24 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

24 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—SONTELGRAF — 24 Mart 1937 " Can çekişen ispanya ( HİKAYE- .. ş bir fark! Bugüne kadar devam eden YORLE ecnebi müdahale- sinin kısa bir plânçosu Almanya ve İtalya Frankonun ordusuna bugünekadar. muhtelif 200 tayyare göndermiş bulunuyorlar Şu dakikaya kadar âsi generalin ordusuna yar- dım etmek üzere 60 î | l | | | | binden fazla ecnebi asker gönderildi Ademi Üzere kom Musolininin Afrikadan alelâce - le Romaya dönüşü bir çok tahmin- lere ve endişelere yol açtı. Bir tah- min de, Franko kıtaatının milisler karşısında dört günden beri devam €eden muharebelerde hezimete uğ- ramış olmalarıdır. Franko katı hezimeti ile Musol! h yirmi dört saat ev « vel Romaya varmak istemesi ara - gındaki münasebet ne olsa gerek - tir? Franko kıtaatında bir çok İtal- yan askerlerinin de bulunuşu mu? Bu, yanlış bir tahmin olur. Fakat doğrudan doğruya Franko kıtaatı - man hezimeti Üüzerine dönüyorsa, tahmindeki isabet artar. Fakat bu Frarko kataatı dediği- miz âsi ordusu ne biçim bir ordu- dur? «Taymis» gazetesi şu malümatı veriyor: «Şu dakikada Frankonun elinde Alman ve İtalyan markalı 100 bom- bardıman tayyaresi ve yine ayni markalardan olmak üzere bir o ka- dar. da muharebe tayyaresi vardır. atının indi 52 Junkers, S1 Hayrkel, 81 Sa - voya, 135 Kaproni, 32 Fiat C, R., 37 R. O. bunlardan başka da Kant ve Macki deniz tayyareleri. Frankoya temin edilen İtalyan malzemesi son derece modern mal« zemedir, Pr tavyarelerin tiplerini sayalım: | Sonyetlerin Made'd hükümetine göndardikleri zerhli otomobtllerden bir! müdahale komitesi İspanyol hudutlarını kontrol et mek wler gönderiyor Hükümetçilere gelince, 80 Rus avcı tayyaresi, 510 Fransız Dvoitin, takriben 60 kadar da Rus bombar. dıman tayyaresi, Sovyet tayyarelerinin hemen bü- tün pilotları Ruslardan mürekkep- tir. Bu tayyarelerden bazıları İs- uretle yardım| ediyorlar? | panyollara, bazıları da dünyanın dört bucağından koşup gelen muh- telif milletlere mensup pilotlara bı- rakılmıştır. Hükümetçilere ait olsun, m yetçilere ait olsun, bütün ta; telerin dörtte üçü, dahili muhare- belerin başladığı ilk günlerde İs « panyaya gönderilmiştir. HÜCUM ARABALARI Her iki ordunun da motörleşme- #i ancak ecnebi yardimile tahak « kuk etmiştir. General Frankonun aşağı yukarı 80 tankı vardır. Buns lar iki kişilik tanklardır. Bir kısmı Alman modelidir, diğer kısmı da İtalyan Fiat-Ansaldo tipindedir. Hükümetçilerin tankları daha azdır. Hepsi üçer, dörder kişilik tanklardır ve Sovyet markalıdır, Hükümetçilerin bundan başka yir- ili » Mi zırblı otomobilleri vardır. Tarik- lara karşı kullanılan toplar ve sai- Te AyTı... FRANKÖ ÜÇ DEFA YAKAYI SIYIRDI Her iki tarafın da erkânıharbi « yeleri ve mütehassısları ecnebi ol mak üzere hücum kıtaları vardır. Barselonun havadan müdafaasının Ruslara bırakılmış olduğu söylen- mektedir. Diğer taraftan da âsile- rin işgali altında bulunan şeh lerin havadan müdafaasını Alman- lar deruhte etmişlerdir. 1 — Geçen temmuz ve ağustas- ta 8l Savoya ve 52 Junker markalt kırk tayyare sayesinde General Franko Fasta bulunan kıtaatını İs- panya topraklarına geçirmiye müs waffak olmuştu. Çünkü o zamanlar Cebelüttarık Boğazı, hükümet fi- losunun tehdidi altında bulunu - jyordu. Afrikalı kıtaat İspanya top- rağına geldikten sonra, askeri ha- rekâtta faaliyet başladı. (Devamı 6 ncı sayjada) | odasına girdi. Sâbahın dönmüştü. saat beşinde Âdı selerini çıkara - cağı yerde sandalyeye oturdu. El- leri yana sarktı. Bihuş bir halde beş dakika veya on dakika, belki de bir saat böylece kaldı. Fakat o, bunun farkında değildi — Allah belâsını vel şansım bu hâ kendine bağırdı- Kapı açıldı. Üzerinde pijamalar, ayağında bir yeşil terlik, sarı saç- lı, yeşil gözlü tombul karısı içeri- ye girdi. — Ne oldu yine? -Genç kadın ko- ak baktı ne ne oldu? Mi- -kendi 'da! casma dişlerini ve söylendi- Ha, ) şo söyle bakayım ne öldu? — Mahvoldum. İşte ne oldu. —— Kumar ma oynadın? —— Evet! — E-ne oldu? — Ne mi oldu?.. Mahvoldum... İşte bu' oldu. — Sana ne kadar yalvarmıştım.. ne kadar rica etmiştim.., Genç kadın ona acıyordu. Fakat kendisine kim actıyacaktı. Her ge- ce onu uyumadan sabahlara kadar beklemişti. İçi sızlıyordu: — Ah zavallı! ne kadar kaybet- tin? O başını iki elleri arasına almıştı. — Hepsini! hepsini değil, hep - sinden de fazlasını! bütün kendi- minkini ve bütün hükümetinkini! Beni: döv! Bana istediğini yap. Ben mâahvoldum artık! -ellerile yüzünü kapadı- sana başka bir şey söyliyemem. — Mişo, Mişo, dinle! Kalbin ba- na da merhamet etsin. Ben de Al- dahın kuluyüm. Sabaha kadar bir saniye bile gözümü * kapamadım. Seni bekledim. İstırap çektim. Ve şimdi mükâfatı bu! Bari söyle, ne kadar? — O kadar... Ne ben ödeyebili - rim, ne de başkası! Her şey bitti. Kaçayım, fakat nasıl? Ümitle karısına bakıyordu. «Ne kadar güzel'» diye kendi kendine meden meçhulât içerisinde yuvur- klüpten | i Üzere soyunma | , berbat | .! Mmirildandi ve sonra katısının G'd.l avuçlarının içine aldı. Karısı tek $ rar sordu: | — Mişo, söyle bakayım bunü i_.') sıl yaptın? İ O, cıgara paketini açtı, cızsr*'; rın birini yakıp birini ıdürül"ı anlattı: Hep kazanacağım ümidi * le... Fakat, ben hakikaten bir sızım.. Ben sana da lâyık degıwi beni bırak! benden aynıl! Pai beni affet! Son defa beni affet? f limde değildi... Ağlamağa başladı. Ve ıı.ırı.-'"ı ahim şimdi? kucakladı —Ne — Mahvoldum, mahvoldum. beni affet! ) Karısını tekrar kucaklamak İf | tedi. Fakat karısı hiddetle kendi sini çekti: — Seni sefil seni! Erkekler! Büğ şey yolunda olduğu zaman kahif $ mânlık taslarlar, Fakat Te gözleri önüne gelince şaşırır K&7 $ lari ve hiç bir şeye yaramatlil Anlat bakayım nasıl okdu? | Ve o anlattı: Hükümetin parf| sını bankaya götürürken ,d’, «Kekraskov> a rast geldiğini. B nun kendisini evine davet ettiği | ni ve gayri iht kumara #j tulduklarını ve bütün parayı KA bettiğini söyledi. Karısı onu #07 | SI na kadar dinledi. O sözünü bil | ce: — Budala -dedi karısı- hepsl İğİ kadaf mat Parayı kumata vellll | gayri ihtiyari olur mu?, Bu bi? vi hastalık! — Beni öldür, ne istersen İ bana! 5| — Ben seni büsbütün mahvtf mek değil kurtarmak — isti: Her zaman yaptığım gibi. sen bana başka türlü mukıbjı bulunuyorsun zararı yok! — Beni döv! Döv beni! BJ'Ş zaman bana böyle bakmazsın! ,; — Bak, dinle beni. Benim (Yazısı 6 ncı sahifede) ; üyan'a sürülen Türk polisinin hakiki hatıraları: 21 Tanıp gidiyordum. Bir gün Hanri kaçmamız hak e kında teklifte bulundu. Ziyaretine gelen bir kadın dostunun temit et- Hapishanede iş yaparak para kaza- nan bir san'atkâr olmuştum Bu esnada duyduğum heyecanı mümkün değil izah edemem. Sa - şırıp kalmıştım. Omuzlarımı küv- vetle saran iki el, bana sanki ebe- di bir hürriyet bahşetmiş gibi, ten- beni, — Erzurumlu Süleymanım ben. Gözlerime hücum eden yaşları gaklıyamadım. Beni okşayan. ve Tuhuma engin - ve tatlı coşkun - luklar veren bu sesi dinliyerek ağ- lamak, duymakta olduğum vatan hasretini göz. yaşlarımla söndür » mek, yurtdaşımın kollarına ka - panarak kendimi, ona ısırdırmak istiyorum. — Ağlama, benim canım karde- şim, geçer her şey, geçecektir e - min ol... Ve oturup göz ya ızı sile - Tek konuşmağa başladık, Süley - | man, Erzurumlu imiş. Bundan üç Marsilyaya gelerek tay - sına yerleşmiş. Dört sene önce le fabrik ay evvel de aralarında val dört ay hapse mahküm yare r Fransız amelesile dövüşme netici edil: Tek Sen Piyere atılmış. Beni, ken Buşundaki İstanbullulardan öğren- miş, i ko- On beş gün sonra koğuşumu de- Biştirdiler. Burası daha geniş ve sayımız sekizdi. Arkadaşlar; ca » susluktan suçlu Alman Hanri, di- ğer Alman Waysberg, benimle tir- likte gelen Rum Teodos, Krme: ler, Cezayirli Abdülkadir Ceylâ i, ve Senegalli Pransız askeri N.hu Nero ve saire... Fransız katlarına tahliyem hak- kında verdiğim is dalar cevapsız k: Babamın İstanbuldan yap- tığı müracsatlara da karşılık veril- ğer bir ha- eceği- memiş. Sen Piyerden pishaneye nakledilip mi, kürek mahkümları için sonca- dan tatbik edilecek daha ağır bir ceza mevcut olup olmadığını bil- tiği küçük bir destere ile dıvarda- ki pencerenin demirlerini kesecek ve çalışmanın sona ereceği gece birlikte kaçacaktık, Hapishane aı- şında iyi tertibat alınmıştı. Dastu bir otomobille bizi bekliyecek ve Almanya hududuna dahil olduk - tan sonra korkumuz kalmıyacak - tı. Orada refahımız esbabı daha şimdiden müemmendi. Bu adamın da iç yüzünü bilme- diğim cihetle teklifini kabul edor görünmedim. Bir Türk polisinin kaçmayı düşünmiyeceğini ve esa - sen hükümetimin beni nerede ise kurtaracağını ve fakat kendileri bu işde muvaffak olurlarsa keyfiv - ti hiç bir suretle ifşa etmiyeciği - mi söyledim. Odan:n duvarı dibinde küçük bir delik vardı. Sonradan öğrendik: Hanri, fikrini yazdığı bir kâğıdı bi imizdeki odada yatan kendi milletinden bir arkadaşına sunmuş. Tezkerede; maksadın tahakkükü - Güyandan dönüşte uğradığımız Hevr limanının rıhtimt nu müteakıp testerenin onlara ve- rileceği ve kendilerinin de bu su - Tetle hareket etmeleri yazılı imiş Diğer Alman bu teklifi muva « fik görmiyerek desterenin önce 'e- likten kendilerine verilmesini is - temiş. Derken fikirler arasındaki bu tezad, hâdisenin resmi memur - lar tarafından işitilmesine -sebebi. yet vermiş. Bir gün, Hanrinin gö- türülüp zindana atıldığın ittik. Gizliden gizliye besledi; ümit de böylelikle sona ermede ı suya düşmüş bulunuyordu. ... Bir buçuk ay kadar bu w”::'; nede kaldıktan sonra bir güf * 5: zın gelen nöbetçi gardiyanı :&I fından çağırılarak yalnız bir # yE atıldım. Benimle birlikte ::"ı;; on beş kişi başka başka ©' ;f" hapsedildikleri halde biribi” den habersizdik. # Dar bir oduda yalnız baştil hiç uyumamış olarak gmîi'd ) (Devamı vi

Bu sayıdan diğer sayfalar: