3 Aralık 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

3 Aralık 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Halk sandığı | .Esnafa, sen'atkârlara vela #t kısım. tüccara yar- dım edecek —İll: san'atlar kanunu çıktıktan sonra Sandık faaliyetini genişletecek â'ikeilere _Kundurala— İihevsafıda —__.'Yüzılacak 'Ğ:SĞW“ ayak- r piyasa- dan kalkıyor ağtlan 3 salış kanununun a yun - Başinalı 2 ay olduğu t::_oı— mezkür kanu- Ş hakkında müşahede 'Mh'—buuıwmıım her cemiyetlen he a ğ'h&h—ııo- Aozımar G kiL tretdan dünkü toplantı- N—'"’ Kunduraların <tlarına : Yalnız fiatları yazılan ğ—“ Yerine hem fiatı ve Malın evsafını gösteren N%""mm_ Va- BT aa ga | Xnden plyasadan | Mükeğe Takü halkın evsa - | biş , ” öğreneceği mukav - üç SA Almıyacağı anlaşık AŞ x KISIM — '»Ğ:_".' Çağır u Pinarhi- a. B Korkunç - suratlı, Piştovlu, eşkiya sur dami ÇN eçkiya sur Rüscuk voyyoda- O taçe at Paşanın kar, & B ;:vu durarak dt Üak Ftnarhisan voyvo th%, BAH ağa idi, —N Tüyıy ührem emir — veree İ üwşhı.nı, eğile - hh,_"_"ı':muaı Sorbasıai Srazam ve serda- merzkür zümre için mali bir mü - vazenesizliğe düşmek her zaman muhtemel olduğu gibi kerdilerir.e gösterilecek bir yardım sayesin - de her an daha mükemmel ve şa- yanı memnuniyet bir durum te- min etmeleri de pek tabildir. Du itibarla yalnız küçük esnaf, küçük san'atkâr ve tüccar zümresini hi- maye etmek gayesile tecssüs ot- miş bulunan halk sandığı bu züm- re için parlak ve verimli bir is tikbalin müjdecisi ve ayni zaman- da âmili olmaktadır. İstanbul, küçük esnaf, tüccar ve san'atkârların tecemmü merkezi telâkki edilmektedir. Bu ciketle İstanbul halk sandığı küşadından itibaren azami faaliyete girişile- cektir. Sandık iskonto suretile ve © 85 gibi normal bir faizle toil- yatta bulunacaktır. Tediyat kefa- let veya muteber şekilde veriae- cek teminat mukabilinde yapıla- caktır, Küçük san'atlar kanunu mev'i- yete girdikten sonra halk sandı- " ğanın faaliyeti daha ziyade inki - şaf ettirilecek ve yardımları da - ha şümullü olacaktır. zaz Hariçten Şeker Getirtiliyor Memleketimizde şeker sarfi - yatının seneden seneye arttığını yazmış ve bu yıl pek çoğalan is- tihlâki karşılamak Üzere harıç memleketlerden 50 bir. ton şeker Binı haber vermiştik. - cud şeker stokları bitmek üzere olduğundan bu hususdaki faali - yete ayın birinci gününden ttiha- ren başlanılmıştır. Bu şekerler muhtelif partiler halinde İngiltere, Çekoslovakya ve kısmen de Cavadan temin olu- eden şeker fabrikalarımız ancak 25 bin ton şeker istihsal edebil - mişlerdir. Halbuki son yılın âhtiyaae 75 b » ton olduğundan ve istihlâk her sene arttığından önümüzdeki yıl- larda hariçten pek az şeker ge - tirmemiz için yeni şeker fabri - XKalarımızın bir an evvel tesisi zaruri görülmektedir. Bu münasebetle mahallen e - tüdlerine devam eden mübhendiz- ler raporlarımı sür'atle hazırlıya- Caklar ve biran evvel fanliyet> geçilecektir. Yazan: M. Sami KARAYEL rı ekrem eşeğini kandırdık?. Pa- dişahın iradesi ve izni olmadan habersizce İstanbula ondu ile yü rüyoruz. Bizler İstanbula — varmadar. bin atlı Rumeli zorbalerile gizli- ce Rumeli fenerini tut, üçüncü Se-, Hmi — tahttan Murad halife ilân ederek Osmanlı im - paratorluğuna hâkim olan ve bo- ğaz muhafızı bulunan serden geç ti meşhur Kabakçı Mustafayı a. man vermeden bastır ve kellesini kes! ve bana yolla!, Hareketine kim müni olursa vur, öldür.. Hattâ, padişah halife dahi olursa indirip dördüncü meczubunu padişah ve | T AD DyLD $ A BUK üle güle ekselans Vali ve belediye reisi Muhittin Üstündağ değişti. On üç yıl İstan- bul belediyesinin, sekiz buçuk yıl | da vilâyetinin başında yedi tepe | | üstüne kurulduğu söylenen İstan- | bulun bütün tepe ve dağlarından | daha üstün bir hışımla eturan Üs- tündağın bu gidişi ardından üzü- denler de hiç şübhe yok ki vardır. Başvekil Celâl Bayarın bir mi nasebetile bir telgrafında san'at maharet ve inceliği ile: İ gedid tarzda bertaraf etmek yo- kunu bildiği kadar faydalı olmak istediklerine karşı da fuydanın cn Hstününü temin — edebilccek bir varlığın hududsuzluğu ve geniş- katarak ağlıyacak ve ollıyabile - cekler olacaktır. Fakat, muhakkak ki sevinenler de vardır.. diye dü- Aklıma ilk önce, üç beş ay için- de 600.000 lirası yağmaya uğra - yan ve suçluları müruru zaman- dan istifade ettirilen Esnal Ban- kasının hikâyesi geldi. Bu müca- delede ağzına ot Ukananlardan biri de bizim başmuharrirdi. Etem İzzet Beniceden sordum: — Ne dersin Muhittin Üstün - dağ'ın bu gidişine?. Ve ilâve ettim: — O zaman sen bu sulistimalin mücadelesini yaplığın, gerek Mil- Tiyel'deki neşriyatınla, gerek Şe- bir Meclisindeki cidalinle ortaya çıktığın için üdeta «vatan halnis sayılacak hale getirildin. — Güle güle Ekselâna, demek- ten başka bir sözüm yok!. Dedi ve.. tekrar bütün bir mü- ziyi, bir mücadele tarihini, ve elim bir susturuluştaki mürab ve iş kenceyi gözlerinde canlandıra canlandıra daldı! BÜRHAN CEVAD Berberler Yünün meselesi: nkara Şehir tiyatrosunu ku- Tan tanınmış sahne artist - lerimizden Raşit Rıza bu vazifeden —ayrılarak şehrimize Maruf san'atkâr Raşid Rıza jisörlüğünü deruhde eden Maruf san'atkârımız Raşit Rıza dün ken- diile görüşen bir muharririmize şu izahatı vermiştir: «— Memleketimizde operet so- basındaki varlığımızı - Avrupada olduğu gibi yüksek bir san'at se- viyesine yükseltmek için uzun ve programlı bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu sahadaki en ziyade karşı - laştığımız — şekillerden — başlıcası ses ve şan noktaf nazarından ma- aleset memleketimizde tam san'- atkâr bulunmamasıdır. Her sahada olduğu gibi Türk gençliğinde bu san'ate karşı da rübelerimde bunu gördüm. Şimdi Halk operetinde çalışarak| sevgili İstanbulun san'at takdir eden balkına yeni ve güzel eser - ler vereceğiz. Elimizde müteaddid elemanlar Ihtilâfı Halledildi Kâtibiumumi işine devam ediyer Bir müdet evvel İstanbul ber- berler cemiyeti heyeti idaresile, cemiyetin kâtibi umumisi Cemal Akyüz arasında ufak bir mese- leden dolayı bir ihtilâf çıktığını yarzmıştık. i | Öğrendiğimize - göre idare heyetile kâtibi umumi ara- | sandeki ba anlaşmamazlık halle- dilip ve her iki taraf arasında ba- rış temin edilerek Cemal Akyüz | Yezifesine normal şekilde devam' | ötmeğe başlamıştır. cemiyet | &man verme!.. Ben, maiyetimi gelinciye kadar Rumeli feneri ku-) lesini elinde tutarak beklet.. Ali ağa, mahrem ve şifahi em- ci âlır almaz, Ruscuk — vi Alemdar Mustafa paşanın buzü- | rundan el öperek bir gölge gibi | sessizce kaybolup gitti. Ruscuk voyvodası Alemdarın bu mahrem emrinden ne sadrza- mın, ne ordu erkânının ve ne de padişahın haberi vardı. Bu mahrem emir, evvelce Rus- cuk yârânı tarafından huzırlan - maş bir İstanbul baskınının ve âmparatorluğu €le — geçirmenin başlangicı idi. | Ali ağa, mahremi esrarı olan | geli Zorba namile şöhret alan ket- | hüdasını çağırdı. Ve gu emri ver- di — İstikamet, İstanbul Rumeli Feneri.. Harekâtı, gerek ordugöh- dan ayrılışda ve gerek yolda mah- rem tutunuz... Seferi kuvvet, bin atlı söçme., Yürüyüş, yaldırım yüksek bir istidad - mevcuddur. ( Ankarada pek uzun olmuyan tec- | Raşid Riza Ankara şehir tiyatrosundan çekilerek buraya geldi 'Şimdi Halk Opereti ile anlaşa- rak yeni bir sahne yapıyor şan ve muzik vadisinde çok İyi yetiştiriliyor. Balet kısmımız için de Maca - ristandan profesyonel bir balet heyeti celbolunmuş ve şehrimiz? gelmiştir. Ayrıca Avrupanın tanınmış &- malarından bir primadonna da getirtmeğe karar verdik. Bu bu- susdaki teşebbüslerimiz de müs bet netice doğurmuştur. Yeni Primadormamız önümüz - deki ilk temsile yetişecektir. Musiki üstadirimızdan — oleb Halk oöperetinin muzik ve şan kısımlarını idare etmekte olan Seyfeddin Asaf da dün kendisile görüşen bir muharririmzle şun - ları söylemiştir. — Biliyorsunuz ki operet de- mek biraz da muzik demektir. Şimdilik elimizde Lutfullah, Celti, Ali, Bayan Toto, Zeko ve saire gibi emekli san'atkârlarımız vardır. Bu arkadaşlarımızın - ekserisi | konservatuvarda tahsll etmişler- dir. Pakat burasının tamamen de - Bilse bile ileride bir (peret mek- tebi» haline getirilmesi için yeni istidadları yetişdirmek yegine gayemizdir. Bunun için de bu da her gün sulfej ve şan dersleri veriyoruz. Birkaç güne kadar vereceğimiz ilk (İçiçe) operetile sahnemizde göreceğiniz tekâmül ümid ede - TiM ki bütün halkımızı ve bü - yüklerimizi memnün edeceklir. Önümüzdeki sene içinde dün - yanın en büyük operet üstadı o- lan Türk dostu Lear'ı memleke - timize davet ederek Türk opereti için de kendisinden yeni bir eser TİCa edeceğim.» 'Piyasaya damğasız çı- karılan kontrplaklar lmalathanelerden biri 20 para resme itiraz etti ve mallarını damğalatmadı bince, gerek imalâtçılarda ve ge- zekse ithalâtçılarda mevcud stok kontrplükların miktarları 13 Teş. rinievvel 938 tarihine kadar vilâ- yet makamina bildirilmiş ve bu kontrplâkları İstanbul ticaret ve sanayi odası beher plâktan yirmi para damga masrafı alarak dam- galamağa başlmış - olduğu lümdur. Damga işi birkaç gün zarfında ikmal edilmiş olacak - tar, İstarbulda mevcud - bilümum Kol ypizamından geri kalanları derhal Idam ediniz!.. dedi. Bir saat sürmedi. Her şey ha- zırdı. Kethüda Deli Zorba, Ali a- ğanın çadırına gelerek tekmil ha- berini verdi, Ali ağa, kabakçı Mustafa mese- lesini ve diğer yapılacak harekâtı mahreml esrarı olan kethüdasın- dan bile saklamıştı. Bin atlı, Pınarhisar voyvoda: - sının arkasından gecenin kayan - lıklarını yararak Istranca dağla - rının sarp yamaçlarını aşıp ordü- gâhdan sessizce uzaklıtı. Alemdar, ortada hiçbir şey yok- müş gibi mışil, mişil uyuyordü. Ruscuk yâranından Behiç, Re - fik, Ramiz efendiler işden haber- dar idiler. Ali ağa, dolü Gdizgin, bin atlı zorbasile sabaha karşı, Belgrad ormanlarına girdi. Ormanda, kö- mür yakmak üzere bulunan eş hası dezhal tevkif etti, Ve.. or - Ymalâtçılar ve ithalâtçılar ve pe- rakende kontrplâk satıcıları - yal- nız bir imalâthane müstesna ol- mak üzere - kontrplâklarını Ti - caret odasına damgalatmışlardır. Öğrendiğimize göre beyanname - sini vermiş olduğu kontrplâkları ticaret odasına damgalatmaktan istinkâf eden yukarıda zikrettiği- miz yalnız bir fabrikanın mallar: piyasada, hattâ bütün Anadoluda damgasız olarak satılmaktadır. Mezkür kontrplâk fabrikası Ti - caret Odasının almakda — olduğu yirmi para damgalama ücretini nizamnameye uygun ve kanunf | bul yolu üzerinde bulunan geçit- lerini kesti. Orman civarında bulunan Rum | ve Bulgar köylerinden odun kes- meğe gelenleri içeri sokmuyor - lardı. Rum ve Bulgar köylüleri şaşır- mışlardı. Bunca senedir görme dikleri askerlerle karşı karşıya kalmaşlardı. Boğaz yamakları, yeniçeriler kendilerince malüm idi. Fakat, Belgrad ormanının geçitlerini ke- sen askerler hiç de bunlara ben - zemiyorlardı. Adetâ, eşkiya kı - yaletli kimselerdi. Başlarında, Rumeli Arnavud - larının giydiği çoparalar — vardı. Bellerinde kırmızı ve yeşil ku - şaklar sarılı idi. İsbandud kıya - fetinde kanlı katil adamlara ben- ziyorlardı. 1 Kurnaz Pınarhisar üyamı her âhtimale karşı kuvvetlerini tama- mile orman içine saklamıştı. Ge - 8—80ON TELGRAP—S I inci Kânun 1928 —— İngiltereye | Bo7 Yaptırılacak l Gemiler Her şey hal eldu,arada 18 bin liralık bir fark kaldı Deniz ticaret filomuzun 12 ge - mi ile kuvvetlendirilmesi karar - Taştırılmıştı. İngiltereye yaptırı- lacak bu gemilerin yapılma şart- larım tesbit etmek üzere Deniz « bankla İngiliz mümessilleri ara - sında müzakerelere - başlanmış - tır, Dünkü müzakerelerde iki ta - raf arasında her şey halledilmiş, yalnız 18 bin Tiralık bir ihtilâf İngiliz delegeleri dün telgraf - la merkezlerine müracaat ederek bu vaziyeti bildirmişler ve yeni direktif istemişlerdir. Yeni talimatın müsbet olarek geleceği ve anlaşmanın bugün - lerde imzalanacağı ümit edil - mektedir. —— PHususi Mekteplerin Bütçeleri Şehrimizde mevcud hususi selerin yıla aid bütçeleri görüşmek üzere dün maarif mü- dürlüğünde bir toplantı yapıl - maştır. Toplantıya mezkür liselerin mü- dürleri ile bazı müfettişler işti - Tak etmiştir İçtimada her mektebin yeni büt-) gelerinin taslakları vücude ge - tirilmiştir. öti Ekalliyet Mekteplerindeki Kitaplar — Maarifce tetkike başlandı İstanbuldaki Ermeni mektep - derinde okutulan bütün Erme nice kitaplar, tetkik olunmak ü- zere dün maarif müdürlüğüne gönderilmiştir. Bu kitapların bilhassa terbi - yevi ve podagojik vaziyetleri göz- den geçirilecek ve muvafık gö - Tülenler okutulacaklardır. Ayni suretle, diğer“lisanlarda okutulan kitaplar da esash tir tedkike tâbi tutulmaktadır. bir salâhiyet olmadığı iddiasile - vermek istememekte ve bu yüzden || elindeki damgasız - olarak satışa | arzetmektedir. Haber aldığımıza göre, maran- gorlar cemiyeti de bu vaziyetle yakından alâkadar olmuştur. Ce- miyet, Ticaret dasının damgasını havi olmıyarak satılan kontrplâk- ların, ağaç sanayiile meşgul olan- lar tarafında satın alınmaması ve | alacakları stok kontrplâklarda | 13 Teşrinievvel 939 tarihine ka - dar Ticaret Odasının damgasın. aramaları icabettiğini ve kontr « plâk hususunda ber türlü şikâ - yetlerini cemiyete bildirmelerini eenâfa tamim etmiştir. —— sür'atile v emerhalesiz olacak... | manın Karadeniz yakasile, İstan- | çitlerde yaya olarak birer ikişer kişi görülüyordu Ali ağa, geceyi bekliyordu. Zu« meli fencrini sabaha karşı basa- caktı, Ali ağa, beraberinde getirdi zorbalardan birisini tebdili kıya- det ettirerek köylü kıyafetine soktu. Sırtına odun yükleterek Rumeli Fenerine yolladı. Bu zor- ba tilki kadar şeytan bir adam - dan akşama kadar Fenerde odun satmak bahanesile dolaşacak... Boğaz yamaçlarının hal ve etva « Tını tetkik edecek... Kabakçı Mus- | tafanın nerede yattığını ve mat- yetindeki muhafızların ne mik - tar ve kimlerden ibaret olduğunu tahkik eyliyerek Belgrad orma- nına dönecekti. Ali ağa, tam eşkiya idi. Odun yüklü adamdan başka bir de ta- vuk ve yumurta satan birisini de köylü kıyafetine sokarak Fenere yollamıştı. (Sonu var) Namık Kemalin filmi Dün, büyük vatan şairi Namık Kemal'in hatırası anıldı. Mekteh- lerde yeni nesle, bu kıymetli türk çocuğunun yurd için - sarfettiği hizmetler, sayıldı. Namık Kemali anarken, hatırı- ma gelen bir fikri yazmaktan ken- dimi alamadım. Birkaç gün sonra, İstanbula ge- lip birkaç oyun verecek - olan meşhür fransız san'atkârı Harrl Baur'un, geçen kış, bir filmini seyretmiştim. Fransız — san'atkâr bu kerdelâsında, büyük müzik üstadı Bethoven relünde idi. Bu sene de Charl Boyer'i Napolyori relünde seyrettim. Başka memleketlerde, — tarihia büyük adamlarıma aid hâdiseler, © adamların hayatları filme alımı» yyor. Bizde henüz propaganda fil- mi yapılmıyor. Propaganda filmi, «Propaganda filmi- olarak yapılır, herkese öyle tanıtılır ve ilün edi- lirse, kimse gidip görmek istemez. En kuüvvetli propaganda, «Pro- paganda: olduğu - hissedilmiyen, duyulmıyan — propagandalardır. Bir, bu yoldan yürümeliyiz. Me- selâ Namık Kemal'in pekâlâ az masrafla, çok uzun olmıyan güzel bir filmi vüende getirilebilir. Bu şalrin bütün hayatı sergüzeştle mücadele ile geçmiştir. İyi hazırlanmış böyle bir filmi görmek istemiyen tek insan ta- savvur edemem. Veter ki, Namık Kemal filmini seyrederken, bir propaganda filmi kokusunu asla duymamalıyız. Namık Kemal filmi fikrini, sir, istediğiniz kadar, tarihte geçmiz, diğer türk Büyüklerine teşmil - debilirsiniz. REŞAD FEYZİ Modern liman Daireleri İnşaata — bugünlerde başlanıy:r Deniz Ticaret Müdürlüğü bü - tün liman dairelerinin yenileç - tirilmesi hakkındaki kararın ta*- bikine sür'atle başlamıştır. Bu süretle evvelâ Marmara hav- zasında bulunan liman - dalreleri yenileştirilecek ve modern bina « lar inşa olunacaktır. Erdek ve Çanakkalede yapıla « cak ve bunu diğerleri takib ede- cektir. n Birimizin derdi —| Hepimizin derdi Aşcı dükkânlarile le kantalarda temizlik Aşçılar, kahveciler halka yenes '«ek içilecek şeyler satan exmaf be - lediyece hhi muayeneyo 4D tu - tulmaktadır. Bandan temin — ediler faydanın halkın sıhhatini korumak olduğu izaha muhtaç değildir. Fu gibi exnafın temizlik hususanda gayel Ülz davranması iki cihettea elsemdir. — Belediye ntramnamesine ita. at ? — Müşteriye kendini temir ta. Bıtmak, Bunların her ikisi de esnaftan her ferd için üzerinde durulmağa değer. Birineisi umumun — selâmeti selâmeti namına yapmak meckuri- yetinde olduğumuz bir vazifedir. İkincisi de esnafın kendi Tehinedir. Bir aşça, bir kahvoci, bir şekerel, maahallebici dükkânmı temiz tut - anakla kendi müşlerisini artırır. Rağböl görür. Halbaki okuyucularımızdan al - Gğimız mektuplardan b hususda edilca şikâyelleri esefle okumak - Yayız; bu meyanda en mkhim ola - rak şunu kaydedelim: Rüyük ve belli baçlı aşçılar de- Bil fakat kıyşda köşede bulunan aşçıların — ekserisinde - her sey berlaraf - kaşık ve çatallara hic e- hemmmiyet vermemektedirler. En ue cur nevinden alınan çatal ve ha « gıklarık kısa bir zaman sanra Ü6 « tünün ellâs dökülerek, hatiâ pa « sımsı bir siyahlık peyda ederek la- sana Giksinti veren bir şekil aldığı ve birçok aşçılarda hep böyle ça- *3l kaşık kullamıldığı malümdur. Bu husasla ve diğer halkın cıda maddelerini satan esnafla belediye- Bİn sıkı ve ayni zarşanda deyamü bir suretle âlâkadar olmasını, The at gösterenleri şiddelle tecriye —— HLĞA

Bu sayıdan diğer sayfalar: