1 Temmuz 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

1 Temmuz 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TELGRAF — 1 Temmuz 1938 Bu asrın Korkunç adamı! Peştenin Yahudi mahalle bu çocuk İngiliz parlamentosunda âıo, oldu, para için dünyayı birbirin ekattı! Şimdi ömrünün son günlerini ailesi yanında geçirmek istiyor.. Geçenlerde, Lao - La adlı bir Buda rahibesi Budapeşteye gel- | miş ve Macar hükümeti ileri ge- lenleri ile temasa girerek rahib Şao - Kung'nun — Macaristanda ikametine müsaade edilmesini is- temiştir. RÂHİB LAO - KUNG?. Bunu, Trebiş C> "iye ukuüs (yunuz. Evet, son yüz yılın en ma- ruf macera adamı, en meşhurdo- landırıcı... Sonkânunda, Japon ordusunda mühim bir vazife aldığı şaylası deveran ediyordu. Fakat, yaşlı, bitkin bir halde bulunan bu ser - Trebiş Lenkoln Buda rahibi kıyafetinde serinim orduda bir hizmet göre- bileceğine ilhtimal verilmiyordu. Trebiş, birçok memleketleri, bir çök kimseleri tanır. Dünyada git- mediği. görmediği memleket, a - dam kalmamıştır. Son arzusu, öm- Tünün son demlerini — doğduğu memlekette, ailesinin arasında Tahatça geçirmekten ibarettir. HAYATI 1880 senesi sonlarına doğru Ma- caristanda Paks — şehrinde fakir bir esklei Yahudinir. çocuğu, dük- kânı terkediyor ve kendini ma - | ceralara atıyor. İlkevvel Peştede lisan dersleri vererek tahsili ikmale çalışıyor. Bu sırada ingilitce fransızca, al - manca öğreniyor. Talebelerinden | birinin anası kendisine gönül ve- riyor. Kadın, bir İngiliz tüccarın karısı. Trebiş kadının - peşniden Londraya gidiyor, ismini değişti | riyor, Linkotn oluyor. On beş -sene sonra İngiliz par- | lâmentosunda muhafazakâr meb- | uslar sırasında görülüyor. Fakir Yahudi çocuğu için bü'ilk hatvedir. Trebiş borsa ayun- larma, spekülüsyona başladı. Bü- yük bir servet kazandı. Fakat az Sönra, — servetini de, şerefini de kaybetti. * NEFSİ EMMARE Trebiş, entellicens — servisinin ajanı oldu. Zekâsı sayesinde bü- 'yük hizmetler gördü. Fakat ci - | billiyeti iktızası rahat duramıyor, | — doğru çalışamıyordu. İki cepheli Oynuyordu. İngilizlere de ihanet Cetti. Onların da sırlarını başka — devletlere sattı. Tehlikeli bir a- dam oldu. — Umümi Harbden üç sere evvel — Almanlara İngiliz plânlarını sat- — tu Harb içinde -Amerika lehine — Almanlara, Melhsika lehine, A- “Merikalılar Almanya el eksikalılara ihanet etti. Harbden sonra, - Pariste Macar bankasının ıuhu bı’hıfıhnm Si en inde doğan| çıkardı. — Hind milti harıkötına, Çinde Sovyet tahrikâtına karıştı; sonra Çin Mareşali Şan Kay Şeke çattı. Yeniden büyük bir servet ve nüluz kazandı. İngiliz ordusunda çavuş bir oğ- lu vardı. Bir kabahat işlemiş, ida- ma mahküm olmuştu. Trebiş ço- cuğunu kurtarmak istiyordu. Kü- çük çavuşun hayatını kurtarmak için İngiltere hükümetine verc- cek çok mühim sırlar bi Bunlar sayesinde oğlun: receğine emindi. Fakat yolda fırtına çıktı. Vapur geç kaldı. Çocuğu İdam - olundu. Londraya vardığı zaman mezarı- nı buldu. 'Tekrar Çine dödü. Nankin'deki mühim vazifesini bıraktı. Bir ma- nastıra çekildi. Trebiş, Lenkoln olmuştu. Bu se- fer de Lenkoln, Şao - Kung oldu. O zamandanberi beş sene geç- &. Şao - Kung, Lama'dan: Ana yurda dönmenin, ailesi arasında gyaşamanın akıllılık olduğunu mu öğrendi? Şimdi, Peştedeki Yahudi ma - hallesinin küçük evinde yaşamayı istiyormuş. | Fakat huylu huyundan vaz ge- çer mi? Bu eski serseri rahat du- rur mu?.. .Peşteye gönderdiği ra- hibe, hükümet rüesasından pek hüsnü kabul görmemi: dönmesine müsande Dedikodu büyüyor.. Fransa-italya Roma gazetelerinin Fransa aley- hindeki neşriyatı hararetlendi! Bugünkü şiddetli neşriyatın sedebi nedir? Ve., bu anlaşamamazlık ne vakit g .çestür ? Politika âleminir. — dedikodusu hiç biter mi? İngiliz - İtalyan an. laşması oldu olalı iki buçuk aydır bunu Fransız İtalyan itilâfı ta . kib edecek demişlerdi. Halbuki girişilen müzakereler neticelen - meden kaldı. Paris ile Roma ara. sındaki konuşmalara bir türlü devam edilemedi, Yeni gelen Av. rupa gazetelerindeki akislerden öğreniliyor ki bir zamandanberi İtalyan matbuatı Fransa aleyhine yeniden ateş püskürmeğe başla. miş. Fakat eğer Roma ile Paris arasında hakikaten bir anlaşmaya yarılacaksa şimdi İtalyan matbu. atının bu yazılarına bakarak ne- ticeyi ümidsiz görkek doğru ol madığını da söylüyorlar. Çünkü Habeşistan harbi devam ederken olsun, ondan sonra olsun, İtalyan inin İngiltere aleyhine zdıkları hâlâ unutulma. mıştır. Eğer o zamanki bu yazı - lara bakarak bir de bugün Roma ile Londra arasında nasıl olup ta anlaşma elde edildiği düşünüle. cek olursa politika âleminin cil - velerine şaşmak kalır. Fakat şa şılacak şey değil: Hadisâtın gidi. şi, iki tarafın menfaati bugün bu. | nu İcab ediyor deyip geçmeli. | Talihsizlik mi? Yoksa.. Namusluluğu yüzünden mükâ- fat kazanan fakir bir adam Birdenbire sevinçten Londrada, geceleri Kuvan Gar- den'in lere gazete satan bir adam vardı: Bob Grifit. Bobun müşterileri ki- | bar adamlardı. Ön beş gün evvel, Bob yerde bir şey parladığını gör-| dü. Eğildi, aldı; Pırlanta bir ger- | danlık. Bob, doğru karakola gitti. Ger- danlığı polis komiserine teslim et-| ti, ve çıkıp gitmek istedi. Bırak- madılar. Uzun uzun sorguya çek- iler. Nerede, saat kaçta bulduğu- nu, ismini ve adresini — yazdılar. Sonra — Haydi, git... Dediler. On beş gün geçtikten sonra 'Bob, yine ayni köşede ga- zete gatarken bir polis memmuru geldi: öşesinde tiyatraya gelen- öldü Zayallı Bob korktu. kabahat yaptım diye düşünüyor- | du. Polise yalvarıyor, — sebebini soruyordu. Polis: Bilmiyorum, — komiser emir verdi. Hemen getir dedi. Cevabını veriyordu. - Karakola gidince komiser. ismini ve adre - sini sordu. Sonra: — Bulup getirdiğni gerdanlık Kontes Münster tarafından düşü- rülmüştür ve gayet kıymetlidir. Kontes, — namuskârlığından çok memnun oldu. Sana verilmek ü- zere 20 bin frank bıraktı, Al... Dedi ve bir deste banknot u - zaltı. Bob paraları aldı. Sıkı sıkı göğ- süne bastırdı. Sonra etrafına ba- kıtımıya başladı. Ve bir söz siy- lemeden düştü, öldü. Zavallı Bob ON Bugün de İtajyan gazetelerinin Fransa aleyhine yazdıklarma ba- | karak Paris ile Romanın hiç bir zaman konuşup anlaşamıyacakla- rını iddia etmek doğru olmasa ge- rek.. İtalyan matbuatı, İt: keri kuvveti, iktısadi v kında şüphe — götürec başka yerlerde yazılan yazılar, apılan neşriyata karşı ook asab! davranmaktadır. Meselâ geğen « lerde Mareşal Grazyani'nin İs - panyaya gittiği — söyleniyordu. Fransa matbuatında görülen bu haberler, İtalyanların ca sık. mıştır. Mareşal Grazyani, malüm olduğu üzere Habeşistandaki İ - talyan orduları ”- kumandanı idi. ada bulunuyor. Mare. gönderildiği; git. tiği haberi: hal)nn gazetelerince şiddetle tekzib edildi. Sonra İtal. yanın mali ve - iktısadi vaziyeti etrafında > Fransız gazetelerinde len malümat, İtalyan matbu- tının hiç hoşuna gitmemektedir. alyan parasınım vaziyeti iyi ol. madığını yazan Fransız gazetele. ne karşı İtalyan frangin vaziyetinden bahsediyor. ar, Hulâsa bugi karşı İtalyan vamlı neşriyat u Fakat butdan Paris . Roma mü . zakerelerine hiç bir zaman baş. ğı hak. tarzda bir anlaşma olmuyacak mânası çı- karılmıyor. Çünkü İtalyan mat . buatının şu son ön senedenberi vakit vakit devam eden öyle neş- riyatı olmuştur ki buna bakılınca Romanın ne Berlin ile, ne Bel - ine ihti sile bun grad ile anlaş; verilebilirdi, Meselâ ları hatırlarnak lâzımgelirse le denebilir: İtalyan matbuatı bır zamanlar Almanyanın aleyhinde lar Yugoslavyanın aleyhinde idi. Ve yine İtalyan matbuatı yakın ı aleye a bugün zamana kadar hinde idi. Halbusi Almanya ile dosttyi. . oma ile Belgrad arasında - bellibaşlı bir dostlük vardır. Roma ile Londra arasında akdedilmiş itilâfi. dandadır. Fransanın eski Başvı syalist Blum geçen gün ga- iğı bir makal İspanya işlerine evvelâ İtalyanın karışarak Franko tarafına silâh ve cepane yolladığını söylüyord Buna karşı İtalyan gazeteleri ce. vab vermekten geri kalmak isti mediler: Şimdiye kadar İtalyan matbuatında bu mevzular etrafın. da devamlı yazılar yazan Sinyor Gayda, eline kalemi alarak orta. ya şunu atmaktadır: İspanyanın | dahili işlerine karışmak kı | dahili harp başlamadan tam al'.l ay evvel vukubuluyordu. İspan- ya işlerine müdahaleyi Moskova Eski Fransız Başvekili Blum | yordu. Paris te buna işti « İşte İtalyan muharririnin iddi. as budur, Görülüyor ki İspanı esi her iki tarafta da birçok neşriyata, iddialara, davalara yol açan bir meseledir. Bundan sonra ise İspanya dahfli harbi ne neti. ceye varırsa varsın, bunun içyü. züne dalr ortaya çok meraklı ma- Tümat çıkacak, bilinmiyen şeyler Ishak'ın Yazan : yazılıdır: <Hazreti — İbrah iki karısı vardı. Biri Hacer, öteki Sara, Haz- reti İbrahim Cenabıhaktan çocuk istedi, Hacerden İsmail aleyhis - selâm doğdu. Gerçi kurban onun kellesini bıçaktan kurtardı am - ma Sarenin kıskançlığı yüzünden anasile ve kardeşlerile — beraber İsmail, babaları torafından bir de- re kenarında bırakılarak - Allaha emanet edildiler. Sareye karşı nn olan fbrahim Rabdan çocuk ekte devam etti. Bir gün hiç bir ikram kabul etmiyeri melek- ler İbrahimin evine misafir ol « dular ve bir erkek çocukları ola- cağını karı kocaya müjdelediler. Bi disi doksan yaşında, kocası da yüz yirmi yaşında idi. Fakat çok geç- meden hakikaten İshak isminde bir erkek çocukları dünyaya gel- di Bu hikâyeyi Yahudiler türlü, Müslümanlar başka tevil ederler. Fakat biz bir kısası | etinde olmadı- kir hikâyenin | sıtku kizbini araştıracak değiliz. Bizim de İbrahim isminde bir kom-| şumuz var, Kondis! - peygamber değil şofördür. Butün kazancını n ve evini süslemek - ten, ailesinin istirahatini temi den başka gayesi de yok. Bun -« dan başka Allahtan İstediği, ne kazancının artması, partıman sahibi olmak. zim komşu çocuk — meraklısıdır. Allahtan bir yavru istiyor o ka- dar. Fakat — Allah da bunu ona vermiyor, hacılar, hocalar üfle - diler, muskalar yazıldı. okunmuş sular içildi. Doktor ilâçları, hap - a Sare inanmadı. Çünkü ken-| babası EİLE lar yutuldu. Ayazmalarda papaz suyile banyo — yaptırıldı. - Fakat Allah onlara çocuk vermemekte inad ediyordu. Karısile arasında en küçük bir serzenişin bir yer bulmadığı tatlı bir münasebetleri Nümüunı bir karı koca ler amma yavrusuzluk İbrahi- mi bütün hayatından soğutacak kadar düşündürmeğe başlamıştı. İbrahim, günün birinde bir başka kadınla tanıştı. Bu kadın ona bir çocuk vadetti. Nikâhsız beraber yaşamağa başladılar ve nikâhsız bir de çocuk yaptılar. Çuvala sığmıyan mizrak niha - yet dillere düştü. İbrahimin ni - k.'dıh karısı bu mau'ıaı!. aber- Yine bir gün Aksarayda bir eve de olduğunu haber verenlerin sö- züne kapılarak Tâleliden aşağı i- niyordu. Yukarıdan son sürstle gelen bir otornobilin altında rak can verdi. Polis işe vaziyed etti. Çarpıp ka- çan otomobilin numarası alındı. Fakat şoför yakalanamadı. Müc- rim otomobilin şoförü, arabasile beraber o saatte bir başka yerde bulunduğunu isbat ettiği için tah- liye edildi, şüpheler İbrahimin ü- zerinde toplandı ice de tamirde 0- lan arabasını ve cebinde bulunan bir vapur biletile kazanın vuku bulduğu saatte Kadıköyünde ar- kadaşlarile tavla-oynadığını ilân etti ve Tddiasıni şahidlerle doğ- ruladı. Velhasıl vak'anın müsebbibi bu- lunamadı vesselâm. Kadın tıbbı (Devamı 7 inci sahifemizde) la- Yarınki Cumartesi gününden İtibaren bütün yaz mevsimi SÜMER SiNEMASINDA Her Cumartesi ve Pazar günleri saat 13 ve 14,30 da Halk matineleri — Haydi, la... dedi. Yürü karako- mıştı. — Haydi efendim, yorulmuş.. Ferhünde Hanım eendiyi düşünüyorum.. Desene... Bari miskin kız bir şeye de benzese. — Rica ederim Nimet... -- Hem, senin öyle hasta bakıcılarla, şununla bununla düşüp kalkman ayıb değil mi' — Tökrar rica ederim Nimet bu bahsi kapat. Nasıl kapansın kadının içi bir volkan. Onu bu. raya resim gibi karşısına geçip seyretsin.. Diye ge. ticmedi yatf.. Ne diye di or?.. Gülsün eğlensin, açılsın, Tevend Kadını kucaklasın!. Nimet ancak böy. le düşünür, bu kadar düşünebilir. His nedir, müte. hassis olmak neye derler?.. Bunları çirkin kadın, kendini beğenmiş kadın, cür'etkâr ve haşari kadın, şehvetengiz kadın ne bilsin?. Refiğin başını iki avucunun arasında görünce — Beni sevmiyor, bir başka kadın düşünüyor.. Diyor, yelkenleri havaya kaldırıyor! Düşünce. lerinden bunalan, Nömetin bu müz'iç tavırlarından usanç getiren Refik bir aralık yerinden kalktı, göz- lerini süzüp düşündü düşündü ve gayet kat'i görü. nerek : — Nimet sana Dedi. Nimet bi verdi : Refik ilerledi. etin burnuna oldu ve düşündüğünü söyledi : — Rakı içmek istiyor ir şey söyliyeyim mi?. ştan aşağı kulak kesildi, cevab sokulacak gibi sevincinden kalb sektosine uğra- | Edebi Roman No.31 — Rakı mı?.. — Evet., Kararsızlığın sonu. Şiddetle tekr — Evet.. evet rakı istiyorum.. Başka çare yok. Düşünmekle vuzuha erişi kafatasının içini muharebe sahnesine döndüren fi. | mi, içmeli. Kayıtsızlığa — doğru — gidiş. kirlerden bir tekini tercih imkânsız, Unutmalı lacağına vanır!.. Demeli... Bunun daha ötesi yoktur, Rakıyı dakla midesine devirip kendinden geçtiği çok gel ler bundan daha beter muztaribdi — Haydi, Nimet bana rakı?. —A den bul deli olmuşsun sen!.. Ben rakıyı nere. n 'ne münasebet efendi öğrenilecektir İtalyan ve Fransız — gazeteleri (Devamı 7 inci sahifemizde) ! Etem İzzet BENİCE — Vajtahi içirmem... — İçmezsem rahat edemiyeceğim.. — Hiç bir şeyim... Sıkılıyorum!.. — Benden mi?.. — Hayır hayır,. bu, benim derdim. Her gece sı- kılirim. Çok sıkıldığım zamanlarda rakı içiyorum. Annem öldükten sonra, alışlım... Sen bundan vazgeç. Ben evimde sana rakı içirmem Sonra bir fikir, gözlerin hud'akâr parlayışı, dü. İ Arab odalıklardan h Her f€alı günü fiatlar 20 ve 25 Kr. t 13 te Çocuk matine Flat 10 Kuruş. Refiğin ısrarı ; — Haydi Nimet, üzme beni.. Dil altında saklanan kararın ağızdan çıkışı. — Aldıriyorum. Fakat, çok içmiyeceksin!., — İtimad et... 1 Nimet ejini çırptı : T — Tahir ağa... — Efendimiz. Kulağına fısıldanan sözler: — Gilt, iyi rakı al. Kimseye bir şey söyleme. Mi. safirimiz, alışıkmış!.. — Başüstüne efendimiz ... Biraz sonra, içeride, bahçenin üzerinde; konak. taki bütün hareketlere, insanlara, her şeye sağır; küçük, sakin, mavi renkli odaya goeçildi. Hava ma- visi. Refiğin gözlerindeki mavi. Sofra hazırdı. Enfes mezeler. Gülizar kalfa, merbum paşaya da akşam - dan akşama bu odada bu sofrayı hazırlar, halvet cari. yelerini bırakır, çekilirdi. Şimdi de paşa yerine Re. halvetlik kızlar yerine bir tek kızı: Nimet. ! Muhakkak ki, kan kana çekiyor. «İrsiyct» e inanmalıyız, Babası da böyle imiş. Çok günler, ko. nağın içinde çıplak vücudüne yalnız bir entari ge . çirir, öyle gezermiş! Sürü sürü beyaz, siyah, Çerkes, hafta on on beşi değişir; ba. yatlıyanlar Bayatpazarına, gözden düşenler Esirp: zarına çıkarılırmiş! Nimetin de babasından ne farkı var? Bir kocada dört aydan fazla oturamamış, De b ier t

Bu sayıdan diğer sayfalar: