2 Temmuz 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

2 Temmuz 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NFTT SN —SO0ON TELGRAF İspanyada Cumhuriyet hükü . metinin elinde bulunan yerlerin halkı havadan atılan bombalarla öldürülüyor, şehirler yıkılıyor. Bunlar hep malüm. Her gün ge. bildirmekte devam ediyor. Buna karşı İspanyadaki Cumhuriyet hü- kümeti de İngiltere ve Fransa hü kümetlerine şunu söyledi: — Eğer böyle havadan atılan bombalarla sivil halkın öldürül . Mmesine devim edilirse bizim tara. ha tayyereleri de giderek «Uzak hedef, leri bombardıman edecek. tir. İspanyadaki hükümet General Frankonun eline geçen yerlerin de İspanyol toprağı olduğunu düşü. nerek buralara bomba atmek is- temediğini anlatmıştır. Fakat İs. panyada General Frankonün elin. de bulunan bir takım yerler var- dır ki buraları mühim bi-sr tayya. Te merkezi olnuştur. Cumhuriyetçilerin Ü rine atı- lan bombalar buralarda hazırlan. maktadır. İspanya hükümeti bu - ralara bomba attırırsa yine İspan- yol toprağına atmış olacağını dü. — şünüyor. Lâkin kendi aleyhine da- Ama hazırlanan bu merkezleri na. K biri az manalı değildir. Üstü ka. — palı olan bu diplomât tabirinden “mukabele bilmisil olmak üzere — başka yerlere de bambalar attır. /— mayı düşünmemiş değildir. Fakat bu süretle iş karışacak, General Frankoya tayyare ve,bomba ve- — genler bu sefer açıktan açığa İs. panya hükümetine bomba ile ce. — Wab verecekler, ortalık büsbütün / karışacak. bir harb çıkacak!. İşte Londra ve onunla beraber Paris — bunu düşünerek İspanya hüküme- — Hine itidal “tavsiye etmişlerdir. “Çünkü İspanya dahili harbi yü - ması istenmiyor. Kaç gündenberi gelen telgraf haberlerinde buna dalr neler ce- — Teyan ettiği bildiriliyordu. Şimdi "hh:ıı da Avrupa gazetelerinin ya. /—gılarından çıkan neticeye bakmak Vâzım geliyor: General Frankoya karşı daha ziyade taraftar olan esi karşısında şunu söylü - /— yarlar; Eğer General Franko, ken di taraftarlarının dediği gibi ne- Ğ kat'i galebesinden emin bu. YAN İNGİLTERE ve len telgraf haberleri bu faciaları | — Hükümet İspanyasına giden İngiliz anlaşılıyor ki İspanya hükümeti | — 2 Temmuz 1938 — İspanya facıası Majurka'nın, hükümetçi tayyareler tarafından mukabil taarruza uğramasına — İTALYANIN MÜSAADE ETMiYECEĞiNi DU.- FRANSA SORUYOR: Balear adaları ispanyanın mı ? yoksa italyanların mı? dürülmesi, yabancı ticaret gemi. | derinin batırılması, İngilterede ef. kârı umumiyeyi harekete getir - mektedir. Şimdiye kadar ademi müdahale politikasında ısrar et . miş olan hükümetlerin vaziyeti de bu yüzden müşkül olmaktadır. İşte Frankoya karşı şimdiye ka- dar her vesile ile taraftarlık etmiş olan bir kısım Fransız gazetele - rinin fikri ve Frankoya verdikleri nasihatlerin hulâsası budur. Bun. dan bahsetmenin ise pek ziyade sırasıdır: Çünkü gerek bu kısı Fransız matbuatınım olsun ve ge. rek İngiliz gazetelerinin şayanı dikkat bazı neşriyatı gösteriyor ki ortada ne Fransanın, ne de İngil. terenin lükayd kalabileceği bir mesele vardır: Balear adaları. İtalyanlar şimdiye kadar muh- telif zamanlarda hep tekrar etti. ler ki İspanya topraklarında İtal. yanın hiç gözü yoktur diye. Hal. buki son zamanlarda İtalyan mat. | buatında göze çarpan bir hal var- dır. Majorka adasının İspanya haiz olmıyan açık şehirleri bom- | kanın İtalyaya değil, İspanyaya bardıman edilmesi, sivil halkın öl- | aid olduğu malüm idi; Her ne ka. : Franko tayyarelerinin Barselondaki hribatı dar İtalyan tayyarelerine karar. gâh oluyorsa da Romalıların fik . (Devamı 7 inci sahifemizdi ! | Alle ! Bay komiser Karımı Pencereden eresi!, Arras komi. serliği mi?. Bay komiser, karımı penceren attım. İhtimal ölmüştür!. Vandenabel kahvesinde bulu . nanlar, telefonla konuşan adamın bu sözleriniişitince hayret ve kor- ku ile birbirlerine bakışmıya baş. ladılar. Gömleğinin kolları sıvalı olan bu adam, tezgâhın başına geldi. Bir kadeh şarab yuvarladı. Tele. fonun ve şarabın parasını verdi. Gülerek çıktı, gitti. Mahalle komiseri — tarafından gönderilen bisikletli polisler ken- disini, evin avlusunda — siyah bir yığın önünde — dalgın bir halde oturur buldular. Bu yığın, pencereden baber verdiği dostu, 34 vaşların. da Jüliya Martenvil'in cesedi tdi Katil polisleri görüne attığım — Pencereden attım, demedim. Attı dedim. Diyerek ifadesin: aeğiştirmiş ve ilâve etmiştir: — Yanlış anlamışsınız. Pen <£ cereden kendisini, attı. Mani mak istedim. Fakat, muvaffak o. lamadım. Biraz evvel bakkala git- | miş yiyecek ve bir şişe de şarab alıp gelmişti. Kendisine sordum: » Cevab vermedi, pencerenin önüne gitti, boşluğa atıldı. Bu o kadar âni ol- duü ki.., Mani olacak vakit bula . madım...» Bu berif deli mi acaba?, «Beni seviyor musun?. giltereye getirilen meb'usunun aldığı resimlerden.. Bu dört ayaklı Asta'dır. tranktır. | Cumhuriyet hükümetinin kuv . | vetleri tarafından taarruza uğra. masına müsaade edilmiyeceği an. latılmak isteniyor. |' Majorka İspanyanın ulduğuna | Bgöre İtalyan matbuatının böyle | bir vaziyet alması az manalı de. | Bildir. İşte bundan bahseden Lond ralı Star gazetesi meseleyi açıkça ortaya koyarak diyor ki: Major- bin franktır. Asta, lışır. ğiştirmek, mütemadiyen değiştirmek, daima daha yeniye, daha kuvvetliye koşmak arzusu! Nasılsa Refiğe tutkun, ona bağlı. Bu ilk bağlanışıdır. Gülizar kadın elinde büyüttüğü biricik Nimeti bu halde görünce paşaya beddüa ediyor: — Paşa. paşâ.. Bağıni kaldır da bak! kapattığın eksik eteklerin intikamı alınıyor!. Diyor, gözlerinden sıcak, zehirli damlaların sızdığını hissediyor. Refik ilk kadehi midesine boşalttı. Arkasından bir... Bir daha... Üstüste, Birdenbire neş'enin, sı- nrından içeriye dalmak ve birdenbire herşeyi u. nutmak istiyor. Unutmak... Bu, en büyük teselli. dir, Fakat, Nimet bırakmıyor ki... Vücudünü sa. rıp göğsüne bastırıyor; yahud da aylardanberi i. çinde biriken kini dışarıya vurup — şikâyetlerini, tehdidlerini, münakaşalarını yapıyor... Bu aralık rakı vermiye razı olduğu zamandaki plânını da kı- sım kışım tatbik ediyor! — Nimet, sen de bir rakı alsana... Üzün bir tebessüm: — A.. Ben nasıl rakı içerim? — Basbayağı Vallahi olmaz.. — Vallahi nlur. Refikin masada doğruluşu. Nimetin dudaklarına uzatışı: — Haydi benim kadehimdekini iç... — İmkânı yok. Nasıl içerim canım?. Odana Kendi kadehini para yüz, yüz elli, ücretinin rağmen hiç işsiz kalmamıştır. Bir filimde en fazla altı yedi gün ça- irine bu köpeğin ka. mara ücreti 200 İngiliz lirası, yant bizim paramızla 1250 lira idi. yıldızın izmi Kıymeti de 2 milyon Filimlerde kazandığı bazan da ilci yüz yüksekliğine (Devamı 7 inci sahifemizde) Dört ayaklı yıldız! Senede 2milyon frank - kazanan köpek Bir yaban eşeği günde 750, bir | timsahda 900 frank kazanıyor «Kraliçe Meri» nin lüks kama . rasına sert tüylü bir köpek ko « nulduğu zaman herkes bü bu köpeğin meziyeli, kazancı ne olduğunu soruyordu. Londrada, Pikadilli canbazhane- sinde çevrilecek bir filim için İn- 2 milyon /franig kazanan Asla İ B ri de ve içli zorla çerler. lunüu mesini rür. yüzün de ile pisina dilber pidan vırladı alâkadı atıldı: g Meşhur Beyoğlunun meşhür sa: | ber bar kızını eteki Çocuk Seviyormuş Yazan: MURAT KAYAHAN eyoğlunu bilmiyen yoktur. Bu söz bile fu. zuli amma lâfa başlamak için böyle konuş. mak icab etti, lerinden bi. gece 25 ile dört arasdır. Bu Saatte yekânu üçü geçmek cesaretini göstermiyen barlar paydos olur ve.. saat dokuzdan iki buçuğa kadar bir kah- p yüzelli kuruşa yüzelli defa dansedon açık. gözler, kadinlara kendini tüccar diye takdim edip puse istiyen meteliksizler mahzun mahzun yerlerinden k&lkarlarken işsizliğin yetim Çocukla, ra döndürdüğü bar sahibi ve garsonlar bir (ki yağ. hca müşteriyi eteklemek vazifesi ile herekele ge. Nihayet yevmiyeyi kafese koyduğuna bin- bir defa şükreden bar Kadınları ve âçık tuvaletle. rini sokak kıyafetine tebdil eder ve evlerinin yo. tutarlar. leştir . € Tâğmen arkala—da bir erkek gölgesi gö. Bazan bu erkekler o kadar sululaşır, o kadar içkinin verdiği sarhoşlukla cesaretlenirler ki daha ü bir defa gördükleri kadınlara en açık ifa- ilânı aşk etmekte mahzur görmezler. Çeşid çoşid dillerle tekrarlanan bu lâf atma fas'ı sabahçı pastahanelere gidilinciye kadar uzar. Boyoğlunun bu meşhur saatinde (Leblebi) ba. rının tam karşısındaki büyük pasajın karanlık ka. sığınarak Allahın her gecesi esmer güzeli, bar kızını bekli n esmer orta ile kısa arası boylu, tombulca genç bazan kasketini — gözünün üstüne devirip işini bilir bir şoför muavini haşme. üle etrafı dikiz eder. Bazan da kenarları dar fötrünü arkaya gön. derip bir aşağı, bir yukarı asfaltı kontrol ederdi. Bir gece Leblebi barının esmer dilberi tam ka- çıkacağı sırada kulağının dibinde bir ses Seni Nis pastahanesinde bekliyo: Sanki kızdan evvel bizim keskin delikanlıyı lar eden bir davet imiş gibi ok gibisileri Seni kimse bekliyemez . Yürü eve... İşim var.. Şimdi ağzını zerde tenceresine benzetirim * Ninon.., Otuza merdiven dayamış olmasına rağ: ’ met hâlâ 15 yaşındaki mekteb çocuklarından fark. | gz vücudünün sertliği ayarında, boyu bosu ku. sursuz tam çifte kavrulmuş; kaşı, gözü ve saçları kömürden farksız bir kadındı. Tombul kalçaları, iri gözleri Beyoğlu caddesinin mütevellilerinden elliden fazlasını peşine takmış ve, | Hemne | cinsden | daka l uzun müddet onları gözyaşlarile yıkanmağa mecbur etmişti. * Ne yaman kadındı o. Danyel Daryö gözlü, Sonya dudaklı nihayet lokman hekimin ye dediği İşte bardan çıkan her kadın yorgunluğun - ve eksilen makyajın kendisini pek fazla çiri n kalçalı kadına bizim Kefal Nazım da vu. | | rulmuştu. | Günlerdenberi gece yarılarından sonra Leblebi | barının kapısında Ninonu bekler ve bir bobi sa- e onu evinin kapısına kadar takip ederdi, Bit gün evde gözüne Tazla ve lüzumsuz görü. nen birkaç parça eşyayı ve.. elbiselerinden birini sık sık kul ölünün kapısının önünden geçen eskici Nesime o, Müdüre amcasının öldüğünü söyledi. Eh.. üçüncü mevkide mezarına kadar yapacağı seyahat tam elli lira,.. Müdür biraz düşündükten sonra bu vefakâr No. 32 — Ya Sarhoş olurmm?. — Fena mı?, Mükemmel olur. Hem istediğin. dan daha âlâ eğleniriz.. — Vazgeç Refik... — Hayı Dü zümüzi n & lar, okuyanlar, habilir, Bunu tasavyur edin! Ne mükemmel değil mi Halbuki. dünya yuvarlaktır. Düvedüz değildir. inya, düpedüz bir ova. Bü — Yooo,.. Mutlaka içeceksin,.. Devir kadehi... ... insanlar gö inde gece gündüz ne yapıldığını görü. yor, ne söylendiğini işitiyi uz. Seyişenler, ağlaşan- enler, eğlenenler... Daha sayı. Etem İzzet BENİCE Bütün insanları gözönüne getirmek imkânsızdır. Oturduğumuz odanın yanında neler olup bittiğini bilmeyiz, Bize söylenmeden hiçbir şey - işittiğimiz yoktur. Fakat, isteriz: Görelim; bilelim, herşeyi işitelim!... Bi eyoğlunda bir gece yarısı yürürken birden. bire durur düşünürüz: Acaba, bu apartımanların içinde şimdi neler oluyor?. Gölgeli bir İstanbul so. kağından geçerken harab bir evin yosun tutmuş kasvet tengiz kafesleri önünde durur: — Ah... Bu ev! Güzel kız ne yapıyor?. Deriz. Bü gümü: yeryüzü ile birlik olup düşündü- iz, güneş gibi, hava gibi, ışık gibi her yere so. kulmak istediğimiz zamanlar çok olur. İmkânsız. hiklar Ri bu arzuları karşılarlar! lefik'in takı kadehini — Nimetin dudaklarına dayayıp: — Haydi. PPP CON REN 'en esmer, esmer güzeli dil. — — Haydi güle güle Allah rahatlık versin Nazım. memura 50 lira avans verilmesi için muhaseboj emir verdi. Kefal Nazmi dalreden kopardığı elli, esklci « den aldığı 25 lirayı cebine koyunca gözleri parladk Fazla düşünmiye lüzum görmeden . yapacaklarıni gözlerinin önüne getirdi: En güzel elbisesini giyecek, Beyoğlunun tanın. mış berberlerinden birinde tuvaletini - yaptıracak ve.. Saat tam 19 da Leblebi barında hazırlattığı mâ sasında arzı endam eyliyecek, 2,5 a kadar Ninonla dansedecek ve. - paydosta kapıda bekliyecek — içi çiçeklerle süslü otoya Ninonla beraber binecekler, teği ile ikmal edilecek. Evvelden düşündüğü gibi herşeyi harfi hari ne yaptı. Bardan beraber çıktılar, -Arnavudköyr geldikleri zaman Ninon tri siyah gözlerini Nazıma dikti. Düşünceli bir hal ile dudaklarını kımıldattlı: —Ah. Nazım yarın elli lira vermezsen eşya- larını haczedecekler.. Bende hiç para yok işde yapamıyoruz. Aklım hep 50 lirada. Nazım - birden bire hesab da olmıyor bir feve kalâde'ikle karşılaşınca şaşkınca döndü, Gazinoya girinceye kadar bir kaç türlü hesab yaptı. Cebinde tam 42 lira 35 kuruş kalmıştı, Da. ha Buradaki hesab ve otomobil parası verilecekti. Fazla düşünmedi. Üst kattaki camekanda ge- nişçe bir masaya oturdular, Garson karşılarına gelirgelmez Ninon: 1 — Rakı ve Bol meze getir. Emrini verdi podakika sonra bir çift garsonun koca servis tepsilerile getirdikleri mezeler masa - nın üstüne garip bir kule gibi yığıldı, (Devamı 7 inci de) Kontrol Yazan : HALİL BEDİİ FIRAT Yarın bu sütunlarda Dediği şu dakikada genç kız... Ferhunde de bütün arzusuna, ruhunun içine tıkıldığı dar, vecalı çerçeveden boşanıp tâ uzaklara taşmak istemesine Tağmen neyin farkındadır?... Hiçi... Nafile üzülü- yor. Nafile kendini yoruyor, Nafile zihnini çalış.. tırıyor — Acaba ne oldu?... — Demenin ne lüzumu var?... —Refik o kadınla beraber mi gitti?. Diye meraka düşmenin ne kârı var?, Düşüne düşüne kendini ye'se, meraka, heyecana kaptıra- rak Refik'in nerede olduğunu, ne yaptığını, ne dü- şündüğünü bulabilecek mi?. Elbette, ki, — Hayır. Öyleyse, başı ucunda oturup beklediği hasta. yı dinlesin... Yalnız onu düşünsün!. Hasta... Has« ta! Hem de ne hasta?... Yeni, sinirli, ters, netameli, hoyrat bir hasta. Sade bu kadar mı?. Uyumıyan, her saniye birşey istiyen, hastane inzibatına isyan eden bir husta, — Kahve isterim... — Bir sigara — İstemiyorum... İstemiyorum... Beni hemen evime götürün... — Hayır... bu ilâcı içmem... — Bir lokma ekmek, Perhiz perhiz öldüm... Diyen memnua hasret çeken, kaba sözlü bir hasta. Bununla uğraşmak lâzım. Bunu avutmak lâzım... * (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: