8 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

8 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

l—SON TELGIAI'-. ıi INGİLTERE -ITALYA MÜNIHTEN AYRİLMADAN EVVEL İNGİLİZ BAŞVEKİLİNİN ALMAN DEVLET REİSİ İLE KONUŞMA- | LARI NETİCESİNDE İMZALANAN VESİKA BUNDAN SONRA AVRUPADA SULHÜN SAĞLAM TE- MELLERE DAYANMASINDA NE KADAR İŞE YARAYACAK ? Âvrupa devletleri arasındaki ihtilâflara nihayet verilerek serbest kalmak isteniyor İstikbali şübheli görenler var İngiliz Başvekili bir daha İn - Glmktek Farazila Münihteri Lood raya dönmüştü. Münih toplantı- sından sonra memleketlerine dö- nen İngiliz, Fransız ve İtalyan Başvekilleri memleketlerinde pek hara surette - karşılandılar. Çünkü sulhu kurtararak geliyor- lardı. Bu hal karşısında sevinene ler pek çoktur. Düşünenler de az değildir. Avrupada harb tehlike- fakat Çekoslovak - sı devam- Si uzaklaştı, yanın feda edilmiş h bir sulhu in kâfi olma- dığı fikrinde olanlar her yerde vardır. Amerika matbuatırın yaz dıklarına göz gezdirince Avrupa olatak emniyet al- tına alınmış olması Amerikalı - larca uzak görüldüğü anlaşılıyor. Bu fikirde olanlar yalnız Ameri- değil, Avrupada da vardır. Yeni gelen Avrupa gazetelerinde ilerisi için neler düşünüldüğünü gösteren yazılara göz atarak baş- hıca iki cereyandân bahsetmok lâ- zım geliyor. Bu cereyanların biri sulhu kurtarmak için yapılmış o- | lan şeyleri muvafık görenlerdir. Evet, diyorlar, Çekoslovakyanın feda edildiği kabul edilse bile ak- si takdirde görülecek ziyan pak büyük olacaktı. Eğer iş böyle hal- sulhunun kat'i Skaan devlet reisi Hitler ledilrarseydi o zaman Avrupa ka- ma boyanacaktı. Bu felâketi ise ne Fransa, 'ne İngiltere istiyebilirdi. İkinci cereyana tâbi olanların fikri başka türlüdür: Çekoslovak- yanın feda edilmiş olması sulhu muhafaza maksadını tamin et - mekten uzaktır. Çünkü Almanya bundan sonra daha başka şeyler de istiyacektir; diyorlar, Halbuki İngiliz Başvekili baş- ka fikirdedir. Bugünkü Almanya- nni ileri gelen bir gazetesi “olan Beobahter gazetesine verdiği be- yanatta Südet Almanları mesele- sinin ne kadar çetin olduğunu ha - Urlattıktan sonra bu meselenin -İngiltere ile Almanya arasında devamlı bir anlaşmıya mâni olmu- yacağını düşündüğünü — söylüyor ve diyor ki : — Fakat ben bu meselenin da- tada mevcud engellerin en so - nuncusu olduğunu düşünüyorum. Benim gayem Avrupada vakit va- uğraşıyor. Fransa da Münih kon- feransından sonra görülen neş - riyat bundan sonra Almanya ile | Tet adamları arasında şahsan kar- Fransanın vaziyetleri — etrafında bir takım endişeler olduğunu gös- teriyor. Epok gazetesinde başmu- harrir Kerilis bu endişeleri şöy- le anlatıyor: Münih sulhu Fransayı dünkün- den daha zayıf bir hale koydu. Çünkü Çekoslovakya gibi bir müt tefik elden gitti. Almanlarır atyz fırka askeri artık şark cihetince herhangi bir gaileden korkmıya- kit çıkan ihtilâflarla tehdid edil- miyerek sulh içinde yaşamayı te- Buna inanılır mı? Ruyada şeytanı gören Kızın dili tutuldu Bükreşten bildiriliyor: Birkaç gün evvel Yaş'da, Olga Grigorov adlı on yaşında bir kız uzun ve derin bir uykudan uyan- dıktan sonra bir söz söylemiye muvaffak olamamış. Kendisine bir kâğıt ve kalem vermişler. - Kızcağız, rüyasında şeytânı gördüğünü ve dili tutu- lacağını söylediğini yazmıştır. Küçük kız, hastaneye naklo- lunmuştur. ee Sinyor Mussolini'nin eğlu nişanlandı Romadan — bildirildiğine | Sinyor Mussolini'nin oğlu yüzba- şı Brüno Mussolini, Faşist reji- minin ilk hazine nazırı olan Pro- göre rak Fransuya dönebilecektir. E- (Devamı 7 inci sahifede) karşılanan Çemberlaya min etmektir. Bunun için de e- saslı bir şart İngiltere ile Alman- ya arasında iyi bir anlaşmadır. İki memleket arasındaki mesele- leri neden dostça görüşmek kabil olmasın?. Bu buhranda memnun olduğum bir cihet varsa o da dev- şı karşıya gelerek temasta bulun- mağa kendilerini sevketmiş olma- sıdır. İşte Alman gazetesinde çıkan beyanatın hulâsa edilen bu kı- sırılarından anlaşılıyor ki İngiliz Başvekili kendi memleketi ile Al | — Tayyareciler, Pariste çıkan (Pa- manya arasında esaslı bir anlaş - | ri Suvar) gazetesine gönderdik - mayı Avrupa sulhu için ilk şart | leri bir mektubda: olarak görüyor ve bunu temine | — «Herşey hazır. Havalanmak i- Varşovadan — gelen - telgraflar, doktor Yodko-Narkiyeviç'le yi başı Bürzinski'nin dünya irtifa rekorunu kırmıya hazırlandıkla- rını bildiriyor. Bu hafta SARAY» sınzmasınDa Senenin ilk büyük Fransız filmi olan YANIK GÖNÜLLER heseri; iğun — zamanlardanberi sdiğimiz Umumi tee: he uyandırn ecan ratılan bu küvvetli - aşk ve ihtiras dramı tekrar tekrar görülecek gü- zel bir filmdir. İlâveten: Münihte sulh için 4 lerin mülâkatı ve FOKS JURNAL. FERNANDEL (lIgnace) Bugün SÜMER sinemasında Kızı JOSETTE - ile beraber yarattığı SOKAK ŞARKICISI Son derece şen, neş'eli ve gülünçlü filmi ile kahkaha tufanları saçıyor. Gidiniz görünüz. İlâveten: ECLER JURNAL; Son dünya siyasi hâdiseleri ve Çekaslovakya buhranı. Bugün saat 1 ve 2.30 da tenzilâtlı fiatlarla HALK MATİNELERİ Diye birinci kata indiler! Hiddetinden kudurup ha geniş gayelere varmak İçin or- TAKSİM Sineması Dün akşam büyük galasında muvaffakiyetler — göstermiştir. POLA NEGRİ'nin Son temsili olan ŞAHANE TANGO Çok takdir kazanmıştır. Ayrıca: ECLAR JURNAL ve MİCKEY MOUSE (WALT DİSNAY'in) Bugün saat 1 ve 230 da Tenzilâtlı HALK Manitesi etrafa saldıran bir boğa yavrusu gibi evin. içinde dört dönen Nimet merdivenden koşarken Tahir 2- ganın kırmını sarsık dudaklarını, simsiyah ve deri- leri kasılmış yüzünü, havf ve herastan titreyen ba- şını, fıril fırıl dönen beyaz siyah gözlerini kapının aralığından uzanmış görünce hemen onun üzerine | koştu; kulağından yakalayınca Arabı : — Aman hanımıjı aman.. Koptu billâhi.. Diye, elyak ciyak bağırtarak ortaya çekti, onun da sırtına bir yumruk indirdi: | — Domuz Arab, nerede Gülizar?, — Duymüyor musun sersem herif?.. Gülizar.. Gülizar.. diye yarım saattir bağırıp duruyorum... Dedi, Onu da Zeynep kızın peşine kattı: — Haydi çabuk.. Çabuk! | — Diye koşturdu! Bu manzara görülecek şeydir. Eğer, insan bir orta oyununda bulunsa da kavuklunun ayvazı ko- | valayıp çıkıştığını seyretse bu kadar gülmez, eğlen- mez! Hele, Arabın gözlerini aça aça ve.. dudaklarını sarkıta sarkıta, kafasını ikide bir, — Sırtıma yumruk iniyor mu?. Diye çevirip de Nimete bakışı ve ayni zamanda upuzun, zayıf gövdesini güçlükle çeken ince, eciş bımbıraklınnı ıhhhdpdıwkunmw sahne değik —- Refik ne divenleri ikişer fesör Vensanzo Tangorra'nın kı- | mıştır. | zile nişanlanı YÜKSEKLERE ÇIKMAK İSTİYORUZ! “ Balonumuzun hakikt bir zırhlıdan farkı yoktur: Soğuğa, güneşe,| havâsızlığa karşı her türlü tertibatı haizdir . .. ,, Rüzgâr düşer düşmez balon derhal havalanacak çin havanın açmasını, rüzgüârın t | düşmesini bekliyoruz. Balonumuz, | şimdiye kadar yapılan balonların | hepsinden daha büyuk, ve bam - | başkadır. şişirilince Eyfel kule - sinin yarı yüksekligindedir. «Bununla, 28,000 metro yüksek- liğe çıkabileveğimizi ümid ediyo - rüz.Denizin sathından 28,000 met- ro, Mon Blan dağının en yüksek tepesinden 23000 motro yüksek- lere... «Son irtifa rekorunu Amerikalı Anderson ve Stevens kazanmıştı. Bunlar 22060 metro yükselmiş - lerdi *Yukarıda soğuk pek şiddetlidir. Arzın şoğuklarına hiç berzemez. Bunun yanında, Kutbun soğuğu | ilkbahar sıcağı gibidir. «Hava da yoktur. İnsan | şey yemeden, hiçbir şey lçmulm günlerce yaşıyabilir. Fakat hava- sız artık birkaç dakika, ç Roman No. 127 Birinci katın da aranması biterken, Nimet bir- denbire hatırladı: oldu?., — Refik ne yapıyor?. Ve... hiddetini onun üzerinde tekrar teksif ede- rek, Tahir ağaya: — Arab geberteceğim seni.. Haydi, Gülizarı ça- buk bul, yukarıya bana getir.. Dedi. Kendi de yeni bir gazaya çıkar gibi mer- üçer atlıyarak yukarıya çıktı! ve. dosdoğru Refiğin yanına gitti. Rafik, — Amma belâya çattık... Der gibi ellerini oğuştura, oğuştura odanın i- “çinde dolaşıyor; zikir halinde bir. teessüf, teessür ve hayretinden Dr. Narkiviyeç ve arkadaşı HER GÜN BİR HİKÂYE NTRENMAN Yazan: MAHMUD YESARi ti. Genç kadın, yerinde duramaz, | — Genç kadın, telefonu — kaj oturamaz hale gel | eve döndü. Baş ağı ek evlenmişlerdi. Erkek, , geniş omuzlu, güçlü bir delikanlıydı. Genç | — Çıldıracak gibiydi. Kapıcıya, i- | tu, zihninde bir tek sual dönü, kadın, tatlı gözleri, açık kumral saçlarile, tambir ku güzeliy- nler, saadetlerine Bu genç karı koca, küçücük a- partımanlarında, sükün ve huzur içinde yaşıyorlardı. Evleneli ay- lar geçmiş, birbirini kıracak, in- cilecek bir tek söz ağızlarından çıkmamış; hoyratca da harekette bulunmamışlardı. Fakat bir gün, genç kadın, müthiş bir baş ağrı- sile umaştı. Kocası, erkenden işine gittiği için, evde yalnız ka- lan Neclâ, büsbütün sinirlendi. Yalnızlık, onu bir. cendere gi- bi sıkıyordu. Baş ağrısı ziyadeleş- Neclâ ile Fikret sevişerek — evlenmişlerdi Belsi lâç aldırtmak istedi; kapıcı da yoktu, Genç kadının sinirleri bo- zuldukca bozuldu. Yakasını yır- de, karısı ağır hastad Vah vah! Söyleriz, m ik etmeyi « Ya baş ağrısı... Strasfor, baş ağrısı diyarıdır. Öyle bir baş ağ- | tarak bağırmak, ağlamak istiyor- | dönüyordu: Fikret, nereye git (Devamı 7 inci sahifede) | du. mişti? Apartımanda — duramıyacağını İkide bir, kulak kzh.ı'tıM anladı; mantosunu sırtına geçirdi, | merdivenlerdeki ayak - sesli dinliyor, ümitle bekliyordu. — © O gün; akşam olmak bilmiyof” du. Neclâ, hiddetten tırnakları!i kemiriyor; daracık apartım kafese kapatılmış bir dişi kaplâf gibi homurdanarak dolaşıyordu: Ortalık kararırken Fikret işti. N şezlonga — uzanı yatıyordu; kocasını görünce, di ruldu, kollarını kavuşturdu, larını çatarak haykırdı: — Bugün, nerede idin? Fikret afallamış, şaşkın qııiq rdu: Şirkette idim, sokağa fırladı. Eczanede ilâç âlırken, kocası- na telefon etmek aklına geldi; hemen eczanenin telefonuna sa- rıldı, kocasıni aradı. Fikret, şirkette yoktu. Nedlâ, gıcırdatarak sordu: — Nereye gitti? — İzin aldı, bir arkadaşile çıktı. langi arkadaşile? — Hasan Bahirle, Hasan Bahiri ğini şaşırm tekrar şirkete uğrı - ce, BÜYÜK önbeRiMiz ATATUK'ün seyahatleri intıbaatı filmi Bu gün JPEK'te gösteriliyor. l EN MUAZZAM FİLMLERİN REKORLARI BİLE KIRILMIŞTIR. Bugün ZP F K Sinemasında 3 Ahbab Çavuşlar Eğleniyor TÜRKÇE SöZLÜ KAHKAHA TUFANI Bugün saat 12,45 ve 2,30 da çok ucuz fiyatlarla HALK ve TALEBE matineleri dınla geçirdin?. Sıkılmadın değil mi beni aldat maya?... Refik hayret içindeydi. Herşeyi aklına getiri yordu. Fakat, bir gece eve gelmeyişinin hiya atfolunacağını hiçbir Zaman düşünmemişti. Onun için, Nimetin bu sözleri karşısında bir# da şaşırdı! — İki gözüm beyhude üzülme. Ne kadını hiyaneti!. Dün gece bizim gazeteci arkadaşlarla b SY ne raberdik... Fakat, Nimet zerresini Etem lzzet BENİCE miyor ,terter teplnîw T tafa sallayıp dürüyordu. Nimetin bir deli gibi içe- » — A SA SA T riye girdiğini görünce: A YUĞRL *E'Ne gö ee dikak, oe va BAA — Vallahi arkadaşlarla beraberdim yahu... Deli Vei ilkrk ÖüE — Yalan ıu_v:nıw... Yalan söyleme Refik... — Deli misin sen kuzum?. Hizmetçilerden da — SAh Orkadaşları ile beraber olur da böyle sab sıkılmıyor musun?, Ne var, sanki?. T KU bağia R yi var; —A... Canım yalan söylemeğe ne mecbi Fakat, Nimet bu sözlerin yarısını bile dinles — tim var?. medi, hiddetini büsbütün arttırarak Refiğin üzeri- T İN tüke 'ne yürüdü, ceketinin yakalarından tuttu, seğirdi: — söyle bakayım?, — Utanmıyorsun değil mi bana hiyanet etmt- Ben tanıyor muyum?. ye. Neredeydin dün gece söyle bakayım' Refik, cevap vereceği zaman Arabın p — Ne hiyaneti canım?. Bunları nereden çıkarı- — küldür, — Haydi şabuk şabekit, Yalan!... Kimdi o

Bu sayıdan diğer sayfalar: