9 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

9 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—SON TELGRAF —0 | ci Teşrin 1938 YENi AVRUPA İngiliz Matbuatında İkilik mevcut mu- ? İ Büyük ve çeşitli plânlar ortaya | ne çıkarabilecek ? * Çekoslovakya ermiş sayılabilir mi : Yeni gelen Avrupa gazetöleri bundan sonra Avrupada nasıl bir müvazene kurulacağı meselesile meşgul görünüyorlar. Milletlera- i HİTLER BİRİNCİ SÜDET MINTAKASINDA | | rası meseleleri etrafında tetkikat yapan matbuatın başlıca mevzuu şimdi budur. Avrupada sulhun korunması i- çin neler olduğu malüm. Geçmiş günlerin acıklı hjkâyesinden zi- yade artık bundan sonra ne ola - cağı ciheti düşünülüyor. İngiltere Bahriye Nazırı şim - diki hükümetin harici politikasını muvafık görmediği cihetle çekil - di. Avrupa sulhunun muhafazası yolunda çekilen zahmetlerden son ra İngilterede yapılan sevinç te- zahüratı arasında Bahriye Nazi- rının istifası az ehemmiyetli bir hâdise değildir. Bahriye Nazırı olarak diğer bir devlet adamının işe başlanış olup olmaması ise büsbütün ayrı bir keyfiyettir. İn- giliz matbuatında artık bu cihet Mevzuu bahsolacağa benzemiyor. Fakat sulhun istikbali bahsinde İngiliz gazeteleri ikiye ayrılmış oluyor : Deyli Meyl gibi, Deyli Ekspres tada birleşiyor: 'a büsbü devam etmeli, silâhlanma i; Silâhlanma fasıla ve er için harb keleri aracına girmemesini sürmekte olan ce ileri nı temsil et- Bu gazete ötedenberi adla olan neşriyatını şöy mektedir le bulâsa etmektedir: İstikbalde nasıl hareket ede - gimiz bellidir. Mukadderatımı- za Avrupada herhangi bir devle- tin mukadderatı ile bağlıyama - yız. İngiltere yalnızlık yolunu ta- kib edecektir. Taymnis gazetesi de İngilterenin bundan sonra silâhlanma işine | dan sonra Avrupanın diğer me - | mesi lâzımgelen bir y İngiltere bundan | | le temas ettikten sonra vaziyetin | birbirlerine soruyorlar: ? milletler arasında en birinci va- | zife yalnız onun hududlarını em- niyet altına almak değil, yeni me- selelerin halli hususunda kendi- sine yardım etmektir. Bu mesele | ler son şekil üzerine onun karşı- sına çıkmaktadır. Büyük devlet- leri yatıştırmak keyfiyetine ge- lince; bu iş ehemmiyetlidir. Fran- sa ile İtalya arasında yaklaşma hasıl olacağına dair çıkan riva - yetlerin aslı, esası olduğunu ü - mid etmek lâzım geliyor. Bundan sonra da İngiltere, Fransa ve İtal- ya arasında Akdeniz meselesi hal- ledilmiş olacaktır. Eğer İngiliz ve Alman hükümet reisleri tarafın- dan imzalânan beyanata - ki şim- diki halde bu yalnız iki taraf a- rasındadır. - birçok devletlerde iştirak edebilirler. Bu beyânatır kıymeti mevcud oldukça Orta Av rupa ve Garbi Avrupa milletleri yeni bir harbe girmeksizin yeni bir sulh muahedesi elde etmiş o- lacaklardır. Taymisin siyasi mubarriri bun- selesine geçerek diyor ki: Bundan sonra bemen söndürül- ga da İç. ngınıdır. Ademi müda - komitesi ibi - tarafından gerek Burgosda, gerek Barselon- daki işinde muvaffak, olacaktır, | Birçok haftalardanberi tasavvur | Bunun netlcesi olarak İspanyada her iki tarafta bulunan yaban « akında çıkarılınış olacaktır. « İspanya meselesini böy endişeli taraflarını da gözönüne | alarak diyor ki : Yalnız nikbin olmak kâfi de * | Hildir. İngilterede birçok kimseler Fransa - 'nin Çekoslovakya meselesinde al- mış olduğu vaziyet Fransa ile Rus yanın münasebatına bundan sonra —— |Meselesi artık sonalIngiltere vaziyeti Nasıl görüyor ? nasıl tesir edeceği, bilhassa bu iki memleket arasındaki misakın ne olacağı düşünülmektedir. İngilterede harici politikaya da- ir yazdığı yazılarla her vakit na- zarı dikkati celbeden Deyli gazetesi de verilmiş olan vi Bini söyliyerek diyor ki: İngiltere için alınacak ders bel- lidir. Eğer silâhları azaltmak için hemen umumi bir anlaşmıya ramazsak silâhları arttırmak içi olan gayretimizi iki misline çı - karmalıyız. Bilhassa hava kuv - vetlerimizi arttırmalıyız. İşte bu gazetenin ehemmiyet verdiği nokta... İngilterede bazı gazeteler sulhu korumak yolun - daki gayertlerinden ve muvaffa- kiyetinden dolayı Başvekile maddi| 1Devamı 7 inci de) Ölümünssırlarını Yufka yürekli BIR KADIN DAHA.. Hapisleri Salıveren bir Gardiyan kızı — Şey, onların birine kapatâ - yım da görl... Le Kzington hapishanesi gardi yanı, bu sözü söyledikten sonra, kızını boş höcreye itti, kapıyı ki- litledi ve; anahtarı cebine koya- rak müdürün yanına gitti, istifa- sını verdi. Lülü Bel geniş bir nefes aldı. Cidden kabahatli mi, dersiniz Genç mahbuslar çok nâzik, çok | terbiyeli ve çok masum görünü- yorlardı. Babasının gaybubetinde | kapıları açmış, kendilerini serbest bırakmıştı. Bunlar, kendisine te - şekkür etmişler, badema yolsuz- Tukta bulunmuyacaklarına, doğru kiliseye giderek bir daha kabahat işlemiyeceklerine tövbe cedecekle ri vaadinde bulunmuşlardı. Lülü Bel çok saf bir kızdı. Bu sözlere inanmıştı. Yaptığına nâ- dim olmuyor, onların yerine ha- piste yatmayı çok görmüyordu. Fakat, salıverdiği gençlerin, ser Best kaldıkları günün gecesi za- vallı bir taksi şoförünü yaraladık larını, otomobilini alıp kaçtıkları ni haber alınca ağlamıy ve ken kehdine söylendi; — Ah bilseydim... HER GÜN BİR HİKÂYE DAĞ YOLLARI ahir Melik ovalarında kızıl | bir akşam başlıyordu. Şisli, | dumanlı, sessiz bir yaz ak- | şamı. Yaylaya çıkarılan koyun - lar ağıllara doluyor, çıngırak ses- leri ovayı kaplıyordu. Sahile al- çak basamaklarla inen «büyük li- man> dağları şimdi güneşin son akislerini başlarızda — toplamak için sanki üstüste yığılmışlardı. Çoban köpağlerinin havlamaları etrafta uğultulu akisler yaparak uzadı. A mu bitirip tepeyi urmanma- Ha başlayınca iyice yorul- duğunu hissetmişti. Alnından ter taneleri sızıyor, mot'aya götürdü: ğü kocaman ihtiyar köpek sık sık soluyordu. Ortalık artık tamamile karanlığın altında hapsolunmuş hmed küçük derenin boyu- | yalnız iki derenin birleştiği yer- deki a hafif şıril « tılı ince birses dağıtıyordu. Ço « cuk arkasına dönüp açtığı yolla- değirmen et | ra bir kere daha baktı. Sonra tas- masından tuttuğu iri köpeğin ba- şını biraz daha yanına doğru çek- ti. Birdenbire içine çöken bir ga- ribseme ile yanık bir köy türküsü tutturarak uzun keçi yolunun te- peyi dönüp tırmanışına adımlarını uydurdu. — İmdad, imdad! Yetişin ölü- yorüm. hmed -karanlık içinde bir- denbire tizleşen — busesin nerden geldiğini — anlamak 12 defakendi BÜKREŞ MORG DİREKTÖRÜ Son asılışında yirmi altı saniye ölü kalmış - Dr. MMİNOVİÇ — İlk öldüğüm zaman yatağım- da idim. Yatmış, gözlerimi semava| dikmiştim. İki elimle ve olanca Diye merdiyenleri çıkışı işitildi ve bir saniye sonra, kanter içinde: — Gülizarı getirdim hanımıji. kuvvetimle boynumu, hançere- nin Üst tarafından, şah damarının geçtiği yerden sıktım. Beşinci sa- niyeye doğru gözlerimin önünde evvelâ kırmızı, sonra yeşil perde “peyda oldu. Birçok hayaller do- laşmaya başladı. Sonra birdenbi- Te herşey karardı. Kendimi kaye bettim. Ölümü En İyi Bilen Adam Bükreş Morgu müdürü Doktor Nikola Minoviçi böyle söylüyor. du. Doktor Minoviçi, ölümü bilen adamdır. Mesleği iktizası birçok müntehirleri görmüştür. (Son beş sene içinde Romanyada 33,024 kişi kendini asmıştır.) Dok tor Minoviçi bunlar üzerinde tet- kikatta bulunmuş imün makanizması: n -ai “Ve çok me- raklı bir eser neşretmiştir. Mesleğine son derece merbut o lan sayın doktor, eserini, ken h iyi rek yazmıştır. On iki defa kendini asmış, her defasında da tecrübelerini, kendi nİ tamamiyle kayıp ve tam ölü ha line gelinceye kadar ileriletmiş- tir, Son tecrübede Doektor Minovi Bayan MİNOVİÇ İ hususi tecrübelerine istinat ede- | Si tamam 26 saniye «ölüs kalmış- tar. İki Metre Yükseklikte Bü defa, lâboratuvarında husü- si bir âlet yaptırmış ve bu âlet vasıtasile iki metre yükselmişti. (Devamı 7 inci sahifede) | ciğerlerine çekmek istergibi ba- etrafı dinledi. Fakat bu ıssız #larda gece vakti dolaşan kim olabilirdi. Ya bu ses?., Zayıf bir kadın sesi sakin havayı doldurdu: | — Yetişin! Ayı beni parçaliyor. Genç çocuk boynundan — sımsıkı tuttuğu köpeği salıverdi. Bu dağ- ldrın ovalarında, ormanlarında a- yılar ufak da olsa köpek sesinden korkarlar, İhtiyar köpek evvelâ sahibinin yüyzüne baktı. Sonra dişsiz ağzından homurtular taşı- rarak ileriye atıldı. Ahmed küçük tabancasile havaya ateş ederek köpeğin arkasından fırladı. Tepe- nin inişine geldiğini anlamadan koşüuyordu. Gözleri bu yıldızsız ve karanlık — gece içinde v ince feryada sahib arar gibi — etrafta kuvvetle gezindi, Şimdi ihtiyar köpeğin homurtusu daha yakın - dan geliyor. İkizi de sanki dur - dukları, yerde dönüyorlardı. Bi - raz ileride küçük ormanlığın dı- şında yerde bir şeyin yattığını se- zen Ahmed o tarafa doğru köşun- ca yanılmadığını anladı. Arkasın- da delinmiş, parçalarmış bir un torbasile yerde upuzun yatan genç bir kız başını açık bırakmış Örtü- sü içinden sarkan uzun safı saç- larile birdenbire onu şaşırtmıştı, İleridki dereden avucile su taşı- yarak önü ayılttığı zaman par - makları büyük bir mahcubiyetle Sarı saç tellerinin büküldüğü alın- da dolaştı. Delikanlı on dokuz yaşının en Cevval bir anını yaşıyordu. Fakat işleri o kadar çok omuzlarındaki | yük o kadar ağırdı ki, ne hislerine gevgek yol veren bir rehavete ka- pılmiş ne de tesadüfler ona yar- dim etmişti. Fakat şu anda duyuş- Jarında öyle büy lik ol duran bu melekler kadar güzel kıza biraz daha bakmaktan çeki- niyor, onun teneffüs ettiği havayı Şşını yavaş yavaş eğiyordu. — Ahmedi AL,. Zelha abla. — Ne oldum ben gimdi. Ahmed büyük bir nevmidi ile başımı kaldırdı. Bu kızın böyle ya- kın bir komşuları çıkmasını hiç de istemiyordu. — Hiç bir şey olmadın işte bu- neredeyim radasin dedi ve süratle yerinden kalktı, Sonra daha mülâyim bir sesle: — Sen dedi gece vakti bu dağ başlarında ne arıyı Genç kız kestane rengi iri gİ rini karanlığa daldırdı. Bir det uzaklara baktı. Sonra: — Değirmenden geliyorum ma dedi. Unlarım ne oldu. | bir hüzünle ıslanan bakışlari” kasındaki yırtık çuvala dq Ağlayan bir sesle: — Ahmed dedi, onları “’1 yalım olmaz mı. Genç çocuk şını eğdi. Şimdi ikişi de yere unları çuvalın deliğinden mağa başlamışlardı. Delil dakikada kendini unutmu; kız ise onların hepsinin toplf masından başka bir şey düfl müyordu. Onu bu karanlı! tehlikelerle dolu dağ başlarıfi çuval un için yolluyan üvey sı şüphesiz ki yine un için # ziyetler yapacaktı. Biraz M baygınlığın üzerine verdiği sizlik ince bileklerini durdüf Ve kolları ağır ağır yanlarınd tı. Genç çocuk avucundaki da boşalttıktan sonra: — Zelha abla dedi. B.mlğ haydi seni köye kadar yolcu yim. Şimdi kocaman köpek V önde yürüyor. Un çuvalını 1 da taşıyan Ahmed bir elile kızın kolunu tutuyordu. birdenbire durdu. Ornzundak valı yere attı. Parmakları bir hareketle Zelhanın parçı entarisinden — görünen © kavradı. Gözleri acı bir hırsöl nıyor, göğsü sık sık çarpıy! * — Zelha, Zelha diye inledi” na varacak mısın? Örüğün ada eai rarmış benzi büsbütün uçtuk dakları gerildi. Sesi titriyı — Ahmed dedi — kendint Sen benim kardeşimsin, Zei nun büsbütün kızacağını Wf muştu. Fakat o büyük bir yetle başını önüne eğdi. kırık ve kesik birkaç kelinii küldü, — Evet, doğru, affet Zel la, ve uzaktan tektük ışıkuĞ çilen köye gelinciye kadar sükünet altında yürüdülef4 Davul seslerini arkalarındı rakarak yeşil otların sardıği maca doğru yürürlerken zan beline dolanan kol gevi (Devamı 7 inci sahi bu patırtıya mâni olabilirim... söyledi: Dedi, Nimetin yanına gitti, ellerini ıuıl', Diyerek odaya girdi, ellerini göbeğinin üzerine kavuşturdu bekledi. Arkasından Gülizar da ezile büzüle adımını içeriye attı ve.., öylece kaldı. İh- tiyar kadıncağızda rerik korku ve heyecandan yem yeşil olmuş! Eti çekilen ve kalın kalın meydana çıkan boyun damarları çatlıyacak gibi çarpıyor, sinirden başı düşünüyor. Böylelerine halk arasında: — Gazel yaprağı gibi... Derler. Hakikaten tıpkı o. Sabahleyin otomo- bilde ağır başlı; kibar yapılı bir hanımefendi gibi «iki dirhem bir çekirdek» kurula kurula Şadan Hanımefendi ile konuşan, şimdi eli bayraklı bir mahalle karısının şirretliğini gölgede bırakan Ni- met Gülizarı görür görmez, kadıncağızın üzerine atıldı, saçlarından yakalıyarak: — Cadı karı korkmadın mı beni aldatmak - tan... Diyerek ihtiyarı sar sar sarsnıya başladı. Ka- dıncağız can acısından: — Oat, hanımefendiciğin... ni öpeyim... Bırak! * bir kat daha ehemmiyet vermesini ileri sürdükten sonra İngiliz ef - kârı umumiyesinde görülen bazı endişeleri de kaydetmekten geri kalmamaktadır. Bahriye Nazırı - nın istifası meselesine temas eden Taymis şöyle demektedir: İlk sa- atin sevinç heyecanı geçtikten sonra Bahriye Nazırı, bahriye bi- rinci Lordunun istifası, meşele - nin diğer bir cephesinin kabine dahilinde de açılmış olduğunu is- bat eder. Her tarafı teskin etmek politikası takib edilmeli. Yalnız kuvvetlileri değil, zayıfları da tes- kin etmeli. Herkesin selâmeti için kendisinin zayıf bir hale konma- sını kabul eden devlet (yani Çe- koslovakya) insaniyetin takdirini kazanmağa lâyıktır. * Onun için — Yeter artık... Canını çıkardın kadınınl Nimet bü müdahaleye büsbütün. Sııırlıâ — Senin sırlarını saklıyor da onun için sun değil mi?, Diye, zavallıcığın saçlarını bir defa ıııh'g çekti: Gerisin geriye itti! Gülizar bu şldded# T Edebi Roman No. 128 Diye bağırdıkça, Nimet eline doladığı — saçları büsbütün çekiyor, ikidebir göğsünden tutup sil- kiyor, faltaşı gibi açılan kara, kömür rengi göz - lerini Gülizarın gözlerine dikerek bağırıyordu: — Geber domuz karı, geber! Gülizar, hanımının topuk diplerinde böyle kıvrana kıvrana bağırdıkça, Tahir Ağa da: — Acaba sıra bana gelir mi?, Diye korkudan adım adım geri çekiliyor, sucıe şınca merdivenlerden aşağı koşmak ve kendini so- kağa atmak için kulağı tetikte bir tazı gibi Nimetin sıntıya ve itilişe dayanamadı, birkaç-adım kadar fırlıyarak yere düştü ve... bayıldı!. N bağırdı: — Tahir şimdi bu cadının bohçasım kol! ver, kapı dışarı et. Bir daha gözüme gözül Utanmaz.. Rezil.. Sahtekâr kadın!. Etem İzzet BENİCE her el kaldırışını bir defa da kendi yüreği: —Hop.... Ederek gözetliyordu. Hele, Zeyneb kız mer- divenleri çoktan inmiş, ortadan kaybolmuştu! Re- fik de hiddet ve hayretinden odanın içinde dört dönüyor: — Sen sabır ver yarabbi! Diye ellerini birbirine çarpıyor, bu - işin sonu neye varacak?.. Onu bekliyordu. Fakat, nihayet da- yarsmadı, kendi kendisine: Ben burada ne uşak, ne da esirim..; Pekâlâ Suzkalir. 16 İşte bugünden sonradır ti Refik bul B Nimetle âdeta hiç konuşmadan geçiriyor; Nld pusu bekliyen kindar nazarlarla ona hıkıp birşey söylememek için kendini güç ıuıuy kat, bu cebri mütareke ve sükün ne Nimet€ nün ilk ve dehşetnak gazabını, kıskançlığın! turdu; ııedouthnuhıımdenfyw (Dınııı Ayaklarının altı-

Bu sayıdan diğer sayfalar: