22 Aralık 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

22 Aralık 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» 4 E L G ? A F—22Birirciktnun 627 ——— ——————HE ahasnanım JAKŞAMCILAR JEsSki bir akşamcının defterinden) .«Yazan: Os —- ——— Mümeyyiz bey sonra bana fena kızar ve fena halde garez bağlar man Cemal Kayaılı 'Yedisinden yetmişine kadar herkes asker Dodi. Herif fena bozularak çatalı karşıdan Turhanın arkadaşına uzat- ta ve ne olduğunu anlamıyarık tez- gühının başını boyladı. Uzaktan bu hali seyretmekte olan beyaz maşlahlı, lâcivert örtülü genç, dul kadın son vaziyeti görünce ya- nandaki tazeye hararetli hararetli bir şeyler fısıldadı. Hokkabaz, faslı henüz bitirmişti ki saz tekrar başlıyor; cemiyetin şen- liği asıl şimdi buluyor, kafalardaki yarım yamalak neş'eler asıl şimdi soşmuya yüz tutuyordu. Kemancı, yerinde yayını reçinclerken Turhan son kadehini de yuvarlayıp yerin - den kalktı, doğruca, biraz arka ta- raftaki masaların birinde dostları ile konuşmakta olan ev sahibinin yanına doğru yürümiye başladı. Ar- kadaşı da hemen arkasından fırla- yıp onu kolundan yakaladı : — Nereye Turhan?. — Ev sahibine Allaha ısmarladık! demiye... — Aman yapma Turhancığım, &- yaklarını öpeyim, beni rezil etmiş olursun ! O zaman Turhan arkadaşını bah- çenin biraz tenha yerine çekerek : — Sen, ne idüğü belirsiz bu kadar Insanın içinde beni maskara yerine koydurmıya utanmıyorsun da ben seni rezil etmişim çok mu?.. — Rica ederim Turhancığım ne oldu?.. — Ne olduğunu sen benden çok iyi bilirsin ! Haydi, git sen keyfine bak, ben gideceğim ! — Aman anacığım, yapma, ananın babanın başı için yapma... — İmkânı yok, durmam ! — Bak, ne diyorum sana, Turhan- Çığım, ananın, babanm, kardeşinin başı için yapma ! Eğer sen şimdi bu- radan gidersen benim istikbalimle Oynamış olursun ! — Ne diye senin istikbalinle oy- namış olacağım?.. — Mümeyyiz Bey, sonra bana fe- ha kızar ve fena halde garez bağlar yanacığım, bunu düşünmüyar mu - gun? Eğer senin bizim sofrada bir şeye canın sıkıldı ise söyle, ben seni alıp başka sofraya götüreyim... Bu aralık kalınca bir ses lâfa ka- rışti : — Turhan Beyi bizim sofraya ge- tirin, bizim sofraya; o öyle her sof- radan hoşlanmaz; © ehlidiller sofra- “ Bini sever! : 'Turhan bir de soluna dönünce ya- tıbaşında Hüseyin Deruni'yi gör - Mmesin mi ?.. Arkadaşı hemen mal bulmuş mağ- mbi gibi ; — Hah, dedi( gel Turhancığım, a- g* nacıfım, yavrucuğum, seni bay ba- Te  barnın bulunduğu sofraya götürelim. Orada sulu kimseler yok, hep ağır- başlılar var ! 'Turhanla arkadaşının birbiri peşi- he masadan kalktıklarını ve sonra bahçenin tenhaca bir yerinde gizli göizli konuşmıya başladıklarını sezen €ev sahibi, sonradan bunların yanına Hüseyin Deruni Beyin de gelmiş ol- duğunu görünce kuşkulandı ve he- men o da yerinden kalkıp yanlarına geldi ve hiç renk vermeden şaka yo- lile söze başladı: — Yaaa... Herkes biribirile re muhabbet ederlerken siz böyle Üüç kişi, hem de ikisi genç, biri ihti- yyar üç kişi burada gizli gizli ne kum- paslar kuruyorsunuz bakayım? Deruni: — Turhan Beyi bizim sofraya al- mak istiyoruz; malüm ya, kendisini sen de biraz tanırsın; hattâ bir gece Sirkecideki Mantoda kendisile seni — de tanıştırmıştım. Turhan da bizim gibidir, ham ervahlardan pek hoş -« — danmaz; ehlidilleri, ürifleri, zarifleri arar; onların sofrasından zevk alır ! Kurnaz tilki ev sahibi işi çaktı ve 'Turhanın koluna girerek : — © halde, dedi, böylece hep bir- likte sizin sofraya göçeriz ! Şimdi, Turhanın bir kolunda ev sahibi, dört kişi Derunt Beyin sof- Tasına geldiler, Ev sahibi orada Tur- hanın arkadaşına - gizlice kısa bir — diskor geçti: n — Sen, kendi masana git te vazi- “yeti idare et haydi ! — Turhanın arkadaşı kendi masası- <i na geldiği zaman meseleyi şöyle te- vil etti : — Zavallı Turhancık, o kadar neş- esine, şakacılığına, tuhaflığına rağ- İmen pek hassas, pek içli bir çocuk- tur. Bizim uydurmasyon meyhaneci ve mezecibaşı sözde onu coşturmak onunla şaka etti değil mi?.. Birisi sordu : — Ne olmuş ?.. — Ne olacak, bilmiyerek oğlanın en hassas tarafına, en can damarma dokunmuş... Turhanın, kendi haya- tından çok sevdiği bir kız kardeşi vardı; zavallı, bundan iki yıl önce tam gelinlik çağında zatürrecden ölmüştü. Masadakiler hep birden : — Vah, vah, vah! Allah gani gani Tahmet eylesin! Zavallı kızcağız o zamanlar Tur- akşamlar kendi elceğizile bu pata- tes böreğinden yapar; Turhan evde bakla önüne uzatır : — Benim şeker ağabeyelğim, bak sana sıcak sıcak meze yapasın diye kendi elceğizimle kızarttım; ye ağa- beyciğim ye! Dermiş... Şimdi bizim Fahreddin, patates böreğini getirip te öyle za- vallıya..... (Devamı var) Boğuşması (4 tuct sopfadın devami bu işi, Çini ele geçirdikleri yerlerde «müstakil» bir devlet vücudegelir - mek suretile gene Çnlilere gördür - |meği düşünüyorlar. Fakat ne kadar ustalıkla hareket edilmek İstenirse İlstensin Japonların Çinde karşılaşa- |cakları müşkülât kolay kolay yonl- |leceğe benzememektedir. Önlerinde pek geniş bir saha vardır, Bu saha- | han yeni rakıva başladığı için bazı | içtiği zamanlar, getirir onu bir ta- | '—Ğ_in - Japon « 4 üncü sayfadan devam ) sun, oradaki gençlik - teşkilâtından çok ehemmiyetle bahsedilmektedir. Hele son senelerde bu teşkilâtın fa- 'vakya cumhuriyetini istikbalde mü- dafaa vazifesini üstlerine alacak 0- lan gençleri yetiştirmek için ne lâ- zumsa hiç bir şey esirgenmemekte - dir, Bu gençler daba küçük yaştan ııı.ker ruhu ile büyütülmektedir. Her İmekteb bir çocuk ordusu demektir. |Mekteblerde askerliğin muhtelif şu- beleri öğretilmektedir. Yaz tatille - rinde de talebe arasında harb oyun- ları yapılmaktadır. Mekteblerin u- fak mikyasta ordu levazımı, silâh - «Sokul» (5 #nct sağfadan devam) | — Röne Triko'nun kefalete rapto- İdilerek tahliyesini isterim. | İstintak hâkimi bu meseleyi sonra tetkik edeceğini söyliyerek avuka- :lın talebini reddetmiştir. Asıl bu cinayetleri irtikâb etmiş aliyeti arttılkca artmıştır. Çekoslo- | Bunun sonu gel- miyecek mi? İda Japanlar kendi nüfuz ve hâki - İalan Vaydman ne diyor? Tevkifha- miyetlerini tesis edecekler veya bu- |nzdı gardiyanların odasına bitişik lacakları vasıtalarla ettirecekler. Herjolan bir hücreye kapalılmış olan |iki türlüsünde de Japonlar için bu |Vaydman'ın şimdi bulunduğu yer- asırda fütuhat muharebelerinin no |de vaktile Landro tevkif edilmişti. miş olacaktır. Maamafih, bunun böyle olması U- |kat giydirilmiş, bu suretle şayet zak Şarkda Amerikanın ve Avru- (kaçacak olursa derhal farkedileceği panın harbi durdurmak için şimdi- “cıhotle bu ihtimalin önüne geçilmek 'ye kadar müsbet bir şey yapabilmek- istenmiştir. Avukatları vakit vakit İten ne kadar âciz kaldıkları hakika- |Vaydman'ın yanına girerek kendisi- |tini örtememektedir. Japonyayı dur- |e görüşmektedirler. Kadın avukat duracak kuvvetli bir müdshalenin |Röne Jardin, Vaydman ile görüşür- vukubulamıyacağı bir kere anlaşı!- İken İngilizce konuşmuş, Vaydman dıktan sonra Uzak Şarktaki fütuhat İllk defa olarak o zaman kendi yaptı- muharebesinin nerede duracağını İği cinayetlerin dehşetini anlar gibi kestirmek zordur. Brüksel konferan- İgörünerek uğrıyacağı âkibetin kor- İ malüm surette âkim kaldıktan ve İkunçluğunu duyar gibi olmuştur. İÇin - Japon harbinin devamına bü- | Köşkünde cinayetler yapan bu ka- yüklü küçüklü devletlerin möni ola- İtilin gimdiye kadar meydana çıkmış mayacağı anlaşıldıktan sonra en $a- İolan kurbanlarından daha başkaları- yanı dikkat hareket Almanlar tara- İhin bulunup bulunmadığı araştırıl!- fından ileri sürülen tavassut oldu. |maktadır. Hitler Almanyası Çinde bir rol öy- | ayaman'ın meydanda olarak şu nemak istemişti. Japonya ile İttifakı zarfında' irtikâb ettiği butunan Almanya bu ittifaka rağmen| *0" *l ay z ğ söylenen beş cinayet vardır. arada iki taraf arasında bır. hakem |*0 'entn t İ ü Bundan başka acaba altıncı bir ulmağı düşünmüştür. Fakat bu he | LN lunup bulünmadığı sablar da bir netice vermemiştir. | * zTi ' Çünkü Japonlar, Çin le kendi ara- |(Sraştırılmakla idi. Jan Berst ismin- larında hakem veya her hangi bir |d bir kadımın - ismi sıfatla kimsenin bulunmasını iste - |Getler isminde bir adamdan ayrıla- İmediklerini gizlememişlerdir. rak Strasburgda bir müddet evvel | Japonyanın Çinde ilerlemesinde |kaybolduğu söylenen bu kadın or- harict vaziyetin yardımın söylemeğe |tadan kaybolduğu günlerdenberi a- hacet yoktur. Avrupa devletlerinin |ranmaktadır. arası bu kadar açık iken ve Ameri- | Fakat son tahkikat Vaydman'ın kanın öne geçemediği görülürken |köşkünde bulunan iki bavul ile ka- Japonya bu macerada ileri atılmak- |dın çamaşırlarının Jan Berst'e aid tadır. Fakat yarınki vaziyeti bu gün- |olduğu anlaşılmaktadır. Jan Berst künden daha sağlam olursa o zaman |eylüldenberi ortada yoktur. Koca- «sarı tehlike» nin hakikf bir korku |İsından ayrıldıktan sonra oldukca uyandırması gecikmiyecektir. dağınık bir hayat geçirmeğe baçlı- Baş, diş, nezle, grip, romatizma in ve biüı. ıınlınıııı' derhal :ı;. Taklitlerinden sakınınız ve her yerde israrla - GRİPİN isteyiniz. SAA AAA AAA ONÜ dönmektedir. | Çek küçükleri bile askerlik talimli yapıyor İteşkilâtı diye meşhur olan bu teşki- lât gençliğe askerlik ruhu vermekte |ve Çekaslovak gençlerini " vücudeca |sağlam, her türlü yorgunluğa ta - |hammül edebilecek gibi kuyvetli ye- |tiştirmek için idmanlara büyük bir ehommiyet vermektedir. Mekteb ço- l'mıdın için askerlik oyunları, harb plânları en çok hoşlandıkları spor- Tardır. Bunlar hem eğlence, hem de çok ciddi olarak takib edilen işler- dir. Faşist İtalyadaki «Ballilâ> denilen gençlik teşkilâtı da malümdüur, Ora- da olduğu gibi Çekoslovakların «So- kul» teşkilâti da askerlik için büyü- dükleri zaman bilmeleri İâzım olan her şeyi çocuklar, küçük yaşta, mek- tebde iken öğreniyor. gae ee |yan Jan Berst otuz yaşlarında ka- |dar vardır. Strasburgdan Parise gel- miş, bir gazetede gördüğü ilân ile kendisine iş bulmağa teşebbüs edi - yordu. Vaydman'ın - odasında bulü- nan bir takım kadın resimleri de tet- kik edilince bunların arasında Jan Berst'in resmi de bulunmuştur. Bed- baht dul kadının ergeç Vaydman'ın pençesine düştüğü hakkında bir ka- naat gelmiştir. Fakat bu husustaki deliller kâfi midir?. Bu ileride mu- kadar pahah olduğu kendini göster- |Daha ihtiyatlı bir tedbir olarak Vayd- hakeme safhalarında ve avukatların man'a mahpusların esvablarından bic|müdafaalarında görülecektir. Şim- dilik Vaydman cinayet silsilesine âal- tıncı olarak Jan Berst gibi genç bir ikadın daha kurban olarak katılmış bulunuyor. Fakat bir kere böyle haberler or- taya çıkmıyagörsün.. Şimdi Vayd - man'ın'böyle bir kaç kadını da kur- ban ettiği söylenmeğe başlıyalı beri Romen futbolcuları dün Prens Ca- rol, vapurile saat 2 buçukta şehrimi- ze geldiler. Daha saat birden itib ma birçok halk toplanmı Karş layıcılar arasında fudbol ajamı Ab- dullah, İstanbul bölgesi Bay Halid, Ömer Besim ve N sut'tan başka kimse yoktu. Halbuki Halk san' aras 15 inet sayfadan devam) © zaman İstanbulun en rağbette ve en ciddi tiyatrosu Burhaneddinin kumpanyası idi. Bir iki arkadaşla be- raber Bruhanddine iştirak ettik. Kü- çük roller vermeğe başladılar. Di - ğer arkadaşlara nisbetle çabuk te - mayüz ettim, Bu işden anlıyanlar iyi bir komediyen olacağımı söylü- yorlardı. Bundan sanra ismimiz k: mik Rıfkı kaldı. B 330 da Darülbedayi mekteb olarak açıldığı zaman imtihanla talebe ola- rak girdim. Maslesef harb her şey gibi bizi de darma dağınık etti. Da- rülbedayiin sadece bir kuru ismi kaldı. Harb çıkınca.. Gülümsedim: — Talimgâh temsillerinizden ha- berim var?, Hayretle sordu: — Nereden biliyorsunuz?. Size arkadaşlık eden bir tanı - dığımdan belki yüz defa dinledim: maahaza sizden de dinlemeğe taham- İmül göstereceğime emin olabilirsi- İniz?. — Efendim, harb çıkınca ihtiyat zabiti olarak orduya aldılar. Fakat gayri müsellâh çıktım, talimgâhda kaldım. Tam dört sene bana vazife olarak tiyatro şefliğini yaptırdılar. We orada dört sene kadınsız bütün talimgâhı eğlendirdim. Kumandan Molyerin Zor nikâh piyesini çok iyi oynardım. Bu piyes Almanlarca meş-, hurdu. Bundan ötürü Almancağızın bana karşı ayrı bir hürmeti mahsu- sası vardı. Bu tiyatroculuk beni ölümden kur- sevkedilen arkadaşlardan hemen hiç biri dönmedi. Maamafih hayatımızı kurtaran bu san'at bu eyiliğini pek insafsız ödetti. İstikbalimizi bu sa- son aylarda ne kadar ortadan kaybol- hada bir mirasyedi gibi harcadık. muş kadın varsa bunların akraha ve taallükatı zabıtaya müracaatla tahkikat yapılmasını istemeğe baş- lamışlardır. Meselâ Sibernen isminde otuz yaş- larında bir adam da polise müracaat ederek bir kaç aydanberi karısının kaybolduğunu söylemiştir. Kendisi karısı ile beraber Alsasdan Parise gelmiş, fakat kadın bir kaç ay evvel ezrarengiz bir surette ortadan kay- bolmuştur. Karı koca Parise 937 se- nesi başında gelmişlerdi. O zaman polise müracaat edilmiş, tahkikata girişilmiş, fakat hiç bir şey elde edi- lememiştir. Aredan bir iki gün geçmiş, niha- yet istintak hâkimi Vâydman'ı da a- larak mahud köşke gidilmesini ora- da cinayet sahnesinde maznunun ne İhal alacağını tetkik ederek kendiısi- nü sormağa karar vermiştir. Alsas- dan gelen karı kocanın meselesi de ayrı, Yukarıda bahsedildiği üzere Jan Geller ismindeki otuz yaslarındaki kadının Vaydman tarafından köşke getirilerek orada bu suretle öldürü- Tüp öldürü'mediği çok araştırılmız- ©. Tahkikatın son safhasında ise ka- dima 2id eşyanın mahud köşkte bu- lunması ve hattâ resminin de Vayd- n n odasında bulunması bu hu- susta hiç şüphe bırakmamış, Vayd- man'm bir kurbanı da bu dul kadın olduğu anlaşılmıştı. Fakat buna dair Vaydman'ın kat? surette Hadede bulunması lâzım ge- liyordu. Vaydman'ın buna dair olar: ifadesi yarınki «SON TELGRAF» tadır. ne başka kimleri buralara gömdüğü- | Harbi umumiden sonra İstanbulda |hiç tiyatro teşekkülü yoktu. Darül- |bedayi çok fena bir vaziyelte idi. Ben tulüat sahnesine geçtim. Ve tulüater | oldam. Tulüata pek çaduk intıbak et- tim. O günden bügüne kadar en iyi teşekküllerde oynadığım gibi tulüat sahnesinin de bir rüknü, pişekâr de- milen büyük bir rolün âmili olduk. — Biz bir çok tulüatcılarla oyna- dınız, bunlar arasında en kuvvetlisi hangisidir dersiniz? nu kimse inkâr edemez. Bir müddet susan san'atkâr ya- vaş yavaş sözlerine devam etti: terkettim. Biliyor musunuz ben üç sene de mekteb müdürlüğü yaptım. Hattâ Süleyman Nazif ve Cenab Şa- İhabeddin gillerle beraber gazeteci- lığam bile vandır. Fakat hic bir mes- ter bana tiyatroyu — unutturamadı. Halk beni, ben halkı daima aradık. — En çok hangi rolleri seviyorsu- nuz?. — Şimdi tipik ihtiyar rollerine çı- |kıyorum. Fehim efendinin tok perdeli re - aşağı oynamışım- pertu! (dbır Şehir tiyatrosundan — Vasfi Rıza İder ki: — Sen benim katilimsin!.. Mekteb 'talebesi iken gelir seni sevrederdim. | Üzerimde o kadar kuvvetli bir tesir İbırakmısırdır ki bu yüzden aktör ol- mağa heves ettim. Bana öyle geliyor ki sâh'atkâr Rıl- kı şu kadar yıllık san'at hayatının muhasebesini yaparken elde — ettiği neticeyi hiç bulsa bile yalnız sahne- Galatasaray - Güneş hâdisesi tetkik ediliyo' Son oynanan Galatasaray-Güneş hâdi- sesi tetkik edilmektedir. Hakem rapo- runu İstanbul mıntakasına bildirdi- | üç gün evvel gazeteler Romerlerin (lik maçlarını yapacaklardır. Bütün geleceğini di, dün de İstanbul İoyuncular Romen, yalnız bir oyun" — 'n:ıntık m gözelelere verdiği teb- cu Meocardır. Bir de antrenör vardi. |saya kadar yaya geldim. Tam 25 sa- Fon Rabe beni çok severdi. Çünkü |Eyüb Sabrinin ded tardı diyebilirim. Çünkü cephelere | e rağinen yukarıda isimleri geçen" kafile reisine, t namına Bay Halid, kırmi- r buket verdi ve Beyani İkoşâmedi etti. Sporcular, doğrucu, ol oteline indiler. Romenler burada cumaya kadâf kalacaklar ve pazar günü Ankarada —— — a AA "atkârları ında mize bir Vasfi Rıza kazandırmaklâ iftihar edebilir. H — San'at hayatınızın en gülünç en acı bir vak'asını anlatır mısınız? |Rıfkı hemen cevab verdi: — İkisi birden ayni vak'adır. Hem dram hem komedi.. İnegölden Bur" atte.. Ön lira hasılat yapmıştık. O İpara ile ancak kadınları kamyotâ bindirebildik. — Kazanç bahsinde eski zaman ile şimdi arasında çok fark var mı?. Sorar mısın gibilerde bir jest yap" tı: — Eski devirlerde çok kazanırdık. Ben umumiyetle çalıştığım heyet “ lerde paycı olarak bulunurdum. En küçük paya bir altın düşerdi. Şimdi ise Halkin en çok sevdiği aktörün bir ilk mekteb hocasının aldığı ma> aş kadar bile kazancı yoktur. Bizim meslekte bir tek Naşid kaldı Ondan sonra yerine koyacağımız bif tek san'atkâr daha yok. Tulüat kum* panyaları bunun şahsı üzerine binâ edilmiştir. Bu şahsın ayrılığı bütün kumpanyanın yıkımı demektir. Tu- lâat kumpanyaları da resmi makam lar tarafından himayeye lâyiktir. V£ bu da elzemdir. Halkı onlar kadaf —— ikimse anlıyamaz. Halka tesir etmesini çok güzel bis İlen tulüat kumpanyaları arkadaşım ibi partiniü jinkılâbı yayma piyeslerini en iyi 9Y Jnıyacak, inkılâbın sür'atini eski deW jrin fenalıklarını en güzel şekilde l& ]baruz ettirerek gösterccek onlardır. San'atkârın prova vakti gelmişti. | Tulüatcıların da provası olur mü |demeyiniz, o provasız oyun her âğ* zına geleni söyliyerek halkı tulüat- tan soğutan türedilerin işidir. YOK* y3a tulüst, kapıya bir oyun ismi ya* zarak içeride bamıbaşka şeyler oynl” yan, uydurma, iki kelimeyi bir arayt getirmekten âciz kimselerin yaptık” — larımı zannettikleri kadar kolay bir tiyatro mektebi değildir. O, ağır ağır tiyatraya doğru y&l!üf 1 ken arkasından baktım, Yılların insafsız tırpanından evvk isahnenin büktüğü eğik belini Ö* ne doğru hafif bir inhina İvücudünü bir tüy siklet şampiyonü |kadar zayıf olmasına rağmen ağır bit yük gibi taşıyordu. | N. s.CO Şıklık ( 5 inetanafadım denam? şam şemeği topukta, gee esvablafi yerde. : |kendinize mahsüs bir tuvalet muyorsunuz? | 3 — Bu demode ölmuştur, Kaşlâff rızı tabti haline bırakın, biraz il tin. 4 — Bu pahalı olmıyan çok iyi BİE josuldür. Ş 6 — Şiddetli renkleri artık kul ” — lanmayınız. Brige bakan soluk leri tercih edin. Ö 7 — Senede hiç olmazsa bir KEfE değiştirmek lâzımdır. t Erat, Erbaş ve çavuşl r lzin — Kazandan iaşelerine imkân görüle miyen hallerde erat, erbaş ve savti lara ve gedikli küçük zabitlere #” nen veya bedelen verilen -N"; | poatın hava kuvveylerine yardım j gisine tâbi olmadığı Maliye Veki'”” tinden vilâyete tebliğ edilmiştir K Evet hata ediyorsunuz. NiÇİN gi ö 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: