4 Eylül 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

4 Eylül 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BALAAILR! e # a Ff ŞA LKŞ RE T NNN K A N G SA AMARIRIR eR ö x at ÜUNT S odilecektir. : Yazan : Ziya Şakir Sultan Hamid, Sultan Azizin hal'i nü onu müdafaaya koşacak ka- cür'et ve sedakat göstermişti.. ğlfan Hamid, amcasının intihar ettiğine değil tan Murad tarafından öldürüldüğüne kanidi İT penu arzedelim ki: Sub| amcası Sultan Azizi | :"—:ı severdi. Çünkü, Sal - g:'uîn validesi " (Pertevniyal Ü. gehzadelik — zamanın- Ki ini son derecede himaye ç ÇBi Veliahd Murad Ffen- g_lıh Açtırmıyan Sultan Aziz dişinden hiçbir Tâtfu diriğ Çaltan Âzizin hal'ı gü günü, sitâhn gdamlarile amcasını müdafaaya kadar sadakat ve cür'et | Abdülhamid, onun esra. Vefatım da büyük bir alâ- Takib etmişti. Ve bunun ne- de, amcasının intihar et- Geğü; sultan Murad taraf- farafından öldürüldüğüne Retirmişti. İşte, bütün bu hasıl eden Abdüihamid, Katili olmakla maznun birer birer tesbit ederken ârasında eniştesi damad Paşanın — bulunduğuna Bir zehab hasıl eylemişti. ahval ve hadisat o kadar Zaman o kadar nazik idi 'bu mühim mescle- masını (vakti mer - lk etmiş.. Şimdilik el ile sarılan, ve | devresinde pek yarıyan eniştesi Paşayı höş kul- Mahmud — Paşa, bütün kuvyetini, Sultan Hami- çevkiini kökleştirmeğe has - . Çünkü; yeni hükümdarın unda, ehemmiyetli e 'Btsiz bir takım mühalif belirmişti. di sani - ve, devri ) ismindeki hususi tarih, Yöyle tasvir eder: İhamidin kalbine korku Zehirini dlk evvel damla» d Mahmud Paşa olmuş- T ll LAf T ’f’/!. TT TÜt 3 T li telkinatledir ki Abdülha- Tç Osmanlılar) namı ve- ar) a; şeristi tanımaz, fenalığı yapmıya müs'aid adamlar naza - L bi Paşa, — plânını güzel N__ .. Mithat Paşayı (suini- “b ü Pindan) diyerek nefyetti- Büretle efkârı umumiyeyi #ttikten sonra; Abdülhami- k_'dıuue ihtilâl — çıkacağı K 'aca başladı. 5—'— Üzerine, Mithat Paşa Nı'!hım bulunanların kâf- İ birer (Muzannai sü) (U olmak üzere takib e- W İlle böylelikle, hafiyelik u- İ bir esas üzerine kuruldu. Ha #bebden dolayı, Abdülha- | inde, hemen her gün t;%':hıu akdolunur; ve bun- u Mmelhuz olan ihtilâle Şihaz olunacak tedabir mü- #dilirdi. ğ'l » her ihtimale karşı ha- Anmak üzere — kışlalardan Mliverilmez idi, Fakat İs- Ahalisiş yine sükünetini g_“;ıi:nkümı-w ittihaz olu- k hiç bir mâna vere - ğ'“l Paşa; payıtahtının â- ı_':ınıııı nezaret ediyor- üll in, yalnız kendi em- %“_ etmek, ve jurnalları | ı—.:“buyı kendisine ver- * bir (zabıtal hafiyye) :'*'ı idi, ç, giTİhte icad olunan bu ta- Mütan Hamid devrinin son kadar devam etmiştir. TF (Hafiye memurlarının bitarafâ- ne hareket etmeyip; daima efen- dilerinin arzu ettiği, veya etme - diği şeyleri nazarı dikkate alarak ana göre hizmet etmeğe çalışa - cakları tabi, ve (hafiyelik san'ati cedidesi) de, (devri meşrutiyetin icadı) olduğundan hafiyeler, va- zifelerinin ne gibi eşhası takib | etmek olduğunu talimatı mahsu- saya hacet görmeden — anladılar, Ve nerede islahat ve meşruütiyet tarafdarı genç Osmanlılar varsa, onları jurnal etmeğe — başladılar T2). (Bu sebeble, her ğün birçok kimseler tevkif olunuyordu, Zab- tiye hapishanesi, kısmı azamı genç Osmanlılardan olmak üzere (gübheli eçhas) ve (siyasi müc - rim) (3) lerle lebâleb dolu $di. (Damad Mahmud Paşa, bir ta- raftan da kendince tensikat plân- ları hazırlıyordu. Vükelâlik mes- nedlerine, hünkâra karabeti olan- ların tayinini tasavvur eyliyordu. Vükelâ böyleleri olrusa, artık hiç bir şeyden korkulmıyacak — idl Çünkü bunlar, kendi bayatlarını, hünkârın hayatına vübeste oldu- ğunu bilecekleri cihetle Abdülha- mid aleyhinde bir suikasdde bu - lunmaları kabil değil idi. Orduda, €n mühim kumandanlıklara, Pa- dişahın nefsine sadakati olanlar layin edilecekti. Bunlar alup bit- tikten sonca, nihayet Mahmud Paşa da, Sadaret mevkiine geçe- cek) di, Arzettiğimiz kitabın birinci cil- dinin 191 - 192 inci sayfalarından aynen naklettiğimiz şu satırlarda Damad Mahmud Paşa aleyhinde mübalâğalı tabirler, tasvirler, fi- kirler ve tahliller vardır. Fakat, bunları burada münakaşa etmok, sadedimizin haricinde olduğu için biz yalnız son cümleyi nazarı dik- kate alscağız, ve bahsimize devam edeceğiz. Damad Mahmud Paşa, Sadaret mevkline geçememişti, Hattâ, a- radan uzun zaman geçmeden, ©- mun ikbalini çekemiyen rakibleri, Sultan Hamide karşı birtakım tezvirat ve tesvilâtta bulunarak, onun gözden düşmesine sebebiyet vermişlerdi. Sultan Hamidin haraeetli hâ - misi, ve Yıldız sarayının en kuv- vetli şahsiyeti olan Damad Mah- mud Paşa, artık ikbal şâhikasın. dan yavaş yavaş kaymıya başla- mıştı. Bazan Sultan Hamid - kızıyor, huzuruna çağırıyor, acı sözler söy liyerek saraydan kovuyordu. A- radan birkaç gün geçiyor, küşkü- ne çekilmiş olan paşa, bir yaverle saraya celbediliyor; kendisine tek- rar bir vazife tevdi odiliyordu, Yakat artık iyiden iyiye anlaşı hıyordu ki; Sultan Hamid ile Ds- mad Mahmüd Paşa arasındaki bıta, kopacak derecede geriliyor- du. Gün geçtikce, Sullan Hami- din sabık gözdesi aleyhindeki it- 12) Dikkat buyurulsun; (Hürri- yet) esasına müsnetid cimak üze- re (Meşrutiyet) tesssüs etmiştir. Ve güyâ, (Meşrutiyet) | korumak icin de (Hafiyelik) teşekkü! eyle- rraştir. Sonra, maksad o kadar Kaybolmuş ve meccasirı şaşırmış- tır ki; icad olunan bu yeni bizmet, tarr. otuz dört sene memlekette bir zulüm ve seyyiat vasıtası ke- sıli ir. (31 Bu tabirler de, o tarihten itibaren artık resmi (zabıta ıstıla- hı) arasına karışmıştır. hamlar da artıyordu Paşanın; gözleri kamaştıran veti, Sultan Azizin haledildiği gün saraydan aşırılan — külliyetli mikdardaki altın ve elmaslara at- fediliyor.. Sultan Azizin hal'inden ve katlinden mes'ul tutuluyor.. bilhassa bazı sultan, gözde ve ha- zinedarlarla gayrimeşru mürase- beller de bulunduğuna dair söz- lerle Abdülhamidin malüm olan ahlâki tasssub ve kıskançlığı ha- | rekete getiriliyordu. Bir aralık araya, Sultan Hami- dün valdeliği (Perestü kadınefen- di) girmişti. Kayın birader ile e- nişte arasındaki fena anlaşmayı ortadan kaldırarak onları yine es- kisi gibi seviştirmek istemişti. Fakat Damad Mahmud Paşanın rakib ve düşmanları o kadar kuv- vetli idi ki; bu teşebbüs bile hiç bir netice vermemişti. Nihayet 1204 seresi Teştinisan! ayı içinde Damad Mahmud Paşa- zan başına ilk felâket yıldırımı inmişti. O senenin kurban bayrammının beşinci günü idi, Bir müddet, de- dikodulardan uzak yaşamak isti- yyen Damad Paşa. Beykozdakı köş- küne çekilmişti. Fahat, köşke çekildiğinin ertes' gün”. Mabeyin Müşiri Osman Pa- şedan şu kısa tolgraf gelmsti TDerhal sarayı kümayuna ge- meniz iradei seniyye iktizasından olmakla en seri vasıta ile teşrifi- nize intizar olunur.) O anda Mehmud Paşanın içine bir kurt girmişti, — Acaba, yine ne var? Hangi münafık, efendimize yeni bir fitil vurdu?.. Demişti. Fakat bu kat'? davet karşısında, uzun zaman durup d düşünüle- merdi, Çünkü, bu davete geç ica- bet ederse, buna dü başkaca bir müna verilirdi. 'Onun için paşa devhal beş çifte kayığın hazırlanması için, yalıya haber göndermiş'i. Fakat tam o anda, Yıldır sara- yından, bir de çu telgraf gelmişti: (Mabeyni hümazuma azimetini- zi tacil ve teshil etmek üzere, Beykoz iskelesine çatana vapuru ile gelmekte olduğum maruzdur. Yaverânı hazre'i şehriyari- den Kaymakam Ali Bu telgraf, Mahmud Paşatın endişe ve merakını büsbütün art- tırmıştı, Artık, çatananın gelme- sini beklemeğe lüzum görmiye - gek, köşkten yalıya inmiş. Hazır bulunan kayığa atlamıştı. (Devamı varı Hariçden Imtihanlara Girecekler Olgunluk imtiha- nından maaf tutuldular Kültür Bakanlığı hariçten lise bitirme tmtihanına giren taleb, ler için imtihan talimatnamesin- de verdiği hükümlerden başka ay rıca bazı kayıdlar da ilâve etmek- tedir. Hariçten lise bitirme im - tihanma girmek için müracuat e- den talebeler dokuz, on ve birin- ci sınıfların derslerine toplu ola- rak cevab verecekleri için ayrıca bir olgunluk imtihanı geçirmiye- ceklerdir. Demleketlerle küvvetli işler yap- | hude avuttun ı (& Üncü sahifeden devam) Beynim atmıştı. Bize çevrilen wa-| zarlardan kaçmak için trenin gidiş istikametine doğru yürüdüm. O da benimle berabardi. Çok sem- pati gösteriyor, çıtır, pıtır konu- şuyordu. Her tarafı yumul, yü- mul ve Necileden daha kürpe idi. Ben bu hareketin doğru olmadı- dam, randevuya arkadaşının iki detadır kasden gelmediğini ve bu süretle beni kendisinden soğut - mağa yeltendiğini ileri sürerken, o 'Gr, yemin ediyor ve sanki mehtab bu yeni avı kaçırma diya haykırarak üzerime — yıldızlarile hüzme yağdırıyordu. Soldaki - nişten indik, pilâk fabrikasının yanına kadar uzadık. Bir aralık sağ elini sol avucumun içine al- dam ve ne yakıcı ele sahib oldu- Bunu tereddüdle söyledim. Bir - denbire ürperdi: — Siz erkekler geylersiniz! Diye hıçkırdı... Kaçmak isti - yordu. Muvaffak olamadı. Kulla- rına adamalallı. sarıldım: — Ademi Cennetten kovduran Biz değil misiniz? diye saratım.. ne viçdansız Gerçi sen buna — vahşet dersin amına Naci.:. Ne yaparsın bira - için köye taşındığım Buyam Necile değü, Ayseldi. Biz kurduğumuz Ve Bülend birasının son damla- | sanı içerken bir yaralı gibi inledi: — Evet iyi yapmadın, Tanrı ve © biliyor ki büyük bir günah iş- Tedirn. İkisi de daha fazla birşey söy- lemeğe muktedir değilmişcesine ayağa kalktılar. Vapura gidiyor - lardı. Bülendin ağlamak için ge- rilen yüzüne elektrik ziyası vürs dukça siyah gözbebeklerinde bu- danık yaşlar gözüküyardu... KEMAL ÖZCAN Senenin İlk İncir mahsulü Mutad merasimle İzmir limanında vapura yüklendi İzmir, 2 (Hususi muhabirimiz- der) — Mevsimin ilk jncir parti- sini Avrupaya göndermek şerefi, bu sene «Tarış» üzüm kurumuna | nasib olmuştur. Üzümde olduğu gibi incir mahsulünde de mmta- | kanın en kuvvetli varlığını teşkil eden bu müessese, bu senc alıcı mıştır. Kurumun ve kooperatifler birliğinin bu başarısı, her şeyden önce müstahsilin lehine olmuştur. Dün sabah limarımıza - gelen Norveç bandıralı Bayarıl vapuru öğleden sonra mutad meresimle 100 tonluk üÜk kuru İncir mahsu- Tünü yüklemiştir. Vapur bugün akşama kadar limanımızda kalarak! 1500 kutu incir yükliyesektir. Di- ger firmalar da bugün âyni vapu- a ihcir yükliyereklerdir. Bu incirler Oslo limanına çıka- rılacaktır. acemileştiler? İşte bu saale cevab vermek Tâ- zımgelince Fransız sinemasının rekabet sahasında propagandaya girişmek için, şimdi de bu terane- yi tutturdukları pek âlâ anlaşılır. Holüvud terzilerinin işçiliği Ho- | livudda Amerika film sanayile birlikte başlar. Binaenaleyh bu hususta en ileride olmaları lâzım- gelen bu terzilerin bugün acemi- likle itham edilmeleri hiç doğru olmaz. Aznerikan filmlerinin hiç birin- | de terzilerin yüzünü karartacak tuvaletlere rastladığımızı söyleye- meyiz. Binaenaleyh bu iddia şu Saretle tuya düşüyor demektir. Weni film sezonu başlamak üze- re bulunan bu aylarda hiç şübhe yok ki film sanayii ile meşgul o- lan müesvseler İaaliyete geçecek- ler, ve türlü propagandalarla ken- dilerini methedeceklerdir. Yalnız, bizde henüz faal ibir füm | sanayli mevcud olmadığına göre €n iyi hakemliği yapacak olan biz- ler, yeni filmlerde bu iâdiayı mrar, eğer varsa, gözlerimizle görür, sonra inanırız. Elbette (Jozet ve şürekâsı) ti- mi, bizim sinemalarımızda da bu sezon zarfında görüneceklir. Si- mone Simon, Anna Bellâ ve om - gali Fransız san'atkârları müste- rüh olsunlar, yıllardır. alıştıkları terziler hakkında icab eden notu kendileri vereceklerdir. aa mrar nn | meliyatın ayni adam üzerinde ya- Oğlunun yerine. gözünü çıkarttıran hükümdar !, (5 inci sahifeden devam) birikmişti. Trampetler çalmıya başladı. İKi sıra - asker arasında Kral ile Veliahdin geldiği görül - | dü. Ahali hayretle biribirlerine bü-, kaşıyor, bunun ne demek olduğu- mu soruyordu. Kral, meydanm ortasına gelin- ©e yüksek sesle ve halka hitaben şa sörleri söyledi: «İlân ettiğim kantma riayet 0- lanacak, Ve bu kanunun ahkdimı tatbik edilecek. Kanumda, tki gö- zün çıkarılacağını yazmıştım. Bu iki güz çıkarılacaktır, Yalnız bu » pilacağı tasrih edilmiş değili Şu halde sevgili oğlum, bir gö nü, yan! sağ gözünü kaybedecek, benim de sol gözüm - çıkarılacak. Bu süretle kamun aynen tatbik ve Mücrim cezasını görmüş olacak.» Askerler, kılıçlarının sivri *« larile Kralm ve Veliahdin birer gözünü çıkardılar. BİR KİLO MUM PARASINA «Pikardi> de bilhassa <Amyen» e başkasımın kansile bir urada yakalanan bir adam, iki polis ma- | Tifetile büyük kiliseye götürülür, arada bir mum yakar, ve bir kilo mum param verir. Yakayı kurta- Tardı. ğ Hizmetcisinin koymunda yaka- Janan bir adam, sakalını traş et- mek mecburiyetinde kalırdı. « No yen» Belediyesi Reisi de bu >eza- Bir Ingiliz e Muharririne Göre (4 üneli sahifeden devam) S ei T Yoraltı şimendilerleri yolcula- | Tının ekserizsini yorgun, fakir siyt-| hüler, boyalı işçi kızlar ve kazan- gu mahdad iş adamları teşkil eder. Bunlardan başka bir nakil va - sıtası da, yollurın seviyesinden daha yukarıda iri bir hatta işliyen “merdivenle çıkılır. Merdivenlerin mihayetlendiği bir köşede, ufak bir gişede otuzan bir adam para bozar. Otomatik turnike için lâzımgelen tluk para oradan alınır. Para, türnike deliğinden atılır, trene binilir. Bekleme salonunun orta- gında kocaman bir demir soba var- dur. Belediye nizamnamesine göre gerek yeraltı. şimendiferlerinin, gerek diğer trenlerin vagonları » man ve bekleme salonlarının sıcak olması lâzım. Buna Nvyork kurt- panyaları çok et ediyorlar, Trenlerde, otobüslerde sigara içil- mez. Nevyorklular, sigara türya kisi oldukları balde buna riayet ediyorlar. 'YANGINDAN KORKAN BİR ŞEHİR Sinema ve tiyatrelârın içihde, ayrılmış ve Hiatca dahâ pahalı o - Yan müsyyen bir kısım var ki, an- cak orada oturanlar sigara içebi « lirler. Nevyork, yangından çok korkar. Böyle kalabalık nüfusu olan bir Hehir için bu, yerinde bir korku - dur. İtfsiye teşkilâtı mükemmel- dir. Nevyorkta nakil vasıtaları ve kundura boyatmak pek uruz, 42n- ci sokağın kaldırımlarına dizilmiş kocaman sehpalı dürbinler yaban- cının ilk nazarı dikkatini celbeden hususiyetlerden biridir. Bu teles- | koplar, insana, beş sent mukabi - tinde Zühal yıldızı, yahutta Nev- yorkun en güksek binalarından birinin üst katım gösteriyor. Tan- rının eserile insanın eseri arasın- daki tercih hakkı sizin... Uzunk_i';;i" Elektriğe Kavuşuyor Uzun köprüde yapılımkata olan elektrik tesisatı epeyee ilerlemiş- tir. Avrupaya sipariş edileh ma - kine ve alâtlar gelmiş ve mon - tağlarına başlanmıştır. — Tesisat Cumhuriyet bayramına kadar ik- dan kendini kurtaramamıştı. «C u- yens ve «Gaskon» da zina yapan kadınlar çırçıplak soyulur, eşeğe ters hindirilirdi. Üzerlerine ka n sürülür, tavuk tüyleri yapıştırı - lırdı. Boyunlarına bir levha asılır- di: «Zâniyel..> Zavallıyı mahalle mahalle, s0 - kak sokak dolaştırırlardı. Halk, alay eder, çürük meyvalar atar, Vuran . Kim? Yaralı susuyor, ko- cası susuyor, öldü- ren kim, sebeb ne? İzmir, 2 (Hususi muhabirimiz- âen) — Çorakkapıda 25 yaşlarında Esma adında bir kadın ağır suret- te iki yerinden bıçakla yaralan - mıştır. Fakat kadın, bütün tazyikler> | Tağlmen kendisini kimin veya kim- derin yaraladığıunı bir türlü söye lememektedir. Herkesin hiç bir şey söyleme- mnesine ve ortada esağlı şahid bu- hunmamasına rağmen, bütün de - Niller, inkarma rağmen alle reisi- 1nin üzerinde toplanmaktadır. Suç- lu Mehmed Otuzbirkarış, mahke- meye verilecektir. MiZAH ( inci sahifeden devam) Tedavi eden dokter, Bay (C) in hastalığından çok, vehmile uğraş- mak mecburiyetinde kalıyordu. Bay (C) bir gün: — Doktar, dedi,.. duyduklarımı bir tarafa bırakıyorum. Fakat ga- zetelerde okuduğum istatistikler- den, bu hastalığa tutulanların yüz- de yetmişinin öldüğünü anlıyo - de kurtulamıyacağım. l Doktor gayet ciddiyetle cevab | verdi : Hayır, sizin için, hiç bir teh- like yök. — Neden doktor? maş dokuzuncusu dün öldü, yetmi- şinci de bugün ümlidsiz yatıyor. Siz, yetmiş birinci - oluyorsunuz, tehlikeden hariç sayılırsınız. Seyyah geldi Oriyani isminde bir İngiliz sey- mal edilecek ve bayramır gecesi kasaba elektriğe kavuşacaktır, yah vapuru dün Himanımıza gel « miş ve 492 seyyah getirmiştir. eğlenirlerdi. Kışın, meyva bol ol madığırıdan, bornburdıman yumun. tafarla yapılırdı. Halk, zavallıla- rın başlarına nişan alırlardı. Ekseriyetle başlarndan ağır sus rette yaralanan bu kadınlar ak - şam üzeri bir manastıra götürü » Bür, saçları kesilirdi. Bunlar, ö - mürlerinin sonuna kadar manas- tırda kalırlardı. «Makon, da, zamparalık yapan- lar, yalınayak şehri dolaştırılırdı. &Liyon» da kocasından gayri bik verkekle yakalanan kadın, umumi meydanda çırçıplak sayalur, or- taya bir tavuk bırakılır, kadın bu tavuğu kovalayıp tutuncaya kadar meydanda koşar, dururdu. Erkek'de onun gibi çıplak, şu- raya buraya serpilen kuru otları taplayıp demet yapmak mecburi yelinde idi. Bazan erkek ve ka - dın, çırçıplak sokaklıarda gerdiri- dürdi, Bazı yerlerde, zinamın cezesı pek hafifti. Meselâ «Gronobi» de beş lira idi. «Bropr» da da yüz ku- Tuş kadar... Fakirler için 20 kuruş. «Tulore da mücrim kadım bir nevi kafese konulur, ve bir pslam. gaya asılırdı. Sonra kafes suya batırılır, çı « karılırdı. JAPONYADA GARİB BİR CEZA Vefasız kadınlara verilen ceza- ların en garibi Japonyada tatbik olunamdır. Kocasına ihanet eden kadın, başımın üstüne, ihanetinin sayısı kadar tencere konmak ve bu tencereleri düşürmeden «Cu- şimar mabedine gitmek, tövbe ve istiğlar etmek — mecburiyetinde ildi. Birçok yerlerde de kadınm ko- casından başka birisile münase - batta bulunması gayet tabil görü- türdü. Bunun eşi Nerede bulunur 15 inci sahifemizden devamı On sekizinci Lüf'nin e zamanlar Fransadan uzak yaşadığı zaman- larda Levinin kendisile bir mü - nasebeti olup olmadığı etzafında gok şeyler söyleniyor. Muhakkak olan bir şey varsa o da İmparator Napolyonun Levi'yi - Amerikaya yine hususi ve mahrem bir me- muüriyetle yollamak — istediğis Levi Fransaya dönmüş, bu mc riyeti alarak Amerikaya yollan - mak üzere gemiye binmiş, ayrıl- mıştar, Fakat gemi İngiltereye uğ- ramış, Levi dayanamamış, ken - dini dışarıya atarak tekrat İngiliz taprağına çıkmıştır. Dağduğu, bü yüdüğü ve çok aleyhinde bulun- duğu yere 1. Hevi'nin İngilizlere Böylediği şey basit idi — Artık Bonapart ile düşman oldum!. Ondan sonra — Pramsa ateyhiime göddetli yamlar yazmak üzere br gazele — çıkarmış ve Napolyomun kellesini kitn getirirse İngiltere - Min öna para vermesini teklir #t meğe kadar varmıştır!. Napolyön Güştükten sonra Levi tektâr Prah- saya gitmiş, Pariste tatlı bir hayat sürmeğe başlamıştır. Paristeki İne giliz sefaretine müsteşar gibi bir şey olmuş, — kızını da bir İngiliz Lotduna vermiş, ondan sonra hem İngiliz, bem Fransız payitahtları. nın kibar mehafilinde sayılı a - damlar sırasmda göğsünü gete ge- rum. Galiba ben de yolcuyum, ben (f

Bu sayıdan diğer sayfalar: