30 Ağustos 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

30 Ağustos 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ - sSONTELGRAF — 30 Ağustos 1937 Tefrika No:60 Yazan: M. Süleyman Çapan lokuyuculana ime ve İkCibas hakkı mahfuzdur Eski devrin meşhur piyasa yeri : Kapalı çarşı Sevgililer burada bırbırlerıne mektup verirler, yobazlar burada kadınlara ça-| aş basa 'ESRARENGİZ Türkçe konuşmıyanlara İSTANBUL Karşı ne yapmalı? Bayazıtta oturan daimi olcuytucula. (rımızdan A, T. rümüzile yazılıyar: «Tramvaylarda, sinema, bahçe ve |saire gibi umumt yerlerde, bamı va- wıunııu:ımn türkçeden başka lisan |konuştukları her zaman yapılan şi- |kâyotler arasındadır. Bunun önüne |geçmek için, gazeteler hör gün m tazaman neşriyat yapmalıdır. Hattâ, |bu iş bir para cezasına bağlanırsa, dıhı iyi bir netice alınır. Eskiden tarlar, Arnavut askerleri çarşaf yırtardı trâmvaylarda, ve diğer umumi yer- Bütün bunlar, Dimitrinin ölümü- ne kadar meçhul kaldı. Suphi o gü- ne kadar kimseye,bir söylemedi. Herif kahıbi dinlendirince bütün ha- kikati ortaya koydu. Suphi niçin böyle yaptı?.. Dimitriyi mezarlıkta yakaladığı za- man neden bir kurşunda canını ce- henneme yollamadı?.. Bir çok kimse- lerin kanına giren, sakat olmasına sebep olan bu adamı neden hükü « mete teslim etmedi?.. Bunlar öyle sualler ki, cevabını ver- mek imkânsızdır. Böyle hareket et- mediği için, köylü onu çok haksız buldu, hattâ evvelce çok tevececüh gösterirken hortlak meselesinin ha » kikatini öğrenince, teveccühlerini ibzalde imsak etmiye başladılar. Suphinin bu hateketinin sebebi sot- radan moydana çıktı: Dimitrinin kızile münasebeti ol. duğundan, onun hatırı ve muhab « beti için babasını ele vermek iste « memiş ve teşhir etmemiştir. Deli Suphinin, ne kadar cesur, ne derece atılgan, bir iki kişiye değil, sekiz, on kişiye birden, tek başına karşı koyan bir adam olduğunu gös- termesi itjbarile şu vak'anın da ya- Zıilmıya hakikaten değeri vardır. Suphi, bir gün yanında bir kadın olduğu halde, Kalpakçılar başından geçiyordu. Kadına öteberi almak için dükkânlara baka baka giderlerken, karşıla: ikinci Abdülhamidin mu- hafız taburlarından iki asker çıktı. Pa la bıyıklı, iriyarı, genç iki Arnavut askeri. B ıra, başlarında ka- Şön düblin püsküllü kıpkırmızı fes vardı Kapalıçarşı bugün çok kalabalıktı. ıların — Buyurun, canteslerin bizde iyisi var!. — Cayır cayir satılıyor! — Amerikan verelim, verelim! — Sakızım gıcırlıdır! — Hani ya kunduralar, mercan ter- rinde kasatu 5: lâstikotin ikler, Seslerine, yi; kalın, ince, falsolu, aksırıklı, sesleri karışıyor, sarı aba ginin üstüne siyah sarık saran, yah muşamba ceketli, karasakal genç sebilcinin: Hüsey M attan Ülztü Sahrayı Kerbelâya, t haber ver Sultanı enbiyaya Diye okuduğu gazel, bu muhtelif tondaki sı üstünde bir top kurşunu gibi, bakır çanağa dökülü « yordu. . Muhallebiciler ağızlarına kadar doluydu. Gençler, toy delikanlılar, kafes arkasındaki sevgililerinden bir iltifata nail olmak için, çırak İçeri, girip ılan perdenin aralı- Bından olanca dikkatile ba fak bir gülüş, hafil bir göz kırpma, zavallıyı çileden çıkarmıya kâfi ge. liyordu. O devirlerde Kapalıçarşı, İstan - bulun meşhur gezme yerlerinden bi- riydi. Sevdalı burada sevgilisine mek - tup verir, mektup alır, ilk aşklar bu- rada başlar, Zühaf alayına mensup neferler, Arnavut askerleri, Hami- diye aşiret alayı efradı yobazların teşvikile ve haddi şer'iye mugayir diye burada çarşafları yırtarlardı. Hocalar: — Şerifi Muhammediye elden gi- diyor. Utanmıyor musun hanım, bu açık, saçık halin nedir?.. Saçlarını içeriye koy, peçeni indir! Diye kadınları burada azarlar, tek- dir ederlerdi. Zamparaların piyasa yeri de bu- Tasıydı. Bıyıklarını findik yağile bü- cek, içecek satan - | İstinyeli Salih ken Bolulu aşçı yamaklarile seyisler- jden tutunuz da, tulumbacı reisi, ka- İlem efendisi, bıyıkları henüz terle- miş genç mektepliler, yangodoz ho- |vardalar, açıkgözler, pişkinler, ka- İşerlenmiş zamparı , hep burada mıya bakarlar, namuslu ailelere, saf, çiçek gihi genç kızlara, darülmualli. mat talebelerine burada JAf atarlar, |musallat olurlardı. | Abdülhamidin muhafız askerleri bazan çarşının iki kapısını keserler, uralarını fora ederek, büyük pa- re sebebiyet verirlerdi. hkâr Türk kadınlarının da pi- yasa yeri burasıydı. Bunlar muhal- 'l'e'rikı No 55 Arttık Rüstemi denize atmak ve korsanlarda baş kaldırmak cesareti kalmamıştı. Herkes kuzu gibi işinin başından sessizce çalışıyorlardı. Uzakta görünen adayı iki saatte İtutmak üzere tekrar yelkenleri ger- diler.. küteklere sarıldılar.. Fırtınanın birincisi ve şüphesiz en isi bu süretle savrulmuştu. Gete hafifliyeceği umuluyordu. Murat Rels, gemide Kara Musta- faya soruyordu: pese arkasından iterek denize yu « varladın? Mustafa ilk önce yalan söyledi: — Kendi düştü, dedi, ben dümeni bırakıp yardım edemedim. Murat Reis: — Alçak! -diye bağırdı- Ahmedi denize yuvarlıyan sensin! Ondan san- kaptan olacakmışsın! Mustafa başını önüne eğdi.. Getiş göğsü bir demirci körüğü gibi hızlı hızlı açılıp kapanmıya baş- ladı. O, bütün hareketlerile: «Her şeyi ben yaptım!>» diyor gibiydi. Yap- tıklarına pişman olmuş görünüyordu. Fakat, Murat Reis hiddetinden ateş ipüskürmiye başlamıştı. Kara Mus- tafanın korsanlık ve denizcilik niza- manca en ağır cezaya çarpılması ge- rekti. Murat Ref; — Bağlayın şu kahpenin kollarını.. Diye bağırdı. Kara Mustafanın kollarını bağ - Tayıp ambara'"attılar, Küçük, ıssız bir adanın körfezine | ğuşmaktan yoru - varmıslardı, arısına doğru rüzgârin da | — Yelkenci Ahmedi neden kah- | 'ra da Rüstemi atacak ve onun yerine - |lerde «vatandaş türkçe konuş. Saye- İsinde rahat yaşadığın memleket bu- y (Na istiyor.. levhaları tekrar lâzım gelen yerlere asılmalıdır.» Ç SON TELGRAF — Bu oküuyucu- jimuzun dilekleri yerindedir. Esasen gazetemiz, bu mevzu üzerinde, mü- teaddit yanlar yazmıştır. Türkçe ko- nuşturmayı mecberi kılacak bazı ted- birler almmabileceği yolundaki temen- nilere iştirak ederiz.) BİR CEVAP Beyazıtta oturan okuyucularımız- 'dan A, T. ye cevap: | «Gazetemiz hakkındaki teveccü - hünüze teşekkür ederiz. Bahsettif 'niz noktalar üzerinde biz de, şüphe- iz, titiz davranıyoruz. Elde olmıyan bazı sebeplerle, dediğiniz vaziyetle- rin hasıl olmasından müfteessiriz. Bu hususta daha çok itina gösterilmesi için tedbirler aldığımızı söyliyebili- riz.. lebicilerde otururlar, teyzeleri, gizl ev işleten geçkin fahişeler, piyasada dolaşırlar, tanıdıklarile konuşurlar, İpazarlık ederler, pey alırlar, adres ve talimat verirlerdi. Burası sanki bir Babil kulesi idi. si de vardı burada ... Arap, İranlı, Arnavutlar, rmeni, Rum, yahudi, Fransız, mbildiğin kadar... erde mendiller bir nevi örür, renkler hirer ma- na ifade ederdi. Anasile, dadısile, büyük anasile |gezmiye çıkan genç kızlar, dullar, İsevgililerile konuşmak, muhallebici- |İlerde buluşup mektup alıp vermiye fırsat bulamayınca, hemen — mendil muhaveresine baş vururlardı. Mese- lâ, eline siyah bir mendil alıp da burnonu silerse, bunum manası şu idi: — Gece pencerenin önünden geç, mektup atacağım.. Yeşil mendil sevginin ebediliğine, sarısı: | — Velasız, çıktın, mektuba cevap vermedin? Manasına gelirdi. Velhasıl, rengin bir manası vardı (Devamı var) her Muradın gemi - , İleri burada barı- nabilecekti. Adaya ilk önce Rüstem yanaşmış ve sahilde bir meş- ale yakarak di « ğer gemilere yol MAT göstermişti. Fırtına — yavaş yavaş diniyordu. Gök yüzü yıl - dızlıktı. Türk korsanları 6 geceyi adada ge- çireceklerini anla- yınca sevinmiş « lerdi. Biraz sonra Mu- radan büyük ge - misile diğer yel - kenliler de birer birer körlfeze gir- diler. Kayaların çe - virdiği bu liman Türk korsanları - | nın yüzünü gül - dürmüştü. Sabahtanberi de- nizin coşkun dal- B d jlan denizciler burada sabaha kadar Tefrika No: 155 EFRAYİM NASIL ELE GEÇTİ? «Sarı Çiçek» in ölümü Süleymana pek dokunmuştu. sinde kazılan bir mezara gömülmü tü. Süleyman bu cinayetin İtarafından yapıldığını san | Saray muhafı: İyimin peşinden koşmuya başlamış - tardı. Süleyman — Ortalığı karıştıran bu m Beni İsrail hükümdarı, F" İyıllardanberi sürüp giden uğursuz - |luklara ve kargaşalıklara Efrayimin sebep olduğunu, onun vücudü orta- dan kalkmayınca halkın ve kendisi- nin rahat edemiyeceğini anla: | (Safi) nin ölümünden som leyman çok şiddetli davranmıya ve ni kökünden halletmiye ka- rar vermiş görünüyordü. «— Efrayimin ve arkadaşlarının başını isterim!» Demesi de bu meselede çok şid - detli davrandığına delil olarak gös- terilebilirdi. | Yerlilerden bir kısmı Efrayimin muvaffakiyetini istiyorsa, bir çoğu da onun istibdat ve tahakkümü al- stinde Sü- Ne cins, ne çeşit, insan istersen hep- |tında yaşamak istemediklerinden Sü- leymanın tahtından inmesine taraf- tar görünmüyordu. Hassa kumandanı Kudüsün (Şark Kapısı) civarında askerlerle birlikte Efrayimin izini ararken, bir sabah karşısına bir kadın çıktı.. kumanda- nın yanıma sokuldu: »— Nereye gidiyorsun.. kimi atı - yorsun? Hassa kumandanı kadını göğsün - den itti: — Haydi çekil şuradan! işimize en- gel olma! Efrayimin izini arıyoruz.. Diye mırıldandı. Yürüyüp geçmek istedi. Kadın durdu: — Beni dinlemeden gitme, mellâ! — Ne demek istiyorsun — Sana, aradığın adamı bir şartlı ını bu sözleri işitin- gös- tereceğim! Fakat, — Efrayimin izinden mi bahsedi- yorsun? Kadın gülümsedi: İ İ dinleneceklerdi. Safinin kemikleri sarayın bahçe- | | Sı'..ılevmanınvSGrayında “EMALZ — W0 KUDÜS KİIZLARI £ jsaklandı l Gemideki gözcülerden biri sesİendi gölge dolaşıyor.. dikkak ediniz! gaları arasında wPupanın askerleri o zaman Cezuylrnıero h pek heybetli görünüyordu.. |Ortalık kararınca çıkıp gidecek.. bu gece Büyük Havrada yapılacak Yazan : M Necdet Tunçer Kudüs sokaklarında dolaşan bir kadın, hasst kumandanının kulağına eğildi: -Şu karşıdaki kulübeyi görüyor musun? Efrayim oradadır. bu saatte int göyliyeceğim. onun toplantıda herkese kılıç, kargı G tacak. Yarın da saraya hücum cekler. Hassa kumandanı sevind Pekâlâ T sa kurandanı başını Kâl gösterdiği yere çevirdi.. duvarlafi h- *ra taşla örülmüş küçük bir kul gördü. Demek 0 mel'un bu evde gfi di, öyle mi? Kadın başını sallıyarak bir ketil çekilmişti. Bu kadın da belliydi ki, ihti İlerden birinin karısıydı. Kim bilifi İda öteki kadınlar gibi, kocasından kadar bezmişti. Hassa kumandanı askerlerine € verdi Asker kulübeyi çarçabuk kı Ve ilk hamlede kapıyı kırarak İŞ riye girdiler, İki küçük odalı bir evdi bu. Fakf meydanda kimseler yok! Hassa kumandanı as) Hikte her tarafı aradı.. Devamı var) seni dinliyorum. a onun gi şeri söyler öster diği sen, hükümdarı olursun! elir! Filistinli kadın içini çekti: — Hiç bir dileğim yok, meliâ! yal- | en onların şetrinden - ve zul- n çok korkarım. Beni -Efra - geçince- koruyabilir misiniz? kumandanı söz verdi: sini ş şimdi se- x. Onlar seni ve Jevini Mmühatiri Gderlez: Dedi. Kadın yavaşça hassa kumandanı - mın kulağına eğilerek: — Şu karaıdaki küçük ktlübeyi görüyor musun? dedi- İşte Elfrayim bir gecedenberi orada saklanı rlerle D ve Eingehelik âler Mühim gunler Kimler Vhaı'ıgı Spora heves Etmelidir ? | İçinde,. * (5 inct soyfadan devzm) ( 4 üncü sayfadan devam) Eğer bir spor, çok dikkate ve göz- (dedir. Kral çok hasis davranıyar. f lerin çok kuv e bağlı İzineyi elinde bulunduruyor, 80 reket et- 'doğrudan doğruya kendisine tatli ren başka |etmiyen bir mesele hakkında beş , Meselâ bir dak- (ra bile sarfetmek istemiyor. yacak olursa âtabını. krahın dül kalan karısı Leh mal Yüzmek, daktilo |melerine müracaat ederek kral al ba faydalıdır. hine dava açmıştır. Bunun sebebi an bir genç bacakla- |dur: Kadıncağız kraldan tekaül M kişaf ettirmekte demektir, E- Jaşı İstemiş, kral bir şey vermedi dâa kollarını da inki- şka kendisine bir de dayak ati in boks la yapacak 0- tır... Rumen ve Macar kâardeşlerimi intihapta bir çok yolspzluklar old nu iddia ediyorlar.. Ben de şi! onların haklı olduğunu anlhıyorum Öyle ise ne'olacak?. yeni inli bir spor yapmı tilo, tenis © çok yormuş olu sten d: takip cek ol |pacağıraz diğer sporlarla nıd:n eğlendirmekle İktifa etmeli- (hap mı yapacaksınız? Tenis oyı anlar öği O da t â bahis... Çit arasıra kürek Çekebilirler. Fa- İmilleti tarihi günler yaşıyor!.. hk hiç bir zaman kayık yarışlarına | Acaba ne ölacak!. Yoksa bir B nemelii Bir kadın için, diğer bir nevi spor yapmaktan mütevellit noksani telâfi etmek, erkekten ziyade lüzumludur. Çünkü iyi ve mütehassıs erkek at - letler bulunabilir. Fakat kadın ai lerin, ber spora alışkın olması zımdır. Diyor ve kendi kendine kont yordu: — Ben dâ evlenmeliyim.. Jüzetta Hacerden & ha çok cana yakın bir kadın. Hüf İrin sehhar gözleri onda olsaydı, İhesiz daha sevimli, daha güzel Salıılde bır caktı. Ne de olsa bir asılzadedir. İ nuşmasını, insan gibi yaş Li liyor. Hele şarap içmesi. Onuf başbaşa kalıp şarap içmek z doyulur mu hiç? Halbuki Hacer, # rabın adını bile andırmıyor. (HAafi dır!) deyip ürküyor. Babasının |gizli ne şarap küplerini devi bllıı. haramı çok çabuk unutur * * Rüstem: Yarın ne yapacağız? Diye sorunca, Murat Reis: — Yarını, yarın düşünürüz. Hele şimdi rahât bir uyku çekelim. Diye cevap vermişti. |ma.. lâkin ç n şu Şeyh Eait de çok mî;"'“"““ Ble Ka sahie Çaçe (e n işleri gibi Bi İlarını saklamasını da biliyar. B Bir kısmı da gemuudeyatıyord“— dünyada onun gibi olsa, onun # şıfa:;.m" nöbetçiler ayakta dola- yüğebilse, ber Afak ; du. j Kara Mustafa ambarda hapsedil- ) mişti.. Başını direğe dıyadı. Onun işini erlesi güne bırakmış- Uyukluyordu. lardı. Rüstem, o: gece Kara Mustâ Gemiciler: elinden kurtulduğuna da sevi — Murat Reis © alçağı du. rabat edemez, — İlk önce Çolak Ahmet SÖY Diyorlardı. ken alay etmiştim, diyordu, 14 Rüstemin gemisindeki denizcilere | Ahmedin hakkı varmış. Kars gelinde. onlar a kedi Şibi sinrülşler | A Etmcileri İaşkirtakş. VER ve Kara Mustafa gibi cahil, inatçı ve iyilikten anlamaz bir adamın peşine takıldıklarına çoktan pişman olmuş- lardı. Rüstem o gece gemide yatıyordu.. Gözünün öi önce Jüzettasının hayali gelmişti. Rüstem: l Jüzettayı evin bodrum asmadan |vay! Benim yerime geçmek içifi-” Wl.mh('rı her şeye itiraz ediy |mek. Hanyayı, Konyayı gimdi |İdım. Az kaldı teresin tuzağınâ cektim. Bu sımdı gözcülerden birinin © hüne Hacerden dikkat edım' katında heapsottim. Ben ayrılırken | Korsanler uyandılar.. VE kastalanmıştı. Şimdi kim bilir yal- İdoğru koşuştular. . n ne kader mustariptir. — | (Devart

Bu sayıdan diğer sayfalar: