14 Ağustos 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

14 Ağustos 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» em kalfanın evinde Canib! $ Osmanla birlikte kafaları tütsülemişlerdi Yedikulede oturan MA evinde 3 arkadaş we p çitb Çavuş, polis k—ı kalfadan ibaret sahildeki evinde kadar —"”nımm.mıyı;e aa ediyordu. Hina doğru kafalar iyice Atalarda artık kon üşü - lTt da ka lmamış, her şey | n Hühtelif mevzular Ü- | H lmuştu. ı.:ıtheldı. Deniz düm. Peltesi gibi iştiha çe Bir vaziyette, mehtab D W ğ Eözleri bir ara de- ü Sustular. ç MAVuş içini çekerek söy- Mi Blem kalta, Biz, sınız döğüşür, firtınalarına göğüs ge- B butada koka yapyor - Süradakl — güzelliğine, Biı- insanı çeken |dolu hali bir düşün .. beSe imrenmel... Şu & durgun denizde bir x dd ak hayata can ka-| Ühü artırır.. Canib çavuşun bu di. Canib Çavuş söz- erince Etem kalfa bir e ç çe MAĞ ŞE X ü geçiyor.. Burada N, bir iz rakılarımı. bul sandalla denize bir tur yapalım .. Yatarız. Yarın geç fiz Klifini ötekiler kabul $Öze karıştı. te Gönüp dolaşacağı - Yoğru gitsek. Hey - Çam limanında sa- Orada günün do- dedir. Hiç dene - 4 tü Ülpüg Eafinda biraz müna- Üa ” Sonunda kabul e- Bi sandalı hazır - Kat inerken iki ahbab M * Polis Osman gece İdür K İnin odasına gir- k W':u"." bakındı. hi döyg çai hh —N'" Roskent, dedi. Ad. V"ıı..,'_“i'x'l iŞgül etme- Aası) geçtiğini anla . Tevi n 2D rmedi. Genç e yĞekkiyille etti. d ıoî Yorgun görünü. çN Müayenesini ta- Borkost üstehzi na. y dle Balkonda kurulan bir başına geçtiler. Ge- Söhbetle kafaları da kendi macera N anlatıyor, an- İ 'kîh'lı çerçevesi içinde, Ük harbin muhtelif saf. İahisar | 'etnde bulunuyordu. 4Mtehilecek bir ömür sü- | de Boğazda tor- Etlen sözlerini tebessüm- İ y kızını en kim?.. 19 Wesika, resim, malümat ve not verenler: Eski Osmanlı donanması erkl- mından miralay Remzi, İskele ve limanlar umum kumandamı albay Şükrü Pala, komodor başkâtibi İhsan, batan gemi kaptanları, eski armatörler. Ve bugüne kadar gizli kalan vesikalar deniz gezmesinin programını şöy-| lece hazırladılar: Yedikuleden kalkacaklar, meh- | taptan istifade ede ede — adalara kadar uzanacaklar, Heybelide, Çamlimanında karaya çıkacıklar, orada çamların ıltında uzanarak | tuldu seyredecekler, güneş yük. Belirken tekrar sandalla denize açılacaklar, - Moda — koyundan da doluşacaklar, öğleye doğ - ru Yedikuleye dönecekler, istira- hate çekileceklerdi. Ethem kalfa çok geçmeden yu- karı geldi: — sandal hazır.. Haydi çocuk- lar! Dedi, Ahbablar rakı şişelerile meze tabaklarını sandala taşıdı- lar, geniş ve büyük bir (yola) olan sandalda çilingir sofrasını kurdu- lar. Sandala atladılar, denizin bu. ruşuksuz, dümdüz yüzünde meh- tabın elmas ışıklarile yakamozla. man engine doğru açıldılar. Ethem kalfa dümen tutuyor, Canip çavuşla polis Osman kürek. te bulunuyor, sanda! aheste ahes- te adalara doğru yol alıyordu.. Kıyıdan biraz açılınca içe erin- lik sindiren hafif bir rüzgâr bul. dular. Yelkeni de açlılar; içe, eğ- lene adanın yolunu dultular. 2 saat sonra 'sanda! Burgazı Kı- maliyı, arkadan dolaştı. Haybeli ye geldi. Çamlimanının güzel, ışıklı ve çam ağaçlarından yayı. Jen reçine kokusile dolu sahiline yanaştı. Gecenin bu en geç saatinde koyda hiç bir hayat eseri kalma- mış, herkes, herşey uykuya dal- mişti, Üç ahbab kayığı kenara bağla. dılar. Sofralarını karaya çıkerdı- lar. Oturdular. Tekrar — İçmeğe, söylemeğe, muhebbete koyuldu- lar. ş Sabaha kadar böylece vakıt geçti. Gün doğarken Çamlimanı. nn üstündeki tepeye kadar çıkan ahbaplar orada do tulüa karşı bir kaç kadeh parlatlılar.. Ve.. İs- tanbulün Yedi düvel edebiyatına #eçen mühleşem / tulülarından birini, birincisini, en güzelini de seyreltkten sonra sandallarına Göndüler. Bindiler, denize açıldı. Tar. Günle beraber hatırı sayılır bir de yıldız rüzgârı çıkmıştı. Ethem kalfa kayığın iki yelkenini de fora etti. Çamlimanı koyundan ayrı. lan sandal yelkenlerin! şişiren rüzgârla dolarak suları yata ya- ra adayı dolaştı, Değirmen burnu | Çeviren: F. SAMİH zarla #vukatı süzdü: — Saçma söylemeyiniz, deli de- ğilim ben... — Fakat, sizin menfaatiniz için... — sen... Benim müdiü- faaya ihtiyacım yok. Aklım da | başımda. Ne söyiiyeceğimi, ne ya- pacağımı senden iyı bilirim. — Vazifem yanınızda bolun. mak, sizâ müdalaa etmektir. — Evet, sonunda da daraağacı- na kadar yanımda bulunacaksın... Anlatmak istediğin bu mu?... Son dakikaya kadar yanımda buluna- cağını düşündükçe doğrusu cesa. retim kırılıyor. Mösyü Barel, ne cevap verece- öi şaşırdı. Sorgu hâkimine dön- dü: bizalarına geldi, oradan bir volta ile karşı sahile, Maltepeye doğ- ketlerini çıkarmışlar, gi Tüzgâra vermişler, hafif tertip bir şarkı tutturmuşlar gidiyorlar. di, Uzakta Pendik seferini — yapan Seyrisefain vapuru göründü. Ethem kalfa arkadaşlarına kıyı boyunu takip eden vapuru gös- terdi: — Bakın' çocuklar.. Tahtelbahir korkusundan vapur sahilden bir türlü ayrilamıyor, Polis Osman sordu: — Tatelbahir sahile sokula. maz mi kalfa? Sokulamazya... Sığ yerlerde hareket edemez. Suyun üstüne çıkmak mecburiyetinde kalır. Kal-İlş 1 A YE masa bile görülür... Dar yer - de, sığ suda kıstırılan Lakitelba. hirin işi de dumandır hani!... Hep birden gülüştüler.. Canip çavuş derin derin iç çekti: - Şu tahtelbahirlerde haniya Marmaradaki kaptanların kanına ekmek doğradı.. Kâfirler ne ele geçiyorlar, ne de batırılayorlar. bol bol gemi batır:p duruyorlar... Bir tanesi olsun ele geçse... Halk, herkes onlara gıcır gicir diş bili- yor. — Ek geçirilmesi zor onların... Bizim bir bahriye gediklisi ahbab var. O anlattı. Bunları avlamak, ele geçirmek için bizim donanma- da kâfi vasıta yokmuş... Tahtel. bahire karşı en iyi silâh yine tah- telbahir diyorlar. Bizde tahtlba- hir ne gezer.... Canip çavuş, Ethem kalfanın sözünü kesti: — Almanlar neye vermiyorlar? — Kimbilir. Belki onların da tahtelbahirleri kendilerine kadar. dır. Bizim donanma kumandanı da-Alman değil mi? O, istemiştir. Ama elde yoksa ne versirler... Canip çavuşla Ethem konuşu- yor, Polis Osman denize kolunu sokmuş suyla oymyarak eğleni- yordu. Vapurla,kâyık biribirleri. ne amut bir vaziyete gelmiştiler. Sandal, Maltepe sahiline çok yak- laşmiştı... Birdenbire sandılın bo- doslama istikzmetinde, polis Os. mâanın elini suya soktuğu yerde, 34 metre uzakta — sular karıştı, Osman sarhoş gözlerini bütün küdretlle açtı, baktı. Kaynaşan sulardan küçük, kanserve kotu- su cesamatinde ucu camlı, deniz rengine boyalı bir cisim peyda olmuştu... #Devamı vart — Görüyorsunuz a, dedi. Bu Zavallının akıl muvazenesi bozuk... Mösyü dö Roskoet hiddetinden kıp kırmızı oldu: — Sus be adam, dedi. Terbiyeni muhafaza et. Deli sensin... Sorgu hâkim! de sabırsızlanı. yordu: — Münakaşayı kesiniz, rica e- derim, Sorguya başlıyacağım... Dedi. Kağıtlarını karıştırdı. Bir mektubu aldı, maznuna güstere- vek sordu: — Bunu tanıyor musunuz?... Mösyö dö Rosakoet kâğıdı dik. katle baktıktan sonra sorgu hâ- kimine iade etti: — Haşır! Tanımıyorum... — Bu tehdid meoktubunu Mös- yö Gilber Şövalye'ye gönderdiği. nizi inkâr mı ediyorsunuz?... — Ben kimseye mektup gön- dermedim. — Köpeğini de; karapine Ile öldürdüğünüzüde mi inkâr edi- yorsunuz?... Maznun acı bir hande ile: l — Naıdı ise heni üç tavuk, iki Açık göz adamı (5 inci sahifeden devam) deyi her iki sahil arasına bir ip gererek bunun üzerinden geçmeyi tasavvur etti. seyyahları için de şimendifer kumpanyalarile an- laştı, Bostondan, f1â delgiyan, Vaşing- tondan ve Nevyorktan iki yüz binden fazla siyah geldi, Blondin, ipin üzerine çıktı.; önünde, içeri- sinde bir adam bulunan tekerlek. H bir 'sepeti sürüyordu. Ufak bir tereddüd, hepisinin suya düşme- sine kâfi idi, Büyük bir metanat, dikkat gösterime, muvazeneyi mu. hafaza etmek lâzımdı. Blondin, orta yere, yani en teh- | likeli yere gelince sağ gırdı, büyük bir Amerikan bay- rağıcı sallamıya başladı. İki yüz bin Amerikalı bayrağın üzerinde yazılı şu cümleyi okudu: Amerikan müze müdürü Filos Barmun, hür ve serbest Ameri. kan milletini selâmlamakla şeref bulur. Seyirciler takdirle ellerini çır- parak alkışlamıya başladılar. Bra. wo sesleri dağarı Inletiyordu. Artık Barnum büyük bir şöh- Tet kazanmıştı. - Amerikanın bi yük şehirerini dolaştıktan sonra Avrupaya geldi. Bir çok kralların huzurunda oynadı. Bilhassa Fran- sa kralı Lij Filibin çok takdirini kazandı. Ben katilim (4 Üncü sahifeden devam) bütün hızımla Fikretin kafasına vurdum. O bu ani darbe ile ken. dinden geçti, onunla beraber ma- ikine de taklaklar atmıya başladı. Kendimi kurtarmiya vakit bul- amadan tayyere olanca - süratile yere düştü. Gözümd ancak bu sa. bah hastahanede açtım. Sözülnü bitirdiği zaman yüzün- den tamamile tenk - çekilmişti. İki ıztırabın acısı ile gözleri yu - yalarından fırlamıştı, başı yana düştü gözlerinden yaşlar damlı. yordu. Bugün İstanbul (4 üneli sahifeden devamı) Hele akşam.. İstanul değil san. ki Madrid.. Feryadlar savuran fazla para verip dert yanan, gar- sonlarla hesap mücadelesinde ter döken, silâhsız harbde enerji ve tihhat kaybeden zavallı biz İs- tanbullular oşa'? Boğaz içinde böy. le pazar geçiriyoruz. «Allah hepimizi bu felâketten kurtarsın» temennisinden başka | yapacak hiç bir şeyimiz olmadı- ğına mu, yoksa her şeye boyun eğmek, ter dökerek, enerji sarle- derek kazandığımı: parayı — bir bir kaç kişinin cenderesinden kur- daramamak zavallılığına düştü- ğümüze mi yansak? Yahız avunduğumuz — bir şey var o da pahalılık mücadelesinin bir çok şeylerde olduğu gibi bun- larda da kendini göstereceğidir. tavşan çalmakla itham edeceksi. niz. Sustu, bir an düşündü. Sonra: — Sizden bir ricam var... — Buyurunuz, söyleyiniz... — Bu Mösyö Jilber şövalye ile yalnızca görüşmeme müsaade bu- Şurur musunuz?... Sorgu hâkiminin tereddüdünü görünce ilâve etti: — Merak etmeyiniz, ben cani değilim. Kendisine karşı bir sül niyetim yok. Kızımla evlenmek istediğini belki işitmişsinizdir. Bu. | na dar bir kaç şey söylemek isiti- yrum. — Mösyö Jilber şövalye de si. | le muvacehe olunmak İstiyor. Bir kaç dakika sonra buraya ge- lecek. Kendisile husust konuşma. niza müzarde edeceğim, — Teşekkür ederim... Genç ressam, sorgu hâkiminin odusına girince Mösyö d3 Roskoet dikkatle çehresini tetkik etti. Sorgu hâkimi yerinden kalktı, köşedeki koltuğa oturdu. Res- Z—SON TELGRAF — 14 Ağustas İngiltere casusluğu ne alemde ? (8 inci sahifemizden devam) zinde bir yerde daktilo olduğu Için işine gider, Akşam evine döner, Genç kiracı, hiç acele etmeden, yavaş yavaş bu genç kız ile baş- layan ahabblğını ilerletmiş ve nihayet kendisinin işe gidpip gel. me saatlerini de onun gid'p gelme, saatlerine göne tanzim edebilmiş. tir. Sabahleyin kızla beraber ev. den çıkarak tramvaya biniyorlar, akşamları yine tramvayda bulu. şarak eve dönüyorlardı Oturduk. ları yer, Londranın merkezine ol. dukca uzaktı. Bundan tabil ne o. labilirdi? Nihayet bir gün genç Kiracı, kız ile nişanlanacağını töy- lüyor, buna göre hazırlıklar ya - pılıyor, kızın pormağına bir de ni- şan yüzüğü geçiriliyor. Kız dak. tilo, delikanlı da ilâncılık işlerin. lüyor. Saadetler temenni edili - yor, Bundan sonra iş artık nikâh için hazırlanmıya kalıyor ki her iki taraf ta kuracakları ailenin rahatını temin maksadile biraz para toplamıya karar veriyorlar. Bu da çok mühim bir mesele. Fa. kat tabif bir mesele. Bir akşam eve geldiği zaman nişanlı delikanlı, müstakbel kay- nana ve kayın bebasına, kayın biraderine ve nişanlısına açıktan açığa vaziyeti anlatıyor. O zama- na kadar kendisinde görülmemiş bir hal ile birçok şeyler söylüyor. İstikbaldeki saadeti için kazancı arttırmak lâzım, diyor, ve şöyle isbat ediyor: İngiltere şimdi fevkalâde bir surette hazırlamıyor, silâhla. nıyor. Kendisi bir taarruza uğra. madan evvel müdafaa tertibatını | gon dercceye çıkarmak istiyor. | Bütün dünya İngilterenin bu fa. aliyeti ile alâkadardır. Ben de bu hususta makaleler yazmak — istiyorum. Fakat — söylemeğe lüzum yok - tur ki yazılacak şeylerin sağlam malümata dayanmış olması icab eder. Eğer ben böyle sağlam ve esaslı malümat alır da makalele. rimi ona göre yazarsam yüzılarım çok kıymetli olacak ve ona göre para alacağım. Bu da tabit görülüyor. Müs - takbel kayın pederle müstakbel kayın birader vaziyeti düşünü - yorlar. Müstakbel damad ve müs. takbel enişteye — öğrenebildikleri kadar her gün öğrendikleri dere. cede yavaş yavaş birhayli malü- mat getirip vermeğe başlıyorlar. Nişanlı deliksmli memnun. Bu hal bir zaman devam ediyor. Baba 6. Bul, silâh ve müdafaa işlerinde çalıştıkları için öğrendikleri ye- bir gazeteye birtakım | Delikanlı ısrar ederek — onları iknaa çalışmış ise de baba oğul, dediklerinden şaşmamışlardır. Diğer taraftan nişanlıların ni. kâh merasimi için zaman da taya edilmek üzere idi. Hesabca daha bir ay vardı. Bir gün delikanlı, kendisini iş için başka bir yere yolladıklarını söyliyerek bir haf ta zarfında geri geleceğini temin etmiş ve evden ayrılmıştır. Ara. dan günler geçiyor, haftafar geçi. yor. Nihayet nişanlısı kızcağız, Paristen bir kartpostal alıyor. On- dan sonra artık haber gelmemiş. ce sivil bir polis gelerek bu atle nerzdinde tahkikata girişiyor ve bundan onlaşılıror ki delikanlı kiracı Londrada birtakım şübheli adamlarla görüşüyor diye taki . bata uğruyor. Paristen gelen kart yakalanmış bulunuyordu. Lon - dralı gezete bunu uzun uzadıya hikâye ettikten sonra diyor ki: Neticede onun aç herhangi bir delil bulmanın im - kânsızlığı anlaşıldı. Onun için bu adam hakkında yapılan şey, ken. disini ancah hudüd harici çıkar. mak olmuştur!.. Yarının deniz Harhblerinde şüncelerden sonra vaziyeti enine boyuna mütalca ettiler ve... şu kararı verdiler: — Tahtelbahirlere — karşı müessir silâh yine tahtelbahirler. dir. Bu kontrplân, itilâf devletleri- nin deniz kuvvetleri “tarafından tatbik edilince bir kaç ay deniz- lere hâkim olan Alman denizaltı faaliyeti birdenbire stop etti. Bugün, her devletin en ehom- miyet verdiği deniz silâhlarından biri, hattâ birincisini - tahlelba- bâhirler teşkil ediyorlar. | “Taarruzlar kadar müdafaalar- da da muvaflakıyetle iş gören tahtelbahirler bugün bir çok. devletleri büyük donanma teda. rik etmek külfetinden uzak bu. lundurmaktadır. Fazla sahilleri olan memleket- lerden biri de bizim memleketi. mizdir. Türkiye Cumhuriyeti Ak denizle Karadenize tamamen sa. hil bulunur. Bu kadar fazla sa - bili bulunan bir devletin eskiden büyük bir dananma bulundurma. sı, beslemesi icab ederdi. Fakat, bugünkü deniz barbi ka. ideleri bilhassa tahtelbahirlere e- hemi verildikten sonra bu rinde idi. Fakat bir müddet sonra delikanlı, o zamana kadar aldığı malümatı daha genişletmek isti. ( yor ve birtakım sualler soruyor; Cevab bekliyor. O zaman müs - külfete lüzüm bırakmıyacak bir hale gelmiştir. Şimdi, bu kadar uzun sahillerin korunması, ufak çıpta bir kaç sa- hil müdafaa tahtelbahte filosu ta. takbel kayın peder ile kayın bira. | rafından kolayen temin edilir. der: — İmkânsız, diyorlar, imkân sız. Şimdiye kadar verebildiği - l miz malümatın ötesine geçmek bizi mes'ul eder!.. Şimdiye kadar l söylediklerimiz bile fazladar!.. samla Lüsilin babasını yalnız | duğunu anlıyorsunuz, değil mi' biraktı. Mösyö dö Roskoe! genç ressama hitaben: — Size, uzun bir hikâye anla. tacağım, bunü Jütfen dikkatla | dinlemenizi rica ederim. Sözümü | kesmeyiniz, yalnız dinleyiniz... Şunu evvelinden söyliyeyim: Si- | ze karşı bir kinim, garezim yok. Halbuki siz hayatınıza kasd et. | İlk evvel mekten, köpeğinizi öldürdüğüm- den şüpheleniyorsunuz. — Yanılı. yorsunuz. Ben şimdiye kadar kim-| nunla beraber karımı ve kendi- senin kanı ile ellerlimi kirletme. dim. Köpekleri de pek çok seve- rim. *Genç rössam hayretle dinliyor. dü: — Ben de size düşman değilim, Mösyö dö Roskeot... — Peki... Fakat biraz sonra o- lacaksınız. Anlatacağım vak,a çok cskidir. Şöyle böyle yirmi sene vardır Ben karımla çocuklarımla beraber çok mes'ut bir hayat ya. şayordum. Karımla sevişerek ev- Tenmiştim. Bunun ne demek ol. İşte, hükümetimizin Almanya- * | ya son ismarladığı (y) sımıfı dört tahtelbühirle birlikte bugün 'Türk deniz kuvvetleri aşağı yukarı sa- hil müdafaa vasıtalarını tamamla. miş bulunuyor demektir. —— — Evet... — Köye genç bir ressam geldi. Bize takdim olunmak istedi. Ken- disini kabul ettim. Az sonra sa. mimi dost olduk. Karımın bir bir resmini yaptı. Kendisinden hiç şüphelenmiyordum. aten ko- caların gözleri kördür. Fakat, gü. nün birinde birisi gözlerimi açtı. inanmak — istemedim. Ve dostumun ve karımın ihane- tine ihtimal vermiyordüm. Bu. Bini tarassuda başladım. «Kendilerini çayırda gördüm. Erkeğin söylediği bir cümleyi de işittim: Çocuğunun sıhhatini so. Tuyordu... Lusil de henüz doğ. müştü. *Deli gibi oldum. Üzerlerine doğru yürüdüm. Karım kaçmıya, şatoya gidip odaşma kapanmıya muvaffak oldu. Fakat © kaçama. dı. Üzerine atıldım...» Mösyö dö Roskost büyük bir heyecan içinde. idi: (Devamı yar) Sirkeci OÖtomobil ve Otobüs durağı Kaldırılıyor Bunlar için meydapn eivarında yeni bir yer bulunacak Sirkeci maoydanının açılma işi bütün hızile devam etmektedir. Bu arada banl yö paviyonunun inşası Cumhuriyet bayramına ka. dar bitirilecektir. Diğer taraftan istasyonun çıkış mahallindeki tir. Fakat bir müddet daha geçin. | meydan da tanzim edilmekte ol. düğundan burada — otomobillerin durmasına müsaade edilmiyecek. tir. Ayni zamanda Topkapı, Ba - kırköy ve diğer hatlara işliyen o. tobüslerin de durak yerlerinin de malüm, Fakat delikanlı Londrada | ğiştirilmesi Belediye tarafmdan kararlaştırılmış bulunmaktadır. Şimdi; bunlar için Sirkeci mey. hinde çıkacak | NH civarında yeni bir yer aran. maktadır. Y uhudiler Mes'elesi ve.. Berlin - Roma (3 inci sahifeden devam) Mihoeri (& üncü sahifemizden devam) İtalyanlarla siyah yerlilerin bir. en | Jeşmelerine mâni olmak gibi bir nüfus siyaseti taklb ediyor. Lükin İtalya krallığındaki — Yahudilere karşı bir tazyik siyaseti takib et. — meyi düşünmemektedir. Bunu — böyle söyliyen mecmua, İtalya . daki Yahudilerin mikdarı 44,M00 olduğunu kaydediyor. Halbuki yuvatlak bir hesabla İtalyantarın Mikdarı 44,000,000 kişidir. Bu yak. — dirde 1,000 İtalyana karşı yalnız bir tek Yahudi var demek oluyor. İtalyan gazeteleri geçmiş sene. lerden şimdiye kadar Sinyor Mu. solini tarafından Ark meslesine dair söylenmiş nutukları tekrar yazarak bugün buna dair verilen kararların çok eskiden Mmüş olduğunu, onün için kimseyi hayrete düşürmemesi Tüzimgeldi. Bini söylüyorlar, RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 1630 Taksim stadından naklen: İstanbul festival şenlik - leri münasebetile yapılacak ser. best güreş müsabüakaları. 20 Saat ayarı: Grenviç - rasadhanesinden nakler. Keman könseri: Konser. vatuvar - profesörlerinden — Liko Amar, piyanoda Sâbo. I — Şu. — bert Sonat la minöz. 2 — Taftini: Tayfeltrilin. 2040 Hava raporu. 2043 Ömer Rıza Doğrul tarafın. dan arabca söylev. 21 Saat ayarı, OÖrkestra: 1 — Offenbach: La belle — helene. 2 — Borodin: dans les | steepes d,Asire centrol. 3 — Sie. | de: İntermezzo. 2130 Muzaffer ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 2210 Novotniden naklen orkestra kon. seri, Kemal Ake! idaresinde. 2250 Son haberler ve ertesi günün pro. Bramı. 23 Saat ayarı, Son. B

Bu sayıdan diğer sayfalar: