October 10, 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

October 10, 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

f 2—SON TELGRAF —10 1 ci Teşrin 1938 ğ E %i Bu da bir mesele Müsssese sahibleri, garsonların yüzde onları üzerinden kaç türlü kâr temin ediyorlar? | Hazineye ait vergiyi de noksan ödüyorlar Garsonlar cemiyeti, Belediyenin kendilerile alâkadar olmadığından şikâyetci bulunuyor ehrimizin muhtelif semtlerinde, kıyısında, köşesinde, çalışan ne- ikadar garson vardır?, Nasıl çalışırlar? Ne kazanırlar? Bunların hepsi cemiyetlerine kayıtlı mıdırlar? Dertleri ihtiyaçları nelerdir? Herkeste az çok merak uyandıracak bu sorguların, ve daha - buna; benzer bazı hususların cevabını, içlerinden biri olmak itibarile tam bir vukuf ve içten bir alâka ile garsonlar cemiyetinin genç başkanı Mehmet| Dilman veriyor. Mehmet Dilman, kendisile yaptığımız bir konuşmada önce cemiye- tin teessüsünü ve yardım faaliyetini şu cümlelere anlattı: — Garsonlar cemiyetinin son kuruluş tarihi 1927 yılıdır. Bu tarih- ten itibaren hiçbir sarsıntı geçirmeden faaliyetine devam etmektedir. 2017 kayıtlı âzamız olduğu halde, bu yıl, ancak 1800 kişiye cüzdan ver- dik, diğerleri bu sene müracaat ederek, yeni cüzdan almamışlardır. Bun- lar hâlen cüzdansız olarak çalışmaktadırlar. Bunun önüne geçmek, sıhhi muayeneye tabi olan esnafımızı cüzdansız çalışmaktan menetmek için cemiyetimiz teşebbüslerde bulunmaktadır. Esnafımıza yaptığım yardımlara gelince: 938 yılında yalnız müşterek hastaneye 895 lira verildi. Bu hastahane-| den dolayı bütün esnafımız, bir iç emniyeti ve iftihar duymaktadır. Mu- bakkaktır ki, esnaf hastahanesi esnalın tekmil sıhhi ihtiyaçlarını kar- şılıyan faydalı bir mücssese, modern bir sıhhat yurdudur. Yine bu yılın başından şimdiye kadar esnafımıza yaptığımız diğer| yardımlara sarfedilen paranın yekünu da 200 liradır. Hastahaneden nzami istifade etmekle beraber cemiyetimizin bir de hususi doktoru vardır. Bu doktor hastahaneye gelemiyen hastalarımızın evine gider. İşte bu 300 lira doktor ücreti, ilâç parası, muhlaç olanlara yardım, cenaze masrafı ve) saireye sarfedilmiş ve 121 kişiye verilmiştir. GARSONLARIN MÜŞTEREK DERDLERİ Mehined Dilman, bundan sonra sözü değiştirerek garsonların — şu müşterek derdlerine temas etti: — Garsonların kazançları senenin muayyen mevsimlerinde epey bir yekün tutsa da, işin düştüğü ve işsiz kalındığı zamanlarla üstüste hesab olunduğu vakit ancak şöyle böyle geçinecek kadar birşey kazandıkları tezahür eder, Sonra bir garson, yalnız giyim ve temizliğine, ayda vasati on beş lira sarfetmeğe mecburdur. Bilirsiniz ki garsonların kazancı çalış- tıkları mücsseseden alacakları yüzde ona bağlıdır. Fakat maatteessüf mü- essese sahibleri müşteriden aldıkları yüzde on «garson hakkı ı garson- lara tamam vermezler, keserler, ancak yüzde beş verirler, ne sebeble ve ne isimle kestikleri bir türlü anlaşılmaz. Bu korku ile garson itiraz ede- | mez, yüzde ön namile yüzde beşe çalışır! Garsonların kazanç vergilerini müessese sahibleri verir; fakat ha- sılatın ancak nisimi defterlerine kaydederek ve garsonların maaşlarını on beşer ira güstererek bir hayli de vergiden istifade ederler. Bir garson- yergi adile on lira keğilirse yüz küsur kuruş ancak verilir. Mü- İ Ş 223_ hemen hemen yüzde doksanı bu suretle hareket eder. k Yüzde on usulünün kaldırılmasını hiçbir zaman temenni etmem, Çünkü bu bizim daha ziyade zararımıza olur, bu takdirde, müessese sa- hibleri, bir garsona, uyda 15-20 liradan fazla maaş vermemeğe kalkarlar.| Garsanlar bu para ile kendilerini geçindirip işlerine devam etmek imkâ- nını bulamıyacaklarından mesleklerini terketmek mecburiyetinde kalır- lar. Bu suretle, bu saha bir takım işsiz, güçsüz naehillerin elerinde kalır, ya bu «yüzde on» meselesi bir hâline yoluna konmalı ve yahud bu halde birakılmalıdır. v Bu işin düzeltilmesi için benim kanaatimce şu şekilde hareket edil- melidir: Evvelâ belediyenin mürakabesi ve cemiyetin idaresinde bir «garson- kuk kursu» açılmalıdır. Buradan, mesleğinin ehli olan garsonlara birer ehliyetname verilmeli, ehliyetnamesi olhıyanlar hiçbir müessesede çalış- tırılmamalıdır, ki hakkını arıyan garsonları müessese sahibleri işten el- çektirerek, yerlerine, 10-15 lira maaşla bir takım behresizleri koyamama- — bıdırlar. Bu usul, belediyemizin sıkı bir kontrolü ile tatbik edilirse hem meslek terakki ve inkişaf eder, hem de garsonlar hakkını alır ve.. nahak yere işten çıkarılmak korkusundan kurtulmuş olurlar.» Biz de garsonların bu müşterek derdlerini alâkadarların, ehemmiyetle nazarı dikkatine koyarız. Bir manda Üsküdardan Ahırka geçti Dün Üsküdardan denize giren | bir manda Ahırkapıda karaya çik- mıştır. Sahile yaklaşmakta olan mandayı gören sandalcılar ve sa- hilde bulunan halk mandayı de- miz canavarı zannederek büyük bir korku geçirmişlerdir. Sahile çıktıktan sonra tutula - rak polise teslim edilen mandanın kime ait olduğu anlaşılamamış - tir. Transit Eşya Tarifesi Üç balkan devleti anlaştı Natıa Vekületinden vilâyete bil dirildiğine göre Türkiye ve Yu - goslavya demiryolları idareleri a- rasında 2 memleket ihtiyacına te- kabül eden ve bu memleketler mü nasebetlerine münhasır - olmak üzere Bulgaristan üzerinden tran sit geçen yeni bir eşya tarifesi ha zırlanmıştar. Ayni zamanda Türk mahsulleri Yhracatma mahsus olmak — üzere, Yunan, Bulgar, Yugoslav demir- yollarından transit geçen Alman ya, İtalya ve Macar hudutların - da nihayet bulan bir transit eşya tarifesinin hazırlanması da takar- Tür etmiştir. İzmirde define aranıyor İzmirde ve civar bazı vilâyet - lerde defirse aramak üzer& Atina- dan Kostantin isminde bir avu- katın İzmire geldiğini yazmıştık. Kastantin aldığı müsaade üzerine * İzmirde define araştırmalarına başlamıştır. İlk olarak aradığı Bornova nahiyesinde 2 evde de bir şey çıkmamıştır. Maasmafih başka yerlerde ta - hârriyata devam olunmaktadır. Eoçm( ıliıîş_:ıî_kı._ıag *& Eski Misır Başvekili Ziver Paşa şehrimize gelmiştir. Büyük bir Türk muhibbi olan Ziver Paşa inkılâbımızdan bayranlıkla bah- setmiştir. * Türk alayı karargâhını İs - | kenderun şehrine nakletmeğe ka- râr vermiştir ** Rumen kabinesinde bugünün | siyast icablarına göre bazı tadilât | yapılacaktır. *& İngiliz Hava Mareşali Fran- sa ile müzakere için tayyâre ile Parise gitmiştir. * İdari teşkilâta hız vermek ve memurların da maaşlarını arttı- racak olan yeni dahiliye teşkilât kanunu projesi Meclise verilmiş- tir. * Sofyada bir diş tababeti mek tebi açılmasına karar verilmiştir. Artık Bulgar talebe buraya gel - miyacektir. * Unkapanı - Şehzade - Aksa- ray - Yenikapı caddesinin bulvarlı olarak tanzimine karar verilmiş- tir. piya kadar yüzerek FIKRA Dört genç kızın alın yazısı Nmsl!._ll_ Fransızca yazan birkaç Rumen edip ve şair arasında güzide bir | mevkiü bulunan ve kendisinin ilk | ve bence en güzel eseri olan bir seyahatnamede İstanbula cidden nefis sayfalar tahsis eden Pren - ses Bibosconun, geçen gün, hatı- ralardan mürekkeb bir kitabını okuyordum. Burada son — Rusya | Çacı ikinci Nicolas'nın Cihan Har binden iki yıl evvel karısı ve ço | cuklarile beraber Rumanyaya yaptığı seyahatten bahis bir fa- sıl gördüm. Bunda Romanya veli- ahdının büyük oğlu olup evlen- me çağına erişen Prensin, yani şimdiki Kral Majeste İkinci Ca- rol'un Çarın ikisi gelin yaşma gel- miş ve ikisi gelmek üzere bulu - nan Prenseslerden birile izdivacı karısı bu tasavvuru «Evlenecek- küçük lerini, ana ve babalarını, erkek kardeşlerini ve memleket- lerini çok seven dört Prenses bu | aşkın doğmaması, genç - Prensin içlerinden birini beğenmemesi i - çin ona azamıl derecede çirkin gö- rünmiye gayret etmişler. Daha güneşten >;arsik haline gelmek bir meziyet sayılmadığı ve esmer çehreler makbul olmadığı cihet - le Karadenizden geçip Romanya sahiline ayak basıncıya kadar ten lerini yakmış, en yaraşmıyacak saç tüvaletleri yapmış, velhâsıl mamzedin karşısına hoşa gitmiye- cek ve aşk ilham etmiyecek bir halde çıkmak için me lüzımsa yapmışlar. Zaten kendileri de suçlu — olan | Çarla karısı, ihtilâlin en şidgdetli günlerinde asırlardanberi birik - | miş gazep ve kinlere kurban gi- | derken korkunç — ölümlerine bu | | genç kızları da sürükledikleri dü- | şünülünce, haddi zatında çok lâ- tif bir komediye mevzu olabile - | €ek olan bu hikâye ne hazin bir | mahiyet alıyor. İçlerinden hangi- si Romen Prensine kendisini be- igendirmiş ve onunla evlenmiş ol- saydı, Rusyadan ihtilülden evvel Annelerinden, babalarından, a- lil küçük biraderlerinden ve doğ dukları memleketten —ayrılma - mak için sarışın güzel delikanlı - ya çirkin görünmekle, bu dört genç kız elele vererek ölüme koş- muşlar.. Beyannamelerden fezla yük yüklemiş «Kılçak» isimli bir motörün Ay| valık limanından beyannameden fazla 35 ton yağ ve sabun yükli - yerek limanımıza geldiği İstanbul Timan reisliğine telgrafla bildiril miştir. Bunun üzerine liman memurla- zi *Kılçake motörünü Halice gi- rer girmez yakalamışlar ve hava kurumu bissesini vermeden geti- rilen bu malların rüsumunu ceza- en tahsil etmişlerdir. Motör sahi- bi hakkında ayrıca da kanuni ta kibata geçilmiştir. W Üniversitede derslere 15 toş- rinievvelde başlanacaktır. | azimle tatbik edilmekte bulunan BÜYÜ K ŞEF Nafıa Vekilini tebrik eti ERZINCANIN BAYRAMI Ankara 9 (ALA.) — Ankara - Er- zurum demiryolunun Erzincana varması münasebetile — Atatürk, Celâl Bayar ve Mareşal Çakmak tarafından Nafıa Vekili Ali Çetin Kayaya gönderilen — telgraflarla Nafıa Vekilinin Dördüncü Umumi Müfettişliğe, Erzincan Valisine ve| Ankara - Erzurum hattı inşoat başmüdürlüğüne çektiği telgraf - ları sıra ile aşağıya dercediyoruz: Ali Çetinkaya Nafıa Vekili Ankara - Erzurum demiryolu - nun Erzincana ulaştığı haberini büyük memnuniyetle aldım. Muh- terem halkın bu mühim mes'ud | hâdiseden pek yerinde olarak duy- duğu sevinç hislerini izhar eder- | ken bana karşı gösterdiğini bil- dirdiğiniz duygulardan çok mü - | tehassis oldum. Kendilerine selâm ve sevgilerimle iyi dileklerimin iblâğ edilmesini rica ederim. Sizi tebrik ve muvaffakiyetinizin de- yamını temenni eder muhabbotle gözlerinizden öperim. K. ATATÜRK Bay Âli Çetinkaya | Nafıa Vekili Ankara - Erzurum demiryolu- nun Erzincana ulaştığı hakkında- ki telgrafınızı aldım, teşekkür e- derim. Büyük Şef Atatürkün yük- sek direktifleri altında ve öteden-) beri Cumhuriyet hükümetimizce demiryolu siyasetimizin azimli ve) dirayetli idarenizle vardığı bu ye- ni merhaleden dolayı sizi ve na. faa mensublarını tebrik eder kıy- metli çalışmalarınızda daimi mu- vaffakiyetler temenni ederim. . Başvekil C. Bayar Bay Ali Çetinkyaa Nafıa Vekili Yüksek eserlerinizin — arasına kattığınız demiryollarımızdan Sı- vas - Erzurum hattının Erzincana kadar uzadığını bildiren telgrafı- nazı aldım. Bu muvaffakiyetinizi de tebrik eder, teşekkürlerimi su- narım. Genel Kurmay Başkant Moreşal Fevzi Çakmak 4 üncü U. Müfettişliğe ERZİNCAN Sureti İnşaat Başmüdürlüğüne ERZİNCAN Demir döşeme işinin Erzincen istasyonuna ulaşması münasebe- tile gösterdiğiniz alâka ve hissi - yata teşekkür ederim. Nafıa ailesinin ve Cumhuriyet mühendis, mütcahhid ve işçileri- hattın — Erzuruma da ulaştığını görmekle bir kat daha bahtiyar olacağımızı şimdiden arzederim. Nafıa Vekili Ali Çetinkaya Sayın Bay F. Özen Vali ERZİNCAN Sureti belediye reisi H. Alsunok: ve Sıvas - Erzurum hattı başmü- dürlüğüne: Ankara - Erzurum hattının Er- Zincana varması ve trenin istas - yonunuza girmesi münasebetile halkın gösterdiği milli alâka şevk ve heyecanını bildiren telgrafı « nızı aldım. Anavatanın en eski bBir merke- zinin yurdun diğer köşelerile bağ- lanarak maddi ve manevi varlığı-| 'nın yeni ve parlak bir devresinin başlamış olması saadetinin mille- timiz ve halkımız için cuş ve hu- ruşa ve en yüksek heyecanlara de-| ğeri vardır. Şimdiye kadar milli hayatın ber türlü yoksulluğunu ve zahmet ve müşküllerini çek - miş olan kahramanlar diyarı yurd parçasının bundan böyle yeni bir hayata ve refaha' kavuşması el - bette mukadderdir. Bunu ifade et- mek bana müyesser olduğu için Cumhuriyet hükümetinin mes'ul bir vekili olarak nekadar sevin - sem ve sevincinize iştirak etsem yeri vardır. Cumhuriyetin on beşinci yıldö- nümü bayramından sonra büyük merasimle hattı işlemeğe açmağa ve sizleri yurdumuzda selâmlama- ğa şitab edeceğimi bildirir, hepi- nizin gözlecini öperim. Nafıa Vekili Ali Çetinkaya Ankara - Erzurüm hattı inşaat müdürlüğüne ERZİNCAN Hattın Erzincana — varması ve trenin milli tezahüratla girmesi millf — tarihimizde nafıa ailesi besabına kaydolunacak en yüksek ve en şerefli hâdiselerden biridir. Bu mazhariyet milletimizce ne- kadar şevk ve heyecanla — tes'id edilse yeri vardır. fnkılâbı yapan ve yaratan Atı- türkün ilhamına bütün - varlığile bağlı olan Nafıa ailesitin Cumhu- riyetin mukaddes ideali olarak ye- niden binaya başladığı Türk va- tanının demir ağlarını yapmak su- retile bu uzak diyarlara kadar gö- türmekte olduğumuz medeniyet, refah ve saadet — meşalesinin bu temiz topraklarda vücude getire- ceği inkılâbı ve yeni hayatı dü - şündükçe hissenize düşen gurur nin şaşmaz bir iş programını ve «Erzincana varma» idoalini tahak- kük ettirmek için ihtiyar eyledik-| leri emsalsiz gayret ve fedakârlı- ğin semeresi olan bu eseri halkı- ve iftiharın nekadar yüksek ve ulvi olduğunu takdir etmek pek kolaydır. Türk milletinin yeni bir saadet yolu olan bu hattın — yine kendi yetiştirdiği evlâdlarının gayret ve! Ca Diş f ei ll te Orta Avrupa vazi) Münih konferansı, Çekos! ya yüzünden bir harbin çıki gildir. Üç mesele vardır: 1— Münih konferansının rarlarını tatbik noktasınd; Taşmazlıklar. 2— Konferansın kararile dar olmuyan bir takım iddis ileri sürülmesinden doğan kül vaziyet. $— Fransız ve küçük ani tifaklarına dayanan Orta Avi Sisteminin yıkılmasile gelen karışıklık. Konferansın kararlarını noktasındaki anlaşmazlık Çi lovak meselesinin en kolay finı teşkil ediyor. - Alman) işgal edeceği mıntakalar tesl dilmiştir. Alman askerleri, “mıntakaları sıra İle muayye yakınlık Almanyada iyi bir kabul gözü tür. Hattâ iki hükümetin, yeni koslovak hududları üzerir Taşarak plebisilten vazgeçet ri de haber verilmektedir. G lTüyor ki Çekler yeis içinde Terini Almanyanın kı ne atmışlardır. Bu har kendilerine ihanet eden F dan intikam aldıklarına da dirler. Diğer taraftan Almanyı tislava taraflarına doğru mesi, Macaristanı telâşa müştür. — Macarlar, —Alm: eline geçen bazı mıntakalarız tile Avusturyanın değil, ken rinin elinde bulunduğunu ni Almanya ile Macaristan Çi Jovakyayı paylâşamıyorlar. koslovakya ile Almanya daki münasebetler salâha yürürken, Almanyanın tanla arası açılması, hâdi garib bir cilvesidir. Fakat belki de daha g: eilvesi, Almanyanın, Polon ve Slovakya üzerinde ileri len iddialara karşı şimdilik yet almak — değilse de, | gılamasıdır. Malümdur ki | yalı ve Macar ekalliyet m larının da bu memleketlere hakı Mühim kararlarının sıdır. Fakat Polonya ve » tan bununla iktifa etmiycı tneyayı ve hattâ ikün lar. İki devletin birbirile hudı şusu olmak arzusundan kul bir sebeb ileri sürülm tedir. Neden hudud komşı , Bildir. Bir rivayete göre, yanın şarka doğru geni miza ve ordumuza milli bir arma-| fedakârlıklarile daha öteye, Er . | karşı bir sed ğan olmak üzere sunabildiğimden dolayı şahsan ve Nafıa ailesi na- mına bahtiyarlık hissetmekteyim. Bu eserin ehemmiyet ve azame- tini her halde tarihin daha iyi takdir edeceğini ümid eder, önü- müzdeki senenin bugünlerinde zuruma da ulaştırılacağı hakkın- daki ümid ve itimadımın berkemal| olduğunu teyid eder, candan te - şökkürlerle oümlenizin gözlerini öperim. Nafıa Vekili Ali Çetinkaya — 0U0<——— .— ——— —e eer“r7r“7“jrrra —— —e a— — — , AŞK, HEYECAN ve İATİRAS ROMANI Tefrika Yazan lekendar F, N. 130 SERTELLİ — Kocasına ihanet ettikten son-| ra, sokağa düşen sefil ruhlu bir kadındı bu. Kudüsten Romaya ka- çarak erkeklerin kucağına düş - müştü Aziz bir rahib, bu kadına acıyor.. Kendisine doğru yolu gös- teriyor, ahlâk ve fazilet telkin e- — diyor.. Diyana uyanıyor.. Gittiği yolun müthiş ve korkunç bir u - çurumda nihayet bulacağını an - layor.. Tövbekâr - oluyor. Fâkai, mayın! Diyana uzun zaman kili- seye gitmiş ve orada sabahlara ka- dar günah çıkartmış. k Amerikalı bu hikâyeyi merakla dinliyordu. — Nihayet tevbekâr olmuş de- mek?!.. Kardinalbaşını salladı: — Tövbekâr olduktan sonra Hiı- ristosun şefaatine de nail oldu ve azizeler sırasına geçti. Bu hâdise hişeler tövbekâr olmağa başla - dilar. İşte, bü levha, anlattığım macerayı tasvir ediyor... Ayten sadece başını salladı...” Çevab vermedi. Kardinal; — Allah günahkârları ıslah et- sin. Ş Diye mırıldanarak yürüdü. Bahçeye çıktılar.. heykellerin önünden geçtiler.. tekrar loş bir dehlize doğru yürüyorlardı. Ayten Amerikalıya sordu: — Daha çok doölaşacak - mıyız, Mister? ü — Yoruldunuz mu? — Hayır. Yorulmadım.. fakat, ruhum kararmıya başladı. Ben gitsem de sizi otelde beklesem... — azizrahibin bunu teminetmek için| o devirde fena — yollardan giden | — Misler Stanley: :*Fhu-*-dnwdıw'nı_ümhluhdmhnübk&uk — Aman madam, dedi, nasıl o- olmuştu. Ondan sonra bütün fa- | | durut Beraber geldik.. beraber | döneceğiz buradan. Bakınız ne muazzam bir müesaese, Görülecek neler var burada. Böyle bir fınsa- tı bir daha elde edebileceğinizden emin misiniz? | — Allahtan, bir daha önüme böyle bir fırsatın düşmemesini temenni ederim. Ben çok sıkı- dun; Mister! — Halbuki, ben böyle din mücs- seselerinde dolaştıkça, ruhumun biraz daha aydınlardığını hisse - diyorum. Ne garip tezat! — Evet.. çok garip bir tezad.. Stanley, Aytenin bu sözünü hiç de hazmedememişti.. Yavaşca kulağına eğildi: — Bir büyük günah işlediğini- zin farkında oldunuz mu? — Hayır. Ben kimsenin mukad- | desatına ve inanışlarına tecavüz | / etmiyorum. Bizde bir ata sözü | vardır: Her koyun - kendi baca- Zından asılır, Mister! Mister Slanley fena halde hid- detlenmişti. O mütaassıp bir Pro- testandı. Kardinal dehlizden barliişüi ae — İşte burada, gökyüzüne u- çan rahiplerin yaşadıkları höcre- leri göreceksiniz, Ekselâns! Ayten, garip bir sevki tabii ile loş yolun kenarından mütereddit adımlarla yürüdü. Stanley mütevekkilâne bir ta- vırla, kardinal çömezi gibi, rahi- bin peşinden gidiyordu. Karanlıkbir sahanlıkta durdu- lar. Kardinal, Aytenin kolundan çekip ilerlemek isteyince, Ayten feryadı bastı. Stanley şaşırdı. Ayten, başına bir felâket gele- almıştıy Bahçeden yıldırım süre atile sokağa koştu. Ayten, Stanley'in de - kendisi için bir günah çıkarma ve arka- sından evlenme tuzağı hazırladı- ğanı anlayınca derhal otele gitti. el çanlasını alıp koştu. ve akşam trenile derhal Venedi- ğe döndü. Ayten Stanley'i, Bulgar gazete- cisini düşünüyordu. (Devamı var) Çok yakında |Gökyüzünde | Aşk Yarışları Yazan: İskender F, SERTELLİ aa ea aseaana ea e| aldıktan sonra Almanyanın klar toprak ilhak etmek çok şüphelidir. Fakat nın böyle bir tasavvuru Polonyanın ve Macaristanın manyaya karşı bir sed t miyecekleri de maya taraftar olmadığı yor. Dün Belgradtan gelen telgrafta Çekoslovakyadaki çar ekalliyeti meselesinin hasıran milliyet esası üzeri: ledilmesi icap ettiği ve nn da bu noktada bi düşündüğü & Buhaber, bir defa, Yugasl w da Macar ve Polonya dahil olduğunu tekzip etn dir. Sonra Küçük Antant man infisah etmiş olmasına men, Remanyanın ve Vı yanın ekalliyet mıntakaları da kalan Çekoslovak hakkında alâka gö c duklarını anlatması itib | teresandır. Esasen yeni şartlar altır na mil olmakla beraber, ÇA Tovakya meselesini halletmif) ket ettiğini söylemektedirler. | Mucaristan tarafından — Rutf | halde bu iddiaları çok soğuk vakyayı da ilhak etmek isti$ mak istedikleri iyice malüm det Almanlarını hududları © halde Yugoslavyanın da bu

Bu sayıdan diğer sayfalar: