12 Eylül 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

12 Eylül 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AŞT e ÇY A Z 7 U KSN SELGRAD 1L NÜ İi Berlin Roma mihveri iki mü- him mesele karşısında: Italya Çekoslovak'yanın Rusgya ve Fransa ile olan ittifakın nereye varacağını düşünüyor Habeşistan meselesi yine Milletler Cemiyetinde konuşulacak diye ortaya çıkan rivayetlerin Roma mehafilini hiç Çekoslovakya meselesi artiık görülüyor ki eşlül ayı zarfında bir neticeye varmış olacaktır. Bu yüzden Avrupa sulhunun bozul - ması ihtimalleri gitgide uzaklaş- maktadır. Yakında ümumi bir harb çıkacağını, Avrupanın kana boyanacağını söyliyen kâhinlerin dediği şündiye kadar doğru çık - madı, Günden güne gelen haber, ler içinde vaziyeti çok karanlık göstererler olmadı. Fakat Südet Almanları için Avrupanın karı » ga lerinde çok ileri gittiklerini gör - müş oldular. Yalnız hâtıra gelen şu sual var: — Bu işte hangi tarafın dediği oldu, daha da olacak?, Onu düşününce şu suali de sor- mak icab ediyor: — Bir harb çıkarak edilecek za- rar mt büyüktür, yaksa bugün herhangi bir şekilde bu pürüzlü işi temizlemek mi?, Çekoslovakya işlerine dair her gün gelen malümat ayrıca takib edilebilir. İngiliz müşaviri ne yap. tı. kimlerle konuştu? Çek Cum- hurreisi kimleri kabul etti. Kim. lerle görüştü?, Henlayn ne dedi, ne diyecekmiş? gresinde ne oluyor? Ve saire gibi. Meseleyi bugün diğer bir ba - kımdan görmek lâzım geliyor. Yeni gelen Avrupa gazetelerin- de, Romadaki muhabirlerin yaz. Melek Sineması Yeni sinema mevsimi- ne başlıyor Açıldığı gündenberi İstanbulun €n kibar sineması ismini muhafaza eden ve daima sinema dünyasının en güzel, en bahalı filmlerini göste- ren Melek sineması önümüzdeki çarşamba günü akşamı yeni sinema mevsimine başlıyor. Melek gmineması senelerdenberi kazandı güzel filmler gösteren sinma» şöhretini bu sene de muha. daza etmek için hiç bör fedakârlık- tan çekinmemiş, Amerikanın MET- RO GOÖLDVYN, UNİTED, PARA - MOUNT ve FOKS gibi en büyük, film şirketlerinin en muzzam (i lerini satın almıştır, Bu filmler ara- gındâ şu büyük isimleri şimdiden kaydedebiliriz: 1 — KÖNTES VALESKA; CHAR BOYER - GRETA GARBO. 2—MARIE — ANTOİNETTE: NORMA SHERER - TYRÖNE PO- YER. 3 — KASIRGA: DOROTHİ LA- MOUR. 4 — MARKO POLO: GARY CO. ÖPER. * $ — SENORİTA: JANNET MAC DONALD - NELSON EDDY, 6 — ŞAHANE ÜILGINLIKLAR. T — ROSALİE: ELEANOR POV ELL, - NELSON EDDY. 8— MANON: MARTHA EGGER 'TH - JEAN KİEPURA, İDevamı 7 inci sahifemizde) 1 memnun etmediği anlaşılıyor dır. Roma mehatilinin Çekoslo. vakya işlerine dair ne düşündü - | ğünü öğrenmek, Orta Avrupa me- | selelerinin takibi için az faydalı olmasa gerek. İtalyanın vaziyeti malüm: Berlin - Roma mihveri. nin sağlamlığı hesabına İtalya ses çıkarmıyor. Çekoslovakyadaki Al- manlara hak veriyor. Almanyanın dediklerini de doğru buluyor. Fa. kat görülüyor ki Roma mehafili | için bu meseleler yalnız Südet Al- | manlara muhtariyet verilmiş, ve- rilmemşi, Çekoslovakyadaki Al. man ekalliyeti ile Prag hükümeti arasında şuna veya buna karar verilmesi meselesi olmaktan da- ha başka birşeydir. Bu meseleler çıktı çıkalı İtalya doğrudan doğ- ruya herhangi bir suretle karış - maktan geri çekilmiştir. Yalnız şu var ki Orta Avrupa iş! kend.Isini alâkadar etmediğini bit- direrek bu yüzden çıkacak bir harbde Almanyaya yardım için öyle şiddetli bir arzu göstermedi- ni de vaktinde anlatmış oldu. Mesclenin dostça ve müzakere ile halledilmesi fikrinde olduğu. nu daha evvel söyledi. Bilhassa Çekoslovakya mese - lesinin böyle müzakere yollarile balli için İngiltere tarafından gös terilen gayret ve İaaliyet me, danda İken Roma herhangi gücendirmeyi hiç mıştır. İtalyan gaze- teleri İngilterenin bu işte yalnız sulhu kurtarmak için uğraşarak bitaraf bir vazife gördüğünü yaz- tuşlardır. Diğet tacafan da Al< | manyanın düşündüğünü doğru | bulduklarını söylemekle beraber, | Hulâsa Romanın aldığı veziyet vekayil takib etmekten Iharet, İtalya herşeyden evvel İ ile 16 nisanda imzaladi; fili — Kimse yök mu?. Burası İsviçredir. Alplar. Sanatoryom. Rafikle Nimetin Bursadan birlik olup çıktıkla- Tının ikinci ayındaki ilk devamlı uğrak! Retfik şen; Nimet mes'ud ve mağrur. İkisi de dinç. İkisi de taze! — Korkuyor musun Nimet?, — Yoo... — Baş dönmesi filân?. hesi olan bir mesele Onun için İngiltere ile iyi geçin- mek çarelerini arıyor. Fakat İs- panya meselesinde İngi'tere ile İtalya arasındaki hal değişmediği fçin bu itilâfin ne vakit tazbikat mevkiine çıkacağı ayıı bahisdir. Bununla beraber İspanya mese - | lesi karıştıkça, General Franko - | nun Romada beklenen kat'i gale. | besi olamıyarak dahili harb uza- | dıkça İtalya daha ziyade Alman- yaya yaklaşmakta, Berlin . Roma mihveri söylendiğine göre daha sağlamlaşmaktadır. Fakat Çekoslovakya meselesi Romada nasıl takib ediliyor?. İşte | buna dair Avrupalı muhabirlerin edindiği malümatı gözden geçir- mek icab ediyor: Roma mehafiline göre Çekoslo- vakya meselesi öyle yalnız btr cep ölmaktan çok uzaktır. Bir kere Südet a1 « manların sırf milli bakımdan A). maatyayı meşgul eder — vaziyeti vardır. Bu mesele herhangi bir şekilde halledilecektir. — Fakat müşkülât büsbütün ortarları kalk- mış olmiyacaktır. Ondan sonra diğer meşgül olunacak — safhalar vardır. İtalyanın Südet Alman » ları bahsinde aldığı vaziyet işin Almanyanın istediği tarzda, fa- kat müzakere yollarile halledilip bitmesi olabilir. Ancak Çekoslo. vakya meselesi Südet Almanlar meselesinden ibaret zanned'lme- meli, Südet Almanlar meselesin- de İtalya seyirci kalmaktadıt. Fa. kat bir de Çekoslovakyanın Av- rupada — milletlerarası — vaziyeti vardır. Bu vaziyet malüm: Fran- sa ile Rusyanın müttefiki olmak dolayısile Çekoslovakyanın oynu. yacağı rol ne olacak? İtalya bu- ma karşı asla lâkayd kalamamak- tadır, İtalyanın da istediği Çekas. lovakyanın Rusya ile olan itti - faktan ayrılması, Fransa ile olan Edebi Roman Vücudünde 800,000 — kibrit Yapacak fosfor varmış!.. Ne kadar kibrit istiyorsunuz?,.. Bu, tabii şimdiye kadar aklınız- dan geçmiyen bir sualdir. Fakat meraklı âlimler, bunu dü- şünmüşler, tetkik etmişler. Ce- vabını da veriyorlar. | — Kaç kilo geliyorsu ; minen yetmiş... Pekâlâ... Bu yet- miş kiloluk vücudü, yukarıda söy- lediğimiz âlimlerin eline terkolun- duğunu tasavvur ediniz. Bundan, bir çok maddelerden başka mü - him miktarda fosfor çıkarırlar. Bu fosforun neye kullandığını merak ediyor, anlamak istiyorsu- nuz, değil mi?... Kibrit yapıyorlar. insan vücudundan ç tane kibrit yapıldığını da mı Ööğrenmek istiyorsunuz?... Tamam 800 bin! Ne bir eksik, ne de bir fazla!. ——— —— Romanın fikri tamamile Berlinin düşündüğü gibidir. Südet Alman- | Tar meselesinde İtalya seyirci ka- lacak, fakat Çekoslovakyanın d ğer bakıradan olan vaziyeti mev- zuu balisçlunca İtalya da faaliye. te geçecekmiş, Yukarıda işaret edildiği gibi İ- talyanın en ziyade ehemmiyet verdiği cihet 16 nisan anlaşması- nın filiyat sahasına çıktığını gör. mektir, Fakat bu iş gecikmiştir. Yine yukarıda işaret edildiği gibi İspanya dahili harbi uzadıkça İn- giliz - İtalyan anlaşması da kâğıt | üzerinde kalmaktan kurtulama - | maktadır. Fakat İtalya için diğer ehemmiyetli bir cihet vardır: Ha- beşistanın İtalya tarafından alın- maş olduğunun diğer devletlerce, Birinsanın | | denleri istisna edersek her erkek | misakını değiştirmesidir. Bunda | bilhassa İngilterece tasdik edll - mesi. (Devamı 7 inci saylamızda ) karar Eski devirlerde olduğu gibi ye- ni bir yahudi hicreti hazırlanıyor. Bütün dünyada yahudilere kar- Ş reva görülen fena muameleyi protesto etmek istiyen Doktor Vü- helm Ritel 10.000 yahudi gencini ve kızını Filistine gölürmeye ka- | yar vermiştir. Dökter Ritel, Polonyada bulu- “nan yahudilerin şefidir. Polonya- da ikamet eden gn bin yahudi de- likanlısı ve kızı şeflerine sadakat yemini etmişlerdir. Bunlar, göğ sün sol tarafında Davudun yıldızı işlenmiş birer beyaz gömlek giy- mişlerdir. 74000 delikanlı, 3,000 kız Varşo- vanın büyük meydanlarının birin. No. 102 — Bayır... Hayır... — Aterin — Bir kahkaha: — Hah... Hah... Ve... Bir sual: — Ne var sanki — Yoo.., Öyle Hah... — Ya, sen?. — Kah... Kah... Kah... — Bak amma, bak... Ne manzara?, — Hakikaten enfes... — Hele şu nehrin kıvrımları?. — Şehre çok yakışıyor!... — Köprüleri sayabiliyor musun?. — Elbette... A, kör müvüm ben' söyleme. Ahmed Mithat efendi merhum ikinel kata kadar ancak çıkmış! — Ayol Ahmed Mithat Efendi ile ben bir miyim? — Fena mı?. Sen ondan cesur çıktın!. — Şu görünen muhteşem yer neresi?, Refik elindeki rehbere baktı, söyledi: — Opera.. Öteki de «Madlen» ki — Hele hele şu meydanın kalabalığına bak, 2- man yarabbi!. demiyor.. — Hayret billâhi.. Bunu ne İsviçrede, ne de Al. manyada görmedik.. — Tevekkeli herkes: Paris şehirlerin tacıdır!.. Sanatoryomdan çıktıktan sonra yer yer bir sene dolaşıp geldikleri onuncu, on birinci uğrak da bu- hayran kaldılar. * — ÖL. bu kalabalığı yarmanın d: . — Keşki otomobilden inmeseydil — Sana sormalı. Biraz da kalabalıkta yürüye- Tim.. diye otomobilden «Bulvar Dezitalyen» de inme- Dokuz tane işr>. rasıdır. Şehri daha yeni geziyorlar. İkisi de Parise İkisi de Parisi candan sevdiler. ni yok? Filistin'e hicret 10,000 genç yahudi Varşovadan Filistine yaya gitmeğe Bunların hepsi, göğsünde Davudun yıldızı iş- lemeli beyaz birer göm!lek giyinecekler Cinsi cazibe !., Yazan: Recai Sanav / i Bilhassa evlenme çağında bu- lunanların — <izdivacı hakkında, az çok bir fikir ve kanaatleri var- herkese göre başka başkadır; ki- Mi esmer ister, kimi beyaz, kimi kumral ister, kimi sarışın... Gönüle göre; şişman, zayıf, ba- | liketi, uzun, kısa, orta boy, bodür.. Hepsi hepsi güzeldir, ideal tipler- dir... Yalnız dediğim gibi: adamı- na göre... Gönül kimi isterse güzel odur derler. Buna rağren, pek ender olarak umumi kaldeye aykırı hareket e- dır. * Bir sideal koca» «ideal kadın> ' mutlaka: karım «güzel olmalıdır..> der. Fakat, 30 yaşında yakışıklı bir erkek olan Cemtil, bu umumi ka- | idenin ender olan müstesnaların- dandı; çirkin bir kadınla evlen- meğe karar vermişti! Bu yaşa gelinciye kadar haya- tın türlü zevklerinden istifade et- miş, ömrünü boş geçirmemişti Başından bir çok aşk maceraları Reçmiş, bir çok genç ve güzel ka- dınlarla, zaman zaman ömrünün en zevkli, en fırtınalı anlarını ya- | | şamıştı. Sosyete ve kadın âlemlerinde çok tecrübeli: ve «çemberden geç- miç» bir adamdı. © halde, hayatın zevkini tatmış, çapkın bir adam olan Cemil niçin girkin bir kadınla evlenmek is - tiyordu?... | Güzel kadına dayduğu için mi?.. Hayır; güzel kadından korktu- ğu için... Çünkü; Cemil kıskanç bir a- | damdı; yolda güzel bir kadınla gi- verdi de toplanacak, sonra yaya olarak yola çıkacaklar; Romanyadan, | Bulgaristandan ve Türkiyoden ge- çerek Filistine gideceklermiş.. Fakat, İngiltere hükümeti, on bin kişiye birden vize vermek ta- raftarı değildir. Doktor Ritel gazetecilere: — Polonyada açlıktan ölmek- ten ise Filistin hudutlarında öl- mek daha iyidir. Gayemiz, mede- ni dünyanın dikkat nazarını üze- Timize çekmek, bazı memleketler- de yahudilere karşı reva görülen fena muameleyi anlatmaktır. Ne Arabların kurşunundan, ne de İn- Yazan:! İ aKK l eaniana gözle- rin o kadının üzerine dikilmesi Cemili çileden çıkarmağa kâfi idi. Hele bu kadın karısı olunca büs- bütün tahammül edemiyecekti. Bu hususta düşüncesini daha zi- yade ileri vardırarak kendi ken- dine hükmünü kat'ileştiriyor ve diyor ki: *— Karım güzel olursa, her za- man, boynuz takmağa mahküm olacağım.. güzel kadın daima teh- likelidir... Halbuki çirkin bir ka- dına kimse dönüp bakmaz bile... Onu kimse bu fikrinden vazge- çiremedi.. Tasavvur ettiği gibi bir Karısı Sevim, liseyi bitirmiş, ze- yi konuşan bir kadındı.. Gençti; on dokuz yaşında ancak vardı. Fakat.. kadın güzelliği ev- safının bir nebzesine bile malik değildi. Orta boylu, zayıf, ince bacaklı, uzün bir burun, oldukça — hatırı sayılır bir ağız.. Yalnız dişleri sağ- lam ve muazzam olduğu için bu- nunayıbını biraz kapatıyor... Tu- valetle kendine biraz çeki düzen veriyor. Esmer yüzünü ağartmak için pudra kâfi gelmiyordu. Cemil evlendiğinin ilk ayların- da -Sevimin çirkin olmasına rağ- men- pek mes'uddu; bu saadet ev- Nlik hayatında «boynuz tehlike- sinie kat'i surette atlatmış oldu « ğuandan ileri geliyordu. Karısına kimsenin musallat ol- mayacağına, hattâ dönüp te dik- katle bakmıyacağına kanl idi. Fakat.. pek az Zaman sonra, bu kanaatında aldanmış olduğunu gördü... Beyoğlunda oturuyorla:- dı.. Cemilin kazancı oldukça ye - rinde idi. Akşamları karısile beraber gez- meğe çıktyorlar, haftanın bir kaç gecesini sinemada, çalgılı gazi - noda, veya bir dans yerinde bir kaç saat eğlenmekle geçiriyor - lardı. Bu zun sürmedi. L ziyorlar... — Öyle ya «Klor opera» diyorlar — Enfes.. Enfes vesselâm!. Hem konuşuyor, hem gidiyorlar. Öpera. Paris operası. Dünyanın en Pariste altı aydır oturuyor, geceli £ Hâlâ şehre; şehrin şu cazibesine, hududsuz zevkine doyamadi — Haydi gidelim.. Cemilin karısı haktt y şahedeleri itimad n g | | sarsılmaz ımııııinııh“" İ kâfi geldi... Geceleri ve pıııı fikleri her yerde bir talifli 1,* ,' lerin karısile alâkadüf © u, onu mütecessis ve PÜ eg wlulı süzdüklerini AYT — Cuml ilk önce gözlerifi öi madı, daha sonra ,_ııdıı acaba karısında bir takifi yetler vardı da değil mi idi?. Kaç defa, gittikleri bİf P bir şey almak için ç) nindan ayrıldığı kısa “' , zarfında, yanına bir heti B rak, ona, münasebetsiz Vâf atmıştı... seler Buna benzer hâdi: ça, Cemilin jik mmınll" duğu hayret hisleri, yeri et detli bir kıskançlığa !© | mişti. İlk tedbir olarak ı'*’ ü lerinden - sarfınazar ettli. Tf pazar günleri çıkıyorlafili ayni hal, ayni manzarde " gf larak, karısı, kendisint yf süzgün bakanlara — KAFFİ İlg bir haleti rühiye ile karşısında, U'”' nuz tehlikesi» ni melerle hissetti. lîw ca tavrı tıkmmığı Karısını gündüzleri ğ ğ rak sokuğa çıkmaktal, nuya koşmuya gil ti Şiddetli bir ihtarda ae LEELFEYET SEEESSER. . Fakat. kadın karşı l * kâr bir hal aldı... Bu hal Cemili bü HKT y landırdı; ondan şüpbelef Ü dadı. «Boynuz tehlikesi” B da, kafasında bir istifhami " — ÜZ ». duruyordu: f * — Acaba aldatılıyor Bunu mutlaka ııııınllv' l t kat, nasıl?.. Nasıl?.. " N * v Bir akşam... Cemil ' E dönerken - Beyoğlunda kahveye girdi. Biraz © ,. gunlük almak istiyordi yf saya oturdu. Garsöfi " gl henüz getirmişti o u genç yanımdaki mi lar; bunların iktsi de ıl* konuşmaları, her şey “Monşer, diler. — lly u. Cemil, yanındaki (Devamı 7 inci -Y lundukları için, istef Senenin en nnilıı' / Son Telgraf'da vir . Etem İzzet BENİCE nin ne manası vardı sanki?.. — Biraz da yürürüz canım, ne olur?, — Vazgeç karıcığım bu akşam- — Olmaz!, — Billâhi çok yorgunum... — İyi amma, geç kalıyoruz.. Yooo... Daha vakit var!. - Fakat, burada karşıdan karşıya geçmek için galiba on beş dakika geçecek.. — Canım ne çıkar, iki dakike Sen, gü azamete bak,, — Vallahi Nimet, bu manzaraya baka baka do- yamıyorum. Altı caddenin birbirine yol verdiği meydan dünyanın neresinde var?. «Metro politen» tasyonlarındaki kalabalığa bak. İki üç akşamı da bir şu «Kafe Dölâpe» ye gelmeyi öyle istiyorum ki... Son- ra, bu mağazalardaki renkli reklâmlar, bu ziynet ney- le olur şeyler?. Hele, bu Operayı hiç bir yerde gör- kat, tükenmiyen bir şey var: lık dün mü?. Binarın cephesindeki fevkalâdeliğe bak! Bu ki mukavemet, zevklerindeki allgan Gezmekten bıkmıyor, — eği t a.i sdRalanidikardü cin h ü dükü lli Iâmbaların renkleri moda değil mi — Senin de yorgunluğun hep bü akşari — Haydi... — Yapma Nimet... — İmkâm yok gideceğiz. — Gitmesek olmaz mı?... da geç kalalım. — Olmaz. Ben öyle istiyorum- Gi z gimdi?. — Hasbinallah... Hasbinallah.. Refik hakikaten yorgundur. Bif ieiğini cıcığını çıkarıyorlar. Tiyatro, mo, içki, opera, bar, şehvet!, ,ıf Bütün bunlar insanı bitirmez de P j Nimetin ' ç

Bu sayıdan diğer sayfalar: