13 Temmuz 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

13 Temmuz 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'4-SONTELGRAF — 13 Teommuz 1937 ——— —- 2207 - Venizelosa haber gönder, Anadoluyu kendisine verdim hediyemi müjdele Bazil Zaharofun ölümünden evvel anlattığı hatıralar Bazil Zahar Söylediğim Tden hiç bi - Tini b den evvel yazmıya - taksınız. Buna göz verirseni lerim, yoksa sövlemem. Meşhur Bazil Za rof, l ölümün: den pek az evvel bana bi öyle söy « lemişti. 1933 senesi Eylülunda, Pa- | riste Hoş caddesindeki apartıma - nında bu esrarengiz adamla konu - şuyordum, Dedi kiz — Hafızamdan maada, muhafaza ettiğim hiç uznamem var, ne de tercümci ha- lim! Gerçi vardı. Fakat bunlar öy- le dolgun ve iç üzücü taki fırının içine soktum ve ateşle- Gdim, Kâğıtlar yanıp bitmişti ki, kemşirem eve geldi. Bir kaç kâğıt kuürtarmıya çalıştı. Fakat nafile! O- cağın içinde kül yığınından - başka bir şey k mıştı. Hemşirem bu | hareketimden dolayı bana dehşetli kızdı. KADIN PARMAĞI Elime geçen ilk büyük paraları, ere silâh satmak surelile ka- m. Her iki düşman tarafa silâh satmak İçin, aralarında harp çıkartan bendim. O zamandanbderi bütün dünyada hemen Tâh sattım. Bu işde n İktidar mo karısını ve herkese muvaffak oldum? de bulunan nazırın , 'ahut metresini © mak süretile! Daha - gençliği şunu anlamıştırm ki, bir narirın yahut hükümette makâm - saj bir adamın arkasında Mutlaka bir Yazan: AKA Gündüz pozlarla uzandılar, Sol tarafıma v- zanan madam Meri Bil çoktan sız- mıştı, Ellerini yüzüne kapıyan bir bezdim. Benim de ellerimi zorla çektiler, Umumi müfettiş tek gözlüğünü takmış pozları seyrediyordu. Ara- mızdan bir kadın sallanarak gitti. Havuzun kenarına oturdu. Sonra iskarpinli, çoraplı ayaklarını ha - vuza garkıttı, katılasıya gülerken Madamından kurtulan baş müddei- Rmumi arkasından itince kadın el- biselerile beraber havuza yuvar - landı. Fışkıran suların arasında bir sürü kahkaha dalgalandı. — Elbiseler! aslandı, elbiseleri aslandı, üşüyecek, çıkarın elbisele- Tini! Bunu haykıran Kontesin Dö Neptün deniz kızlarına | vesikam yoktur. Ne | yfalardı ki, | bir gün hepsini topladım, mutfak- | | ğil mi? O halde gidiniz, dostunuz | Edebi Roman No 55 Zekeriyya Sofrası ancak şimdi of ve karısı | kadım vardır. Ben bu kadını bulur, | kendimi takdir etti: ona çiçek | gönderir, icabederse korte &- n. Ondan sonra kocasına ve- | yahut dostuna — istediğim Satmıya muvaffak olurdum. Nihayet zengin olmıya karar ver- dim ve oldum. Fakat her şeyden ev- vel Yunanistanı büyük bir devlet haline getirmek için Şarka doğru Trakya yolunu açmak. istiyardum. Hayatımın en güzel gününün han- gi gün olduğunu sormuştunuz. O. nu da söyliyeyim! yleri — Sulh konferansı zamanında! Loid Core beni görmiye gelmişti. Antişambrda Konsola dayanmış, şap- kasının getirilmesini bekliyordu. O sırada bana dedi ki: — Bugün sizin önümünüz de- Venizelasa söüyleyiniz, bütün Ana- dolüyü kendisine veriyorum. Fakat bu hediye Yunanistana 100 bin insanın hayatına mal oldu Zaharof bu hediyenin kıymetini anlamıyor değildi. Mustafa Komal, Anadolunun kayalıkları arasından bir ordu çıkarmış ve Bazil Zahara- Tun pora ve müttefiklerin silâh ver- dikleri Yunan ordularını İzmirden kovmuştu. Yunanistan için $: mıştı. Fakat esrarengiz adâmla Ati- nanın müstakbel diktatörü Venize - los, çocukluklarındanberi devam e- den dostluğu muhafaza etliler, Bazil Zaharof dedi ki: ark yölü kapan- Venizelaf, kın en zeki ve | neşrediliyor Her İşde kadın parmağı - Loit Gor- cun müjdesi - KI cüğü - İspanyada linden Parise gid Bulgar zabiti | en kiyasetli bir adamıdır. Titülesko bile belki önun ayarında değildir. Lâkin ikisinin arasında bir muka- yese yaparak fikir edinecek ka - dar yaşıyabileceğimi zannetmiyo - Yum, KLEMANSO'NUN ÖPÜCÜĞÜ Bazil Zaharof, muharebe z ma - TI bazı şeyl ebilirim ümidile Almanvaya Şımda oturan bir Alman zabitinin benden şüphelendiğini hisseder gi- emansonun öpü- bir düello- Ber- en esrarengiz bir bazırlanıyordum. Önümde genç bir kadın gördüm, kim olduğunu bil- miyordum. Fakat örrümde bu ka- dar güzel ve hazin bakışlı bir ka- | dın görmemiştim Yanındaki adâmm üzerinde bir çok nişanlar vardı. Onu görenler ilamak için bir kenara çeki- liyorlardı Bu adam, hirdenbire genç kadı- nin kolunü yakaladı ve öyle sıktı ki, kadın inledi. Ben ise hiç düşün- miye bile lüzum görmeden, herili tokatladım. Meğerse bu zat Marsena Dükü Don Françesko dö Bürbon imiş. K dın da ön dokuz yaşır karıst bi oldum. Huduttan çıktık tmiş. Rezaleti tasa ts - içimin nasıl ferahladığını tas | banya Kralımın amcazadesini, kan- vur edebilirsiniz. Fransız topra - | dan bir prensi tokat | ğina girer girmez, derhal Fransız | — Ertesi gün dücllo ettik. Don Fran- Hariciye Nazırlığına telgraf çektim. | Çesko İyi kılıç kullanmasını bili - | Paris istasyonuna geldiğim zaman, | Yordu. Yaraland hastahaneye bir banyo almaktan başka bir şe düşünmüyordum. Çünkü on beş ndenberi — yıkanmamıştım. Şef Gdö gar yanıma yaklaştı. Yavaşça kulağıma — Sizi birisi istiyör, dedi ve be- ni intizar salonuna götürdü, Kar- şımda kimi göreyim? —K Koca adam boynuma sarıldı, zümden öptü. Bir hayli konuştuktan sonra ba- na dedi ki: — Şimdi bütün bunları Loid Cor- | ca da söyle! Seni bekliyor. — Fakat dostum, müsaade ediniz de şöyle gidip bir banyo alayım. — Banyonuzu Londrada alırsı - nız, dedi ve hbeni ilk hareket eden trone götürdü. Ondan evvel de ce- ketimin yakasına bir çiçek iliştir- di. Londraya vardığım zaman Loid Corç da cebinde mühim bir nişanla beni bekliyardu. Her ikisi de kendilerine verdi - | ğim haberlerin, harbin nihayet bul- masına hizmet ett söylediler BİR DÜELLO Hayatımın unutamıyacağım - bir sayfası daha vardır. (Karısının ve- simlerinden birini gösterı kadını nasıl tanıdığımı ö anso! ü - | yonda bulunmak istiyordur. Kadı- kaldırıldım. Hastahaneye gireli on beş gün ol- muştu ki, bir kadının beni görmek istediğini haber verdiler, İsmini vermemişti. Yüzünde kalın bir pe- | çe vardı. Fakat ben görür görmez tanımıştım: Prensest O akşam kocasile seyahate çıka- cağını ve bana veda etmiye geldi- ğini söyledi. Yarama rağmen, o akşam istaş - nın tuttuğu kompartımanı çiçek - Terle donattırmıştım. Çok geçmeden kocası delirdi, ti. mürhaneye koydulur ve 1923 te o- rada öldü. Kadın katolikti, boşanmak iste. miyordu. Otuz sene kendisini bek- ledim, nihayet kocası öldü ve ka - dın benimle evlendi. Kral Alfons beni, İspanyol Dükü yapmıştı. Fakat ben bu unvanı hiç bir zaman kullanmadım. Zaten ne diye kullanacaktım? Çok mes'uttuk, hem de çok mes- ut... Lâkin karım on sekiz aylık izdivaç hayatımızdan sonra öldü » Zaharola sordum: hangi millettensiniz? — Bön bile hatırlamıyorum. Ga- enim. Ben Anadolu- yade » Niba her milh ( Dee 6 encı | Adada pansiyqn Pf y [:ıdaır. Hayganuş Tıngıryan; ko- W Cası öldükten sonra adada tama- men yerleşti. Merhum kocasından kalan İstanbuldaki üç beş kırıntı irst, onu istediğinden âlâ geçindi- riyordu. Üstelik oturduğu bu evi | yor, aldığını kilere ilâve ediyordu. | Yanındaki çı 50 | lik madam Surpiü can yoldaşlığı ediy a kiracılar ediyordu. ya çit oda vermiye t İlk yıllar çok para kazandı.. Mem- nundu.. Fakat.. bir kaç yıldır her sev bi havalar da değişti. İlkbal madan yaz geliyor, yazı sürmeden ş gelip çatıy Ki- racılar da havalara benzemiş, bu - lunmaz Hint kumaşı gibi bir şey olmuştu, ... Üç yıldır Madam Haygantşun ki- recıdan yana talii büshütün dön- dü. Bve gelenler odaları dolaşı - yorlar, bakıyorlar, beğeniyorlar: — Biz geliriz.. Deyip gidiyorlar ve bir daha da uğramıyorlardı. Halbuki, sahibi dul Madam Anaya gelen müşterilerin içeriye girmelerile altı aylığı bir - den peşin verip gitmeleri bir olu- yordu. Madam Haygi bunu âdeta kıskanıyordu. Lâkin elinden ne ge- | lir? karşıki ev uş Bir akşam Sürpik ile & Gair konuşuyorlardı. Söz M; naya intikal edince Sürpik: — Senin de biz kızın olsa elbette evimiz boş kalmaz. dedi. Madam Hayganuşbu söze mitn koy Muştu, Yatağa gifince hep bunu düşündü, Nihâyet... buldu.. büldu.. - Ka,. ben ne hent karı imişim., kaç yıldır. bu bi aklıma nöye gelmedi?. Amma bu yil acısını çı « karırım.. diye yor, başına çekti kine kum: n selden he diye kurt! orsun aptal | Maviş? Bu selin önünde sen bir çöp ç kere Kontese sormuşsunuz. Bir kahkaha savurdu: Ha! Şu mu? Evet tanırım. Fa- işaret etti. Altısı birden suya yu - biselerini çı - kardılar ve kadırış kendile varlanan kadmın el dürdüler. Yeni bir ri başladı. Altı çıplı oynuyorlardı. Meclisin en azgını başmüddelu - mumi olmuştu. Yalnız ikide bir ge- liyor, metresini bir tartaklıyor, göz. lerini açamıyacağını anlayınca bü bütün azıyor. Bir gizli deftere bile yazılamıya- cak şeyler, Ben büsbütün ayıldım, Sinirle - rim o kadar gergindi ki.. Neye fazilet satıyorsun be ka- dın! Sen Zekeriyya sofrasının kur - banlarından - birisi tmik su dansı lak kız, çıplak ka- | dini omuzlarının üstünde taşıyarak l |- Kendi ayağınla, kendi aklının di- tine dön- misin? bile değilsin. Sürüklenip gidecek- sin işte! Nereye kadar mı? Dünya cehennemlerinin ötesine kadar! Fakat bir hamle daha etmeliyim. Bunlar anlaşılıyor ki, her vakit gÖ- receğim şeyler, fakat bunlardan sıyrılmak ta neyö mümkün olma - sın? Kontesi buldum: — Ras Feddan gelmedi! — Evet, Mutlaka gelecekti, San ekselâns da bir kaç defa sordu. — Etnir de ortade yok. — Karısının yanında olmalı. — Kendisini görmek istiyorum. — Beş dakika.., haber vereyim, Adam akıllı serhoş olan umumi Müfettiş yanıma sokuldu. Anlaşılır anlaşılmaz, çarpık bir dille sordu: - Neş'esizsiniz. madam. Bir şey Mi arzu ediyorsunuz? — Ras Feddan gelecekti, gelm di, onu bekliyorum. — Bu Ras Feddan kim? | — Tanımıyor musunuz? S2 de İ Koöntesin plâtanı | Açık konuşalım Kontes! Ben bun- kat bu gece ona ihtiyacımız yok. — Benim ihtiyacım var, Yarından sonra olsun. | Bu sarhoşun ipe sapa gelmez gibi görünen sözleri beni ürküttü. Kon- tesi dört gözle bekledim. Gelir gel- mez sordum: — Ne olmuş? Niçin gelmemiş? — Bunu size misafirler çekildik- ten sonra söyliyecek. — Bunların çekilecekleri yok. lardan bir şey anlayamıyorum, Si- zin insanlığınıza sığımıyorum. — Onların çabuk biçime getiril - meleri kolay iş. Bir dakika. Kontes uzaklaştı. Gözlerimle ta- kip ediyorum. Masa arkadaşları - mızdan bir kaç kadının kulaklarına bir şeyler' fısıldadı. Dikkat kesil - dim. Bir saniye sonra sarhoş ka - dınlar bir azgın neş'e ile dağıldılar ve ber üç erkeğe alabildiğine içir - moğe başladılar. anladım: Bun- sekliği bir metre, 1 sızdırmak, beni çekip götür - mek. Aferin Makro! Yirmi dakika sönra kimseyi görecek hali kalma tes işaret etti. Sıvıştık. Koridorda anlatıyordu: — Memleket bun! kimsenin . Kon- Tim, çok ihtiyatlı ve dikkatlisiniz şer madam, — Ben Ras Feddanı merak edi - yorum, Onu yarın mutlska &gör - mek isterim, — Çoktandır burada yoktu, Aya lardanberi İstanbulda idi. Bir çok işleri birikmiş olmalı, Yarın gele- ceğini ümit ederim. Siz şimdi rahat ediniz. Yol yorgunluğu yetmezmiş 1 bu gece de epeyoe rahatsız öl- düunuz. Yatak odası! Hayır, bu bir yatak odası de - Anadolu çiftliklerinde gördü- ğüm bir harman yeri, Fakat altın sarısı jpekten bir harman yeri. İki ı HIKAY metre gel iğinde iki buçuk metre Uzunluğunda bir yer yatağı ki yük- Yazan: SEM Madam Hayganuş mayıs bast plânını tatbika karar verdi. İstaf” bula indi, doğruca eski tamdıklâ rından Madam Rozaya gitti ve* — Aman Rozacığım.. dedi.. banlâ iki kız bulacaksın.. bedava değil Cumartesi günleri bana gelecek. zartesi İstanbula İnecek.. Yemâx içşmek benden.. Üstolik de pttt günleri için 2 lira yevmiye. — Bu iki kını ne edeceksin. sa fikrin mi bozuk? Yok- - Yoki Allahım göstermesit” Ben öyle iş ederim hiç.. Lüzım a*_“ş'l Sen bul, ben onlara yapucakları İl söylerim. Cumartesi günleri Madam 4 ine d | ganuşun evi kanarya kafesine ÖT | süyordu. Gelen iki kız hakikâli | nefisti. Birisi uzun boylu. esin' nefisti. y vö güzeli.. öteki biraz daha kıssı ma.. enfes bir Ermeni dilberi. B iki hafta yağmurlu geçti. Fakat ": te bugün hava çok güzeldi. Ada sayılı günlerinden biriY Hayganuş derhal kızlara derslefiPi verdi. Hakikaten kiracılar da 7,5 V purile gelmiye başladılar. nn Madam Hayganuşun — evindeki «Kiralık odalar» levhası önünde 9ti ran iki dilber el işlerile meşgul oli yor görünüyorlardı. H Gelen geçen, genç, ihtiyar, kAP” nın önündeki kızları görünce 44 redemiyor: Ç — Affedersiniz matmazel.. odf* larınızı bir görelim, diye — içeriy dalıyorlardı. Evli olanlar karılarile ev ıııd*:: ları için onlara buradan hayır Yö? tu. Fakat bekârlar için burası &” fes bir yerdi.. v.. Uçarı bekârlardan Reşit kadüşı Muştafa da adada bir Od bulmak için geziyorlardı. Kapt' kızları görünce sordular: Matmazel tutuldu mu? — Hayır.b uyurun bakın. Reşit ve Mustafa, kızlara baktık” ça başları dönüyordu.. Ev de hiç fena doğildi.. kızlar Ğ4 müke'l ve Mustafa (5*: yaz bu kızlarla yaşarız) diye h? lar kurarken esmer kız gözl €ek söze başladı: her şeyiniz bİZ © pansiyon - kompl? Kontes beni Havvaiya döndür ' dü, bir Habeş kızı ince kakulu bİf Tosyonla friksiyon yaptı. İpek hüf” Mmanının ortasına — birakiverdile! Yorgunluğumu şimdi hissettim. B” tün kemiklerim bir rahat sızı icif de. Sızmın rahatımı bu gece anâ dım. Uykunun yavaş yavaş nast geldiğini alnımda. yazılarınıda, kapaklarımda duyuyorum, Üykuü bir tül bornoz olmuş BZ yanımı sarıyor, Başımın ucunda öf kan butona dokundüm, Vantilâtö * rün sesi duvulmüyör amma, nin içinde serin bir hava- esiy9f Sırt üstü uzandım, Her yanımı ÖY bıraktım, öyle serdim ki, karanlığı? verdiği rahatlığı vücudümün zerresinden alıyorum. Demek defa karanlık rahatlikmış. Bu k&” ranlık iki gün bitmese, iki gün * yuyacağım. Defterimi de yasdığ? mın altında dinlendirmek lâzide * ü Evine misafir olduğum Enu:”';' evini idare eden Kontes de ezberlenmiş cümlelerle ayni habif (Devamı

Bu sayıdan diğer sayfalar: