10 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

10 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B Z'edrı”s yılı b kararla aşlan gıcında 4Orta okul ve Lise tale- Durmadan beleri için mühim | Artıyor r alındı intizam altı Bugün yeni tedris yılına başla- aalı bir hafta oldu. Hemen hemen bütün mekteplerde kadro işleri tamamlanmış, hazırlıklar bitmiş, bir kısım derslere başlanmıştır, Maarif Vekâleti bu sene ancak kız orta okullarile liseleri için ye- ni ve mühim kararlar ittihaz et. Miştir. Bu arada bütün kız talebe- ler behemehal mektep — kasketi taşıyacaklardır. — Kız talebenin saçları kıvrılmış tuvaletli ve çok vzun olmayacak, açık renk ve kı- | Sa çorap giymiyecekler ve siyah Malül memurlara Sağlık raporları Nasıl verilecek Bu hususta yeni bir karar verildi Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan. liğı malüllere maaş tahsisi mua - melelerinin teahhüre uğramama- B için alâkahlara işin süratle vel tam bir intizam içinde yapılması için bazı emirler vermiştir. Buna Eöre malül raporları iki nüsha o- larak yapılacaktır. Raporlarda s9- rulan suallere kısa ve vazil | ih cevab verilecektir. Vesikalara istinat et mek suretiyle memuriyet vazife. sinin hastalığın fazlalaşmasına & Mil olup olmadığı da rapora yazı. hcüıq. Raporlarda hastalık ka - bili tedavi Börülmediği takdirde kati ve sarih şekilde bildirilecek ve bizzat maişetini tedarikten âciz olup olmadığı yazılacaktır. Malül memurlara ait Taporlar hastalığın mütehassıs da bulun - | mak şartiyle en az üç kişilik he kimden mürekkep sıhhi bir. heyet verilecektir, Vesikalara istinad et- zalarına ait 15 kuruşluk puldan başka sağlık Müdürlerinin tasdik “4Kız talebelerin giyim ve kuşamları na alınıyor | ceklerdir. Bundan başka talebenin terbi- Yesi ve disiplini hususunda da ye- Hi bazı kararlar verilmiştir. Diğer taraftan erkek orta okul ve lise talebelerinin hariçte hare- ketleri ve bilhassa ders saatleri Zamanında dışardaki - vaziyetleri sıkı bir kontrol altında bulundu- rulacaktır. Talebenin sinema ve kahvelere devam etmelerine imkân bırakıl- maması için bususi terlibat alı- | macaktır, ni kart : | Postal_la_: Cumhnriyet bayramın. da piyasaya çıkıyor Pm'ı.n, Telgraf ve Telefon umum! müdürlüğü, Cümhuriyet rejimi- mizin başarıcı safhalarını teba - Tüz ettiren ve feyzini gösteren Yyeni ve güzel bir seri kartpostal bastırmıştır. İstanbul, Ankara gibi büyük şe- hirlerimizle, memleketin — tabii güzellikleri de bu kartpostallar - da fotoğraf tecessüm ettirilmiş - tir. Ve hepsi 30 muhtelif çeşittedir. Ayni zamanda renkli nevileri de bulunacak olan bu kartpostal- lar 3 kuruşa satılacak ve üzerleri ne pul yapıştırılmıyacaktır. Ya - ni kartların pullları kendiliğin - den ve soğuk damga ile yapılmış bulunacaktır. İlk partide bunlardan *300.000> | tane basılmaktadır. Cümuhuriyet bayramında İs - tanbul ve Ankaradan başlamak üzere peyderpey bütün şehirleri- mizde satışa çıkarılacaktır. Büğele eei rinemizükklir ei edeceği yere de 15 kuruşluk pul yapıştırılacaktır SON TELGRAF'ın Tarihi tefrikası Sultan Aziz, yeti arkadan Çeşmiâbin; duru pembe vücu- :u' Mehtabın beyaz ziyası altın- lâ tüle bürünmüş gibi dalgal - Yordu. :£ SER Cümbüş yerinde idi> Padişah, SUYA atlamış, elden ele geçenek oynuyordu, Bir aralık, hep birden dışarı çıktılar... Havuzun köna- mina saf bağladılar., Bçeşmıâp, başta - bulunuyordu. u kızın vücudü, cansız bir in - Sanı bile harekete getirir, aa geee güyete Sakt'arını çatlatabilir Yazan: M. Sami KARAYEL No. 120 işerek gözdesini kucakladı Padişahın, gözü Çeşmiâba iliş- Mişti. Suya daldıkları zaman bu kızla oynaşmağa karar verdi. Suya girdikleri zaman; Çoşmi- Abı yakaladı. Kollarının arasına alarak sıktı. İnce ve narin dilbe- Tin küçük ve cazip göğsü padişa- hi küvvetli bazuları arasında & zilmişti. Çeşmiâp, bağıriyördü: — Padişahım; müsaade et!... Bu hali gören Dilşat; kıskanç- Tiğına tahammül edemiyerok si- y Böğüslükle mektebe gidip gele- | | girerek havalandırdı. Hop bera- Nüfusumuz Nüfusumuz artıyor: Bu, bizle- rin ve bizi sevenlerin sevinç duy- duğu bir hakikattir. Çünkü bu- | gün nüfusu azalmakta olan mem leketler de vardır. Hem bu mem- leketler arasında sıhhi organizma itibariyle bizden daha çok ileride olanlar da bulunuyor: Fransa gi- bi... Nüfus artışının muhtelif se- bepleri vardır: Toprak, iklim, sih- hat, ekonomi, ananeler vesaire gi bi... Ve enteresan olan taraf, bu faktörlerin ayni memleket için- de hile, biribirine benzemiyen ve | uymıyan neticeler vermesidir. Me selâ yurdumuzun her köşesinde | | nüfus artışı ayni değildir. | Türkiyenin nüfus artışının en ba- | riz olduğu mıntaka, belki | min edilmemekle beraber, şark A- nadolusudur. Burada sekiz sene- | lik artış, yüzde 30,$ dür. Ki sene- lik vasati, binde 38.0 dır. Buna mükabil meselâ orta, Anadoluda | sekiz senelik artış yüzre 14,2; se- | nelik artış binde 17,8; garp Ana- dolusunda sekiz senelik urtış 154; | senelik artış binde 19,3; Avrupa 'Türkiyesinde Bekiz senelik urtış yüzde 21,3 bir senelik artış binde 27,3 dür. Bütün Türkiyenin bir senelik ar tışı yüzde 18,4 olduğuna göre, me- | selâ en çok artış kaydeden Şark vilâyetlerinin nüfus çoğalması, bütün memleket için kabul edilir #e o zaman nüfusumuzun bugün yirmi milyona yaklaşmış bulun- ması lâzımgelirdi... Nüfus artışı, değil mıntakalar, şehirlere göre bile değişmektedir. Bulaşıcı hastalıklar, sıtma gibi de vamlı ve nüfusun üremesine mü- ni hastalıklar, çocuk ölümünün mücip olan değişik iklimlerden u- zak olan şehirlerde nüfus artışı, bu vasıfları olmıyan şehirlere gö- re hayret verecek şekilde değiş- mektedir. Bazı bu şehirlerimizde de, 985 nülus sayımı neticesi, 927 sayımı na göre daha eksik çıkmaktadır. Bunda da, şehir hududu değişme- leri gibi idari sebepler müessir ol maktadır. Meselâ 927 sayımında 12.824 olan Amasyanın nüfusu, 935 sayımında 1L981 oln.uştur. Buna mukâbil 927 sayımında 11978 olan Aydın nüfusu, sekiz sene içinde yüzde otuzdan fazla bir artış gös tererek 15.086 ya yükselmiştir. Çok yüksek bir fark kaydeden vi- lüyet merkezleri arasında Gazlan- tep göze çarpmaktadır: -Antebin 927 sayımında nüfus yekünu, | 3908 idi. Bu rakam, 935 sayımın- | da 50976 yı buldü. Gaziantep bu- gün yüksek nüfuslu şehirlerimiz- den yedineisidir. Fakat iki sayı arasında en çok | artış kaydeden şehir Ankaradır. Başşehrin nüfusu 74553 den 122720 ye çıkmıştır. Bol nüfus, rejimin en| büyük dâvasıdır. Türkiyenin kal | bi olan Ankaranın, bu büyük me- sele üzerinde, örnek olması kadar ae? Efendisinin ayakları arasına ber suya yuvarlanmışlardı. Matgüzelin bu hareketi, Çeş- miğb ile efendisini ayırmıştı. Sultan Aziz; fırsat bulup Çeş- miâba el atmadan sıçrıyarak e- fendisinin boynuna sarıldı. Ayak- Jarımı açarak padişahın belinden kenetledi. Matgüzel çığlık kopa- rıyordu: Birakmam şimdi... Bırak - mam da bırakmam. Sultan Aziz; şehvet sızan göz- | lerini, gözdesinin gözlerine ver - | miş... Ellerile, Dilşadın narin be- lini bir pehlivana kemane çeker gibi kilitlemiş, baygın ve kendini unutmuş bir halde çırpınıyordu. Sultan Aziz; Çeşmiâln unut - muştü, Gecenin soğuğu bu çılgın vücudü yaladığı halde; hisseden yoktu. Cümbüş; biraz daha devam etti. Fakat; bütün oynaşmalar | bir duş almış gibi oluyoruz. | günlerinde bize pardesü hattâ pal Sonbahar pazarları Her mevsimin kendine göre hu- susiyetleri var. Meselâ sonbahar insanı düşündürüyor, âdeta pazar tatilini insana zehir ediyor. Yazın öyle mi idi ya?. Bir kaç gün ev- velden hazırlanır şafakla beraber her pazar kendimizi sokağa atar - dik. Artık alıştığımız birkaç tür- lü izdırabdan başka hiçbir şey - den korkumuz yoktur. Fakat şim di sokağa çıkmak için bir hayli düşünüyor, ilmi hesaplar yapmı- ya kalkışıyoruz. Ne zaman gözümüzün önüne bir kır manzarası, deniz kıyısı geke vücudumuz ürperiyor soğuk Bunun xgebebi basit, Daha. ilk to giydiren sonbahar yağmuru mazallah kırda insanı yakalarsa.. Bana kalırsa en korkulu pazar- lar sanbahar pazarlarıdır. İnsan ne yapacağını, nereye gi- deceğini şaşırmadan bir pazar ge- çiremez. BÜRHAN CEVAD Yolcular pijama - Ve gecelik İle | nulaşmn_ııı_acak Nafıa Vekâleti bu hu- susta kat'i ve şiddetli emirler verdi Devlet Demiryollarında yolcu- ların <pijama> ve gecelik» ile | dolaşmalarını çirkin bulan Nafıa Vekâleti; demiryolları nizamname- sine istinaden trenlerde ve istas - | yonlarda bu kıyafette dalaşılma- sını menetmiştir. Yasağın ilân ve tatbiki için bü- tün istasyonlara tebliğat yapıl- mıştır. Bu yasağa riayet etmiyenler görüldüğü takdirde tren ve istas- | yonlardaki zabıta memuyları şi - mendifer memurlarına yardım e- deceklerdir. Modern | Antrepo Bitti Antrepe 98 bin Jiraya mal oldu İstanbulun en modern büyük antreposunu teşkil edecek - olan <asri antrepolar» ı inşaatı ikmal edilmiştir. Galata rıhtımında tesis edilen bu antrepolar için 96 bin lira har eanmıştır. Yeni antrepolar; 85 metre uzun luğunda ve 45 metre genişliğinde bir saha üzerinde kurulmuş ve Avrupadaki emsalinde mevcut o- lan bütün tertibat vücuda geti - rilmiştir. Malların üst kattan alt kata in- dirilmesi için mükemmel «kızake tertibatı yapıldığı gibi ayrıca bir de eyük asansörü» ilâvesi karar- laştırılmıştır. Deniz cephesinde 6 büyük sü - tun ikmal edilmel ne tekrar Çeşmiâp ilişti. Matgü- zele, hemen şu iradede bulundu: — Şu kızı suya daldır bakalım.. Dülçat; Çeşmiâbın üzetine atıl- dı. İki dilber birbirlerine sarmaşı tılar.,. Çeşmiğp, Mat; ran, daha narin olduğundan çığ- | lıklar kopararak — hasmunın elin- | de suya daldı.. ltan Aziz; yetişe- tek gözdesini arkadan kucakladı, Matgüzel, efendisinin kavi bazu- larıi kurtulmak için, kalçala- | rıra İki tarafa zorlıyarak kıyra- niyor, geriliyor, çırpımyordu. Çeşmiâb; suyun üzerine çıkmış- | t. Padişahı; sestendi: — Kız, yetiş. şimdi sana bir şey yapamaz... Çeşmiâb; aldığı emir üzerine Matgüzelin üzerine atıldı. Ayak- larından tutarak suya daldırma- Bo çalıştı. 38—8S0ON TELG - Şehir meselesi Bozuk süt mese- lesinde kimde imiş 20 kadar süthane, kaymakaltı denilen ve hiçbir gıda kuvveti bulunmıyan sütü piyasaya ucuz fiatla sürmakte ve bu suretle halis süt şatanları da lekelemekte imişler. Alâkadarlar bunun önüne geçer- lerse mesele S üt meselesi, gerek mühim bir gıda maddesi olmak ve gerek rengi itibarile fazla hi- leye müsait bulunmakla herkesi yakinen alâkadar eden ehemmi- yetli bir mevzudur, Süt diye beyaz bir şey içiyoruz; fakat bunun ne derece hâlis, hile- siz, yahut ne derece karışık, hi- ğünü tamamile farket - mamız mümkün mü- Bir sütçi desinin ne deerce hileli veya hâ- hilenin ne süretle tat edildiğine — vakıf bulunmamız kabil bulunmadığı için bu hususta hem bir mandıra sahibi, hem de Sütçüler Cemiy ti Başkanı Ahmet Cemal Doğan- kayalıdan izahat istedik. Doğankayalı, ilk önce, sotdu- ğumuz suale cevap vererek, süt- çüler cemiyetinin yıllardır devam terdikleri alâka ve yardımları şu suretle hülâsa etti: — «Sütçüler Cemiyeti> 1908 de kurulmuştur. İlk zamanlarda fa- | aliyeti bir fasıla ve duraklama ge çirmişse de, yıllardır. mesaisine muntazam bir surette devam et- mektedir. Yardım hususuna ge - lince: Cemiyet varidatının $ 25 1 | hastanemiz ile diğer yardımlara | tahsis edilmiştir. 938 yılında temin edilen 3000 lira varidatın T70 lirası yardı - ma ayrılmıştır. — hastaneye ve « rilen — para buna dahil değildir. bu, ancak fakir âzanın muhtelif ihtiyaçlarına sarfedilmiştir. Tam manasile asri ve ihtiyaca kâfi bir hale getirilen hastane - mizden pek ziyade memnun bu - Tunuyor ve iftihar ediyoruz.» Doğankayalı, bundan sonra za- man zaman birçok dedikodulara sebep olan, gazetelere akseden, mizah sütunlarına geçen «Süt me- selesi» ne temas ederek işin içyü- zünü şu suretle anlattı: — * — Zaman zaman «Sütler karı- şıktır, hilelidir» deniliyor. Ve bu #üğetle piyasada satılan bütün sütlerin karışık ve hileli olduğu ifade edilmiş oluyor. Halbuki ha- kikat şundan ibarettir: İsimlerini tasrihe lüzum gör - mediğimiz, adedi yirmiye yakın muhtelif semtlerde bamı süthane- ler vardır ve bunlarda «kaymak makineleri» bulunmaktadır. bu müesseselerin sahipleri çalamadı. Zaten Sultan Aziz, be- linden sımsıkı yapışmıştı. Dilşat, iki taraftan gördüğü tazyik üze- rine bağırıyordu: — Şevketlim, ayaklarının tü - rabı olayım birak beni... Padişah; gözdesini o kadar gü- zel ve biçimli yerinden kavramış- tı ki; bu vaziyetin verdiği heye- eanlı hislerin tesirile, yorgun ve bitkin bir sesle mukabele ediyor- du: Nasıl, birakırım. seni... İm- kân mı var buna. Dilşat; efendisinin - kalçalarını durmadan tazyik ediyor, ve bin bir işvebazlıkla harekotten hare- kete geçiyordu. Önünde bulunan Çeşmiâbla da boğuşuyordu. Bir aralık; Sultan Aziz ölüm döşeğinden kalkan hastalar gibi olduğu yerde inledi. Ve iri bazu- larının arasına sıkıştırdığı dilda- desini dermanı kesilen bir vücut halinde kayuverdi. bir mandıra — sahibi | kadar bu beyaz renkli gıda mad- | kabahat hallolabilirmiş sütlerini piyasaya çıkarmadan ev- vel makine ile kaymak çıkarıyor- lar, kaymağını aldıktan sonra, <Kaymak altı. dediğimiz, hiçbir kuvvei gidaiyesi kalmıyan — sütü | piyataya — sürüyorlar. — Sudan farksız olan «kaymak ültır sütler rekabetli ve ucuz fiat diye 10 kuruşa satılıyor. Halbuki, hâlis sütün normal fiatı 16 kuruştur. Hileli yollara sapmadan — ticaret | etmek gayesile çalışan bütün es- fimız bu müuayyen ve mahdut pler tarafından — mutazarrır isminin götülendiği gibi en fenası halk mütemadiyen za- | rar görmektedir. Binaenaleyh süt- ler fena değil, piyasaya fena süt, bazı kaymak altı süt çıkaran bir- kaç müessese vardır. Bu sütler kat'iyen içmeğe yara- maz, Kaymak altı sütler anca nelerde — kullanılabilir Bu gibi sütlerin — piyasaya, yani maballeye çıkarılmayıp — pasta | hanelerde kullanılmasının temini | için alâkadarların ehemmiyetli | sürette teşebbüste - bulunmaları | umumun sıhhat ve menfaati na- mıina şayanı temennidir. Hattâ bu hususun bilhassa nazarı dikkate alınmasını rica ederiz. Cemiyetimiz, bu vaziyete karşı lâkayt olmayıp teşebbüsten ve | mücadeleden geri kalmamıştır. Ayrıca şanu da halkımızın na- zarı dikkatine arzederiz; On ,ku- | ruşa gatılan sütler mutlaka kay- mak altıdır ve 16 kuruşa satılan sütler ise hâlis inek sütüdür. İstanbul vilâyeti hudutları da- hilinde 200 den fazla mandıra var- dır. Hepsi asr ve fenni şekildedir. Bu mandıralar güade cem'an ye- kün 35 bin kilo süt istihsal edip piyasaya çıkarırlar. Fenni ve asri bir şekilde faali- yette bulunan bütün sütçülerin ada birkaç müessese yüzünden fe- na bir şekilde anılmamalıdır. (— e| Sorgu hâkimliği imtihanı Adliye Bakanlığı, sorgu hâkim vekilleri için önümüzdeki ay içe- risinde bir imtihan açacaktır, Ba- kanlık bu husustaki hazırlıkları- na başlamış bulunmaktadır. Önü- müzdeki günlerde imtihan açıla- cağı vilâyetlere bildirilecek ve im tihan günü ayrıca tesbit olunacak- tır. Bu imtihanda muvaffak olan- lar sorgu hükimi olacaklardır. pastal ri dilberler, bu su cümbüşünden mahrum kalmışlardı. Açıkta tit- reşip duruyorlardı. Sultan Aziz; kolu kanadı kırıl- maş bir halde şudan çıktı. Arzini- yaza bağırıyordu: — Usta; çıkalım artık... Arzıniyaz, harem — kapısında AF—t0O 1 ci Teşrin 1808 Yeni park Tekrar bu sütunda yazı yazmı- ya başladığımı tebrik için gelen dostları ağırlamaktan az kaldı yazımı yazmıya vakit bulamıya - gaktım. Fakat bunlardan biri yarama dokundu. Mürettiphane » ye «Yazım geliyor. diye haber yolladım. Ahbabım - diyordu. ki, «bu kadar yazdın çizdin. Eminim bir faydası olmadı. Neden yine ih tiyarı zahmet edip kürsüne geç - tin, Varaks mihri velayı kim ©o » kur, kim dinler.» Dedi. *Bu kadar senelik tecrübenden de öğrenmedin mi ki, fıkra mu « harriri demek kendi söyleyip ken di dinliyen adamdır? Şimdiye ka- dar yazdıklarından hangisi müs- mir oldu? Hangi talebin isaf odi di? Hangi haklı bir isteğin yerine getirildi?. dedi. *Kaç defa şu Süleymaniyenin ardmdaki kirli düklânlardan bah settik. Sinanın türbesine giden ya Tun çirkefini mevzu yaparak be- lediyeye çattın. Ne oldu?. dedi. İşte sade bunun müjdesini ver- mek için bile olsa bugün beyhu: de konuşmuş olmiyacağım. — Zira şurasını size haber vereyim ki, o- rosı elhamdülillâh molozlardan te- mizlenmiş, o mülevves, pis dükkân- lar kaldırılmış Sinanın medreseleri boşaltılmış ve oraya güzel bir park yapılmıştı. Ba, size belki inanılmıyacak bir havadis gihi ge lir. Fakat bir zahmet edip oraya kadar gidiniz ve görünüz. Bülbül- lerin belediyeye destanlar beste- lediği gülislanı görcceksiniz. Doğ rüsu hem görmezseniz ayıptır. Çünkü dün akşam orada bir tu - rist otomobili saatlerce bu Tâtif bahçede dolaştı durdu. Gözlerim- le gördüm. Edirne müzesi zenginleştiriliyor Maarif Vekâleti; Edirnedeki Bt noğrafya müzesinin memleketi - mizin en zengin bir müzesi hali- ne getirilmesine çalışmaktadır. Bu kere de «110» parça kıymetli eşya, bu müzeye rŞind tilmek ü- zere şehrimize getirilmiştir. Birimizin derdi HepiMı derdi Edirnekapı - Eyüp yolu r Edirnekapıda oturan bir 6 « kuyucumuz yazıyor: — «Edirnekapıda, ttamva - yyın döndüğü yerden başlayıp, 'Tekfür sarayı ve Eğrikapı yo- luyla Eyüba giden bir yol var- — — dır, Bu, her gün binlerce kişi- — — nin gelip geçtiği çok işlek ve büyük bir caddedir. Bu cadde- nin daha büyük bir ehemmi - şunu da ilâve edeyim ki, Ka- riye camiini görmiye gelen seyyahlar kaleleri ve 'Tekfür sarayını da görmek için ekse- riya bu yoldan geçerler. Türis- tik bakımdan ehemmiyeti olan — — ve ber gün binlerce iş sahibi- nin güzergâhı olan bu cadde - nin yıllardır ne halde bulun - duğünü anlatmıya — kalksam, çok uzun sürer... Yalnız şu ka dar söyliyeyim; kaldırım nâ - mina bir şey yoktur, baştan açağı inişli çıkışlı topraktır. Kışın yalnız insan değil araba- lar saplanacak kadar çamur o- lur ve het gün binlerce kişi © müthiş çamura bata çıka iş- lerine gidip gelirler, Çekilen havluları hazır bulunduran kızla- ra koştu. Artık padişah; bahçeyi terkes | derek yatak odasına çekilmişti, Matgüzel ve diğer dilberler de odalarına çekilmişlerdi Arzıniyaz, efendisini kuruladı, sakalını taradı, kızışmış ve yot gun vücudünü uğuşturdu. Padişah; entarisini giyerek şez: azap derecesindeki müşkülâ - — ta rağmen yolun yapılmasın- — dan evvel şunu rica ediyoruz: Bu bozuk ve berbat 'bir halde bulunan caddenin hiç olmazsa biraz aydınlatılması temin e- dilmelidir. Bütün caddenin de vamınca elektrik direkleri ve tesisatı vardır. Ufak bir evin ve pek az bir masrafla bura - ya kâfi derecede lümba konu- | longa uzandı. Arzıniyazdan - çay yapmasını istedi. Hazinedar usta; çay içi - rı çıktı. M ae On beş dakika sönra; her şey hazırdı.. ) labilir. Bu çok ehemmiyetli — ve isafı çok kolay olan dileği- mizin Şazetenizle neşredilerek — bildirilmesini rica ederiz.» Okuyucumuzan “bu dileğini — ehemmiyetle 'alâkadarların naza-

Bu sayıdan diğer sayfalar: