29 Haziran 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

29 Haziran 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YeF NC UA TELGRAF— 29 Haziran 1938 Sarınehir.. Japon kuvvetleritabil maniler kar- Çin - Japon harbi münasebetile geçen meşhuür — isimler arasına «Sarı nehir» karışmıştı. Korkunç surette her tarafı su basması ü- zerine bu nehrin adı unutulur gibi olmuştur artık. Suların gel. diği sahâada askeri harekât billiil * artık tatil edilmiş aldu. Japotıla - rın Hankeo istikametinde şid . detli bir — taarruz ile elde etmek kendiliğinden istedikleri netice - ler bu suretle suya düşmüş olu - yör. Fakat bu sütunda ucu bu - sağı olmıyan Çin ülkesinin türlü türlü isimlerini birbirine karıştı- varak bahsi altüst etmekten de sa. kınmak lâzım. Askeri harekâf şu va bu istikametlerde olmuş, 0- hocak bahri bir tarafa bırakarı garı nehrin — taşması, ortalığı su baısması üzerine politika âlemin- de bunun üzerine söylenen $i lerden bir hulâsa çıkarmak cihe- tine gelmek lâzım. Japon Başve- kili geçen gün mühim beyanatın. da Japon milletinin kolay kolay nikbin olmamasını tavsiye ederek harbin daha çok uzaması ihtima- line göre hazır olmasını söylü . yordu. Japonyada hükümet ye - niden kanunlar çıkararak halkın istihlâk ettiği şeyleri azaltacak, yeniden daha birçok tasarruflar yapacaktır. Çünkü harbin daha Çok uzun sürmesi ihtimali var - dır. Sarı nehrin taşması Çinin üç büyük eyaletini, şimdiye kadar görülmemiş bir felâket — altında bulundurmaktadır. Avrupa gazetelerinin yazdığına göre Çinliler top atarak dinamit koyarak nehrin sedlerini yıkmış. lardır. Bu nehir eski zamanlar - danberi taşarak etrafındaki insan- ları helâk etmekte iken büyük fe- dakârlıklar pahasına olarak sed - let yapılmıştı. Hele 1855 teki fe. lâket tarihe ge;miş büyük vak'a- İardandır. O sene Sarı nehir do- kuzuncu defa olarak mecrasını de- iiştirerek kendine başka bir yol bulurken önüne geleni ise silip süpürmüştür. Sarı nehrin sedleri tahrib edilmekle su altında kalan yerlerin mesahası 2,500 kilometre murabbar olduğu söylenmektedir. Fakat sular durmuyor ilerliyor. Bu felâket kurbanları şimdiden sayı. lır gibi değildir. Avrupa gazeteleri, ykarıda den. diği gibi, nebrin taşması, etrafın- daki sedlerin Çinliler tarafından yıkılması ile olduğu için bundan Japonları su altında — birakmak maksadı takib edildiğini tekrar ediyorlar. Hakikatte de Japonlar bir taraftan çamurla — mücadele ederken ağır levazımı da taşıya - mamaktadır. Çinlilerin ise bu va- ziyetten istifade ederek Japonları — Haydi Refik haydi. Söylediğin kadar' yaz - saydın bitmiş olurdu. Vaziyet ciddileşti. Ses çıkafmazsa âlıp yazmıya mecbur olacak. Bir kuvvetli itiraz daha- yaptı: — Canim efendim... Ver, bir bağka urkaduşa yazsın... Benden başka muharrir yok değil ya... müdürü artık bütün bütün ciddileşti... Ya diyebil! — Azizim niçin bu kadar uzatıyorsun? Başkm, Muharrir vat mi, yokmu ben de biliyorum. Sana yazdırmamda elbette bir sebeb var. — Monşer, yazayım... Yazayım... —Fakat, geç kalacağım. Söz verdiğim saat geliyor. O saatle mut. akâ orada bulunmalıyım... — Zararı yok. Bir iki dakika geciksen bile ma. Zur görürler. Gazetecinin saatine güven olmıyaca. #inı herkes bilir. — Herkes bilebilir. Fakat, söz verdiğim insan âe bilir, ne de bilmek iİşter... — Of Retik. Amma çok söyledin. Beni de 1âfa tutuyorsun... /— şısında mecburen duraklıyorlar. -Japonlar Çinin cenub tarafların- —da yürümek imkânı bulamıyorlar Çin zafer kazanıyor Müşkül mevkide - bıraktıkları ve onların uğradığı müşkülâttan her gün bir kat daha kâr ettikleri Av. rupalı muhabirlerin gazetelerine bildirdiği malümatta anlaşılıyor. Buna karşı Japonlar ne yapa - cak?. Dediklerine göre Çinin ce- nub tarafına doğru büyük bir ha. reket yapmağı düşünüyorlar. Fa- kat bu gerek askerca ve gerek pa- raca büyük fedakârlıklar istiye - cektir. Tokyodan Avrupa gazetelerine verilen malümata — bakılırsa bu müşkülât karşısında Japon payı - tahtında lâkayd kalınmasma im- kân yoktur. Çindeki harbi çabuk bitirmek ümidinin yerine gelme- miş olması az düşünülecek - gibi | değildir. Geçenlerde Japonyanın Çine artık resmen harb ilân ede. ceği bile söyleniyordu. Malüm ya, Uzakşarktaki harb ilân edilme - den-başlamış, devam ediyor. Lü- kin Tokyo hükümeti bu seler Çi. 'ne yardım etmekte olan devletler bitaraf kalacakları cihetle artık Çine yardım - edemiyecekleri de düşünülüyordu. Fakat hartedön mevaddi itidaiye almak ttibarile Japonyanın da dışarıdan alacağı şeyler çoktur. Eğer Çine resmen harb ilân ederse o zaman diğer | memleketler Japonyaya karşı da | bitaraf kalacakları — cihetle ona | harb malzemesi yapmakta kul - | landığı maddeleri - vermiyecek . lerdir. Fakat bu bir rivayetten ibaret kalmıştır. Son zamanlarda Japonya ile Fransanın münasebatına dair de ortaya bir takım dedikodular cık- mıştır. Fransızların Hindiçiniden yardım göndererek Çinlilerin mu- kavemetini devam ettirdikleri bahsi yine tazelenmiştir. Tonkin körfezi ile Çi ndenizi arasında ve 2,000,000 nüfusluk bir ada olan Hay.Nan ismindeki adanın öte . denberi Japonlarca Işgal edilmesi sızlığı kabul et. Dedi ve: Diyen bir eda venleri indi! Edebi Roman No.29 Ne zaman bunu yazar, ne zaman giderim. İmkân. ponların bu tasavvurlarından bah. sediliyor ki bütün bu dedikodu . lar Japonları cenubi Çinde bir ha. tekele geçmeği — düşündüklerini göstermektedir. Lâkin Japonla - rın cenubi Çinde harekete geç meleri takdirinde ve bilhassa karıda adı geçen adayı işgal ot. meleri halinde buna İngiltere de lâkayd kalamıyacaktır, Hay.Nan adası yalmız Fransızlar — elindeki Tonkin'in mevkü — itibarile âği İngilizlerin meşhur Singapor üssü. bahrilerine - giden büyük ehemmiyeti itibarile de mühim bir hâdise teşkil edecektir. Uzakşark şleri bu gidişle daha çok karişa - caktır. DİLENCİLER KRALI. Güzel bir apartmanda oturan kadın Fıkaralara para verdim ki sıra.. Marsilya muhabirimizden: Dilenci Sesil, her sabah değne - ğine dayanarak Vakon sokağının köşesine gelip duruyor, elini aça. rak dileniyordu. Gözlerinde bü - yük bir siyah gözlük vardı. Bütün Marsilya halkı kendisini tanıyor, görünce: edilenci Sesile diyordu. Sesil, bir otomobil kazası neti. cesi kör olduğunu, kimsesi bu' . lunmadığını söylüyordu: — Küçük bir kızım var; acıyı- nız, merhamet ediniz, birkaç pâ- ra veriniz.... Diye gelip geçenlere yalvarı yordu. Dilencinin birçok adamları var. dı. Akşamları yakındaki bir — Artık ne olursa olsun.. ile odadan fırladı, hızla merdi. Ve merdivenleri paldır küldür inip giderken söy. leniyordu: — İsterlörse hesabımı kessinler! Refik, Fikretin gözlerine hiddetli hiddetli baktı, müsvedde kâğıdlarını masanın Üüzerine bıraktı #lini de üzerine bastırarak, sert bir sesle: — Azizim, annem — mezarından nu yazmam. Dedi nün gözüne sokacak gibi uzattı: — Bak. Sekize yedi var. Tam sekizde, bir iki dakika da erken Sirkecide bulunacağım. cebinden saatini çıkardı, tahtir müdürü- ve — Kulak uçlarına çıksa Ben bu- eei b bir fiske ve bir sual: — Niye böyle durgunsu Refik?.. Başın kalkışı, gözlerin hulyadan ay lışı, kaşla- rın hareketi, cevab, — Durgunsun hatta,, Israr: — Yoo.. Durgun değilim. durgün.. — Vallahi değil. Garib bir Kaçakcılık Romanya « Macaristan hududu gümrük muhafızlarından — birisi geçenlerde kaçak suretile hudud. dan geçirilmek istenen pırlanla. ları yakalamıştır. Romanyadan gelen bir ternin ikinci mevki kompartimanlarının birine girdiği zaman i şatranç oynadıklarını gi Oyuncular, gümrük memuru gelince hiç aldırmamışlar, çanta- larını işaretle oyunlarını dev. etmişler. Gümrük meşgül olmamış. Elini uzatını şatranç taşlarından birini almı Ve ibunu vidalı olduğunu, memuru, | Pirlanta taşları saklı olduğunu görmüş. Her iki kaçakçıyı tevkif | etmiştir. Şatranç meraklısı olar gümrük | memuru, oyuncuların, daha taş- | ların yerler hilmediklerini, karmakarışık koyduklarını g yünce şüphelenmiş, boşa çıkmamıştır. Şatranç taşları içinde bir milyon frank'ık kaçak pırlanta bulunmuştur. Londra ahalisinin ya- rısının bisikleti var. İngiliz Münakalât Nazırının Lordlar Kamarasına verdiği bir rapora göre Londrada” 4,300,000 bisiklet vardır. Şu halde Londra. nın ahalisinin yarısı bisikletlidir. çantalarla şüphesi de | BİR YAHUDİ HİKÂYESİ * Balatlı Yazan: Nusret safa COŞKUN (Dünkü sayıdan devam) Zeki delikanlı aklının ortasına bir sam yeli gibi esip iz bırakan bir fikri çok cazib bulmuştu. Lâ- kin ırki zekâsının bu buluşunu ır- ki korkaklığı tatbike cesaret ver. miyordu. Bu fikir üzerinde bir daha uzun Geceleyin her zamanki yerlerin. luştülar. Böhorüçi, Raşelin başını yasladı. Raşel de o- tarçın renkli saçlarını okşu- daba Bohoraçi, Ra- şele olan sevgisimi anlatıyor, içi. nin ateşinden dudakları küruya. Fak — Raşelden l ğ tekrarlıyor, aşkının kuvvetini söy. lüyordu. Bir aralık genç kız: — Bana bak Bohoraçi, dedi.. ev- lerimizde delik para yibi sözleri. miz yeçmiyor!.. Bu işin sonu'ne olacak kuzum!.. Bir çare düşüne. lim.. Bohoraçi başını kaldırdı. Raşeli kendisine doğru çekti: — Bana bak Raşel. sandalda Jülyet Hasköylü lağına bir şeyler söyledi. Raşelin bira köpüğü renkli suratı kıpkır- mizi olmuştu. — Nasıl olur Bohoraçi?.. — Basbayaği Raşel. Başka ça- aklima bir çare yeldi. re var mi? Yoksam dunyanin s0- Romeo.. lalarını sile sile sokaktan sı*"w K sapıyor, göğsü patlak bir ki hişirdisile garib sesler çıkarıy0” du- a Biraz dikkat edenler onun BO" şarken ayaklarile beraber ağf letlerin bu çokluğu sokak- ümek meselesini güç - | devam eden | tedkikattan sonra ekser kazaların | — Nedir 0 çare Bohar — Söylemeye utünirim' — Soyle Bohoraç!, ben başimi yanda çevirfrim. Delikanlı eğilip genç kızın ku- —a nünü almak için bir çare aramak. la meşguldür. 230 bin İngiliz lirası sarfile Pi- kadilli caddesinin tevsii kararlaş. tırılmıştar. | dikkatsizlik yüzünden ileri geldi ği kanaati hasıl olmuştur. Bisik. | | Jetlerin sür'atle gitmelerinin de tesiri yok değildir. Bu hakikate ermek için iki yüz binden fazla kazanın sebebi araş. tırılmıştır. Londra Belediyesi, kazaların profesör karısıs o kadar çok : gidiyor, topladığı ufaklık paraları | banknota tahvil ediyordu. Bir gün, emniyet umumiye baş müfettişi şöyle bir mektub aldı: «Sesil kör değil. Gözleri sizden benden daha işi görür. Çok zen- gindir, halkın merhametini sulis. timal ediyor. Tevkif ediniz onu...» Başmüfettişin emrile dilenci kadın tevkif olundu. Polis müdi. | riyetine götürüldü. Sarguya çe- kildi. Kadın itiraf etti: — Evet, kör değilim!. Tahkikat neticesinde, sahte kör hakkında pek şayanı dikkat ma - lümat alındı. Sesil Marat, 1880 de Pariste doğ. | (Devamı 7 inci sahifemizde) hırçınlaşışı... bunaltı!.. Yazan: Etem İzzet BENİCE Kalbin titreyişi. Üzüntü. Ruhu ezen istifhamla- rın imtidadı: — Yoksa benimle beraber olduğuna canın mı sıkılıyor?.. İçten gelmiyen, fakat, sesi gürleştiren bir te. mini — Kat'işyen.. Çok memnunum.. Sinirlerin gevşeyişi, zihnin ( nın hızlanışı; başın, dudakların, bi iye doğru uzanışı ve bir buse: — Ne kadar güzelsin Refi — Sen öyle görüyorsun?. layışı, iştiha - vücudün ile. — Hayır.. Bir buse daha? Saniyeler. Kadın memnun, Er- — Hakikaten kok muhteriz. Yalan. Dü — Ynler-.: tarib gece —Bir dakika dur. pencerel, — Sonra... Nimette vücudün tektar toplanışı, sinirlerin ka- , damarların memeye doymiyan çocuklar gibi Refikde başım Aavuçlar içine dönüşü Oturayorlar. Büyük geniş, süslü, mühteşem bir salon. Renk kızıl. Şehvet rengi. Abajür'eri bu Tenk- ten seçmiş. Kızıllığın loşluğuve kasveti! yalnızlar. İkisi: Nimet, Refik. Saat doküz buçuğa ©n var, Matbaadan çıkar' çıkmaz Sirketide onu bul. du, Büyük dereye kadar bir gezinti yaptılar ve ko. nağa döndüler, Refik Büyükderede oturmak istiyor- » Fakat, Nimet razı olmdar ve konağa meobur oldular. Halbuki, Refik burada düşüneceği yerde orada düşünecekti. Iztırabın kasvetengiz göm- leğini orada giyinecekti. Orada teselli arayacak, orâ- da denizin sahilleri döğen meçnün dalgalarının şa . kırtısından içini kemiren elemin kamçılandığını du. yacaktı: Muztarib ruhlara kızıl rerikler değil, kuz- guni siyahlık daha iyi gidiyor. geceleri.. Boğazın kara denizi, Bu karanlık!, — Retik, yine düşünmiye başladın.. — Sahi ne düşünüyorsun?, Göz kapaklarının kıpırdanışı. Derin bir nefes, dilin beyne İsyanı, onun dilinden söylemeyişi; T şey düşünmüyorum. üyor: Bu gece en hassas, en muz- rüzgâra verdiği gecelerde de ancak bu kadar muz. tarib, ancak bu kadar hassas ve alıngandır. Yalnız nuna kadar Almanyadan çikaril. miş irkdaşlarimiz yibi biribirimi. zin yüzüne bakip yutkunacak mi. yiz?.. Genç kız mahçub bir tereddüdü müteakıb: -- Peki! Dedi. Zaten üzerinde yalnız bir entari söylemiştik! elbise olarak bulunduğunu . Eskinazi, mübalâğasız üç kilo fa. sulya pişirecek derecede yakası yağlı bonjürü sırtındâa, melon şap. kası kulaklarına kadür geçmiş, e- Hiüde şömsiyesi 'nefes nefese, tı. kanırcasına koşuyordu Sekiz kuruşa kıyıp vapura bin- | memişti. Yunan bandırası ren - | gindeki Mmavi gözleri kızıllaşan suratının ortasında dibi yosunlu birer küçük havuz gibi parlıyor. du, İri burnunun üzerinde birbir- lerile şakalaşarak ukan ter dam - nın da işlediğini görürler V&s — — Altmiş yillik namusum K€“ paze oldu. — Bohoraçi yibi AM belâni versin. Oğursuz oğlu V8t suz!.. Diye söylendiğini işitirlerdi. Salamonun kapısını çaldı. dam Rebeka pencereden kend den evvel bir inek memesi ©€ metile sarkan göğsünü sal dayıyarak aşağı baktı. — Salamon., Yakin ye) K.ıp*"" onunda yim vardir. biliyorsun” Salamon da meraklandı: MA ” Robakanın heybetli ardındai aait kalan bir aralıktan sokularak ” Piya eğildi. * Bakmasile gözlerinde m'l’(' fer ve müstehzi bir ışığın Y? sönmesi bir olmuştu. Işık ğ ken yerinde gururlu bir çü'üfü ” — seme bırakmıştı. T Karikoca birbirlerinin yüll'd' 4 baktılar. N — Ayağımiza yeldi! : Khpı Üstüğte vurulüyor, Eı*"’" K | Sinema mevsiminin ilerlemesina rağmen ALKAZAR Sineması fedakârlık — yaparak| kış mevsiminde gösterilmiye| yetiştirilemiyen yeni filme bu-| gün - başlış or. Kardeş düşmanı Yeni kovboy artisti: Fred Soott| yepyeni bir tarzda, şarkılı ve| müzikali heyecan filmi Ayrıca: 937 £ 938 senesinde| yapılan: Yeni TARZAN KUVVET KRALI yaanm l maşın Salonda gelmiye Geceleri, Boğazın idir, «Bebeke deki odasının bayı söndürdüğü ve başını * Hüi g eli e A 2 Gi aei l zi olduğu yerde sabirsizliktan 4, Baca bağlanmış bir at gibi 8Y7 — değiştirerek tepiniyordu. di Nihayet kapı açıldı. — Eskil? tüzgür süratile içeri daldı- M& diven başından yukarı haykıf?” — Buü ne kepazeliktir Salamtf? Rebeka?. altmiş yillik nara berbad ettiniz.. Salamonla, Robeka mexdivef £ leri ikişer Üüçer atlayıp yâP geldiler. Ağıra çekeceklerdi Kö | dilerini, Lâkin Eskinazinin t6 onları şaşırtmıştı: Ne var Eskinazi, bu telit nedir?. e Eskinazi hemen alt kattaki safir odasına daldı. Emniyete * — mak için şemsiyesini yanına Ü — yadı. Şapkasını itina ile çıkâl — tanına koyduktan sonra ğ yi y HIJ X lile cascavlak kafasındaki t kuruladı: ; Beni mahvettiniz.. Bet * yapacağım şimdi.. . Salamon Ve Rebaka — merakli — sordular: — Ne varki Eskinazi.. Soyleti” — ne iflâs mı ettin?. Bunda bisİ” ne yünahimiz var?. Ş Eskinazi nerede ise ıgııyıf’w; — İflâs ettim sayilir., Köpoğ' senin oğlun Bohoraçi.. — Ne.. Ne olmuş Bohoraçi- — — Ne olacak Salamon. ğ ne olsun!, Benim kizı kandirmi?, — Ne olur, gençlik bu Eskifi — Ayda be alay mı ediyorst N& olürü var mi bu işin!,. KöP? Tusu biricik sermayem, işletmi * — Be kalkışmış... Hem de fayid bilem almış. y Rebeka ile Salamon bakıştıli” — Eskinazinin sözlerinden bir. # — anlamamışlardı. F Salamon: Eskinazi, dedi. — Kendil yel. Sakin anlat.. Bizim Bobürttİ senin kiz ilen mercimeği furur” — mı vermiş., (mv—rıd-m-l'" j ? ğ K

Bu sayıdan diğer sayfalar: