18 Mayıs 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

18 Mayıs 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ce D me, ve iktıba nından miralay Remzi, Şükrü, kot 5 ya burada, yahud irsin; Btn Taupuruz OK Olur mu? Bur Poşa bu kond lişmanın 80 - fy, “ük mülâkata nihayet ver- mandanlığı bunun Üzerine ne yap- tı? Vasıf Bey elindeki kâğıd toma -| rından bir sahife çekti, aldı. Okudu: Bahriye nezareti celilesine Bugün limanda irkâb işlerile, Neticeyi 4 Öyle meşgül! bulunan bazı sefaini tica - N“_ İse şimdilik Allaha 1s - riyemizin bir düşman tahtelbahiri- N İnin tasrruzuna uğradığı haber ve- Büler, rilmiş; derhal mahalli — mezküra Sonra Babıaliden ayrıl-| gönderilen bir tahkik — heyeti ile Ğ M"ı_nn-ıe çıkmıştı. meçhül tahtelbahirin aranmasına L—..qı Mölide konuşmanın cere-| memur edilen Yarhisar, Taşoz, Bas-) Pagç Günün ertesi sabahı. Ta-|ra destroyerlerinden mürekkeb bir Srkenden Bahriye Nazırı- #imiş, bir gün evvel li - ma gelen tahtelbahir hâdisesini sormuş, poşa İle meşgul olduğunu bil- Bgörüşmeğe gele - Bahriye filotillk da Marmaraya izam edil - miştir. LSEARE ]&! /fı ile lş; Z Ne- (Beşinci sahifeden devam) ben, başpohlivanlığı - Tekirdağlıya mağlüb olarak terketmedim ki? Kolum sakatlandı. Güreşemedim, ve muvakketen ortadan çekildim. İşte; şimdi elhamdülillâh kolum iş- liyor.. İdmanlara da başladım. For- müm yerinde, eski kudret ve kuv-. |vetimi tamamile hissediyorum. Te- İkirdağlı evvelâ beni meydandan çı- karsın bakalım?.. Sıraya koyduk - larını sonra düşünürüz! Alinin lüfını burada kestim ve kendisine şunları sordum: — Ali, bırak şimdi bunları, sen 'Tekirdağlı ile yekeyek bu yakında güreşir misin? Derhal düşünmeden cevab verdi: — A iki gözüm Karayel! Sana ka- |dar niye. geldim — zannediyorsun? Bu işi sen halledeceksin... Ben; baş pehlivanlık müsabâkalarına kadar Hüseyinle kozumu paylaşmalıyım.. Ben de mukabele ettim: — Bu hafta; Tekirdağltı ile güreş tutmağa hazır olduğunu ilân ede-| lim mi? — Hay, hay!.. Hemen bu hafta,| nerede islerse orada — tutuşalım... | Kozumuzu — paylaşalım.. Bakalım, Paşa erkenden Divanhane Paşadaki nezaret bi- Şölniş, ortalığı kasıp kavur- Hamıştı. Evvelü işi müste- 'den sordu. Vasıl Bey, anlar kumandanlığı - d raporunu paşaya T şu mealde idi: Nezareti celilesine limanda bir tahtelba - kaydedilmiş, hüviyeti tahtelbahrin —attığı 2 ku""i © sırada Sirkeci 'ş_:*hd_a bulunan Seyrisefa- diğer şirket vapurların-| isabetle bunlardan Miş, ayrıca insanca Sebebiyet vermiştir. hüviyeti ile hâdise ğ—a’:hı yapılmakta ol - Ve limanlar kumandanı Kaymakam Zeki "Iı. Müsteşar Vasıf Bey- 'I/îf- p f ? # Z F !f? Tn b # T ESiş,, Myygya' ÖYle ise ihmal etme; ben|Jar?, Ütti liyorum. Cephelerin va- v h—':lm Beçireceğim. Sen ya-| — Tahtelbahirin hüviyetini an - —K vece Börüştüklen sonra bana |İamalıydılar... Peki, donanma ku-İli düşman î%l. Vesika, resim, malümat ve not verenler; Eski Osmanlı donanması erkâi- modor başkâtibi İhsan, batan gemi kaptanları, eski armalörler. Ve bugüne kadar gizli kalan vesikalar Mal paşa erkenden Neza- €&te gelmiş; ortalığı kasıp kavurmağa başlamıştı li'lamla patlıyan torpil, tahtelbahirleri haber veriyor? bulu tehdit eden tehlike nazırı kızdırmıştı. | Diğer bir. destroyer - filotillâsile takviye eidlecek olan takib kuvvet- lerimizin Marmara havzasında giz- tahtelbahirlerini ara - makla meşgul bulundukları maruz- dur. Domanma birinci kumandanı Amiral Şoson — Bu donanma geliyor değil -| mi?.. — Evet paşam! — Buna da şöyle cevab ver: İcab ederse bütün destroyerle - irin de bu İşe memur edilerek Mar- İmaraya gönderilmesinin temini ve berçebadabad hain ve mütcarrız|SiZgileri yok etmek kabil değildir.| düşman tahtelbahirinin imha veya | | Surette kaybolan Vapur ne oldu ? Angle - Ostraliyen'in Akibeti — Bu vapurun kayboluşunun se- bebi ilânihaye anlaşılamıyacaktır. Vapurun sahibi böyle diyor. Hak- kı da var. Çünkü, Asor adaları â - çıklarında, bir iz bırakmadan kay- boldu. Bu geminin macerası ci me- raklıdır. Vankovere gitmek üzere Kardiflen hareket etmişti değildi. Muvazeneyi temin için faz- la su almıştı. Gemide iki telsiz âleti vardı. K mandandan başka 39 da mürette- bat bulunuyordu. Asor açıklarında, geminin telsiz İmemuru, havanın sükin olduğunu ve mutad yolü takib ettiklerini bil- |dirmişti. Ondan sonra bir haber alı- namadı. Gemi ne oldu? Nereye git- 11? Kimse bilmiyor.. Yüz güzelliği (Beşinci sahifeden lkvıl:! İşa düşmeyiniz sayın bayanlar... şağıdaki tavsiyelerimize riayet derseniz, uzun seneler cildinizin |güzelliğini, taravetini ve canlılığını muhafaza edebilirsiniz. Şunu iyi biliniz ki cildin ihtiyar- laması tabii bir şeydir. Bunun önü 'ne geçecek, senelerin yüzde çizdiği Fakat, bunların vakitsiz busüle gel- melerine mâni olmak imkânı her Yüklü | Tekirdağlı Hüseyin esaret kaydinin süratle nazarete bildirilmesi. (Devamı var) |#Sman elinizdedir. Yukarıdaki resme dikkatla bakı-| nız. Yüzün en nazik noktaları birer daire ile işaret olunmuştur. Vakit- siz çizgiler en ziyade bu noktalarda peyda olur. — Bazı kız çocuklarda sekiz yaşında iken başlar. Bunların definleşmelerine moydan vermeden önükü almak lâzımdır. Binaçnaleyh, her sabah besleyici bir ;kremle masaj yapmalıdır. Son- Ta, yüzü buruşturmamağa dikkat etmelidir. Meselâ, kaşları çatmak, | alnın buruşmasına sebeb olur. Ve az sonra yer eder, kalır, Çehreyi, daima tabil ve mütebessim halde | bulundurmalıdır. | Çenedeki çizgiler, ekseriyetle ça-| lişirken veya ökürken — başı Tüzu - mundan fazla eğmekten ileri gelir.| Genç refikalarınıza bakınız. Okur- İken, dikiş dikerken, hattâ yürür - (ken başlarını daima dik- tutarlar. |Em,büyük çare budur. Yoksa çift | çeneli olursunuz. Bu, bir kız-| da,ne kadar çirkin görünür. Üyürken, baynunuzu — güvercin gibi göğrünüzün üzerine eğmeyi - niz, Bu çok tehlikeli bir vaziyettir. Yatarken, düz yatınız. Boynunuzu |kolay yenemeyiz biz onu... Belki; İuzun bir güreşte budaya, budaya bi- İtirip — yenebiliriz bu pehlivam... 'Yoksa; öyle öyunla bağlayıp bir |hamlede -yenemeyiz... Bir kere Hüseyin, bu pehlivyanı kolay kolay çıkaramaz ortadan., Mülâyimin de elleri ormud devşirmiyor ya?,. Ne ise; ben, diğerlerinin avukatı de -| iilim. Güreşe hazır olduğumu ilân ediniz... Hem de kıran kırana bir güreş olsun!. Kra Alinin beyanatı burada bit - mişti. Biraz da şundan, bundan ko- nuştuktan sonra; sohbetimize niha- yet verdik ve gitti. Şimdi okuyucularıma sorarım: Tekirdağlı Kara Aliyi, Mü çırpıda yenebilir mi? Bence, hayır... Çılgınca bir iddi- adır bu... Yenemez... Hatta, Kara Aliyi ortadan çıkaramaz. Ben, Kara Alinin müsaadesile defisini ilân ediyorum... Tekirdağlı hazır ise; bu hafta güreşo buyur - N sun... Neredo isterse, Ali oraya gel © Güz h;:::; SAA i lecektir ve Ali, cevab bekliyor. AA B güü O ye Ka Görülüyor ki Kara Alinin kolu iyi !;_’ :;f“"î;n“ı“;f; e olmakla lere de hiz — geldi- T Veayünk â"ıhm Mhd_'.âf ':]; dan ileri gelir. Bu, ekseriyetle asabi, l Bir netice alınamamış ğ;.. evvel / telgrafla| HEn birşey bulunmudığını | Tercüme eden: Hatire Hatib Mülâyime, Amerikalıya sıra gelir Mülâyime hiç umulmadık bir za - |ÇOk Çalışkan Çöler. Düj gürğiler Yuşlı mi bayım?.. Hem şunu da söyliye-| manda bir rakib çıktı. Her halde,| Adınlarda göze çarpmaz. Fakat, on yim ki: Ben, Amerikalı ile tutuş -|bu Sene evvelki senelere nazaran | ““KİZ yaşında bir kızda... tum. Siz de o, güreşi gördünüz...|daha hararetli ve heyecanlı güreş.| Aİnınızda ince bir çizgi gördünüz Şerman bize nazaran bir parça ha-|ler seyredeceğiz. mü, derhal masaj yapınız. Ve konu- fif olmakla beraber, çok usta ve| Sözün kısası şı ken, çalışırken — kaşları çatmak değerli bir pehlivan İsahe' zi baktiy ladı. Bu gülüşün gecenin sessizli- ği Üzerinde korku vertir bir ahengi vardı Önündeki kasantv, —en arkasında bir göz bulmuştu. Önu açtı, eli - İm sokarak içinde bulunan şeyi çı- kardı. Halinden artık sradığı şeyi bulmuş olduğu belli idi. Çünkü ra- hat.bir nefes almıştı ve şimdi lâm- bayı bulduğu şeylere daha yaklaş- yor. Siyahlar giyinmiş ka- 'İdin bile karanlıklara karışmış bu- lunuyordu, Onda nazarı - dikkati celbeden şey kâğıtları - karıştıran | |bembeyaz elleri idi. | Şimdi kapı ardına kadar açıl- mıştı. Bir kenara gizlenmiş - olan polis müfettişi onun her hareketi-| ni gözetliyordu. Yâvaş yavaş en ufak işine devam ettl n Öti uya — çalışıyor, | Müfettişin eli kapı tokmağında Srengiz ziyaretçiyi 'ldi, En ufak bir giceirdayış her işi| Sabalıyarak ilerliyor- bozabilirdi. Fakat o kadar ağır a-| S—'M im ğar tokmağı çevirdi ki birisi gözü | <W": önüne zeldilı'.ı takip etseydi tokmağın kımılda '& öbür tarafta| dığımı farkedemezdi. Hiçbir gicir-| k k':::'“’““ı Kağın bullt Gimadı. Ve pöll mütetlşi me 'ıb N arkasında bir tehli-|rak ettiği şeyi bütün vuzuhile gör Gece sessizdi. Sokaktan hiçbir gürültü yükselmiyordu. Bu karan- lık odada kâğıtları karıştıran ka- dın bir hakikatten daha fazla bir bayale benziyordu. Karıştırılan dosyalar biribiri ü- İzerine atılıyordu. Kadının hareket lerindeki asabiyotten — belli idi ki Jaradığı şeyi henüz — bulamamıştı. Birkaç saniye hareketsiz kaldı. Ne İyapacağını bilmez bir vaziyeti var |dı. Bunu gören müfettiş onun ş'm- di ayağa kalkacağını zannederek işe müdahale etmeyi düşündü. Fa- ü dikkatle kapıya | 'Ona yeniden sü-|da yere bırakılmış olan küçük bir ; Oldu islerile sezdi mi kim | dü, H:*N.. birdenbire doğruldu; — Kasanın önünde diz çökmüş o- Bir |lan bir kadın metodik bir suretle Görin ç Müddet bekledi. - Fa-) kâğıtları karıştırmakta idi. Yanın- * Yeniden eğildi ve|lâmba yalnız her tarafı karanlık- kat tam bu dakikadâ sinirli h'ırw |Kahkaha atan kadın yeniden çu baş Urarak onları tetkike boşlamıştı. Tetkikkinden memnun — olarak bir dakika durdu sonra ayağa kal- karak başını getiye çevirdi. İşte, bu dakikada gözü açık kapı- ya ilişti ve müfetlişi gördü. Hiç beklemediği bu karşılaşıştan © kadar ürktü ki birdenbire haykır- dı. Müfettiş Basteien soğuk bir sesle; — Bonsuvar. dedi. Bir #n içinde lâmba şöndü, is - kemleler devrildi. Kadının kaçmak | istediği anlaşılıyordu. | (Devamı var) İrafa dönerek: Kurtarınız beni.... Kurtarınız beni... Diye yalvarmıya başladı. Biz, bi- ribirimize bakıyorduk. Hepimizin ? — SONTELĞNRA * — 18 Mayıs 1938 GİYOTIİN (4 fncil sahifeden devam) Tülünü bekliyorduk. Doktor Pol bir vak'a anlattı. Müddelumumi Kode | mahkümlardan birinin erkenden u-| yandığını görünce hükmün derhal infazını — istemişti. Fakat cellâd Doybler reddetmiş: — Şafak sökmeden yapamam. Kanun müssid değil... Demişti. Moyse son uykusunu uyuyor. Baş gardiyan, mahkümun derin bir uykuda olduğunu haber verdi. Bilinemez neden? İdam mahküm - ları dalma böyledir. Son geceleri |mutlaka derin bir uykuya dalarlar Bazıları bunun, mahkümlara veri ler uyutücü ilâçlardan ileri geldi- Hini söylerlerse de bu doğru değil- dir; asıl ve esası yoktur. Vakit geçsin diye, eskiden idam olunan mahkümlardan bahsedili - göstermişler; titremeden, fütursuz- €a giyatine başlarını koymuşlardı. yordu. Bazıları büyük bir ceswret; — Hayır! Ölmek istemiyorum. | Beni ölüme mahküm etmiye hâk- ları yoktur. Zira cürümde taam - müd yok. Alçaklar... Birkaç gün evvel müddeiumumiye yazdım. Be-| ni öldürmiye hakları yok, hainlerin. | Bari, sen delâlet et, beni kurtar... Hepsine lânet olsun... Sonra — karısından başladı: & Karım da masumdur!,.. Son dakikada, hükmü tehir için İkarısını itham etmesinden korkul - muştu. Bu bağırmalar, ulumalar bir çey- İrek saat sürdü. Nihayet, papaz du- asını bitirdi. Şimdi istediğin romu verece- ğiz. Biraz sakin ol, metanet göster.. ardiyan, büyük bir kadeh rom | verdi. Moyse bir yudumda içti, bir daha istedi. Onu da yuvarladı. Ge- ne bağırınıya başladı. İDAM KIYAFETİ bahsetmiye İçlerinde, Göşer gibi caniler son rom kadehini ve tek sigarayı bile reddetmişlerdi. Ben, Moyseyi pek iyi bildiğim İiçin son dakika metanetini muha - |faza edemiyeceğine kat'iyyen e - mindim. ra bir papaz huzuruna — götürül Papaz dua eder, günahmı - “çıkarır. Bu dini merasim cn azı bir çeyrel saat sürer. mam. Hapishane müdürü .Baş gardiyan önde gidiyordu. İdam mahkümlarının bulunduğu husust daire koridorun sonunda idi. Gürültü yapıp uyandırmamak için | gyaklarımızın ucuna batarak yü rüyorduk. Mahkümun — höceresinin - önüne gelince baş gardiyan anahtarı de - liğe soktu, kapıyı açtı. Gardiyan - lardan ikisi Moyse'nin yanına yak- laştılar. Mahküm gözlerini açtı ve bağır- | maya başladı. Aman yarabbi! O me| bağırış. O ne haykırıştı. Adeta ya-| ralı bir canavar ulumasına benzi -| yordu. Ömrümde böyle uluma işit- medim, desem caiz.. Müddeiumum, beylik — cümleyi | tekrar etti: <Af istidanız reddolun-| du. ,Metanet gösteriniz!..» Moyse bunu işitti mi? Hiç zan -| netmem... Zira, bizi görür görmez| hakikati anlamış, aklı başından gi mişti. Kafasının kesileceğine süp - hesi kalmamıştı. Bir gün evveline | gelinciye kadar herkes affolunaca- | nt söyliyerek kendisini teselliye | çalışıyorlatd. Halbuki herkös tdam edileceğini biliyordu ve minimini - cik çocuğunun kafasını iki kapı ara- sına sıkıştırarak öldüren bu cana -| varın acımıya lâyık olmadığını söy- lüyordu. " Moyse bağırıyor, küfür ediyordu: — Siz hepiniz riyakâr, yalancı ve alçak adamlarsınız.. Hepiniz, he - ak-| piniz... Sonra, adeta ulur gibi: — İstemem... fdâam olunmak is -| temem... Avukatına hitabon: Sen de, sen de beni aldattın.. Sen de bana yalan söyledin... Diyardu. Gardiyanlardan ikisi koluna gir- diler, ve sürükler gibi papazın ö - nüne götürdüler. O, hâlâ ulumasın- 'da devam ediyordu: — Ne alçak adamlarsınız!. He- pinize lânet olsun... Karilerinize de, çocuklarınıza da, — hepinize. Nerede o müddeiumumi olacak he- rif?!. Nerede o alçak mustantık?!. Papazın okuduğu duayı dinlemi- 'yordu bile... Muttasıl rom istiyor- du. Dua bitmeden ram vermek âdet değildi. Avukatına bakarak bağır- d — Sen de bana doğruyu söyle - medin. Beni boş ümidlerle avuttun. 'Nerede © müstantik?.. Onu ve şa - hidleri görmek istiyorum. Yüzle - rine tükürmek İçin... Sonra bizim bulunduğumuz ta -| | | rengi sapsar olmuştu. — Müstantık Jivar mahküme görünmemek için başını eğmişti. Ben de, arka tarafta duruyor, kendimi gösterip büsbü - tün kudurtmamak istiyordum. Bizden bir cevab alamayınca pa- paza yalvarmıya başladı: KİYKM Mahkümlar, uyandırıldıktan son- Beş aydanberi tıraş olmamıştı. Sa- “İçi sakalı biribirine karışmıştı. Mü- Saat derdü 15 geçiyor. Vakit ta- | ayağa | kalktı. Biz de kendisini takib ettik. | Dua biter bitmez, 'cellâd başı ve muavinleri mahkümun yanına yak- |laştılar. Kendisini alçak bir iskem- İleye oturttular. İlkevvel — saçlarımı kısaca kestiler. Sonra — gömleğinin arka tarafını sırtına doğru yardı. - lar. Moyse, orta boylu bir adamdı. “temadiyen aağırıyordu: — Ah! Cellâd sensin hatl.. Ne kor-| kunç adamlarsınız «i Hayır! İs-| miyor musunuz... ! temiyorum diyorum size... Anla -| miyor. musünüz... İstemiyorum... Bana bir rom daha - veriniz... (Baş gardiyana hitaben) bakınız... rom vermiyorlar. Rica — ederim size... Şişede kalan romu da bir kadehe doldurdular — verdiler. — Korkudan titriyor, dişleri biribirine çarpıyor- du. İskemlenin yan tarafında duran cellâd muavinlerinden birisi, elle- rini tuttu, arkasına götürdü, sıkı- ca bağladı. Sonra ayaklarını da, yü- rümesine mâni olmamak için 60 santimetre ara bırakarak — bağladı. Mahkümün tuvaleti tamam olmuş - tu. Cellââd Deybler, giyotinin ya « nına gitmiş, bekliyordu. Muavinler, Moyse'yi kollarından tutarak kaldırdılar. Papas, önde yü- rüyordu. Mahküm, bağırıp duruyordu. Yü Tüyecek hali kalmamıştı. Adeta sü- rükliyerek götürüyorlardı. İSTEMİYORUM;. Forgonu görünce gene haykır - İmıya başladı: Kiyetini görmek — istemem... Ha- İyır! İstemem... Gözlerimi bağlayır yınız, gözlerimi bağlayınız. İnsaf, merhamet yok mu sizde?!.. Müddelumumi dayanamadı. Men- dilini çıkardı, cellâda uzattı: — Bağla şunnnla gözlerini... Dedi. Cellâd bürmetle eğildi" — Kanuna muhaliftirt... Dedi. Müddeiumumi gayriihtiyarf murıldandı: — Kanun beni müzur - görür... Bağla... Ben emrediyorum... ADALET YERİNİ BULDU! Forgun, Giyotinin önünde durdu. Mahkümu indirdiler. Ayakta du - ramıyordu. Müuttasıl - bağırıyordu. — İstemem! İstemem.. Cellâd muavinleri birden yakas Tadılar. Tahtanın üzerine yatırdı - lar. Kafasını deliğe soktular. Söyleyiniz, Versinler... Size min - jnettar kalacağım... Siz, bana her - kesten daha ziyade güzel muamel, Cellâd başı düğmeye bastı Ağır bıçak birdenbire düştü. Moyse'nin vücudü hasır sepetine, kafası da İtevfikan geri bırakılacaktır. ediyordunuz. Bir, kadeh daha!... İstediği sigar: akmadan İstanbul Üçüncü fera Memurlu - İmuşamba liğene yuvarlandı. Ade- tti (let yerini bulmuştu!. - M - - Taltız ocağı, bozük tulumbası olar Rundan: mutfak. Birinci kat: Camekânla sv- İpotek cihetinden paraya çevril- | rılmış bir sofa Üüzerinde iki odu mesine karar verilen ve tamamıma|mermer musluklu bir helâ, zemin yeminli ehlivukuf tarafından (7800) |muşamba döşelidir. İkinci kat: Bi- yedi bin sekiz yüz lira kıymet lz.k—]rincl katın aynıdır. Üçler caddesin- dir olunan Sultanahmed civarında|deki 6 numaralı kısım, zemin kat, Binbirdirek mahallesinde Üçler cad|zemini mermer döşeli bir medhal desinde eski 8 yeni 6 kapı ve 229 a-|üzerinde iki oda, bir merdiven altı, da 1 parsel numaralı bahçeli bir e- bir kuyu, kapı ile bölünmüş, zemi- vin tamamı açık arttırmaya konul- ni karosiman döşeli ve Asmalışeğ- muş olup 20 Haziran 1938 tarihine me sokağında kapısı olan ve göm - rastlayan pazartesi günü saat 14 ten|me küpü ile sabit dolabı bulunan 186 ya kadar datremizde birinci açık | bir taşlık üzerinde mozayik tekne ve 'ıımımuıı jera ve arttırma bedeli | maltız ocaklı bir mutfaktan ibaret- mezkür gayrimenkule taZlir edilen |tir. Birinci kat: Bir sofa üzerinde üç kıymetin yüzde yetmiş beşini bul- /oda, bir helâ, bir yüklük bir merdi- mak suretile en çok arttıran uhde- | ven altı dolabı vardır. İkinci katı sine ihale olunacağı aksi halde son Bu katın sofası merdiven başından arttıranın taahhüdü baki kalmak |camekâinla ayrılmış plup büyük bir üzere arttırma 15 gün müddetle u-|sofa üzerinde üç oda, bir helâdan zalılarak $ Temmuz 1938 tarihine ibarettir. Üçüncü kat: u kat, çatı rastlayan salı günü yine ayni saatte arası olup basık tavanlı bir oda, ve dairemizde temdiden yapılacak a- tarafeyninde iki “çatı dolabı mov - çık arttırmasında dahi yukarıda ya- cuddur. Birinci — ve ikinci katların zılı bedel elde edilemediği ı.xajrdc;ıaıııınndı ve merdivenlerinde mü« satış 2280 No. l kanun ahkâmına şamba döşelidi Mezkür gayrimenkül içinde & Salış peşin para iledir. Art. lektrik, hava gazı ve terkos tesisati irmaya — girmek — istiyenler mez- mevcud ve kapılar kısmnen ve mere i menkulün mukadder diven korkulukları yağlı boyalıdır, kıymetinin yüzde yedi buçuğu niş- Sahası: Heyeti umumiyesi 231 met. betinde pey akçası veya — milli bir|Te muyfıbbamdan ibarc bune bankanın teminat mektubunu ver- |dan 167 metre murabbar bina ve 94 meleri lâzımdır. Hakları tapu si metre murabbamı ise bahçe teşkil lerile sabit almıyan ipotekli nl:r:k-fu"h'd"' Hududu: Mezkür ma - lılarla diğer alâkadarların ve trti- hA! kadastrosu tekemmül! etmiş yer fak hakkı sahiblerinin bu hakları |OiMEsı itibarile çaşı git flir. Daha ve hususile faiz ve masarife dair o-|fAZla malümat almak istiyenler 25 lan Iddlalarını ilân tarihinden iti -| Mayıs 1908 tarihinden itibaren her- baren 20 gün zarfında evrakı müs- KeSİN görebilmesi için daire divan bitelerile birlikte dairemize büdir- PaNesinde açık ve asılı bulundurur meleri icab eder. Aksi surette hak- İtCak arttırma şartnamesine ve ları tapu sicillerile sabit olmıyan -| 138/148 numarâlı dosyasınn müra- lar satış bedelinin paylaşmasından “Hatla lüzımgelen malümatı almış haric kalırlar. Mezkür gayrimenku- |* ÖğTenmiş olabilecekleri ilân o - lün nefsinden doğan bilcümle vergi İUntr. mükehlefiyetleri borçluya aid ol - 3337 tücer İmak üzere satış bedelinden istifa | Rebiülevvet okunur. 20 senelik vakıf taviz bedeli ) — <g ile dellâliye resmi alıcıya niddir. - | 1554 af Mayıs 5 Yal TOSBK AY 5 Güa138,Hizır 13 İman :çinde dolap ve mozayik tekne, | “aras SATIŞA ÇIKARILAN CıAYRl-w | MENKULÜN EVSAFI UMUMİ- | YESİ | Mezkür gayrimenkul üç kat kâr || gir hane olup Üçler caddesind> 6 | ve Asmalıçeşme sokağında 10 ve 12 kapı numaralarile iki dalreden mü- teşekkildir. 10 kapı numaralı kısmı Zemin katı, bu kata demir bahçe | kapısından girilmekte olup zemini | karosiman döşeli içinde hamamı o- lan yemek odası, zemini mermer | döşeli bir taşlık, merdiven altında bir dolap, bir helâ, zemini karosi - _!Mıı s * Çarşamba YVakillar | Vazstt | Ezant at 9 18 449 847 D 153 7 15 ... h * 39 12 10 *6 08 19 22 2115 2 36 Güneş Öğla keadi Akşaa Yala

Bu sayıdan diğer sayfalar: