26 Aralık 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

26 Aralık 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Merha Bay tekin çok merhametli bir adamdı, Hani karlacayı ezeekten korkar diye bir tabir var ya İşte bizim Bay Tekin işin bu tebir tam yörinde olur. Bay Tekin yaya dolaşırdı, Tramvaya; hele otom. bile bindiğini hiç görem olmamış ti. Çünki tramvaya binse vahat © demez, tramvay biraz hizli gitse, ya bir adama çarparsak diye &nir. leri bozulurdu. Hele otomobil, işte ona biç gelemezdi, Otomobil bızia giderken o: POSTA | etten mazarrat | Dedi. Oradan uzaklaşıyordu, Fa- kat birdenbire havhav diye bir ses duydu. Kocaman bir köpek ar. kasında bulunen bir kulübeden fır, lamiş hücum ediyordu, Neredeyse bacağından yakalayacak, Belki onu parça parça edecekti, Bay Te.| kin can korkusile yakında bulunan bir ağaca tırmandı, Kocaman kö sl pek de zincirini koparmış, ağacin altina gelmiş, mütemadiyen havla. yordu. Meğer Bay Telrin arkasındaki ikinci köpek O kukübesini mn « — çarpacaksın, düdüğünü öttür de u- İcup kaçsınlar, Bir gün de Bay Tekin yaya ola- rak kırda geziyordu. Bir köyden İgsçerken, kulübesine bağlı ufak bir göreme, Miş, yiyecek kabinin oradaki büyük i Tiyatro (Baş taratı 5 inci sayfada) hakkında malümat sahibi olmak için bir vasıtadır. * Evet, bir münekkid, Selim Nüz) hetin itiraz ettiği yekilde hareket etmekle mükelleftir. Yani şu fes) sa oynadı, bu iyi oynadı, çünkü..| demelidir. Okuyucu münekkid - den hüküm bekler. Bu hükme kıy | met verir veya vermez bu başka| İği eser ve temsil hakkında bize kat'i fik rini söyliyecektir. «Bütün aktör-| ler birbirlerile yarış edercesine oynadılar! cümlesinin ifade et. tiği mâna nedir? Bir yarışa gi- renler'n hepsi kazanmaz ki | Üstad, «genç yazıcınız. unu.) tuyor ki, okuyucular bizlerden şahsi fikirlerimizi değil umumi fik'rler beklerler!» diyor. Esta furulah.. Bir münekkid umumi)| fikir nasıl verebilir? Elbette şah| sen hüküm verecek ve bu hükmü Hikâye: MÜZİK (Baş tarafı 4 üncü sayfada) | — Himem dedi. Bu hareke, Ba müzük parçası mutlak olarak (tiniz fena mi İdi, değil mi idi, ora beni hakikati idrükten mahrum edi. sini bilmem artik. fahat herhalde yordu. bunu yapmamalı idiniz!, Hemen yanıbaşında peyda ölan| - Dikkatle yüzüme baktı ve sustu. miralay, öfkeli bir sesle: Kadın ona yaslanarak, yavaşça, fa- azı, Natalya, diye haykırdı, kes şu/kat benim işitebileceğim bir tarada gürültüyü canmm!, sordu: Kadın, ellerini piyanodan ayır -| — Bu hareketinden maksızma, başını çevirdi, Yüzü, birl cezalandırırlar mı? kuşunkini andıracak kadar küçücük,| & Miralay, kadini kendisinden uzak şakakları fevkalâde basık, burnu İlaştırarak ve kapıyı göstererek: kamburca, gözleri iri ve mavi idi.) — Zamnederim, dedi. Miralay, kalım kehribar ağızlığın| o Aydinlik odaya çiktiğim zaman, da bir sigara olduğu halde, titreyenİmiralay, gülümseyerek : elile başındaki saçları düzelterek: — Yahu, beni korkuttanuz, dedi, , 7 Mevlcuf orlada yok, dedi. San! Tuhaf bir adamsıniz vesselâm, Mü, İki yer açılmış da yere girmiş, anli-İsiği bu kadar çok mu seviyorsunuz? İyor musun? — Çok seyrek dinliyorum. Kadın korku ile sordu: — Evet ...Neyse, bugünlük istim. — Kaçmış mı? taka nihayet veriyorum, dedi, “ — Galiba öyle... Yeniden gülümseyerek ve görünü Benden bahsedildiğini, tabü, der. iki defa kıvparak ilâve ettir İköpeğin yiyecek kabina uzanama- İdiğimi gördü. Yiyecek kabı, kulü İbeden köpeğin uzanamıyasağı ka. İdar urağa konulmuştu. Bay Tekin verirken de, sırf hakiki maksad |hal anladım. Fakat perdenin ve çi-) — Pu hâdise şiddeti icab ettir anlaşılmasın diye, ana fikrin et.)çekliğin arkasından hemen çıkamaz|mez!, Herhalde karımın piyanosu. rafına, insanı mide fesadına uğ-|dım, Bu biraz tuhaf ve gülünç ka.|nu bir defa daha dinlemek firestmi ratan çeşid çeşid garnitür doldur |çardı, bulacaks'nız!, O hergön bu zaman, Yiv A Ni İt > © a ie e Ng 0 — Aman birine çarpatağn, YA. zik olacak, Diye heyecandan boğulurdu. İyi. #i mi astık, ne iramvaya me de otomobile biniyordu. Hattâ bir gün Bay Tekin vapur la Boğaziçine gidiyordu, Denizde martiler vardı. Vapur martilere doğru Herleyordu. Bay Tekin sinir. lenmişti, — Ya vapur martilere çarpar da öldürürse, Dayanamadı. Kaptanın çikti: — Bre adam, dedi, martıleri görmüyor musun, (O denirdeler yanina Tövbeler olsun Çocuk — Bir daha tövbeler töv- besi anne. Annesi — Ne öm, Çocuk — Dün gece başıma ne geldi bir bilsen, yaptın ki çocu. Annesi — Başına ne geldi yav-, rum, var ya,., Onun sirtina bindim. Amnesi — Yal. Çocuk — Evet anne, Karabaş koşmiya başladı, Ama nasil İsoşu- yordu bir bilsen, arkasından hiçbir. Geçen bilmecemizde kazananlar Geçen Bimecrmizilr kazananların mlei San Ogikkeik o saymmız. 4x Wün eğileceklir. Hediye kazanan, azdan İslanbulân bulunanlar, bei, Sa ve Petyemibe gün. ehanemizden aizbiirler, Tas balunanların hediyeleri posta e gönderilir. yeleri l ru ile adresleri Son Postanın tefrikesi: 1 “|| oArabadaki Sbür yolcu Otomobil, Sen nehri 4, giden yoldan ayrılıp, Şoreş yaylı başladığı zaman, gayet ince bir kar dölülmeğe başlamıştı, —— Bizim av partisi bozuldu. Bu sözü söyliyen Mişel Rönuar, kapalı otomobilin direksiyonun - APİ Henüz otuzuna gelmemiş. day a rı ve gürbüz, çehre hat- & biye gri gözlü, sert ba ie e çehresinin huşu- Metini bir parça Aralar > saklı bir AGE köpeğe acıdı: , | — Zavallı hayvan aç kalacak, dedi, ne olurdu zahibieri şu yiye : 3 a Jerk abm yakın koyaaladı, 4 İN DE £ p köpek için olduğunu anlayamamış. JO kabı küçük köpeğe ilzam etenişe '. i Ağacın üzerinden: — Can kurtaran yok mu? Diye avazı çıktığı kadar bağır- dı. Neden sonra köpeklerin sahit Bay Tekinin sesini duyabildi, Ve koca köpeği bağlayarak onu ağaç. tan İndirip kurtarabildi. | İ Kabi aldı, kulübeye yakın koy. idu: | — Haydi, minlmini Köpekçik güzelce karnını doyur, bilmecemiz Altı harfli bir kelimeyim. Baştan dört barfim «Gö. Hüsn tür, r Üçüncü, dördüncü, beğinci haflerim (rütubet). Aktı harfım birden bu as- rm en çok rağbet gören bir eğlence mahadlidir. Baştan dört harfin ne, ü- güncü, dördüncü, beşinci harf lerim nedir, alti harfin birden ne olurum, Bilmeceyi hellederseniz, bil mece kısmını gazeteden kesi niz. Bir kâğıda yapıştırınız. Halfini altına yaziniz ve bize gönderin, Doğru bilenlerden birlociye: Bir Atatürk slbü. wi, ikinciye: Bir şişe kelon. ya, üçüncüye: 6 aded mekteb defteri, diğer 35 kişiye de ayrı ayrı güzellik hodiyeler verilecektir. Nadir maddeler Dünyada saf demir, altından daha madirdir. Tamamile saf su) tabiatte hiç bulunmamıştır. Be- yaz renk her zaman görürüz. Fa- tü > kat bütün beyazlar kar da dahil , Çocuk — Rüya amina, tövbeler) oldağu halde tam manasile be. tövbesi bir daha yapmam. yaz added'lemez. İdeal beyaz Annesi — Rüya mu görmezsin,İrengin elde edilmesi gayri ka- bunda senin ne kababatin var? bildir. | Çocuk — Benim kabahatim var J anne, yapmam, Annesi — Nedir söyle bakayım.! o Annesi — Gördün ya, çocuğum, Çocuk — Dün sen bana beş ku-| anneden babadan gizli bir şey yap. rap vermiştin ya. Ben onunla «İzden mak çok fenadır. Bu sefer kendi zi olarak atlı karincaya lim. | kabahatlni İendin anladiğin bene Atlı karıncada da bir köpeğe otur-| da söylediğin için sana darılmıyo- İmuştam.. Bir daha sizden gizli bir rem, Bir daha gizli bir şey yapma! —— —— mama — ği;miş. Ekseriya babamla beraber; işde| ava çıkan binbaşı Jerbo, bir de | komşularından biri olan Mösyö Rober | Monre her halde bulunacaklar. işey yetişemezdi. Ben korkmuştum. | | Kulaklarını yakaladım, Karabaş ko.! yuyor, İsoşuyor, hendeklerden atlı. yor. çaliları âşiyor, bir muyorda, Başım o dönmi Buştı. Düşeceğim, diye puyordu. Karabaş da mp zıp ziplayordu. Nihayet bir ata lik kendimi tutamadım, Sırtından fırladım, Çalılar İçine düşmüştüm. Her tarafıma dikenler balamıştı. | Annesi — Çocuğum bu ne vakit oldu? | Çocuk — Dün gece anne, yamda, Annesi — Rüya ha... rü. Kam — lerdenberi hususi polis hafi yapıyor, şöhreti, her yeni İbiraz daha artıyurdu. Marse idi. Benim ahbablarımdan iki kız — Kar yağarsa ne zayarı var.| kardeş de Paristen ötömebile ge Babamın orman bekçisi bize ya. | lecekler. Komiser niçin bizimle ban domuzu bulamazsa, öteki beraber gelmedi? davetlilerle birlikte, Hetrode o-| — Kısmı adiide işi varmış. Ak ıruz. Hiç bir şey yapamazsak | şama gelecek. Babanız, Mant ga. öymdi rna adam gönderip kendisini al- uar sordu: dırtacak. — Davetliler Araba, ağaçlıkdar lede çiyordu. İnce kar, ğaçların | a > gövdeleri arasında, töz gibi uçu- ad ib ve şayordu. Birkaç dakika sonra, ene yam Gin bana Parise| geyet geniş bir açıkbik gözük » turu kalabalık yalnız o komiser tlfen Sari zaman, on kişi ka-|tü; ortasmda, küçük Hetre şato: iğ , on a vr i , £ Bil) sa yükseliyordu... ğ ha aşağı söyleme | Klâkson sesini üşiden Loi Mar. hile ağ se, misafirini karşılamak üzere, yea kapıya çıkdı. ' a Polis romanları Kibar ve nazik, orta yaşlı bir| 77 Tâ kendisi Bir sene evvel karısının e- maz? “endisi. Tanıyor msn.) mA. e a Saimündenberi, po. TE müdürlüşü umumi kâtibliğin- Ün ayrılmız. Hetre gatosuna çe- | , muharriri mıyacak! Gene“ üstadı dinliye - lim; diyor ki: Tiyatroya dair Şa- zı yazan bizlerin, zevkimiz, key. imiz bir miyar olamaz!» Ah mubterem hocam; şu hal- de kimin zevki, kimin keyfi mi- yar olacak?. Tiyatro boşalırken, cümle kapısında, seyircileri çevi- rerek anket mi yapacağız? Bu da bizi meticeye götürmez. Çün. kü, hiç beğenmediğimiz eseri. seyirci tutuyor, göklere çıkardığı mızın kapısından bile bakmıyor. En taze misal; işte «Ye kürküm el», işte «Büyük İhtilâli.. Tiyatro edehiyatı hakkında bilgimiz, tiyatro görğümüz elbet, yazımızda bir rol oynıyacaklır. Fakat biz malümatfüruşluk et - miyeceğiz, Bir hükme varmak için bunlar sadece bizi destekli- İ yeceklerdir. Zengin kütübhanesi İolan, yaşımın iki mislini yaşamış, dolayısile fazla eser (seyretmiş olan bir şahıs, yazısında hiç bir hükme varamazsa, bu kütübha- senin tuğla istifinden, bu görgü. nün hergün bir filin seyrinden ne * Selim Nüzhet devam ediyor: «Şehir Tiyatrosu san'atkârları, oynadıkları oyunları bütün kuv- vetlerile müdafaa ettikleri ve bir birişrinden aşağı kalmamıya ça- lıştıkları zaman derhal kaydet - tim aksi takdirde daima sükütu terçih ettim.» İşte bu nokta bilhassa acayib! Eser muvaffak olduğu zaman üs. tadımız memnun. çalı kalem medh.. eser kötü temsil edilirse süküt! İlabi üstad! O zaman tam bir tiyatro münekkidi gibi mi ha reket edilmiş olur? Yoksa Şehir Te | farkı kalır? İ Tiyatrosunun propaganda müdü-| lerile ilişiği olmadığından temsili rü gibi mi? Münekkid yalnız beğendiğini mi yazar? Beğenmediği eser için süküt ibtiyar eden münekkid Pa- tagonyada bile görülmemiştir. Muhterem üstad, kendi ağz'le yakalanmaktadır. Benim, tenkid- lerimi, eser, mücllif, mevzu, tem sil diye kısımlara ayırmama ge- ince; bu wsi ilk tatbik eden yazıcı olmakla gurur duyduğu - mu saklarıya lüzum görmiyece- ğim. Üstad, bu kusurumu «!» da yakalamakta geç kalmış bulunur yor. Çünkü daha evvel bu bölme hikâyesine Ulu in Vükiâ bunla, dür. Lâkin bu bölüm mantrki ve zaruridir. Bir okuyucuyu müelli- fin şahsiyeti alâkadar etmiyebi Tr. Bazı okuyucular, esteri ya görmüştür, ya görecektir, mev - — Roberi beraber getirdiği - niz için teşekkür ederim, dedi. Bu deli oğlanın arabası, sokakta dolaşacağına ekseriya tamirde » dir. Ev sahibile misafir içeriye Marsenn çalışma odasına girdi - ler. Burası, ayni zamanda kü - tübhaneydi. Şöminede büyük bir odun ateşi yanıyordu. Rönuar: — Öteki davetlileriniz gelme- di mi? diye sordu. — Hayır, hepsi öğleden sonra gelecek. Bu kar canımı tıkıyor. Eğer dinmezse, ava çıkamıya - cağız. Bekçi ile oğlunu ormana| yolladı? belki bir yaban domu- zu izi bulurlar; yegâne ümidimiz o. Hava düzeleceğe benzemiyor; adamakıllı canınız sıkılacak, a- zizim. Rönuar, nezaketle itiraz etti; İsonra, ateşin başına oturup ye - nek zamanını beklediler, * Lui Marsenin davetlileri, saat İrine «tiyatro bilgini» piyesin mevzuwnu dahi anlat -İ ine - - Kadın: — Peki, nasil kaçınış?. diye sor. da. Miralay, çikarken: e pencereden kaçmış olacak, dedi. Zaten delinin biri âdi. Şeytan alsın onu Kadın kalktı, Sabahlığının göğsü ilikleyerek onun ardından yürü, lü. O zaman ben miralayın karşisi! na çikiverdim. Miralay geri geri giderek haykır. ' da piyano ça'ar. Allaha ismarladık. Saltileof, bunu o muhafızlara teslim leti, Saltikof. bu sirman, terli jandar. ma, bona havretle, şen ve maher İgibi görnen gözlerle bakti ve can ve gönülden: — Baştistüne miralayım, dedi. Beni kalam odasma götürdüğü zaman , itabilâr bir sesle çikişti; — Jandarma dalresinde ne diye çarşıda dolaşir gibi dolaşıyorsunuz? İBu küstahca bir harekettir, Hem şim diye kadar da hiçbir itirafta bulun. madintz!, Siz me yapıyordunuz? — Hiç, yalniz müzik dinliyor - dum. — Müziği şehir bahçesinde din. terler... Beni muhafızlara doğru sert bir kumanda verdi; — Hemşehri, bunu teslim al, Hasan Âli Ediz d — Siz. Şiz ne ariyorsunuz?, Bu. rada işiniz ne?. — Mildik dinliyordum. Miralay kadına bakarak gözleri. ni kırptı, ve gümüşi kaşlarını çata. rak omuzlarını kaldırdı, Ben: — Fena bir harekette bulunduy. sam affınız! rica ederim, dedim. Ve) başka bir şey söylememiye karar verdim. Miralay Mü zuile alâkadar olmak (istemez. ettiği, yahud okumağa değer buld noktalar, başka iterek işarasını yakarak: Jmazlar ve eserin edebi tarafını münakaşa etmeği edebiyat mü nekkidlerine bırakırlar. Üstad, yazdıklarını karihasın- dan değil, odasımn duvarlarını süsliyen kitablardan istiane etti. ini ilâveyi de unutmayor. Bu « rası muhakkak. ad, kitab - larda aktörlerin nasıl oynadıklas rına dair bir kayıd bul cağına göre, gayet tabiii temsilden bahsedem'yecektir. Temsil hakkında hüküm vermek için kitab, görgü kadar, hatıra gönüle bakmamak, icab ederse, dostları kırmak cesareti medeni yesini göstermek te lâzım-gel » diğini üstad galiba unu'uyor? © var? Ayıvdığımız kısımlar, temsil içinde ayrı ayrı hususi - yetler ifade eden birbirlerile alâkaları kadar, alâkasızlıkları da meydanda olan şeylerdir. Me- selâ, müellifle, temsilin nasıl bir ilişiği olabilir? Biz, müellifi tet- kik ederken, eserine, eseri tetkik ederken aktörün piyesi kavrayıp) kavramadığına, müellifin istedi.) İ ği şahsiyeti yaşatıp yaşatmadı - ğına intikal edeceğiz. Binaena - İleyh, benim yazıyı kısımlara a- İ yurmamı, bu bölümlerin yekdiğer EDEBİYAT (Baş tarafı 4 üncü sayfada) file çevirmiş! Amma kim bilir İbelki de Rostand, gene kırmızı renkte başka bir çiçeği düşün - müştü! O halde, çiçeği müphem bırakmak bence daha doğru © lardu! Netice olarak şunu söyliyebi lirim: o İçerisinde © Cyrano'nun meşhur baladı veya burun hak- İkmdaki tiradı gibi harikulâde tercüme örnekleri de bulunan bu üstada «tiyatro münekkidi» ye -İeser, yalnız bugün için değil, demekte! yarın için de tercüme edebiyati haksızmıyım? Tiyatro münek -| tarihimizde hayranlılda bahse - kidi her şeyden evrel temsili bi. | dilecek ve hiç vnatulmıyacak bir rinci plânda tutmağa mecburdur.! değerdedir. Şairini candan tebrik Hattâ meşhur garb müellifleri, ederim. bir kül telâkki etmediğime değil, bilâkis temsil unsurları daha etraflı tetkike çalıştığıma delâlet eder. Ustadı dinlemekte devam ede- lim: «Bahse değmiyecek bir e rin nasıl temsil edildiğini anl mak büsbütün abes olacağı için de bazan tamamile süküt ettim!» | Düşününüz, iki sütun bir tiyat. | ro makalesi. Bize eseri anlat yor, müellifin edebi şahsiyetini inceliyor. Fakat, temsilden (tek satırla bahsetmiyor. Şimdi ben, Halid Fahri Ozansoy —— —. üçten sonra, hemeu hemen hep,takdim elti. Bu adam, uzun za bir arada geldiler, man, polis müdürlüğünde, Lui Binbaşı Jerbo hepsinden evvel| Marsenin maiyetinde - çalışmıştı geldi. Gözleri fıldır fıldır dünen,| ve Marse, kendisini, sık sik tav ufak tefek, sert hareketli bir şan avma davet ederdi. Rober, dardı, Ept vâdisi civarındaki e-| Mant istasyonundan dönüşte, w vinde otururdu. Av müptelâsı ol.İnu evinden almıştı. duğu için Hetreye sık sk gelir.) (Polis romanları muharriri meş di, hur Andre Viny, ekâbirin bezme Sonra, Roberin kadın ahbabla.| en sonra gelmesi kaidesine uya- rı olan Kler ve Nikel Fiyon, Pa-| rak herkesten sonra, üniformalı risten otomobille geldiler. Onla-| bir şoförün idare e Amei ym arkasından, gene Marsenin| kan markalı, lüks bir otomobille komşularından Piyer Menre gel-| gelmişti. Orta boylu, henüz genç, di. O da Roş Güyonda oturuyor.) fakat âdeta dazlak, tıknaz, göze du ve Hetre korulurına bitişik bir | çarpacak şekilde şık giyinen bir av yeri vardı, adamdı. Tekerlek yüzünde, keş- Mişel Römanr'ın, bu çehreyi kalın bağa gözü ısırıyordu. Fakat bu orta) çerçeveli gözlüklerinin arkasın yaşlı, gayet esmer, sişmanlama-|dan pırıldayordu. İkide bir, cir- ğa çok müsaid vücudlu oadama) lak ve bol bir kahkaha atıyordu nerede tesadüf ettiğini kat'iyetle| Halinden (gayet memnun gö- rünüyordu. batırır, ! Sarışm, İnce, zayıf bir kadın olan, karısı Jizel beraberdi. Ma. dam Viny, kocasına, çeyiz ola - vak büyük bir servet getirmişti, (Arkası var) * Neher, Mant is - tasyonund *r Burdenle başka bir zatı aldı, geldi. Marse, bu zatı, Vetöyde oturan, müte - kaid polis müfettişi Marten diye

Bu sayıdan diğer sayfalar: