4 Eylül 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

4 Eylül 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 —SON TELGRAF— 4 EYLÜL 1938 Netice ne olacak? İspanya'da yıkılmamış tek bir bina, yaralanmamış insan, korku duyma- mış mahlük kalmadı! Habeşistan, İspanya harbinde Italya’nın oynadığı rolü değiştirebilir mi İspanyadaki vaziyetin General | Franko Jekine olmadığı anlaşılı - | yor, Bu böyle olunca İngiltere ile | İtalya arasında 16 nizanda Roma- da imzalanmış olan itilâfın ne ola- | cağı meselesi de tazeleniyor. Çün- kü altı aydanberi bu itilâf kâğıd üzerinde kalmış oldu. Onun için yeni gelen Avrupa gazetelerinde bunların Romadaki muhabirleri tarafından yeni vaziyete dair ve« rildiği görülen malümatı hulâsa etmede” ve «Son Telgrafe okuyu- ına göstermeden geçmek doğ- TU olmasa gerek. Bu malümattan şunlar anlaşılıyor: Roma mehafili İspanya mese « lesinin bugünlerde girmiş olduğu yeni safhanın İngiliz - İtalyan mü- nasebatı üzerinde ne gibi tesirleri olacağını uzun uzadıya düşünüyor, Çünkü bu itilâfın tatbikat sıha- sına çıkabilmesi için her şeyden evvel İspanyadaki İtalyan gönüllü- lerinin geri çekilmesi şartı vardı. Bu olmamıştır. İtilâf da kâğıd ü- zerinde duruyor. İsanya işlerinin ne vakit halle- dilebileceği ise bu gidişle çok u- zak görünüyor. Hal ve keyfiyet bu olunca İtalyan mehafili şunu dü- şünmektedir: İspanya — meselesi bu itilâftan ayrılamaz mı? İngiltere hükümeti buna razı olarak acaba Habeşis - tanın İtalya tarafından zaptedil- miş olduğunu, İtalyanların şarkt Afrika İmparatotluğunu taadik et- mezler mi?, Milletler Cemiyetin azası malüm olduğu üzere artık ftalyanların şarki Afrika impara- torluğunu tasdik etmekte serbest bulunuyorlar, İtalyanların da me- neden dolayı İngil- tasdik yoluna gitmediğidir. Ötedenberi İtalyan- lar Afrikadaki İmparatorluğun Ber devletlerce ve bilhassa İngi tere tarafı dik edilmesi dan biran e 5 pek büyük orlar. Bü me- ndiye ka- ihetini sele yeni ol! dar bu me ler yazılmış, söylenmi. zu ir. Tasdik bu kadar ehem- mesi en ziyade şundan olduğu söyleniyordu: Habeşistan- | da propagandalar yapılmakta ve İtalyanlara karşı mukavemet güs- | terilmekted'r. Bu progandaları ya- panlar daima şöyle diyorlarn — Habeşistan yine mü; olacaktır. İtalyanları mesi muvakk:ı yanların Habeşi Romanı: İşte İngilterenin bunu tanıması | Habeşistarda iyice yerleşmek nok- tasından İtalyanlarca pek Hizumlu görülen bir keyfiyet oluyor. Diğer taraftan İtalyanlar Afrikada elle- rine geçirm'ş oldukları yerlerde iyice yerleşmek politikasını takib | ederek meselâ Libyayı da tam ma- nasile bir İtalyan toprağı haline getirmek istiyorlarmış. Bunun için | de oralara — nüfus yerleştirmek | maksadı takib edilmektedir. Bunun için hükümet para ayir - mıştır. Beş defada sarfedilmek ü- zere bu maksadla 500,000,000 liret | tahsis edilmiştir. Teşrinievvel son- larında yola çıkarılacak olan bu 1,800 âllenin teşkil ettiği nüfus miktarı 15,000 kişidir. İtalyanlar 940 senesine — kadar | Libya taraflarına daha çok nüfus yerleşlireceklerini düşünüyorlar. fından zaptedildiği, şarki Afrikada İtalyan İmparatorluğu kurulduğu İngilizlerce daha tasdik edilme - | mesi İtalyanlar için yalnız yuka- rıda söylenen propagandalar iti - DEEE barile değil, ayrıca şimdiye kadar beklenmiş bir maksada varılma - mış olmanın verdiği hoşnudsuzluk | noktasından da şayanı dikkattir. Aradan seneler geçmektedir. Da - ha İngiltere tarafından bu husust: filyat sahasında birşey görülme - mektedir. 16 nisan Roma anlaşmasının tat- bikat sahasına çıkması için İspsn- ya meselesinin hallini daha ziya- de beklemeğe — lüzum olmadığı geçenlerde İtalya tarafından ileri sörülmüş, bu mesele — Londra ile Roma arasında mevzu bahsolmuş- | tu. Fakat İngilizler Roma anlaş - masının tatbiki İspanyadaki İtal - yan kıt'alarının geri — çekilmesi şaftına bağlı tutmaktadırlar. ğer taraftan bütün bu işleri ayrı arak düşünmek de olmuyor, ı İnsanların kendini beğendırmek arzu ve zaaflarını inkü hep bu İşler birbirine bağ- Hdir, Birbirine girift olmuştur. İn- giliz - İtalyan anlaşması bu kere Fransa ile İtalya arasında başla- | mış, fakat yarıda kalmış olan mü- zakereleri de hatırlamak lâzım ge- liyor. İngidlz - İtalyan anlaşması- nın eksik kalmış olacağı daha o zamanlar söyleniyordu, İngiliz - İtalyan anlaşmasının tatbikat sa- hasına çıkması için konulan şart İspanya meselesinin halli tabirile mıştır. Halbuki bundan an - lan mana başka başka olmuş- | lar «İspanya mesele - denince General Fran-| konun kat'i galebesile beraber İs- panyadaki İta! bunu o zaman kabul ediyorlardı. Çünkü General Frankonun kat'i galebesini bir iki haftalık bir n Nasıl serbest bırakıldım?. Doğru Müddeiumumiye gidip niçin beni zindana att Fakat, herşeyı sele #ayıyorlardı. Halbuki nisan- | danberi aylar geçti. Avrupa gazetelerinin Romadaki muhabirleri Fransaya yazılan ye- | ni malümata göre İtalyan mehafil' İspanya meselesinin öyle bugün yarın halledilebilecek işlerden ol- | madığını gözönüne — getiriyorlar demektir. Çünkü 16 nisan Roma itilâfının artık daha ziyade bek - l lenmiyerek tatbikat sahasına kon- | masını istemek ve İspanya mese - lesini ayırmağı düşünmek Gene « I ral Frankonun bugünlerde kat'i İ galebeyi elde edeceğine Romada da ihtimal verilmediğini gösteri yör. İspanya meselesinin Avrupa işlerinin birinci derecede ehermm yetli meselelerden olduğunu lek- rara lüzüm olmamakla braber şu- nu da ilâve etmek Jlâzım ki son zamanlarda Almanların da yeni- den bu meseleye hususi bir alâka gösterdikleri anlaşılıyor. Bu alâ - ka İtalyanin oradaki rolü itiba - viledir. Berlin - Romu — mihveri malüm olduğu üzere her işte bir- likte hareket eder görünmektedir. İspanyada İtalyanların ne vaziyet alacağını Berlin dikkatle takib et- mektedir. Çünkü İtalyaya İspan- yada müzaheret edecek, ona kar- Hi Çeköslovakya işinin de Roma ta- rufından Berline politika sahasın” da yardım edilecektir. İspanya meselesi Fransa ile İtal- ya arasında da bir anlaşma elde edilmesine mâni olmaktadır. Muamma hep öyle duruyor: İs- | panya meselesi nasıi bir neticeye varacak? Orada yerleşmek istiyen | yabancıların hesabları ne olacak?. İngiliz gazetelerinin Bersalon- daki muhabirleri tarafından bil - dirildiğine göre İspanya cumhuri- yet hükümetinin eski Harbiye Na« Koca Bir balık Danımarka Prensi Veldemari Denize Sürükledi Kopenhagdan bildiriliyor: Danimarka Kratının küçük kar- deşi Prens Valdemari koca bir balık ile denizde hakiki bir mü - cadelede bulunmuştur. Balık oltanın ucundaki- iğneyi yutmuş ve prensi şiddetle çekme- ğe başlamış ve nihayet denize sü- rüklemiştir. Prens balığa çarpmış, Pantalo- nu yırtılmış ve ayağından yara - lanmıştır. Yarım saat kadar süren bir mü- cadeleden sonra prens sandala a- lamıya muvaftak olmuştur, Ve oltasını da elinden bırakmıştır. Prens — bin müşkülâtla balığı sandala almıştır. Bu, 59 kilo ağır | lığında kocaman bir orkinos idi G zıri Prieto bu istikbali şöyle gör- mektedir: «— Bu harbin neticesi ne olursa olsün İspanya harab olmuş ola - caktır. Muhakkak olan şey büdur. | İspanyayı yeni baştan yapmak za- manı gelince hep birlikte çalışa - cağız. Krallık taraftarlarile cum - hüriyetçiler sağ ve sol cenah fır- kaları hep birlikte olarak, İspanya bunu istiyecektir. Bunun için ha- ricden borç almak lâzım gelecek- tir. Fakat yine Avrupadan para is- temiyeceğiz. Cenubi Amerikaya gözlerimizi çevireceğiz.» Bir İngiliz muharririne göre Nevyork, herkesde bir bü- yük adam olmak merakı var istismar edenlerin en iyi iş yaptığı yer Nevyorktur Nevyork sokaklarında — kulak misafiri olduğum sözler hep biri- birine benziyor. Herkeste bir şö: ret, bir büyük adam olmak mera- kı var. Köşe başlarında toplanan halkın arasından geçerken sık sık işittiğim cümleler hep şu mealde İ idi: | — Vay canıma! | çatmış be Yahut daha lüks bir otomobili işaret ile: — Her halde kendimi şöyle bir otomabilin içinde görmek İster » herif güzel işe | dan da şunların | Kabahatim neydi, n?, Desem mi?. n evvel bu beni kurtaran adamı görmeli, tanımalı, ondan sormalıyım?. Ona teşekkür elmeliyim... Hakikaten şü adam hayatımı kurtardı. Daha bir hafta kalsaydım muhakkak ki, cenazemi çıkaracaklar- di... Minnet hislerinin tezaufu. Kurtulmayı bir mu- cize, kurtaranı bir Hızır telâkki edi gun bacakların ikide bir takattan Emniyetsizlik. Hürriyete alışamamak, sağa, sola, ar- bakıp bakıp şüphele- kaya, öne korkak nazarlarla niş: Acaba yeniden tevkif ederler m! — Biri çıkıp da, tekrar gel.. der m — Tevkifhaneden çıkardıklarına pişman olurlar mut, — Yolsuzluk.. filân diye arkamdan bir gürültü çıkmış olmasın. yor. Şüphelere karşı duran hisler. Ayakları tekrar kı- mıldatan, hasta bacaklara hız ve kuvvet veren arzu- Edebi Hasta ve yor- kesilişi. Tevkif! — Erzuruma. — Hızı Dedij Sanki bizden fazla nesi var? Talih işte., Nevyorkta bugünlerde en çok satılan kitabın adı şu: «Nasıl dost kazanabilirsiniz? Tanıdıkları nasıl tesir altında bi rakabilirsiniz?» Bütün kitabeların camekânları- ni bu kitab donatmış. Bu kitabın binlerce nüshası Noel ve senobaşı hediyesi olarak eşe dosta verildi- ğini bir kitabeıdan öğrendim, İnsanların, kendilerini beğen « dirmek arzu ve zaaflarını istismar edenlerin en iyi iş yaptıkları yer, Nevyorktur. Bu sahada çalışan tablar çok Roman No. 96 Herhalde, bu vatansız heriflerden uzağa. — Mustafa Kemal'in yanına... Sivasa... — Nerede iseler, oraya... * Ulucai. Şadırvan. Asırlık ağacın dibl Refik bu- rada durdu, iki tarafına bakındı: Acaba nerede?. Kalbi heyecandan atıyor, gözleri şaşı şaşı bakı- okunuyor. Ruhiyat doktorlarının kitabları nasihat dilencilerile aşı- tıyor. Radyo konferanscıları her gün etek dolusu mektub ve para alıyorlar. Her adım başında şu neviden ilânlara tesadüf ediliyor: «Günde on beş dakikalık bir * mesal ile içinizde mahbus varlığı | nasıl meydana çakırabilirsiniz? <Muvaffakıyet, uzanıp tutable- ceğiniz kadar yakınınızdadır...» KARINCA YUVALARI Nevyorkun yeraltı şimendifer - leri pis ve rutubetlidir. - Bunlar, karınca yuvasına benzerler, Bir ikleri varsa o da pek sür'at (Devamı 7 inci sahifemizde) ö deni Etem İzzet BENİCE ilâve etti: mu görüşüyorum?, Cevabının arkasından hemen Bana mektub gönderen zatla — Hayır... Derhal tereddlid, telâş, tekrar zindanın bir sinema şeridi olup nazarlardan geçişi ve merakla soruş — Ya, demek siz değilsiniz?. Sual ve cevablar bir saniye Muhatabı, hemen izahat verdi: — Maamafih, sizi mektubun götüreceğim... Sevdim diye beyhude n: K. Onların canciğer iki arkadaş ol dukları hallerinden belliydi. Genç tiler, üzerlerine giydikleri elbi - seden tutun da boyunbağı ve is- karpinlerine kadar hepsinin rengi birdi... Suların karardığı saatdi, Kâdıköy vapur iskelesi gazino - sunda bira içiyorlardı. Biraz şiş- mancası sigarasını yaktı ve zayıf olanına sörduü: Naci, sen bu işlerin ehlisin. randevusuna gelmiyen bir bayan affedilir mi? larına dalan Naciyi birkaç sani- ye düşündürdü ve cevab verdi: — Bülend, bu bir gönül işidir. Kestirilemez... Randevusuna ma- zeretinden ötürü gelmiyen her - hangi bir bayan eğer bu mazereti, güneş banyosu yaptıracak, hava soğuksa, birkaç kilo çivi kestire- cek kadar meşru ise şüphesiz al- fedilir, değilse- Bülend coşmadı.., Nacinin dizi- he takdirle vurarak sözünü kesti: Bravo Naci... Değilse #ffe - dilmez değil mi? Evet Bira bardakları tekrar boşaldı. | Garson bir işaretle boşalan bar - | daklari doldurmağa gitti. Bülend | bir sır söyliyecekmiş gibi başını | arkadaşının başına doğru daha | çok iğdi ve: — Sen Ankarada bulunduğun zaman beni ayıplarsın diye — bu | meseleden maktublarımda bir sa tır bile yazmağa çekindim... Bu hikâyem biraz acıdır, dinlemek | istorsen anlatayım, daha vapuru- muza: - Kolundaki saate baktı: — Otuz baş dakika var dedi ve acı, acı içini çakti. Naci arka daşının anlatacağı hikayeyi din- | lemek için dikkat kesildi. Sanda! yalar birbirine daha yakınlaştı - rıldı ve Bülend bir sigara sön - miyen sigarasma ekliyerek başladı | anlatmağa: | — Mutaassıb bir ailenin kızı - idi... Onunla geçen yaz Yeşilköy- de tanıştım. Güzeldi. Sarı saçları, mavi gözleri vardı, en hoşuma gi- den bir tipe sahipti, Kıskanıyor ve bu kıskançlıkla onu çok sev - diğimi anlıyordum. O zaman yinc Kadıköyde oturuyordum. — Hatlâ bu gönlümün günahı beni o ka- TAKSİM £. Alaturka | hürmetine katlandı HİKAYE & zalim bet! B" avuttun Ozcan 'dar şöpertniylı Ki vev'“" şınmayı bile her neye olsun göze almıştım. değiştirme kararımın sında (di. Yine randeVW dı. Yeşilköy ısîaı)uımnd' ' şacaktık. Ben tabii alelüsul ;nsl!” lenip muayyen rande M den yarım saat evvel arzı endam eyledim- geçti, bir kolumdaki sı"’ ' yor, bir istasyonun saatint fayordüm; tamam..: KNN dime haydi bugunb:mrü" seyrini şaşırmış olsalar, trenlere ne demeli diy0f ş dikçe bir sinir hulâsasın? aa yordum. Gözlerim fali d,:f biri gelse de bana canini' I ni canın çıksın gibi gel / rede ise gınınkıapcılı" ıB" kimse bana çatmadı, VE y âşık gibi evlerinin önü İ yon arasında, ha geldi, p' dan çiıkiyor, belki yaı;;h'. remedim diye mekik F son trene kanter içerisi! | ulaşabildik. Ertesi günü bir telefof” şama yine Yeşilköye d#' gelemediğindeki esbabi ği bir takım tıraş... NE uzatmıyalım, aleşam oldU. | yine biz köyü bnyıı—*lışw.4 Naci, akşama kadar Yof iş, akşam daireden çıkâf daha bir kahve bile ıçı"* ru iskele, oradan İstanbül buldan hababam Suud Sirkeci, garından ı.ıı-l' daha sonra Yeşilköy- zahmetlere sevgimin nimedendi o gün yine bir gün kıskıııyhıml ÜY nasılaa tanıştırdığı ar! / derdi. Hırslı, hıralı dole* bir bayan: — Bonsuvar Bay B:::/ Diye elini uzattı, 4 # tim.. Bıılm bıyınn'l aky' M tırarak bir sürprizle P'/ karşılaşmadığımdan Şül O devam elti | ni — Necile kendisini baloda çok üşütmüş, Rinden dolayı özür | (Devamı 7 iuci Her Akşam BAHÇ Es | kısmınd? LiFLA ve Trupu. Tel: 43776 — © halde, niçin beni tekrar hapsf sunuz?... Fin öler.. Gaki ademın hayreti: — Ne hapsi efendim?. Kim bunu SÖY — Şimdi siz söylemediniz mi?. — Hayır... Ha t ben böyle birşey — Öyleyse neriye gideceğiz?. —Sizi kim kurtardıysa onum )ımn-" yorlar, hem bu muhavere devam ediy0” — Beş dakika sonra: Bir yerde. Ön dakika sonra: Hamamda..- tevkif korkusu, dinden değildir. Güneş istediği Bir saât sonra: Bütün hazırl Refik, tıraş olmuştur. Refik yıkl""“",ç" yeni çamaşır, yeni elbise giyinmiştir- - kadar bol. Hava ııw'l Rüzgâr istediğinden fazla temi; içinde bile değil. * Bir buçuk saat sonra: Çekirgede Odadan içeriye giriş. gönderildiği yeve — A... Refik... — A... Nimet... ,4:,,:- h Z V | di 5| SF F x SLRZ fiff; adamı bulacak, onun ellerine kapanacak; öpecek, öpecek... — Bütün hayatımı size borçluyum... Diyecak. Şadırvana doğru bakınırken, köşesinden bir adam ilerledi, — Refik Bey siz misiniz?, — Evet bendenizim... Sen bu halde ha.. — Sen burada ha... L0 Dilsiz bir heyecan. Yanakların bİFİS saniye biribirine takılıp kalışt.>. ggettifnei Refik hayret ediyor: Sevgisini lar: — Ah yarabbi, bir saniye evvel Bursadan dışarı- ya çıkabilsem... Zihne gelen bir sual: — Nereye gitsem?... Cevabi: Meselâ 3,000 ailenin teşki! ettiği 'nüfus miktarı 35,000 kişi olacaktır. İtalyanlar Afrikadaki imparator- luğun müdafaası noktasından Lib- gaya çok ehemmiyet veriyorlar, Fakat Habeşistanın İtalya tara- Bir ifade yanlışı. Refikte tekrar teli merak heyecan, Ne... Ne?... Mektubun gönderildiği yere mi?, Şedid bir teessür, tab ve takatim bir anda kesildii — Siz memur musunuz?. ağacın bir yanıma geldi, sordu: dinden kaçtığı kadın karşısında! Hefi. — Hayır..4 6. Nimet hayret ediyor: Bir et çıkif?

Bu sayıdan diğer sayfalar: