5 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

5 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ev-Apartıman-Pansiyon Yeni kübik apartımanlar, acaba uydur- ma apartımanlardan daha sıhhi ve daha kullanışlı mı? Hayır |. Yazan: MAHMUD YESARİ Eskiden «evx, başlı başına bir müessese idi. Evin, bahçesi, küme- si, taraçası, bodrumu, yalnız o sey halkır na aitti. İçtimat ve İktısadi -zaruretler, bu scski ev teşkilâtır nt Yavaş yaz vaş, tamamiyle ortadan kaldırıyor. Dört, beş «nüfus> lu - bir aflenin rahat rahat, ferah ferah oturdu- | Bu evlerimizde, şimdi, dört, beş W *nüfüslu», dört beş aile yaşıyor. Eskilerin «nohut oda, bakla sofa, larında ekiralık ev» levhaları gö iki Bu eski evlerin, ne kadar ta- İ mir görseler, günleri sayılı. Bir- | kaç sene sonra, çökecekler, yıkıla caklar ve yerlerine, yeni aparlı- manlar yapılacak. Yeni kübik apartımanlar, aca- ba uydurma apartımanlardan da- ha sıhhi, daha kullanışlı mı? Bunun en kısa, en kestirme ve dedikleri, küçücük iki katlı evler —— bile, «apartıman» oldular, Apartıman hayatı, kolaya mu, yoksa ucuza mi geliyor? Bunun üstünde kafa yormadım. Fakat Ayni kat üzerinde, iki üç oda için de, ilişik tıkışık yaşayan insanla- rın sihhatlerinden kaybettikleri SN ae B zi Eski konakların, «mektep» ol- mıyanları, *pansiya oluyorlar, uydurma aha feci- Bu «pansiyon hayatı, apartıman hayatından d dir, Her ev €v, apartıman şekline ko- bilir mi? Her ev, pansiyon ©- k. kullanılabilir. mi? B: Bi nun, halde birtakım şartlara tâbi eceğini zannedi- Tinde muzır tos de tutulmalıdır. kalar, bazan da şeklinde gi laların çoğu, tarzının doği Bazan küçük va- P duyduğumuz fa- bu karışık yaşama urduğu neticelerdir. Mevzuumuzun dışı " bu nokta üzerinde him inda olduğu için fazla durmuya- Evden bozma ekserisi, zorla konulmuştur. H ver apartımanların apartıman haline ler katta t sahanlıkları, gELE re Miş, m venlerden #nip çikmak Büçleşmiştir ea li tarafı, bu merdi- t kat higin çıksa, üst katlarda- kurtulmaları imkânsız gi Günün mu; nız pel 'yen santlerinde yal Pervazları güneş gö- ren, hattâ ancak ka: ki pencerı camlarından vuran şikların ak, sile güneş alan, basık, havasız yer lerdeki evlerin apartıman ve pan siyon yapılmaları, umumi sıhhat namına, hiç de doğru birşey ae ey değil. Bir evin, tek ev olarak kiraya mesi ile kat kat kiraya veril- elbette bir olamaz. Kat kat kiraya vermek daha kârlı, Ev sa- hiplerini, evlerini apartıman yap- Mağa hırslandıran budur. Kulla- Zaşlı olması da, hizmetçi derdi, *ev halkının. ekserisinin dışarı. 'da çalışmak mecburiyetinde olma ları, bu uydurma apartımanları ki Tacısız birakmamaktadır. Artık, evlerin kapilarında, cam kanlı hâdiseler | - apartıman dai- | X bölmeleri' zaruretile daral. | | Tercümanlık re en doğru cevabı; koskoca bir : Hayır | dır. Büyük, lüks apartımanlarda bi- le, oda, daire kazanmmak için, ak- la gelmedik acaiplikler yapılmış, yapılmaktadır. - Pakat «acaiplik» kelimesile ilade edilemiyecek bir *felâket» var: Bodrum katları! Bir arkadaş, apartırnan arıyor- du. Yeni, Jüks, kübik apartıman- ların birçoğunu gezdik. Mahzen- den beter küf kokan, bodrumdan daha karanlık, daha nemli, basık | tavanlı, «zemin kat daire» (!) ler- de yaşamak, bir felâkettir. Çocuklu alleler, odalarda ne | yaparlar? Apartıman, ancak s0- kak tarafından hava alıyor, arka taraf, tamamile sağırdı. Sokak tarafındaki pencereyi — açarsanız, yazın toza, kışın zifosa boğulursu- nuz. Eskiden odunluk, kömürlük, ha mam, hırdavat deposu olarak kul lanılan yerlerde, şimdi modern, lüks «apatıman daireleri» yapı- liyor. Ev sahipleri, kürlarını düşüne- bilirler. P-raları tutanların can- | larına re var, — demekten pehlivanı Kıralın Ne vazife gö- rürmüş Londra müzesi, 17 inci asır'ma- mulâtından ve Dywoke ailesine &id zırh, kalkan gibi eslihayı sa- taın almış ve salonların birinde teş hir etmiştir. Bunlar Kral Jak'ın devri salta- da - (Kral pehlivanı) olan Şarl Dywoke'nindir. Bu memuriyet son asırda lâğ- volunmuştur. Bakınız, Kral peh- livanının vazifesi neydi: Kral pehlivanı, yeni bir hüküm dar tahta oturacağı gün tam her- kus sofrada iken Westminster sa- rayına gelir, avlıya girer, atından iner, Büyük salondaki —masanın üzerine demir - eldivenleri atar, Yeni krala sadakat yemini etmek istemiyenleri tutup — boğacağını söylerdi. 'Tabil buna cesaret öden bulunmazdı. Merasim - bittikten sonra demir eldivenlerini alnr, bir kupa ile verilen şarabı, Kralın sıhhatine içer, ve geldiği gibi na biner, giderdi. Kupayı da hi tıra olarak beraber götürürdü. Kupadan başka bir kese dolusu altın da verildiğini söylemeğe lü- Bursada Posta, Telgraf ve Telefoh U- üdürlüğü mütehassısı Bay ter, Bursada yapılacak olan yeni posta işleri etrafında tetkik- lerde bulunmak üzere evvelki İ başka büşey söyliyemiyeceğim. MAHMUT YESARİ Münihteki tarihi toplantıda Alman tercümanı Dört dil ile konuşmak suretile sür'at ve muvaffakıye İngiliz, Fran: iman ve İtal- devlet adamları geçen gün Münih'de toplanarak Avrupa sul- hünun bozulmaması için konüş- muşlar, karar vermişler ve rılmışlardı. Münih'de dört hükü- met reisi arası müzakereler olurken sokaklara biriken halk da| bu tariht müzakerelerin heye - canı içinde — beklemişti. Mü - Hitler tercumanı ve Fransız Başvekili nih — toplantısının sulhun tarihi noktasından nekaı #ehemmiyet- li olduğunu tekrara lüzum olmasa Bu-tarihi toplantı dolayısile lü- zum görülen gayret ve faaliyet - leri cihetinden meşhur olanlar da vardır. Bunların başında bulunan Her Hitler'in tercümanı olan dok- tor Şimit biridir. Doktor Şimit —Alman Hari « ciye Nezaretinin resmi tercüma - nıdır. Vazifesi icabı olarak Her Hitler yabancı bir devlet adamile | başbaşakalarak uzun uzadıya gö- rüşeceği zaman doktor Şimit de bulunmaktadır. İngiliz Başvekili ilk defa olarak Her Hitlerle görüş- üzere geçen ayın on beşinde vazifesi bir katdaha © Şimit'in hemmiyet ve nezaket kesbetmiş- ti. Çünkü İngiliz Başvekili fle Her Hitler yapayalnız konuşmuşlardır. İkisinin yanında ne Alman Ha- riciye Nazırı, ne de İngiliz sefiri bulunmuştur. Ne konuşulduğunu konuşurmuş. — Fakat — fransızca, İtalyanca — ve — almancayı bir - birine süratle tercüme etmek - | todir. Onun için dörtler toplan - tısında doktor Şimit tarafından görülen vazife çok mühim olmuş- tur. Sinyor Mussolini fransızca ve almancayı iyi bilir ve iyi konu - liz Başvekili de fran - ilir ve iyi konuşur. Bu şur. yı iyi barla konüşmalar çok defa fran - gızca cereyan etmiş görünüyor. O zaman doktor Şimit derhal ter- cüme ediyor. Her Hitler de bunu dinledikten sonra cevabı cevabı almanca veriyor. Yine tercüman Şimit bunu fransızcaya çı Bununla beraber ber taraf ken- di lisanı ile söyliyeceğini söy * lemekle — serbestti. İngiliz Baş- vekili —ingilizce — söylediği za - mman doktor Şimit orada idi. Fran-| sız Başvekili fransızca olarak di- | yeceğini dediği zaman yine doktor| Şimit idare eder. İtalyan Başve - kili de almanca ve fransızca ye- rine kendi dilile diyeceğini dediği zaman yine doktor Şimit vardı!. Görülüyor ki böyle bir toplantı- da resmi tercüman olmak işi öyle kolay değildir. Doktor Şimit'in işi ayni zaman- da sürat istiyen bir işti. Söylenen şeyi çevirmek için vakit geçme - mek lâzımdı. Bu Alman tercüman korunu kim kırdı? | gün Bursaya gitmiştir. t gösterdi her surette işinin eri olduğunu | göstermiş. Ondan sonra daktilolar geliyor.. Bu adamda öyle bir büyüklü öyle vahşi bir gurur vardı ki bü- ' tün dinleyiciler süküt ediyrolar ve hayretle bakıyrlardı. Bazı kim | selerin cemiyet hayatını kie düşmeleri kabahat midir? Bu zar, fakat kıymetsiz değildi. Viejerar, celseyi dikkatlı ediyordu. Şimdi artık şalı dinlenmesine başlanmıştı. Bunla- rın bazısı aleyhinde, bazıları da lo hinde bulunuyorlardı. — Viejerar, 1926 da bir dansöz- le beraber Şilide idiniz. Altın ara- yıcılarına iltihak için bü kadını terkettniz, değil mi?... — Hayırt... Şilide değil, Mior- da idim. O sene bir bürda şef ola- rak çalışıyordum... Viejerar, mahkemenin diğer cel selerinde de hazır bulundu. Artık adaşına karşı kalbinde garip bir muhabbet hissetmeye — başlamış- tı. Onu, sankin küçük kardeşi - miş gibi seviyordu. SON CELSE O gün karar verilecekti. Vieje- rar maznundan daha ziyade heye can içinde idi. Onu kurtarmak is- tiyordu. Fakat buna imkân yoktu. (Devamı 7 inci sahifede) REKLÂM veREKLÂMCILIK!.. Ss—SON TELGRAF — 1 ci Teşrin 1938 Müdafaa vekili ayağa kalktı : — Viejer iyi bir ailenin evlâdı- dır. Babası, kendisini memur yap mak istiyordu. Tahsil ve terbiye etlirdi. Fakat delikanlı, bir büro- nun duvarları arasında yaşayacak fitrette değildi. Serbest, ruhlu idi, | Müaceralara atılmak istiyondu.. İş- te bu sebeple bir serseri oldu. Viejer başını eğdi. O, isyan et- memişti. Bütün hayatını büroda geçirmiş, vazifesinden başka bir şey düşünmiyen bir memur ol - müştü. Avukat müdafaasını bitirdi, sus tu. Rels : — Maznun, başka bir söyliye- ceğin var mı?... — Evet, Bay Reis... Yaptıkları- ma nâdim değilim. Ben iyi bir oyuncuyum. Oynadım, kaybet- tim. Börcumu ödeyeceğim. Fakat yüksek makamınızdan bir ricam var. Kendim için değil, kızım için. Nasıl?... Kızı için mi?,.. Demek bir de kızı var!... Reis, jüri heye- ti azaları, samiin hayretle biribir- lerine bakışıyorlardı. — Evet, kızım... On altı yaşın- da Mandölen için... — Peki, söyleyiniz. - Isteğiniz Nevyork... Öğle ile saat üç a rasında Park caddesinde dolaşan- lar ve nöbet bekliyen polisler, ya- ya kaldırımının yanında duran büyük bir otomobilin volanına bi- leklerinden bağlanmış bir kadın örüyorlar. Yolculardan birisi ka- bileklerini çözüyor, en kın polis merkezine götürüyor. ndan geçeni anlatı - yor: Çok kıskanç bir adam olan nişanlısı, işine giderken kendi - sini hususi stomobilinin vi bağlamış'.. Öğlenden snat üçe ka- | dar kimse imdadına — gelmemiş. » | Görenler omuzlarını silkerek ge- | Çip gitmişler. Bunün bir reklâm olduğunu zannetmişler, aldırma- mışlar... Madam X... Nevyorka vasıl o- lup da oteldeki odasına - girince telefon çalmıya başlamış. — Allo! Madam X?... Siz mi - siniz?... Safa geldiniz... Sizi ra » hatsız etmekten maksadım yeni gelen tilki kürklerimizi pek u - cuz bir fiatla sattığımızı — habor vermektir. Moğazamıza teşrifinizi bekleriz... Madam X... merak ediyor, otelin telefoncusuna soruyor. Ve şu ce- vabiı alıyo: — Burada âdettir. Yeni gelen müşterilere günde yüz defa tele- fon ederler. Sigortalı mısınız?... Amerikada |- Amerikalılar reklâma niçin ehemmiyet verirler? Sintiya, balmumudan yapılmış bir mankenden başka bir şey değildir. Fakat kendisine aşk mektupları gönderenler sayısız !.. - hemen herkes hyayat sıgortasına (Devamı'7 inci sahifede) Bir katil konuşuyor.. Yaptıklarıma nadim değilim. Ben iyi bir oyuncu- yum Oynadım, kaybettim. Borcumu — ödeyeceğim. kızımı himaye ediniz, sokaklara düşmesin. Viejer avukatının yanına yaklaştı: Hayır! kimsesiz değildir. Ben varım, amcası... bun- dan böyle benim o kızmdır. — ne?... — Ön yedi sene evvel vatanımı terkettiğim zaman karım Pariste kalmıştı. — Fakat, evli olmadığınızı söye Tüyorlar. — Siz her söylenen söze bak. mayınız. Karımdan ayrıldığım va kit hâmile olduğunu bilmiyor » dum. Ben, Paristen ayrıldıktan se kiz ay sonra bir kız çocuk doğur- muş. Karım o sırada Peyerle be- raber yaşamak mecburiyetinde kalmıştı. Alçak herif! Karıma ve çocuğuma fena muamele ediyor- du. Nihayet sokakta bıraktı. Ka - rım sefalete dayanamadı, öldü. İş te, yine tekrar ediyorum. Soytarı yı, bunun intikamını almak için öldürdüm. Fakat bir kızım olduğu nu bilmiyordum. Hain herif, kal- dırımin üzerinde can verirken; <Vieje, ölüyorum. Fakat ölmez den evvel sana birşey söylemek ix terim. Senin bir kız çocuğun var. İsmi Madölen'dir...» dedi ve adre sini de verdi. Maznun bir an sustu. Sonra taf | lı ve yavaş bir sesle devam etti : — Gittim, kızımı buldum. Ta> mamile bana bönziyordu. Babası olduğumu söyledi. Ağlayarak boy | numa sarıldı. Terzilik yapıyor- muş, işsiz kalmiş. Biraz para ver dim. Zavallı yavrucak!... Ona işe mimi vermek isterdim. Fakat bu vaziyette kabil değil... Ben mah- küm olduktan sonra yine kimse- siz, parasız kalacak. ihtimal iş te | bulamıyacak, düşmesini istemiyc rum. Anlıyorsunuz ya... İşte, siz- den biricik ricam bu, kızımla mey gul olunuz. : Dinleyicilerden - birçokları göz- yaşlarını zaptedemediler. Jüri he yeti azaları da teessürlerini gizlee yemiyorlardı. Reis. — Pekâlâ, dedi. Merak etmeyis niz, kendisini aceze yurduna gön deririz... Maznun bu sözü işitince yerin- den fırladı. Rengi mosmor ol- muşut. — Hayır! Hayır!... İstemem, di ye bağırdı. Aceze yurduna kapanr manızı istemem.. Sonra samiin arasında bulunan kızına dönerek : — İşitiyor musun Madölen. Sg kın aceze yurduna gideyim de « me... İcap ederse açlıktan öl... Pa kat hürriyetini feda etme! Bu sırada siyahlar giyinmiş geng ve güzel bir kızın hıçkırarak mah: keme salonundan dişari çıktığı — görüldü. Herkes biribirine: — ©, ot.. diyordu. Maznunun ki Müdafaa vekili arkasından kage tu: (Devemse € incı sahifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: