24 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

24 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2—€0N TELGBAİ—?AI:IMI“ İctimat meseleler: Kısırlaştırma Bu usulüntatbikilâzım mı ? Memleketimizde tatbikine imkân varmı Pr. Dr. Rüştü Receb bu hususta ne diyor? Bugünden itibaren mütchassıs doktorlarımız arasında bir anket açıyoruz. Bu ankette, sosyal kabımdan, üzerinde ehemmiyetle durulmağa değer bir mesele hakkında memleketimizin en salâhiytli doktorlarının kanaatlerini ve fikirlerini okuyacaksınız. Şu iki sual, hergün bu sülunda okuyacağınız ankelimizin teşkil ediyor: 1 — Sıhhi bakımdan, neslin ıslahı için «kısırlaştırma, usulünün tatbikı lüzem mıdır? Z — Bu usulün, memleketimizde de tatbikına tarafdar mısını Kısırlaştırma usulünün Almanyada tatbik edil lâmdur. Bundan temin edilen faydanın ne olduğunu, bilmem, izaha Tüzum var mı Hastalığı, tedavisi gayri kabil bir halde bulunan, ve bu marazı, kendinden gelecek nesle de intikal edebilecek kimselerin, nesil getire- bilmesine mani olmak.. ve. bu suretle, neslin gitgide sağlamlaşmasını tahtı temine almak.... Kısırlaştırılan bir kimse büsbütün cansi duygu- larla kat'ı alâka etmiş değil, ancak çocuk yapamıyacak bir hale getiril- miş olur... Ben, bu ankete başlarken, doktorlarımızla yapacağım — görüşmeleri, doğrusu, büyük bir samimiyetle sıraya koymağı düşünmedim bile... Babtâli caddesinde, sağda ve solda bulunan muayenehanelerin kapıla- rındaki küçük, siyah ve parlak satıhlı tabelâları gözden geçirerek yü- rürken, rastgele bir kapının ipini çektim.. şey.. kapısının ziline bastım. Karşıma çıkan hademe kadın, beni ikinci kat- ta büyücek bir salona aldı. Buradn, sinir hastalıkları mütehassısı, Pro- fesör Doktor Rüştü Receb Duyarla görüşecektim; hademe kadın pro- fesörün bir hasta ile mescul bulunduğunu söyledi. Hasta çıkıp gitti. yaretimi söyledim. Gülü, zarif gülümseyişile ve büyük bir nezaketle, beni, odasına aldı. Henüz oturmuştuk içeri genç bir bayan girdi. Profesör, yine o esasını ekte olduğu ma- pardon.. bir apartıman Biraz bekledim. — Konuşabiliriz.. yabancı değil, o da doktordur, dedi. Profesöre, meseleyi kısaca anlat- tım ve suallerimi sordum. O, ma- sasının başında ellerinde bir şey- le meşgul olarak cevap veriyor- du. — Bu çök mühüm bir tmeseledir. Öyle birdenbire kestirilip atıla - maz.. Ancak hiç şüphe yok ki, Al- manyada tatbik edilen kısırlaştır. ma usulü, neslin sağlam yetişme- #i itibarile çok faideli bir şeydir. Fakat, ayni usulün memleketi- tatbiki düşünülünce iş ta- mamile değişir.. Çünkü bu hustus- tezbirtakım ilmi ve içtimat en- geller vardır. Bilirsiniz ki Almanyada, kısır- laştırdan tnsanların hepsi, teda- ViRİ güyrikabil hastalıklara müp- telâ ve ekserisi akıl mülülleridir. Evasen bu ameliye, akıl malülleri ve sar'alılar arasında yapılırsa a- zami falde temin edilmiş olur; çünkü diğer hastalıklardan biri- ne, meselâ vereme müptelâ olup hastalığı, gayrikabili tedevi bir hale gelmiş olan bir kimse cinsi bir fanliyet göstermeğe muktedir olamaz ki, onun, kısırlaştırılma - sına lüzum hasıl olsun.. Halbuki, deliler ve sar'alılar arasında güç- lü kuvbetlileri kesretle görülmek. tedir. Cinsi faaliyete ve nesil ge- tirmeğe bedenen muktedir olan bu gibilerden gelecek neslin ise, ekseriyetle mütereddi olacağı ta- | Profesör Rüşdü Receb bildir. Fakat, bugünkü fen tip «Falanın hastalığı, gayrikabili te- davidir. ve kendisinden gelecek meril, mutlaka mütereddi olacak- tır.» diye kat't bir hüküm verme- ge muktedir değildir. Akıl hasta- lıkları veya sar'a — illetile malâl | bulunan bir kimseden hasıl olan üç çocuğun ikisi mütereddi olabi- lirse birisi sapsağlam- olabiliyor. Hattâ bunların yetiştirdiği çocuk- —— Gokvuzunde AŞK VE MACERA ROMANI: 13 — Yazan: İskender F. SERTELLİ Bir an için hüviyetini saklamayı düşündü, Fakat, bundan ne çıkar- dı? Biraz sonra iş yine meydana çıkacak değil miydi? — Buyurunuz, dedi, aradığı - me tayyareci benim. Polis memuru çantasından res- mi bir tezkere çıkardı kendisine tebliğ ederek: — Şurayı lütfen — imzalayınız, dedi, buğün saat bir buçukta muhakkak surette Müddeiumu - miliğe müracaat edeceksiniz. Nihat Akgün tezkereyi okuya - rak imzaladı. ” Polis tekrar ihtara lüzum gör- ü — Gitmezseniz, — mevcuden gönderilmenize dair ikinci bir tezkere gelir. O zaman sizi birlik- te götürmeğe mecbur olurum. Memur gittikten sonra, Nihat düşünmeğe başladı. İstanbul Müddeiumumisi, Ni - hadı niçin çağırabilirdi?. Tezkerede sarahat yoktu. Sade-, çe saat bir buçukta adliyeye gel- mesi bildiriliyordu. Nihat işlerinin intizam ve mü- kemmeliyetinden o kadar emindi ki.. başka bir ihtimal hatırına bile gelmiyordu. Kendi kendine: — Galiba geçenlerde bir boşan- İhracat Tacirlekinin Angajmanları İngiütere ve A'manya ile alış veriş çoğalıyor Ay sonu münasebetile şehri - mizdeki müteaddit ihracat mües- seseleri, Almanyadaki firmalarla muhtelif ihraç maddeleri üzerine yeni angajmanlar yapmışlardır. Üzüm ve incir gibi Ege mah - sulleri üzerine bilhassa hararetli muameleler devam ettiği gibi buklü meyvalarımız üzerine de satışlar olmaktadır. Son hafta içinde Almanyaya mühim miktarda esoğan» da gön- derilmiştir. Önümüzdeki günlerde İngiltereye nefis bir parti ve yeni mâahsul «Amasya elmaları», sev- kolunması için modern ambalâj- lar hazırlanılmasına başlanılmış- tır, F SŞ Çeltik Mahsulü Fazla Bu sene memleketimizin bütün çeltik mıntakalarında mahsulün fazla olduğu şehrimizdeki alâka- darlara bildirilm Ezcümle Tosya, Taşköj gaz, Kaslamonu, Boyabat, Adana ve Eskişehir çeltik mıntakaların- da geçen seneye nazaran mahsu- lün ©6 de «20» fazla olarak idrak edileceği ve her tarafta yeni mah- sulün kaldırılmasına başlanıldı - | Bi da ilâve olunmuştur. ların sağlam olanları da - vardır. O halde; herhangi bir kimse hak- Garp romanlarında Istanbu! NAHİD SIRRI dere'nin — çok zıktımına her ayak — basışımda, muharririni ve mevzuunu bir türlü batırlıyamadığım bir İngiliz romanını mutlaka tahattur. ede- rim, Bu romanın (Temps) gazete- sinde dokuz on yıl önce fransızca- ya tercümesi çıkmıştı. sevdiğim çiren ve başından yine bir İngiliz- | le bir âşk macerası geçen bir İn- giliz kadınıydı. Ve bizim roman- larımızda Büyükdere ile bu kabil sayfiye —mevkileri — İstanbulun ları olarak tasvir edildiği iyi halırlıyorum ki İngiliz romancısı oradan âdeta başka bir gehirmiş gibi bahsediyor, kahra- manı İstanbula indikçe ko ni âdeta bir seyahate çıkartıyor- du. Belki, sadece, İstanbuldan bir çok roman buhsetliği için yeni bir âlem getirmiş olmak — imtiyazını elde etmek üzere böyle yapmıştı. Fakat sözü bu adını ve muhar- ririnin ismini bile hatırlıyamadı- idım romandan daha geniş bir çer- çeveye sokarak ilâve edeyim ki, garp edebiyatlarında dekor ola- rak İstanbulu alan ve vak' h- rimizde yaşıyan ecnebilerle Türk- ler, yahul yallız. Türkler veya yalnız cenebiler arasında geçen sı, tahminimizden fazla ve çokla- (Farröre) in eserlerine münhasır bulunmaktan çok uzaktır. Fakat bunların tam bir listeleri ve biz- den ne tarzda bahsettiklerinin et- raflı bir tahlili niçin meveud de- Bil? Bizi nasıl görmüşler? Ne de- receye kadar sevgi veya düşman- lıkla, ne dereceye kadar bilgi ile lar? Mangi devirlere ait olmak ü- kında: eMutlaka bozuk nesil geti- recektir, kınrlaştırılmalıdır!» de- meğe kadir değiliz. Çünkü he - kimlik marazi veraset kaidelerini henüz kat't bir şekle maalesef ge- tirememiştir. Almanyada mevzuu bahis şekil de malül olanların derhal kı: laştırılması cihetine gidiliyor, ya- mi, Almanya, meselâ iki mütered- di çocuğun yanısıra bir sağlam çocuk kazanabileceğini hiçbir va- kit hesaba katmıyarak üçünü bir- den feda edebiliyor; çünkü nüfus fazladır. Bu itibarla, sağlam — bir nesle malik olmak için mütereddi kısmı feda etmekte mahzur gör- miyebilir. Fakat biz, şimdilik, bu- nu yapamayız. Zira nüfusu ar - fırmıya pek çok ihtiyacımız var- dir. Hükmümüzü verirken bu ih- tiyacı daima gözönünde tutmak lüzemdır. Hulâsa: İçtimat bakımdan daha başka mahuzrları da olan — bu usülün, şimdilik, bizde tatbikine taraftar değilim; Almanya, bu hususta, kemiyetten ziyade, keyfiyete e- hemmiyet veriyor. Halbuki biz, her ikisine de ehemmiyet verme- liyiz. Bizim için, sağlam doğmuş çocuklarımızı, sağlam olarak ye- tiştirebilmeği temin etmek, daha önce düşünülecek ve yapılacak bir iştir. RECAİ SANAY zere hangi devirde yazmışlar ve İstanbulun nesini ve nerelerini canlandırmışlar?.. Eminönü Halk- evi tarafından çıkarılan ve sonza- manlarda şehrimizin tarihine ve folklar'ıma gittikçe mütezayit bir yer ayıran (Yeni Türk) böyle gü- zel bir çalışma için pek münasip bir saiy merkezi ve neşir vasıtası Köylerimizde Garb Musikisi Ankara Halkevinin güzel bir teşebbüsü Ankara, 23 (Husust Muhabiri - mizden) — Ankara Halkevi köy- cülük şubesi, bugün birçak dok - torlarımızı, konferansçılarımızı ve Mmüsikişinaslarımızı Kayı köyüne götürecektir. Bu köyde, bugün ve yarın, gündüz ve gece civar köy- lülerle eğitmenler toplanacak ve Ankaradan gidenlerin verecekle- ri konferansları ve konserleri din- liyeceklerdir. Doktorlarımız hal- ka bakacaklardır. Gece Karagöz oynatılıp köylüye sinema göste - rilecektir. Ayrıca Bucak köyü de ziyaret edilerek orada da ayni programa göre faaliyette buluna- caktır. İ Hemen hemen bir yıl oluyor.. Diyerek, meseleyi âmirine açtı. ve izin alarak o gün öğle trenile Yeşilköyden İstanbula indi. İstanbul müddetumumiliğinde.. Nihadın mat rengi teessürün- den bembeyaz olmuştu. Bir sandalyeye oturdu. İstintak hâkimi soruyordu: — Siz bugünlerde bir bankadan topluca para aldınız mı? — Hayır... — Sizi Osmanlı Bankasından çı- karken görmüşler? — Olamaz. Çünkü ben — Yeşil- köyden ancak ayda bir kere İstan- bula iniyorum. — Oradaki vazifeniz nedir? — Tayyare mühendisiyim.. — Uçar misiniz? — Evet. Ayni zamanda da pilo- tum. — Ne zamandanberi oradasımız? — Ondan önce neredeydiniz? — Berlinde... — Orada ne yapıyordunuz? — Tayyarecilik tahsil ediyor - duüm. — Ku,— yıl kaldınız orada? !mm:k hıkıml yazıyordu. Nihat yavaş yavaş itidalini top- lamağa başlamıştı. Sorgu devam etti: — Mıgırdıç Solakyanı tanır mı- sınız? — Hayır, Böyle bir kimse tanı- Tayorum.. — Ben size tanıtayım: Borsa hanında bangerlik yapıyor.. Çok zengindir. Muhtelif bankalarda husab cârisi vardır. — Olabilir... — Onun imzasını taklit ederek, bir çekle Oszmanlı Bankasından * beş bin lira aldığınızı ihbat ve id- mütemadiyen Roman | kahramanı Büyükderede yazı ge- | roman, hikâye ve piyeslerin sayı- | rınca zannedildiği gibi (Loti) ile | Kadın Çorapları Meselesi kalitelerinin yük- seltilmelerine doğru Kadın çorapları ve muhtelif sa- nayi işleri hakkında Sanayi U - Hükümetin gayesi, inkişafı et. miş olan sanayün bundan sonr. bilhassa rasyonalize edilmesini | temin etmektir. Yani sanayimi - | zin artık iyi mal ve ucuz mal çı- | karması, hükümetin takib ettiği | gayelerden birisi olmuştur. Bu - nün için alınan tedbirlerden bi- ri, sanayi mamulâtının — evsafını ıslah tedbirleridir İktısad Vekâleti bu tedbirlerin serisinde olarak şimdiye kadar, | en ziyade köylünün kullandığı Amerikan bezi, çimento, kontr- kli kumaşlar ve ipekli ka-, dın çoraplarının vasıflarını tes- bit etmiştir, Kadın çorabları, şimdiye kadar dikkati çekecek derecede imalâtı çok bozuk ve çürük bir haldeydi, Hakikatte ipekli çorabların ince olması dolayısile hiçbir. surette kalın ipekli veya tireden mamul çorablar derecesinde mukavim ol- ması ı.'eb edilemez. Çorab incel- dikçe şüphesiz mukavemetinden de knvln—dcr Fakat Türkiyedeki ipek çorab, fazla olarak eski ma- kinelerde, yanlış numaralarla ve yanlış eb'adlarla dokunması do- layısile Avrupa çorablarına na - zaran daha çok çürük bir halde imal edilmekteydi. Şimdi bunun önüne geçmek ü- zere yeni tedbirler alınmıştır. Bu arada çorab fabrikatörleri yeni ve modern makineler getir. tecekler, Avrupadan usta celbe- decekler, - standard nizamnamesi yeniden tanzim olunacaktır. Vakıâ yeni tedbirlerimiz raha- ta alışmış olan bazı fabrikatörle- rimizi memnun etmemiştir. Fakat memleketin ve halkın menfaati icabı bunlar yapılacak, çorablar sağlamlaştırılacaktır. Çünkü mem- | leketin menfaati, sanaylin inkişa- file beraber, bu inkişafa muvazi olarak giden bir yüksek kalite ve ucuz mal prensipidir. Fakat şunu da unutmamak 1â - zindir: Bir sanayide birdenbire bir tekemmül beklemek, bütün tedbirlere rağmen, kolay değildir. İngiliz kumaşı, Fransız köselesi gibi sarsılmaz kanaatler — yalnız teknik bilgi üzerine değil, uzun senelerin alışkanlığı ve o işte bir an'ane haline gelen milli itiyad- lar üzerine kurulmuştur. Bir mebusumuzu Daha Kaybettik Muğla saylavı Nuri Tuna müp- telâ olduğu hastalıktan kurtarı- lamıyarak dün vefat etmiştir. Cenazesi bugün Erenköyünde Kuzyatağındaki köşkünden kal - dırılarak Sahrayicedid mezarlı- Bına defnedilmiştir. li ediyorlar... Ne dersiniz — Aslı yok. İftiradır. Ben böyle bir şeye tenezzül edecek adam değili H & ummuyoruz. — Fakat insanlık bu. Bazı ihtiyaçlar karşı- sında, umulmiyan kimselerin dü- şünmiyerek yaptığı işlere çok şe- hid olduk. Nihat Akgün başını sallıyarak: — İftiradır, dedi, ben azim ve irade sahibi bir gencim. Şeref ve haysiyetimi bütün menfaatlerden üstün tularım. İstintak hâkimi zile bastı. Mübaşir girdi. — Emrediniz, Bayım! — Bana veznedar Mişeli çağır.. Mübaşir sür'atle çıktı. .ve ya- manda zayıf, orta boylu, kırk beş yaşlarında bir adamla tekrar o dadan içeri girdi. İstintak hâkimi, veznedar Mi- şele yer gösterdi — Ne zamandanberi bankada | köyünde bağlı üç kayığın ipi kop İküÇÜK HAEER_I__EI Son fırtınanın « D Yeni zararları ». * Havalar lylco soğudu İki gün devam eden fırtına li- manda ve şehirde bazı kazalara sebebiyet vermiştir. Bu arada Davudpaşa açıklarında demirli bulunan bir yelkenli karaya çar- parak parçalanmış, diğer bir yel- kenli Yenikapı açıklarında kara- ya düşmüş, Bartın limanında bir motör karaya oturmuş, Arnüvud- muş ve kayıklar kaybolmuş, muh-| telif yerlerde bağı ağaçlar dev- rilmiştir. Karadenizde bütün şiddetile devam etmiş olan fırtınanın yap- tığı hasarat hakkında henüz kat'i malümat almamamıştır. Maama- fih fırtına bugün eski şiddetini kaybetm Şehrimizde iki gündenberi ha- yalar iyice soğumuş, herkes pal- to giymiye, soba yakmıya - bile başlamıştır. el ae Üçüncü Telefon Hattı likbaharda tamamlanıyor İstanbulla Ankara arasında ya- pılmakta olan üçüncü telefon hat- tmin inşaatı hayli ilerlemiştir. Hattın, kışın havaların düimi te- sirleri dolayısiyle inşasına imkân olmıyan ve Gerede ile Adapazarı arasındaki kısım tamamen bit « miştir. Esasen Gerede ile Ankara arasında Zonguldaktan geçen bir hat bulunduğu için bugünlerde üçüncü hat sayesinde bu havalile muhabere imkânı bulunacaktır. Hattın Adapazarı ile İstanbul a- rası kısmı da ilkbahara kadar bit- miş olacaktır. * Şimali İrlanda Başvekili ce- nubi İrlanda ile birleşmek husu- sundaki cenubi İrlanda Başvekili- nin teklifini reddetmiştir. * Bulgar hükümeli bir resmi tebliğ neşrederek Bulgar erkânı- harbiye reisinin tamamile şahsi | gebeblerle öldürüldüğünü bildir- | miştir, * Halk Partisi memleket'e kül- tür ve sanat hareketlerine yeni bir hiz vermek üzere bir senfoni müsabakası açmıştır. * Etibank Umum Müdürü İl- hami Nafiz Pamir dün Londraya Bitmiştir. * Adanada bir okaliplüs or - manlığı yetiştirilecektir. <4 Şehrimiz için satın alınacak otobüslerin nevileri hakkında Av rupada tetkikler yapan belediye heyeti dün şehrimize dönmüştür, * Donanmamız Gemliğe git - miştir. * İtalyada iki komünist yaka- Tanmıştır. çalışıyorsunuz? — Yirmi yıldan tazla. — Bu bayı tanırmısın? , Mişel, yanında oturan tayyare- ciyi dikkatle süzdü: — Gözüm ısırıyor Fakat, kat'i- yetle odur diyemem.. Nihat geniş bir nefes aldı. — Gördünüz mü? Çok zayıf bir şahadet. Bir insan göz wırmasile böyle ağır bir itham altında ka- labilir mi? Hâkim önündeki dosyayı açtı. Ve küçük bir kâğıt uzattı: —O gün gişeden parayı alırken, gu zarfın arkasına küçük bir he- sap yaparak, ondan sonra sevinç- le zarfı avucunuzda — buruşturup atmışsınız. Bakınız.. bu zarf sizin namınıza Berlinden gelmiş bir mektup zarfıdır. İşte Berlin ve İstanbul vostanelerinin damgala; Fi (Devamı var) Silâh yaf Yazan: Ahmed $ Çekoslovakya m tere ve Fransanın İtalya önünde tesi melerinde silâh bulunmalarının ne d duğu iyice malüm & nunla beraber, orta # geçeli, İngilterenin Alman hava kuvvet tukları için uysal davi buriyetinde kaldıklari| lenmektedir. - Bildi Alman hava kuvveti; Fransız hava kuv künuna faiktir. Birkâfi beri, Almanya ve İ! miktarları hakkınd Bizlemtekte olduklari Avrupa devletleriniü vetleri — arazında kayese yapmak mül Bununla beraber, ransının 'akı Fransanın, 5 polarını hızlaştırmay meleri, bu sahada lerden geri kaldıklı olarak kabul edilmel kika İngiliz Başvekili 4 Münih'ten geri parlâmentonun karfiS zaman, otuz sene olan bir sulh getirdiğiii hem de İngilterenin yarışına hız vermesi izah etmişti — Çemb sözleri mukabelesiz Kü kaç gün sonra, Hitlef, söylediği bir nutkı nın da silâh yarışında yacağını kendine m bir ifade ile anlattı. $ Samuel Hor, Hitler'e € rek İngilterenin — si haklı göstermiye çalış lâh yarışı meselesi, İngiliz ve Fransız, d da Almanya ve İtalı damları ve gazeteleri bir polemik mevzuu Enternasyonal mahiytini anlıyab let adamlarının ne değil, ne yaptıklarına Ü zımdır. — Çemberler giltereyi var kuvveti kavlinden ziyade filin€ mek gerektir. Filhakil esasen senelerdenberi makta idi. Fakat bu başlca deniz ve havâ münhasırdı. İngiltere vetlerine ekemmiyet Bu defa hava kuvvetili yet vermekle berabef karada bir harb yapali hazırlığa başlamıştır. P ve kara kuvvetlerinin tün İngiliz siyasi ps her zümre politika üzerinde ittifak ettikl sele olmuştur. Hatta kacılar, bu hayati parti hükümetine b milli birlik hükümeti ni yahud da nn minın tatbikinin p olmıyan mütehi mesini tavsiye eti Almanyanın bu Tâhlanma hunlıdnb telâkki ettiği bir n Tâhlarının lzyıdıdk Trafalgar m nhlnehmınhk tur, 19 uncu asır çit İmparatorluğundan devlet bu hâkimiyeti etmemişti. Ve mün içindir ki Alman İf da büyük harbde mül tur. Binaenaleyh yası, İngiliz deniz kut kabete girişmek Bildir. Fakat Alman nin denizlerdeki lim ederken, karada sını da zımni bir şaf sürmüş bulunuyorlf” denizlerle karaların F mahiyetindeki bu pi7 terenin sadık kalı Hitler Almanyası, hâkimiyetini münak&

Bu sayıdan diğer sayfalar: