14 Nisan 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

14 Nisan 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 —-SONTELGRAF 14 N1 Üç komita | Diktatör 'Namzetleri Makedonya komita- ..::-5mt F cıları arasında 13 yıl /p etmektedir. Bunlar da Ö .EWE_—I Eski İstanbul batakhaneleri: 'Gönüller | KUMAR.. Birıeşince n Yazan:ı M. S.ÇAPAN: ördü: İkinci kısım Ş T Z (Dördüntü sayfadan davam) : Oluyor. Sonra Semahati göz önüne l Hikmet pehlivan kıvrak bir sesle (Haci getirdi. İçindi Bulut) destanını okumaya başladı: “Ka- B ada D blr Fakaa — pendim orada yüzüstü gayru kesildi dizimde tâbü tevanım! ,, T Server Nabi, asla, asla « k giymektedirler. ANİSTANDA BİLE. büğün faşist bir Öyle olduğu halde, daşist bir fırka mev- buttur. Yorgi Merkuris'in idare et- Ban, © © mağı Güzel Tunanın füsunlu sahülerinde — şirin Ziştevu kasabası... Burada yaşıyan Türk münevverlerinin ekserisi, komitacıların zorbalığı yüzündea anayurda gelmişlerdir. Resimde, Tuna, ve Tunanın ötesinde Romanya suhillerindeki söğütlükler görülmektedir. yüzlerce bin ton ağırlığındaki yük- sek kubbe kilisenin içindeki bin « lerce insanın üzerine çöktü. Bu, dünyanın hiç bir yerinde gö- rülmemiş bir vahşetti. — Ağır taş bloklar, molozlar, kalın — dicekler ve demirler, kadın erkek, çocuk, yüzlerce kişiyi, üzerlerinden si - Hadir gibi ezmiş.. beyinleri patl kafaları kopanlar su - üzerlerine yı ve dişi ştü. Ben, başım - ğum içil karımın âkibetile fazla meş- lamadan hastahaneye kaldı » Tılmıştım. Herkes şaşırmıştı, kimin ülüp kimin kaldığı ve kimin haş- taneye kaldırıldığı malüm — değil. di. Hastahanede gözlerimi açtığım zaman karımla kızımı sordum?. ha- Komitacılık zihniyeti yüzünden vatanlarını ve bir milyon Türk kar. deşin Bulgaristanda terk ederek anayurda göç etmeğe mecbur olan - ü ş b Ting Nocveç'i hristi, A Bey elti Bulgaristanlı Türk münevverlerine | KüMete - firar eltiğini — söylediler. | TaR KOrVeçi hristiyanlaştıran kral ( — Ta bir yerden cevap alıncıya | insanın kolları uzün ve vücudü ol- BN Fi | Seneler var ki, kapınm zili çalın - | ut X Olav'ın bayrağından al- | kadar... dukça tüylüydü. Gezleki 3';': t KT . Yukarıda soldaı : iye | $4 oğlum geli; ç ya < | Müstır. Yani partisi için Norveç LÜM ei : deçinir, eğienir, yaşar gi nezareti ntnurlı';ıııı.ıi::. Te Z KTLOEMEI milletinin uzak tarihine kadar el | TEELMLÜANCLL blir Çöyee BUi VA Yerliler " bu maymun-İnsanlara | din, - Mahkümiyetini - ikmâl Ki elyövm Hamburg konsoloshanemiz Kan. dları Ömner Lât'ü, ikinci, — Ankara- da gazeteci Ahmet Alman, üçüncü Ankarada matbuat umum müdür. lüğünde Adem Ruhi, dördüncü, Bulgaristanın Hasköy kasabasında (Turan) cemiyeti reisi Mahir Yıldız. fif yaralı olarak kurtulduklarını söylediler.. Sevindim.. Cehennem makinelerinin patlayışı bütün Sof. yayı sarsmış, hâlk, serseme dön- Mmüştü, Kimlerin ankaz altında kal- dığı ve kimlerin kurtulduğu ma - lüm değildi. Bu, öyle mahirane bir — plünla tertip edilmiş bir suikastti ki, üç yüz kişiden fazla insanın canına n kanlar akanlar — istif | | Yazan: | M-Necmeddin Deliorman yadaki (Dellorman) gazeltti Tahip Ve başmuhariri kıymış ve ölenler arasında yirmi. den fazla meb'us bulunmuştu. Fa- kat, bir kaç gün hastahanede kal- ağım müddet zarfında beni arıyan kimse yoktu. Kızım ile karım kur- | tulmuş olsalardı, tabil beni gelip arıyacaklardı. Başımda beyaz sar- güarla hastahaneyi terkedip evi m> gittim. Evimin dış kapısında a- sılı bir (nekrolok) gözüme ilişince, | beynimin orta yerinden ikiye ay rıldığını hisseder gibi oldum. Bu matem kâğıdında karım ile kızımın öldükleri yazılı idi. Kepının önünde gözlerimin ka rardığını ve yere yıkıldığımı bill. yorum, İki saat sonra kendime geldiğim zaman yanımda kızkarde- şimi buldum. İşte o günden bugü- ne kadardır ki diyar diyar dolaşı- yöor ve kendime teselli arıyorum. Milânof yine ağlıyordu. Zavallı dostumun komitaların (enalıkların- dan canı yanmıştı. Bu yanık can, ancak mezarda şifayap olabilecek- ti. Fakat.. Kilisede bombalar pül- ladıktan sonra, o gece, Sofya içind . komilaların — neler yaptığını ba « na Sofyada Dunaf sokağındaki 48 numaralı bir evin sahibi olun — ih- tiyar bir Bulgar kadını şöyle an- latmıştı: Oğlum, ihtiyat bir yüzbaşı idi. Kereste ticaretile meşgul oluyor- du. Solcularla bir parça münase- beti vardı. Bir gece onun dostla « rından iki kişi eve geldi, alıp gö- türdüler. O gün bugündür biricik | oğlum meydanda yoktür. Bazıları, kalirüferin içine diri diri atılarak yakıldığını, — bazıları kafasına &- B demirlerle vurularak öldürül- düğünü, bazıları da başka bir hü- reğimi yerinden hoplatırım. Kapımın önünden bir kuş geçse, oğlumun sesi geliyor zannederim.. Fakat., nerede?.. (İsveti Nidela) ki- lisesinin bombalarla tahrip edil - diği günün gecesi evinden alınıp kayıplara götürülen yalnız benim oğlum değildir. (Bezisledno İsçeznal) izleri kay- bolanlacın anneleri olan bir çok ih- tiyar kadın ile erkeklerin dul ka « lan karı ve öksüz kalan yavruları bir birlik meydana Betirdik ve hü- kümete müracaatla, evlâtlarımı » zın bulanup meydana çıkarılmala- Tni istedik.. — istiyoruz.. bekli « | yoruz amma.. giden gelir mi .. (Devamı var) hemen ekserisi anayurda ııııfl:rdir. değerindeki vakıf kle ini Türkün düşmanı yobazlar yeyip içmektedirler, Pazarcık kasabası Trakya komitalarının faaliyette balundakları çok güzel bir memleketti. tiği bu fırkarlın adı «Yunan Nas- yonal Sasyalist partisidir. Bu gün | General Metaksas'ın politakat'na müzaheret etmektedir. Bu partinin şefi şöyle söyler: — 1935 de meşruti idare mev- zubahs olduğu zaman, biz krallı- ğın iadesine taraftar olduğumuzu söyledik. Şimdi krallık fade edil « miştir. Kralımız, memleketin jmir ve ihyasının parlâmento rejimile temini kabil olamıyacağını arla - mış Ve onun tavsiyesi ve General Metaksas'ın idaresile antiparle- manter bir rejim tesis edilmiştir. Hükümet, partimizin programına benziyen bir programın tahakku « | | | zi isterse, biz de maalmemnun iştirlk ederiz. | YA MERKEZİ AVRUPA? Merkezi Avrupanın kaynaşmala- yi içinde Roma ve Berlin'in ideo« lojileri hazır bir neşvünema zemi- ni bulmuştur. Romanyada profesör — Kuza'nın «Mitli Hristiyan» partisi vardır. Rumen nazırlarından Düka'yı öl- | okluğu meşhur «Demir muhuafızları ı ara sıra kendilerini hatırlattık. larını biliyoruz. Demir muhafız teşkilâtı, Muso: tininin milisleri örnek ittihaz edile- rek, 1928 de ikil edilmiştir. Ve- Cizesi şudur: «Her şey vatan için.> İspanyada ihtilâl çıktıktan son- | Tâa, bu partiye mensup olan bir çok gençler Franko ordusuna — iltikak | lerdir. Hattâ partinin ikinci reisl Avukat Motza İspanyada bir mu « harebede ölmüştür. Cekoslovakyaya gelince, — orada da General Gajda bir kaç sene ev- vel .Narodni Obek Faşistika» par- | tisini kurmuştur. Bir çok belediye | meclisleri şimdiden generalin © « linde bulunmaktadır. Parti İtalya fle mukarenetin ateşli bir tarafta- rıdır, 4 1 l 'e gelince, Birger Furugard İsveçte bir faşist hükümetinin ba> şına gelmek isliyen namsedler - dern biridir. İsveçte nasyonal sos- yalist hareketi 1924 de başlamıştır. Parti, ziraat işlerini başta tutmak- ta ve İsveçlilere toprak sevdiğini temin etmek istemektedir. Şeh lerdeki İşsizleri çiftçiliğe teşvik et- mektedri. Bir müddet sonra Furugard'a bir rakip çıkmıştır. Lindolm ismini ta- şıyan bu zat da gamalı haç takmak- tadır. Norveçteki faşist partisinin alâ « maeti kurmızı zemin Üzerine altın haçtır. — Partinin şefi olan Kis atmıştır. - Danimarkada da üç kişi faşizm idaresini tesis etmek gayretinde. dirler. Hitler daha iktidar mev « kilne gelmeden evvel, Danimarka« da süvari Binbaşısı Letmbek isnin- de bir Führer namzedi vardı. Fa - kat partisi ikiye ayrıldı. Üçüncü faşist partisi de 1926 da tesis edi- lcr! «Nasyonal Korpest» dir, İrlandadaki General Oduffi'yi de elbet unutmuyoruz, Hulüsa her memlekette faşist i- daresi kurup başına nıunnıyînım- zed bir çok insanlar türemiştir. A« caba buna muvaflak olacaklar mı? | Muzolini ile Hitler de bidayette bir | kaç arkadaşla işe başlamışlardı ve bugün emellerine muvaffak ol - muş insanlardır. Kim bilir, belk! RADYO Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Berk ve arkadaşları tarafından Man- | dolin orkestrası, 20 Nezihe ve ar. | kadaşları tarafından Türk musikisi ve hâlk şarkıları. 20,30 Ömer Ri- za taralından arabca söylev, 20,45 Bimen Şen ve arkadaşları tarafın. dan Türk musikisi ve halk şarkı. ları, saat ayarı, 21,15 okestra, 22,15 Aj'qnı ve borsa haberleri va ertesi günün programı, 22,30 plâkla solo. lar; opera ve öperet parçaları, 23,30 sOn., düren Konstantinesko'nur mensup | etmek üzere İspanyaya gitmiş » | bir kızı sevemez, *.. Randevu gecesi Server Nabi Ah- metle yakından alâkadar oldu. Saç- | larını taradı. Kendi elbiselerini, ayakkaplarını giydirdi. Yaka ve | laktı. Bu gece Ahmet | kravatını Server Nabiden farksız olmuştü. Kim bilir Pervin bu kıyafetle ken- disini ne kadar sevecekti? Gecenin koyu karanlığında sa- hil boyuna indi. İşte sevgilisi ken- | disini bekliyor. Yan yana geldiler. r hükü « | Ne 0? o da tıpkı Semahate benze- miş. Baktı, bir kere daha baktı. A- man!! yoksa yanlış mı görüyordu? Bu, Semahat kıyafetinde 1'ervin değil, Semahatin ta kendisi, Artık | dünyalar onun olmuştu. Belki ka- | ranlıkta kendisinin Ahmet olduğu nu farketmez de aylardanberi kal- binde beslediği bir aşkın ateşini bu vesile ile bir derece söndürmüş 0- lur, Hiç konuşmadan kol kola koru - luğa girdiler. Saatlerce hiç konuş- madan seviştiler, Karşı sahilin sırt- | larından kendilerine doğru ağır a- ğır yürüyen ay, Ahmedi hiç kor « kutmadı. Kendi kendine: — Arlık ölsemde esef etmem. Değil mi ki, Semahatle başbaşa Üç sa- atkaldım, vız gelir bana ötesi. Kovu- | “TAYZ OR | | | Galatalı Hikmet peklivan çok | sevdiği sazını çalarken Dünyayı mantık ve felsele zavi- yesinden görecek azır başlılık tas- lamak istiyen (Vasıf) adında üm- mi bir halk şairinin (Nasihat des- tanı) eski devrin (semai kahveleri) ile hastahanlerde en çok okunan lacak mışım,ne zarar.dedi ve Semahati| destanlardandı. koluna takarak yalılarına doğru | yollandılar. Ay, etrafı bir gün ka- dar aydınlatıyordu. Artık tanıma » maşına imkân yoktu. Sahil kenarı- na oturmuş bir çiftin yanlarından geçiyorlardı. Ahmet bu tatlı tatlı sevişenlere gururla bakarken. bir- den bakışları değişti, A & yoksa bu kız Pervin mi? Durdu. Ay ışığının parlattığı bu çehreleri fetkik et - miye koyı bir dtkkatle onları süzüyordu. Fa- kat Pervinin yanındaki bu pis he- Tif de kim oluyordu? Onlara doğru yürümiye başladılar. Bu çiftin yan- larına geldikleri zaman onlar da a- | yağa kalkımaşlardı. Bir an dimdik , duran dört baş biraz sonra ön" düş- tü. Çünkü — Ahmedin karşısında Pervin, Semahatin - karşısında da Ahmedin elbiselerini giymiş Ser. ver Nabi duruyordu. HaREmA eR MireeNiNİYeKNNN KA arsUNiNE Hüksadinee izümelin . .. ». ea Bir yıl dönümü (3 inci sayfadan davam ) $S.0.S. Bereket versin,. vapurun telsiz cihazı bozulmamıştı. İki radyo me- muru biribirlerine bakıştılar, Der- hal tahlisiye kemerlerini takına - rak, cihazın başına geçtiler, Gece saat ikide kaptan telsiz me- murlarına İmdat işaretlerinin çe- Kilmesini emretti. vam etti. Yaralanan vaputun göv- desine sular bütün şiddetile hü - cum ediyordu. Ocaktaki ateşciler yukarıya fırlamışlardı. VAPURLAR KONUŞUYOR 015 iki yüz mil ileride yoluna giden Provans vapuru cevap ver. di €20. Ternöv'deki telsiz istasyoe nu imdat işaretini haber aldı. 0,20. Çok açıktan geçen Munt Templ vapuru da işareti aldı. Telsiz memurları kazaya uğra- yan vapurun mevkiini derhal i - şareti alan vapurlara bildiriyor » lardı. O sırada vapurun kazanlarından biri patlamıştı. Diğer vapurlardan gelen telsizlerden bir şey anlamak mümkün olmuyordu. Artık ondan sıra İle bir çok vapurlar felâketi haber almışlar ve imdada yetişmi- ye geldiklerini bildirmişlerdi. PANİK Vapurun içindeki yolcuların hâ- lini tasavvur ediniz. Herkes gü - verlteye fırlamıştı. Ortalık ana ba- ba gününe dönmüştü. Kimisi ana- sını, kimisi çocuğunu, kimisi seve gilisini arıyordu. Bir taraftan da sular mütema - diyen vapura doluyordu. Bir ta - raltan da yüzlerce mil uzaklarda bulunup da felâket haberini alan yerine doğru çevirmiş bulunuyor- lardı, Vapurdan yükselen feryad ve hıçkırıklar afakı sarmıştı. Saat 2,20 den sonra Titanik ars ldu. Semahat te busust | | destanda, İslâmi akidelerin bazi - dan ibaret olan destanın içinde; Verir nasibini zakı âlem Getirmiştir seni dünyaya madem Virsat var iken çalış be adem Tevekkül olup lâtfü kassama! Gibi insana akıl öğreten; skolas. tik bir felsefe aşılıyan parçalar var» dır. Ve diğer kıt'alarında da ava« ma muaşeret âdabı ve (marifeti nefs) dersi vermek istemiştir. KCIN aN YN YNUN n aei dasinnna. | Maymun - İnsanlar ( 5 inet sayfadan devam) wanım birdenbire durdu. Az kalsın, düşüyordum. Bir de he göreyim? Otuz metre ileride, bir ağacın di- binde insana benziyen bir may « mun durüyordu. Kaçmıyordu, Fa- kat en küçük hareketimize dikkat ediyordu. Tehlike halinde hemen ağacın — yukarısına — tırmanacağı halinden anlaşılıyordu. Beraberimizde yiyecek getirmiş- tik, Uzaktan gösterdik. Evvelâ du- rakladı, biz yaklaştıkça o hiç kaç- madı ve en nihayet yanına vardık, yiyecek verdik. Memnuniyetinden «Hu, Hul» diye acaip sesler çıka- Yıyordu. Resmini çektim, hattâ sonradan | kafa taslarını ölçtüm. Bu maymun Azzo ismini vermektedirler, Azzo | «Güzel, lâti» demekmiş. Bu kadar korkunç bir mahlüka böyle bir i- sim vermek tuhafıma gitti. Artık Darven nazariyesine göre, insanla maymun arasındaki halkayı keş - fetmiştim. Daha çöle girmeden evvel, Atlas dağlarının eteklerinde işte bu çe- şit mahlüklar yaşamaktadırlar. SKYA AADAN NUN ağürÜeN üYA ee eina yerenani ea elime ci asimeli — tık cevap vermez olmuştu. Karpat- ya vapuru 15 Nisan sabalı kaza mahalline geldiği zaman, köskoca Tilanik vapurundan, 15, 20 kadar tahlisiye sandalından başka bir şey kalmamıştı. Titanik, denizin üç bin metre de- rinliğine inmişti. Gelen vapurlardan indirilen tah- lisiye sandalları denizde kalan ka- zazedeleri toplamıya — koyuldular. 1705 kişi toplanabildi. Fakat Okya- nusun dalgaları geriye kalan 1653 kişiyi de sinesine çekmişti. Vapurun süvarisi , kumandan Smit, ise, kaptan köprüsünde, â- yakta olduğu .halde, vapurla be « raber sulara gömüldü. Eoğulanlar arasında bir kaç mil- yarder ve Amerika Cumhur Reisi Taft'ın yaveri de varndı. Vapur kumpanyasının direktörü, iki ve üç yaşlarında iki çocuk kurtarıl - mıştı. Vapur batarken yolcular: «Alla- him, sana yakın olalım» ilâhisini söylüyorlardı. | teren destanları da unutmamak lüe Halk inanışlarından bahseden bu | | ları ineelenmiştir. On dokuz kıt'a- | (Yelmiş iki buçuk millet des - tanı) adile anılan destan, avamın — dünya üzerinde «Yetmiş iki büs —— çuk millet» olduğu inancını kuv * — vetlendiren mizahi bir manzırme” — dir. Ve destanda yetmiş iki buds © çük milletin şiveleri taklit edil miştir. Bu arada, (Şirketi Hayriye) — ve bugünkü (Akay) 1n ceddi eke beri olan (idarei mahsusa) hakkıfi* — da o devir hakkının telâkkisini göğt — u zamdır. Bunlar da, mizah bakımatt” —— dan hakikalen değerli şeylerdir. — Şu kıt'ayı bir nümüne olmak üzet re, aşağıya yazıyorum: i (47) ile (48) bir yana yatıyor (19), (50) vi peşine takıyor, (49) (Moda) dan kömür alıyor — Şirket de işi anladı sonra! 4 (Sivastopol destanı) da tarih, hât — musiyat ve bilhassa folklör bakis — mından çok mühimdir. a Eski yıllarda, Külhanbeyi de © — diğimiz sınıf, destanların en — ço cinat vak'aları, feci hâdiseleri söy* liyen kısımlarından hoşlanır, (se“ Mmai kahveleri) nde ve hapishane © lerde hep bu kabil destarlar öküm nürdü, Tanibura ve bağlama çalmaktöfi ve Gestan okumakta çok değerlk kir san'atkâr olan Galatalı Hik * met Pehlivan diyor ki: — «Ketek hapistanede ve gerel semai kahvelerinde sazıma kıvrak bir ahenk verip Üsküdarda öldüt rülen (Hacı Bulut) destanındakif Sürüne sürüne vardım ileri. (Çolak) n kahvesine ileri doğrü Kapandım orada yüz üstü gayf4 Kesildi dizimde tâbil tüvanın! Okumuya başladığım zaman, dif* Tiyenlerin bıçkıra hıçkıra j larını çok gördüm. Hele (Mektepll Atıf), (Yorgancı Sadık) destanlar rı, birer cinayet vak'asını göster * diği için çok rağbet kazanmışlkı (Yorgancı Sadık) destanını okuf” ken, biçareyi öldüren Hırvata kâft şı sonsuz bir kin bağlıyan omuz * daşlar, destan meraklıları, eski tUr” kumbacı reisleri ateş püskürürleri © — Lânet! — Allah belâsını versin! Seslerine, göz yaşları da kart * şırdı. Eski hapishanelerde, — (destan)ı (mâni), (semai) okuyup saz çalâ” rak yapılan eğlence âlemlerini, bU* gün hapishanelerde yapmanın İfi” kânı yoktur. Benim, içeride bulul" Guğum yıllarda, hapishane bir 17 Lhhane doğü, bir haşerat yatağt tdi. Biraz azılı olup da mahpusli” ra ve İdareye kafa tutup kendi! saydırabildin mi, on parasız olsâfke içeride: çıkraken de cebinde bir hayli PH ra bulunurdu. O zamanlar, € satarak, kumar oynatarak, ocağı işleterek bir çok para ıızl'f manın yolu vardı.» Ğ Hapishanelerde ve semai vt K iznbeyi kahvelerinde okunan ö7 tanlar, eski şeylerdir. Bunlar, güne kadar intikal etmiştir. tarzda destan yazanlar bugün men heman yok gibidir. Hele (0f7 (mâni), semai), (koşma) nklf)". mıştır. Varsa da çok azdır. hlar, eski destancılar, eski darı evlerinde, köşe bucakta OÜ yup vakitlerini öldürmektedirit” Eski hapishanelerde olduğu d* kugün hapishanelerde ıdıd:’d)' imâni), (semai), (koşma) OKUN - Saz çalarak eğlenceler yapmanıf imkânı yoktur. * geldi. Babacan Neemi (rast) î:’ rinde karar kıldıktan sonra, e. hüz İskenderiyeli Bediin de 4 okumuya ba K İsmim Bedi idi yaşım yirm Telef oldum gittim destanım Für * Valdem de o gün mektup Y0 bi Bilmezdi bir evlâdı gitmiş bir W o Necmi okurken, gözler # yor, destanın feci ve acıklı 'l* çaları bütün rinleyigileri 46? göz yaşları döktürüyordu. "'! Babacan Necmiden sonra, j tarcı Mahmut, Burunsuz (Devamt vi Bü Eşkiya Mehmedin emri vi etli

Bu sayıdan diğer sayfalar: