15 Ağustos 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

15 Ağustos 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gicen polis Osmat telişla Ş n heye- İN Çocuklar tahtelbahir (4 Canip çavuşla Etemi ba pitrden fırlattı. - İkisi —ıı « Nerede be? ... da eline bir kanca P Çavuş sandalın bur. Polis Osman taban- hi d Etem kalfa san « Bazamak tahtalarından h Föaladı, Canibin yanına yaçebyelli bir bocalama AA irkildi. Canip çavuş Sallamış, içeriye çekil | ': çıkan tahtelbahi. Bür zesi sularda inledi: Kanca. ; epeyce güç sarf İ %'h çalışan Canip ça. g,mlhı karşılık verdi: i Meşhur sözdür, paça p ğ:'"h sirkeyi hesab et duı oldu bir defa, 4 Bize yapacağını % pi ""“'mı-ıek de ondan var kuvye- -ın....h_ kancanın ta. €amına vurmağa € Şaşırmış bir tavırla .:ıh Osmanı da yola | futtuğu tabancayı '— Sıkmağa, preskopün itneğe koyuldu. ._ kızılca kıyamettir ııu..ıı savurdu. Sama isabet etmiş, bir Me* gürültü arasında bo- kadar gel. “İt kendini kurtarmak h__*’llulıın bütün gay- 0N sırığını tutmağa Çavuş haykırdı: Btl, sen de kancaya '“"uym- bizi imânsız. bitirmeğe va. 9 Canip-çavuş sırıkla Yazan : Rahmil “Yağız Wesika, resim, malümat ve not verenler; Exki Osmanlı donanması erkâ- mından mirslay Remzi, İskele ve limanlar umum kumandanı albay Şükrü Pala, kamodor başkâtibi İhsan, balan gemi kaptanları, geki armatörler. Ve bugüne kadar gizli kalan vesikalar Dlis Osman avaz avaz haykırıyordu tin çocuklar yandık tahtelbahir yanımızda!, beraber tepesi üstü denize yuvar- varlandı. Çavuşun suya düşü ile presko. pün adesesini kancadan kurtaran B? gözden kayboldu. Arkadaşları Canibin yardımına koştular, Bin zorlukla genç adamı kollarından tuttular, üzerinden sular sıza sıza savdala aldılar. Ça- vuş, bir taraftan soyunuyor, üs. tündeki ıslak elbiseleri çıkarıyor, bir taraftan da arkadaşlarile ko- nuşuyordu: — Tuh... Allah müstahakını ver. sin... Kaçırdık hanzırı, — Kanca ile onu nasıl zapte- decektik. Tabil kaçacaktı. Maamafih Etem kalfanın su - yu sopalayan sırığı galiba cama isabet etti. Ben, gürültü arasında çatlayan bir camın çıkardığı sese benzer tok bir çatlama sesi duyar Bibi oldum. Polis Osmanın bu iddiasına ar. kadaşları da iştirak ettiler: — Evet... Öyle bir ses bizim ku- lağımıza da geldi. — Kırıldı mı dersin tahtelba. hirin aynası?... — Buna hiç hirisi cevap vene- mediler. Canip devam etti: — Şimdi ne yapacağız? — Buradan sağ salim kurtulur. sak, tahtelbahir. dönüp de bize bir şey yapmazsa doğru karaya çhupı. işi bükümetle haber ve- —- üuu ise durmiyalım çocuk. lar; hızlı küreklerle en yakın ka» raya, karşıya, Maltepe sahiline vuralım. Eğlence dönüşü büyle tuhaf bir hâdise ile karşılaşan üç arkadaş küreklere sarıldılar. San dal kanatlarmış gibi suyun üstün- de kaya kaya Maltepe sahiline doğru hızla yol aldı. Denizdeki tabanca sesleri ada. dan işitilmiş, iskelede nokta bek- liyen polis memuru düdüğüne sa- rılmış, acı acr öttürarek arkadaş- larını yandna çağırmıştı. Nokta min yarına gelen devriye ve bek. çi, düdük çalan polisten meseleyi sordular. O, kısaca anlatt: — Burada duruyordum. Şurada ileride bir sandanl vardı. Birden- bire sandaldaki adamlar ayağa kalktılar. Birbirlerine girdiler. Soplarla bir şeyler yaptıar. Ara. da üç dört el de tabanes patlad: sonra sandal sür'atle karşı sahile doğru gitti. İzahatı veren polis, Maltepe kı- yılarına yaklaşan ve.. Ufukta be. lkcı kızını . © bır ses çıkarı. "'—.. Ne 6 bir söz de hen... Birden. Kaybettik. Uçuru. Ben bayılmış- M m, kendime gel. futuna tutuna yu- Eittim. Öte. İhce?.. da şapkasınm gördüm. Ken Ğf*rm Şüphe: h»tuıııu Cesedi D geceden sonra | #öylemedim. leke- Çeviren: F. SAMİH nimle görüşmek, af talep etmek teşebbüsünde bulundu. Kabul et- medim. Artık o benim için yoktu. Bir kaç sene sonra öldü. kahrın. dan öldü diyolar. Şüphesiz, âşıkı- nan ölümüne tahamınöl edemedi. Röne beni annesini öldürmekle | itbam etti. Haksız... — Bunları bana söylemekten maksadınız ne, Mösyö dö Rosko. — Anlamadınız mı?... Döstlü- ğümü smtisttmal eden karım, o0. Timden alan ressamın ismi Grey Jilber'dir, siz de onun oğlusunuz. | Zaten kendisine pek çok benzi- | “ yorsunuz. Gözlerinizin rengi, çeh. Siz de, onun | | yö dö Roskoet kendisini derhal reniz, haliniz ayni... gibi ressamsınız. Lasfl ile niçin evlenemiyoceği- Oyorsunuz? Tebtik #derim. yaz bir nokta haline gelen Canip çavuşla arkadaşlarının sandalını işaret etti: vukuatı yapan sanl şu, uzakta görünen, Maltepeye varan | sandaldı. Devriye polis sahilden bir san- dal buldurdu. Yanına bekçi ile bir arkadaşını daha aldı. Kayığa atladı. Yelkeni açtı, bir yandan uzaktaki sandala düdük çalmakla bir yandan da sandalı sevkeden kayıkçıyı teşvik etmekle meşgul oldu. (Devamı var) HİKÂYE Arpacı Kumrusu (4 üncü sahifeden devam) birkaç odalık küçük bir apartıma. nin inşasına nezaretle geçirdi. Dö- gemelerin, pordelerin rengine va- Tıncıya kadar düşündü. Hattâ o ma yüz çevirdiği için kndilerine kızdığı arkadaşile bardaki ermeni Kızını bu yeni yuvasına çağırarak onlara birer ziyafet vermeği dü- gündü. Artık iadel itibar edecekti. «Yaşasın hay'at!» diye bağırdı. Sabah oluyordu. Derhal giyin- di. Banka açılıncıya kadar o ci- varda dolaştı. Nihayet memüurlarla beraber bankadan içeri girdi. Deftleri gösterdi. Memurlar bi- ribirlerine bakarak gülüştüler. — Pederiniz bu meblüğı tama. men almışlır. dediler. Macid yaydan çıkmış - bir ok gibi bankadan dişarı fırladı ve: «İnsan istediği zaman kendini yökedebilir. FPakat arslan bunu yapamaz.. diye mırıldandı. ve Beyazıt meydanına geldiği zaman — Ben insan gibi ölmekten ise aslan gibi yaşıyaçağım. diye hay. kırdı. .. Macid, kuş yemi satmakla baş. ladığı işten bir arpacı dükkânına sahip olmağa ve para kaznmağa kadar azmini ilerletti. Ötekine berikine: — Arpacı kumrusu gibi düşün. mektense, arpacı dükkânına sa- hip olmak elbette ki daha iyidir. Diyordu. FİLE vözi anlhıyorsunuz Zira 0 hem- şirenizdir! Bu ac: hakikati size söylemek meceburiyetinde kaldı- ğıma mütecasirim. Sonra ben, ba. banızın da katiliyim! Jilder şövalye, souk kanlılığını | muhufaza ediyordu. Müösyö âö Roskoet hayretle: — Sükünetinizı muhafaza edi- Genç ressam hâfifçe gülümse. di: — Benim de size söyliyecek ba- | Za mühim şeylerim var, Mözyödö | Roskoet... Evet, ben aton | Tessam Güy Jilber'in — oğluyum. Bu tahmininizde aldanmadınız. Fakat bir şeyde yanılıyursumu, babemı öldürdüğünüz... Sorgu hâkimine yaklaştı, ya. vaşça bir şeyler söyledi. Odacı, Bâkimin işareti dÜzerine kapıyı açtı, bağırdı — Mösyö Guy Şövalyer....Elli yaşlarında bir adam içeri girdi. Vaktile sarı olan saçları kırlaşmış, | vücudu zayıflamıştı. Fakat, Müs- tanıdı. Kum dağları arasin. da.- yaşıyanlar... ( inci sahifemizden devam) dır. Arabın devesi neyse avcının da köpeği odur. | "Evet bu köpeklerin ne soyra, | xe boyca ne de renkçe sah t luç bir vasıfları yoktur. Yalmız koxu alma hassalırı Çok kuvvetli, sü ratleri pek fazla, ve yarı valışi bir haldedir. Bunlar çöl aveılarının h.rinci servetidir. Çöl avcıları bureyı nereden gel mişler? Kendilerme göre garp taraflarından Kifa'dan — gelmiş- lerdir. Cetleri Ahmedül Ayad adında kuvvetli bir muharipmiş. Bu adam muharebeden ve insan. lara fnaiik yapmaktan vaz geçe- Tek, köpeli ile çöllere cekdmiş, 'Tam bir yıl çölde tefekkürle ve av hasvamar m 3 Bakmış ikt çö' ©: av çok, yiyecek bal, de. yin Afekkücler dini muürakabe- lerden fayda yok. Kendi aşiretin. | den bir «aira getirmek vemiş Kadın yola çıkarken bütün aşt- vet te arkasını düşmüş ve çöllere gelip yerirşmişler. Ve çöllerde yağmacılırın taarurzu>a uğramış mahvotauşlacdır. İşte bunlardan allahın inaye'i ile yalnız bir kö. pek süryet kalmıştır. Dirke G göre Ceylân, kuş, tav- şan gibi av hayvanlacı avetların adedi le maküsen müenasip bir waziyetindir. Avcılar ne kadar çok olursa av hayvanları o nisbette az olacaktır. Yalnız domuz, g.bi te. miz olmuyan etler bundan h ç kalıyorda. Fokat deve, kayun gi- | bi hayvan etleri de mübah olün lara dan ı l> Ayad » zamaşın çok göhretli bir yerziline gitmiş sormüş" — Bir müsiman için hangı ot daha mazbulö e? Domuz et mi, çalınmış koyun eti mı? — Bâ İlör illa Allah. Beş va- kıt arnazıni kil, ramazanda oru. cunu fut. İstersen domuz et ye be oğul! İşte > zanandanberi bu avcılar domuz eti yemekten çekinmezler, Tarihçere nazaran bu avcılar Nümid'lerin ahfadıdır. Onlar Ja bunlar yıbi derileri meşin gibi, kö- peklerile açılık ederler, munare. beler yaparlarmış. Şekez, iğne, iplik, candan ma- mul basıt ziynet eşyası hersini büyü! alâka ile sürükler, Genç kadınlar biribirlerile çone yatış- fırırlar, Vak'ıt çok sefalet varmış. Ça- yırlar kap küruymuş, gazeller bu- | Talardadan uzaklara geçilmiş. Er- kekler.nı:z ncaba ne zaman düne- cekler! Ne zaran gelecekterini alloh bilir. S mzı onlar av peşinde, İz. leri gözetliyorlar. Köpekler burun eti ve dersi insanların olur, Et hemea oracıkta yenmez. Kuru odunlar bit araze toplamır ateş yakılır. Cdunlar kızil kur haline gelince kızarılır. Bıçakla dilim dilim keslerek güneşle kurutu. Yur. İşte yediğim en kıymetli g. da me! budur. Adma tiştar di. yorlar, Bü ceylândan 253.10 kilo tiştar çıkar, Bu etler derinin için doldurulduğa gibi omuzlanır. Bu kadar eti kâfi bulurlarsa artık bu nu alıp götürürler. Şimdi iş sırası kadınlara gel miştir. Kadınla drilerden tulura, garık; köpek tasması ve daha bir çok eşyalar yaparlar. Bundun baş. ka bu derileri doğrudan doğruya da kullanızlar. Bazı yağmurlu za. manlarâa bebelerinin üzerine ör. terler. Devsierimız bir vadide tırısa kalktı. Kızgın bir günden sonra yumuşak bir tabiatın tatlı sükü. metini ladıyoruz. Ben arkamızda bıraktığınız mahlükların hayat. larını düşünüyorrum. Ahmat birdenbire devesini dr. durdu ve bize durmamızı eliyle | işaret etti. Gölgede parlak bir le. ke gösürerek: — Bakın işte! Dedi. Bir geyik bize ehemmiyet bile vermedan taze - bir akasyayı yiyordu. Göğsü kızı!, kalcaları be. yyaz Başınd> çatallanmağa başla- mış İki sivri boynuzu farkedili. “yor. Başka bir geyik de hendek- | ten atladı, sonra arkadan - iki | daha... Akşamın serin havasını teneffüs ederek yavaş yavaş iler. Eyorlar. Uzaktan bir köpek havlaması duyuüldu... Zaten mükemmel bir avcı olan * Ahmedlt'in yalvarmasını dinleme- | altımda devevi kamçıladım * ve Manzarayı göcmemek için oradan | uzaklaştım. Yüksek Deniz Ticareti Mektebi Müdür! 1 — Mektep Lise ve Yüksek parasızdır, Gayesi tüccar gemilerine kaptan ve makinist yetiştirmek. tir. Mektebe girdikten sanra yiyim, giyim ve saire mektep tarafından temin odilir. 2 — Mektebin yalnız lise birinci sınıfına talebe alınır, Bunların orta mektebi bitirmiş ve yaşları on beşten küçük ve on dokuzdan bü- yük olmamaları şarttır. 2—Y: müracaat edilmelidir. 4 — İsteklilerin Mektep Müdüriyetine tarsı vazacakları ulıdını- melerine A — Hüviyet cüzdanlarını B — Aşı kiğıtlarım € — Mekteb diplama asıl veya Karile ve"i kokluyarak, koşuyor, 'namelorini dvcı işte ceylâni gördü. Köpek. Ter anszın üzerine #ülıyor, Cöya | Tünin boşzazından yakılar. Pakat avcı şelieceye kadaz — birakmaz. Avcı getip elindoki ucu demirli Mazrağını hayvanın başıma “ndi. Trir. Miz raktan başka ne gilâhisri D — Polisçe musaddak iyi Bâl E — Velilerinin izahlı adres vı F — 6 X 9 eb'adında allı adet kartonsuz fotağzaflarını raptetme. leri Yâzımdir. 5 —- Yazılma işi 22 Ağustos 1038 Pazartesi gününe kadardıt. İstek. ler muayenel Sihhiye için oıh var ki. Tüfeği olan üvcı pekaz bulunur. Şimdi kuru otların üze- rine uzanan ceyle'mnin karnı yarı. he İçinden çıkanlar köpeklerin, 'derilir. Muhaberatta posta pulu irsali lâzımdır. Saklanamıyan bir hayretle ını. rıldandı: — Ölmemiş!... — Yaşıyormu... Nasıl oldu da bunu haber alama- dım... Sonra yumruklarını sıkarak ilâ. ve etti: — Alçak! Şimdiye kadar nere de saklandın?... Çehresinde derin bir kin eser- leri belirmişti. — Size namusum, mukaddera. tım üzerine yem!'n ederim ki ben karınızın âşıkı değildim. Aramız- da hiç bir münasebe* yokta. Bunu oğlumun yaşı üzerine yemin ile | temin ederim, inandınız mı?... Mözsyö dö Roskoet'in kaşları ça. tıldi, | — Yalan yene yeminede mi ce. gsaret ediyorsunuz? Si: görmedim mi? Karımı muhabbet. le kollarımız arasında sık miyor. mu idiniz? Bunu ne çâbuk unut. tunur?... Bu hatıranın yadile çehresi sol. muştu. — Yaniliyorsunuz... Gerçi kol. larımın arasında bir kadını sıkı, | idırlar, & — Fazla tafsilât almak ıuyuım ayrıca matbu' bilgiden gön. yordum. Siz kendisini arkadan gördünüz. Saçları bir şarpa le ör. tülü 1di. Yüzünü çevirmeden kaç. ta, gitti. — Evet, doğru... — Çayırda beraber bulunduğu. muz kadın*karınız değil, Pola idi. Kendisile Pariste iken tanıştım. Uzun müddet sevişmiştik. Biraderinizle evlendikten sonra beni Pluharama davet etti. He. men her akşam bir behane ile bu- Tuşuyor, şatodan çıkryordu. * Kırlarda, deniz kenarlarında | dolaşıyor, konuşuyordu. Karımız. a aramda hiç bir münasebet yok- tu. anlıyor musunuz, hiç bir mü. nâsebet?... Bu zavallı kadın kah- rından öldü, çünkü masum idi, bir günahı olmadığı halde — siz kendisini kabahatlı addedi”ordu. BuzZ, Mösyö dö Roskoet bir şey anla- mıayor, anlıyamıyordu. Süküt e. diyordu. Ne cevap vereceğini bile miyordu. Ressamın bu. itirafları zihnini alt üst etmişti 'neııın devam etti. nlma işi için pazartesi, çarşamba, cuma günleri mektebe (4 üncü sahifeden devam) adamla derğal ahbab nIdıulır.I Birlikte Monmartıa gittiler. Ka barelerden Birine girdüer. Profesör, ertesi gün şümendide. re binip Parisı terketmezden ev- vel zabitaya müracsat ve gece hbab olduğu yabancıyı duiv etti. Kabarede tamam 3 bin florin. lik bir hesap çıkarmış'ar ve pa. raları tamamile almışlardı. İçi leri şampanyaların şişesini 3 bin franktan hesap etmişlerdi. Gar. sonlar, Profesörün yabancı ve biraz da utangaç o'duğunu görünce boş şişelri de usulcacık: masamın altına koymuşlar, parasını almiş- Tardı, abZıta derhal tahkikata başla. | dı. Kaberayı kapattı, sahibini ve | profesörü oraya götüren adamı hapse tiktı. | Parisin kabazeleri çok eğlence. li ve ağmi zamanda çok tehlikeli- | dir, Buraya düşen cenebiler so. | yulur, sovana çevrilir. Güzel ka. gınların tatlı gülüşleri, şampan- yanın dümanı ile kafası duman. laran ecnebilerin cüzdanları, son santimine kadar boşaltılır. Zabıta, bu gibi yerleri dalma | nazaret altında bulundurur, ufak bir şikâyet Üüzerine derhal kapa. | nır. l Pariste şık geyinmiş, kipar ta- | yarlı kadımlar, erkekler — vardır. Bunların işi ve gücü büyük otel. lerde, gazinolarda, cadâelerde do. | | laşmak paralı yabancılarla müa- refe peyda etmek ve kabarelere götürüp mvdmukm. Haşatları. nı bu nırlar. Gocnkrdı vun etlerin birinde noterlik yapan bir fransız parise gelmişti. Şehri dolaşıyordu. Ki. bar tavırlı birisi yamına yaklaştı ve ecnebi şives'le yabancı oldu- ğunu söyledi. yolu sordu. Tönerle : birlikte bir bara gittiler. 'Yabancı garsona emir verdi: Şampanyal, lüğünden: olmak üzere altı yıllıktır. Yatılı ve tasdikli suretlerini vey*öwt tasdik. kâğıtlarını 'e tatbik imzalarını sazt sekizde bizzat mektepte bulun- (8967) | — Gece, Polayi karınız zannettiniz. Ben de tamı- Bir tecavüze uğradım sandım. İkimiz birden uçarumdan aşağı yuvarlandığımız zaman ken. ' dimi kaybetmedim. Vücudümün | ötesi, berisi yaralanmış, berelen- | mişti. Fakat yürüyobiliyordum. ziyetten nasıl kurtulacağımı bile- miyordum. Bütün gece yürüdüm. Nihayet kumlar üzerine uzanmış, bayılmışım. — Gözlerimi açtığım zaman kendimi yumuşak bir ya. takta ve merd adamlar arasında buldum. Balıkçılar, beni baygın bir halde bulmuşlar; alıp evleri- ne götümüşler. Bir kaç gün hüm. ma ateşleri içinde yandım. Beni kurtaranlar tedavi - ediyorlardı. Nihayet heyecanım, ateşim geç- *t Pola'nın sevdasından da kur. tuldum, Esason evli idim. Bir de çocu- | bir hayat geçirmiye b ğüm vardı. Beni sabırsızlıkla bekliyen ka. rımın yanına döndüm. Ve bu gibi maceralara tövbe ederek sakin | Sahili takip ettim. Bu müşkül va. A n Parisineğlence yerleri Örkestra şen bir oyun Kavası ça hyordu. Bardaki eğlehee kızları masalarının etrafında dalaşıyor. lardı. Bunlardan ikisini davet ettiler. İçtiler, oynadılar. Az sonra ma- garın üzrindeki şampanya şişeleri üçleşti, dörtleşti. Töner aldırmıyor du. Ismarlıyan yabancı idi. Tabil besahi da o görecekti Kadınların vücüdünden 'nlişar eden baygın, evanlta — kökuları, şampanyanın Buhati ile Başı dönmiye, teki çift görmiye başlamışlardı. Yabancı mütemadiyen iç'yor, gülüyordu. — Şişelerin sayısı on dördü bul. müş'ü. Sabaha karşı hesab: istedi. M bin frank!... Bin dörtyüz frank * hıhpı Şüphesiz bir yanlış! — Guınııl Patronu çağır. He- sappta bir yan'ışlık var. Şüphesiz sılırın biri fazla olacak... —RHayır!... Hesap doğrudur. * Yabancı müdahale ediyoar: — Asabileşmeyiniz, azizim... Yarı yarıya veririz. — Fakat, bu da sekiz bin franga yakın. Bu dolandırıcılıktır. Şikâ. - — çet edeceğim. Vermem bu para. ö Garsomnlar masanın etrafını çe- winir. Hepsi de güçlü kuvvetli Zorla paralırı alırlar, ve ıııvıı' ğ de kapı dışarı eder!i Yabancının, bar sahibinin ata — tağı olduğunu söylemiye hacet yok değil mi?... Tarihe karışan (8 inel sahifeden devam) — 1792 de 16 1ncı Lüi ve âllesi burada Hahsolundu. Kral, birinci Gilesi de dkinci kattaki-odaları iş. gal edyordu. kralın odasına gidem merdivenlere üç sıra nöbetçi di. — kölmişti. Yanındaki odada ilkti ko- müser oturuyor, kendsini naza. nazaret altında bulunduruyordu. Geceleri, pencerelerin kalın ke., penkleri kapanıyordu. — Komiser ler, gataklarını - kapının yanına — serip yatıyorlardı. 21 son Kânun 1793 de 16 mei Lütnin kafası ko- sildi. Luksenburg hapishanesine ilk evvel fedarilt mebuslar habso. — lundu. (2 Haziran 1793). Sonra, 11 ilk teşrinde bapishane oldu. şüpheli adamlar ekseriyetle kadınlar, ve yüksek adelere mensup çocuklar buraya kapatılıyordu. Bazılarının, — hizmetçilerini de beraber bulun. durmalarına müsaade nlunnyordq Mahpusların çoğu — mantoları.! na, redingotlarına bürünüp yalı. yorlardı. Ara sıra bahçeye çıkıp| hava alıyorlar, ailelerine ve dost- — larına mektup yazıyarlardı. Eski Parisin istihkâmlarından —— büyük ve küçük Şatle 1902 de yı. kıldı. Bu hapishanelere puluyordu. Sen Lozar hapishanesi cezalı mahpuslara —mahsüstü. — Deliler, ayyaşlar da buraya kapatılırdı. — caniler ko.' Ben kendisini düşünmediğim gibi tabii Pala da ben! unutmuş- tu. O son mülâkatımızda, Pluha. rami terk etmemi tavsiye etmiş, — kocasının şüpheye — düştüğünü göylemişti. O geceden sonr2 Pluharama a- yak basmadım. : Orada geçen facindan da habe. rim yoktu. » Mösyö dö Roskoet'in — gözleri ateş gibi parlıyordu. — Evet, Mösyö dö Roskoet... — Bütün bu söylediklerim hakikat. — tir. Aradaki suitefehhüm, karınız. — dan beyhude yere ;üphe.mnr- ze sebeb oldu. Şato sahibi, başını elleri aras — sına almıştı. Sessizce ağlıyordu. — Onlara tamam yirmi sene — işkence ettim. Nefret ediyor, fa- Kat şefkat göstermekten kendimi alamıyordum. Hayatı zehir ettim. — Halbuki ikisi de benim çocukla. rım imiş!... Şimdi onlar da ben-> den nefret ediyorlar. Hakları d vâr... (Bwııııı),

Bu sayıdan diğer sayfalar: