7 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

7 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; £CK'TFICGCRAFR — 7 Nisan 1938 Onlarla Konuştum “Bize öldü diyorlar.. Halbuk eskisinden daha tazeyiz,, BOĞGAZİiÇİ Her köşesinde, kendisi için söylene leri böyle tekzib ediyoru B h Yazan: MURAD KAYAHAN bir enerjiye aşılanmıştır. Şimdiye b — “Boğaz aşkın en temizine, kuru £| adat resim, sade sergilerdefgörül - R Tmeğe alışılmış, başkalarına âld aca- 'an yuvaların en sağlamına ana o lik bir et halinde bi | Orada seyredilir, beğenilir veya beğenilmez, fakat yine sergiye, res samına terkedilmesi lâzım gelen bir iw sanılırdı. x ' Fikir.ve L l Seferberliği Yazan : Elif Naci € Akademi yeni değişen bir pro - gramla hazırlanıyor, Şehrin en iş - lek yerinde daimi bir sregi, vilâ « yetlerde birer resim müzesi. Dün, tahassür ve hayal halinde o- lan bu lüzum, görüyoruz ki bugün hemen bir hakikat oluvermektedir. Yani, uzun senelerdenberi itikâf kö şesinde inzivaya çekilmiş, anlaşıl « Pi samazlıktan, alâkasızlıktan .şikâ - yet eden ressam, hayata gözlerini açıyor, cemiyet içinde bir vüzile a- hiyor, ... Leniz masmavi amma anlatıla cak kadar güzel mavi, ma m de mavi bir şerid gibi... imin önünde... iri gövdeli fıs -| Bu resme sahib olmak, onu evi - ik ağacına sokuldum. Gözleri dol-İnin duvarlarma asmak kimsenin ak; nuş bir ana şefkatile sordu bal |lından geçmezdi. Çünkü reshmn, Tükaj — Sen de bizim ölü pahalı ve lüzumsuz bir eşya halin - ümüze ina- 'an sürü arasında mısın? Bak bizim|de kalmaktan bir türlü — tulama- çin öldü diyorlar... Fakat — tazelmıştı. apatyalarımız, yemyeşil kırlarımız| — Onun bir ihti cevab — oldu - Hırasında katışıksız hava ile ciğer ğundan kimsenin haberi bile yoktu. rini dolduranlar Boğazın mehta - Elime tutuşturulmuş bir programla trodan çıkanlar gibi sergiden de erle sarhoş oluyorlar... Jelinde, avucunda hatıra olarak hu - Boğazda yapılacak şey en evvel o yuşmuş bir kataloğdan başka bir şey |kalmazdı, 4 | Bugün memleketin Jevi olan Akademi bu itiy İniyetle mücadeleye kollarını sıva maş bulunuyor, Duimi bir sergide teşhir edilecek resimler, gayet ucuz fiyatlarla sa - - Boğaziçinin hayranı olduğu mu itiraf etmekle beraber, bu gü - zel yer hakkındaki duygularımı ta- mamile bitarafane yazacağından e min olabilirsiniz... Dostfım güldü i tılacak ve halk, or'-va - kolaylıkla — Sizde yalancılık yaparsanız, sahib olmak imki — çınım mes Sözünü kestim: alduğunu öğreneceklir. Belki — de| — Haş >. Ban uzun zamandanbe-| frenkce güzetelerden kesilerek çer çevelenip evlerin duvarlarına İleşmiş kötü, basma kalıb rsiml, dirilerek derhal yerleri bu alınacak resimlerle doldu; tır, Bu, muhalin Tİ sizlerik zonuşmak arzusunu his - sedenlerdenim hissimin sami -| Miyetine çok çabuk inanacak; bana | hak vereceksiniz. — Belki?... Fakat kanaatlerim söy, lediklediklerinize itimad — etmeme e uzak bir İştikba dir. Yarük 'dene hakikdttir. Ge çet gün Akademide asabi*ve acele -|Ci, kararlarında şimdiye Kadar cr ve lüzumsuz bir feragole 1 — Çünki hakikati görenler pıvkr zettiğim sarı saçlı bayan vapura gel| Ağaçsız Boğaziçi güzell. — Bana inanın; Boğazın bildiğim;! aı, Ve.., birâz sonrada bir ge: -|>an Toprak'tan dinledikten Topra k Ko kusu Yazan: Suad DERVİS Dışarda yağmur var, nın penceresi açık... Masanın üs - niyor. — Lambanın yınında, atılmış bir çok mekteb defterleri var Minderin üstünde bir çocuk elbi- sesi ve bir de bir çift küçük ayak- kabı. Odanın sofaya açılan kapısı kapalı, fakat yan kapısı açık ve pet- rol lambasının kuvvetsiz ışığı bir fakat oda- yekpare karanlıklar var, Bunlar, ışıkları yanmıyan camiler| İtünde küçük bir petrol lambası ya-|olacak. Ve mahallelerin kırık dö - kük evleri sarı gözleriyle bu sessiz, karanlık noktalara yalvaran bakış- larla bakıyorlar Esasen bu İstanbul| mahalleleri, topraktan fırladıkları ve yükseldikleri zaman, gayet garib bir surette neşvünema bulmuşlar... Halicin karşı sahilinden İstanbula yılan gibi öbür odaya süzülüyor. bakıldığı zaman, sivri tepelerin üs- 'Beyaz boyalı bir çocuk karyolasını|tünde, müteaddid minareleri, kub-. aydınlatıyor. belerinin haşmeti ve güzelliklerinin Siyah tahta evin penceresi, siyah| azametiyle kurulmuş camilere doğ- bir gecenin üzerine açılmış, pence-|ru bu evlerin sürünerek tırmandığı- renin önünde bir kadın ayakta du-|nı, onların ayaklarına kapandığını, ruyor, başını pencerenin ket dayamış, Ti karanlıkta, Y Murlu gecenin içinde, karşı sahilin ışıkları, hasta gözler gibi kirli. Yai- nız yer yer bu ışıkların ortasında| karla, cüzamlı dilencilere benziyen » A n n |Parçaları gibi, o faclanın muhi u, bende bir kanaat haline geldi, Bu, bir edebiyat değildir. Çünkü vil İr sönra| arasın çın eteklerine sarıldığını, onla- maneviyatından imdad dilendiği ni zannetliren manalar vardır. Ve bü camiler hissizliği andıran bir va- onl. siyah, eski, çarpık çurpuk evlerir da, başlarını göklere değdiren azametli bir sükünet içindedir. Bu gece çok si: lemide toplanmış ve dalmi sergi -İnin imkânı yok. in hazırlıkları da hemen — hemen tmiş bulunuyor. Bu büyük işin netidelenmesi » e - a: ik bir eşref saat olmaktan çıkmış,| diklimiş... dece bir saat meselesi haline gel- miştir, ilmediğim bütün yaşıyanlarile ta- hıştırınız beni.., Ötede beride retuştar, le razı olmadan çalışmış olan Bür- El.iF PiACİ Genç kadın, açık pencerenin ö e ayakta di . Karanlık içinde gözleri karşı sahile B © Yağmur yağıyor. Kuvvetli bir top. rak kokusu pencereye kadar yük- manzarayı kapayan yerlerde bir - - kaç yıkma ameliyesi, tepelere doğ « ru yollar, lâzım olan| yerlerde rıh tımlar, işte o kadar. Burası barbar | Fir modernliğin pürüzsüz soğuk| İvarlarından uzak, kendi mazi -| sinin, hayatını dekorlar ve an'a -| neleri içinde bir şiir ve hayal ül-| kesi olarak yaşamalı» Tıpkı dört yıl evvel — Fıstıklıibağ yamaçlarında tesadüfümüzde oldu - ğu gibi bir zaman konuşmadan Bo- ğazın bu mor ve mavi sabahını sey- rettik, Hemen bemen Boğazın ken- dine mahsus kokusu olan manclya- lar havayı doldurmuştu, Deniz a - evvelden tanışıyorlarmış fakat va-;İyaklarımızın altında bir —kürşuni «Bir yaz günü Köprüden Kavak- Pürda daha iyi anlaştılar...» Vkmı gibi ımun_.ı yalıyor. ka(îı sa- İara kadar uzanacak seferimize ha-| Onların sonra mes'ud bir — yuva|hiller sabahın ince, açık mavi sis- zırlanıyorduk. Hareket — saatindenkurduklarını öğrendim.» | , (Devamı 7 inci sahifemizde) Gy — Ben size ancak yol gösterebili- rim onlarla bizzat tanışmanız lâ - zım. Böğazçinin her parçası sizin sa Mimiyetinize göre bareket eder... Bunları bana Şirketin 65 numara- h vapurunda bir dostum söyledi. O- nünla ahbablığımız çok eski de - Bildi. Do Boğaz - sularında dö « nen ilk pervaneleri zamanından « beri 65 numaranın — müşterilerine kanapelik yapıyordu. Onun bir kaç hatırasını dinlemiştim. Birkaç keli- me ile ifşa etmeye çalıştığı bir sır benim de en tatlı h alarımdan si- Ze de anlatayım bakalım beğenecek misiniz? tum azzam sahneler Dikkat: Bu gün saat 2,30 — 4;30, MİHRACI B Temmuz Selim bey, nikâhı da, düğünü de bir arada yap mak taraftarı. Vocdet ne olsa razı. — Ayrı ayrı da, ikisi beraber de olabilir... Diyor. O, yaltız ne olacaksa çabuk olması fik- rinde. Bunun da sebebi meydanda... Ben, henüz ka- rar veremedim. Nikâhı şimidi, düğünü de biraz sonra yapsak benim hesabıma daha çok elverir. Hiç olmaz- sa biraz hazırlanmış, çeyiz filân yapmış olurum. Bu da bir mesele ya!.. Çeyiz hazırlamak çok masraflı. Hesaplı düşününce: u İ : Paçavraya para verip de ne yapacağım?. Pa- a ; rsayı :îıarık saklarsam daha çok istifade ede- — ©, bu mesele değil... Hazırlık da ne olacak?.. Ent Cevabını verdi. Anlattım ki, benim hiç bir şe- rim.. 5 âki öre- yü ü dbise lâzım, gelin gidecek il hâkim oluyor. Fakat, hiz ve göre- yim yok. Çamaşır ımm___g z kığtr:s:s ZİİİM'. a':n adam akıllı çeyiz yapmadan bir kızın beraberinde götürmesi icab eden her şey "Fı' itmeyi bir türlü kadınlık gururuma yakıştı- lâzım. Onlara göre, söylediklerimin hepsi baş lâfi îrı;':v:ınmyGünün birinde: İkisi de öyle süse, zinete, vara, yoğa aldırış etmiyor- K lar, Selim bey: — Evime çıplak geldin... u g , L KUDN Biye nt a Ddal öre değil. Ben — —— Kız da me getirse, erkek de ne gi yi Vi ds'îrb:*d“;' îîm.k '::;î î: oı,î.k,am maz: Asıl marifet her şeyi karı koca yuvasında yap- 'ecdetle ı vây evliliğin başına gelenlere! Böyle karı kocalığı Maktir... biek ” Ğ ' Diyor. Hülâsa anlattılar ki: D ee ada selerer — Biz işin âlâyiş tarafında değiliz. Bütün eksik- 9 Temmuz ler evlendikten sonra doldurulur... Benim için daha iyi, Hem, Vecdetle evimizde her yi yerli yerine göre bazırlamak beni zevkle oyalar. — O halde, mesele yok... Dedim. Onlar da: — Evet... E Cevabını verdiler, Şu halde, nikâh ve düğünü- ĞÜÜD ELĞLÜRÜY ÜN ÜN DÜS — Ü e 5 İRR DA anmiann KETA U%ıuuce yerde birleşmesine yetmelidir. Kına Vecdet, sevincinden çıldıracak.. öptü... öptü... Bu gün de kayın babam nikâhtan, f.lıığundun bü- his açtı. Epiyce konuştuk. Kendisi de Vecdet de, ben şe, de düşündüklerimizi söyledik. — Nikâhı ve düğünü hemen yapmıya müni yok. Fakât ben çok hazırlıksızım bey bahacığım... Süleyman bey: Vecdet: — Ozmancığa Beraber gidelim.. nü gibi daha bilmem nelere hiç lüzum yok! — Vicdan, na iyi yaptın da düğünü nikâhtan ayırmadın: Hepsi bir. arada olur çıkar değil mi?... Diye, bu sabah boynuma sarıldı, çocuk sevinme- kâret?... #i ve sevmesi gibi yüzümü, gözlerimi, yanaklarımı Nikâhı, en kısâ bir zaman zatfında yapacağız. Diyor. Eğer, onun dediği olursa nihayet bir haf- BU AKŞAM SARAY-iPEK Sinemeların da birden TÜRKÇE SÖZLÜ ve TÜRK MUSİKİLİ ve baştın âşağı, Hindistanda filme alınmış olan HİND MEZARI Şaheserlerin şaheseri takdirg edilecektir. İAşk — Heyecan — Kahramanlık — İhanet — Müthiş maceralar — Mu- - On binlerce figüran, Hatırasını, ihtişam've-güzelliğini asla unutamıyacağınız bir film 6,30 seanslarında, son defa olarak: NİN GÖZDESİ. gün ara isler. Ne maz ya?... | Beyefendimiz, Bgecesi, paça gü- ——— kadar kolay ve hazırlıksız olursa olsun, ha... deyince düğün olmaz ki... En aşağı ken- dime iki elbise, biraz beyaz çamaşır, Vecdeto de bir şeyler dikmek, hazırlamak lâzım. Herkes her şey- den vaz geçse bile yine ben bir iki tuvalet hazırla- mıya mecburum. Gelin olduğum gün!sırtıma'ne ge- çireceğim?... Eskilerin dedikleri gibi: Zemheri soy- tarısı... gibi bir kılık ve-kıyafetle ülemin için çıkıl- 12 Temmuz nihayet muradına erdi! Eğer, bir müz bir arada. Öyle ya, nikâhtan sonra, ayrıca bir de Saniye içinde havadan para: yüz bin Tira kazansaydı düğün diye fuzuli bir masraf kapısı açmıya ne lüzum var?. Hem, ben evlenmenin çok sade olması tarafta- rıyım. Bir nişan, bir nikâh çiftlerin bir evde ve bir bilmem bu kadar sevinir mi idi? Amma, onun iste- diği oldu... diye benimki olmadı değil! Ben daha çok kazandım, istediğimden, umduğumdan daha âlâ bir «şanse a rastladım. Neticenin böyle olacağını yüzde yirmi beş bile tahmin etmezdim! Zaten, bugüne ka- dar en büyük korkum de bu idi: — Vecdetle evleneceğim.,. Pek mükemmel. Pa- kat, hani evlenebilmek için bir erkeğin aradığı be- Bu sual her zaman aklıma saplandıkça aklımı oynatacak gibi oluyordum. Belki, hayatta geçirdi. Gece €en korkuncu dün ğim en müthiş, en halecanlı zamanlar bu sualin ce- vabını düşündüğüm sıralar oldu. Hele, en zorlusu, geçti. Vecdetle bir tek vücut, bir tek kalb, bir tek ruh gibi birhirimize iyice sokulup kendimizden geçtiğimiz saniyelerde ne kadar soğuk |ku $a sonra, Kökâhimizin, düğünümüzün de yapılmış ter döktüm, ne üzüntü ve ıztırab duydum?... Bir de |diyor. bitmiş olması lâzirh. Cok erken. Hiç olmazsa on beş Onu bana sormalı. karşı sahili| yetlere gidecek resimler, Aka-| fark etmenin, bu manzarayı görme- seliyor, rutubetli bir toprak, Su: İşte bunun için genç kadını sanın başında oturamadı. İşte nun için genç hoca talebe rlerini okuyamadı, — İşte nun için, yerinden kalkıp p ye yaklaştı, başını pervaza d Ve bütün ciğerleriyle bu kokuy netfüs ediyor. Bütün bir gönlünü yakan, boğazını tıkı; hasretle, artık onun kokusu ol olan bu kokuyu teneffüs ediyaf oT Bömeli üç sene oldu. Üç# evvel, onun yatağının başında, ri, anlaşılmaz, yalnız :ıqmdîlll Azab, ıstırab ve dehşetle yazma $ Bana geçmiş, onun bembeyaz lara gömülü incelmiş başına, ve |palı gözlerine tam yedi saat b )Haleti nczi'deki hastanın göğsül rıltılar içinde inip kalkarken, O, etti. Ve inandı. Halbuki tabiat, halk ctmek ve! rib etmek, tahrib etmek ve halki mek dâhisidir. Doğrusu bu olar Doğrusu bu olmalıdır. Üç seni beri toprak, üç bahar yeşiller di. * senedenberi toprak üç kere öldik. dirildi. Halbuki onun kalbinde üç senenin üç saniyelik uzul yok: Bu üç sene onun kalbinde an gibi geçti: Sevgililerini - toprağa terk & sonra unutabilenler ne bahtiyal Genç kadın, üç senedenberi gün artan, azan ve kuduran bir ? le, erkeğinin yokluğuna yanıyof' senedenberi bir an eksilmiyen ıstırabla, sınıfta ders verirken, fakta yemeğini pişirirken, soffi avrüsiyle karşılıklı yemi ir tek resim, hayır... kesik |Safhalarını görüyor. Onun yatağı beyaz yastıklara gömülmüş başt en son kapanacağı ana kadar suz bir şefkatle ve ayrılırken kan bir kederle gözlerine daln | -|lan sevgili gözlerinin manasıni daha hiç ünutmiyacağını hissedif Her an gözünün önünde, beyaz f şafların içinde uzaamış, bağlı çef © BSararfnış sevgili yüz, sonra kişinin omuzu üstünde uzaki © mütevazı tabut... Ve hâlâ larında, o tatlı ve yorgun sesi sÖlmek bir şey değil, fakat sif ayrılmak bana pek zor geliyor!e yen sesin, hazin âhengini duyul Hâlâ kulaklarında henüz soğun ilık şakakların son temasından G duğu acının kıvrandıran raşesi e Üç sene evvel onu gömdüler. senedenberi ondan, o günden, © dan kendisini uzaklaştıran sa hasretini bir kat daha kuvvetlenlİ di. Fakat buna rağmen o, ağlamak ve yanmak için vakti Ö mes'ud insanlardan değildi. Onuf lüsü daha toprakta bütün tazeliği yatarken o, yavrusunun yı istiyen gözlerine baktı ve onun cudünü tabiat tahrib ederken df ölü ün ferdasında, yaşatmak yaşamak Üzere çalışmağa b Ağlamağa, yanmağa, parçaları ğa vakit bulamadı. İşte bunun azabi kalbinde kavruldu. Kü tehlikeli bir çıban gibi, kalbirl çinde ağrıyor, sızlıyor. Başka insanlar hayattan bin lü zevk ve saadet isterken o, kt sinden yaşamak kaygıları alıti ve yaşatmak mes'uliyeti kald bir tek ay istiyor, matemini için!... Acısının büyüklüğüne ağlayıp lanmak için bir tek ay... İçinde ken ateşi bir volkan dehşetiyle P kürebilmek için bir tek ay Halbuki hayat mücadelesi O dar insafsız, o kadar kahredici belâ ki, bu savaşa girmiş olanlar V) ağlıyabilmek, bir an ağlıyabi imkânı da, maddi en mübrem yaclar gibi, birer lüks oluyor: e Ve ağlamağa mezun olmıyani kadın, toprak kokan gecenin Ü asabi ellerle penceresini metin yapmağa uğraştığı adım” masasına yaklaşıyor. ğ Şimdi, yüzü solgun, gözleri V4 kuru, talebe defterlerini tashi Suad D

Bu sayıdan diğer sayfalar: