir muvaffakı- yet göstermiş ise de Vefaya kar. sı da ayni şekilde mukabele ede- ceği tahmin edilemez. Maça saat 12,30 da başlanacaktır. Ömer Besim Mektebler Atatirk koşusu Mektebler arasında yapılacak Atatürk mukavemet koşusu Pa- zar sabahı Taksim. Teşvikiye yo- lu arasında 3000 metrelik bir yol üzerinde yapılacaktır. Koşuya sast 10,30 An başlanacaktır, Kız mekteb'eri voleybol n maç arı Kız mektebleri valeybol maç. larına dün Eminönü Kız Lisesi, Kandilli Kız Lisesini (15-7), (15-7) Erenköy Kız Li sesi de Boğaziçi Lisesi takımın (15-2), (15.2) sayılarla yenmiş- lerdir. Gülle atma birinciliği İstanbul Atletizm Ajanlığın- dan: 27.12.942 Pazar 9,30 da Beyoğlu Halkevinde kız (Devamı 8 inci sayfada) yapılacaktır. Haftanm en cazib| / Birincikânun 26 LCEDEBİYAT —J Cyrano de Bergeraç tercümesi | B üyük Reşid Paşanın 1839 daki Gülhane hattını o- kuması ile başlıyan siyasi Tanzi- matı bir tarafa bırakarak, yalnız, 1859 dan, yani Şinasinin ilk manzum “tercümelerini taş bas . ması ile bastığı devirden başlı - yarak, derece derece genişliyen ve şelsil değiştire değiştire bu - güne kadar gelen Avrupai edebi yatımızı gözönüne alırsak, mu- hakkak ki, Sabri Esad Siyavuş. in manzum Cyrano de Berge- a yepyeni bir â- emin karşısında bulunduğumuzu anlarız. Tâ ilk manzum tercüme- miz olan Ziya Paşanın Riyanın Encamı (1) ndan tutun da Ab. dülhak Hâimidin bütün manzum | trajedilerini, O Namık Kemalin dramlarını, Ahmed Vefik Paşa - nın harikulâde Moliöre adaptas yonlarını içine alan devirde bile bu kuvvette manzum bir ter. meye imkân olabileceğini düşü- nebilen çıkmamıştı. Nasıl ki on- (dan sonra da, manzum tiyatro » müz, aruzda ve hecede sadelik tirmişti, fakat henüz, ne klâsik, iği, inceliği ve | kaybetmeden manzum olarak limize çevrilememişti, Hattâ bir zamanlar Akıl Koyuncu'nun Ra- cine'den hece veznile tercüme et. tiği İfijcni'si de baştan sonuna kadar bir ahenksizlik modeli ok ma'#an ileriye gidememiş! Sal d Siyavuşgil, bu imkân- sızlığı imkân haline getirmiştir. Çok eskiden liseden talebem o- lan Sabri Esadın bugünkü mu - vaffakiyeti karşısında, sanki ken di xaferime şahid olmuşum ka - dar, duyduğum şevk ve heyecan da bunun için bu kadar geniştir. Çünkü işte, «Odalar ve Sofalar» şairi, bu defa, büyük istidadın - dan beklediğimiz en parlak bir eserle karşımızdadır ve bir şahi- kaya tırmanmanın neş'esi içinde- dir. O neş'eyi, onun kadar biz de hissedersek hakkımızdır. ürü Öyrano de Bergerac, yalnız büyük Fransız şairi Edmond Ros- tand'ın değil, belki bütün dünya edebiyatının sayılı meşhur ro . mantik eserlerinden biridir. Bu eserin iyük meziyetlerinden bir nazımdan ibaret olmayıp,ayni zamanda, pek kuvvetli bü tion'a malik olmasıdır. Yani yatro san'ati bakımından da bıma varılamıyacak bir tertib ve tanzim kudretile yazılmıştır. İşte Sabri Esad, bu dörtbaşı mamur eseri ahyor ve içindeki Fransız dilme mahsus bütün ince ve yer- Ti tabirlerin, esprilerin de tür mukabillerini bularak dili çevirebiliyor. Yalnız bu müşkülü yenebilmesi bile hayret ve takdir le karşılanacak bir gayrettir. Fransız edebiyatında roman - tzmin (bilhassa Victor Hüg“' - nun hamelelerile) âdeta davul #mbelek çalarak klâsik trajedi- İs hüsufa uğrattığı devirde, bir aralık bir mucize vukuagelmişti Raşel isminde bir musevi facia aktrisi, birdenbire, artık öldü, bir daha dirilemez sanılan trajediyi canlandırıveğmis. Racin'in eser- günü saat|lerini oynarken bütün Par's hal! (11 Molikrö'in Tart. diye yürüdü, Sultan Osmanın e-,dahi malolmak ihümalde bulu -;ne tedbir düşünürsiz? teğini öpmek istedi. Genç padi- şah tevazu gösterip bırakmadı: — Bunda biz bizeyüz, tekellüf iktiza eylemez! Oturdular. Davud Paşa işlerin dağdan yuvarlanan çiğ hızını al. masına seviniyordu: Çok değil bu gidişle beş on güne varmadan | ikinci Osmanın yerinde yeller e- secekti. Şimdi cihangir padişah olmak heves ve hırsile yanan bu tecrübesiz çocuğu halk arasın - da da düşürecek tedbirler almak lâzım geleceğine kan'di. Asker ve halkı hazırladıktan sonra yan gının bütün saçaklara sarması için bir «çakmak kıvılcımın çok bile gelecekti, Bunun için de ha- rekete geçmezden evvel propa - sarılmak icab ovuşturarak şeytan şeytan sirıttaz — Benim mehabetlü efendim, bu kulunuz rikâbı hümayunu - muzdan ayrılamam ve bunda br rağılacak olur isem ziyade mah- sw elap bu ayrılık hayatımıza İnur, Kerem kılup ve hütfeyleyüp bu bendenizi dahi maiyet şere « finden mahrum buyurman! Toy hünkâr memnun bakışlar- la bakıp tebessüm etti; — Elem çekmen, elbet gelür- siz ve bizimle bulunursız. Ya, ha- lamız nasıldır, mamizaç oldukla- rmı söyler idüniz! — Azca münharifülmizaçtır padişahım. 'a, bize gelmiyecek mi? — Bu akşam gelecek ve mü. barek ayaklarınız tozuna yüz ve göz sürecek idi. — Ya, simdi ne dersiz? «Padişahı cihan Kâbeye gide cektir. diye münadiler çıkaralım mı ve Âsitane halkına hali ilâm eyliyelim mi? — Sırası değildir padişahım. Padişah gözlerini büyültü: — Ya, ne zaman dersiz? — Benim efendim, ilkin vüze- ra beynindeki tereddüdü izale eylemek vardır. , — Ya, nice edelim dersiz”ve — Bu gece bir duş göremez mişiz benim şevketlü efendim? İkinci Osman boynunu il zatıp gözlerini açtı: — Nasıl, bir duş mı dersiz? — Beli, iki cihan süruru Hezreti hammed Mustafa Efendimize mü lâki olacaksız! Kendülerinden ik tifat yüzü görmiyeceksiz ve bu endişe ile Kâbei islâma yüz sür. mek kararından odönmiyeceksiz padişahım, — Ahsen söylersiz paşa, Duşu Üsküdari Aziz Mahmud Efendi hazretlerine tabir etti; mizde fetvayi şerif hükmüne geçer idi İve kimesne itiraz edemez idi! — Beli, yeniçeri ve sipah da- bi: İşte şevketlü efendimiz «Hac. cı şerife» teveccüh buyurmuşlar derler idi. İkinci Osmanın gözleri parla- dır — Andan yeni asker derci ta- savvuru dahi «Haç» verdesi ara. sına gizlenür idi cereyanı içinde oldukça dikkate çarpan telif eserler vücuda ge -| Me mer a elen Yazan: Halid Fahri Ozansoy kanı yerinden oynalınıştı. İşte za, manı geldi, aradan yılar ve yıl lar geçti, romantik dram da ye Bi realizm cereyüni karşısında bir aralık böyic söner gığı gorun. du. Derken yeni bir hamle romantizmin sahnede görüldü. Bu defaki harikayı be- Wrten de (O Edmend Kostand'dı. Bilhassa onun Cyrano'su, hem romantik drama yeni bir hız ve şehre veriyor, hem de şairinin ismini bütün dünyaya parlak za. ferile tanıtıyordu. — Bunun için. dir ki, garb edebiyatı tarihi çer şevesi içinde bu derece münim olan bu eserin bu kadar muvaf- fakiyetle | (ve üstelik, aslı gibi manzum olarak) dilimize çevril- mesi cidden sevinilecek ve ifti . harla karşılanacak edebi bir hâ- dise sayılmalıdır. Burada piyesin mevzuunu an- latacak değilim. Uzun burunlu şair ve silâhşor Cyrano'nun efe- kik destanını Rostand'ın piyesin- de okumalı veya sahnede görme. lidir. Ancak ne yazık ki, Şehir iyatrosu bile, Shakespeare tem- ileri için pek büyük masralıarı göze aldığı halde, pek be; ö mecmuasında | itiraf ettiği bu Cyrano tercümesini oynıyamıyor, Sebebi de, Cyrano'nun bir çift şizmesini bile bugünkü pahalı - lıkta yapmağa kudretleri yetme- mesi imiş. Halbuki, bizce, asıl sebeb bu değildir. Cyrano tercü- mesinin manzum oluşu, temsilin- de, bütün iktısadi müşküllerden daha büyük bir müşküldür, Nere- de böyle işe sarfedilecek oza- man?... Buna yürek ister sanı, ile sanlandığı * bundan eser hiç kay- betmemişt'r. Esasen kelime keli- me manzum tercümeye imkân bi. le olsaydı, kafiyeden, zevkten, ahenkten çok şeyler feda etmek lâzım gelirdi. Bunu da şüphesiz * ne Sabri Esad, ne de tercümesini zevkle okuy. olanlar hoş gö rürlerdi. Yalnız ihtimal bazan in feda edilmesi doğru olmayabilirdi. Meselâ Koxane'in pusesi perdesind. için (2) «Arı £ | Yani o kadar fi bir şey! Halbuki tercümede bu Esasen bu arı gürültüsü, ya- hud fısıltısı ayni meclisin biraz yukarısında başka bir misrada İda geçmektedir. Nedense oradan da bu fikir kaldırılmış. İşte fran- uzcası: Un instant dintini gui fait un . — bruit d'abeille İşte türkçesi: Bir gönül hazzıdır ki hep de « rinden derine, Yayılır... Bir visaldir karanfil . lezzetinde! Buradaki (karanfil) mefhum. lu mısra, Rostand'ın aşağıdaki su mısrama karşı kullanılmış: Une commonion ayant un gönt de fleur? Rostand yalnız çiçek diyor. Bizim sevgili şairimiz Sabri E- sad da bu çiçeği, türkülerimizde ve mânilerim'zde dudak sembolüdür diye) karan- (Devamı 7 inci sayfada) (2) Ah bu kelime. Örücük de güzel deği — Şanü şevket ile Eyübsulk tana teşrif eyler idüniz ve kur banlar kesip önümüzdeki müba- rek Cuma günü Yavuz Sultan i şerifinde alayı rüya göreceksiz ve | idü şey söylemeden ayağa kalk elini ardına bağlıyarak yukarı gezinmeğe baş- wud Paşanın y dar hoşuna gidiyordu ki, utan. masa halası kocasının boynuna İacak, yüzünü gözünü öpü « cüklere boğacaktı. Evet: Pey « gamberi rüyada görmek ve onun tarafından «Hacca» teşvik edik İmek kendisinin yalnız «Hace ni- yetile hareket etmekte olduğunu göstermek itibarile çok önemli bir şey olacaktı. Bu suretle küçük bir dedikodu ve şüpheye bile meydan vermeden Arabistandan istediği kadar asker toplamağa muvaffak olmak verdı. Sonra, fArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: