23 Ağustos 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

23 Ağustos 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vt denni tedkiklerde bulu- | 'R' ve gündüz durmadan a cılışnuk mecburi - an.ın aylarca, yıl- lınl bu çalışmala- G eresini, müpâfatını gö - ı_n gayretleri boşa tesadüf yardım © - Şey bir harika gibi N,A"Man k.::h verme» de böyledir. ü bir harikasıdır. b h'ı?—'u dün denecek kadar kiğ Zman... - Fakrüddeme N —""" hasta veyahud çok ı.dl“ku bir yaralı ümidsiz %* Bulunuyor. Tedavi eden X ha "'“-rnı lak e: Kan yalnız bir ü- wrmdı Bunu da | g"b;îrnğ Tibinya veya yeei Gleb; ik için tennin mü- | l son çare bu: | ş:ı—m Yerecek birini bul- | N Verer: için de, alan . likeli bir gey. Bir ana koca karısına, bir sine kanını vermek| tak ister “Lâkin bu Yüzde 80 faydası ol- Nlnsm. Sentantuan İlk «kan verme mer- N l& ühdu. Bu daire, Ma- h Mört adlı hayır uuıı nakdi yardımı Çank'ın plâni üzerine &a B lane vi Ka& binlerce hastanın | 'ı“"- Yefimer sayesinde u “*'l de € bin hastaya inaş b.,"" kan vur! | romamın serlev - hankı tir. KN“,.“"“" Pavyonu dört kıs- nazariyata | Kütübhane, telonda gö - iyor. Sen Lüi [ı,* h“î de bir »kan ve- ©. Beş vüz gram ka- V::l'“:nh.w defteri açar, Açar. Kamı vere- b —:1 bir taksiye atlar, Haştanede her- iştir. ameliyata ere bulunan nn hayatı kur- Ni | b " e Şöİniz Pariste gün- & ameliyat ya - '(ı"'n kotı kan tah - | Uştur. İhtiyat a dilacek kanlar #Oğuk hava do - - Bötün bu tüb- keller — vardır. Sülh ve bilhassa faydası pek çok- “Sön asrın mucizelerinder Kan verme ha"îste. Sent Antuan hastahanesi- Nin yeni açılan Pavyonunda Stalar ve yaralılar için kan biriktiriliyor Bir yaralıya kan veriliyor tur, Hali hazırda bu payyonda, bütün Paris hastanelerinin (hti - yacını temin edecek bir kan stoku Tevcuddur. *Fenni kan verme» usulü 1628 de doktor Havey tarafından dü - şünüldü ve tatbik olundu. Fakat bu pek tehlikeli ameliyat 1668 de Paris parlâmentosu — tarafından menedildi. Aradan iki yüz yıl geç- tikten sonra İngiliz dokterların - dan Blündel tarafından yeniden tecrübeye başlandı. Hayvanlar ü- zerinde yaptığı teerübelerde mu- vaflak oldu. Fakat insanlar üze- rindekileri tecrübesiz kaldı. 1825, 1835, 1870 ve 1880 senele- rinde Prevo, Düma, Bışcf, Ore ve Hayem gibi âlimler yeniden tecrü- belerde bulundular. Fakat o devirlerde kanların ayrı ayrı gruplara taksimi malüm (de- ğildi. Yalnız sağlam vücıdla bir adamın kanı, hasta bir adama maklolunuyordu. Tabii bunun da faydası oluyordu. Halbuki şimdi ron zamanlarda kanlar dört grupa avrıldı: AB, A, B, O, hastalara verilecek kan . ların hangi gruptan — olmasını tayin etmek gayet kolaydır. Bu - nun için bi rdamla kamını almak ve «Temon seram» a koymak kâ- fidir. (Devamı 7 iuci sahifemizde) Bir müddet evvel, Londralı bir mnn,-ı—ı Sotanley Taafleld, sahte sattığı için yedi sene kürek cezasına mahküm olmuştu. Müş- terilerinin zararı da 200 milyon frank lehmin ediliyordu. Maliyeci, tevkif olunduğu Za- man biz parası olmadığını - iddia etti. Ve kasalarında metelik bu - lunamadı. Halbuki çok lüks bir hayat'ya- şıyordu. Taymis nehri kenarında bir köşkü vardı. 9 milyon franga yaptırmıştı. Bundan başka Lon- drada bir apartımanı, Sen Mariç- | cevab vereceğinde bir zantan Kürek mahkümu milyonlarını nereye sakladı ? Parise iltica eden karısı, ihtimal bu hazinenin saklı bulunduğu yeri bDili- yor. Fakat sövlemek istemiyor Aşkın büyük galibiyeti! Prensin inadından ziyade içini kaplıyan aşk neler yaptı Kraliçe Viktorya her zamanki hareket lerini tatbik edebilir mi ? (Dünkü sayıdan devam) maksadını daha ziyade saklamıya lüzum görecek adamlardan değildi. Kraliçe ne derse desin o kendi diyeceğini a. çıkca söyliyece! — Hayır, maj ste, dedi, hayır., bütün tahminlerinizin hilâfına o. larak bir karar vermiş bulunuyo. rum. Alman prensesi değil.. — Olabilir. Ne bels var? Alman prensesi değilse bile her halde bir bükümdar silesine mensub bir kızdır değil mi? Prens Core Kembriç için müna. sib olacak bir kız, Krsliçe bunu o kadar kat'i bir tavırla söylemiştir ki Prens ne şırdı, Sonra kısaca şöyle di di — Hayır, majeste, hayır. Öyle bir bükümdar ailesine mensub da değil. Kraliçe, aldığı bu menfi cevab üzerine büsbütün — sinirlenmişti. Hiddetini yenmeğe lüzum gör - meder kaşısındaki — genç prense haykırdı: © halde niçin bunu kısaca söylemiyorsunuz? —Anlatı kız kim? Babası kim: maş bir aileden mi — Söyleyim, majeste, arzede « yim: Bu kızın babası bir resam - dir. Bu' kız pek güzeldir, pek gü. meşhur san'atkârı Luzadır, Bu cevab Üzer'ne Kraliçe artık kendini zübtedememişti yor, baykırıyor, bir aktris alma. sına müsaade edilemiyeceğini, konditine göre bir kır bulamavıp da böyle bir aktrisle evlenmeğe Bağırı - karer vermiş olmas. dolayı prensin çok yanıldığını söylüyor. du. Prens hiç çıkazmıyor. n hid. du. Bekliyordu ki Kraliçe: deti geçsin, söyliyeceğini söyle - sin. Sinirleri yatışsın diye... Kraliçe ğini söylemiş. haykırmış, bağırmış, lâkin niha. yet sinirleri yatışmış, susmuştu, O zaman prens - söze başlıyarak şöyle dedi: — Çok teesslif ederim, majes. de güzel bir köşkü de vardı. Aslen Amerizal olm karısı da çok lüks bir hayat yeşıyor, kıy - metli elmaslar takıycadu. | Londranın genç avukatlarımdan Mösyö Bernar Filip, #ylardanberi, barkecin paralarını nerede sak - ladığını bulup tneydana çıkarmı- ya çalışıyar Londra kuyumcuları - nezdinde | yaptığı tahkikat neticesinde 'Tan- field'in tevkif olunmazdan - bir hafta evvel çok mılkterda pırlanta ve altın satın aldığımı, ve hunları bankaların birindeki hususf ka- sasına- sakladığını — öğrenmiştir. Fakat, bu kasa hangi bankada?., Avukat, hapishaneye — giderek Fanfield'i görmüş, kasanın bu - Tunduğu yeri söylemsini rica et- miştir. Kuyumcuların - ifadesine göre müfliğ maliyecinin sakladığı pir- lantaların kıymeti en aşağı kırk milyon franktır. Tanfield, avuka- tı kabul etmediği gihi birşey de Karısı Maç v!un Tanficld elyevm Parist> bulunmaktlar Adliye, malümatıne müracast için ken - disini Londraya davet — etmiştir. Fakat, Madam Tanfielâ hastalı - ğından Bahisle bu davete icabet etmemiştir. Kraliçe Viktorya te, çok tcessüf ederim ki emrini. | uşaklar vardı. Fakat Kraliçe bu y ze karşı hazeket etmek mecburi. yetinde kalan bir adam oldum, Fakat acaba be> kendime malik mi çok sevdiğimi ne kadat arzetsem an. latamam. Majeste, istirham edi. izdivaca müsaade edi. bunu - kabul buyurunuz!.. Fakat Kraliçe böyle dinlemek bile rar sinirlenmiş, haykrmıştı: bir şeyi temiyordu. Tek. — Ne diyorsunuz? Restnen mü: saade vermek mi? Asla., asla bu. hüsaade edemem! da ilâve etti: — Ne diyorsunuz? Siz o kadını mı alacaksınız? Olamaz.. kadını alırsanız!.. «O kadınıs sözü Pret Tendirmeğe, isyan eti geldi, Ke zabtetmeğe lüzum görmeden: — İsterseniz müstade edini dedi, ben sevdiğim kızı alacağım. İkisi de kavga eder vaziyet gibi idi, Kraliçe bu aksi cevab ü. zerine tekrar haykırarak: | - Asla, dedi, asla . Böyle bir izdivaca razı olamam. Onu tarı - yamam. Prens Coze, daha ziyade 1srar | ederek ileri gitmenia fayda temin etmiyeceğini görüyordu. Fakat prensin de aruık sabri tü- kenmişti. Ne olursa olsün diye Kraliçeye şa cevabı vererek hu - | zurdaa çıkıyordu: © halde artık bu meseleden bahsetmiyelim. Bence mesele ka- rarlaştı. Yani ben ressamın kizi aktiris Lüizayi alacakım. Majeste, huzurunuzdan çıkmak için müsa- adenizi rica edeceğim. Kraliçe onu daha fazla alıkoy - mak için hiçbir harekette bulun- mamıştı. yle bir mülâkatın uzaması her ikisini nde canını dab. ziyade sı- kacaktı. Prens çekilip — git sonra acaba Kraliçe Viktorya ne düşündü? Tabmin edilebilir KI Kraliçenin asabiyeti daha artmış olacak; Çüznkü Kexliçe Viktorya çok geçmeden öğrerdi ki prens core Kumbriç liseom tiyatrosun- | daki aktris Lüiza ile evlenmişti!, Kraliçenin kidveti, şiddeti de- vam ededürsun — peens ile aktris kiliseye giderek nikâlı merasimini yaptırdıktan ve artık resmi suret- te karı koca olduktan sonra Lüiza-| nan takib ettiği hayat tarzı çok şa- yanı dikkat olmuştur. Prens Core | karısı için mükelief bir konak tut-| Tauş, orayı döşetmis, orada oturu- yorlardı. Fakat Kraliçenin bu ka- dına karşı olan duyguları herkes- çe malüm olduğu için Londranın kibar tabakası arasında ona hiç mevki vermiyorlardı. Fakat Lüiza vaziyeti çok iyi idare ediyordu. | Londranın kibar tabakası arasın- da Lülza kendisine er geç bir mev- ki temin edoceğinden emindi. Ya- vaş yavaş buna da muvaffak ola- cektı. Fakat Kraliçenin prens Cor- ca karşı olan vaziyeti çoak başka idi. Artık onun aktirisle evlenmiş olmasını affediyordu. Fakat ak - tirisi ona vardığı için affetmiyor- du sanki!.. Prens karısına — karşı bir prenses muamclesi gösteriyor, onu en kibar bir kadın olarak ya- şatıyordu. Buna nasıl cesaret edi- yordu? Herhalde Krzliçe tara - fından affedilmiş olduğunu emin- di. Hulâsa bu böyle tubaf, esrarlı İ yan edip a du Kraliçeye inad olgun gibi hergün birkaç defa mü- kellef arabasına biniyor, gezmeğe | çıkıyor, herkes onu — görüyor ve beğeniyordu. Çünkü Lükza'nın hâ- , Yavrt hakikaleni kibâr bir kad hali tavrı raka da İngiliz Kral hanedarının arması bile vardı. Hanedana men- sup bir prenses arabaya bindiği zaman nasıl uşakları da beraber bulunuyorsa Lüiza'nın arasında de | izdivacı tanımamskta inad ettiği | için Lüiza Londrada yüksek taba- ka ararma giremiyor, yalmız ya - gıyor, karı koca birbirlerile mes - Ud olarak ömür sürüyurlardı. Lü- izaya prenses de denn.iyordu. O- na sadece misis Fiç Core diyor - lardı. Halbuki Lüiza kalabalık bir| salonda, birçok kibar kadınlarla erkeklerle ü bir ocniyette ga yet iyı konuşsbilecek, cazibeli bir kadindı. Kendini — beğendirmeği göle iyi bilen bir artistti. Bu böyle olunes genç kadının daha ziyade yalnız kalarak sakin iyat sürmesine de im- yacaktı. Er geç onun da alenu ulacak, onun da misa- firleri gelecekti. Kraliçe Viktorya bundan memnun olrun, olmasın! Prens de bu eksikliği görüyordu. | Onun için bir akşam evine misa- fir davet etli. Gelen birkaç centil- men bu — misafirlikten o kadar memnun olmuşlardı ki aktris Lü- izanın tam bir pronses olmağa lâ- —şDN TILO;Aİ—İİM 935 Serseri kadınlar Gece... Marşandi: denberi istasyondu bekliyor, Boğ vagonlarda, tahtalaşın üzerinde dört zenci uzanmış yatıyor, Ben de, karşılarıma geçlim, o - turdum. Yazacağım röportajı biz- Zat yaşamak istiyordum. Kapı yavaşca açıldı. İçeri iki kadın girdi, yanımza doğru gel di. Karanlıkta, zencilerin üzerine bastılar. Vagonda bir panik oldu. Zavallı zenciler, şimendifer me- murları geldi zannile yattıkları yerden kalktılar, koşarak kaçtılar, Kudınlardan birisi arkalarından bakarak yere tükürdü: Ötek? bana hitaben: — Bonjur ,dedi, Refikasından biraz daha genç, biraz daha güzel ve kıyafeti düzgün idi. Sordum: - Los Anjelese mi gidiyorsu - nuz?.. — Hayır! Holivuda. — Ne yapmak için?., Dostlarım tavsiye etti. Tali. himi Gdeneyeceğim. — Nevyorkta daktiloluk yapıyor, ayda otuz do. lar kazanıyordum. Ya siz? — İşsiz kaldım. Radyoda çalı- şabilirim ümidile gidiyorum. yak cazibeli, fevkalâde bir kauu (Devamı £ meı 'Tren hareket etmişti. Sarsıla sarsıla gidiyorduk, Refikası, ha. 'Yaşmeselesi mühimdir! Her memleket dünyanın en yaşlı adamı bizde diye iddia ediyor EN KIYMETL! YAŞ? FBi AM Cenutt Afrikadan yaşlı ihtiyar ENAU Yaş meselesi mühimdir. Çok yaşamanın ne suretle elde edile- bileceğini merak etmek de o ka- dar tabildir. İngiliz gazeteleri va- kit vakit okuyucularını bu mese- le ile meşgul etmekten geri kal- mıyorlar, Bunun etvafında, öte- doen beriden bir şeyler sormakta gecikmiyorlar. Geçenlerde bir ba- his tazelenmiş ve yaşlı bir ada- mın fikri olarak bir İngil zetesinde bazı şeyler çıkmıştı. «Son Telgraf» ondan alırken şöy- J0 birşey geçmişti: Asıl iş seksen yaşım geçebilmektedir. Yaş ilerle- dikçe etraftakiler insana evvelâ hürmet ederler, sonra bıkarlar - maş. Fakat seksöeni aştıktan sonra artık herkes onu merakla seyre- dilecek acayip bir mahlük diye görür, onun için muhafaza etme- ğe çalışrlarmış, Demek ki mese. Jâ doksan yaşında bir adam artık herkesin merakla gelip gördüğü birşey aluyor, Fakat yaş daha ar- tarsa? Etraftakilerin bu merakı da git- | tikçe artıyor, Şimdi bu bahsin bir Londrah gazetede yine tazelen - diği görülüyor. Fakat bu sefer mevzuu bahis olan yaş öyle sek- sen, deksan değildir. Yüzden çok ileridedir. Fakat şayanı dikkattir Ki en yaşlı adamın kerdisinde ol- duğünu iddia eden bazı memli ketler vardır. Onun için yaşlı a- dam hususunda da dünyanın bu memleketleri arasında bir reka « bet başgöstermiştir. Tondralı ga- zetenin dediğine göre «Dünyanın en yaşlı adamı» Avrupada değil, Afrikada, — cenubi treni saatler. | Afrikadadır. | dison Amerikada birçok serseri kadın Vardır. Bunların hayatı ve.. Nasıl para kazanıyorlar, ellerin deki paraları kime yediriyorlar ?* yatını anlatmiya başladı: — Ben Friksoya gidiyorum. Evans vilde bir garaj sahibinin yanında çalışıyordum. Beni bırakmamak için elinden gelen! yaptı: egitme.. nâdim olacaksın. Seni terkeden, unutan bir adamın peşinden git- mek budalalıktır. Şübhesiz orada bir başka kadın bulmuştur. Bul. mamış olsaydı mektublarını ce - vabsız birakir miydi?» dedi. Bel- ki hakkı var, Fakat ben, genç tay. fayı seviyorum. Bir türlü unuta. mayorum. Ona az mi baktım. Bü- tün kazancımı uğruna sarfettim, Şimdi Friksoda bulunuyor, Gidip kendisini bulacağım. Beraber ya. şayacağım. Ne yapayım, seviyo - rTüm. Çamaşır yıkayacağım, çalı- şacağım. Te onun yanında ola yım.,. — Nasil bulaştunuz? Oklahomada... Tasavvur edi. niz bir kere., küçük vagonlarn bi- rine saklanarak oraya gelmişti... Cehinde metoliği yoktu. Bir çift. liğe düşmüştü. Kendisini kurtar. dım. Beksfelde kadar beraber gi. deceğiz.. Jessi, yere bir gazete serdi. Sar. dalya kutusunu açt, Paketteki do. muz sucuğunu ve ekmeği çkardı. Bana rço Uzattı. Aldım, İştahla yedik. Gülerek: — Şimdi uyuyunuz, yahut uyar gibi görününüz. Arkanızı dünü - Nüz.. Hemşire, birader gibi ya. talm, anladınız mı? İtaat ettim. Bir çeyrek saat sotu. Ta gözümü açıp bakınca bu iki kar dinin — tüvaletlerini — yaptıklarım gördüm. Ameriksda serseri kadınlar çok tur. Bunlar şüehir şehir dolaşır. lar, Vagonlarda saklanırlar, pa - Tasız seyahat ederler. Bazan ya. kalanırlar. Bir iki gün hapis ya. tarlar, çıkarlar, Hepsinin bir dos- bir sevgilisi vardır. Bütün ka. zançlarını bunlara verirler. nasıl nşıxlır" k uı.ıı görü, r. Londoi gibi, E- len r bi büyük adamlar da Doktar Robert isminde bir âlim | gençliklerinde dilencilik yapmış? Devamı 1 inci sahifemizde | lardır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: