3 Ocak 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

3 Ocak 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T —er Torik Uskumruyu, Uskumru HamsiKovalıyor Torik, Uskumru Ve Dünya Sîyase’ri l Bu da Ne Demek? evzu kıtlığına uğramış my- harrir arkadaşlardan bhiri I bir aşağı bir yukarı volta ediyor. Ben, içeri girer girmez — daha merhabalaşmadan ilk sözü şu OF du. Hoca, bir röportaj mevzu” Versene!, Paltomu, şapkamı çıkarıp Ve ” Uskumru. ham rine astıktan sonra, cevab ver - dim; — Ne o, mevzu kıtlığına mı uğ- radın?. e — Evet; ne yazayım diye dü- şünüyorum... — İyi amma, ben de ayıti derd malülüm... R Z YO yok sende bir alay aç. Hele, bir düşür mâzlâr vardır. lımt?, bl_k_m ;ıüsııdc et, şöyle bir yerime| imdi sana bir mevzu) oturayım... Bara tellendirdim. Biraz ilhamdan Sotra; arkadaşıma bitaben: —— — İstanbulda torik uskumr ci Uskumru hamsiyi kovalıyor'- dim. Muharrir arkadaş; bü .eılııın: Mevzu karşısında biraz aft Ribi yüzüme meltül, melül bak lan sonra, hakahayı salıverdi. Masamın karşısında oturan di Üer bir muahrrir arkadaş g:yıî ihtiyart elini havaya kaldırafâk: — İlâhi ohca; torik uskum-Uy4. Akumru hamsiyi kovalarsa bun- dan ne çıkar? Bu da mevzu mu Sinki?.. dedi. n Bu 'söz üzerine ciddileştim- Düf değil, bir arkadaş gülmüştü. Birisl * hemen, hemen alay ediyordu. kaşlarımı çattım; sesimi dikleş- İfdim. Torik uskumrayu, Uskum Tü hamsiyi nasıl ve neden kovaâ: diğını izaha başladım: — A birader, siz ne zanned'yör SUnuz? Bu mevzu, dünya SİYASeti | Adar geniştir. Diyince arkadaşlarım kahkohay' MStı. Ve bir an için şu mülâhe- Tada bulunduklarını sezinledim" — Torik, uskumru, dünya Sİ - Bu da ne? : Bdi mt bozmadan sözleri- tamamlamıya koyuldum: Ba , Evet; dört beş gündür bizin Veşiktaşta balıkçı Barbanın Yü" Ü gülmüyor, balık sepetinde d€ Eiliyüften balıklar satıyor:. Hab 'aki; bir hafta evvel nekadar Dol lik alış verişinde bulunuyor VE barü gülüyordu. Bugün geçerken| ,u*“_-fn; önündeki sepet balıkla d de sıı;m Bülüyorve müşterilerini Te yle | j Börmemiş Sağırıyordu: S ses Denizin gülleri.. Otuza uskumru. Bar anr banın yanına sokuldum ve Sordüm: &. Karayı ba&-| Di Barba bu ne hal YU Üç gün evvel alt &l Gik, bugün *otuza Yorsun? diye bağırı - İ). lı;-llnını Uğuşturdu. ve: — Bâyım, şöyle bir bak... Dük- Yaran: M. Sami KARAYEL sepette torik var mı? ”f:rm Ne çıkar bundan? — Ah; o gözü kör olasc torik... Bizi bitiren odeğil mi?.. — Neden? — Neden olacak a bayım?. O, bir kere uskumruyu kovaladı mı balıkçılar yandı demektir? Ta - si yığını bi, uskumru kaçarken hamsi de, uskumrudan kaçıyo: Ben, Barbaranın bu lâflarından fıpla O müuharrir — arkadaşlarımın onlamadığı gibi hiçbir şey anla - mamışlım. Balıklar birbirini tır- zak sta koyalıyorlardı, Kovalarlardı yat,, Bundan ne çıkardı?. bu tuhaf, tuha folduğu kadar enteresan olan sözlerini a- fal, afal dinledikten sonra hay - retle sualimi tekrarladım: — Bize mi ne?.. Bir kere torik uskumruyu yutmak için koval Biri; Bir Şey Bilmez, He Şey Anlar Diğeri de Aksi. Bu, Meşhur Diplomat Klemanso'nun Briyan Ve Poankara Hakkındaki Sözleridir Briyan Diplomasi Hayatta Niçin Muvaffak Olmuştur ? v sekiz sene oluyor. Birinci O we ikinci İnönü zaferleri Türkiyenin varlığını gös - termiş, yeni bir vaziyet başla - mıştı. Milli varlığını korumaktan başka birşey istemiyen, başkala- Mütevejfa Briyan toprağında — gözü olmıyan T reye karşı dostça el uzatan devlet adamı Aristid Briyan ol- rinin | muştu. Briyan istikbali görmüş, Türkiyenin ortadan kaldırılamı - | yacağını anlamış, öyle müşkül bir zamanda Türklerin dostluğunu başladı mı balıkçılar hapı yutar? Yalnız balıkçılar değil, ahali de... Uskumru, toriğin önün- den kaçıp canımi kurtarayım di- ye Karadeniz Boğazından içeri firmez... Çünkü girerse Marme- rada kapana girmiş olur. Bu se - beble Boğaziçinde, Marmarada torik efendi elrid oynar... Buda bizlere yaramaz... Ancak dalyan- çılar iş görür ve ecnebilere satış yaparlar... Fakat; kazancı eziyeti- ne değmez.. İşte senin anlıyacağın | torik uşkumruyu — kovaladı mı? Uskumrünün kilosu seksen kuru- ça çıkar... Hamsinin de yüzünü görmez oluruz. Çünkü hamsiyi de uskumcu kovalar... Ab, bu torik Diyerek içini çekti. Ben meseleyi anlamıştım. Yani; büyük balık küçük balığı yutar.. Demek büyük balık küçük ba- lhığa saldı mı ortalığa kesatlık ge- liyor? Tıpkı, büyük devletlerin küçük devletlere saldırması gibi... Bir kere, büyük devlet ayağına çizmeyi giyip yürüdü mü? kü - çükler uskumru ve hamsi gibi ka- irmemel larının ça- pana girmemek için başlarının ça.-| resine düşüyorlar Hulâsa; balıkçı Barbanın iza- hatı bana epeyce şeyler öğretti. Demek, büyük balık hücuma başladı mı ortada kıtlık da başla- mış demektir. Muharrir arkadaşlara, balıkçı Barbanın söylediklerini birer bi- rer anlatınca anlar da hak verdi- ler ki; Torik, uskumru ve hamsi me -« selesi mühim bir davadır ve hisse kapılacak hayat derslerinden bi- ridir. kazanmanın Fransa için büyük bir muvaffakiyet olacağını bilmişti. Milli mücadele tarihinde Türki - yenin Avrupa ile münasebatından Belyanın ismi unutulur gibi de - ğildir. Onun için eski Pransız Ha- riciye Nazırından — bahsedilirken 'Türk dostu olan bu devlet ada- manin siyasi hayatına dair veri - len malümat hayli mühimdir. Bugünlerde Avrupa matbuatin- da Briyandan yine çok bahsedil- ekim o- d ki hi y lendirmiş olur. F yanın hususiyeti daha ziyade ken- di istidad ve kabiliyetinin kuvve- çinde de nları arasındaki iki meşhur sjima Briyanı tarif & | (i *İ İ ’ K lzil YERE OTUR!. — Beni görünce pantalonumun arkasına bir tekme yapıştıraca - ianı yazıyor. Ne yapayım, dersin?. — Ne yapacaksın... Kendisini göcünce yere oturuver!... REKOR KİMDE? — Demek saatte 50 lira kaza - nıyorsun? Büyük bir rökor bu... Tebrik ederim... — Beni değil, karımı tebrik et. Asıl rökoru o yapıyor. Yarım sa- atte 50 lira sarfediyor... BERs6K DÜKKANINDA: — Saç kesmek için ne alıyor - sünuz?. — Otuz kuruş. — Ya tıraşt. — On kuruş: g — O halde kafamı tıraş &ti. derken, birşey bilmez, fâkat her şeyi anlar ve Puankare için de herşeyi bilir, birşey anlamaz!. de- buki - Puankare Fransanın ea meşhur hukuk adamlarından birdiür. Yazılan bir cümlede bir virgül eksik olmuş diye kâtibini çağırtarak ihtar etmeğe üşenmi- *(Devamı 7 incı sahifede) Ki |Kızınız Varmı? İSTIDAD VE KBILIYETİN! MERAK EDIYOR MUSUNUZ! ir İngiliz doktoru derin tet kikata girişerek 'kız ve er- kek çocukların mizaçları ve bu mizaçlar dolayısile istikballeri ne olacağını araştırmıştır. Dok - tor Peny'nin vardığı pek şayanı dikkat neticelerden bahisle ge - çenlerde bir erkek çocuğun Tes- mini koymuş ve ona benziyen ço- cukların ne olabileceklerine dait malümat vermiştik. Bugün de İn- giliz doktorunun kız çocuklara dair yürüttüğü —mütaleaları ya- ziyoruz: Bu resimde gördüğünüz kız on yaşındadır. Doktorun dediğine gö- re şimdiye kadar rasgeldiği kız- ların ve kadınların 96 25 kadarı bu tiptedir. Yüzde yirmi beş az değil. Eğer az görülürse şunu ha- tırlamak lâzım geliyor. Bu tip - teki kız çocukları küçük yaşların- anasının, babasının üzerinde müessir olurlar. Büyüyerek kadın oldukları zaman da kocaları ve çocukları Üzerinde tesirlerini gös- terirler. Şimdi şu resme bakarak kızınızın buna benzeyip benze - mediğimi görerek şu satırları o0- kuyabilirsiniz: Bu tiptekilerin başları ince, u- zundur. Kaşlar düşük, gözler içeri ye çekik. Burunları uzun, ağızları geniş, dudakları çok defa ince, çe- neleri kuvvetli ve kulaklar çok biçimlidir. Bu tiptekilerde vücü- dün teşekkülünde en ziyade mü- essir olan gudde böbrekler üzerin- deki guddedir. Bu güddenin ifraz eltiği madde kana karışarak vü- cudde dalma faaliyet ve hareket hasıl etmektedir. Onun için bu tiptekiler çalışkandır. Bu itibarla başkaları üzerinde hükmetmek, agalma müeasir olmak isterler. Bu ehemmiyetli tip için daha çok şeyler söyliyen İngiliz dok- | torunun dediklerini dinlemek lâ- zımdır. Böyleler herşeyi çabuk | muhakeme ederek kestirme — bir | fikir ortaya atarlar, doğruluğuna emindirler. Bunlar; ayni zamanda başkalarına karşı | | | O Halde Onun Yarâdılışına Göre İnkişafıİçin Şu Tavsiyelere RiayetEdiniz Düsünürler, karar verirler ve yap mağa kalkarlar. Daima cevval ol- dukları için vücudları da her va- kit hareket halindedir. Bu gibiler L açındırlar ve dediklerine karşı fikirlerinin | gelinmesini hiç istemezler. Baş: kalarının - fikirlerini tahammül edemezler. dinlemeğe En doğru da tecavüze geçmekte tereddüd et-| fikir kendi düşündükleridir. mezler. Çabuk karar verirler, ça- buk harekete geçerler. Şişmanlamaları, rahat edebil - meleri de müşküldür. Çünkü fi- körleri daima harekel halindedir. Bunlar çalışkandırlar. Uzun za man çalışabilirler ve dinlenmeğe ıhtiyaç duymazlarsa da bu suretle hırçınlıkları daha artar. Gittikçe (Devamı 7 inci sahifede) İ Ö Güzel: Kadının İhtiyarlığı Berlin Âbidesine Model Olan Kadın hti olan Berlin şeh « Kapadı, Çünkü Abide payı yük bir abide yapılmış, şehrin ü Yerine Geldi A rini temsil etmek üzere zerindeki büyük Potsdamperplor Hayata Gözlerini Rahat lmanya İmparatorluğunun mumi harbden çok evvel pek bü- meydanına dikilmişti. Abidede Al- manyanın payıtahtını. gösteren mühteşem bir kadın - vardır. Bu kadın da senelerce evvel bütün gel üzelliğine malik o ian bir kadındı ki o zaman Alman- yanın en meşhur heykeltraşlarına (Devamı 7 inci sahifede) APAŞ! Kendilerine Mahsus Kanunları Olan Bir Zümre!. Ser Verirler de Sır Vermezler... derler. Apaşların muhitine girmek - tehlikelidir. Bunla; wn kahveleri, İokantaları, bar - ları vardır. Burada toplanırlar. Aralarında, kendilerine mah - sus bir kanunları vardır. Buna çok riayet ederler. Ve hilâfına hare » | ket edenleri bilâmerhamet öldü - rürler. Ölen de güme gider. Katili bu - unmaz. Çünkü apaşların aleyhinde deşehadet edenler de öldürülür. İşte bir misal: Lüi Vereşiyânın katli. 17 eylül cumartesi gecesi Lüi, ] şapkası başında, dirseklerini tez- | güha dayamış, kahvesini içiyor, | dostu Simon Şozali - bekliyordu. | Beraber sinemaya gideceklerdi. | Simon, biraz geç kalmakla be- raber geldi. Gülerek dostunun ya- nındaki yüksek sandalyaya oturdu.! atis çapkınlarına — (apaş) * a bir ahlamur — ismarl: Monmartr'den gelinciye kadar » Buktan dondum. Boş dakika ka dar ısınayım. Bu sırada kahvenin kapısı açıl maş içeriye iki kişi girmiş. Elle - rinde kocaman rövolverler var, Kurşunlar yağmıya — başlamı: Vereşiya karnından — yaralanmı yere düşmüş. Bir saat sonra, hastanede ame- liyat yapılmış, Vücudünden or yedi kurşun çıkarılmış, fakat h yatı kurtarılamamış. İfade verme den ölmüştür. Ürzerinde bulunan kâğıdlardan beyaz kadın ticareti, kokain tica- eti yapan apaşlardan biri olduğu anlaşılmıştır. Fakat öldürenler kim? Niçin öl- dürmüşler?... Bu henüz meçhul. Zabıta bünu öğrenmeye çalışıyor. Parısin eış kah velerenden birinde aa K

Bu sayıdan diğer sayfalar: